Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Evde Bakım Hizmetini Yeniden Düşünmek | Zeliha Tören

ZelihaT

Yeni Üye
Üyelik
19 Mar 2013
Konular
4
Mesajlar
22
Reaksiyonlar
0
Son yıllarda, Türkiye’de AB’ye uyum çalışmaları doğrultusunda sosyal politika ve sosyal hizmet alanlarında pek çok yeni uygulamaya geçilmiş fakat geçilen uygulamalar neoliberal piyasa anlayışı ile uyumlu ve yine bu piyasanın mağdur ettiği “en muhtaç” olan bireyleri kapsar niteliktedir. Bu tanıma uygun yardım temelli sosyal politikalardan biri de, 30/7/2006tarih ve 26244 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tesbiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik” ile birlikte yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten sonra evde sakat yakınına bakan ve yönetmeliğin belirlediği gelir şartı ve sakatlık oranına uyan kişiler evde bakım maşından faydalanabilmiştir.
Yönetmeliğin yalnızca muayyen kriterlere uyan kişileri kapsaması ve pek çok eksikliği barındırması nedeniyle kriterlere uymayan ama yıllardır bakım hizmeti alan ve veren kişiler mağdur olmaktadır. Ayrıca sistem bakım hizmeti alan ve bakım hizmeti veren kişilerin hayatlarını oldukça olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Şimdi, konuyu daha iyi anlayabilmek adına sistemdeki yanlışlıkları ve kişilerin hayatlarını olumsuz olarak etkileyebilen etkilerini maddeler halinde incelemeye çalışalım.

* Evde bakım maaşı almak için getirilen % 50 ve üzeri “ağır özürlü” olma şartı nedeniyle % 50 ve üzeri özürlü olan ama raporunda “ağır özürlü” ibaresi yer almayan kişiler “yeterince muhtaç” olarak değerlendirilmemekte ve bu maaşı alamamaktadır. Dahası, 2006 yılından sonra sakatlık oranlarını hesaplamak için ICF’ye geçilmesi ve sakatlık değerlendirme kriterlerinin değişmesiyle birlikte pek çok kişinin sakatlık oranı düşürülmüş, bireylerin ağır özürlü olarak değerlendirilmesi zorlaşmış ve sakat bireyler haklarından mahrum edilmiştir. Bunun yanına bir de hastanelerin bile kendi aralarında mutabakata varamadığı sakatlık raporları eklenince, pek çok kişi belirlenen bakım ücretini alamamış ve hatta o güne kadar bakım maaşı alabilen kişilerin de sakatlık oranlarının düşürülmesi sonucu aldıkları evde bakım maaşları kesilmiştir.

* Evde bakım maaşı almak için getirilen ücret kriteri anayasadaki sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Hanede kişi başına düşen gelir miktarının 466.41 tl’yi 1 kuruş geçmesi halinde maaş kesinlikle ödenmemektedir. Oysa zaten yoksulluk sınırın altında yaşayan kişilerin belirlenen miktarın üzerinde gelire sahip olmaları bu kişilerin hayatını değiştirmemektedir.

* Tahmin edildiği üzere, bakım hizmeti genel olarak kadınlar tarafından verilmektedir fakat bu kişilerin fiziksel ve psikolojik olarak bakım hizmeti vermeye elverişli olup olmadığına yeterincedikkat edilmemektedir. Belli bir yaşın üzerindeki pek çok kadında görülen çeşitli fıtıklar, kronik hastalıklar, yaşanan tükenmişlik sendromu vb. etkenler bakım hizmeti verecek olan kişinin hayatını zorlaştırmaktadır. Bu etmenlerden bir veya birkaçına sahip olan kadınların bakım hizmeti vermesi hem kendi hayat kalitesini hem de bakım hizmeti verdikleri kişilerin hayat kalitesini düşürmektedir.

* Evde bakım hizmetleri sakat bireylere bakan yönüyle, bireyleri eve hapsedip, pasifize etmektedir. Özellikle bakım hizmeti alan kişilerin her an evde bulunması neredeyse bir şart olarak öne sürülmektedir. Eve habersiz bir şekilde gelen memurlar sakat bireyi ilkinde değilse bile ikinci defa geldiklerinde evinde bulamazsa bireylerin bakım maaşı kesilebilmektedir.

* Verilen bakım ücreti yoksulluk sınırının altında yaşayan kişiler için oldukça düşük miktardadır. Üzerine bir de verilen paraların bankaya yatış tarihinin aylara göre farklılık göstermesi bu ücreti alan aileler için ayrı bir karmaşa oluşturmakta ve yaşamsal faaliyetlerinin aksamasına neden olabilmektedir.

Peki, evde bakım hizmetleri sistemiyle ilgili yaşanan tüm bu olumsuzluklara rağmen sistem neden aynı şekilde ve hatta yararlanma şartları daha da zorlaştırılarak devam etmektedir. Yani evde bakım hizmeti aslında kime veya neye hizmet etmektedir? Şimdi de bu sorunun cevabının neler olabileceğinin yanıtını maddeler halinde vermeye çalışalım.

* Sakat bireylerin günlük olarak ihtiyaç duyduğu bakım hizmetlerini karşılamak amacıyla kurumların açılması, kurumlarda çalışacak personelin işe alınması, yeterli yatak sayısının karşılanması vb. sosyal harcama kalemleri liberal devletler tarafından devlet bütçesi için bir “yük” olarak değerlendirilir. Bu yüklerden kaçınmak amacıyla evde bakım hizmetleri uygulamasına geçilmiştir. Bu uygulamayla “en çok ihtiyacı olduğu düşünülen kişilere” asgari miktarlarda verilen ücretle sosyal harcamalara ayrılan bütçede kısıntıya gidilir, böylelikle sosyal harcamalar için ayrılması gereken bütçenin büyük bir kısmı devletin büyümesi adına kullanılır.

* Evde bakım hizmetleri doğası gereği klientalisttir çünkü bu sistemde yararlanan bireyle hükümet arasında bir çeşit müşteri ilişkisi gelişmiştir. Yoksulluktan en çok etkilenen gruplardan biri olan sakat bireyler ve ailelerinin, ilk defa AKP hükümeti zamanında uygulanmaya başlayan evde bakım maaşından yararlanması, yararlanıcı kitlenin tekrar aynı partiye oy vermesini sağlamaktadır. Yani iktidarın devamını sağlamlaştıran bir hizmettir.

* Her ne kadar evde bakım hizmeti verecek olan kişiler yönetmelikte, cinsiyete göre ayrılmamış olsa da bakım işini üstlenen kişiler genel olarak kadınlardır. Bununla ilgili kesin bir veri olmamasına rağmen, bakım hizmeti veren kişilerin çoğunlukla kadın olduğunun gözlenmesi ve istihdam istatistiklerinde kadınların erkeklere göre çok daha düşük oranlarda istihdam edildiği gerçeği bu işin otomatik olarak kadınlara bırakılmış olduğunun göstergesidir. Böylelikle, işgücü piyasasının kadınlara sağlayamadığı istihdam gizlenmekte ve olası karmaşa ve taleplerin önüne geçilmektedir.
Bu vb. nedenlerden dolayı sistem aynı şekilde devam etmekte ve hatta evde bakım hizmetleri sistemi 2011-2013 Bakım Hizmetleri Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde revize edilmeye çalışılmaktadır. Yeni yönetmeliğin ne zaman yürürlüğe gireceği tam olarak bilinmemekle birlikte basına evde yakınına bakana emeklilik sağlanacağı, “ağır özürlü” olma şartı aranmayacağı vb. bilgiler yansıdı. Tabi yine çok geçmeden emekli olma şartının prime bağlandığını ve yaş haddinin dolması gerektiğini, “ağır özürlü” olma şartı aranmasa bile yine belirlenen kriterlere göre muhtaçlık şartı aranacağını öğreniyoruz.

Peki, sakat bireylerin kimseye muhtaç olmadan özgürce hareket edebildikleri, erişilebilir, yapabilirliklerine güvenildiği bir dünya oluşturmak mümkün mü dersiniz?

Bunun için öncelikle, kamuya açık tüm alt ve üst yapının, ulaşım araçlarının ulaşabilir hale gelmesi, tüm konutların her türlü sakat grubunun yaşayabileceği şekilde dizayn edilmesi ve tabi ki sakat bireylere karşı oluşmuş önyargıların kırılmış olması gerekmektedir. Böyle bir dünyada erişilebilir çevre şartları ve konutlarda yaşayan sakat bireyler günlük ihtiyaçlarını kişisel asistanlardan aldıkları azami destekle yürütebilirler.

Tamamen erişilebilir şartlara ulaşmanın uzak olduğu şu günlerde ise dünyadaki örneklerinden yola çıkarak Türkiye’de henüz var olmayan bağımsız yaşam merkezlerinin alternatif bir çözüm olabileceğini söyleyebiliriz. Böylelikle evde yakınları tarafından bakım hizmeti almak istemeyen kişiler bağımsız yaşam merkezlerinde uygun koşullar ve asistan desteğiyle yaşayabilirler.

Bunun dışında evde yakınları tarafından desteklenmeyi tercih eden sakat bireyler için ise yönetmeliğin özürlülük, gelir, muhtaçlık gibi kriterlerden arındırılarak, bireyin mutluluğu odaklı bir yaklaşımla revize edilerek uygulamaya konulması gerekmektedir. Bundan sonrası sakat bireyin tercihine bırakılmalıdır diye düşünüyorum.
Peki, sizin “özürlü” evde bakım sistemiyle ilgili düşünceleriniz neler ve ideal olanın ne olduğunu düşünüyorsunuz?
 
peki yurt dışında engellilere bu hizmetler nasıl veriliyor ilk önce ona bakmalı. daha sonra karşılaştırma yapılıp eğer bizim ülkemizde eksiklik varsa İnsan Hakları Mahkemesine buradan birleşip bir dava açılması söz konusu olabilirmi. eğer bizim devletimiz bizlere yardım edecekse ilk önce engelli kişilerin pisikolojisini düşünüp nasıl hayata baktıklarını görürlerse o zaman bize ne verse azdır. ama görmek için göz ve kalp olması gerekir.
 
bu bakim ücreti bakim hizmeti alan kishiye degil de dogrudan o kishiye bakim hizmeti verebilecegi uygun görülen kishiye (yani aileden birine) mi verilior, dogru mu anlamishim?... eger öyle ise, bakim hizmeti alan kishi o hizmeti vericek kishinin uygunlugu hakkinda ne kadar söz sahibi olabildigini cok merak ediorum?...


meseleyi hepten yanlish anlamamishsam, degishtirilmesi gereken en önemli noktalardan biri de bu bana kalirsa... yani eger ben bakima muhtacsam, yönetmelik ailemden uygun gördügü birine para ödeyerek bana bakmakla görevlendirecegine o parayi dogrudan bana ödemeli ve ben kimi uygun görüyorsam ona verebilmeliyim, bunun denetimi bana birakilmali...


örnein bana bakim hizmeti veren annemi artik cekemez hale geldiysem veya onun fazla yiprandigini düshünüorsam, "güzel annecigim bir kac ay dinlensin" diyip uygun gördügüm bashka birini bulabilmeliyim (bi arkadashim, sevgilim ya da tanimadigim ama cok methini duydugum biri olabilir mesela)... e, tabe bakim ücreti sadece annelerin (veya eshlerin) kabul edebilecegi komik bir miktarda olursa biraz zor olur hizmet alabilecegim bashka birini bulmak...


hem öylelikle hep eve "bagli" kalmaz sakat kishi, "önümüzdeki bir iki ayi da sevgilimle gecirmek istiorum" diyip, nereye giderse oraya götürebilir bakim hizmeti alma hakkini...


uzun lafin kisasi; kendi bakimiyla, kendi bedeniyle ilgili sorumluk sakatin elinden alinip yakinlarina teslim edilmemeli... devlet kendi payina düsheni yapmali, evet, ama sorumlulugun en önemli kismini bana birakmali... onun payina düshen ise, öncelikle bakimimi karshilayabilecegim uygun bir miktar para vermesi ve ancak "ailem bana cok kötü davranior, bakimimla dogru düzgün ilgilenmior, bashka birini de bulamiorum, bi el atin!" dedigimde müdahale etmesi...


ve bunun icin de eve habersiz bir shekilde memurlar göndererek beni ve ailemi denetlemektense her an ulashabilip shikayetlerimi veya olumsuzluklari bildirebilecegim olanaklar saglamasi... hic birsheyden bashka belli araliklarla randevu alarak beni ziaret edip durumlari bizzat benden ögrenen memurlar gönderebilir...


eger bakim hizmeti alan kishi zihinsel sakatsa ve kendi kararlarini veremeyecegi, sorumlulugu kendi üstlenemeyecegi düshünülüorsa da sorumlulugun büyük kismi o kishinin ailesine birakilmali... ister parayi alip bakimi kendi üstlenir, isterse de ishlerini kolaylashtirabilecek birilerine verir... ishin icinde zihinsel sakatlik oldugunda konu biraz daha hassaslashior belki ama yine de denetleme agirikli uygulamalar yerine bakimi kolaylashtirabilecek alternatifler sunulmali aileye... en azindan yardimci arac gerecler büyük ölcüde ücretsiz olarak sunulmali...




bakim hizmeti almiorum, shimdilik kendi bakimimi kendim karshilayabiliorum, yine de güzel yazini okudugumda ilk aklima gelenler bunlar oldu, yaziym dedim sevgili zeliha...


sevgiler :)...
 
Bakım ihtiyacının karşılanmasına dair aklıma gelenleri hızlıca sıralayayım:

1- Öncelikle bakım için gerekli ödeme kesinlikle ama kesinlikle bakım ihtiyacı duyan kişinin kendisine yapılmalı. Ekonomik gücü elinde bulunduran kişi her açıdan çok daha rahat ve özgür bir yaşam sürer. O maaş her zaman benim elime geçmeli ve ben bana yardımcı olacak kişiye ya da kişilere aktarmalıyım.

2- Kimin bakıcı olacağına ben karar vermeliyim. Bana yardımcı olmasını istediğim kişi ailemden biri de olabilir, arkadaşım da, sevgilim de, komşum da. Ben ne zaman kimden yardım almak istersem, alabilmeliyim. Rekum'un dediği gibi, bir süre annemle zaman geçiririm, bir süre arkadaşımla, bir süre komşumla. Yani kendi sağlığım ve keyfim belirlemeli bakımımı yapacak kişiyi ve bakım süresini. "Bakıcın akraban olacak ve değiştirmek istersen gerekçeni belirterek aylar süren bir prosedüre maruz kalacaksın, o arada maaşın da kesilecek" derseniz -ki bugün sistem tam da bu şekilde- yaptığınız şeyin adı despotluktur.

3- Bakım ihtiyacı "EV"le sınırlı değildir! Hizmet adının "evde bakım aylığı" olması bile kendi başına sorunludur. Bu ad sistem zihninin arkasındaki sakat algısını da deşifre ediyor bence: sakat kişi evde olur! Bu mantıkla ilgili kurumdan denetlemeye geldiklerinde bakılan ve bakıcının her an evde bulunması zorunlu tutuluyor. İnsanlar evden çıkmaktan da tatile gitmekten de ne bileyim birkaç ay memleket havası almaktan da korkuyor. Memur gelir ve evde bulamazsa bakım aylığı kesiliyor zira. Şaka gibi! Oysa bakım hizmeti alan kişi ilgili kurumdan aranabilir ve sağlığı-keyfi sorulabilir, denetleme için daha samimi yollar bulunabilir. Bu o kadar zor olmasa gerek :)

4- Bu hizmetten yararlanabilmek için bir gelir alt sınırı var. O gelirin 1 TL üstüne çıkılmışsa bakım aylığı bağlanmıyor/kesiliyor. Ve bu gelirin hesaplanmasında hanedeki herkesin geliri hesaba katılıyor... Oysa gelir hesabı ve bağlanacak aylık miktarı orantılı olarak kademelendirilebilir. Ne bileyim, kişi başına düşen gelir 1000 TL ise 500 TL bakım aylığı bağlanır, 500 TL ise 1000 TL bakım aylığı bağlanır, geliri hiç yoksa 1500 TL.

5- Bakım hizmeti eve tıkmayı değil evden dışarı çıkmayı özendirmeli. Okula giden kişiye iki kat bakım aylığı bağlanmalı mesela, üniversiteye gitmek isteyene 3 kat. Çalışma yaşamına katılmak isteyene de aynı şekilde; iş edinme kurslarına katıldığında ve işe girdiği ilk yıl daha yüksek bakım aylığı ödenmeli.

6- Senede iki kez tatil planı yapabilmesi için ya kamu tesisleri seçenek olarak sunulmalı ya da ekstra tatil ödeneği çıkartılmalı.

7- Özel ya da kamuya ait yaşam merkezleri açılmalı ve kişiler ailelerinden bağımsız yaşamak istediklerine buralardan kolayca yararlanabilmesi sağlanmalı.
 
elbetteki çözülmesi gereken sorunlar var evde bakım maaşı uygulamasında lakin birden birede güllük gülistanlık olmasınıda beklemek biraz saçma olur herşey için bu böyledir bir ürün mesela üretilir ürün sonra o ürün üzerinde çalışmalar yapılır daha kaliteli daha çok işlevli bir hal aldırılır şuanda olan şartlar ileride aşama aşama değişecektir bir taraftanda % 50 engelli ile % 80 veya yukarısı bir engellinin aynı hizmeti almasıda doğru da olmaz illaki % fazla olan engelli % biraz daha az olan engelli ayakta yürüyordur öyle veya böyle birkaç işini kendisi yapabiliyor ama yataktaki veya sandalyedeki engellinin böyle bir lüksü yok tm sandalyedeki bazı arkadaşlarımızın durumu daha iğidir sağlık açısından yapabilenide vardır ama yinede % 50 engelliyle aynı hizmeti ve aynı haklara sahip olması yinede doğru olmaz tabi % 50 engelli arkadaşlarımızada iç açıcı uygulanmalı

bence bu hanede kişi başı düşmesi gereken durum iyi neden iyi diyelimki ahmetin babası 1000 TL emekli maaşı alıyor ayşenin babası 2000 veya daha fazla geliri var kalkıpta eyşenin ahmetle aynı parayı alması doğru olurmu olmaz birde şöyle birşey var herkezcede malum türkiyede her işe sahtekarlık sokmakta bire bir türkiye halkı adamın durumu güllük gülistanlık ama yinede evde bakım maaşını almak için ali cengiz oyunları yapanlar azımsanmayacak kadar çok diyeceğim o ki kişi başı düşmesi gereken rakam yerinde bir rakam hıı ama şu her ay günü gününü tutmaması birçok engelli arkadaşlarımız için çok sıkıntı veriyor bu parayla evini geçindiren bu paraya güvenip ufak tefekte olsa borçlanan bir sürü engelli insan var bu parayı vermeye veriyosun en azından günü belli olsun de kardeşim ben sana bu parayı her ayın 30 da öderim ve her ayda 30 şaşmasın zaten 30 dan sonrada şaşmasın imkan tanıyacak gün yok diğer aya geçiyo :)

birde bakım hizmetinin bayanların üzerine sanki olmazsa olmaz veya şartmış kuralmış gibi bahsetmiş zeliha arkadaş evde en uygun kimse o üstleniyor engelli kişinin bakımını bu bayanda % 85 anneler oluyo adamın annesi müsait annesi bakıcı olmuştur kalkıp ta babası çalışıyodur babasımı bakımını üstlensin engellinin tm engellisi olduğu için ve kendisinden başkada kimsesi yoktur engellisine bakacak bu yüzdende çalışamayan bayanlarda vardır gerçi bu bayanların sayılarıda öyle ihtişamlı bi rakam değildir ne olur ozaman 1000 TL maaş verir artı sigorta yapar ileride evladının bakıcılığını üstlendiği için çalışamayan annede emekli olmuş olur ve bu bayanın da haftada 2 gün izinli gibi olması engellisinede bu 2 gün bakımını üstlenecek kişiyi temin edebilir devlet böylelikle annede bunalmamış yıpranmamış olur

şu her an evde olacaksın işide çok çok saçma başbakan konuştuğu zaman mangalda kül bırakmıyo biz bu paraları yardımları engelli kişiinin sosyal hayatını kaliteleştirmek adına veriyoruz diyo diğer taraftan memur ansızım çıka geliyor kontrole evde bulamayıncada bir iki kalkıp hemen almakta olduğu maaşı kesiyor nerde kaldı engellinin sosyal hayatının kaliteleşmesi eve hapsetmeyin engellilerinizi dışarı çıkartın diyorlar birde bunun içinde bir çalışma yapılıp hızlı bir şekilde düzeltilmesi lazım ve engelli kişi gitmesini beklemeden her ay olmasada 2 ayda bir pisikolok eve gelerek engelli kişi ve bakıcısına pisikolojik destek vermesi de yerinde bir uygulama olur öyle çat kapı ben geldim kontrole demeyle sanmasınlarki bu şekilde engelliye bakılıp bakılmadığını buluyoruz diye yokmudur hem bakım maaşı alıpta engellisine zulüm aden kötü davranan pisikolokla çıkar ortaya en azından varsa öyle bir durum ne malum belki memurun kontrole geldiği o an herşey yolundadır ne yani oan herşey iği ise demek oluyormu ki engelliye 10 numara bakılıyor diye

neyse bu yazıyı uzattıkça uzarrrr gider ama şu hanede kişi başı düşmesi gereken miktar işi ve miktarı iyi saygı ve selamlar herkeze

üzerinde derhal çalışılacak ve derhal düzeltilecek birşey varsa bu 2022 yeni yönetmenliğindeki saçmalıkların düzeltilmesi
 
80 sonrasında hemen hemen tüm dünyada değişmeye başlayan ekonomik yapıya paralel pek çok ülke sosyal harcamalarda kısıntıya gitti. Bildiğim kadarıyla Kuzey ve Batı Avrupa ülkelerinde sistem daha iyi. Pek çok ülkede evde bakım hizmetleri alma çeşitli şartlara bağlı ve verilen ücretler de düşük...
 
Değerli arkadaşlar sizlere bazı noktalarda katılıyorum,dediğiniz gibi bu ücret aslında bakana değil bakılan özürlüye verilmeli.Çünkü engelli kişi her işini parasıyla yaptırıyor hayırına iş yapan yok.Mesela temizlik işi çağırdığın kişinin parasını verir temizletirsin evini al paranı yap işini.Bakıcı konusuna gelince;ben %98,eşim(karım) %60 engelli her ikimizde ağır engelli statüsündeyiz ama evin her işini temizliğini eşim yapıyor,benim her ihtiyacımı eşim karşılıyor.Eşimin tek yapamadığı perde asmak onuda alıyor eline parayı komşuyu çağırıp astırıyor.Heyet eşimi bana bakıcı olarak uygun bulmadı ihtiyar annemi uygun buldu,oysaki evde kendi katımızda temizliği eşim,bulaşığı eşim (bulaşık makinasında),yemeği eşim,benim beden temizliğimi (istenmeyen tüyler) eşim yardımcı oluyor Allah razıolsun.Benim tek yaptığım akülü sandalyeme binip faturaları ödemek,alışveriş yapmak,pazara gitmek,hergün ekmek almaya gitmek.Ama gel gelelim değerli heyet ağır engelli ağır engelliye bakamaz diye şart koşuyor.Bu durumun düzeltilmesi gerek
 
görüşlerinize katılıyorum.
engellilerin daha iyi bir yaşam için mücadelelerini sürdürmeli.
tüm engelli grupların haklarını savunan bir federasyon etrafında toplanıp. tüm engellilerin HAKLARINI almaları için birlikte mücadele etmeleri gerekliliğini düşünüyorum.
insanca, onurlu bir yaşam için yeterli ücret. bu ücretin karşılığı engellerimize göre iş.
sirinbaba

yazdığınız 7 maddeye katılıyor ve daha fazlası gerekir diyorum. şimdiye kadar engellilerin yaptığı mücadeleler (yakınları ve dostları da unutmadan) sonucu görünür olduk ve bir kısım haklar alındı. daha fazla için az önce size yazdığım ileti deki gibi mücadele....
sirinbaba
 
BAKIM AYLIĞININ ŞU ANKİ UYGULAMA ŞEKLİ "ENGELLİ HAKLARI SÖZLEŞMESİNE" AYKIRI GİBİ DURUYOR SANKİ
03.12.2008 tarih ve 5825 sayılı kanunla onaylanarak (R.G. 19.07.2009/27288) kabul edilen Birleşmiş Milletler ENGELLİLERİN HAKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN tanımlarla ilgili 2. Maddesinde "Engelliliğe dayalı ayrımcılık" siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alanda insan hak ve temel özgürlüklerinin tam ve diğerleri ile eşit koşullar altında kullanılması veya bunlardan yararlanılması önünde engelliliğe dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlamayı kapsamaktadır. Engelliliğe dayalı ayrımcılık makul düzenlemelerin gerçekleştirilmemesi dâhil her türlü ayrımcılığı kapsar.
"Makul düzenleme", engellilerin insan haklarını ve temel özgürlüklerini tam ve diğer bireylerle eşit şekilde kullanmasını veya bunlardan yararlanmasını sağlamak üzere belirli bir durumda ihtiyaç duyulan, ölçüsüz veya aşırı bir yük getirmeyen, gerekli ve uygun değişiklik ve düzenlemeleri ifade eder.
Genel yükümlülüklerle ilgili 4/1 Maddesinde “ Taraf Devletler engelliliğe dayalı herhangi bir ayrımcılığa izin vermeksizin tüm engellilerin insan hak ve temel özgürlüklerinin eksiksiz olarak yaşama geçirilmesini sağlamak ve engellilerin hak ve özgürlüklerini güçlendirmekle yükümlüdür. Bu amaç doğrultusunda Taraf Devletler; (a) Bu Sözleşme'de tanınan hakların uygulanması için gerekli tüm yasal, idari ve diğer tedbirleri almayı; (b) Yürürlükte mevcut, engelliler aleyhinde ayrımcılık teşkil eden yasalar, düzenlemeler, gelenekler ve uygulamaları değiştirmek veya ortadan kaldırmak için gerekli olan, yasama faaliyetleri dahil uygun tüm tedbirleri almayı; (c) Tüm politika ve programlarda engellilerin insan haklarının korunmasını ve güçlendirilmesini dikkate almayı; (d) Bu Sözleşme'yle bağdaşmayan eylemler veya uygulamalardan kaçınmayı ve kamu kurum ve kuruluşlarının bu Sözleşme'ye uygun davranmalarını sağlamayı; Ayrımcılık Yapılmaması ve Eşitlikle ilgili 5.maddede “ (1). Taraf Devletler herkesin hukuk önünde ve karşısında eşit olduğunu ve ayrımcılığa uğramaksızın hukuk tarafından eşit korunma ve hukuktan eşit yararlanma hakkına sahip olduğunu kabul eder.(2.) Taraf Devletler engelliliğe dayalı her türlü ayrımcılığı yasaklar ve engellilerin herhangi bir nedene dayalı ayrımcılığa karşı eşit ve etkin bir şekilde korunmasını güvence altına alır.(3.) Taraf Devletler eşitliği sağlamak ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak üzere engellilere yönelik makul düzenlemelerin yapılması için gerekli tüm adımları atar. (4) Engellilerin fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için gerekli özel tedbirler işbu Sözleşme amaçları doğrultusunda ayrımcılık olarak nitelendirilmez. Engelli Kadınlar başlıklı 6.maddenin (2)fıkrasında “ Taraf Devletler kadınların tam gelişimi, ilerlemesi ve güçlenmesini ve bu Sözleşme'de belirtilen insan hak ve temel özgürlüklerini kullanmalarını ve bunlardan yararlanmalarını sağlamak için gerekli tüm tedbirleri alır.” Yasa Önünde Eşit Tanınma ile ilgili 12. Maddenin (2). “Taraf Devletler engellilerin tüm yaşam alanlarında diğer bireylerle eşit koşullar altında hak ehliyetine sahip olduğunu kabul eder.” (3).“Taraf Devletler engelli bireylerin hak ehliyetlerini kullanırken gereksinim duyabilecekleri desteği alabilmeleri için uygun tedbirleri alır.” Denilmek suretiyle engellilerin sosyal haklardan tam ve hiçbir ayrıma maruz kalmaksızın yararlanacakları belirtilmiş olup, taraf devlet olarak devletimiz bu ilkelere uymayı taahhüt etmiştir.
[FONT=Calibri] Aynı sözleşmeninHaneve Aile Hayatına Saygıyı düzenleyen 23. Maddesin (2.) fıkrası “[/FONT][FONT=Calibri] TarafDevletler, velayet, vesayet, kayyımlık, evlat edinme veya ulusal mevzuatta bukavramların benzerlerinin yer aldığı kurumlar hususunda-her durumda çocuklarınyararlarının üstün tutulması şartıyla-engelli hakları ve sorumluluklarınıgüvence altına alır. Engelliler çocuklarının bakım sorumluluklarını yerinegetirirken Taraf Devletler uygun desteği sunar.” (5).fıkrada da “ TarafDevletler, engelli çocuğun çekirdek ailesinin çocuğa bakamaması durumunda,çocuğa geniş anlamda aile üyeleri, bunun mümkün olmadığı takdirde aile ortamınısağlayacak bir sosyal çevrede alternatif bakım sağlanması için her türlü çabayıgöstermeyi taahhüt eder.” [/FONT][FONT=Arial]Denilmek suretiyle her durumda engelli haklarınıgüvence altına alıp, çekirdek ailenin bakımının öncelikle desteklenmesiniöngörmüştür.
[/FONT]
Anayasa Mahkemesi 29.04.2003 günlü ve E.2003/30, K.2003/38 sayılı Kararında, “Hukuk devleti, siyasal iktidarı hukukla sınırlayarak ve devlet etkinliklerinin düzenle sürdürülebilmesi için gerekli olan hukuksal alt yapıyı oluşturarak aynı zamanda istikrara da hizmet eder. Bu istikrarın özü hukuki güvenlik ve öngörülebilirliktir. Hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik sağlanabilmesi ise, kuralların genel, soyut, açık ve anlaşılabilir olmalarına bağlıdır.” denilirken; 22.02.2012 günlü ve E.2011/53, K.2012/27 sayılı kararında ise, “Hukuk güvenliği ilkesi hukuk normlarının birbirleriyle çelişmeyecek biçimde açık, anlaşılabilir ve öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.” denilmiştir. Bu açıdan bakıldığında 2010/13 sayılı Başbakanlık Genelgesi mahkeme kararında da belirtildiği üzere kurallara (tanımlara)açıklık getirerek anlaşılabilir olmasını sağlama amacıyla yayınlanmıtır.
Hukuk Devletinin bir başka unsuru ise yasalarda "genellik" ilkesine uyulmasıdır. Anayasa Mahkemesinin 20.11.1996 günlü ve E.1996/58, K.1996/43 sayılı kararında da vurgulandığı üzere “yasaların genelliği ilkesi”, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kişi ya da kişileri hedef almayan, aynı durum ve statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu kılar. Tüm bunları bilmenizi ve hak arama yolu olarak ta hukuku kullanmanızı öneririm. Aksi takdirde birilerini suçlayarak sonuç alma hukuk devletinde pek görülmüş şey değildir.
 
maaşım 5 lira geçti diye bakım maaşımı iptal etmeye gittim müdür bana sen nasıl tek geldin bakıcın neden gelmedi lafları söylemeye başladı onların gözünde engelli hiç bir iş yapamaz ben sana bakım için bakıcına para ödüyorum sen gezme evde otur bakıcın halletsin her işi pes yani
 
%92 oranında ağır bedensel engelliyim ve devlet memuruyum.
Yönetmelik gereği gelir kıriteri şartını aştığım için evde bakım aylığını alamıyorum.

Ağır engelli olup, sırf çalıştığı için "evde bakım aylığından" mahrum bırakılmayı saçma ve adaletsiz görüyorum.
Çalışan bir engellinin ihtiyaçları ve şartları daha da zorlaşıyor. İşe gidip gelmenizde özel araç gerekiyor,iş yerinde wc ihtiyacınız için bakıcı ihtiyacınız,işte kullanmanız gereken fonksiyonel sandalye,vs.
Hiç bir geliri olmayan engelli arkadaşıma ödediğin ücreti,çalışan engelliye ödeme ama çalışan engelliyede bir evde bakım kriteri belirle.
 
BM sözleşmesinin onaylandığı tarihi yeni öğrenmiş oldum. emeğinize teşekkürler.
Türkiye BM sözleşmesine göre, uygulama da sınıfta kalmış durumda.
Uygulamalar hep ertelenmekte.
BM SÖZLEŞMESİNİ Türkiye kabul etmiş ama uygulamada ki sıkıntılar devam etmekte ve sıkıntılar engellileri ENGELLEMEKTE.
Kaldırımlar zamanın da yapılmış olsa idi ve kaldırımlar da engeller kaldırılmış olsa idi. Çöp kamyonu bir engelli arkadaşımızı yol üzerinde değil, kaldırımda görürdü. kaldırımda görmez ise de ölümüne sebep olmazdı.
ENGELLERİMİZLE ilgilide,
KİT' lere giderek işlerimizin yapılabilmesi konusunda, görevli memurlar KANUNLARI GEREĞİ KADAR öğrenemediklerinden, şahsi düşünceleri ile hareket etmekte kanunun uygulamasında zorluklar çıkarmaktalar. Bilerek veya bilmeyerek.
Konuşma üslupları da sorgulanır durumdalar.
Uygulamalar da karşımıza çıkarılan zorluklar konusunda da, Mahkemelere müracaat etsek kazanırızı düşünelim. Bir diğer düşüncede, diyelim ki TC. Mahkemelerinde kaybettik. VE, AİHM Mahkemesinde kazandığımızı düşünelim. Bu sürece girmek, takip etmek o kadar zor' ki.
Örneğin TC Mahkemelerine müracaat ettik. Kaybettik. Mahkeme parası, karşı taraf Avukatlık (TC Mahkemelerin de Avukat ücreti 1200 tl olarak kanunla belirlendi) ücreti dahil toplam 2000 tl civarında gider olacak.
Bu işlemden sonra diyelim, AİHM gittik ve BM SÖZLEŞMESİNE göre kazandık. Bu zamana kadar geçen süre içinde kaybedeceğimiz para dışında manevi ve fiziki yorgunluk çekilir gibi olmaz.
HAKLARIMIZI almak ve KİT' lerde ve diğer yerler de karşılaştığımız durumlar da bizlere daha iyi davranmaları ve haklarımızı alabilmek için Kurulmuş olan DERNEK lerin, Engellilerle ilgili kurulmuş vakıfların ve diğer kurumların KOORDİNESİNİN sağlanmasının gereği düşünülmeli diyorum. Böyle bir koordinasyon var ise de haberimin olmadığını yazayım.
HUKUK yollarında da kazanımlarımızı da paylaşmamız gereklidir, diye düşünüyorum. Çıkartılan engelleri de paylaşmalıyız.
şimdilik iyi günler.
sirinbaba
 
Ne sakat bireyi yahu:) Aile Bakanlığı, aileye taktı:)
İlla aile ilişkisi içinde değerlendirecek yardımları. Başka yolu yok diyor.:)
Çünkü sakatlara ancak ailelerinin bakacağına inanıyor. Tıpkı sakatlar gibi. Sakatlar da öyle düşünmüyor mu yoksa? Ne zamandır yabancılara yani sevgili,dost,arkadaş hatta eşe/ele güvenir oldular?:)
İşte devlete de bunu öğrettiniz sonunda. Bir çocuk muamelesine müstehak oldugunuzu ve sakatların aileye muhtaç olduğunu kafasına kazıdınız haşmetluların!

Sizler de geçmiş, evde bakım aylığı sakata verilsin, sakat da bilmem sevgilisini bilmem arkadaşını bilmem dostunu bakıcı etsin deyin daha:)

Ayrıca evde bakım aylığını istihdama dahil etmenin planlarının derdinde Bakanlık. Sigortalı yapacakmış mış bakıcıları da bu şekilde istihdam yaratacakmış mış da, evde bakım aylığı aynen bu şekilde devam edecekmiş miş de.

Aile Bakanlığı bu istihdam alanı için işçiyi(bakıcıyı) ben tayin ederim, parasını ben verrim diyor. Bunu da yardım olarak gormuyor. Bir işçi olarak görüyor bakıcıyı. yeni bir istihdam kapısı lutfetmiş haşmetlu padişahlar:) Tabi bu kurumlarda bakmaktan daha ekonomik olduğu için çok cazip.
Aile Bakanlığının 2013-2017 Stratejik Planını okumadınız galiba.
Bilgisayarımdan derli toplu okuyamadım haşmetlu planı, kafam da bozuktu sonra okuyacagım derli toplu. nasılsa bizi dinleyen yok, geç kalsak da olur:)
İşimiz ne sadece okumak ve takip etmek!:)
Tren ardından bakmak bir de:) Tren cuf cuf gidior nasılsa:)
Böyle uyus, sinmiş, hakkını aramayan, örgütsüz, sessiz, asimile olmuş/edilmiş engellilerle, ancak tren seyrederiz vesselam!:)
 
aslında o parti taraftarlarının kullandığı bir söz bu, ben akp veriyorum çünkü bakım parasını o getirdi :) bunları yapmayacaksa neden başa geçti en uzun iktidarda kalan parti hem avrupa birliğine girme çabasında:confused:
bu evlere aniden gelme bölgeye göre değişiyor, bazı bölgelerde 6 ayda eve gelip denetim yapılıyor ama bazı yerlerde hiç gelmiyorlar her ikisinide gördüm çünkü.
her şeye rağmen ne kadar kısıtlansada hiç yokdan iyi bir şey, ya bu olmasaydı 3 aylıkla nasıl yaşanırdı :confused: çok yavaş ilerleyen engelli açılımı :):)
 
ağır engellilikle alt sınıf arasında ilişki yok. İnsan omurilik felçlidir.Ağır engellidir fakat normal sınıfta eğitim alır, yada ortopedik engelli(ağır engelli olur veya görme engelli ağırdır ama normal okul veya özel okulda eğitim alır. Dolayısıyla yürüttüğünüz mantık doğru değildir

kalem kardeşim, tüm bunlar üzüntü vericidir ama bu alanda hukuk mücadelesi vermek gerekir ve bu konuda maalesef girişimler çok az. İnşallah ben bu girişimleri yakında başlatacağım. Başaracağımı düşünüyorum. Hukukçu olsaydım işim daha kolay olurdu ancak yinede bir yerden başlamak gerekecek. Daha önce de sizlerden bazı bilgiler istemiştim. Özellikle 2010/13 sayılı genelgedeki ikinci tanımın yorumu. Orada gelir farklı yorumlanabilir diye düşünüyorum. Sonra engelli hak. sözleşmesinin ayrımcılık ve eşitlik ilkelerinin birlikte yorumlanışı, anayasanın 2,5 ve 65. maddeleri özürlüler kanununundaki bakıma muhtaç özürlü tanımı ile yönetmelikte tanımın farklılığı vb. birçok hukuki çelişki ifade eden durumların çözümü de hukuki mercilerde aranmalı diye düşünüyor ve kanaatini paylaşmanı istiyorum
 
bende bakım parasıyla ilgili kendim bakıma muhtaç bir engelli olarak söylim yatırılan para kesinlikle ama kesinlikle bakıma muhtaç kişinin adına yatmalı ve onun kontrolünde olmalı benim parayaı almak harcamak gibi bir sorunum olmadı bana bakan kişi babam alıyor ve kart bende ben çekip harcıyorum ama çevremde çok engelli arkadaş tanıyorum bazılarının bakıcısı parayı onlara göstermemekle beraber bakımlarını yapmayıp ilgilenmiyorlar bile oysaki o para engelli kişinin eline geçse bu devirde para için kim ne yapmazki
 
canfeda bizlerde bunu savunuyoruz ama bu ikinci derecede sorun. Öncelikle şu gelir limitinin kalkması yönününde çabalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Bu ikinci belki de üçüncü derecede problem. Zira birde vasi meselesi var. Vasi çocuk ve zihinsel engelliler için olması gerekirken, bakmakla yükümlü kimsesi olmayana vasi istiyorlar. Bu fevkalade inciticidir. Ancak, sırasıyla mücadelemizi sürdüreceğiz. Kalın sağlıcakla.
 
Evde bakım aylığı hesaplanması şu şekilde yapılmaktadır:Eve giren toplam gelir hane içerisinde yaşayan kişi sayısına bölündüğünde kişi sayısına düşen gelir asgari ücretin 2/3 sinin altında kalması gerekiyor.O da şuan itibariyle 520 tl olarak hesaplanmaktadır.
 
Bu asgari ücretin 2/3 hikayesi kişi özerkliği,insan haklı, medeni kanun ve anayasanın 2.5. 60.ve 65 maddeleriyle çeliştiği gibi, insanhakları evrensel beyannemesi ile de çelişkilidir. Kaldı ki özürlüler yasası ile de çelişkilidir. Zira özürlüler yasasındaki "bakıma muhtaç özürlü" tanımında böyle bir ifade yok. Kanun koyucunun iradesinin öngörmediği düzenlemeyi yürütme yapamaz. Bu hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşır bir durum değildir. Vesselam
 
Alzheimer hastası annemin %73 oranlı raporu var, ama evde bakım maaşı bağlanmıyor..?

merhaba annem alzheimer hastası % 73 oranında rapor aldık evde bakım hizmetlerinden yararlanmak için ama alamazmışız rapor aldığımız yer söyledi ne yapmamız gerekiyor
 
Rapor aldığınız yer pencereden atlayın deseydi onu da yapar mıydınız? Ya raporunuzda "ağır engelli" yerini işaretlemişlerdir, ya da annenizin kendi işini görecek düzeyde olduğunu gözlemleyerek kanaat bildirmişlerdir. Raporda ağır özürlü kısmı evet olacak. Sonrada müracaat edeceksiniz, alıp alamayacağınıza aile ve sos. polikalar il md. karar verecek. Selamlar
 
acıklamalarınız cok guzel yorumlarınız tamamını okudum fakat yapılmıs olan kanun degısmesı mumkun neden bu kanun degısmesı ıcın bır calısma yurutulmuyor aynı seylerı tekrar tartımamın da bır anlamı yok melek hanım dıkatıne
 
mrflute, kanunun değişmesi için çalışma yürütülmediğini nereden çıkarıyorsun. Yeni kanun tasarısı şu an elimde. Çok güzel şeyler var. Özet olarak diyebilirim ki, BM Engelli Hakları Sözleşme iç hukuka uyarlanmaya çalışılmaktadır. Kanun Başbakanlığa sunuldu. Haziran ayı gibi yasalaşabilir. Ona uygun yönetmeliklerin çıkarılması için son tarih Temmuz ayı diye kanun tasarısına ibare düşülmüş.Selamlar
 
bakın aga bu kanun nasıl degıscek ce bıran once degısın yenı taslancaksa tasarlansın benım ıstegım ozurlu vatandasım magdur olması bu konuda
 
kardeş bu konu siyasi görüş deyil.ne zaman özürlü oldun yada gelir durumunu bilmiyorum.fakat bildigim kadarıyla şuanda uygulanan kanunların %80ni eski hükümetlerin çıkardıgı kanunlar.ben 2001 yılında özürlü statüsüne geçtim o zamanlar bu iktidar yoktu evde bakım hariçinde diyer haklarımız vardı.ama sen sadece evde bakım aylıgına kafayı takmışsın.2006 yılında bu iktidarın cıkardıgı kanunla bir gecede yaklaşık 11 milyon özürlü 9 milyon civarına düştü.2008 de cıkardıgı sgk konunuylada malülen emeklilik 15 yıldan 18 yıla cıktı.ve bu yılın sonunakadar da yeşil kart sahibi kişi sayısınıda 4 milyona düşürmeye calışacak.bilgin varmı bilmiyorum ama 2022 den maaş alanların tamamı yeşil kartlıdır.bu demektirki yakında 2022 maaşıda kalkacak. bu arada söylüyeyim benim siyasi görüşüme uygun bi partide yok.ben sosyalizim yanlısıyım.benim için ne varsa senin içinde aynısı olsun.ama bizim gibilere kominist damgası vururlar.fakat TÜRKİYE demokrasiyle deyilde yarı kominizimle yönetilir(örnek olarakta bir maçtaki polis satısını bak öyrenirsin) şu andaki yönetiçilerde fazimi benzer yönetiyorlar olaylara bide bu yönden bak.evde bakım aylıgı alan evde durur varmı böyle mantık.
benim biraz psikolojik sorunlarım var bir seneyi geçik yatalaktım şimdilerde kendi işimi görecek kadarda olsa gezebiliyorum ben evde bakım parası alıyorum diye evde hapismi olacagım.ceza konunlarına baktın özürlü hapsini evde geçirir diye bir madde yok hem benim hastalıgımla ilgili bir cezada yok
yani bu kanunu yapanlar yanlış yapmış bilmem anladınızmı
 
Hasan09800; Burada yardımlaşma ve paylaşma amaçlı yazışıyoruz. Bu sebeple senin neci olduğun filan önemli değil. İnsan olduğun ve insan olduğumuz öncelikli. Yoksa ister sosyalist ya da faşist ol, bu sana bir paye veya bir değer katmaz. Sen insan olduğun için değerlisin, buna ilaveten inandığın sosyalizme ne kattığın da sosyalistleri ilgilendirir ve belki yaptıklarınla sosyalizm tarihine geçersin. Tüm bunlar bir tarafa hangi hükümetin ne yaptığı da önemli değil. Önemli olan neyin yapılmış olduğu ve neyin yapılması gerektiğidir. Buna göre geçmişten gelen bir yasa 2022 tarihli yasadır. 1976 da çıkarılmıştır,geçen yıllarda revize edildi. İkincisi 2828 sayılı sosyal hizmetler yasasıdır. Ayrıca yurt dışından gümrüksüz araç getirme (10 yıl satılamaz) eskidir. Bu hükümet döneminde yapılanlar ise bakım ücreti, gündüzlü ve yatılı bakım merkezi hizmeti, engelli ihtiyacı olan araçlardan kdv'nin % 1 indirilmesi (maalesef otomobil hariç), evde eğitim hizmeti, özürlü memur sınavı ve istihdamı,yurt içinden araç alımı (5 yıla indirildi) vb. bu hükümet zamanında atılan adımlardır. Bunların hiçbiri o kadar önem taşımaz. İki şey önemli. 1. 2005 çıkarılan engelliler yasası (bu genel bir yasa olduğu için önemli) 2. BM Engelli Hakları Sözleşmesine İmza koyulması ve taraf olduğunun kanununun çıkmış olması. Bu çok önemli. Çünkü usulüne göre yürürlüğü konulmuş uluslarası insan hakları sözleşmeleri anayasaya aykırılık iddiasıyla dava edilemez ve iç hukukun üstündedir. Dolayısıyla engelli hakları konusunda uluslararası standartlar isteyebileceğiz ve bu amaçla dava açabileceğiz. İşte bu yeni kanun tasarısının 7. md. 7/1. Englliler diğer bireylerle eşit koşullarda bağımsız olarak toplum içinde yaşamaları esas olup, özel bir yaşama düzenine zorlanamazlar, 7/2.... bu amaçla toplum içinde yaşamaları amacıyla bireysel destek hizmetleri de dahil olmak üzere ihtiyaç duydukları toplum temelli destek hizmetlerine erişimleri sağlanır." Demekki, kimse seni evine mahküm edemeyecektir. Bunlar güzel gelişmeler kardeş. Sonra seni eve mahküm etmeleri yasal değil. Güya sana iyi bakılmasını sağlamak. Yani amaçları iyi fakat yöntemleri yanlış. Sonra engelli sayısını düşürmüşler diyorsun. Elbetteki tıp bu kadar gelişti, müsaade et de biraz azalsın. Sonra engellilerin doğru düzgün bir sayımı da yok. Dünya ortalaması % olarak alınıyor. Onun dışındaki rakamlar çok sağlıklı değil. Yaklaşıktır. Çünkü nüfus sayımına dayalıdir. Buna göre gözü şaşı olanı da, bir tırnağı olmayanı da engelli yazmışlar. Umarım bunlar tez zamanda akademik çalışmalarla düzeltilir ve gerçek veriler üzerinden iş ve işlemler yürütülür. Sana geçmiş olsun dileklerimi sunar, sağlık ve mutluluklar dilerim.
 
arkadaşlar geçmiş olsun dileklerimle bizlerin siyasi düşünceleri özeldir bu portal altında toplanmanın ana amacı biz engellilerin daha iyi yaşama koşulları oluşturulmasıdır. Benim annem emekli bağkurdan babam ssk dan emekli idi ben kızkardeşim ve annem babamın maşını paylaşmaktayız annem diyaliz hastası ve kızkardeşim ona bakım maaşı almakta miktarı tam olarak bilmiyorum ama evde 4 kişi yaşamaktalar . ben babamdan yetim maaşı almaktayım kaymakamlık shv dan bağlanan aylığımdan vaz geçtim hiç almamıştım zaten onaylanmasının ardından burda okuduğum yazılar yüzünden iptal ettirdim kaymakamlık faizi ile geri alıyor diye bir yığın yazı okuyunca korktum . babamdam 221 tl amktaydım ve evde 7 kişi 4ü çocuk beraber yaşıyoruz oğlumda 600 tl maaş alıyor ssk sı yok ev kira ben ve benim durumumda olan bir yığın engelli olduğunu biliyorum esas olan tek şey insanca yaşamak hakkımızın sağlanması olmalı... Hayırlı kandiller...
 
Öncelikle bakım için gerekli ödeme kesinlikle ama kesinlikle bakım ihtiyacı duyan kişinin kendisine yapılmalı. Ekonomik gücü elinde bulunduran kişi her açıdan çok daha rahat ve özgür bir yaşam sürer. O maaş her zaman benim elime geçmeli ve ben bana yardımcı olacak kişiye ya da kişilere aktarmalıyım. benim kendi elimde olmalı bakıcımı seçmek
 
bende %64 oranında engelliyim alamıyorum

koltuk değnekleriye ağır özürlü EVET yazsını alan varmı ?
 
uzun uzun yazmışsınız insan okumaya üşeniyor :)

şimdi benim engelli oranım %48 sol bacakta ve sağ bacağın bileğinde sıkıntı var
Ağır sakat yazmıyor fakat bizim köyde

adamın bir gözü kör başka problemi yok %60 vermişler hatta ağır sakat :)
adam benden daha kral yaşıyor yani :)
 
Üst Alt