Sanki engelli olmanın ne demek olduğunu ne anlam içerdiğini..niteliğini niceliğini çözmüşüm gibi...birde Anadoluda engelli olmanın nasıl bir duygu yaşattığını hep düşündüm...ama olumsuz anlamda algımda yer etmiş...Sonuc da metropol kültürü şurada 2000 den itibaren oluşmaya başladı Kentlilik kavramı...ve bencillik...ve manevi değerlerin yitirilmesi o yıllardan sonra başladı diyebilirim..
Memleketim Uşak da...köyümde...babamın Doğu görevi esnasında Diyarbakır da Anadoluyu Anadoluluğu net bir şekilde gözlemledim...cehaletin boyutlarını..1990 lardan beri izlemekteyim...Metropolde engelli olmak kimine daha zor gelebilir belki ama ulaşım ve sosyal anlamda hep avantajdır diye düşünüyorum...
Anadoluda candır sevgi yumağıdır diye duyarız hep...ama o sevgi dolu Anadolu İnsanı benin algımda engelli komşusunu akrabasını hep yerdi..önemsemedi..değer vermedi...gerekli özeni göstermedi..ezdi...pozitif ayrımcılık yapmadı...benim köyümde belden aşağısı sakat olan komşu ablamın hiç tekerlekli sandalyesi olmadı...ailesi tarlaya gittiğinde avluda onu hep yalnız buldum ve halini hatırını sormaya giderdim..bişey istermi canı diye sorup Dedemin bakkalından yürüttüğüm gofretleri yerdik...çayı o demlerdi..benim nur yüzlü ablam sessiz sedasız vefat ettide ben cenazesine gidemedim...belkide acıları son bulmuştur...
Allahım şu senin sevdiğin kullarını yanına çağırman ilk defa beni çok mutlu etti...benim köyüm nasıl bu kadar gamsız duyarsız umarsız olabilirdi acaba...köyümden ara ara hep nefret ettim...o nur yüzlü ablamı hep ihmal ettiler diye...ben köyde büyümedim yazları oralarda 1-2 ay takılırdım 90 lı yıllarda...aklımda nasıl bir iz bırakmışsa artık belkide o ablamın yüzü suyu hürmetine engelli insanlarla aramda hep özel bir bağ olduğunu hissettim...bunu sözde değil özde yaşadım...engelli insanların aslında ne kadar özel varlıklar özel donanımlara sahip olduğunu gördüm..
bu toplumun onlara layık olmadığını düşündüm hep...güçlü olan çoğunluğun zayıf olanı hep ezdiğini gördüm şahit oldum...şekilciliğin ne demek olduğunu bu toplum öğretti bana..yeri geldi kendi ülkemden bayrağından topraklarımdan bu çatı altındaki tüm faşist siyasetclere sövdüm...Sosyalist olmayı bir lütuf olarak gören biz olmazsak siz açdınız bizim insafımıza merhametimize şükredin diyen gürüha sövdüm...işte bu bence Anadolu Zihniyetidir...bu cahil cühela zihniyetin doğduğu yer galiba bence Anadoludur...
yani herşeyi bildiğini zanneden küçük dar bakış açılarıyla büyük kararlar almaya çalışan zavallı kişilerin önemli bir kısmı galiba metropollerde değil de Anadoludadır...
Kadınını ezen...çocuğunun saçını okşamayan...bir sevgi sözcüğünü esirgeyen bu çağdışı kalmış topluluklar galiba Doğuya doğru kaydıkca daha da artmaktadır... Anadoludan kastım metropoller dışında köyler kasabalar..beldeler...
Orta Anadolu...Doğu Anadolu..Güneydoğu Anadolu..Karadeniz...Akdeniz...yeri geldiğinde Ege...yani biz burada İstanbulda mükemmeliz şeklinde bi ayrım içinde olmamaya gayret etsemde yazımdaki hedef Engelli bireyinin hakları konusundaisteksiz..istemsiz...lakayıt..dirençsiz...vurdumduymaz...sorumsuz...saygısız..sevgisiz...her irili ufaklı topluluk...İstanbul..İzmir..Angara dışındaki illerde engelli olmak sanki daha zor gibi geliyor bana...anlatılanlar..duyduklarım..gördüklerim...Avrupanın 50 yıl gerisinde olduğumuz...
en çokda Engelli bireyi yaralayan şey..şu ah vah edilmesi...acınması...Anadoluda bunlar daha çok yapılıyor...dedikodular...kalp kırıcı sözler...okul çağından itibaren başlıyor...neden Engelli Birey hayata bu toplumda ve özellike Anadoluda 3-0 yenik başlıyor anlamış değilim...aile içinde başlayan aşılanan hiçlik duygusu..adil olmayan eğitim şartlarıyla daha da zorlaştırılıp Devlet ve aile yardımına muhtaç hale getiriliyor anlamış değilim...ve çoğu 2008 den beri burada yolumuzun kesiştiği arkadaşım...bu makus kaderi yenmiştir...herşeye rağmen...
Tokatdan engelli bir ablamı İstanbulda ağırladığımda evden dışarı dahi çıkamadığını söylemesi beni çok yaralamıştı...güzel ablam İstanbul Boğazını görünce tatlı bir huzur yaşadı...sanki bu denizi bir daha göremeyecek gibiydi...Engelli olmak bu toplumda hep zulme uğramak demetir...ama cehaletin yüksek olduğu küçük yerleşim birimlerinden daha fazlası var...bunu biliyorum...
benim için Anadolu demek cehalet demek...
Memleketim Uşak da...köyümde...babamın Doğu görevi esnasında Diyarbakır da Anadoluyu Anadoluluğu net bir şekilde gözlemledim...cehaletin boyutlarını..1990 lardan beri izlemekteyim...Metropolde engelli olmak kimine daha zor gelebilir belki ama ulaşım ve sosyal anlamda hep avantajdır diye düşünüyorum...
Anadoluda candır sevgi yumağıdır diye duyarız hep...ama o sevgi dolu Anadolu İnsanı benin algımda engelli komşusunu akrabasını hep yerdi..önemsemedi..değer vermedi...gerekli özeni göstermedi..ezdi...pozitif ayrımcılık yapmadı...benim köyümde belden aşağısı sakat olan komşu ablamın hiç tekerlekli sandalyesi olmadı...ailesi tarlaya gittiğinde avluda onu hep yalnız buldum ve halini hatırını sormaya giderdim..bişey istermi canı diye sorup Dedemin bakkalından yürüttüğüm gofretleri yerdik...çayı o demlerdi..benim nur yüzlü ablam sessiz sedasız vefat ettide ben cenazesine gidemedim...belkide acıları son bulmuştur...
Allahım şu senin sevdiğin kullarını yanına çağırman ilk defa beni çok mutlu etti...benim köyüm nasıl bu kadar gamsız duyarsız umarsız olabilirdi acaba...köyümden ara ara hep nefret ettim...o nur yüzlü ablamı hep ihmal ettiler diye...ben köyde büyümedim yazları oralarda 1-2 ay takılırdım 90 lı yıllarda...aklımda nasıl bir iz bırakmışsa artık belkide o ablamın yüzü suyu hürmetine engelli insanlarla aramda hep özel bir bağ olduğunu hissettim...bunu sözde değil özde yaşadım...engelli insanların aslında ne kadar özel varlıklar özel donanımlara sahip olduğunu gördüm..
bu toplumun onlara layık olmadığını düşündüm hep...güçlü olan çoğunluğun zayıf olanı hep ezdiğini gördüm şahit oldum...şekilciliğin ne demek olduğunu bu toplum öğretti bana..yeri geldi kendi ülkemden bayrağından topraklarımdan bu çatı altındaki tüm faşist siyasetclere sövdüm...Sosyalist olmayı bir lütuf olarak gören biz olmazsak siz açdınız bizim insafımıza merhametimize şükredin diyen gürüha sövdüm...işte bu bence Anadolu Zihniyetidir...bu cahil cühela zihniyetin doğduğu yer galiba bence Anadoludur...
yani herşeyi bildiğini zanneden küçük dar bakış açılarıyla büyük kararlar almaya çalışan zavallı kişilerin önemli bir kısmı galiba metropollerde değil de Anadoludadır...
Kadınını ezen...çocuğunun saçını okşamayan...bir sevgi sözcüğünü esirgeyen bu çağdışı kalmış topluluklar galiba Doğuya doğru kaydıkca daha da artmaktadır... Anadoludan kastım metropoller dışında köyler kasabalar..beldeler...
Orta Anadolu...Doğu Anadolu..Güneydoğu Anadolu..Karadeniz...Akdeniz...yeri geldiğinde Ege...yani biz burada İstanbulda mükemmeliz şeklinde bi ayrım içinde olmamaya gayret etsemde yazımdaki hedef Engelli bireyinin hakları konusundaisteksiz..istemsiz...lakayıt..dirençsiz...vurdumduymaz...sorumsuz...saygısız..sevgisiz...her irili ufaklı topluluk...İstanbul..İzmir..Angara dışındaki illerde engelli olmak sanki daha zor gibi geliyor bana...anlatılanlar..duyduklarım..gördüklerim...Avrupanın 50 yıl gerisinde olduğumuz...
en çokda Engelli bireyi yaralayan şey..şu ah vah edilmesi...acınması...Anadoluda bunlar daha çok yapılıyor...dedikodular...kalp kırıcı sözler...okul çağından itibaren başlıyor...neden Engelli Birey hayata bu toplumda ve özellike Anadoluda 3-0 yenik başlıyor anlamış değilim...aile içinde başlayan aşılanan hiçlik duygusu..adil olmayan eğitim şartlarıyla daha da zorlaştırılıp Devlet ve aile yardımına muhtaç hale getiriliyor anlamış değilim...ve çoğu 2008 den beri burada yolumuzun kesiştiği arkadaşım...bu makus kaderi yenmiştir...herşeye rağmen...
Tokatdan engelli bir ablamı İstanbulda ağırladığımda evden dışarı dahi çıkamadığını söylemesi beni çok yaralamıştı...güzel ablam İstanbul Boğazını görünce tatlı bir huzur yaşadı...sanki bu denizi bir daha göremeyecek gibiydi...Engelli olmak bu toplumda hep zulme uğramak demetir...ama cehaletin yüksek olduğu küçük yerleşim birimlerinden daha fazlası var...bunu biliyorum...
benim için Anadolu demek cehalet demek...