Aşk, Ayrılık, Gözyaşı ve Ölüm
Tüm aşk sözcükleri beklemekten yoruldukları için teker teker fire vermeye başladılar sevgili.
Önce ilk sırayı “aşk” aldı. Ben olmasam diğerlerinin ne anlamı kalırdı ? dedi geceye kendinden emin tok bir sesle.
Gece şöyle bir silkindi uzun uzun aşkı seyrettikten sonra sözü devraldı dedi ki:
Ey aşk !Tüm aşklar geceleri dile gelir ve yüreklerde meydana gelen duygusal kıvılcımların özü bende gizlidir. Sen damla damla yağarken gönüllere geceleyin, dört duvar arasında insanlar benim sayemde gözyaşlarından ummanlar meydana getirir.
Sen kendini benle bir mi tutuyorsun ey leyl-i küstah diye şahlandı “gözyaşı”
Benim kalpte sızıların çağladığı umman, benim gönüllerden kopup gelen sevdanın ilk durağı olan kahraman.
Ben olmasam yumuşar mı sanıyorsunuz gönüller? Öz yanacak ki göz ağlasın göz ağlayacak ki aşıklar birbirine daha çok bağlansın.
Sen ağlayana değil ağlatana bak dedi “ayrılık”
Benim aşık ile maşukun arasını açan düşman. Eninde sonunda tüm aşklara bir yerden bulaşır yakarım canlarını.
En kötü düşman benim! Benden daha kötü kim olabilir ?
Ben diye cevap verdi bir ses. Bu öylesine soğuk öylesine korkunç bir sesti ki aşk ayrılık gözyaşı hepsi bir anda sus pus oldular.
Ben dedi : Ben ansızın çalarım kapıları
Ne aşk bırakırım orta da ne gece ne gözyaşı ne ayrılık
O kadar yakarım ki canı kavururum kalpte sızı aşkları
Kimim ben diye merak edenlere söyleyeyim.
“ölüm”’üm ben.
Ben gelmeden itiraf edin sevginizi tez elden
FATMA TÜ ZEHRA KANAR
Mavi bir gecenin hatırası
Mavi denizlerde yüzerken yorulmayacağımı sandığım bir sandala uzandığıma bakma,
Daha gönül yorgunluğunu kaldıramamışken ilerisi bataklıktı dengemi sağlayamadıım yarınlarıma,
Ağlamaya yüz tutan göçmen kuşların yalnızlığıyla savaştım ilk adımlarımı seninle attığımda,
Vedalaştık mavi dünyamdaki düşlerime boyun eğen kızıl ufuklarınla..
Bağışla beni, ruhuma sahip çıkamadım gecenin karanlığından siyahlara yelken açtığımda.
Mektuplarını da alevlere saldım bir rıhtımda kara kara dumanlar arasında,
Sakladığım baharıma gömdüğüm kırmızı gülün tek hatırasındaki vasiyetle beni,
Yarın bitmez bugün hasretinle beraber kalbine göm artık bu benliğimi..
Fatma tü Zehra Kanar
Ey Aşk Dur!
Dün seni görmüşler sahilde, Hasan Amca’nın Balıkçı Teknesinde,
Hayattan bezmiş biçare, solgun ve derin kederler içerisinde,
Nerede demişsin kısık bir sesle? Nerede beni seven o kız, nerede?
Bunca zamandan sonra hangi fırtına attı seni de düştün yollara,
Seni de Yar mı yaraladı da geri dönüş yaptın bana,
Şimdi soruyorum sana;
Kalesi yıkılmış bir şehrin Fatih’i olsan neye yarar söyle bana?
Bazen kendimi vuruyorum sabah ezanında yollara,
Kokunu arıyorum şehrin tüm sokaklarında,
İhtimal bu ya , ola ki karşılırız bir cadde ya da sokak başında,
Oysa sokakta benden başka ne bir ses var ne de seda..
Şimdi diyorsun ya bana;
Kıymetini geç anladım, affet beni ne olur?
Bende diyorum ki sana;
Şu saatten sonra gelsen ne olur gelmesen ne olur?
Gözyaşlarını içine akıtmak ne demek bilir misin sen?
Kimse görmesin diye cefayı sefa gibi yaşamak,
Yürek kan ağlarken gözlerinde yalancı mutluluklar yaşatmak nedir?
Ve nedir her gece dört duvar arasında yapayalnız nefes almak?
Nefes almaksa yaşamak; Sen yaşa şimdi, sen tutun acılara
Diyorsun ya bana;
Pişman oldum bak lütfen inan bana
Şimdi soruyorum sana;
Kalesi yıkılmış bir şehrin Fatih’i olsan neye yarar söyle bana?
Fatma tü Zehra Kanar
Pardon bayım!Anlayamadım
Ansızın kapıyı çarpıp gidişiniz kanıma dokundu bayım!
Oysa her aşık olası bir hatayı göz önünde bulundurup yedekte bir af saklar yüreğinde
Fakat siz Özür dilememenin küstahlığını erkekliğin şanı sayarak gittiniz bayım!
Bakıyorum da Şimdi bana süslü cümleler kurmaya kalkışıyorsunuz ya bayım!
Oysa ben sizden önce öznesi siz olan tüm sözcükleri satın aldım Türk Dil Kurumundan
Şimdi "siz " diye birşey kalmadı kendinize cümle dışı unsurlarda bir yer beğenirsiniz artık bayım!
Yardımınıza muhtaç olduğum zamanlarda kayıplara karıştınız bayım!
"Aradığınız aşka şuan ulaşılmıyor lütfen daha sonra tekar deneyiniz"
Denemekten yoruldum olmayacak aşka zorla güzellik yapmaya kalkıştık zorla güzellik olmadığı gibi
Kalbinizin pisliği de yüzünüze vurmaya başladı üstelik artık kokmaya başladınız bayım!
Yüzünüzde bir seri katilin cinayet sonrası paranoyak gamzeleri var bayım!
Siz aşkı bile maddiyata dökmüş beden avcısı sefil bir katil iken
Maktülünüz olarak daha fazla kalamayacağım kusuruma bakmayın firar ediyorum kalbinizden bayım!
Bana siz diye hitap etme yakışmıyor sana demiştiniz ya hatırladınız mı bayım?
Ben sizi başıma tac edip saygıda kusur etmezken
Sen demeyi dahi kendi kendime yakıştıramazken
Ve ben size bu kadar değer vermiş iken
Beni ezip geçmeyi tercih ettiniz bayım!
Ben acaba "sen" desem daha ne iğrençlik yapardınız kim bilir bayım!
Şimdi susun ve gidin bayım!
Hala utanmadan aşktan mı bahsediyorsunuz
Pardon bayım! bu ne küstalıktır Anlayamadım.
FATMA TÜ ZEHRA KANAR
Tüm aşk sözcükleri beklemekten yoruldukları için teker teker fire vermeye başladılar sevgili.
Önce ilk sırayı “aşk” aldı. Ben olmasam diğerlerinin ne anlamı kalırdı ? dedi geceye kendinden emin tok bir sesle.
Gece şöyle bir silkindi uzun uzun aşkı seyrettikten sonra sözü devraldı dedi ki:
Ey aşk !Tüm aşklar geceleri dile gelir ve yüreklerde meydana gelen duygusal kıvılcımların özü bende gizlidir. Sen damla damla yağarken gönüllere geceleyin, dört duvar arasında insanlar benim sayemde gözyaşlarından ummanlar meydana getirir.
Sen kendini benle bir mi tutuyorsun ey leyl-i küstah diye şahlandı “gözyaşı”
Benim kalpte sızıların çağladığı umman, benim gönüllerden kopup gelen sevdanın ilk durağı olan kahraman.
Ben olmasam yumuşar mı sanıyorsunuz gönüller? Öz yanacak ki göz ağlasın göz ağlayacak ki aşıklar birbirine daha çok bağlansın.
Sen ağlayana değil ağlatana bak dedi “ayrılık”
Benim aşık ile maşukun arasını açan düşman. Eninde sonunda tüm aşklara bir yerden bulaşır yakarım canlarını.
En kötü düşman benim! Benden daha kötü kim olabilir ?
Ben diye cevap verdi bir ses. Bu öylesine soğuk öylesine korkunç bir sesti ki aşk ayrılık gözyaşı hepsi bir anda sus pus oldular.
Ben dedi : Ben ansızın çalarım kapıları
Ne aşk bırakırım orta da ne gece ne gözyaşı ne ayrılık
O kadar yakarım ki canı kavururum kalpte sızı aşkları
Kimim ben diye merak edenlere söyleyeyim.
“ölüm”’üm ben.
Ben gelmeden itiraf edin sevginizi tez elden
FATMA TÜ ZEHRA KANAR
Mavi bir gecenin hatırası
Mavi denizlerde yüzerken yorulmayacağımı sandığım bir sandala uzandığıma bakma,
Daha gönül yorgunluğunu kaldıramamışken ilerisi bataklıktı dengemi sağlayamadıım yarınlarıma,
Ağlamaya yüz tutan göçmen kuşların yalnızlığıyla savaştım ilk adımlarımı seninle attığımda,
Vedalaştık mavi dünyamdaki düşlerime boyun eğen kızıl ufuklarınla..
Bağışla beni, ruhuma sahip çıkamadım gecenin karanlığından siyahlara yelken açtığımda.
Mektuplarını da alevlere saldım bir rıhtımda kara kara dumanlar arasında,
Sakladığım baharıma gömdüğüm kırmızı gülün tek hatırasındaki vasiyetle beni,
Yarın bitmez bugün hasretinle beraber kalbine göm artık bu benliğimi..
Fatma tü Zehra Kanar
Ey Aşk Dur!
Dün seni görmüşler sahilde, Hasan Amca’nın Balıkçı Teknesinde,
Hayattan bezmiş biçare, solgun ve derin kederler içerisinde,
Nerede demişsin kısık bir sesle? Nerede beni seven o kız, nerede?
Bunca zamandan sonra hangi fırtına attı seni de düştün yollara,
Seni de Yar mı yaraladı da geri dönüş yaptın bana,
Şimdi soruyorum sana;
Kalesi yıkılmış bir şehrin Fatih’i olsan neye yarar söyle bana?
Bazen kendimi vuruyorum sabah ezanında yollara,
Kokunu arıyorum şehrin tüm sokaklarında,
İhtimal bu ya , ola ki karşılırız bir cadde ya da sokak başında,
Oysa sokakta benden başka ne bir ses var ne de seda..
Şimdi diyorsun ya bana;
Kıymetini geç anladım, affet beni ne olur?
Bende diyorum ki sana;
Şu saatten sonra gelsen ne olur gelmesen ne olur?
Gözyaşlarını içine akıtmak ne demek bilir misin sen?
Kimse görmesin diye cefayı sefa gibi yaşamak,
Yürek kan ağlarken gözlerinde yalancı mutluluklar yaşatmak nedir?
Ve nedir her gece dört duvar arasında yapayalnız nefes almak?
Nefes almaksa yaşamak; Sen yaşa şimdi, sen tutun acılara
Diyorsun ya bana;
Pişman oldum bak lütfen inan bana
Şimdi soruyorum sana;
Kalesi yıkılmış bir şehrin Fatih’i olsan neye yarar söyle bana?
Fatma tü Zehra Kanar
Pardon bayım!Anlayamadım
Ansızın kapıyı çarpıp gidişiniz kanıma dokundu bayım!
Oysa her aşık olası bir hatayı göz önünde bulundurup yedekte bir af saklar yüreğinde
Fakat siz Özür dilememenin küstahlığını erkekliğin şanı sayarak gittiniz bayım!
Bakıyorum da Şimdi bana süslü cümleler kurmaya kalkışıyorsunuz ya bayım!
Oysa ben sizden önce öznesi siz olan tüm sözcükleri satın aldım Türk Dil Kurumundan
Şimdi "siz " diye birşey kalmadı kendinize cümle dışı unsurlarda bir yer beğenirsiniz artık bayım!
Yardımınıza muhtaç olduğum zamanlarda kayıplara karıştınız bayım!
"Aradığınız aşka şuan ulaşılmıyor lütfen daha sonra tekar deneyiniz"
Denemekten yoruldum olmayacak aşka zorla güzellik yapmaya kalkıştık zorla güzellik olmadığı gibi
Kalbinizin pisliği de yüzünüze vurmaya başladı üstelik artık kokmaya başladınız bayım!
Yüzünüzde bir seri katilin cinayet sonrası paranoyak gamzeleri var bayım!
Siz aşkı bile maddiyata dökmüş beden avcısı sefil bir katil iken
Maktülünüz olarak daha fazla kalamayacağım kusuruma bakmayın firar ediyorum kalbinizden bayım!
Bana siz diye hitap etme yakışmıyor sana demiştiniz ya hatırladınız mı bayım?
Ben sizi başıma tac edip saygıda kusur etmezken
Sen demeyi dahi kendi kendime yakıştıramazken
Ve ben size bu kadar değer vermiş iken
Beni ezip geçmeyi tercih ettiniz bayım!
Ben acaba "sen" desem daha ne iğrençlik yapardınız kim bilir bayım!
Şimdi susun ve gidin bayım!
Hala utanmadan aşktan mı bahsediyorsunuz
Pardon bayım! bu ne küstalıktır Anlayamadım.
FATMA TÜ ZEHRA KANAR