Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Hak ve eşit yurttaşlık ekseninde "Engellilik" meselesi | Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

Yeni Üye
Üyelik
21 Mar 2013
Konular
4
Mesajlar
14
Reaksiyonlar
0
Sivil Sayfalar

Engellilik kavramı toplumun zihninde hareket etme, görme, işitme-konuşma ya da zihinsel vb fonksiyonlarında kayıp olan kişiyi ifade ediyor. Peki gerçekten bu mudur engelli olmak demek? Kelime üzerinde bir an duralım ve düşünelim; engelli olmak, engellenmiş olmakla eş değer bir kavram aslında.

Gerçekten de bugün Birleşmiş Milletler Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesi’nde de bu sözleşmeyle paralellik sergileyen 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun'un (EHK) 2014'de güncellenen son halinde de engellilik, engellenmekle ilişkili olarak ele alanın bir kavram.

Nitekim EHK'nın 3. maddesinde engelli birey, "Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireylerle birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen birey" olarak tanımlanmakta. Tanımdan da anlaşılacağı üzere, engellilik durumunun doğması için fonksiyon kaybı değil, fonksiyon kaybı ekseninde toplumun yarattığı fiziksel ve tutumsal engellerin olması gerekiyor.

İşte bu tanım da bizi Türkiye'de yaşayan fonksiyon kayıplı (eski ifadesiyle) sakat bireylerin ne kadar engelli oldukları noktasına götürüyor. O halde bu noktada bizim de eğer engellik dış dünyadaki fiziksel ve tutumsal bariyerlerden doğuyorsa Türkiye'de durumun ne olduğunu bakmamız gerekmektedir.

Konuya taraf birçok kesimin hatta toplumun önemli bir bölümünün de aşina olduğu üzere Türkiye'de özellikle 2005 yılında çıkarılan EHK ile birlikte engeli bireylere yönelik (içinde ayrımcılığın da bulunduğu) olumsuz tutum ve davranışların, fiziksel engellerin kaldırılması yönünde yasal düzenlemeler çıkarıldı. Peki aradan geçen 10 yılda şartlar ne derece değişti? Evet, engelli bakım yardımı, engellilik maaşlarının artırılması gibi sosyal ödenti uygulamaları alanında önemli gelişmeler yaşandı ama bunların dışındaki alanlarda neler yaşandı?

Bu konudaki duruma bakmak için Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği'nin Sabancı Vakfı desteğiyle yürüttüğü Engelli Hakları İzleme çalışmaları 2014 Araştırması oldukça çarpıcı veriler ortaya koyuyor.

ERİŞİM EN ÖNEMLİ SORUNLARDAN BİRİ
Araştırmanın üzerinde odaklandığı en temel konulardan biri erişim. Zira 5378 sayılı EHK'ya göre 2013 yılına kadar tüm toplu taşıma araçları, ana cadde, yol, kaldırım, park vb kentsel mekanların engelli erişimine uygun olması zorunluluğu getirildi.

Ancak bu yasal düzenlemeye rağmen, araştırmanın 51 ilden 26 bin 463 otobüse ait verilerine göre otobüslerin %59'unda hala nortopedik engelliler için rampa, %63,08'inde görme engelliler için sesli ikaz sistemi ve %70,40’ında da işitme engelliler için görsel ikaz sistemi bulunmadığı görülüyor. Cadde, ana arter ve sokaklar bakımından da durum farklı değil, hatta daha vahim bir halde. Nitekim araştırmaya göre veri toplanan 41 il belediyesi ve 231 ilçe belediyesi sorumluluk sahasındaki 285 bin yaya yolunun %81.40'ı ortopedik engelliler için rampa, %96,08’i ise hissedilebilir zemin uygulamasına sahip değil.

Araştırmanın erişim konusunun dışında odaklandığı bir diğer alan ise kamu binalarının durumu. Bu kapsamda veri temin edilen 29.795 kamu binasının %51,9’unda bina girişlerinde rampa, %83,32s’inde uygun tuvalet bulunmuyor. Kamu binalarında işaret dili bilen personel oranı %15 ile sınırlı.

Araştırmada üzerinde özellikle durulan bir diğer alan ise engelli öğrencilerin eğitim hizmetlerinden yararlanma oranları. Bu konuda son yıllarda önemli bir ilerleme kaydedilmiş olsa da tablo hala olması gerekenin çok gerisinde. Zira engelli öğrencilerin okullaşma oranı hala olması gerekenin çok altında. 2014 istatistiklerine göre Türkiye’de (ilk-orta ve lise seviyesindeki) örgün eğitimden toplam 17 milyon 559 bin 989 öğrencinin sadece 182.917’si engelli, kaynaştırmalı eğitim kapsamında eğitim görebiliyor. Özel eğitim sınıfları ve özel eğitim okullarında eğitim görebilenler de dahil edildiğinde 259 bin engelli eğitim hayatına dahil olmuş durumda.

Her ne kadar Türkiye’deki engelli öğrencilerin okullaşma oranı bilinmese de; engelli çocukların okullaşma oranının olması gerekenin çok altında olduğunun gösterecek birçok işaret mevcut. Zira 2011 nüfus ve konut araştırması verilerine göre, Türkiye’de 3-19 yaş arasında 480 bin engelli bireyin olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakama göre, engelli çocukların çok önemli bir kısmı okula dahi gidememektedir; engelli nüfusunun 23,3'ü okuma yazma dahi bilmemekte, %19'u okuma yazma bilmekle birlikte, ilkokulu bile bitirmemiş durumdadır.

Üniversitelerde eğitim konusunda da engelliler lehine ciddi bir değişim görülmüyor. 2014 yılında 6 milyon 25 bin 539’a çıkan öğrenci sayısına karşın engelli öğrenci sayısı ancak 10 bin 812, yani on binde 18 oranındadır.

İSTİHDAM KOTASININ YARIYA YAKINI BOŞ
Eğitim yaşamının ardından çalışma hayatına atılan engellilerin dezavantajı aynı şekilde devam etmektedir. 2014 yılı sonu itibariyle devletin, %3 engelli memur çalıştırılması zorunluluğu ile ilgili kotalar uyarınca istihdam edilen engelli memur sayısı olması gereken oranların çok gerisindedir. Devlet Personel Başkanlığı’nın resmi verilerine göre, devlet kadrolarında 60 bin 731 engelli memur çalıştırılması gerekirken, sadece 36 bin 165 engelli memur çalıştırılmakta kotanın %40'ı boş tutulmaktadır.

Verilere göre, devletin müsteşar, genel müdür, daire başkanı vb yüksek kademe görevinde engelli bulunmuyor. Bundan daha da ilginci, bugün hala hakimlik ve savcılık, valilik ve kaymakamlık makamlarına engelliler, mesleği yapabilecek derecede bir engelli bulunmaması yönündeki kanun maddeleri yüzünden atanmıyor.
Diğer yandan, özel ve kamu sektöründe çalıştırılması gereken engelli işçi kotaları memur kontenjanlarına ve 2013 yılı işçi istihdam oranlarına göre daha yüksek bir oranda gerçekleşse de kadrolar halen boştur. 2014 yılı aralık ayı verilerine göre, özel ve kamu sektöründe toplamda 110 bin 240 engelli çalıştırılması gerekirken, 95 bin 128 engelli istihdam edilmektedir. Yani 4857 sayılı İş Kanunu’na göre çalıştırılması gereken engelli işçi kotasının %13,7'si boştur. Uygulan ciddi ceza ve teşviklere rağmen işverenlerin, ceza ödemeyi göze alarak engelli işçi çalıştırmaması dikkat çekicidir.

Yukarıda ifade edilen tablo sadece 3 alana ilişkindir. Şüphesiz ki, engelli bireylerin bu alanlar dışındaki (sağlık, siyasal hayata katılım, bilgiye erişim vb) birçok haktan yararlanmaları oranları verileri paylaşılan alanlardan hiç de farklı değildir.

Yazının başında da ifade edildiği üzere, engellilik, bireyin üzerine yapıştırılmış bir insanlık hali değil, dış dünya tarafından bireyde (hak ihlalinin bir sonucu olarak) yaratılmış bir "durum-olgu"dur. Engellerin olduğu bir dünyada, fonksiyon kayıpları olan bir birey, engelliye dönüşmektedir. Ve her ne kadar kanunlar çıkarılmış olsa da, kamu idarecileri engellilik meselesini "engelli kardeşlerimizi seviyoruz. Onlara sahip çıkmak görevimiz" diyerek bir merhamet meselesine indirgese de; yaşanan ne yazık ki sadece engellilerin ayrımcılığa uğramasından ibarettir.
Ve bugün ülke olarak kendimize şu soruyu sormalıyız: Eşitliği sağlamak için ne bekliyoruz?

* Süleyman Akbulut | Engelli Hakları İzleme üyesi de olan Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği Başkanı
 
Sabah farklı bir konuda dert yanmıştım. Okadar çok problemlerimiz varki hangi biri ilen ilgilenip çözücez. Kanun koyucular doğru düzgün konun koymaz, konsa bile uygulanmaz. Uygulananlarda bile ayrımcılık vardır.

Tüm çalışanların hayalidir emeklilik. Engelli çalışanların ise biraz daha fazladır kanımca, 18-20 yıl sisteme normal bir sağlıklı çalışan kadar hizmet et. Bu hizmetin karşılığı 750 TL aylık bağlansın. Bu hizmet yıllarında onlarca zorlukla karşılaş yıpran. Ne için? sonundaki emeklilik hayali için. Şartları yerine getirdiğimizde elimize verilen 750 TL.

Günümüz Türkiye koşullarında hiç bir yetişkin insan 750 TL ilen geçinemez. Ailesine ise asla bakamaz.

Peki ne oluyor? Nerdeyse hepimiz ya mevcut iş yerimizde yada farklı bir çalışma ortamında iş dünyasının içinde kalıyoruz. Bir çoğumuz artık yıllarında verdiği yorgunlukla bunu kaldıramaz durumda kalıyor.

Pozitif ayrımcılık mı evet. Gene emeklilik için kriteller uygulansın ama en düşük maaş hiç olmazsa bare asgeri ücrete göre yapılandırılsın.
 
Çok güncel can alıcı veya verici konulara katılmamak olmaz bence. Nedir bu Engellilerin düştüğü tuzak, nedir bu engelliler üzerinden elde edilen haksız kazançlar, bir ülkenin malı haline geldik, bir ülkenin tarihi eseri haline dönüştük, bir türlü içinde bulunduğum durumdan kurtulamıyor un, gittikçe engellileri artan gittikçe yaşlanan bir nüfusa dönüştük, yaşam alanımız iyice daralıyor, hak arken kural tanımaz olduk ateşi olduk.
Bazen düşünüyorum bizim, kaderimizle birileri oynuyor, birileri bizim yerimize kararveriyor, yargılıyor veya yargısız infazda bulunuyorlar, ben hep şüpheleniyorum şüphemde kolay kolay yanılmam ama birileri fena kumpas kuruyor fena tiyoluk yapıyor, (biz kötü olmasaydık siz iyi olamazsınız)
Ayın var aynı mal, yok kardeşim Avrupa insan haklarından vaz geçelim sen bulunduğunu ülkenin önce kurallarına uy, sonra kabadayılığını yaparsın, Ben hep derim, başkalarının şerefi senin şerefin deyildir ancak ve ancak sen sadece o ana vesile olmuşsundur,
Asla ama asla insanların ne aldıkları beni zerre kadar ilgilendirmez fakat ne yaptıkları bazen olsun beni ilgilendirir çünkü insanların ahlakını yapar oldukları belirler, ister hırsızlık yap ister dolandırıcılık.
Bir şeylerden şüpheleniyorum, biz kötü olmasaydık siz iyi olamazdınız, şimdi soruyorum ben bir engelliyin, zan altında deyilim, Maşerde Allah ımdan zam isteyecek biri hiç deyilim, fakat silahsız asker olmuyacağını, çoğu insandan daha iyi bilirim,
Yıllardır kürt sorunları var yıllardır bölücülük sıra gelmiş, birde bu tehditler yetmez gibi fetoş (parelel devlet) cilik insanlara büyük bir engel olmuştur, halkına saygısı olan bir devlet hiç dini kullanarak oy istermiş, kendisini bilen bir hükümet hiç parayla oy toplarmı,
Evet isterdim ki şimdi bu gidişatı Mustafa Kemal Atatürkümü seyreden, anlamasın, es geçsin, umudunu yitirmedim, şüphelerim var tedirginim biliyorum hak için kural tanımazları, insanları alçak yerine koyan paravan zihniyetli komünistleri,
Asla bir engelli haksız, hukuksuz, yargısız olamaz
 
bana kalırsa bu süreçte bahsettiğiniz engelli çalıştırmama eğitim gibi konularda en başta toplumun algısı değişmesi gerekiyor ki bu devletin ve bizlerin görevi malesef bizlerde yeterince iletişim kuramadığımız veya kendi benlik hevesine düştüğümüz için birbirimize sahip çıkmak yerine birbirimizi yıpratan biz oluyoruz engelliler arasında bile kendi içerisinde senin engelin iyi bunun ki daha kötü gibi saçma bir söylem varken tutup toplumun herşeyimiz aynıymış gibi düşünmesini istemek abeste iştigal etmekte .Yani öncelikle birbirimize de sahip çıkmalıyız senin engelin o benim ki bu diyerek bir yere varamayız varamadık da yalnızca kendi egomuzu tatmin eder sonra da başkalarının bizi kendiyle eşit görmesini hayal ederiz .Engellilerin kendi arasındaki iletişimi kadar da toplumla iletişimleri de önemli çünkü bir engel grubunun işine yarayan bir düzenleme diğerine yaramıyorsa bile o gruptaki insanların umrunda değil durum bu olunca kendi aramızda bile birlik veya kendi hassasiyetimizi oluşturamayınca tutup bunu toplumdan beklemek bir o kadar saçma oluyor . Toplum algısının değişmesinin önemi de engelli ailelerin engelli yakınlarının daha çok sahip çıkarak eğitime ve iş bulması konusunda destek olması başlangıç olabilir . zaten her gün zorlukla çıktığımız bu yollarda onlarca insanın garip bakış ve tavırlarına maruz kalmamak hem engellilerin daha rahat hayata karışabilmelerine ve daha sonrada kendilerini çok daha iyi ifade edebilmelerine yarayacaktır. Bu bilinç geliştikçe engelli= işe yaramaz kanısı ortadan kalkacak para verip engelli çalıştırmayan adamlar doğru ve gerekli yerlerde engelli istihdam ederek engellilerin de iş hayatındaki başarılarını ortaya koyacaktır . Bu önyargı daha fazla kalktıkça ve engelliler arasındaki ve kendi içerisindeki eğitim seviyesi arttıkça da verilen hakların minnet veya şükran duyulması gereken bu yüzden herhangi bir ölçüte vb şeylere dayandırılmadan yapılmasına ses çıkaracaktır. Belli başlı yerlere gelen engelliler bu isteklerini yineledikçe hükümet vs bu tutumunu değerlendirip ya ölçütlendirmelerde değişikliğe gider yada engellilerle masaya oturur ve sorunların çözülmesine daha kararlı adımlar atar . yani iş biraz bizde bitiyor siyasi söylem dışında hak arama işinde birlik ve düzen oluşturmak gerekiyor böylece bir güç elde edilebilir zor da olsa ilerleyebilir. Ama durumun kötü olduğunun farkındayım malesef toplum o kadar saplanmış ki bu önyargıya sağlam bir eşle evlenen engellinin eşine bile para için evlenmiştir diyecek kadar batmış ve cahilce insandışı hale gelmiştir . Elbet ilerleyeceğiz ama bu birbirimize ne kadar sahip çıktığımızla ilgili yoksa bireylerin kendi menfaatlerini korumasıyla bu iş ilerlemesi çok daha zor hale gelecektir.
 
Evet sorun engelli olup olmamak deyil, sinekten ya cıkarırcasına dürtülmek sınanmak, engellilerin yapıp yapamıyacağı işler belli bu tıpbende yürürlükte, hukukende yürürlükte, sorun her insan suc işliye bilir, bu gün bakanların işledikleri suclar gibi, polislerimiz, öğretim görevlilerimiz kısacası okumuş uzman kişiler.
Engellilerin kaderi belli polis hastalığı, ruh hastalığı, şeref sahibi olmak, durum böyle 0lunca mafyacılı, adam sendecilik, vurdum duymazlık günden güne artıyor, heleki birde toplum cahilse işler arap sacına dönüyor, meydan fetoşculara kalıyor
 
Engelliler üniversite mezunu bile olsaLar, bilgi birikimleri bile olsa temizlik, çay-kahve işleri veya vasıfsız insanların yapabileceği işler veriliyor. "Eğitimli insan sağlamdır, engellilerin eğitimi ve uzmanlığı yoktur." gibi bir düşünce yapıştırılıyor.

Siz hiç tekerlekli sandalye ile görevini yapan hakim, bastonla yürüyen kaymakam gördünüz mü? bir engelli hukuk fakültesini bitirse bile bunları göremezsiniz. Dolayısıyla aynı düşünce özel sektörde de var.

TV'lerde dahil her hangi bir yerde sunuculuk ve spikerlik yapan engelli gördünüz mü?

Engelliler adliye kaleminde çalışırlar, idari işlerde çalışırlar ama DevLeTTe hakim veya kaymakam; ÖzeLde ise akrabası veya taıdığı yoksa üst düzey yönetici olamazLar..
 
serdarski çok doğru söylemişsin ben 2 üniversite mezunuyum açık bile degil ama hiç birşey olamıyorsun özelde ve devlette adamlar çalıştırmak zorunda diye en az maaşı ve en pis işi vermeye çalışıyorlar..beden işçisi temizlik ve çay..okuyamayan engelli için nasıl bir vijdan engelli bulaşık yıkayabilirmi

yargı yoluna başvuran çok ama maalesef artık hakimler bile adaletsiz davranıyor davalık olan arkadaşlar vardı ayrımcılık mobbing eşit işe eşit maaş dava açtılar açtıktan sonra şirket işten çıkardı bu arkadaşları davayı hakim reddetti bakalım yargıtay ne yapacak...avrupa insan haklarına giden böyle bir dava varmıdır siz biliyormusunuz
 
Ruhumuz Allah yolunda bedenimiz şeytanın isteklerine tutsak olmuş, çarpılmış, peki neyapabiliriz nasıl bu icinde bulunduğumuz durumdan kurtulabiliriz, yoksa yaşamak harammı Annemiz bizi yarımmı doğurdu daha nekadar şeytan babamıza dönüşeceğiz, bu ibnelik adam süresinemi mal oldu.
Evet her engelliyi Allah secmiştir, Kuran- ı kerimi korumak için, başkada aklıma hicbirşeygelmiyor, aşağa tükürsem sakal yukarı tükürsen bıyık, madem ôyle herşeyden zevk alacağız, saygısızlık ve sevgisizlik ilgisizlik yanlızlık asla ama asla bir engellinin kaderi olamaz,
Her engellinin seviyesi birikiminden kaynaklanır, nekadar yanlış birşey olduğunu bilmeden, tıpkı stoktaki mallı kullanmak, ne kadarda yanlış bir şey olduğunu bilmeden, engelli engellenmiştir şeytan babası tarafından Dünyadan haberi olmuyan cocuk bakıma muhtac bir halde.
Inşallah sağlıklı cocuklar temiz bir cevre yaparız kahkahalar içinde gülerek oynuyarak eğleniriz, biriktirmeden, stok yapmadan hem yazarız hem okuruz nasılsa an namaz kıl.
 
  • Okumak, çocukların kültürel gelişimlerini tamamlamaları ve bilgi çağını yakalamaları için hava gibi, su gibi, yemek gibi günlük hayatlarının bir parçası olmalıdır.
  • Maalesef Türkiye’de ihtiyaç malzemeleri sıralamasında kitaplar 235. Sırada yer almaktadır.
  • Türk çocukları kitap okuma konusunda çoğu Afrika Ülkelerinin gerisinde kalmış durumdadır. Japonya’da toplumun % 14 ü, Amerika’da % 12 si, İngiltere’de ve Fransa’da %21i düzenli kitap okurken Türkiye ‘de yalnız 10.000 kişide 1 kişi düzenli kitap okuyor.
  • Nüfusu 7 milyon olan Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100 bin tirajla basılırken,73 milyon nüfuslu Türkiye’de bu rakam 2-3 bin civarında kalıyor.
  • Türkiye’de 1 kişinin kitap okumaya ayırdığı zamanın; bir Norveçli 300, Amerikalı 210, İngiliz ve Japon 87 katını ayırıyor dünya. Ortalaması da Türklerin ayırdığı zamandan 3 kat fazla.
  • Dünya’da ki en iyi 500 üniversite sıralamasında Türkiye ‘de ki üniversiteler yine en son sıralarda yer almaktadır.
  • Kitap için Norveçli 137, Alman 122, Belçika ve Avusturyalı 100 dolar, Güney Koreli 39 dolar ayırıyor. Dünya ortalaması 1,3 dolar iken, Türkiye’de bir kişi kitabı yılda ancak 0,45 dolar harcıyor.
  • ABD ‘ de yılda 72 bin adet konusu farklı kitap basılırken (72 bin farklı model gibi), Rusya’da 58 bin . Japonya’da 27 bin, Türkiye’de ise 7 bin kitap basılıyor.
  • İngiltere’de ortalama bir gazete olan günlük The Sun gazetesi Türkiye’deki gazetelerin toplam tirajı kadar satıyor.
  • Dünyada çocuklara özel günlerde kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye 180 ülke içerisinde 140. Sırada yer almaktadır.
  • Türkiye’deki kahvehane ve kütüphane sayılarının kıyaslaması şöyledir; Kütüphane sayısı: 1.412-Kahvehane sayısı: 570.000-Buna göre 49.000 kişiye bir kütüphane düşerken, 122 kişiye bir kahvehane düşmektedir.
  • Japonya’nın %14 ü sürekli kitap okumaktadır. Abd nin %12 si , Almanya’nın %11 i, İngiltere’nin %11 i , Türkiye’nin %0.01 i kitap okumaktadır.
  • Türk halkı kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat ayırıyor. Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkesinin gerisinde kalmış durumda.
  • Dünya kitap okuma ortalaması Türkiye nin kitap okuma ortalamasından 3 kat fazla
  • Türkiye’de 100 kişiden sadece 4 kişi kitap okuyor.
  • Japonya’da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye’de sadece 23 milyon kitap basılıyor.
  • Türkiye, Birleşmiş milletler insani gelişim raporunda Malezya, Libya ve Nijerya gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında 86. Sıradadır.
  • Japonya’da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa’da 7, Türkiye’de ise yılda 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor.
  • Dünyada yetişkinlerin okuma oranının araştırılması yeni bir bilim dalı olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı.
  • Dünyada çocukların okuma oranının araştırılması yeni bir bilim dalı olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı.
Bu çalışmalar gelişmiş toplumlarda bir anlam ifade eder, bizim gibi toplumlarda ise karşılığı yoktur. baştacısınız umutsunuz yine de herşeye rağmen siz ve Hakan Bey.
 
Merhabalar yorumları okuyorum eski tarihlerdeki yazılarımı okuyorum dönüşüm muhteşem olacak, nedendir bilmem ama içindem eşşek gibi ayırmak geliyor artık engelli kavramını bırakalım eşşolueşşek diyelim, bunun babası da zaten dankişö idi, hanzoydu,
Nedir bu kadın vergisi ( K.D.V) öteden beri (Ö.T.V) var olan baba malı çocuğuna miras bırakamıyan baba, muhtaç olmuş kadın vergisine ( K.D.V) ye Turgut Özal baba ( ruhun şad toprağın bol olsun) bir kızına sahip çıkamadın ( zeynebe) kaderine.
Her engellinin bir anısı vardır Her engellinin kaderiyle yüz yüze geldiği, kaderini yaşadığı bir hayatı vardır, dönemlik niye, rezillik niye, zararın neresinden dönülürse kár kárdır
Hak ve eşitlik yurttaşlık ekseninde engellilik, malisef hak alınır verilmez olmuş, insanlık hak ve kuralları hunharca ihlaledilmiş, insanların gözü dönmüş adeta Ali babanın çiftliği haline dönmüş, nerde o eski hayat bir kısır döngü içine girmiş engelliler, gelen köylümmüş giden köylümmüş, Ya şehrim benim Aziz İstanbullum.
Biliyorum Anayasa mızın üç farkla ayakta olduğunu, Yargı, Yürütme, Yaşama, peki engelli ne ayak ne yapacak, sadece sırtımızda Parazitlik yapmasını M.E.B lığı geçmişe mazı, rezil olan engelliler deyil yaşamasını bilmeyen Uzmanlar Baronlar.
Devlet engelli sine asla fark atmamıştır ( yaratmamıştır) sadece döner sermayeyi kullanmıştır, bir çok garibanım zavallım engelli ve emekli bu kısır döngünün içinde, bir çok arkadaşların yorumlarından da annıyorum, nasılsa annamaz kıl.
Devlet engelliye indirim vardır diye engellinin hesabını Allah,a havale etmiştir ve halk arasında engelli malun olarak tanınmış ve tanıtılmıştır adeta hırsızlara, dolandırıcılar peşkeş çekilmiş. her insan engelli dır engelli adayı değildir
Arıza nedir? Alirza nın aşkı nedir? Hasat zamanı nedir? Hasanın aşkkı nedir?
nasılsa annamaz kıl, fatura yine engelliye kesilir, yine birikim engelliye yaptırılır hanı devlet desteğimiiz varya misli misli geriden, akıllı biri kimmiş,
Hak ve eşit yurttaşlık ekseninde engelli kocamandır ( kodaman) dır Allah sızdır, Canlıdır ( zanlı) dır, değildir ( rezistans) dır nasılsa annamaz kıl, Bismillahirrahmanirrahim enuzubillahimine şeytaniracim essalamınaleyküm ya rahmetullahı zişan
 
Üst Alt