Tahsin Bey, 2022 ile ilgili nafaka yükümlülerinin "bakmakla yükümlü birey" tanımına girdiğini yukarda yazmışım zaten. Çünkü 364. madde zaten nafaka yükümlüleri ile ilgili bir madde. Bakım borcu da dâhil. Burada sorun yok.
Ben bu örneği “bakmakla yükümlü birey” tanımından sadece bakım borcu bulunanların kastedilmediğini anlatmak için verdim. TMK'na göre bakım borcu, şartları tutan çocukları ve anne babayı bir de eşleri kapsıyor. Yani erişkin olmayan çocuklara okuyorsa 25 yaşına kadar anne babalar bakmakla yükümlü. Bir de TMK esaslarına göre belirlenen usullerde eşler birbirine bakmakla yükümlü. Burada anlaşıyoruz.
Bahsettiğimiz evde bakım hizmetleriyle ilgili Kanun'da sadece "bakmakla yükümlü birey" bahsediliyor. Bu tanımdan ne anlaşılması gerektiğini ilgili Kanun'da belirten bir ibare var mı?
Hayır, yok. Çünkü aynı Kanun, madde 7'de bu madde uyarınca ilgili usul ve yöntemlerin Yönetmelikle belirlenmesini kararlaştırılmış. Yönetmelik peki "bakmakla yükümlü birey"i tanımlamış mı? Evet, tanımlamış. Şimdi o bahsettiğiniz uzman kişi Yönetmelikte belirlenen bu tanımı 2828 sayılı Kanun'un hangi maddesine göre reddedecek? Kanunda ne anlaşılması gerektiği anlaşılan apaçık bir tanım ve bu tanımın anlaşılmasını sağlayacak başka bir Kanun maddesine bir atıfta bulunma ya da ibare yok ki.
Sizin bahsettiğiniz bakım borcu ile ilgili hüküm Türk Medeni Kanunu'na ait. Uzman kişi gidecek “bu yönetmelikte belirlenen bakmakla yükümlü birey tanımı TMK'na aykırıdır” diyecek ve hukuk savaşı verecek. Öbür türlüsü Biliyoruz ki kanunlar kapsamını ve bu kapsam dâhilinde tanımları ne anlaşılmaıs gerektiğiyle ilgili olarak açıklıyor. Ama bazı kanunlar da ayrıntıları yönetmeliğe bırakıyor. Tabiî ki Kanuna aykırı olmamak kaydıyla. Bu bahsettiğimiz yönetmelikte yapılan da bu. 2828 Sayılı Kanun ek 7. madde gereğince bu ilgili yönetmelik hazırlanmış, uygulamalara yönelik olarak” bakmakla yükümlü birey”den ne anlaşılması gerektiğini yorumlamış. Bu yorumdan ne anlaşılması gerektiğini yani kimlerin bakmakla yükümlü birey sayılacağını tek tek belirtmiş. Bu tanım TMK'nda bahsedilen bakım borcundan çok ayrı bir yorum. Tamamen gelir hesabını düzenlemek için bu şekilde yorumlanmış uygulamaya yönelik bir yorum. Bu usulün (Yönetmelikteki usulün) yanlış doğruluğunu tartışmıyorum. Çünkü artıları olduğu kadar eksileri de çok. Bir engelli geliri yüksek olduğundan dolayı evde bakım hizmeti alamayacakken, evdeki kişi sayısı fazla olduğundan dolayı alabiliyor mesela çoğu örnekte. Ama bir engellinin geliri azken evde başka kimse olamadığından dolayı alamıyor mesela. Ya da engelli bireyle birlikte diğer kişilerin geliri olduğunda da aynı olumsuzluğu görüyoruz. Yani var olan bu usul ve yöntem konusunda tartışılacak çok şey var elbette. Ama bu tartışmanın çıkış noktası "bakmakla yükümlü birey " tanımı olmamalı bence.
Çünkü tek başına yaşayan bir engeli arkadaş geçen sordu bu konuda forumda. Çalışıyor tekerlekli sandalyede ve tek başına yaşıyor. Evet, bakmakla yükümlü kimsesi yok ama geliri bunda da bu yönteme göre direkt hesaba katılıyor ve sınırı aştığından alamıyor.
Bence evde bakım hizmeti hak sahipliğinde bazı özel düzenlemeler getirilmeli. Mesela tek yaşayan bakıma muhtaç bir engelli evinde tek yaşıyorsa sadece gelirine bakılıp “363 TL'yi aşıyor” diye reddedilmemeli. Türkiye ortalama yaşam standartları düşünülerek isterse 2 milyar alsın (engellendiği alanlar da yani dezavantajlı olduğu şartlar da düşünülerek) evde bakım hizmeti hakkı verilmeli. Çünkü bu Bireyin şehre çıkması, alışverişini yapabilmesi, sosyal kültürel hizmetlerden yararlanması, gezmesi, arabaya binmesi her şekilde büyük para gerektiriyor. Ve bence tek yaşayan engelliler söz konusu olduğunda bu asgari 363 sınırı(güncel miktarı verdim) kalkmalı.
Bu sadece bir örnek.
Sadece 363 liraya bakarak evde bakım hizmetini öngörmek yerine direkt engellinin yaşam standartlarının iyileştirilmesi hedeflenerek özel düzenlemeler yapılmalı,sorulara çözümler üretecek düzenlemeler eklenmeli. Bence ancak bu şekilde aşabiliriz. Ama diyeceğim şu ki “bakmakla yükümlü birey” tanımıyla ilgili bir sorgulamadan genel bir menfaat elde edemeyiz. Bunda da sadece engellinin gelirine bakılsa o bile zarar, görüldüğü gibi başka yerde.
Örnekleri çoğaltabilirim. Tekerlekli sandalyede yaşayan bir bayan çalışıyorsa ve çocuğu varsa ayrı eve geçip tek başına yaşamaya karar verse eşinden boşanmışsa (genelde maşallah erkekler sakat eşlerini boşayıveriyorlar çünkü) aldığı gelirden dolayı bir çocuğu bile olsa yararlanamıyor mesela.
Ya da sadece annesiyle yaşayanlar var. Emekli bir engelli birey, annesi de (annesine bakım borcu olmamsına ragmen) katılınca yararlanabilior. Ya da dışarıdan bakıcı ayarlanınca. Ya da tam aksi oluyor. Anne babasının geliri oluyor, kendisinin geliri yoksa bile yararlanamıyor.
Halen sorguluyorum kısacası. Forumda sorulara baktıkça bu yönetmeliğin yetersizliğine şahidiz!
Bir öğretmen ailesi özürlü çocuğundan dolayı evde bakım hizmeti alamıyor mesela. Gelir hesabına sadece anne baba dâhil düşünün. Ama İstanbul gibi bir yerde bakıma muhtaç bir çocuk, bir öğretmen maaşı, eve çocuktan dolayı kapanan bir anne… Napacağız şimdi biz?
Düşünüp her ayrıntıyı masaya yatırmaktan başka şansımız yok. Genel usul ve yöntemler yanında bir de engellinin yaşam koşullarını ön plana alan özel düzenlemeler şart.
Ayrıca:
http://www.engelliler.biz/forum/ayr...bakim-hizmeti-ve-bagimsiz-yasam-tartisma.html