1985 yılının kasım ayında doğduğumda orada bulunan akrabalarım sol elimin olmadığını görünce annemin yanına götürememişler.
Annem birşeylerin ters gittiğini anlamış. Kundağı açınca nekadar üzülse de artık kabullenmiş.
Hatta çok duygulandığım bir an var.
Annem bir kaç ay boyunca kundağımı her açtığında ACABA ELİ BÜYÜYOR MU? diye ümitlenirmiş.
Babam 3 kızdan sonra artık bir oğlu olmasını çok istediği için sanki her şey anne babaların elindeymiş gibi anneme ''BU ÇOCUK ERKEK OLMAZSA NE YAPACAĞIMI BİLİYORUM'' dediği an o el gelişmesi durmuş olabilir diye düşünüyorum. Bundan dolayı tabi ki kimseyi yargılamıyorum.
Cenabı Hakkın annelere vermiş olduğu ŞEFKAT ile annem benim elim olmuş.
Hâlâ aynı şefkat ile elim omaya çalışır CANIM ANNEM.
Tabi 5-6 yaşıma geldiğimde engelim doğuştan olduğu için her ihtiyacımı, yaratılışıma uygun şekilde yaptığım için ben asla elimin yokluğunu hissetmiyorum. Hatta yokluğunu bile hissetmiyorum.
Taaa ki birisi elimi görüp ''AAA YAZIK, VAY GUZUUUM, VS..' gibi acıma duygularıyla bana tam hissettirene kadar engelli olduğumu anlamamıştım. Fıtri olarak her işi yapabilmeme rağmen başkalarının gözünde engellisin.
Şimdi burada hayatımın dönüm noktası gerçekleşecek çok dikkatle bakalım.
Küçük yemyeşil bir mahallede yaşıyoruz, müstakil evler. YOKLUK ta var. İmkanlar kısıtlı. Şimdiki kadar engelli bireyler düşünülmüyor.
Engelli olduğun için sınıfta özel imkanlar sunulmuyor. Engelli olduğun için minübüslerde yer verilmiyor. Ayakta düşmeyim diye el ile bir yere tutunamadığın için bacakların çok gelişiyor. (Al sana bir nimet)
Elinin biri olmadığı için soldan gelecek tehlikelere yada ani olaylara hazır olmalısınki sağ elinle müdahale edebilesin.
Bu sebeple reflex dediğimiz özelliğimiz aktif oluyor. Olayları iyi takip ediyorsun. Gözlem yeteneğin açığa çıkıyor.
Yaş ilerledikçe daha fazla ihtiyaçlar ve istekler oluyor. Bu istek ve ihtiyaçlara cevap vermek zorundasın. zaten üzerinde acıyarak bakışlar devam ediyor. Hele birde SAKAT dedikleri zaman.
Aslında ''BAKIN BEN HER İŞİMİ HALLEDEBİLİYORUM'' demek istiyorsun ama onların gözünde öyle değilsin.
Bunu sözlerinle ispatlayamadığın için fiili olarak göstermen gerekiyor. İşte hayatının dönüm noktası burda sana bağlı.
Sen yüzemezsin diyorlar, atlıyorsun mahallemizdeki pis derede yüzmeyi öğreniyorsun.
Sen ok atamazsın diyorlar, en iyi ok atmak için her türlü tekniği deniyorsun. Ağzınla bile tutup atıyorsun.
Sen ilerde araba süremezsin diyorlar, minübüste şoförü iyi gözlemleyerek ilk seferde 12-13 yaşında düz vites araba kullanıyorsun.
Sen şınav çekemezsin diyorlar, tek kol ile onları geçiyorsun.
Sen bisiklet süremezsin diyorlar, hiç elini kullanmadan kilometrelerce sürüyorsun.
Sen şunu yapamazsın diyorlar, hepsini en âlâ şekilde yapıyorsun.
Daha birçok örnek var ama anlaşıldı herhalde.
Bütün bunların olması için bazı şartlar gerekli.
AZİM ve İNANÇ..
Bizim zamanımızda annelerimiz bilinçsiz olarak biliniyordu ama Elhamdulillah iyiki o bilinçsiz annelerdenmiş benim annem.
Eğer yanlış yönde şefkat etselerdi hâlâ annemden yardım alıyor olmam gerekirdi.
Bir öğrencim bugün bir yazı gönderdi bana. Bu yazıyı yazmakta ordan esti aklıma.
Bazı 'Fedakarlık'larınızın sevdiklerinize zarar vermediğinden emin olun.
Yağmur yağarken çiçek zarar görmesin diye ŞEMSİYE tutmak gibi.
Annelerimiz ''AMAN ŞU İŞİ YAPAMAZ BEN YAPAYIM, BAŞINA BİR İŞ GELİR EVDEN ÇIKARMAYAYIM'' deseydi vay bizim halimize olurdu.
Annelerimizin tek istediği Vatana millete hayırlı bir evlat olsundu. Ahlaken en iyisi olsundu.
Hatta şuan görev yaptığım köyde öğrenci velileri bilinçsizce çocuklarını atıyorlar dışarı ne yaparlarsa yapsınlar hesabı. Ama bakıyorum çocuklara daha yetenekliler her alanda. Engelli olsun olmasın.
Ama şimdinin bilinçli anneleri evladının ahlakını bırakıp eli ayağı olmadığı için bütün imkanları sunuyor. Özel araçlar, hatta milyonlar harcayıp potez kollar, ayaklar taktırıp daha da engelli yapıyorlar. Çevreden de çok etkileniyorlar.
SEN NEKADAR VİCDANSIZ BİR ANNESİN, BABASIN, BU ÇOCUĞA BUKADAR AĞIR YÜKLER VERİLİR Mİ? tepkileriyle karşılaşmamak için yanlışça yetiştiriyor çocuğunu. Sonrada ömür boyu çocuğunu kendine muhtaç ediyor.
Şunu unutuyorlar: ALLAH İNSANA KALDIRAMAYACAĞI YÜKÜ YÜKLEMEZ.
Haşa sanki Allah adaletsizce bunu bize vermiş gibi düşünüyorlar.
Aslında ne kadar hikmetle yaratıldığımızı göremiyorlar.
Şimdi bakın bütün bunları aşmış engelli bireylere. Hatta her birine sorun.
Geriye dönüp baktıklarında şu anki hallerinden çok memnun olduklarını söyleyecekler.
Ama bu kişiler engelli olmadığını kanıtlayan kişiler olsun. Yoksa isyan etmiş, azimsiz, şükürsüz kişiler olmasın sorduklarınız. Onlar engellerinin onlar için bir nimet olduğunun farkına varamamış kişilerdir.
Başımıza gelen bütün olaylarda bir hikmet vardır. Şu cümle çok hoşuma gidiyor. HERŞEY YA BİZZAT GÜZELDİR, YA DA NETİCESİ İTİBARİYLE GÜZELDİR.
İlk başta şer olarak gördüğümüz bu engellerde bizim bilmediğimiz ne HAYIRLAR varmış. Bunu ben 32 yıllık hayatımın tamamına baktığım zaman görüyorum.
Daha anlatacak çok şey vardı ama başka sefere. Bütün bunları kendimi tatmin etmek için yazmadım, zaten öyle bir şeye de ihtiyacım yok ama engelliler.biz ailesine katıldığım günden beri takip ediyorum ama bu noktalarda kendilerine yazık edenleri, acıyanları, engelli olduğunu iliklerine kadar hissedenleri gördükçe elimden bir şey gelmediği için üzülüyorum.
Zaman geç değil. Saklamayın engelinizi, elin yoksa diğer bütün âzâlarını el yap, ayağın yoksa elini ayak yap, hiç bir şeyin yoksa aklını kendine köle yap. Başkalarının bakışları altında ezilmektense, aklınla onları kendine hayran bırak.
Çok dağınık yazmış olabilirim. Bugün öğrencilerim azdı. Onlar ders yaparken alelacele yazdım. Yazdıklarımda hatalar olabilir, yanlış anlaşılmaya sebep olabilecek ya da Sizi gücendirecek cümleler olmuş olabilir. Kusuruma bakmayınız. Düşündüklerimi, hislerimi anca bu kadar tuşlara dökebiliyorum.
[SIZE=3][FONT=times new roman]Son olarak;
İster ilâhî bir imtihan sonucu, isterse kendisi ve diğer insanların kusuru sebebiyle olsun bir musibetle karşılaşsa, insanın her şeyden önce metanet ve sabır gösterebilmesi gerekir. Bu, sıkıntılarından kurtulmak için maddî ve manevî çarelere başvurmasına engel değildir. Çarelere başvurur ancak "musibet ancak Allah'ın izni ve takdiri ile olmuştur, O, izin vermeseydi olmazdı, bunda da bir hayır vardır diyerek' rahat olma bilincini kazanabilmesi, insanın Allah'a olan imanının sonucudur. [/FONT][/SIZE]
Annem birşeylerin ters gittiğini anlamış. Kundağı açınca nekadar üzülse de artık kabullenmiş.
Hatta çok duygulandığım bir an var.
Annem bir kaç ay boyunca kundağımı her açtığında ACABA ELİ BÜYÜYOR MU? diye ümitlenirmiş.
Babam 3 kızdan sonra artık bir oğlu olmasını çok istediği için sanki her şey anne babaların elindeymiş gibi anneme ''BU ÇOCUK ERKEK OLMAZSA NE YAPACAĞIMI BİLİYORUM'' dediği an o el gelişmesi durmuş olabilir diye düşünüyorum. Bundan dolayı tabi ki kimseyi yargılamıyorum.
Cenabı Hakkın annelere vermiş olduğu ŞEFKAT ile annem benim elim olmuş.
Hâlâ aynı şefkat ile elim omaya çalışır CANIM ANNEM.
Tabi 5-6 yaşıma geldiğimde engelim doğuştan olduğu için her ihtiyacımı, yaratılışıma uygun şekilde yaptığım için ben asla elimin yokluğunu hissetmiyorum. Hatta yokluğunu bile hissetmiyorum.
Taaa ki birisi elimi görüp ''AAA YAZIK, VAY GUZUUUM, VS..' gibi acıma duygularıyla bana tam hissettirene kadar engelli olduğumu anlamamıştım. Fıtri olarak her işi yapabilmeme rağmen başkalarının gözünde engellisin.
Şimdi burada hayatımın dönüm noktası gerçekleşecek çok dikkatle bakalım.
Küçük yemyeşil bir mahallede yaşıyoruz, müstakil evler. YOKLUK ta var. İmkanlar kısıtlı. Şimdiki kadar engelli bireyler düşünülmüyor.
Engelli olduğun için sınıfta özel imkanlar sunulmuyor. Engelli olduğun için minübüslerde yer verilmiyor. Ayakta düşmeyim diye el ile bir yere tutunamadığın için bacakların çok gelişiyor. (Al sana bir nimet)
Elinin biri olmadığı için soldan gelecek tehlikelere yada ani olaylara hazır olmalısınki sağ elinle müdahale edebilesin.
Bu sebeple reflex dediğimiz özelliğimiz aktif oluyor. Olayları iyi takip ediyorsun. Gözlem yeteneğin açığa çıkıyor.
Yaş ilerledikçe daha fazla ihtiyaçlar ve istekler oluyor. Bu istek ve ihtiyaçlara cevap vermek zorundasın. zaten üzerinde acıyarak bakışlar devam ediyor. Hele birde SAKAT dedikleri zaman.
Aslında ''BAKIN BEN HER İŞİMİ HALLEDEBİLİYORUM'' demek istiyorsun ama onların gözünde öyle değilsin.
Bunu sözlerinle ispatlayamadığın için fiili olarak göstermen gerekiyor. İşte hayatının dönüm noktası burda sana bağlı.
Sen yüzemezsin diyorlar, atlıyorsun mahallemizdeki pis derede yüzmeyi öğreniyorsun.
Sen ok atamazsın diyorlar, en iyi ok atmak için her türlü tekniği deniyorsun. Ağzınla bile tutup atıyorsun.
Sen ilerde araba süremezsin diyorlar, minübüste şoförü iyi gözlemleyerek ilk seferde 12-13 yaşında düz vites araba kullanıyorsun.
Sen şınav çekemezsin diyorlar, tek kol ile onları geçiyorsun.
Sen bisiklet süremezsin diyorlar, hiç elini kullanmadan kilometrelerce sürüyorsun.
Sen şunu yapamazsın diyorlar, hepsini en âlâ şekilde yapıyorsun.
Daha birçok örnek var ama anlaşıldı herhalde.
Bütün bunların olması için bazı şartlar gerekli.
AZİM ve İNANÇ..
Bizim zamanımızda annelerimiz bilinçsiz olarak biliniyordu ama Elhamdulillah iyiki o bilinçsiz annelerdenmiş benim annem.
Eğer yanlış yönde şefkat etselerdi hâlâ annemden yardım alıyor olmam gerekirdi.
Bir öğrencim bugün bir yazı gönderdi bana. Bu yazıyı yazmakta ordan esti aklıma.
Bazı 'Fedakarlık'larınızın sevdiklerinize zarar vermediğinden emin olun.
Yağmur yağarken çiçek zarar görmesin diye ŞEMSİYE tutmak gibi.
Annelerimiz ''AMAN ŞU İŞİ YAPAMAZ BEN YAPAYIM, BAŞINA BİR İŞ GELİR EVDEN ÇIKARMAYAYIM'' deseydi vay bizim halimize olurdu.
Annelerimizin tek istediği Vatana millete hayırlı bir evlat olsundu. Ahlaken en iyisi olsundu.
Hatta şuan görev yaptığım köyde öğrenci velileri bilinçsizce çocuklarını atıyorlar dışarı ne yaparlarsa yapsınlar hesabı. Ama bakıyorum çocuklara daha yetenekliler her alanda. Engelli olsun olmasın.
Ama şimdinin bilinçli anneleri evladının ahlakını bırakıp eli ayağı olmadığı için bütün imkanları sunuyor. Özel araçlar, hatta milyonlar harcayıp potez kollar, ayaklar taktırıp daha da engelli yapıyorlar. Çevreden de çok etkileniyorlar.
SEN NEKADAR VİCDANSIZ BİR ANNESİN, BABASIN, BU ÇOCUĞA BUKADAR AĞIR YÜKLER VERİLİR Mİ? tepkileriyle karşılaşmamak için yanlışça yetiştiriyor çocuğunu. Sonrada ömür boyu çocuğunu kendine muhtaç ediyor.
Şunu unutuyorlar: ALLAH İNSANA KALDIRAMAYACAĞI YÜKÜ YÜKLEMEZ.
Haşa sanki Allah adaletsizce bunu bize vermiş gibi düşünüyorlar.
Aslında ne kadar hikmetle yaratıldığımızı göremiyorlar.
Şimdi bakın bütün bunları aşmış engelli bireylere. Hatta her birine sorun.
Geriye dönüp baktıklarında şu anki hallerinden çok memnun olduklarını söyleyecekler.
Ama bu kişiler engelli olmadığını kanıtlayan kişiler olsun. Yoksa isyan etmiş, azimsiz, şükürsüz kişiler olmasın sorduklarınız. Onlar engellerinin onlar için bir nimet olduğunun farkına varamamış kişilerdir.
Başımıza gelen bütün olaylarda bir hikmet vardır. Şu cümle çok hoşuma gidiyor. HERŞEY YA BİZZAT GÜZELDİR, YA DA NETİCESİ İTİBARİYLE GÜZELDİR.
İlk başta şer olarak gördüğümüz bu engellerde bizim bilmediğimiz ne HAYIRLAR varmış. Bunu ben 32 yıllık hayatımın tamamına baktığım zaman görüyorum.
Daha anlatacak çok şey vardı ama başka sefere. Bütün bunları kendimi tatmin etmek için yazmadım, zaten öyle bir şeye de ihtiyacım yok ama engelliler.biz ailesine katıldığım günden beri takip ediyorum ama bu noktalarda kendilerine yazık edenleri, acıyanları, engelli olduğunu iliklerine kadar hissedenleri gördükçe elimden bir şey gelmediği için üzülüyorum.
Zaman geç değil. Saklamayın engelinizi, elin yoksa diğer bütün âzâlarını el yap, ayağın yoksa elini ayak yap, hiç bir şeyin yoksa aklını kendine köle yap. Başkalarının bakışları altında ezilmektense, aklınla onları kendine hayran bırak.
Çok dağınık yazmış olabilirim. Bugün öğrencilerim azdı. Onlar ders yaparken alelacele yazdım. Yazdıklarımda hatalar olabilir, yanlış anlaşılmaya sebep olabilecek ya da Sizi gücendirecek cümleler olmuş olabilir. Kusuruma bakmayınız. Düşündüklerimi, hislerimi anca bu kadar tuşlara dökebiliyorum.
[SIZE=3][FONT=times new roman]Son olarak;
İster ilâhî bir imtihan sonucu, isterse kendisi ve diğer insanların kusuru sebebiyle olsun bir musibetle karşılaşsa, insanın her şeyden önce metanet ve sabır gösterebilmesi gerekir. Bu, sıkıntılarından kurtulmak için maddî ve manevî çarelere başvurmasına engel değildir. Çarelere başvurur ancak "musibet ancak Allah'ın izni ve takdiri ile olmuştur, O, izin vermeseydi olmazdı, bunda da bir hayır vardır diyerek' rahat olma bilincini kazanabilmesi, insanın Allah'a olan imanının sonucudur. [/FONT][/SIZE]