Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Engellilere tanınan hakların antipatik sonuçları... [Tartışma]

Üyelik
31 May 2004
Konular
24
Mesajlar
719
Reaksiyonlar
13
Herhangi bir konuda engelli olarak sahip olduğumuz hakları kullandığımızda toplumdaki diğer bireylerin "genel olarak" antipatik bakışı nasıl açıklanabilir?

Ötv muafiyeti ile araç alırken yada
İndirimli Şehirlerarası Otobüs bileti satın alırken yada
Araç Muayenesi için sıra beklemeden işlem yaptırırken
v.s.v.s...

Bazı insanların antipatik yaklaştığı, hatta raporu veren doktorun işi iyice zorlaştırması yada araç muayenesinde önüne geçtiğiniz insanların memnuniyetsiz oluşları benim zaman zaman gözlemlediğimi düşündüğüm bir hüsnü kuruntudan ibaret mi? Gerçeklik payı var mı?

Varsa bu durumun ortaya çıkmasına sebep olan şeyler neler? Engellilere tanınan hakların toplumca sindirilme kabiliyeti mi zayıf yoksa hakikaten tanınan bir takım haklar saçma sapan ve aşırıya kaçan şeyler de bizim mi haberimiz yok?
 
Bence bu tutumlar, insanların empati kurma yetisinden yoksun olmalarından kaynaklanıyor.
 
Ekonomide bir "Lorenz Eğrisi" vardır.. Ülkelerin gelir dağılımındaki adaleti ölçmeye yarar..

lorenz%20egrisi.jpg


Bu eğri, içe/aşağı doğru ne kadar dobişkoysa :p (dışa/yukarı doğru olamaz zaten!) gelir dağılımı o kadar bozuk demektir..

İşte bu adaletsizliği kısmen de olsa düzeltmek için; "Toplumdaki diğer kişiler ile eşit koşullarda yaşamadığı düşünülen belli gruplara çeşitli ayrıcalıklar tanıyarak onları destekleme." adı verilen pozitif ayrımcılık veya pozitif haklar denilen uygulamalar yapılır.

Engellileri "eşit koşullarda yaşamadığı düşünülen belli gruplar" içerisinde düşündüğümüzde bu haklar çok çok adil!

Ama gel gör ki;

Güzel yurdumda bu "Lorenz eğrisi" dobişkolukta tavan yapmış durumda, işsizlik (özellikle genç işsizlik) almış başını gidiyor. :(

Vatandaş şöyle düşünüyor: "Benim aslanlar gibi evladım yıllardır işsiz dolaşırken, elin yarım adamı işini bulmuş, üstelik başka hakları da varmış, hem de erken emekli olacakmış.. Yemişim pozitif ayrımcılığını da, hakkını da..:mad:

Tabii bu psikoloji her duruma yansıyor.. Ortaya kemikleşmiş bir (çok) önyargı çıkıyor.. Engellilere de onları kırmak kalıyor.. Yani problem, temelde "boğaz" meselesi..
 
Bu konuda şu ironiyi yapmıştım zamanında: Madem ki engelliyim, cefasını da ben çekerim sefasını da...
 
A_GEYiK;
:) süpermiş tuttum bunu :)
benim gibi engelli olan arkadaşımla devlet hastanelerinden birine gitmiştik. hastane duvarlarına koca koca harflerle, kırmızı renkli yani anlayacağınız bayağı bi dikkat çekecek şekilde ve iki adımda bir (tabiri caizse) tabelalar koymuşlar engelliler ve yaşlılar önceliklidir diye. neyse arkadaş için sıra bekliyoruz bir kişilik yer bulduk sırayla oturuyoruz. baktık millet kapıda kuyruk olmuş millet bize sıra geleceği yok. gidelim de şu öncelik hakkımızı kullanalım bari dedik. kadının biri döndü "aaaa biz de hastayız zor duruyoruz ayakta ne yapalım" demez mi? aynı zihniyetteki abla dışarıda görünce de ah yazık diyo :S
 
Toplumun haklımı yoksa iki yüzlümü olduğuna beraber karar verelim burada..

Haklı; Çünkü hangi kurum olursa olsun sakatlara ekstre bir hizmet vermiyor.. Zaten verdiği hizmeti vermek için sağlam insanların ‘’hakkını’’ alıp, sakat insana veriyor.. Oysa hizmet veren kurumlar aynı ortamda sakat ve sağlam insanı karşı karşıya getirmemeli.. Ayrıca kurumlarda kayırma, iltimas, çürüme ve hizmetin rezaleti insanları zaten çileden çıkarmış durumda.. Karşısına babası çıksa, babasını çiğneyecek hale getirilmiş durumda..

İkiyüzlü; Sağlam insanlar her zaman şu iki yüzlülük içindedir.. Sakat kişi ona gidip yalvarmalı, sakat olduğunu ve acı çektiğini kanıtlamalıdır.. Sağlam kişi kendisini orada iyi hissetmelidir(!?).. Yani kendisini orada ‘’bağışlayan’’ olarak göremeyince, ve sakatın ‘’hakkını’’ kendi hakkının gaspı olarak görünce başlıyor sakata saldırmaya.. İşte bu ikiyüzlülüğün daniskasıdır..

Sonuç olarak; Sakatlar bu ‘’ayrıcalığı’’ (ki mutlaka gerekliyse) kurumdan istemelidir.. Zaten benim çok zoruma giden bir şey bu; ‘’şeyyyy ben sakatımdaaa, önünüze geçebilirmiyim?’’
Yada '' Kardeşim ben sakatım benim hakkım senin arabanda beleş seyahat etmek yada yarı yarıya ucuz gitmek’’.. Bu yasaları çıkaranlar kafasızsa bizim suçumuz ne?
Benim kesemden nasıl dağıtırsın böyle bir hakkı sakatlara demez mi insanlar? Madem çıkarıyorsun böyle bir yasa, ben karşılayacağım devlet olarak desene aradaki farkı..
 
Aldığım aracın plaka tescil işlemlerini yaptırırken Kayseri Devlet Hastanesinde Kurul Başkanı Mehmet Sümer'in sözleri hala kulağımda çınlar; "Daha fazla uyanıklık edip elindeki ehliyetten de olma istersen"... Ne olduğunu anlayamamıştım. Benim hareket özgürlüğümü tehdit etmişti resmen... Uyanıklık dediği şey ise şuydu; özel tertibatın şeklini herşeyi elden idare edilen bir araç değil, sağ bacağımın problemli olması sebebiyle gaz pedalı sol ayağa alınmış otomatik vites araç şekilde yazarsanız daha güvenli ve rahat araç kullanabildiğimi belirtmiştim sadece...

Sonuç ne oldu peki, aracımı aldım, hiç tertibat takmadan kullanıyorum ve yasalardan nefret ediyorum. Mehmet Sümer'in tehditkar, ukala tavrından nefret ediyorum. Orada insanlara saygı duymadan, adeta fırça atar gibi hitabeden doktorlardan nefret ediyorum. Devletin koyduğu kuralları tamamen kendi insiyatifinde, keyfine göre uygulayan ve işin mali boyutunu adeta cebinden karşılıyormuş edasıyla ukalaca tavır alan bütün devlet memurlarından yada çalışanlardan nefret ediyorum.

Ama yine de yazarın söylediklerinin farkındayım;
"Sevgi nefretin söndürdüğünden daha büyük ateş yakıyor"
 
E.. Okumuşu böyle yaparsa okuyamamışının yapığı normalmiş gibi kalıyor.. "Örnekler bireysel/istisna, toplumu bağlamaz" diyemiyoruz o zaman!.. :( Çünkü o eleman örnek alınacak bir konumda!

Aslında, devlet, bir yandan kural koyuyor; diğer yandan o kuralı uygulayan memurlarına kılı kırk yararca abuk subuk hesap soruyor.. O memur da kendinden güçsüzü ezmekte buluyor çözümü..:(

Yukarıda dedim, "önyargıları kırmak"ta ve "boğaz"da bütün mesele..Ama hiç de kolay değil! Aynştayn bile tırsmış baksana..:)
 
Üst Alt