Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Evde bakım maaşında gelir kriteri adı altında eşitsizlik yaratılıyor...

Dexter07

Üye
Üyelik
2 Nis 2009
Konular
12
Mesajlar
103
Reaksiyonlar
0
[FONT='inherit']18 yaşından büyük, %86 oranında raporu olan engelli bir vatandaşım,
[/FONT][FONT='inherit']
5 Kasım 2012 tarihinde, annemin yardımı ile Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne başvuruda bulunarak, evde bakım hizmet ücreti almak üzere başvuruda bulunduk. [/FONT]
[FONT='inherit'] Sağlık raporu, fotoğraf, nüfus cüzdan fotokopisi, vergi levhası fotokopisi, aylık gelir dökümü gibi evraklar talep edildi. Kurumlardan istenilen bilgileri annemin yardımı ile günden güne tamamlayarak, evrakı teslim etmek istedik ancak Müdürlük anne ve babamın emekli aylıklarının tutarının bu yardımı almama engel olduğunu ileri sürerek hazırladığımız evrakı kabul etmedi ve işleme koymadı. Daha sonra Antalya Valiliği üzerinden ek bir dilekçe yazarak başvurumuzu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü'ne gönderdik ve gelir durumumuz uymadığı için evrakın işleme koyulamayacağı tarafımıza resmi yazı ile bildirildi.

[/FONT]Evde bakım maaşı bağlanması konusunda, 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler Kanununa, 01.02.2007 tarihinde 5579 sayılı Kanun ile eklenen ek 7.mad. hükmüne göre; engellinin kendi geliri veya bakmakla yükümlü olduğu bireylerin gelirinin esas alındığı görülmektedir: [FONT='inherit']
Ek Madde 7[/FONT]
[FONT='inherit'] - [/FONT][FONT='inherit'](Değişik ek madde: 01/02/2007-5579 S.K./2.mad)[/FONT][FONT='inherit'] Kendine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık asgari ücret tutarının 2/3’ünden daha az olan bakıma[/FONT] muhtaç özürlülere resmi veya özel bakım merkezlerinde ya da ikametgahlarında bakım hizmeti verilmesi sağlanır.” denmesine rağmen, ağır engelli bir vatandaş olarak kendime bakamazken mecburen birlikte yaşadığım anne ve babamın emekli maaş tutarları gerekçe gösterilerek; annemin bakım ücretinden faydalanmasının engellenmesi açıkça Anayasa'nın eşitlik ilkesine ve hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Yönetmelik uygulamasında benim 40 yaşında, işsiz, bakıma muhtaç bir yetişkin olduğum görmezden gelinmektedir.
2005 tarih ve 5378 Sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Kanun’un 4. Maddesine göre; Engellilere verilecek hizmetlerin yerine getirilmesinde devletin, insan onur ve hassasiyetinin dokunulmazlığı temelinde, engellilerin ve özgürlüğün her türlü istismarına karşı sosyal politikalar geliştirmesi hedeflenmektedir. Engelliler aleyhine ayrımcılık yapılamaz, ayrımcılıkla mücadele engellilere yönelik oluşturulacak politikaların temelidir.
Devletimiz, Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmesine taraftır ve bu hükümler 2008 Tarihi 5825 Sayılı Kanun ile ülkemizde uygulanmaktadır. Bu sözleşmeye taraf olan devletler: Engellilerin çoğunluğunun yoksulluk koşullarında yaşadığını kabul etmekte ve yoksulluğun engelliler üzerindeki olumsuz etkisine dikkat çekmenin kritik önemini kavramış ve hukuki düzenlemeleri bu yünde yapacaklarını taahhüt etmişlerdir. Yasa ve diğer mevzuat bu hükümlere aykırılık teşkil edemez.
Tüm bu hukuki normlar birlikte değerlendirildiğinde, engelli kişilerin hayata tutunması için pozitif ayrımcılık esasının kabul edildiği görülmektedir.
Kendine fiziksel olarak bakamayan bir kişiye, “kanunen bakmakla yükümlü tutulan” anne ve babasının emekli maaş tutarları gerekçe gösterilerek evde bakım aylığı talebinin reddedilmesi; kanunun ruhuna ve gerekçesine aykırı bir uygulamadır.
Bu uygulama, çalışmayan ve evde engelli çocuğuna bakan anne ile hem çalışan hem de engelli çocuğuna bakmaya çalışan anne arasında eşitsiz ve adil olmayan bir durum yaratmaktadır. Çalışmak zorunda olan ve iki misli yorulan anne bu haktan faydalanamamaktadır.

Sonuç olarak Evde Bakım Maaşı isteğim reddedilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi'nde dava açmayı düşünüyorum ama eğer kaybedersem bakanlığın avukatlık ücretini de benim karşılayacağımı ve bu miktarın 600 yada 1000 TL. olduğunu öğrendim. Bu da beni kara kara düşündürüyor.

[SIZE=3]Benimle aynı durumda olup dava açan, dava açıp kazanan, dava açmayı düşünen engelli arkadaşlarım var mı acaba? Beraber hareket edersek bu yasal olmayan ve eşitliğe aykırı uygulamayı düzelttirebiliriz diye düşünüyorum. Ne dersiniz arkadaşlar?[/SIZE]
 
Maalesef bu konuda yapabilecek bir şey bulunmuyor sınırı 1 lira 5 lira geçti diye maaşı kesilenler var bunlarda biride benim 7 ay uğraştım maaş bağlandı 3 ay sonra sınırı 5 lira geçmişim diye bakım maaşı kesildi hak edilen birşey yasalar yüzünde kesilebiliyor
 
bilgeadam; yapılabilecek bir şey var. Yeter ki birlik olup sesimizi çıkaralım. Birlikten güç doğar ve o güç haklıysa önünde kimse duramaz. Ama maalesef ülkemizdeki engellilerin "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" demek gibi bir sorunu var. Bugün sana dokunmayan yılanın, yarın da dokunmayacağını garanti edemezsin...

Tam da beklediğim gibi, çıt çıkmıyor kimseden. Susturulmuş toplumun, susan engellileri. Sizi alkışlıyorum...
 
.

bende alamıyom 10 tl ile kaçırıyom nabalım akıl ver ???
 
Ben, Bölge İdare Mahkemesi'nde dava açmak istiyorum ama kaybedersem bakanlığın avukat parasnı da ben ödermişim. 600 yada 1000 TL. tutuyor bu da. Bu beni düşündürüyor. Kaybedersem nasıl öderim. Aslında hukuken kazanma ihtimalim çok yüksek. Ama ülkede hukuk kalmadığı için sisteme güvenemiyorum. Sen de dava açabilirsin atildertli...
 
kaan söyledik lerinize katılıyorum benim 2kadeşimimn de gelirden dolayı kesil di bende dava açmayı çok düşündüm evde gelir kalkacak dediler hiç ses yok sanki söylediklerine pişman olmuşlar umurlarında deyil
 
evet aynı durumu bizde yaşıyoruz ve ,gelir kriteri yüzünden bakım maaşı alamıyoruz.bununla ilgili hiç gelişme yok.verilen sözler havada kaldı.ve biz hala mağduruz.sosyal adalet işte !
 
Sayın başbakan, yaklaşık 1.5 yıl önce yaptığı bir konuşmada 2012 yılı sonuna kadar evde bakım maaşındaki gelir kriterinin kalkacağına dair söz vermiş olmasına rağmen, 2013 yılının Mart ayı bitmek üzere ve hala bu konuda en ufak bir gelişme yok. Ne de olsa çok adaletliler, normaldir...
 
gelir düzeyi yeterli olana niçin evde bakım parası verilecek anlamış değilim ..çok daha muhtaç olanlar varken.
 
dore mi kardeşim muhtaç olana devlet dilenci niyetine para yardımı yapar düşünceleriniz nedeniyle bugün 2022 maaşlarındaki genelgeyle şapa oturduk. Devlet zannediyor ki ben fakire yardım yaparım. Öyle bir şey yok. fakire bakmak zorundasın zaten . Sosyal devletsin. Devlet engelliler konusunda eşitlik gözetmek zorunda. Her engelliye aynı hakkı vermeli. -ki şimdi bakım maaşı alan anneyi ssk lı yapacağını söylüyor. 50 tl gelirde ki fark nedeniyle bakım maaşı alamayan anneyi düşün. 50 tl , biliyorum ya.
ve o anne şimdi Ssk lı olamayacak. Onun yaptığıda devletin bir bireyine hizmet etmek değilmi. neden faydalanamıyor. Onu ssk lı yapacak mı peki, hayır..
evde temizliğe gitmek zorunda kalan bir hanımı tanıyorum, bakım maaşı alamadığı için. Çocuğunu yanında götürüyor, otobüslerde 55 kg ağırlığı indi bindi yaptırıyor , insanların davranışlarıda cabası.
Ne yapabiliyorum , kanunlar varken kapı gibi ve malesef alabilenler farkında değilken haksızlığın.
2022 maşlarında ki durum iyi ki oldu ve sarstı bizi biraz.
Çok zengin insanlar mı zannediyorsunuz.
o zaman 119 tl de zenginlik zihniyeti devletime göre hak ediyoruz bu anlayışımızla bu kritere
Olay bu
Hak olarak bakmadığınız için kaybediyorsunuz. ve gelecekte 2022 maaşlarındaki gibi bakım maaşında ki oranı devletin düşürmeyeceğini ve seninde açıkta kalmayacağını ne biliyorsun.
Hollanda örneğini veriyorum, ahbabımız yeni geldiği için. Devlet vergiyi çok alıyor ama ihtiyacın olunca hizmet ihtiyaca göre sınırsız.
her gün camiye götürüyor belediye personelle araba gönderiyormuş..
Sen evde bakım birimini arayıp denedin mi bir hastane randevusu alabilmeyi. Bir hafta önce alamazsın ve bir sürü prosödur uygulatırlar sana.
İnsansın ya , devletim engelliler de insan
Adam düştü kalçasını kırdı mesela, hastaneden geldi eve. Aile hekimi yatağından , karyolasına , akülü sandalyesine kadar ihtiyaçlarını tesbit edip bildiriyor ve devletide getiriyor neden bunun fakir zengin meselesi olmadığının farkında değilsiniz arkadaşlar.
prosödür yok , gelir kriteri yok, bürokrasi yok. haklarımızı ararken . ..
Devlet hizmetini eşitlik üstünden vermek zorunda..İhtiyaca göre sunmak zorunda. en ucuzunu değil tekerlekli sandalye zulmündeki gibi.
Bu sadece oy popülasyonunu artırıyor , sonra da işine gelmediği zaman bir genelge...BİTTİ.
beddua okumalar , oyla korkutmalar. Zaten bir tarafta bu maaşları geliri olamadığı halde bilgisizliğinden ve prosödürü yapacak adamları olmadığından alamayanlar var..Sizler alabiliyordunuz haklarınızı biliyordunuz ve işlerinizi takip edebiliyordunuz.
Lütfen haklarımızın ardında duralım, insan yerine konmak, dilenci değil...
kaan arkadaşım malesef daha ülkemde engellilerin insan yerine konulduğu verilen hizmetin başa kakılmadığı , onurların kırılmadığı , haksızlık yapılmadığı günler gelir de belki , bizim ömür yetmez.
haksızlık uğramışken , ama kendi içimizde bile bunun farkında değilken , bu yalnızlıkta Allah yardımcın olsun.
 
Evde bakım maaşı avrupa birliği yasalarınca ülkemizde dağıtılmaya başlandı, bunu akpye mal edip akp engelliye maaş bağladı diyenler var.
Halbu ki ab yasalarınca bu maaş sadece engellinin gelirine bakılarak dağıtılmalı ama akp zihniyetine göre engelli+ailesinin gelirine bakılmalı.
Dağıtılırken eşitsizlik yapılıyor.

doremi; gelir düzeyi yeterli olana emekli maaşıda verilmesin senin mantığına göre.
 
blackrace arkadaşım konunun parti isimleriyle alaksı yok. Konu zihniyet konusu , farkındalıklar konusu , haklar konusu. Akp olmasa x parti olsa ne fark eder. her birininin belediyelerinde hizmetlerini görüyoruz. Engelliler için yaptıkları meydanda. . .
ve çoğu partiyi ikdidarda gördük ne değişti.
Şimdi bir şeyler yapılmaya çalışılıyor önce bunu takdir edelim. Sonra doğru algıyı oluşturma adına adımlarımızı atalım. Öncelikle şu sitede bulunan engelli ve de yakınları ortak hak algısında buluşmalılar.
evde gelir yeterli bakım maaşı ne alaka diyebiliyorsa arkadaşım.
Kime göre gelir , kim belirledi oranı diyemiyorsa önce ona anlatmam lazım.
Yoksa ben AKP ye oy veririm , yine. 2022 maaşlarını kesselerde veririm.
Zaten vermeleri haksızlıklarla dolu ,dilenci gibi tavırla veriyorlare, zaten onur kırıyorlar, zaten madur yaratıyor , ah edenler zaten vardı yine var.
Ülkemde kimsesizlerin her daim tek Allah ı var.
Bakım maaşını bağlamasalarda AKP ye oy veririm.
algılarımızı değiştirelim , insan olduğumuzdan insanca davrannılmayı her konuda beklediğimizden dem vuralım.
Birlik olalım , tek ses, yoksa kimsenin bizim oyumuza ihtiyacı yok. Geçelim bunu. Artık % 50 ile ikdidar olmuş partiyi oyla korkutmak komik kaçıyor.
Altarnatifi olmadığının o da farkında.
Biz onlara insan olduklarını anımsatacağız, bu dünyanın başka bir dünyanın geçiş kapısı olduğunu.
Ve orada BAKAN ların bakıp kalamayacağı ve hakkımızın verileceği.
Bir adaletin olduğunu inandığımız dünyamız var bizim. ŞÜKÜR. ellerinde olsa onuda almak ve hep kendileri var olmak isteyecek insanlar var.
hz ÖMER in adaletini beklemek gibi bir hakkımız var.
haklarımızı arayalım.
İsteyelim.
Bıkmadan.
Bize dokunmuyor boşver yaşayalım diyoruz çoğunluğumuz malesef..
bir kısmımızda parti reklamına geçiyoruz hemen de..
yirmi yaşında değiliz , yaş elliyi geçti , kaç parti gördük. Kaaaçç.
Yaşadığını bilir insan , canı yanmışsa daha çok bilir.
Ualaşabildiğimiz kadar insana ya da bürokrata parti mevzusu yapmadan derdimizi anlatmak lazım.
Duyacakları güne değin.
kalplerinin kapıları açılana değin.
Sonuçta yaşamadıklarından bilmiyorlar BAKANCIKLAR.
yaşayanlar bile bakın malum herkes kendini kurtarma derdinde.
kendini kurtarmış olan karşı tarafın canını ne kadar yakacağını düşünmeden yargı kurmada.
Allah tüm darda kalan kullarının yar ve yardımcısı olsun.
Avrupa da ne ise bizde de o olsun , örneğimiz maalesef müslüman ülkesi değil avrupa.
 
ekmek parası bulamayan var kardesım ...neler qoruyorum ...sen evınde rahat otur oh ekmek elden su qolden yok oyle dava ...aılenın qelır duzeyı ıyı ıse sukredıp oturucaksın...sadece enqellı olmak qerekmıyor ..kanserlı cocuklar dahı ılac alamaz durumdayken ...sen evındde yedıqın onunde bılqasayarın elının altında oturup sukredeceksın ...hak hukuk kendınıze qelınce...bıde baskası ıcın caba sarfedın de budur dıyeyım ...ayrıca akp lı falan asla deqılım ..hıc bırseyı de savunmuyorum...savunduqum tek sey aıle qelırı ıyı ıse bıde bakım aylıqı talep edeyımde onu da alayım davası olmamalı cok yarqılanıcam bılıyorum ama bır bır daha ıkı alamazsın...asqarı ucretle onkolojı merkezlerı onunde ınsanlar var...sandalyesı olmayıp sırtta tasınanlar var ...onlar talep dahı etmıyor...
 
Benim güzel kardeşim, üzerinden epey süre geçmiş olmasına rağmen, bu mesajı yeni gördüğüm için yazıyorum ve sonunda da sorumu soracağım. Dava açabilirsin, hatta açmalısın ancak hukuki gerekçelerini çok iyi bulman ve dayanaklarını hukuki olarak ıspatlamalısın ki sonuç alabilesin. Ben de dava açmayı düşünüyorum. Bu amaçla da müracaat ettim. Henüz gelmediler. Hukuki süreci tüm aşamalarıyla uygulayıp, anayasa mahkemesine kadar gitmeyi planlıyorum. Öncelikle şu ana kadar dava açtın mı? açtıysan sonuç ne oldu? ya da hukukçulardan bu konuda bilgi aldıysan paylaşman beni sevindirir. Zira ben bu davayı açacağım. Gerekçelerim de Engelli hakları sözleşmesi, anayasa mad 65, anayasa mahk. kararları ve engelli strateji ve eylem planının öngörüleri. Tabiki yönetmelik, genelge vb.selam ve muhabettle

. Bende öteden beri bunları araştırıyorum. Özellikle gelir düzeyinin, bakıma muhtaç özürlülükle ilgisini içselleştiremedim. Kızım 20 yaşında engelli, ancak benim gelirimden dolayı alamıyoruz. Yeni müracaat ettim. Reddedilecek, tekrar müracaat edeceğim, yine red edilecek ve mahkemeye vermeyi düşünüyorum. Gerekçem de sizin bir yorumunuza cevap olarak verdiğim. Glour-İsviçre davasında AHİM kararı. Ayrıca engelliler sözleşmesinde devletin yükümlülükleri, R.Gazetede yayınlanan 2010-2013 arası ENGELLİ STRATEJİ VE EYLEM PLANI ve 2010/13 sayılı Başbakanlık genelgesi, hani yönetmelikteki (h) bendindeki bakmakla yükümlü birey tanımına ikinci anlamı getiren genelge. Sanki o genelgedeki tanımlamanın ikinci bölümüne göre ödenmesi gerekir diye düşünüyorum. Ama esas dayanağım, engelli hakları sözleşmesindeki ayrımcılık maddesi, anayasanın 65. maddesi ve ayrımcılık maddesiyle eşitlik maddesinin birlikte yorumlanması ile sanki hukuki sonuç alınabilir diye düşünüyor, görüş ve önerilerinizi bekliyorum.
 
Gelir durumundan dolayı ben hiç başvurmadım. Konuyla ilgili emsal AİHM kararını paylaşırsanız sevinirim.
 
AHİM kararı doğrudan bakımla ilgili değil. AHİM GLOUR-İSVEÇ davasında engellinin raporu %40 altında olduğu için engelli haklarından yararlanamamış. AHİM, bunu ayrımcılık olarak nitelendirmiş ve devleti suçlu bulmuş. Kararı da %40 kuralı bir ayrımcılıktır demiş. Bu kararı bu sitenin bir iki yerinde paylaştım. Bu isimle google yazarsan bulursun. Ancak ben bu kararı Ankara Barosu Engelli Hakları Sözleşmesi Sempozumu (sitesinde yayınlanmakta) konuşmacılarından ahim Türk yargıç temsilcisi Rıza Türkmen'in tebliğinde gördüm.20 (Ankara Barosu /Siteler /2012yayin/2011sonrasikitap/engelli-haklari-birlesmis-milletler.pdf

20 (Ankara Barosu /Siteler /2012yayin/2011sonrasikitap/engelli-haklari-birlesmis-milletler.pdf bu adresteki sempozyum bildirilerini okumanı öneririm. Bir çıkış yolu bulabilirsin diye düşünmekteyim
 
Bakınız size bir kaç bilgi notu gönderiyorum. İlgilenirseniz bu tür bilgileri paylaşmaya devam ederim.
16.10.1996 günlü, E:1996/17, K:1996/38 sayılı kararında Anayasa Mahkemesi "Kişinin yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez, vazgeçilmez temel haklardandır. Bu haklara karşı olan her türlü engelin ortadan kaldırılması da devlete ödev olarak verilmiştir. Güçsüzleri güçlüler karşısında koruyacak olan devlet, gerçek eşitliği sağlayacak, toplumsal dengeyi koruyacak, böylece gerçek hukuk devleti niteliğine ulaşacaktır." gerekçesine yer vermek suretiyle yaşam hakkının önemini vurgulanmıştır. Benim de tam bir insan gibi nezih bir hayat yaşama hakkımın sağlanması, bakıcılığımı sürdüren/sürdürecek kişiye, bu hizmetlerinin karşılığının verilmesiyle daha güvenli hale geleceğine hiç kuşku yoktur.
BM Genel Kurulunda 1975 tarih ve 3477 sayılı kararla kabul edilen Engelli Kişililerin Haklarına dair bildirinin 1. Maddesinde “Özürlü kişiler bu bildiride belirtilen bütün haklara sahiptir. Bu haklar her ne olursa olsun hiçbir istisnaya ve ayrıma … hiçbir ayrımcılığı tabi tutulmaksızın bütün özürlü kişilere tanınır. 2. Maddesinde “ ….özürlerinin sebebi niteliği, ağırlığı ne olursa olsun bütün özürlü kişiler, aynı yaştaki vatandaşlar ile aynı temel haklara sahiptir. Bu hakların başında ve hepsinden önce, mümkün olduğu kadar normal ve tam bir insan gibi nezih bir hayat yaşama hakkı gelir. Özürlü kişiler kendi aileleri veya bakıcı aileler ile birlikte yaşamak hakkına sahiptir.”( http://insanca.kadikoy.bel.tr/bm_ ozurlu_haklari_bildiri.html
03.12.2008 tarih ve 5825 sayılı kanunla onaylanarak (R.G. 19.07.2009/27288) kabul edilen Birleşmiş Milletler ENGELLİLERİN HAKLARINA İLİŞKİN SÖZLEŞMENİN tanımlarla ilgili 2. Maddesinde "Engelliliğe dayalı ayrımcılık" siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni veya başka herhangi bir alanda insan hak ve temel özgürlüklerinin tam ve diğerleri ile eşit koşullar altında kullanılması veya bunlardan yararlanılması önünde engelliliğe dayalı olarak gerçekleştirilen her türlü ayrım, dışlama veya kısıtlamayı kapsamaktadır. Engelliliğe dayalı ayrımcılık makul düzenlemelerin gerçekleştirilmemesi dâhil her türlü ayrımcılığı kapsar.


RIZA TÜRKMEN(AHİM Türkiye temsilcisi) tebliğinde “ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ayrımcılığı incelerken, şu unsurları dikkate alıyor: Bir kere olay sözleşmenin temel hak ve özgürlüklerine ilişkin başka bir maddesine giriyor mu girmiyor mu? İkincisi bir farklı işlem yapılmış mı yapılmamış mı? Farklı işleme maruz kalan bireyler ayni durumdalar mı, yoksa farklı durumdalar mı? Farklı işlemin makul bir gerek-çesi var mı, meşru, yasal bir amacı var mı, yok mu ve amaçla araç orantılı mı, değil mi? Bütün bunları dikkate alarak bir karara varıyor. …Birinci ilke, özürlülerin özürlü olmayanlarla eşit haklara sahip olmaları, bu her tarafta göreceğiniz çok büyük bir ilke. Başka bir deyişle, özürlüler bakımından ayrımcılık yapılmaması. …. Birleşmiş Milletler Engelli Ayrımcılığı yapılmaması, Avrupa İnsan HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN 14. MADDESİNDE DÜZENLENMİŞ. ORADA DİYOR Kİ, “BU SÖZLEŞMEDE TANINAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERDEN YARARLANMAK, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal ve diğer kanaatler, ulusal veya sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensupluk, SERVET, doğum veya HERHANGİ BAŞKA BİR DURUM BAKIMINDAN,” Özürlüler herhangi başka duruma giriyor burada. Sözleşmede zaten bu sayılanlar tüketici değildir, sınırlı değildir. Bu gibi ve bunun dışında başka bir duruma girenler bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmaz… Bu ayrımcılık yasağının koşulları şu bir kere: Aynı durumdakilere farklı davranılmaması, yani aynı durumda kıyaslanacak iki unsur olacak ve bunlardan birine farklı davranılmış olacak, o zaman ayrımcılığa yol açar.” Dedikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından örnek verir “..Sözünü etmek istediğim dava, Glour–İsviçre Davası. Bu çok yeni bir dava, 30 Nisan 2009 tarihli. Bay Glour İsviçre vatandaşı, kamyon şoförü, kendisi birinci tip şeker hastası, yani doğuştan şeker hastası. Bu yüzden askere alınmıyor. Askere alınmadığı için, İsviçre’de askere gitmeyenlere bir askerlikten muafiyet vergisi var, Bay Glour’a da muafiyet vergisi geliyor… Vergi idaresine başvuruyor Bay Glour bu vergiden kurtulmak için. Vergi idaresi diyor ki, “Özürlülük oranı yüzde 40’dan düşüktür. O yüzden vergi muafiyeti tanınmaz.” Özürlülük oranı yüzde 40’dan fazla olsaydı, o zaman vergiden muaf tutulabilirdi. Federal mahkemeye gidiyor sonunda, federal mahkeme de “Bu vergi idaresi kararı doğrudur. Bu vergi aslında eşitliği sağlıyor, askerlerin yapanlarla yapmayanların.” diyor ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine geliyor. Bu karar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin özürlülere bakışı bakımından bir dönüm noktasıdır, çünkü birçok şey ilk kez bu kararda oldu. İlk kez bu kararda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kişinin fiziksel bütünlüğünün ve fiziksel nedenlerle askerlik yapamamasını 8. maddeye, yani özel yaşamın korunmasına soktu. İkincisi, ilk kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kararla özürlülere karşı ayrımcılık yapıldığı nedeniyle 14. maddenin ihlaline karar verdi, 8. maddeyle birlikte. İki bakımdan ayrımcılık buldu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Bay Glour olayında. Birincisi, özürlüler arasında bir ayrımcılık yapılıyor, böyle yüzde 40’dan aşağı kişilere vergi konulması, yüzde 40’dan daha fazla özürlü olan kişilere vergi konulmaması gibi bir ayrım kabul edilemez dendi. Bu son derece keyfi bir ayrım, ne zaman yüzde 40’dan daha aşağı özürlüsünüz, ne zaman yüzde 40’dan daha fazla özürlüsünüz, bunu tayin etmek, bunu tespit etmek çok zordur. Ayrıca böyle bir ayrımın yapılması bizatihi bir ayrımcılıktır dedi…. Glour Davasında bir önemli taraf da şu: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İsviçre taraf olmadığı halde Birleşmiş Milletler Özürlüler Sözleşmesine atıf yapıyor ve diyor ki: “Özürlülere karşı ayrımcılığın önlenmesi evrensel bir kabul görmektedir.” Avrupa’da evrensel bir kabul görmektedir, o yüzden İsviçre taraf olsa da olmasa da bu sözleşmenin hükümleri İsviçre için de geçerlidir diyor.(sh.104-114)(Ankara Barosu /Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/engelli-haklari-birlesmis-milletler.pdf erişim 29.04.2013)

(Ankara Barosu /Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/engelli-haklari-birlesmis-milletler.pdf erişim 29.04.2013)
İngiliz davetli ANNA LAWSON (İngiltere Leeds Üniversitesi Hukuk Fakültesinde görev yapmakta ve alanı da engelliler hukuku ve ayrımcılık.) tebliğinde “ Böylece sözleşmenin 1. maddesinde, bu sözleşmenin amacının; tüm engellilerin, tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasının teşvik edilmesi, korunması ve sağlanması ile, onların doğuştan sahip oldukları onura saygının güçlendirilmesi olduğu beyan ediliyor. Şimdi bunun üstünde bir saniye durmak istiyorum. Bu sözleşmenin burada beyan edildiği şekilde amacı; engellilerin tam ve eşit insan haklarını teşvik etmek, korumak ve sağlamak. Bu eşitlik fikri, sözleşmeye esas teşkil ediyor. Sözleşmenin hedeflerinin, amaçlarının ve esas maddelerinin her birinin temelinde bu yatıyor … Özerklik ve bağımsızlık, sözleşmenin diğer bir genel ilkesi. Özerklik ve bağımsızlığın her ikisi de diğer insan hakları sözleşmelerinde belirtilmeyen meseleler çünkü belirtilmeleri gerekmiyor. Diğer insanların çoğu için, özerklik gibi bir hakları olduğunu söylemeye gerek bile yok. Engelliler içinse sözleşme, engellilerin, gerekirse destek alarak, özerk olmaya hakları olduğunu ve yine gerekirse destek alarak, bağımsız olmaya hakları olduğunu bir kez daha vurguluyor. Ayırımcılık yapılmaması ve fırsat eşitliği ise, zaten belirttiğim gibi, sözleşmeye kesinlikle esas teşkil ediyor….. yine engellilere karşı ayırımcılık yapılmamasını sağlamaları bu sözleşmede ifade edilen bir diğer çok temel mesele 19.madde tarafından bahşedilen, toplum içinde yaşama veya toplum içinde yaşamayı seçme hakkı. Bunun daha önceki sözleşmelerde belirtilmesi gerekmemişti çünkü bu, diğer insanlar için hiçbir zaman bu denli mesele olmamıştı. Ama engelliler için, nerede yaşadığınız meselesi ve bir kurumda değil de toplum içinde,ailenizin,arkadaşlarınızın yanında.. nerede yaşamayı seçmek çok büyük bir mesele. Birçok engellinin geçmişte böyle bir fırsatı olmadı. 19.madde, engellilere toplum içinde yaşamayı seçebilme hakkı veriyor ve bunu da, onlara bunu mümkün kılmak için ihtiyaç duydukları desteği vermeleri için devletlere yüklediği bir yükümlülükle destekliyor. … Böylece yine bu hak da özerklik meselesine, nerede yaşadığınızı seçmeye, bağımsızlığa ve katılıma kadar geri uzanıyor.”(sh.18-29)
İdil Işıl Gül (Bilgi Ünv.Hukuk Fak.) tebliğinde “… sözleşmeye taraf olunduğunda devlet bunu otomatikman tam olarak yerine getirir. Bu yanlış bir yaklaşımdır. Eğer borçlu tarafı, sorumluluk üstlenmiş olan tarafı, diğer taraf hukuken zorlamasa, sözleşmeye tam uyumun sağlanması mümkün olmayabilir. O nedenle hem hukukçuların, ama özelliklede sivil toplum örgütlerinin devletin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ahde-vefa ilkesi çerçevesinde, iyi niyetle yerine getirmesini sağlamak için zorlamaları ve çoğu zamanda bunun için hukuki araçları kullanmaları gerekecektir… Bir başka meselede şu: Devletin ulusal mevzuatıyla uluslar arası sözleşme arasında bir uyumsuzluk olursa diye. Uluslar arası anlaşmaları düzenleyen bir başka uluslar arası anlaşma var, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi. Sözleşmenin 27. Maddesi der ki, “Bir taraf bir anlaşmayı icra etmeme gerekçesi olarak iç hukukunun hükümlerine başvuramaz.”

Yüce Mahkeme(Anayasa Mahkemesi) E. 2009/94 ve 2011/90 Sayılı Kararında “Bir hukuk devletinde, devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının “kamu yararı” olması gerekir. Bu gereklilik, kamu yararını, yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir. Anayasa Mahkemesi’nin 15.10.2003 tarih ve E.2003/36, K.2003/91 sayılı Kararında da,“Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumları benimsemeyen, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yasaların üstünde Anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir. “Yasaların kamu yararına dayanması” gereği kuşkusuz hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluşturmaktadır. Hukuk devletinde hukuk güvenliğinin sağlanabilmesi için yasa koyucunun öngörülebilir düzenlemeler getirmesi de asıldır” denilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarının sonuçları kadar gerekçeleri de bağlayıcıdır. Çünkü kararlar gerekçeleri ile bir bütünlük oluştururlar ve bu doğrultuda yasamanın da içinde yer aldığı devletin ve kişilerin etkinliklerinde yönlendirici ve belirleyici olurlar. (AMK:E: 2010/81, K: 2011/78)

Bak güzel kardeşim; Yukarıda da bazı örnek kararlar ve yorumlar vermeye çalıştım.Aşağıda da başka açıdan bir gerekçe veriyorum. Dava açmayı düşünürsen, bu tür hukuki gerekçelerinde konuyu temellendirmelisin ki, tutarlı ve ikna edici olabilesin. Şunu bilmelisin ki, mahkemeler işlem tesis etmez. Düzenlenmiş bir idari işlemi ya bozar ya da davayı red eder. Bir başka şey de sakın yönetmelik iptaline yönelik dava açma. Yapılan işlemin iptaline yönelik dava aç. Selam ve muhabbetle

2011-2013 YILLARI BAKIM HİZMETLERİ STRATEJİSİ VE EYLEM PLANI’NDA“ (R.G 19.01.2011/27820) “Özürlü evde bakım hizmetlerine tahsis edilen ödenek miktarının SHÇEK toplam ödenek miktarı içindeki payının % 53’e, merkezi yönetim bütçe giderleri içindeki payının ise %0,37’ye yükseldiği” …. “EVDE BAKIM HİZMETİNİN AĞIR ÖZÜRLÜ KİŞİNİN YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTECEK ŞEKİLDE TÜM BAKIM İHTİYAÇLARINI KARŞILAMASI VE SADECE EKONOMİK YOKSUNLUK İÇİNDEKİ AĞIR ÖZÜRLÜLERİ DEĞİL, İHTİYAÇ DUYAN TÜM AĞIR ÖZÜRLÜ NÜFUSU KAPSAMASI GEREKTİĞİ” aynı planın Stratejik Öncelikler bölümünde “Bakım Hizmetleri Stratejisinde; bakıma muhtaç bireylere, ihtiyaç duydukları bakım hizmetlerinin sosyal hizmetler sistemi içinde planlı ve programlı olarak götürülmesi hedeflenmiş ve belirlenen stratejik öncelikler çerçevesinde bu hedeflere ulaşmak için atılması gereken adımlar tespit edilmiştir. Bakım Hizmetleri Stratejisi ve eki Eylem Planı; bakım hizmetinden yararlanacak kişilere kaliteli ve sistemli bir hizmet sunulmasını sağlamayı amaçlamakta ve bu amaç doğrultusunda bakım hizmetleriyle ilgili olarak önümüzdeki iki yıllık dönemde yürütülecek çalışmaları belirlemektedir” denildikten sonra 1.Öncelik olarak “(1) Evde bakım hizmetleri uluslararası normlar incelenerek, Türkiye’nin yapısına en uygun hizmet planlaması yapılarak yeniden yapılandırılacaktır.(2) Süreli bakım hizmet modeli oluşturulacaktır” Denilmek suretiyle bu konuda ENGELLİ KAMUOYUNDA OLDUĞU KADAR BENDE DE CİDDİ BİR BEKLENTİ OLUŞTURULMUŞTUR. Ancak bu beklentiyi karşılamaya yönelik bir gelişme gösterilemediği gibi devlete olan güven duygumuzun zedelenmesine sebebiyet vermiştir. Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan E.2011/53, K.2012/27 sayılı kararında belirttiği üzere “Hukuk güvenliği ilkesi hukuk normlarının birbirleriyle çelişmeyecek biçimde açık, anlaşılabilir ve öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.” Denilmek suretiyle devletin verdiği taahhütlerini yerine getirmesini hukuk devleti olmanın bir gereği olarak görmüştür. Davalı idare tarafından tesis edilen işlem bu cihetle de iptal edilmelidir.
Yine Yüce Mahkeme E. 2009/94 ve 2011/90 Sayılı Kararında “Bir hukuk devletinde, devlet erki kullanılarak yapılan tüm kamu işlemlerinin nihaî amacının “kamu yararı” olması gerekir. Bu gereklilik, kamu yararını, yasama organının takdir yetkisi için de bir sınır konumuna getirir. Anayasa Mahkemesi’nin 15.10.2003 tarih ve E.2003/36, K.2003/91 sayılı Kararında da,“Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumları benimsemeyen, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yasaların üstünde Anayasanın ve yasakoyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir. “Yasaların kamu yararına dayanması” gereği kuşkusuz hukuk devletinin temel değerlerinden birini oluşturmaktadır. Hukuk devletinde hukuk güvenliğinin sağlanabilmesi için yasa koyucunun öngörülebilir düzenlemeler getirmesi de asıldır” denilmiştir.

Bu karar ve örneklerle dava dilekçeni zenginleştir ve davayı doğrudan danıştaya açmanızı öneririm. Çünkü 3. yargı paketinde "ülke genelinde uygulanmak için çıkarılan düzenleyici işlemlere (yönetmelik,genelge vb.) karşı davalar danıştay nezdinde açılacak" kuralı getirildi

güzel kardeşim, insanları da suçlamaktan vazgeçmeni öneririm. Çık çıkmıyor demen dışlayıcı bir ifade olup, insanları kırar. Bilmeden nasıl çık çıkaracak. O zaman gürültü olur. Senin için bir yığın hukuki metinler yazdım ki, işine yarasın ve en azından o çıt çıkmıyor dediğin insanlardan nitelikli "çıt" çıkabildiğini de görmeni istedim. Selam ve muhabbetle kardeşim.
 
Sayın ağa arkadaşım, verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Umarım bu gelir kriteri sorununu aşarız da biz de BİREY oluruz devletin gözünde...
 
arkadaşlar bu soruma cevap verır mısınız bakım parası gelıre dahılmı
 
kerimc; neyin gelirine dahil mi? yani bakım parası alıyorsan neyin geliri için soruyorsun? 2022 için ise dahil değil. Ancak yakında dahil olacak gibi. Çünkü yeni düzenlemede "Hanede kişi başı düşen gelir düzeyi asgari ücretin 1/3 ibaresi yer alıyor 2022 maaşı için. Birde Sosya dayanışma heyetinin kanaati. Selamlar
 
yani demek istediğim benım 2tane ağır özürlü kardeşimin 10 ay önce eve giren gelir yüzünden kesıldı ozaman 5 kişiydik şimdi 6kişi olduk yani bakım parası hesaba dahılmi
 
bakım parası gelire dahil olmaz. Zaten gelire bakarak bakım parası ödenir. Ödenmeden bakıldığına göre olmayan para nasıl gelire dahil olur. Kesilme sebebi farklıdır. Ya denetimde evde bulamamışlar ya da iyi bakılmıyor kanaatine varmışlar. Onu sosyal hiz. öğrenmelisin
 
Üst Alt