Merhaba…
Ben bir evsizim. Hep yalnızımdır. Bir mendil ya da plastik bir kahve bardağıdır sizinle ortak olan noktam.
Ve cebinizdeki bozuk paralar.
Ve bir de bir zamanlar benimde sizin şimdi sahip olduğunuz gibi sahip olduğum o hayat.
Bazen de bir sosisli sandviç. Ya da hamburger, bir bardak sıcak çay… – Bardak daima plastiktir. –
Ve atabildiğim kadar şeker atarım çayıma. (Galiba içimdeki çocuğu hala yaşatıyorum. Tamam, tamam; size yalan söylemek çok zor. Şekeri çok az tüke...tebildiğim için fırsat buldukça bol bol yer içerim.
İçimdeki çocuk, karlı bir kış akşamı öldüğü zaman çıkarıp atmak zorunda kaldım.)
Yalnızımdır, dediğim gibi. Vasıflı yalnızlıktır benimkisi. Yalnızlığa bağlı yalnızlıktır bu. Sahibi yalnızlık olan bir yalnızlık… Bir yalnızlık koleksiyoneri sayılabilirim aslında. Pullar kadar değerli olmasa da değerlidir şeydir yalnızlık.
Çoğunuzun bunu almaya paralarının yetmediğini biliyorum.
Daha önceki hayatımda buna çoğu defa şahit olmuştum çünkü.
Her neyse…
Buradan hayatlarınıza bakınca yalnızlığım pek değerli duruyor benim için.
Ve sizin tarafınızdan yalnızlığıma bakınca bir çeşit özgürlük ya da bir çeşit aylaklık gibi duruyor olabilir bu yalnızlık.
Ama bazen öyle değil. Buna kesinlikle inanabilirsiniz. Ama sadece bazen!
Her neyse işte…
Dediğim gibi; ben bir evsizim.
Bir bayrağım yoktur örneğin… uğruna insanları öldürdüğüm bir ülkemde… bir ailem… bir patronum… bir tanrım… bir arabam… bir takım elbisem… bir çocuğum… ve bir olan hiçbir şeyim yoktur.
Bana ait şeyler yoktur. Sadece benim gibilere ait bir şeylerim vardır.
Buna komünizm diyorsunuz siz.
Ah pardon; bir arabam var benim. El arabası.
Ve çocuğumda var. Hem de çook çocuk.
Karabaş, boncuk, zeytin, maviş ve daha adını sayacağım yüzlerce dostum var.
Maalesef sizin dilinizi bilmedikleri için onları sizinle tanıştırmak yersiz.
- Hav hav!
Bu karabaştı. Sanırım sizi sevmedi.
Ona kızmayın. Bunda haklı sayılır. Çünkü bir sonbahar gece sizden bazıları beni hastanelik edene kadar dövdüğünüzde buna şahit olmuştu karabaş.
Neyse boş verelim bunları. Ben sizler gibi intikam duygularımın karabaşlığını yapmıyorum. Sizlerin saçma hayatlarını taklit etmek yapacağım en son şey.
Evet, dediğim gibi ülkem yoktur.
Bayrağımda yoktur.
Aslına bakarsanız bir bayrağım var.
Siz ona gökkuşağı diyorsunuz.
Sınırlarım yoktur. Hayatı sınırsızca yaşarım.
Aslına bakarsanız bir tane var.
Benim tek sınırım açlık sınırıdır. Hep o sınırı geçerim. Hep o sınırın dışındayımdır. Bir politikacıya gönül vererek onu desteklemediğim ve boynuma bir tasma takarak günümün yarısını iki kat ağırlığımda olan bir adama çalışarak geçirmediğim için her zaman dışında kalırım o açlık sınırın. O sınırın içine nadir olarak ayak basarım. Bundan pek şikâyetçi olduğumu söyleyemem.
Yüzümdeki çizgilere aldanmayın. O çizgiler sizin gibi yaşarken içime attığım fırtınaların yüzüme sapladığı bıçakların izleridir.
Ben hiç’imdir ve hiçbir şeyim yoktur. Yani yok derken elle tutulmazlar. Tutulsalar bile benim değillerdir. Yani bir süre benimdirler.
Sahip olduklarım her ne kadar filmlerdeki gibi romantik olmasa da çıplak bir gökyüzü, bulutlar, yağmurlar, karlar, çamurlanmış çimler, vergilerinizle inşa edilmiş köprüler ve banklardır. Ve daha bunlar gibi birçok şey işte.
Evet, banklar.
Sizin kıçınızın benimse bedenimin yatağıdır oralar. Sizden farklı olarak uzanarak ve gazeteden yapılma nevresim takımlarıyla kullanırım ben bankları.
Ve sizin gibi saçma sapan şeyler yazmam üzerine. Ve sizler gibi saçma sapan aşk nağmeleri kazımam cebimde taşıdığım bıçaklarla.
Merak etmeyin; sabah bıraktığınız gibi bulmanızı sağlarım genelde o bankları.
Her sabah her güne hiçbir farkı olmadan uyanan sizler gibi ben de onları aynen öyle hiç değiştirmeden bırakırım.
Tıpkı sizin sizi değiştirmeden koca bir ömrü yaşayıp tükettiğiniz gibi.
İbrahim Sarp Baysu
Doğumunun ilk anında kanadı kırılmış bir kelebeğin yalnızlığın'da.
Bedenine verilen isme layık et ve evsizlere karşı duyarlı ol.
Çevrende gördüğün evsizler için bu numaraları arayabilirsin.
Türkiye genelinde de 155 ve 183 arıyoruz..
İstanbul için AKOM 444 25 66.
İstanbul: 0212 455 13 00
Ankara: 0312 418 66 62
İzmir: 0232 361 71 51
ŞEFKAT-DER: 0212 244 85 97-0535 733 77 13-0506 340 00 95
Ben bir evsizim. Hep yalnızımdır. Bir mendil ya da plastik bir kahve bardağıdır sizinle ortak olan noktam.
Ve cebinizdeki bozuk paralar.
Ve bir de bir zamanlar benimde sizin şimdi sahip olduğunuz gibi sahip olduğum o hayat.
Bazen de bir sosisli sandviç. Ya da hamburger, bir bardak sıcak çay… – Bardak daima plastiktir. –
Ve atabildiğim kadar şeker atarım çayıma. (Galiba içimdeki çocuğu hala yaşatıyorum. Tamam, tamam; size yalan söylemek çok zor. Şekeri çok az tüke...tebildiğim için fırsat buldukça bol bol yer içerim.
İçimdeki çocuk, karlı bir kış akşamı öldüğü zaman çıkarıp atmak zorunda kaldım.)
Yalnızımdır, dediğim gibi. Vasıflı yalnızlıktır benimkisi. Yalnızlığa bağlı yalnızlıktır bu. Sahibi yalnızlık olan bir yalnızlık… Bir yalnızlık koleksiyoneri sayılabilirim aslında. Pullar kadar değerli olmasa da değerlidir şeydir yalnızlık.
Çoğunuzun bunu almaya paralarının yetmediğini biliyorum.
Daha önceki hayatımda buna çoğu defa şahit olmuştum çünkü.
Her neyse…
Buradan hayatlarınıza bakınca yalnızlığım pek değerli duruyor benim için.
Ve sizin tarafınızdan yalnızlığıma bakınca bir çeşit özgürlük ya da bir çeşit aylaklık gibi duruyor olabilir bu yalnızlık.
Ama bazen öyle değil. Buna kesinlikle inanabilirsiniz. Ama sadece bazen!
Her neyse işte…
Dediğim gibi; ben bir evsizim.
Bir bayrağım yoktur örneğin… uğruna insanları öldürdüğüm bir ülkemde… bir ailem… bir patronum… bir tanrım… bir arabam… bir takım elbisem… bir çocuğum… ve bir olan hiçbir şeyim yoktur.
Bana ait şeyler yoktur. Sadece benim gibilere ait bir şeylerim vardır.
Buna komünizm diyorsunuz siz.
Ah pardon; bir arabam var benim. El arabası.
Ve çocuğumda var. Hem de çook çocuk.
Karabaş, boncuk, zeytin, maviş ve daha adını sayacağım yüzlerce dostum var.
Maalesef sizin dilinizi bilmedikleri için onları sizinle tanıştırmak yersiz.
- Hav hav!
Bu karabaştı. Sanırım sizi sevmedi.
Ona kızmayın. Bunda haklı sayılır. Çünkü bir sonbahar gece sizden bazıları beni hastanelik edene kadar dövdüğünüzde buna şahit olmuştu karabaş.
Neyse boş verelim bunları. Ben sizler gibi intikam duygularımın karabaşlığını yapmıyorum. Sizlerin saçma hayatlarını taklit etmek yapacağım en son şey.
Evet, dediğim gibi ülkem yoktur.
Bayrağımda yoktur.
Aslına bakarsanız bir bayrağım var.
Siz ona gökkuşağı diyorsunuz.
Sınırlarım yoktur. Hayatı sınırsızca yaşarım.
Aslına bakarsanız bir tane var.
Benim tek sınırım açlık sınırıdır. Hep o sınırı geçerim. Hep o sınırın dışındayımdır. Bir politikacıya gönül vererek onu desteklemediğim ve boynuma bir tasma takarak günümün yarısını iki kat ağırlığımda olan bir adama çalışarak geçirmediğim için her zaman dışında kalırım o açlık sınırın. O sınırın içine nadir olarak ayak basarım. Bundan pek şikâyetçi olduğumu söyleyemem.
Yüzümdeki çizgilere aldanmayın. O çizgiler sizin gibi yaşarken içime attığım fırtınaların yüzüme sapladığı bıçakların izleridir.
Ben hiç’imdir ve hiçbir şeyim yoktur. Yani yok derken elle tutulmazlar. Tutulsalar bile benim değillerdir. Yani bir süre benimdirler.
Sahip olduklarım her ne kadar filmlerdeki gibi romantik olmasa da çıplak bir gökyüzü, bulutlar, yağmurlar, karlar, çamurlanmış çimler, vergilerinizle inşa edilmiş köprüler ve banklardır. Ve daha bunlar gibi birçok şey işte.
Evet, banklar.
Sizin kıçınızın benimse bedenimin yatağıdır oralar. Sizden farklı olarak uzanarak ve gazeteden yapılma nevresim takımlarıyla kullanırım ben bankları.
Ve sizin gibi saçma sapan şeyler yazmam üzerine. Ve sizler gibi saçma sapan aşk nağmeleri kazımam cebimde taşıdığım bıçaklarla.
Merak etmeyin; sabah bıraktığınız gibi bulmanızı sağlarım genelde o bankları.
Her sabah her güne hiçbir farkı olmadan uyanan sizler gibi ben de onları aynen öyle hiç değiştirmeden bırakırım.
Tıpkı sizin sizi değiştirmeden koca bir ömrü yaşayıp tükettiğiniz gibi.
İbrahim Sarp Baysu
Doğumunun ilk anında kanadı kırılmış bir kelebeğin yalnızlığın'da.
Bedenine verilen isme layık et ve evsizlere karşı duyarlı ol.
Çevrende gördüğün evsizler için bu numaraları arayabilirsin.
Türkiye genelinde de 155 ve 183 arıyoruz..
İstanbul için AKOM 444 25 66.
İstanbul: 0212 455 13 00
Ankara: 0312 418 66 62
İzmir: 0232 361 71 51
ŞEFKAT-DER: 0212 244 85 97-0535 733 77 13-0506 340 00 95