Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Halkbankası'nın baronları rahatsız eden trafiği!

ertugrul01

Aktif Üye
Üyelik
6 Kas 2010
Konular
387
Mesajlar
1,443
Reaksiyonlar
0
[h=3]Halkbankası'nın baronları rahatsız eden trafiği![/h]
halkbankasinin_baronlari_rahatsiz_eden_trafigi13890126960_h1113371.jpg

Giriş: 06 Ocak 2014 14:4959,453 OkunmaGüncelleme: 06 Ocak 2014 15:166 Yorum

Halkbankası'nın hedef alınmasının ve Halkbankası üzerinden ticaret yapan BOTAŞ ve TÜPRAŞ'ın derin sessizliği sürüyor. 17 Aralık operasyonu en çok finansal dünya devlerini sevindirdi. Nedeni ise Halkbankası üzerinden dönen para miktarı. Ambargoyu aşan altın formüllerin önü kesildi.
Ülke Haber'den Hakan Göksel'in haberine göre; 17 Aralık tarihinde "rüşvet ve yolsuzluk" ismi verilerek başlatılan operasyon Türkiye ekonomisine büyük darbe vurdu. Operasyonun maliyeti 100 milyar TL'yi aştı. Operasyonun hedeflerinden biri olan Halkbankası 1,6 milyar (eski para ile 1,6 katrilyon) zarar etti.
Ayakkabı kutuları ve genel müdür üzerinden yürütülen kara propagandanın Halkbankası'nı hedef alması ise düşündürücüydü. Halkbankası'nın başarısı rakiplerini fazlasıyla rahatsız etmişti. Çünkü kamu bankaları içerisinde 2003 öncesi zarar ederken sonraki 11 yılda en karlı bankalardan biri haline geldi. Türkiye'nin en avantajlı ticari ve bireysel kredilerini vermeye başladı. Halkbankası'nın dikkat çeken bir başka özelliği de son 5 yılın en istikrarlı büyüyen bankası olmasıydı.
Banka ayrıca Türkiye adına kritik bir öneme sahip para trafiğini de yürütüyordu. İran ile ticaret yapabilen tek bankaydı. Türkiye'de 2 dev şirkete aracılık ediyordu. O şirketlerden biri Kamu İktisadi Teşebbüsü olan BOTAŞ diğeri ise Koç Grubu'na ait Türkiye'nin sanayi devi TÜPRAŞ idi.
KİT olan BOTAŞ'ın bu konuda konuşması zaten beklenmiyordu. Fakat Koç Grubuna ait TÜPRAŞ da olanlara sessiz kalmıştı. BOTAŞ gaz, TÜPRAŞ petrol ithalatını Halkbankası üzerinden gerçekleştiriyordu. BOTAŞ'ın yaptığı ithalatın bedeli bankada Euro'ya çevrilip tutulurken, TÜPRAŞ'ın TL olarak kalıyordu. BOTAŞ'a göre avantajlı konumda bulunan TÜPRAŞ susuyordu.
Koç Grubu'na bağlı TÜPRAŞ'ın derin sessizliği devam ediyor. Koç Grubu'nun Gezi Olaylarına destek vermesi, Maliye'nin Tüpraş'taki vergi denetimleri, iptal edilen köprü ve otoyol ihaleleri, OPET, AYGAZ şirketlerine ceza ve lisans iptallerinin yanı sıra Koç'un banka sahibi olmasının; Halkbankası'na yönelik linç kampanyasında sessiz kalma nedeni olduğu iddialar arasında...
Kökeni 1979'lu yıllara dayanan ve gittikçe artan İran'a yönelik ambargo kervanına ABD'den sonra Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler'in İran'a uyguladığı ambargo İran ile ticareti imkânsız kılıyor. İlaç, gıda, sağlık araç ve gereçleri, zirai ürünler vb. alanlarda istisnalar bulunuyor. ABD elinden gelse bu istisnaları bile yasaklayacak. İran ile sınırı olan ülkelerin bazı istisnaları daha var.
Özellikle gaz ve petrol ithalatı yapanlardan bu durumdan yararlanıyor... Türkiye'de bu istisnalardan yararlanan ülkeler arasında. İran ile ticaretin kuralları o kadar sıkı ki Türkiye'de bunu başarabilen tek banka Halkbankası oldu.
HALKBANKASI İRAN İLE TİCARETİ NASIL BAŞARIYORDU?
İran ile ilgili ticari işlemlerde BM, ABD ve AB tarafından uygulamaya konulan ambargo mevzuatını güncel ve büyük bir hassasiyetle takip eden tek bir banka var o da Halkbankası... Ambargoyu uygulayan ülkeler ve kurumlar tarafından yakın takipte ve sürekli denetim ve gözetime tabi tutuluyor.
Peki bunu nasıl başarıyor?
İran'ın Türkiye ve dünyadan yapacağı ithalatlarla ilgili yaptırımlarda üç önemli ayağı bulunuyor.
Bunlardan birincisi ithalatçı İran firmasının yasaklı olmaması... Yani İran'da ithalatı yapacak firmanın ambargoyu koyan ve uygulayan ülkeler nezdinde yasaklı firmalar listesinde olmamaları gerekiyor.
İthalat için yasaklı listede olmamak yetmiyor. Bir de ithalata aracılık eden İran bankasının da yasaklı olmaması gerekiyor. Yine aynı şekilde bankanın da ithalatı koyan ve uygulayan ülke ve kurumların yasaklı listesinde olmaması gerekiyor.
Üçüncü olarak da ithalata konu olan malların yasaklı olmaması şartı var. İthalata konu olan malların ambargo koyan ve uygulayan ülkelerin yasaklı listesinde bulunmaması gerekiyor.
Üç temel kritere uygun ithalat işlemlerinin ödemeleri iki grupta yapılıyordu. Bunlardan biri "İran'ın Türkiye'den ithal ettiği yasaklı olmayan mal ve hizmet bedeli ödemeleri" diğeri de "İran'ın üçüncü ülkelerden istisna kapsamında ithal ettiği ilaç, gıda, medikal ekipman ve zirai ürün kapsamındaki mal bedeli ödemeleri" şeklindeydi.
Halkbankası o kadar tedbirli davranıyordu ki, İran ile yapılan gerek ihracatta gerekse ithalatta incelenmesi gereken tüm evrakları, ayrıca diğer ülkelerle işlemlerde gerekmeyen, istenmeyen evrak ve belgeleri hazırlıyordu. Banka uluslararası finansal ilişkiler, banka itibarı, hissedarlar gibi hassasiyetlere de son derece titizlik gösteriyor ve işlemlerin kurallara uygun gerçekleştirilmesini sağlıyordu.
HALKBANKASI YAPMASI GEREKENDEN FAZLASINI YAPIYORDU
Halkbankası'nın hassasiyeti örnek derecedeydi. Hiçbir yükümlülüğü olmadığı süreçleri bile takip ediyordu. Normalde dış ticarete aracılık eden bankaların sorumluluğu incelediği evraklar ve o evraklarda belirtilen şartlarla sınırlı bulunuyor...
Belgede sahtecilik, vergi ususlsüzlüğü, gerçekdışı beyanname gibi eksiklik ve kusurlar dış ticarete aracılık yapan banka veya bankaların sorumluluğunda bulunmuyor. Banka belgeleri incelediği kişi ya da firmalardan şüphe duyar ve usulsüzlük olduğu kanısına varırsa ya konuyu kolluk kuvvetlerine ya da denetimi yapan firmaya bildirmekle yükümlü tutuluyor. Oysa Halkbankası bu süreçte bile titiz bir dedektif gibi işlemleri yürütüyordu.
Halkbankası'nın yaptığı her türlü dış ticaret işleminde buna azami hassasiyet gösterdi, ambargo uygulayan ülkelerin kriteri kadar sağlam kriterlerle hareket etti. Ne bilgi ne de belge olarak en ufak bir boşluğa meydan vermedi. Bunları yapmak yetmiyordu. Aynı denetim İran'daki banka nezdinde de gerçekleştiriliyordu. İthalat yapan ülkenin ilgili bankası kadar ihracat yapan ülke bankası da aynı cendereden geçiyordu.
İRAN İLE TİCARETTE ALTIN FORMÜL KİMLERİ RAHATSIZ ETTİ?
Türkiye İran'a uygulanan ambargoyu altın formülle aştı. Formül Türkiye'nin ihracatına da doping etkisi yaptı. İran'ın da işine yarıyordu. Sistem şöyle işliyordu.
Halkbankası üzerinden yapılan ithalat işleminde İran şirketlerine ödenen ve Halkbankası'nda tutulan para Türkiye'de altın külçelere çevriliyordu. Satın alınan altınların ihracatını satan yerli firmalar üstleniyordu. Altın satıcıları ihracı gerçekleştirmek için gereken belgeleri hazırlıyor ve bir kurye grubu kuruyorlardı. Kuryeler her seferinde yaklaşık 11 milyon dolarlık altını yurt dışına çıkarabiliyorlardı.
Resmi evraklarla birlikte kuryeler havalimanının yolu tutuluyor ve onlara şirket yetkilisi eşlik ediyordu. Ayrıca şirket tarafından kimliği gizli bir kişi de olanı biteni uzaktan izleyip süreci takip ediyordu. Dubai gibi başka ülke havalimanına inen kuryeleri İranlılar adına aracılık yapan bir kişi karşılıyordu. Kuryeler altınları iligli kişiye teslim edip karşılığında belge alıyordu. Yabancı ülke havalimanında gerçekleşen bu ticareti yine gizli bir kişi takip ediyor ve takasın bittiği haberini veriyordu.
Halkbankası 01.07.2013 tarihi itibariyle ABD tarafından uygulanan yeni yaptırım neticesinde İran ile yapılan altın ihracatına aracılık etmeyi bıraktı..
İRAN'A YAPILAN İHRACATIN ÖDEMESİ NASIL GERÇEKLEŞTİRİLİYORDU?
İran'daki şirket gerçekleştireceği ihracat için Halkbankası ile ticaretinde yaptırım uygulanmayan İran bankası müracaat ediyor. İran bankası da alınan mal karşılığı firma bilgisi ve ticaretin ayrıntılarını bildirerek Halkbankası'ndaki hesabından ihracat bedelinin ödemesi talep ediyor.
Gelen talep Halkbankası tarafından değerlendirmeye alınıyor. Türkiye'den ihracat yapan şirketten gerekli bilgi ve evraklar talep ediliyor.
Halkbankasına gelen bilgi ve belgelerin ulusal ve uluslararası mevzuata uygunluğu denetleniyor. Bunun yanı sıra Halkbankası, bankacılık uygulamaları çerçevesinde bu işleme aracılık edip etmeyeceğine karar veriyor. Halkbankası, işleme aracılık etmeye karar verirse İran bankasından gönderilen ödeme emrine uygun olarak doğrudan ihracatçı firmanın hesabına ödeme yapıyor.
Halkbankası'nın dış ticaret ile ilgisi burada sona eriyor. Bu süreçten sonraki "malın teslimi, karşı ülkedeki alıcının durumu vb" konular denetim ve gözetim otoritelerinin alanına giriyor.
ALMAN VE FRANSIZLARA FIRSAT OLDU
İran ile ticaret yapan firmalar için altın buluş niteliğindeki bu formül uluslararası baronların gözünden kaçmadı. ABD, BM ve AB de bu formülden rahatsızdı. Altın da dahil olmak olmak üzere kıymetli madenlerin dış ticaretine aracılık edilmesi 01.07.2013 tarihinde yasaklandı. Türkiye de önemli bir fırsattan mahrum kaldı.
Fakat ambargo uygulayan firmalar boş durmuyordu. AB'nin en büyük iki ülkesi Almanya ve Fransa yasaklı ülkenin dev alt yapı projelerini aldı. Tahran ve Tebriz'deki 1 milyar eurodan fazla metro projelerini Alman firmaları üstlenirken, ambargo kanuni boşluklarla delindi. Hazar Gölü'ne kadar gidecek hızlı tren projeleri gibi büyük yatırımları da yine Alman ve Fransız firmalarının oldu.
HALKBANKASI'NIN HEDEF ALINMA NEDENİ RAKAMLARDA GİZLİ
İran ile yapılan ticaretin uluslararası finans baronlarını rahatsız etmesinin nedeni ise rakamlarda gizli... Türkiye'nin İran'dan yaptığı ithalatta kuşkusuz en büyük payı petrol ve petrol ürünleri alıyor. Birincisi sırada BOTAŞ'ın National İranian Gas Company'den aldığı doğalgaz ve TÜPRAŞ'ın Natiaonal İranion Oil Company'den satın aldığı petrol oluşturuyor.
Sadece 5 yıllık ticaret hacmine bakmak bile pastanın ne denli büyük olduğunu ortaya koyuyor... 2008- 2013 yılları arasında Türkiye İran'dan 47 milyar dolarlık (bugünkü karşılığı yaklaşık 100 milyar TL) ithalat yaptı. Bu rakam Merkez Bankası'ndaki paranın 3'te birine karşılık geliyor...
47 MİLYAR DOLARLIK İTHALAT HALKBANKASI ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLÜYORDU
47 Milyar dolarlık ithalat içerisinde yaklaşık yüzde 90'lık bölümü petrol ve doğalgaz ihracatı oluşturuyor. Bu rakam 42 milyar dolara tekabül ediyor. Yaklaşık yüzde 60'lık kısmı olan 25 milyar doları petrol, kjalan yüzde 40'lık 17 milyar dolar olan kısım ise doğalgazdan oluşuyor.
25 milyar dolarlık petrol ithalatını TÜPRAŞ, 17 milyar dolarlık ithalatı BOTAŞ yapıyor.
Koç Grubu'na bağlı TÜPRAŞ ambargolar neticesinde bu para trafiğini 2009 yılından bugüne Halkbankası üzerinden gerçekleştiriyordu. BOTAŞ'ta da durum farklı değildi.
Türkiye'nin en büyük ithalat kalemlerinden olan petrol ve gaz konusunda aracılık yapan Halkbankası 2008-2013 arasında 47 milyar dolarlık bir trafiğe aracılık etti. Bu rakam yalnız ithalatta dönen paraydı. Türkiye'de Merkez Bankası rezervinin 135 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde bu ticaret Türkiye için hayati öneme sahip.
Halkbankası'nı hedef alanlar yasal prosedürde hiçbir açık işlem bulamayınca bankayı kamuoyu nezdinde ayakkabı kutuları ile itibarsızlaştırarak devreden çıkarmayı denediler... Kamuoyunun gündemine getirilen rüşvet ve yolsuzluk iddiaları ile bankanın tüzel kişiliğinin neden ayrı tutulması gerektiğini bu rakamlar ortaya koyuyor...



Kaynak: Ülkehaber
 
17 Aralık'ta kıyamet bu yüzden koptu! [h=2]Meclis'in en genç ikinci üyesi olan İstanbul Milletvekili Mehmet Muş, 17 Aralık operasyonunun perde arkasındaki ekonomimizi hedef alan sebeplerini Haber7'ye anlattı.[/h]
17_aralikta_kiyamet_bu_yuzden_koptu13891661960_h1114032.jpg






Ferhat Esnek'in haberi

Aynı zamanda AK Parti Halkla İlişkiler Başkan Yardımcılığı görevini de yürüten Muş, 17 Aralık operasyonunun Türkiye'nin 2023 hedefini sabote etme girişimi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin tarihinde ilk defa Mayıs ayında, kredi derecelendirme kuruluşları tarafından notu yatırım yapılabilir ülkeler arasına alındığını söyleyen Muş, bu operasyonu yapanların faiz lobisine hizmet ettiklerinin altını çizdi.

Muş'a göre, asıl kıyamet, Türkiye'nin kasasında kalan 150 milyar TL için koptu.

BU KRİZ EKONOMOMİZİ ETKİLEMEZ

AK Parti hükümetinin en iyi icraatlarından birinin mali yöndeki mali düzenlemeler olduğunu söyleyen Muş, ‘Burada Türkiye'nin uyguladığı mali disiplin çok güçlü, Kurlarda küçük dalgalanmalar oluyor. Özellikle son dönemlerde dolar borçları TL'ye çevirerek ciddi bir risk atlatılmış oldu. Diğer boyut da bankalarla ilgili düzenlemeler oldu. Tüketiciye döviz kredisi verilmiyor. Bu yönüyle dövizdeki dalgalanmalar vatandaşı çok etkilemiyor. Avrupa'da bu vardı o yüzden birçok ülke ekonomisi sarsıldı iflas etti. Bir de Türkiye, Avrupa'da hane başı borçluluk bakımından en düşük ülkeler arasında yer alıyor' dedi.

NEDİR BU FAİZ LOBİSİ?

Başbakan Erdoğan'ın ısrarla Türkiye üzerinde faiz lobisinin kirli oyunlarının olduğunu söylediğini ifade eden Muş, ‘Türkiye ekonomik alandan en güçlü hale geldiği tarih 2013'ün Mayıs ayı. Ne oldu bu tarihte IMF'e borcu sıfırladık. Yani artık alan el durumundan veren el durumuna geçtik. Şimdi borçlu olsaydık IMF'e manevra alanımız daralacaktı. 2009 krizinden KDV ve ÖTV oranlarını indirdik. Bu krizi çok çabuk atlattık. Eğer IMF ile bir Stand-By anlaşması yapmış olsaydık, bu kadar rahat hareket edemezdik. Yani vergilerde indirime gidemezdik. Çünkü o düzenlemeleri IMF'den bağımsız yapamazsınız. Bunun için Mayıs'ta IMF ile ilişkilerin bitirilmesi çok önemlidir.' dedi.

basliksiz_3jpg_h256.jpg


Muş, ekonomik alandaki bu gelişmenin hemen ardından faizlerin yüzde 4,61'i gördüğünü ve bunun da Türkiye tarihinde ilk defa bu seviyeye indiğinin söyledi.

Bunun neden önemli olduğunu da şöyle anlatı;

-2002 yılında bizim bütçe içindeki faiz maliyeti yani ödenen faiz miktarı yüzde 47'lerdeydi. Yani 100 liralık gelirin yarısına yakını faize gidiyordu.
-2014'te bu oran yüzde 10-11 arasına düştü. 20114 bütçesinde sadece yüzde 11'lik rakam ayrılmış. Yani 2002'de de 50 milyar faize ödeniyordu. Aradan geçen yıllarda Türkiye ekonomisi 4 kat büyüdü ve yine 50 milyar faize ödeniyor.

- Ve faizler yüzde 10'a düşmüş. Eğer eski oranda Türkiye faiz ödemiş olsaydı 200 milyar TL faiz ödeyecekti. Yani 150 milyar TL Türkiye'nin kasasında kalmış oldu.
KIYAMET 150 MİLYAR TL İÇİN KOPTU
Kalan bu paraların personel yatırımları, eğitim, savunma, yollar, hastaneler gibi kamuya hizmet aktarımına gittiğini söyleyen Mehmet Muş, ‘Birileri bu 150 milyar Türkiye'de kalınca ne yapacaklarını, bu parayı nasıl kendi taraflarına çekeceklerini bilemedi ve 17 Aralık'ta düğmeye bastılar.. İşte birilerinin rahatsızlığı buradan ortaya çıkıyor. Biz inanın yüzde 4,61'lik oranı kırsaydık Türkiye çok farklı yere gidecekti. 2002'de Türkiye ortalama 9 ayda bir borç planı yapıyordu. Şimdi oran 6 yılın üzerine çıktı. 75 aya çıktı. Artık koalisyon hükümetleri değil güçlü bir iktidar var ve 11 yıldır bu ülkenin başında' dedi.
Muş, ‘17 Aralık operasyonu a Türkiye'yi tekrar eski haline getirmek isteyenlerin operasyonudur. İstikrarı bozmaya çalışmışlardır. 2023 hedeflerini gasp etmek isteyenlerin projesidir. Toplumun en hassas olduğu yolsuzluk kılıfına girilerek hem hükümeti hem de partiyi töhmet altına almak hadisesidir' derken Başbakan Erdoğan'ın en fazla üzerine gittiği sorunun yolsuzluklar olduğunu söyledi.
2023'ÜN TÜRKİYE'SİNİ ÖNÜNÜ KESMEK İSTİYORLAR

‘Türkiye'nin 10 yıllık istikrarını bozmaya yönelik bu hareketleri milletimiz gördü' diyen Muş, ‘Bu yapılan bir yargı darbesidir. Türkiye'nin kazanımlarını silip her şeyi tersine çevirmek isteniyor. Ancak millet bunları görüyor. Bir siyaset mühendisliği yapıldığını farkında. Biz bu büyüme hızımızla tahminlere göre 2023'te ABD ve Almanya'dan sonra dünyanın en güçlü ekonomik güçleri arasına girecek. Parti olarak, bu tarz yıpratma ve yıkma girişimleri eski Türkiye'nin son çırpınışları olarak değerlendiriyoruz' dedi.

Muş ayrıca ne zaman Türkiye atağa kalksa bu tür girişimler belirli kesimler tarafından sahneye konulduğunu söylerken şunları ifade etti;

Geçmişte 367 krizi yaşadık, partimize kapatma davası açıldı, Gezi Parkı olayları oldu ve son olarak da yerel seçimler öncesinde paralel devlet yapılanması ile zamanlaması manidar operasyonlar oluyor. Bundan öncekileri nasıl savuşturduysak bunu da atlatacağız. Yani özetle senaryo aynı figüranlar farklı.

HALK BANKASI HEDEF YAPILDI
AK Parti'nin göreve geldiği 10 yıl öncesine kadar tüm kamu bankaları zarada olduğunu ve kredilerin geri dönmedğini ve her yıl bütçeye ciddi masraflar getirdiğini söyleyen genç milletvekili ‘Şimdi bu bankalar 31,5 milyar TL hazineye vergi öder duruma geldiler. Bunların başında ise Halk Bankası geliyor. Biz iktidara gelmeden önce 2002'de, Halk Bankası'nın verdiği kredilerin yarısı takipteydi. Şimdi ise bu oran genel olarak yüzde 2,8'lerde. Halk Bankası'nınki ise yüzde 2,6'larda. Aslında bu oranlar bile oynanmak istenen oyunların niyetini en iyi biçimde ortaya koyuyor' dedi.

Muş son olarak, 17 Aralık operasyonunun kimlere hizmet için yapıldığını da şöyle anlattı:

İran ve Azerbaycan'la Türkiye'deki enerji anlaşmaları son olarak Hindistan'la yapılan anlaşmaların maliyet boyutu Halk Bankası üzerinden sağlanacaktı. Kuzey Irak'tan akacak petrolün para transferinin de Halk Bankası üzerinden yapılması planlanıyordu. Buna Amerikan FED de talipti ve FED bu işi aldı. Yani 17 Aralık operasyonunu yapanların kime hizmet ettiği de açıkça belli oluyor.

ferhat.esnek@haber7.com
 
Madem bu kadar iyi biliyosun ertuğrul kardeş birde şu halkbankasından yandaşlara verilen ve geri dönmeyen milyarlarca dolarları anlat artı halkbankasının yüzde kaçı yabancıların bir araştır onuda bir paylaş öğrenelim bilader....

Mesela başbakanın oğlunun gemiciklerinden anlat biraz hiç bir varlık yokken sıfırdan neler nasıl yaparlar, 171 nolu sigarayı bırakma hattının sigarayı bırakma hattımı yoksa ilacı tek Türkiyeye getiren başbakanın oğlu olması hasebiylemi kurulduğu anlat bizde tam net öğrenelim bu işleri, Düne kadar ergenokonun savcısıyım diyerek savcı zekariya öze kahraman diyorlardı. Bugün bu adam neden üstlerince gidince kaka oldu, hsyk dan şikayet ediyorlar referandumda sen gibiler evet dedi hükümet kendileri evet dedirtiler bugün kendi getirdikleri sisteme karşılar çok komiksiniz...
 
sabit fikirli olmayın farklı medyalarıda takip ederseniz neyin ne olduğunu görürsünüz. sizde birde niyet okuyuculukta var bu yazıları dikkatli okumamış olmasısınızki benim yazım olmadığını görememişsiniz. cehalet kötü bir şey..
 
17 Aralık'taki siyaseti itibarsızlaştırma operasyonunda en büyük hedeflerden birisi olan Halkbank üzerinden uluslararası lobilerin tatlı kâr ettikleri ortaya çıktı.

AK Parti'ye gelen ve hükümetin mercek altına aldığı raporlardaki iddiaya göre; 3 bankanın operasyonu önceden haber almışcasına yaptıkları borsa oyunlarıyla hem Halkbank'a zarar verdikleri hem de tatlı kârları cebe indirdikleri anlaşıldı.

Takvim'in haberine göre; Özellikle Citibank, Deutsche Bank ve HSBC'nin 17 Aralık öncesinde ve sonrasında Halkbank hisselerinde yaptığı yoğun işlemler dikkat çekti. Takas işlemleri üzerinden yapılan araştırmaya göre; 17 Aralık öncesi Citibank ve Deutsche Bank, Halkbank hisselerinde yoğun bir satın almaya girişti. Aynı süreçte yatırım fonları, emeklilik yatırım fonları ve Garanti Bankası ise satış yönünde işlem gerçekleştirdi. Operasyon sonrasında ise bir önceki haftalarda olağan düzeylerde alım yapan Deutsche Bank ve Citibank yüklü miktarlarda satış gerçekleştirdi.
HEDEF: İTİBARI DÜŞÜRME

Operasyonun başladığı 16-23 Aralık arasında bu bankaların, hisse fiyatları üzerinde doğrudan etkisi olacak şekilde yaptığı blok satışların günlük bazda 12 milyon lota yaklaşması, 'Halk Bankası'nın uluslararası arenadaki itibarını düşürme' amacını güttükleri izlenimine yol açtı.

Satışlar Halkbank hisse fiyatı üzerinde önemli seviyelerde değer kaybına neden oldu. 23-27 Aralık arasında Deutsche Bank yüksek alım yaparak sattığı hisseleri düşük fiyattan yerine koydu. Bu süreçte Deutshe Bank'ın 18 Aralık sonrası işlemlerinin açığa satış olarak tanımlandığı iddia edildi.
RAHATSIZ ETTİ

Halk Bankası, 2002 yılında zararda olan bir devlet bankasıyken, 2012 yılı net kârı 2.6 milyar TL'ye ulaştı. 10 yıl içinde istikrarlı bir şekilde büyüyen banka, Avrupa'nın en önemli bankalarından biri haline gelirken, toplam aktifleri yüzde 459.3 oranında büyüdü, net karı da yüzde 435.1 oranında arttı. Aynı dönem içerisinde, öz kaynaklar yüzde 379.9 oranında büyürken, kredilerdeki artış da yüzde 500.5'i buldu.
HALKBANK'IN İŞİ SÜRÜYOR

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, İran devletinin Halk Bankası'nda hesapları bulunduğunu ve Türkiye'nin İran'dan aldığı petrol ve gazın bedelini bu hesaplara yatırdığını belirterek, "Ondan sonra para trafiğinin yönetimi tamamen İran'ın elinde, çünkü onların parası. Halk Bankamız bu fonksiyonunu yerine getirmeye devam edecek" dedi. Babacan, "Irak'la yapılan yeni petrol anlaşmasında, Kuzey Irak'tan alınan petrol bedellerinin hangi bankaya yatırılması konusunda görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler sonucunda bizim ısrarımız bunun tamamen Halk Bankası üzerinden olması" şeklinde konuştu. Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrarının erozyona uğramasına asla izin vermeyeceklerini belirten Babacan, "Elimizde her türlü enstrüman ve imkan var. Bütün bakanlarımız ve kurumlarımız işinin başında" dedi. Babacan, şu açıklamaları yaptı:
İYİ HABERLERİ YAZMAZLAR

17 Aralık'tan bu yana çok enteresan gelişmeler oluyor. Hisse senedi piyasasında, tüm o 'gürültülü ortamda' 26 Aralık'a kadar toplam 300 milyon dolarlık net hisse senedi satıldı. Buna karşın 27 Aralık'tan bu yana tekrar 270 milyon dolarlık alış yapıldı. Sürece baktığımız zaman hisse senedi piyasasına giren çıkan aşağı yukarı başa baş. Döviz piyasasına net 184 milyon dolar yabancıların girişi var. Net anlamda Türkiye'den bir çıkış, kaçış yok. Negatif, olumsuz haberleri cımbızlayıp ön plana çıkarma, özellikle uluslarararası basında bu aralar daha yaygın. Örneğin, sanayi üretim endeksi iyi mi çıktı? Uluslararası basına bakın, bir tane haber göremeyeceksiniz.
 
Sabit fikirli dediğin insan herbirşeyi okur sen rahat ol benim adıma konuşma kapasitesini gören insan cehaletin gömleğini zaten giymiştir ve hiçbişey anlamaz o kopiler sizin fikriniz zaten :) yazı size ait olmasada...

Söylediklerim hafife alınacak durumlar değildi eğer ki siz sabit fikirli olmasaydınız direk eleştiri ve cehaletle suçlamaz yazdıklarım hakkında bişeyler söyler yazardınız siz direk yazana söz söyleme çabasındasınız sebebi cehaletten ötesidir...
 
17 aralık operasyonundan bu güne kadar 120 Milyar TL kaybımız olduğu söyleniyor. borsa çakıldı dolar yükseldi faizler arttı ülkemizin yurt dışındada itibarını zedelemek istiyorlar , bu manaya geliyor , belki siz bilmiyorsunuz ben söyleyim fakirin fukaranın yoksulun ve muhtaçların hayatının dahada yaşanmaz hale gelmesidir bunlardan dolayı her şeye iğneden ipliğe zam demektir. Belki sizin ve sizin gibilerin tuzu kuru olabilir yani birikimi dolar olan zenginler dahada zenginleşmişdir. Gerçek vatansever ve yurt severler bu duruma üzülmelidir. tüm bu olumsuzluklara rağmen benim kulağım duymuyor gözüm görmüyor diyorsan benim sana başka bir şey söyleme gerek yok. Hidayette ALLAH tandır.
 
:) çok şükür vatan sevgimiz, yurt sevgimiz, millet sevgimiz test edilip tahlil edilemez ben gazi çocuğuyum sen rahat ol en az senin kadar düşünürüm bu memleketi ve insanını, memleket soyulmuş soğana çevrilmiş siz memleketin itibarı zedelenecek mavrasını halkbankasının zararının sadece bu meseleymiş gibi gösterip kendi yandaşlarına verilen kredilerin geri dönmeyen hemde kredilerini üstünü kapamalarını görmemek vatana en büyük ihanettir.
 
Hidayett allahtan deyip...Malı kutularlarla gemilerle götürenlerden yana olmakta çok manalı olmuş!!
 
Üst Alt