Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Güvencesiz Emek Piyasasında Sakatlar | Mağdule Demircioğlu

magdule

Yeni Üye
Üyelik
14 Mar 2013
Konular
3
Mesajlar
4
Reaksiyonlar
0
The Economist’in kapaklarından birinde yer alan “19. yüzyıl kapitalizmin, 20. yüzyıl sosyalizmin yüzyılıydı. 21. yüzyıl ise hayırseverlik yüzyılı olacak” (The Fight Over a Big Idea”, Economist, 22-28 Temmuz 2006: 44) söylemi bize neoliberal ekonomik uygulamaların emek piyasasının yapısal olarak nasıl dönüşeceğine dair ipuçlarını ve özellikle dezavantajlı gruplar için ne menem sosyal sorumluluk projelerinin işlerlik kazanmasının amaçlandığının da işaretlerini veriyor.

Sakatlığın sosyal bir gerçeklik olarak ortaya çıkışı, günümüzde kapitalizmin bu olguyu görmezlikten geldiği bir alan olarak kabul edildiğinde oluşan sosyal politikalar her zaman için sakatın güvencesiz bir ortamda var oluşuna dayanmaktadır. Sakatın sadece emek piyasası içinde güvencesiz koşullarda yaşaması onun aynı zamanda toplumsal ilişkiler bağlamında da dezavantajlı olduğunu gösterir, zira tüm ilişkilerde, sakat doğduğu ya da olduğu andan itibaren güvencesiz bir yaşamın içinde yer almakta; bu okul, aile gibi kurumlarda da kendini yansıtmaktadır. Tarihsel süreç içinde kapitalist öncesi üretim tarzları ve kapitalizmde sakatlık olgusu, her zaman için acıma-koruma-aşağılanma gibi toplum tarafından üretilen ve aynı zamanda ekonomik uygulamalarda kendini yeniden üreten etik ve estetik değerler içinde yaşam bulmaktadır. Örneğin ülkemizde; iş yasalarında sakatlarla eski hükümlülerin aynı kapsam içinde değerlendirilmesi kökleri tarihin derinliklerinde olan ve toplumsal bilinçaltının en yerleşik öğelerinden biri olarak ortaya çıkan bir durumdur. Pozitif ayrımcılık gibi gözüken bu yaklaşım aslında, sakatlığı topluma karşı işlenmiş bir suç, sakatı da bu suçun faili olarak görme anlayışının bir dışa vurumudur.

Sakatlık olgusu ile sakat bireyin emeğinin üretkenliğini bütün dönemler boyunca araştırdığımızda üretim sürecinde yer alan “normal” birey ile “sakat”ı niteliklerinden soyutlayarak ele almak ve buna göre bir değerlendirme yapmak zordur. Bir sakat olarak birey, çalışabilme olanağına sahip olmadığı sürece, toplum içinde statü kaybına uğradığı gibi, sıradan bir prestije de sahip olamamaktadır. Bu durum sakatı iktisadi olmaktan çok sosyal ilişkiler içerisinde değerlendirmenin daha önemli olduğu gerçeğini de ortaya koymaktadır.

Açık bir şekilde belirtmek gerekir ise dünyadaki uygulamalara baktığımızda sakatların işgücüne katılımı ve eğitilmesi için çok sayıda yasa ve mali destek olmasına rağmen, çok büyük bölümünün işsiz olması çalışma pazarının sakatlara ihtiyacı olmadığını gösterir. Entegrasyon ile topluma dâhil olma düşüncesi birey olarak sakata “normal olduğu” izlenimi verdiğinden; bugünkü sakat gençlik, kendi grubu içinde daha fazla performans göstermesine rağmen yeni iş anlayışının getirdiği risklerden dolayı, kendi kendileri ile zaten düşük olan çalışma olanakları için rekabete girmektedir. Sakatlar için çalışma koşulları, çalışma hayatında işlevselliğini yitirmekte olan sektörlerde cazip olmayan koşulları içermektedir. Sosyal ve mesleki rehabilitasyon uygulamalarına baktığımız zaman bu önlemlerin de sakatların çalışma yaşamına girmesinin önündeki engelleri ortadan kaldırmadığını açık bir şekilde görmekteyiz. Bu durum, rehabilitasyon anlayışının ya da benzeri yaklaşımların kendi var oluşlarını yeniden sorgulamasını gerektirmektedir. Sonuç olarak neoliberal ekonomik uygulamaların giderek toplumda bu anlamda eşitsizliği daha da arttıracağını söylemek de mümkün hale gelmektedir.

Ülkelerin sosyo-ekonomik yapıları dikkate alındığında az gelişmişlik ile sakatlık arasında yakın bir ilişkinin bulunduğu görülmektedir. BM’in bir çalışmasına göre; dünyada 500 milyondan fazla sakat insan vardır. Yine bir çalışmada da şunlar kaydedilmiştir; 500 milyon sakattan 400 milyonu gelişmekte olan ülkelerde yaşamakta ve bunların da 140 milyonunu çocuklar 160 milyonunu ise kadınlar oluşturmaktadır. Sakatlıkların beşte birine ise yetersiz beslenmenin yol açtığı bilinmektedir. Başka bir çalışmada da, yeryüzünün bir çok yerinde sakatların sosyal yönden kötü koşullarda yaşadıkları, izole edildikleri, dolayısıyla da bunun sonucunda haklarından yoksun bırakıldıkları ve marjinal bir yaşam sürdürdükleri belirtilmiştir. Sakatlar genel olarak kaynakların sadece % 2’sine ulaşabildiklerinden, yani eğitim, sağlık ve işgücüne katılımda toplumsal artıktan aldıkları payın bu oranla sınırlı kalması yaşamlarının büyük bir bölümünü güvencesiz olarak sürdürdüklerine işaret eder. Her geçen gün iş kazaları, sağlıksız mekânlarda yaşama, kötü beslenme, sağlık sisteminin özelleştirilmesi vb. gibi alanlardaki kötüleşme, neoliberal ekonomik uygulamalarla daha da artmakta ve dünya nüfusunun büyük bir bölümü her an yoksulluk sınırına bir az daha yaklaşarak bunun korkusunu yaşamlarının her anında hissetmektedirler. Neoliberal ekonomik uygulamaların (esneklik, taşeronlaşma, yalın üretim, sürekli iyileştirme, enformasyon, part-time çalışma) emek piyasasını yeniden düzenleme işlevi yanında toplumsal ilişkileri de yeniden şekillendirmesi 21.yüzyılın hayırseverlik yüzyılı olmasını sağlayan göstergelerinden biri olan yoksullukla bağlantısını kurduğumuzda devletin uyguladığı sosyal politikalar sadaka verme üzerine odaklanmaktadır. Çalışan yığınların sınıf mücadeleleriyle elde ettikleri hakların neoliberal ekonomik uygulamalar aracılığıyla (sosyal yardımların azalması, teşviklerden kopuş ve yaşamın her alanını kapsayan toplumla bütünleşme/entegrasyon modeline geçiş) daralması emeğin formel alandan enformel alana doğru kaymasını sağlamıştır. Enformel alan ise başlı başına güvencesizliğe işaret etmektedir.

Bu bilgiler ışığında ülkemizde uygulanan sosyal politikaların sakatların gündelik yaşamındaki etkileri (eğitim, istihdam ve sağlık alanlarında maruz bırakıldığı ayrımcı uygulamalar), hukuki düzenlemelerin erişebilirlikteki işlevsizliği, teknolojik gelişmeler ışığında sakatın emek piyasasından uzaklaştırılarak evde çalışmasının yaygınlaştırılmasıyla ilgili konuların sorgulanması ve hangi mücadele yöntemlerinin seçileceği sakatların önündeki en önemli problemler olarak görülmelidir.
 
Bu bilgiler ışığında ülkemizde uygulanan sosyal politikaların sakatların gündelik yaşamındaki etkileri (eğitim, istihdam ve sağlık alanlarında maruz bırakıldığı ayrımcı uygulamalar), hukuki düzenlemelerin erişebilirlikteki işlevsizliği, teknolojik gelişmeler ışığında sakatın emek piyasasından uzaklaştırılarak evde çalışmasının yaygınlaştırılmasıyla ilgili konuların sorgulanması ve hangi mücadele yöntemlerinin seçileceği sakatların önündeki en önemli problemler olarak görülmelidir.


yorum yapacak yada eklenecek hiçbir kelime dahi bırakmadığınız ve bu güzel yazınızı bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz burda bize kalan tek kelimeyle noktalamak istiyorum .....HARİKA......
 
Üst Alt