Yoruldum Yokuşu
Gülerek öleceğim günlere ermek için
mutlu ilan etmek için kalbimi yenibaştan
yenibaştan düşlerimi zamana sunuyorum
Ömrümüzü, fazladan bir günmüş gibi yaşamak
çıplak etin cüretiyle yaşamak sevdiceğim
yaşamak, hangi nehrin tekrara gelmez akışı?
Hangi nehrin akışı teselli eyler bizi
şimdi kimin derdidir kim bilir yağan yağmur
kim bilir bu ölümlü kalbimizin kaçıncı sevişmesi
Kaç zamandır tez dönerim cevapları veriyorum dünyaya
bilmiyorum hangi aşkın şiddeti alıkoymuş aklımı
kalbim, kaç bin cevaplı sualin karşısında
kaç onulmaz yaranın dermanı bende kalmış
Görülmemiş rüyaların şahidiyim nicedir
nicedir yıldızlarla meşgul gözlerim
yeşil suyu süzülmüş yapraklarla bir
daldan düşen gül sesleri geliyor düşlerimden
düşlerimden geliyor ebedi yalnızlığım
Göğe ermiş dalların yalnızlığı var bende
bende gönlünü bilmez bir ermişlik var
bir çocukluk itirazı kalmıştır yüreğimde
ölüme bir güzellik katmamış gözyaşlarım
hiç kimse gözyaşlarımı hak etmemiştir
Hiç kimse gözyaşlarını hak etmemiştir
bundandır düşlerimiz göklerle meşgul
bunun için boynumuzun yağmurda kanaması
boş göllerin mavisiyle övünmemiz bundandır
Orda hüzün saflarını aralayan çocuklar
arşa revan dallarda kuş sesleri ararken
her metalin külüne yer verdik içimizde
görmedik köküne kötülük sinmiş karanfilleri
gecelerin adamıydı günlerin kahramanı
görmedik parmak boğumları kesik avcılar
beton balık heykelleri ararmış denizlerde
denizin parlattığı kibar yerliler
ılgınlar,aylaklar,kemik zıpkınlar
zağarlar,sazdamlar,yağlı tohumlar
ayazda parlayan demir çapaklar
görmedik altın damarları parıldarken şiirin
yeraltı odalarına sinmiş karaltıları
Oysaki hikayemiz baştan belli sevdiğim
yolların yetmezliğinden söz etmemiz bahane
beyhude sürgün halkın aşkını yaşatma gayretimiz
kimbilir kaç bin körün şaşkınlığı var bizde
kimbilir kaç bin sağır sürgünün aymazlığı var artık
kim gecenin adamıdır kim günün kahramanı
öyle aşkın saflarından çekilmiş müminleriz
öyle kendi yüzlerine hasret gitmiş sürgünler
Göçüyor ateşten sözlerle ördüğümüz kuleler
göçüyor yeni yeni kar tutmaya başlamış yollarımız
yollarımız yürünmeye değer mi bilmem artık
artık bilmem bu dünyadan kendi payıma
gülerek öleceğim bir ölüm düşecek mi
mutlu ilan edecek mi kalbimi kardeşlerim
sabahın seherinde puslu bir dağ başında
bir dostun mezarı hazırlanırken!
Gülerek öleceğim günlere ermek için
mutlu ilan etmek için kalbimi yenibaştan
yenibaştan düşlerimi zamana sunuyorum
Ömrümüzü, fazladan bir günmüş gibi yaşamak
çıplak etin cüretiyle yaşamak sevdiceğim
yaşamak, hangi nehrin tekrara gelmez akışı?
Hangi nehrin akışı teselli eyler bizi
şimdi kimin derdidir kim bilir yağan yağmur
kim bilir bu ölümlü kalbimizin kaçıncı sevişmesi
Kaç zamandır tez dönerim cevapları veriyorum dünyaya
bilmiyorum hangi aşkın şiddeti alıkoymuş aklımı
kalbim, kaç bin cevaplı sualin karşısında
kaç onulmaz yaranın dermanı bende kalmış
Görülmemiş rüyaların şahidiyim nicedir
nicedir yıldızlarla meşgul gözlerim
yeşil suyu süzülmüş yapraklarla bir
daldan düşen gül sesleri geliyor düşlerimden
düşlerimden geliyor ebedi yalnızlığım
Göğe ermiş dalların yalnızlığı var bende
bende gönlünü bilmez bir ermişlik var
bir çocukluk itirazı kalmıştır yüreğimde
ölüme bir güzellik katmamış gözyaşlarım
hiç kimse gözyaşlarımı hak etmemiştir
Hiç kimse gözyaşlarını hak etmemiştir
bundandır düşlerimiz göklerle meşgul
bunun için boynumuzun yağmurda kanaması
boş göllerin mavisiyle övünmemiz bundandır
Orda hüzün saflarını aralayan çocuklar
arşa revan dallarda kuş sesleri ararken
her metalin külüne yer verdik içimizde
görmedik köküne kötülük sinmiş karanfilleri
gecelerin adamıydı günlerin kahramanı
görmedik parmak boğumları kesik avcılar
beton balık heykelleri ararmış denizlerde
denizin parlattığı kibar yerliler
ılgınlar,aylaklar,kemik zıpkınlar
zağarlar,sazdamlar,yağlı tohumlar
ayazda parlayan demir çapaklar
görmedik altın damarları parıldarken şiirin
yeraltı odalarına sinmiş karaltıları
Oysaki hikayemiz baştan belli sevdiğim
yolların yetmezliğinden söz etmemiz bahane
beyhude sürgün halkın aşkını yaşatma gayretimiz
kimbilir kaç bin körün şaşkınlığı var bizde
kimbilir kaç bin sağır sürgünün aymazlığı var artık
kim gecenin adamıdır kim günün kahramanı
öyle aşkın saflarından çekilmiş müminleriz
öyle kendi yüzlerine hasret gitmiş sürgünler
Göçüyor ateşten sözlerle ördüğümüz kuleler
göçüyor yeni yeni kar tutmaya başlamış yollarımız
yollarımız yürünmeye değer mi bilmem artık
artık bilmem bu dünyadan kendi payıma
gülerek öleceğim bir ölüm düşecek mi
mutlu ilan edecek mi kalbimi kardeşlerim
sabahın seherinde puslu bir dağ başında
bir dostun mezarı hazırlanırken!