Herkese merhaba,
Bu haftaki konumuz genç sakatlık.
Genç sakatlıktan önce biraz gençliğin ne olduğuna değinelim
Gençlik kısaca çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemi olarak tanımlanır. Aslında tam da bu tanım üzerinden tartışma başlatılabilir. Nedir bu geçiş? Geçiş hemen atlatılması gereken bir dönem midir? Bu geçiş düşüncesinin ürettiği ayrımcılıklar nelerdir? Dahası, tarih boyunca gençlik diye bir dönem hep var mıydı? Nasıl ve neden ortaya çıktı?
En son sorudan başlayalım: avcı toplayıcı, tarım ve erken endüstri döneminin gençliğe ihtiyacı olmamıştı. Yeni endüstri, nitelikli çalışanlara ihtiyaç duyduğu için eğitimin süresi artmış ve iyi eğitim = iyi çalışan haline gelmiştir. Bu açıdan gençlik, daha iyi çalışan yaratma idealiyle varedilmiş yeni bir sosyal gruptur. Sözün kısası, eğitimde geçirilen sürenin artışı ile gençliğin doğduğu iddia ediliyor. Piyasa açısından bakacak olursak, hem eğitim sistemi içinde geleceğin iyi çalışanı hem de şimdinin iyi tüketicileri olarak konumlandırıldıkları da düşünülüyor.
Yetişkin-gençlik ilişkisinde gençlik, olmaya başlamak; yetişkinlik ise varılacak durak şeklinde görülür. Gençliğin geçici ve kısa süre içerisinde atlatılması gereken bir aylaklık dönemi olduğu algısı, üzerine düşünülmesine gerek olmayan, toplumun herhangi bir alanına katılımı önemsenmeyen ve ötesinde yetişkinliğe antrenman olması bakımından gençliğin bir özne değil ara aşama olarak görüldüğünü ileri sürebiliriz. Dolayısıyla, gençliğin gerçek yaşama ve geleceğe hazırlanması beklenirken topluma tam katılım öncesi gençler toplumun marjinal üyeleri kabul edilirler. Bir başka ifadeyle, gençliğe eşit yetişkin değil müsamaha edilen ziyaretçiler paydasında yaklaşılmaktadır.
Gençlik teknolojik gelişmeler sonucuyla ekonomik alandan tasfiye edilmiştir ve gençlik aylaklıkla betimlenip sosyal kontrolün hedefine girmiştir. Yani gençlik bir taraftan sistemin çıktısı, bir taraftan da sistemin hedef gösterdiği potansiyel sapkınlar haline gelir. Şüphesiz ki yetişkinlerin her tür muhabbetinde gençler paylarına düşeni de alır ve şimdiki gençlik diye başlayan cümlelerinde acizliğimiz, hazırlıksızlığımız ve düşüncesizliğimizden bahsedilir. Peki bu dezavantaja bir de sakatlık eklenirse ne olur?
Genç sakatlık, üretilen sağlıklı / sağlıksız, normal / normal olmayan ve yetişkin olan / olmayan ikiliklerinde konumlandırıldığı için genç sakatlığın toplumdaki yeri bulanıktır ve hem gençliklerinden hem de sakatlıklarından ötürü iki defa dezavantaja uğramaktadırlar.
Beden, gençlik için merkezi bir konumdadır. Gençlikten zinde ve disiplinli bir beden sunması beklenmektedir, bir bakıma gençlik ideali bedensel mükemmeliyetle ilişkilidir (Türkiyede Gençlik ve Spor adında bir bakanlığın olduğunu da hatırlayalım: Bedeni ehlileştiren ve disipline eden spor, hedefini gençlik olarak seçmiştir). İdeal beden algısı genç sakatlığı dezavantaj paydasına koyan temel unsurlardan birisidir.
Bir diğer dezavantaj yaratan unsur ise yurttaşlık tanımıyla ilişkilidir. Yurttaşlığın kimin topluma gündelik yaşam ve çalışma için uygun, değerli ve sorumlu üyeler olduğu sorusuyla kurulu olduğundan, genç sakatlar bugünün yetersiz; yarının potansiyel kısmi yurttaşları haline geliyor. Yurttaşlık tanımı, genç sakatlığın kendi özgünlüğünde görünür olma uğraşına kayıtsız ve bu talebe kapalıdır. Genç sakatlar öncelikle talim, terbiye ve rehabilitasyon süreçleriyle disipline edilecek, gençliklerinden gelen muhalefet ve sorgulama duygusunu törpüleyecek, yaşama sevinci ve başarı hikayeleri ile hayata tutunacak ve toplum vicdanını rahatlatma gayesi güdecektir. Sosyal politikalar da vicdan dindirici etkinlik ve hizmetler sunacaktır. Geleceğimiz pozisyonuna ve kapasitesine haiz olmayan genç sakatlar, izole edici hizmetlere maruz kalırlar. Bu hizmetler genç sakatları bağımlı kılar, özerk yaşam düşüncesini uzaklaştırır. Zira vahşi, ne yapacağı öngörülemeyen ve irrasyonel yıkıcı güce sahip gençlerin yetişkin hayata katılabilmeleri için ehlileştirilmeleri gerekir. Ancak ehlileştirilecek bu kadar potansiyel sağlıklı genç iş gücü varken genç sakatlar zaman ve emek harcamaya değmeyecek bir grup haline gelir. Örneğin işverenler iş beğenmemeleri ve her an işten çıkabilme potansiyelleri sebepleriyle genç sakatları değil yetişkin sakatları tercih etmektedirler.
Dünya tarihinde birçok ötekileştirme, dayanağını biyolojik farklılıklarda üretmiştir. Sakatlık, biyolojik farklılık söyleminden beslenen ve gizil olarak normal beden imajı ve üretim süreçlerinin dışında kalma dayanaklı güç ilişkilerinin oluşturduğu bir dezavataj kategorisidir. Gençliğin muğlak ve riskli imajı, kanun, düzen ve toplumsal değerlere tehdit oluşturma potansiyeli, yetişkin beklentileriyle çevrili yurttaşlıkları ve sakatlığın ideal bedenden uzaklaştığı varsayımı gibi unsurlar birleştiğinde genç sakatlığın hem sakatlıktan hem de gençlikten farklı ayrımcılıklara uğradığını söylemek mümkün görünüyor.
Siz ne dersiniz?
Bu haftaki konumuz genç sakatlık.
Genç sakatlıktan önce biraz gençliğin ne olduğuna değinelim
Gençlik kısaca çocukluk ile yetişkinlik arasındaki geçiş dönemi olarak tanımlanır. Aslında tam da bu tanım üzerinden tartışma başlatılabilir. Nedir bu geçiş? Geçiş hemen atlatılması gereken bir dönem midir? Bu geçiş düşüncesinin ürettiği ayrımcılıklar nelerdir? Dahası, tarih boyunca gençlik diye bir dönem hep var mıydı? Nasıl ve neden ortaya çıktı?
En son sorudan başlayalım: avcı toplayıcı, tarım ve erken endüstri döneminin gençliğe ihtiyacı olmamıştı. Yeni endüstri, nitelikli çalışanlara ihtiyaç duyduğu için eğitimin süresi artmış ve iyi eğitim = iyi çalışan haline gelmiştir. Bu açıdan gençlik, daha iyi çalışan yaratma idealiyle varedilmiş yeni bir sosyal gruptur. Sözün kısası, eğitimde geçirilen sürenin artışı ile gençliğin doğduğu iddia ediliyor. Piyasa açısından bakacak olursak, hem eğitim sistemi içinde geleceğin iyi çalışanı hem de şimdinin iyi tüketicileri olarak konumlandırıldıkları da düşünülüyor.
Yetişkin-gençlik ilişkisinde gençlik, olmaya başlamak; yetişkinlik ise varılacak durak şeklinde görülür. Gençliğin geçici ve kısa süre içerisinde atlatılması gereken bir aylaklık dönemi olduğu algısı, üzerine düşünülmesine gerek olmayan, toplumun herhangi bir alanına katılımı önemsenmeyen ve ötesinde yetişkinliğe antrenman olması bakımından gençliğin bir özne değil ara aşama olarak görüldüğünü ileri sürebiliriz. Dolayısıyla, gençliğin gerçek yaşama ve geleceğe hazırlanması beklenirken topluma tam katılım öncesi gençler toplumun marjinal üyeleri kabul edilirler. Bir başka ifadeyle, gençliğe eşit yetişkin değil müsamaha edilen ziyaretçiler paydasında yaklaşılmaktadır.
Gençlik teknolojik gelişmeler sonucuyla ekonomik alandan tasfiye edilmiştir ve gençlik aylaklıkla betimlenip sosyal kontrolün hedefine girmiştir. Yani gençlik bir taraftan sistemin çıktısı, bir taraftan da sistemin hedef gösterdiği potansiyel sapkınlar haline gelir. Şüphesiz ki yetişkinlerin her tür muhabbetinde gençler paylarına düşeni de alır ve şimdiki gençlik diye başlayan cümlelerinde acizliğimiz, hazırlıksızlığımız ve düşüncesizliğimizden bahsedilir. Peki bu dezavantaja bir de sakatlık eklenirse ne olur?
Genç sakatlık, üretilen sağlıklı / sağlıksız, normal / normal olmayan ve yetişkin olan / olmayan ikiliklerinde konumlandırıldığı için genç sakatlığın toplumdaki yeri bulanıktır ve hem gençliklerinden hem de sakatlıklarından ötürü iki defa dezavantaja uğramaktadırlar.
Beden, gençlik için merkezi bir konumdadır. Gençlikten zinde ve disiplinli bir beden sunması beklenmektedir, bir bakıma gençlik ideali bedensel mükemmeliyetle ilişkilidir (Türkiyede Gençlik ve Spor adında bir bakanlığın olduğunu da hatırlayalım: Bedeni ehlileştiren ve disipline eden spor, hedefini gençlik olarak seçmiştir). İdeal beden algısı genç sakatlığı dezavantaj paydasına koyan temel unsurlardan birisidir.
Bir diğer dezavantaj yaratan unsur ise yurttaşlık tanımıyla ilişkilidir. Yurttaşlığın kimin topluma gündelik yaşam ve çalışma için uygun, değerli ve sorumlu üyeler olduğu sorusuyla kurulu olduğundan, genç sakatlar bugünün yetersiz; yarının potansiyel kısmi yurttaşları haline geliyor. Yurttaşlık tanımı, genç sakatlığın kendi özgünlüğünde görünür olma uğraşına kayıtsız ve bu talebe kapalıdır. Genç sakatlar öncelikle talim, terbiye ve rehabilitasyon süreçleriyle disipline edilecek, gençliklerinden gelen muhalefet ve sorgulama duygusunu törpüleyecek, yaşama sevinci ve başarı hikayeleri ile hayata tutunacak ve toplum vicdanını rahatlatma gayesi güdecektir. Sosyal politikalar da vicdan dindirici etkinlik ve hizmetler sunacaktır. Geleceğimiz pozisyonuna ve kapasitesine haiz olmayan genç sakatlar, izole edici hizmetlere maruz kalırlar. Bu hizmetler genç sakatları bağımlı kılar, özerk yaşam düşüncesini uzaklaştırır. Zira vahşi, ne yapacağı öngörülemeyen ve irrasyonel yıkıcı güce sahip gençlerin yetişkin hayata katılabilmeleri için ehlileştirilmeleri gerekir. Ancak ehlileştirilecek bu kadar potansiyel sağlıklı genç iş gücü varken genç sakatlar zaman ve emek harcamaya değmeyecek bir grup haline gelir. Örneğin işverenler iş beğenmemeleri ve her an işten çıkabilme potansiyelleri sebepleriyle genç sakatları değil yetişkin sakatları tercih etmektedirler.
Dünya tarihinde birçok ötekileştirme, dayanağını biyolojik farklılıklarda üretmiştir. Sakatlık, biyolojik farklılık söyleminden beslenen ve gizil olarak normal beden imajı ve üretim süreçlerinin dışında kalma dayanaklı güç ilişkilerinin oluşturduğu bir dezavataj kategorisidir. Gençliğin muğlak ve riskli imajı, kanun, düzen ve toplumsal değerlere tehdit oluşturma potansiyeli, yetişkin beklentileriyle çevrili yurttaşlıkları ve sakatlığın ideal bedenden uzaklaştığı varsayımı gibi unsurlar birleştiğinde genç sakatlığın hem sakatlıktan hem de gençlikten farklı ayrımcılıklara uğradığını söylemek mümkün görünüyor.
Siz ne dersiniz?