Çalışmakta olduğum şirket tarafından katılımın zorunlu olduğu bir eğitimden bahsetmek istiyorum sizlere. Nereden çıktı sırası mıydı diyerek katıldığımız iki günü kapsayan onikişerli gruplar halinde katıldığımız bir eğitim. İçeriği ise işten daha çok kişinin sosyal hayatında karşılaştığı sorunlar. Kısaca kişinin kendisi ile savaşı gibi bir şey.
Eğitimi veren Söğüt adında çok tatlı bir bayan. Eğitime başlarken masanın altından benim bastonumu gördü ve gözlerime baktı gülümsedik birbirimize. İşte o an “eyvah! önce beni pes ettirecek” dedim. Evet önce bana biraz yüklendi ama neden bilmem sonra vazgeçti. Neler yapmadık ki eğitimde güldük, ağladık, dans bile ettik. Önce spor yapıyoruz diye düşündük ama hareketler ritim kazanınca baktık ki dans ediyoruz.. neyse…
Eğitimci anlatıyor, katılanlar anlatıyor ağlıyorlar. Her anlatılan hikayede bir parça da kendinden bir şeyler buluyor insan hüzünleniyor. Ne kadar güçlü görünüyorlar ama iç dünyaları ne kadar fırtınalı diye düşünüyor insan. Bunu düşünürken de diğer yandan kendi kendime pes etmeyeceğim diye kendi kendime telkin de bulunuyorum. Veeeeee ben de ağladım ikinci günün sonunda ama en son ağlayan bendim. Evet ağladım. Ama ne ağladım. Hiç utanmadan, sıkılmadan. Çünkü Söğüt hanım akıttığımız her göz yaşı damlası ile gurur duymamız gerektiğini hatta gerektiğinde aynanın karşısına geçip ağlamamızı ve kendimizi izlememiz gerektiğini söyledi. Sarılmak için kimseye ihtiyaç olmadığını insanın önce hendisine sarılmasını bilmesi gerektiğini ekledi. ”Hayat sen varsan var. Sen yoksan hayat yok ki zaten ”diyerek BEN duygusunun her şeyden önce gelmesi gerektiğini öğretti eğitime katılanlara.
Vedalaşma sırasın da bana sarıldığın da “Ayşegülcüm çok kalabalıklar değil mi? Ve seni çok üzmüşler. Onlara bir daha seni üzme fırsatını verme! Çünkü unutma sen çok güçlü ve çok güzelsin” demişti
Keşke herkesin böyle bir eğitime katılma şansı olabilseydi.Eğitimin ertesi günü Söğüt Hanım’ a gönderdiğim teşekkür mailine kendisinin yazmış olduğu maili ekliyorum.
Eğitimi veren Söğüt adında çok tatlı bir bayan. Eğitime başlarken masanın altından benim bastonumu gördü ve gözlerime baktı gülümsedik birbirimize. İşte o an “eyvah! önce beni pes ettirecek” dedim. Evet önce bana biraz yüklendi ama neden bilmem sonra vazgeçti. Neler yapmadık ki eğitimde güldük, ağladık, dans bile ettik. Önce spor yapıyoruz diye düşündük ama hareketler ritim kazanınca baktık ki dans ediyoruz.. neyse…
Eğitimci anlatıyor, katılanlar anlatıyor ağlıyorlar. Her anlatılan hikayede bir parça da kendinden bir şeyler buluyor insan hüzünleniyor. Ne kadar güçlü görünüyorlar ama iç dünyaları ne kadar fırtınalı diye düşünüyor insan. Bunu düşünürken de diğer yandan kendi kendime pes etmeyeceğim diye kendi kendime telkin de bulunuyorum. Veeeeee ben de ağladım ikinci günün sonunda ama en son ağlayan bendim. Evet ağladım. Ama ne ağladım. Hiç utanmadan, sıkılmadan. Çünkü Söğüt hanım akıttığımız her göz yaşı damlası ile gurur duymamız gerektiğini hatta gerektiğinde aynanın karşısına geçip ağlamamızı ve kendimizi izlememiz gerektiğini söyledi. Sarılmak için kimseye ihtiyaç olmadığını insanın önce hendisine sarılmasını bilmesi gerektiğini ekledi. ”Hayat sen varsan var. Sen yoksan hayat yok ki zaten ”diyerek BEN duygusunun her şeyden önce gelmesi gerektiğini öğretti eğitime katılanlara.
Vedalaşma sırasın da bana sarıldığın da “Ayşegülcüm çok kalabalıklar değil mi? Ve seni çok üzmüşler. Onlara bir daha seni üzme fırsatını verme! Çünkü unutma sen çok güçlü ve çok güzelsin” demişti
Keşke herkesin böyle bir eğitime katılma şansı olabilseydi.Eğitimin ertesi günü Söğüt Hanım’ a gönderdiğim teşekkür mailine kendisinin yazmış olduğu maili ekliyorum.
- Ayşegülcüm..
Sana diyecek tek bir sözüm yok
farkında olduğunun da farkındayım ve artık KENDİNE VE SADECE KENDİNE sarılarak da Motive olunacağını biliyorsun ne mutlu.. ne mutlu..
Ben eğer biraz ayna olabildiysem eğer biraz kapıları gösterebildiysem işim tamam demektir..
senin yolun çok açık çünkü öğrenmeyi biliyorsun..
Sen de sevgiyle, sağlıkla kal.. Zaten çok çok güçlü ve güzelsin.