Basit görünen ama aslında çok zor olan şey, anı yaşamaktır.
Bir işim olsa daha ne isterim dersin. İşin olur kısa vade sonra yetersiz gelir, yine mutsuz olursun.
Evim olsa daha ne isterim dersin. Evin olur kısa vade sonra yetersiz gelir, yine mutsuz olursun.
Arabam olsa, vilam olsa, şu marka olsa, bu yat olsa... Hepsi de olduğunda bir müddet sonra yine mutsuz olur insan. Çünkü daha iyisinin sonu yok ve eğer egon varsa hiçbir maddiyat mutlu etmeye yetmez bir müddet sonra. Etrafta daha iyisine sahip biri hep olacaktır. Hep birilerine imrenerek geçecektir hayat.
Zordur, ben de başaramıyorum ama inanıyorum ki nedeni: "Kendimizi iyi bir durumda olduğumuza ikna edemememizdendir". Gelecek kaygısıdır, geçmişin yaralarıdır, şimdinin toksik çevremizdir. Halbuki milyar yıldır dünya var ve bizim ömrümüz çok değersiz. Milyon yıldır insan var, binbir çeşit zorluk ve çaresizlik yaşandı, çoğumuz tabiri caizse kral gibi yaşıyoruz aslında. Bir gün insanlık bitecek ve sonra yine başlayacak. Yüz milyar zamanların, yüz milyar mekanların, yüz milyar canlıların biri bile sayılmayacak kadar değersiz bir hayatımız var. Bunu da kaygı ile, ego ile, nefret ile tüketiyoruz. İnsan teknik olarak zeki olsa da manevi olarak çok aptal bir varlıktır bence.
Anı yaşamayı başarmak lazım sanki. Başka türlü mutluluk gelmeyecek gibi. Hayat aslında kaygılara, dertlere yer verecek kadar uzun değil. Ömrümüzden ödün verip, onlara yer veriyoruz.