[FONT=Arial]Pazar günleri deniz kenarı genelde kalabalık olduğundan 16.08.2009 Pazar günü denize girmek yerine Fethiye’den sabah erken saatte hareket edip gün günübirlik bir Hisarönü körfezi turu yapalım dedik. Gökova Körfezi ve Datça taraflarını daha önce görmüştük de Bozburun taraflarını hiç görmemişdik. Tabii bu turu yaparken bendeniz özellikle tekerlekli iskemledeki arkadaşlar için daha dikkatli bir gözle etrafı süzmeye gayret ettim.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Önce yollardan bahsedeyim. Ana yollar harika; geniş ve trafik çok da yoğun değildi. Kenarları yemyeşil Fethiye-Marmaris-Bozburun-Datça güzergahlarında araba sürmek bir başka zevk. Yalnız yollar çok dik inişli çıkışlı olduğundan ve üstelik bu çıkışlar uzun mesafeli olduğundan yazın o korkunç sıcağında arabaların su kaynatma riski oldukça yüksek. Bu nedenle yola çıkılmadan önce arabaların soğutma sistemi, radyatör aksamı v.s iyice bir kontrol edilmeli. Aksi halde işiniz bu güzergahta, özellikle de Marmaris-Bozburun ve Marmaris-Datça güzergahında oldukça zor. Öte yandan Marmaris’ten Bozburun’a kadar olan kısımda ana yolda ben bir benzinci göremedim, ama köylerin kıyısında köşesinde yani köyün abidik gubidik bir yerinde benzin istasyonu varsa ona bir şey diyemem. O nedenle deponuzu doldurduktan sonra Bozburun sapağından sapın içeri. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Fethiye’den yola çıktıktan sonra Gökova körfezinde Marmaris sapağından önce Akyaka var. Akyakanın denizi oldukça sığ, yürü yürü beline gelmiyor su. Oraya ne zaman gittimse deniz hep dalgalıydı. Yine Akyaka’nın içerisinde ancak bu kez merkezinde değil de az ilerisinde de güzel bazı plajlar var. Lakin merkezdeki plaj kumluk olması nedeniyle anormal kalabalık. Tekerlekli iskemledeki bir arkadaşın orada denize girmesi çok zor, ilerdeki yerler kumsal sayılmaz ancak oralarda da arazi engebeli. Dolayısıyla denize girme açısından ister tekerlekli iskemle kullanmak zorunda olsun, ister olmasın biz sakat arkadaşların Akyaka’yı kitaptan silmesi uygun olur. Ancak gidip görmek ve deresinde kayık ile bir tur atmak tabii ki harika olur zira Akyaka çok güzel bir yer. Bu arada şayet imkan bulabilirseniz meşhur Sakar geçidine doğru bir tırmanıp oradaki benzincide bir soluklanarak Gökova Körfezinin o muhteşem manzarasını beyninize çivilemenizi öneririm. Böyle muhteşem bir manzara çok nadir başka yerde görülebilir. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Marmaris sapağına sapıp Marmaris’e doğru hareketlendiğinizde Sedir adasına kalkan motorların duraklarından biri olan Çamköy’e varıyorsunuz. Sedir adasına gitmedim zira oraya gitmek için mutlaka deniz aracına binmeniz gerek. Çamköy de ufacık bir yer, motor iskelesinden başka bir şey göremedik. Mutlaka bir yerlerde plajı filan vardır ama biz rastlamadık zira orada vakit kaybetmek yerine asıl güzergahımıza dönelim istedik. Lakin o tarafa çilek zamanında yolunuz düşerse mutlaka yolda satılan çileklerden alıp yiyin. Dua edeceksiniz bana.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Marmaris’te hiç sallanmadan hemen Bozburun yoluna saptık. Marmaris her zaman kalabalık olan bir yer. Gündüz olduğu gibi geceleri de yollar anormal kalabalık. Bu tür tatil yörelerinin birçoğunda şehrin içinden hatta her köşesinden denize girmek mümkün lakin kıyıda denize girebilecek yer bulabilmek zor çünkü kıyı oteller, lokantalar tarafından kapatılmış durumda. Dolayısıyla Marmaris’te de 3-5 km.lik hat boyunca (merkezdeki ana caddede) şehrin içerisinde denize girme imkanınız var. Arabanızı yolun kenarına park edip yaklaşık 15-20 metrelik kumluk alanı geçtikten sonra denizde bulacaksınız kendinizi. Yalnız denizi derin mi sığ mı bilemiyorum, girenlere pek dikkat etmedim. Tekerlekli iskemledeki arkadaş kumluk alanda arabasını sürebilirse oradan rahatlıkla denize girebilir. Bir de Adaköy var. Aksaz yoluna sapıp Adaköy istikametine devam edeceksiniz. Yani Marmaris’te durup tam karşıya denize baktığınızda karşınızda görülen yatların olduğu yer. Şehir merkezine oldukça uzak ve oraya vardığınızda marinanın arkasında denize girilebilecek geniş ve tenha bir alanın olduğunu görüyorsunuz. Ancak deniz ve kenarı taşlık ve kayalık, kısacası bizler için denize orada girmek pek kolay olmasa gerek diye düşünüyorum. Netice itibariyle koca Marmaris’te tekerlekli iskemle kullanıcılarının denize rahat rahat girebileceği bir yer ben göremedim. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Bozburun sapağından içeri girdiğinizde az sonra Hisarönü’ne varıyorsunuz. Hisarönünde deniz kenarına kadar arabanızla gidebileceğiniz bir yer var lakin çok ufak bir alan burası. Yani sabah erkenden o ufak alana ilk gelen siz olursanız denize rahat girebilirsiniz. Deniz kenarı kum irisi ufak çakıllık. O alana ikinci veya üçüncü veya dördüncü gelen olursanız da belki denizden rahatlıkla istifade edersiniz lakin az da olsa işiniz zorlaşır. Ben tekerlekli iskemle kullanmıyorum, sadece cihaz takıyorum ama açıkçası beni de açmadı orası. Tavsiye etmem.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Hisarönü körfezindeki bir başka yer Orhaniye. Kız Kumu denilen yeri meşhur. Denizin ortasına kadar yürüyorsunuz lakin su diziniz hizasında. Hemen arabanızla denizin bir metre yanına kadar gelmeniz mümkün lakin orada kimse yüzmüyor, herkes Kız Kumu denilen alanda deniz ortasına kadar yürümeye çalışıyor. Deniz temiz, sığ ve kumluk. İsteyen arabasını denizin dibine park ettikten sonra yüzebilir de zira yaklaşık 50-60 metre ileride bulunan Kız Kumu denilen denizin ortasındaki tümsekliğin etrafında yüzenler oldukça fazla. “Etraf bana bakacak, bütün gözler benim üzerime çevrilecek” diyorsanız buradan da vazgeçin, gelin az ileriye gidelim o zaman.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Turgutköy yolumuzun üzerindeki bir başka köy. Halı ve kilim dokumaları ve bir de şelalesi ile meşhur. Lakin ben şelaleye filan gitmedim zira bir gün içerisinde ben o bölgenin altını üstüne getirmeyi ve denize girilebilecek yerler varsa onları keşfetmeyi kafaya koyduğumdan güzelliğinden çok bahsedilen o şelaleye gitmemeyi yeğledim. Denize girilebilecek yer keşfetmek kelimesini şunun için özellikle kullandım:yıllardır hep Fethiye’ye gittiğimizden çocuklar artık oradan sıkıldılar, bana söylemiyorlar ancak başka yerlere gitmek istedikleri apaçık ortada. Turgutköy’ün kendine ait bir plajı var. Köyün içerisinden plaja giden yol yaklaşık 1,5-2 km uzunluğunda ve daracık stabilize bir yol. İki araba karşılaştığından biri mutlaka diğerine yol vermek zorunda. Yol sürat pisti olmadığından yolun darlığı bence dert edilmemeli. Köyün plajı kumluk, geniş ve oldukça tenha. Arabanızla denizin hemen bir metre yanına kadar gidebilirsiniz. Denizinize de böylece rahat rahat girebilirsiniz. Yanılmıyorsam deniz burada da oldukça sığ idi. Kalabalıktan sıkılan, denizin hemen dibine arabamla gideyim ve rahat rahat denize gireyim diyen arkadaşlara bu köyün plajını tavsiye edebilirim. Köyde de pansiyonlar mevcut lakin pansiyonların tekerlekli iskemleye uygun olup olmadığına açıkça dikkat etmedim. Ancak eminim ki uygun bir pansiyon bulunabilir. Zaten Marmaris-Bozburun arası 52 km. Ve bu yerleşim yerleri arasındaki mesafe de çok fazla değil. Burada uygun pansiyon bulamasanız bile Orhaniye’de bulup oradan Turgutköy’e denize gelebilir insan şayet altında araba var ise. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Hisarönü Körfezinde bizler ve özellikle de tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için en uygun yerlerden ikincisi ve sonuncusu Selimiye. Selimiye’nin de hem içinde denize giriliyor hem de köyün kendine has ayrı bir plajı var. Köyün içerisinden yaklaşık 3-4 km uzunluğunda, çok da dar olmayan ve etrafında yerleşim bulunan asfalt bir yolla köyün plajına ulaşıyorsunuz. Turgutköyün plajı gibi arabanızı denizin bir metre yanına kadar götürebilirsiniz. Turgutköy plajına nazaran biraz daha derin idi sanırım burasının denizi. Ayrıca Turgutköy plajına nazaran biraz daha kalabalık lakin millet gazino gibi bir yerde öbekleştiğinden diğer taraflarda da çok rahat bir şekilde denize girmek mümkün. Yani burasını da tüm engelli arkadaşlara deniz açısından önerebilirim. Selimiye’de rastgele iki pansiyona bilgi edinmek amacıyla telefon açtım. Bungalow evlerden oluşan pansiyon 2 kişi için fiyatlarının oda kahvaltı 100 TL olduğunu söyledi. Bir diğer pansiyon ki, bu pansiyon denizin hemen ama hemen kenarında idi, 3 kişinin kalabileceği odada oda kahvaltı ücretinin yine 100 TL olduğunu söyledi. Gezip dolaşırsanız eminim daha uygun bir yerler bulunabilir. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Bizler için en uygun yerler olan Selimiye ile Turgutköy’ün bir mukayesesini yapmak gerekirse Turgutköy tamamen bir köy ve görünüşe göre halk turizme yeni yeni giriyor. Bu nedenle öyle fazlaca bir hareket yok. Yemek yiyecek yerler bile kısıtlı burada. Selimiye ise bu konuda oldukça gelişmiş. Gece hayatını sevenler burada iyi kötü bir hareketlilik bulabilirler belki. Ama Turgutköy’de bu yok, belli. Selimiye kısacası daha gelişmiş bir köy ve daha büyük. Yemek yiyecek çok yer var, ayrıca gezebileceğiniz bir sahili de mevcut.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Selimiye’den sonraki durak Hisarönü Körfezinde gitmeyi hedeflediğimiz son yer olan Bozburun idi. Cuntacıbaşı Kenan paşanın mekanında tabiri caiz ise hiçbir numara yok. Olmadığından da anlatılacak bir şey yok. Selimiye’den Bozburuna gitmek için harcadığımız benzine yandım durdum. Aslında cuntacıbaşının mekanı olduğundan doğru düzgün bir şey bulunmadığını düşünüp hiç gitmememiz gerekirdi lakin bir hata yaptık gittik işte. Bir de bir TV kanalı Bozburun’u tanıtırken aman Allah’ım nasıl allayıp pullayıp tanıtmıştı ki sormayın. Biraz da ona kanıp gittik ancak siz siz olun gitmeyin. Sahilde denize girecek yer göremedim lakin gündüzün o sıcağında belki millet evine çekilmişti. Sular akmıyordu koca şehirde. Kısacası Bozburun bize uygun bir yer değil, ben orada bizlerin denize rahatlıkla girebileceği bir yer bulamadım. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Bozburun’dan küfür ede ede ayrıldıktan sonra aynı güzergahtan geri dönüp Datça’ya yöneldik. Datça bir kere muhteşem havası olan şirin bir yer. Hava ne kadar sıcak olursa olsun kesinlikle pişmiyor ve terden sırılsıklam olmuyorsunuz. Devamlı esen rüzgar bir kalkan gibi sizi koruyor. Marmaris’e yaklaşık 70 km mesafede olduğu için yani uç noktada bulunduğu için Marmaris kadar kalabalık değil Allah’tan. İçinden denize girebilirsiniz. Tesadüf bu ya Datça içinden denize giren tekerlekli iskemle kullanan bir bey gördüm. Akşam saat 18 sularında orta yaşlı bir bay ve bayan yine kendi yaşlarında bir beyin iskemlesini kumda iterek deniz kenarına kadar getirdiler ve erkek adamcağızı kucağına alarak beraber denize girdiler. İnanın bu tür manzaralara artık insanlar alışmışlar, şöyle etrafıma baktım da kimse yanındakine parmağı ile bunu işaret etmiyor, göstermiyordu. Yine de “ben merkezde giremem millet bana bakar, rahat edemem” diyorsanız eminim ki Datça’ya gelmeden ana yoldan deniz kenarına doğru olan toprak yollar sizi/bizi denizin hemen dibine çıkartacaktır. Zira daha önceki yıllarda öyle bir yola saptığımda kendimi hemen denizin kenarında bulmuştum. Ayrıca daha önce gittiğimden biliyorum Datça’ya 25 km mesafede Palamutbükü var. Burada uzun bir kumsal mevcut. Kumsal kum olduğu gibi çakıllık geniş bir alan da mevcut. Yani hem kum olan kısım geniş ve uzun hem de çakıl olan alan uzun. Tabii millet genelde çakıl olan liman kısmında yoğunlaştığından kum olan kısım çok tenha. Burası da yan hem çakıllık hem de özellikle kumluk olan kısım tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için bence uygun. Lakin kum olan kısımda araba hemen denizin dibine kadar gitmiyor maalesef. Çakıl olan kısımda da arabayı denize bir metre değil de 3-4 metre mesafede bırakmak gerekiyor. Datça’ya gittiğiniz zaman mutlaka ve mutlaka zeytinyağı alın. Ben binlerce kilometre yaptım da hiçbir şey olmadı şişeye ancak evin önünde bagajı açınca şişe yere düşüp kapağı açıldı ve yağın yarısı yola aktı, ona üzüldüm. Bal keza çok met ettiler. Aldık ama bize yasak tadamadık. Badem de aynı şekilde olmazsa olmazlardan. Datça’dan bir de değişik otlar alın adaçayı, yayla çayı gibi. Hepsi taptaze. Bir de keçiboynuzu unu. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Daha sonra ver elini Fethiye. Bir günde tam 530 km yaptıktan sonra Göcek’te çok kısa bir çay molası verip Fethiye’mize döndük. Fethiye’de çok güzel bir yer. 16 yıldır oraya giderim. Orada bulduğum bir koyun yolu çok bozuk olduğundan son yıllara kadar oldukça tenha idi. Birkaç yıl önce yolu yaptılar ama yine de tenha sayılır. Arabayı deniz kenarına kadar götürme imkanım var. Deniz tertemiz. Deniz tertemiz ama insanlar pis. Kedi köpek bile bokunu örtüyor ama insan kılığındaki yaratıklar tam tersi bokunu sergiliyor. Fethiye’nin yerli halkı kısacası oldukça maharetli pisliğini sergileme konusunda. Sabah erken gidip bazen oğlumla poşetleri toplayıp 25 metre ilerdeki çöp konteynerine atıyoruz. Ama dediğim gibi deniz temiz ve özellikle de saat 13-14’e kadar kimse olmadığından aile fertlerim çok rahat denize giriyorlar bu arada. Fethiye’nin de balı ve otları meşhurdur. Gidenlerin mutlaka çam balı almalarını salık veririm.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Benden bu kadar. Herkese sağlıklı günler dilerim. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Önce yollardan bahsedeyim. Ana yollar harika; geniş ve trafik çok da yoğun değildi. Kenarları yemyeşil Fethiye-Marmaris-Bozburun-Datça güzergahlarında araba sürmek bir başka zevk. Yalnız yollar çok dik inişli çıkışlı olduğundan ve üstelik bu çıkışlar uzun mesafeli olduğundan yazın o korkunç sıcağında arabaların su kaynatma riski oldukça yüksek. Bu nedenle yola çıkılmadan önce arabaların soğutma sistemi, radyatör aksamı v.s iyice bir kontrol edilmeli. Aksi halde işiniz bu güzergahta, özellikle de Marmaris-Bozburun ve Marmaris-Datça güzergahında oldukça zor. Öte yandan Marmaris’ten Bozburun’a kadar olan kısımda ana yolda ben bir benzinci göremedim, ama köylerin kıyısında köşesinde yani köyün abidik gubidik bir yerinde benzin istasyonu varsa ona bir şey diyemem. O nedenle deponuzu doldurduktan sonra Bozburun sapağından sapın içeri. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Fethiye’den yola çıktıktan sonra Gökova körfezinde Marmaris sapağından önce Akyaka var. Akyakanın denizi oldukça sığ, yürü yürü beline gelmiyor su. Oraya ne zaman gittimse deniz hep dalgalıydı. Yine Akyaka’nın içerisinde ancak bu kez merkezinde değil de az ilerisinde de güzel bazı plajlar var. Lakin merkezdeki plaj kumluk olması nedeniyle anormal kalabalık. Tekerlekli iskemledeki bir arkadaşın orada denize girmesi çok zor, ilerdeki yerler kumsal sayılmaz ancak oralarda da arazi engebeli. Dolayısıyla denize girme açısından ister tekerlekli iskemle kullanmak zorunda olsun, ister olmasın biz sakat arkadaşların Akyaka’yı kitaptan silmesi uygun olur. Ancak gidip görmek ve deresinde kayık ile bir tur atmak tabii ki harika olur zira Akyaka çok güzel bir yer. Bu arada şayet imkan bulabilirseniz meşhur Sakar geçidine doğru bir tırmanıp oradaki benzincide bir soluklanarak Gökova Körfezinin o muhteşem manzarasını beyninize çivilemenizi öneririm. Böyle muhteşem bir manzara çok nadir başka yerde görülebilir. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Marmaris sapağına sapıp Marmaris’e doğru hareketlendiğinizde Sedir adasına kalkan motorların duraklarından biri olan Çamköy’e varıyorsunuz. Sedir adasına gitmedim zira oraya gitmek için mutlaka deniz aracına binmeniz gerek. Çamköy de ufacık bir yer, motor iskelesinden başka bir şey göremedik. Mutlaka bir yerlerde plajı filan vardır ama biz rastlamadık zira orada vakit kaybetmek yerine asıl güzergahımıza dönelim istedik. Lakin o tarafa çilek zamanında yolunuz düşerse mutlaka yolda satılan çileklerden alıp yiyin. Dua edeceksiniz bana.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Marmaris’te hiç sallanmadan hemen Bozburun yoluna saptık. Marmaris her zaman kalabalık olan bir yer. Gündüz olduğu gibi geceleri de yollar anormal kalabalık. Bu tür tatil yörelerinin birçoğunda şehrin içinden hatta her köşesinden denize girmek mümkün lakin kıyıda denize girebilecek yer bulabilmek zor çünkü kıyı oteller, lokantalar tarafından kapatılmış durumda. Dolayısıyla Marmaris’te de 3-5 km.lik hat boyunca (merkezdeki ana caddede) şehrin içerisinde denize girme imkanınız var. Arabanızı yolun kenarına park edip yaklaşık 15-20 metrelik kumluk alanı geçtikten sonra denizde bulacaksınız kendinizi. Yalnız denizi derin mi sığ mı bilemiyorum, girenlere pek dikkat etmedim. Tekerlekli iskemledeki arkadaş kumluk alanda arabasını sürebilirse oradan rahatlıkla denize girebilir. Bir de Adaköy var. Aksaz yoluna sapıp Adaköy istikametine devam edeceksiniz. Yani Marmaris’te durup tam karşıya denize baktığınızda karşınızda görülen yatların olduğu yer. Şehir merkezine oldukça uzak ve oraya vardığınızda marinanın arkasında denize girilebilecek geniş ve tenha bir alanın olduğunu görüyorsunuz. Ancak deniz ve kenarı taşlık ve kayalık, kısacası bizler için denize orada girmek pek kolay olmasa gerek diye düşünüyorum. Netice itibariyle koca Marmaris’te tekerlekli iskemle kullanıcılarının denize rahat rahat girebileceği bir yer ben göremedim. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Bozburun sapağından içeri girdiğinizde az sonra Hisarönü’ne varıyorsunuz. Hisarönünde deniz kenarına kadar arabanızla gidebileceğiniz bir yer var lakin çok ufak bir alan burası. Yani sabah erkenden o ufak alana ilk gelen siz olursanız denize rahat girebilirsiniz. Deniz kenarı kum irisi ufak çakıllık. O alana ikinci veya üçüncü veya dördüncü gelen olursanız da belki denizden rahatlıkla istifade edersiniz lakin az da olsa işiniz zorlaşır. Ben tekerlekli iskemle kullanmıyorum, sadece cihaz takıyorum ama açıkçası beni de açmadı orası. Tavsiye etmem.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Hisarönü körfezindeki bir başka yer Orhaniye. Kız Kumu denilen yeri meşhur. Denizin ortasına kadar yürüyorsunuz lakin su diziniz hizasında. Hemen arabanızla denizin bir metre yanına kadar gelmeniz mümkün lakin orada kimse yüzmüyor, herkes Kız Kumu denilen alanda deniz ortasına kadar yürümeye çalışıyor. Deniz temiz, sığ ve kumluk. İsteyen arabasını denizin dibine park ettikten sonra yüzebilir de zira yaklaşık 50-60 metre ileride bulunan Kız Kumu denilen denizin ortasındaki tümsekliğin etrafında yüzenler oldukça fazla. “Etraf bana bakacak, bütün gözler benim üzerime çevrilecek” diyorsanız buradan da vazgeçin, gelin az ileriye gidelim o zaman.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Turgutköy yolumuzun üzerindeki bir başka köy. Halı ve kilim dokumaları ve bir de şelalesi ile meşhur. Lakin ben şelaleye filan gitmedim zira bir gün içerisinde ben o bölgenin altını üstüne getirmeyi ve denize girilebilecek yerler varsa onları keşfetmeyi kafaya koyduğumdan güzelliğinden çok bahsedilen o şelaleye gitmemeyi yeğledim. Denize girilebilecek yer keşfetmek kelimesini şunun için özellikle kullandım:yıllardır hep Fethiye’ye gittiğimizden çocuklar artık oradan sıkıldılar, bana söylemiyorlar ancak başka yerlere gitmek istedikleri apaçık ortada. Turgutköy’ün kendine ait bir plajı var. Köyün içerisinden plaja giden yol yaklaşık 1,5-2 km uzunluğunda ve daracık stabilize bir yol. İki araba karşılaştığından biri mutlaka diğerine yol vermek zorunda. Yol sürat pisti olmadığından yolun darlığı bence dert edilmemeli. Köyün plajı kumluk, geniş ve oldukça tenha. Arabanızla denizin hemen bir metre yanına kadar gidebilirsiniz. Denizinize de böylece rahat rahat girebilirsiniz. Yanılmıyorsam deniz burada da oldukça sığ idi. Kalabalıktan sıkılan, denizin hemen dibine arabamla gideyim ve rahat rahat denize gireyim diyen arkadaşlara bu köyün plajını tavsiye edebilirim. Köyde de pansiyonlar mevcut lakin pansiyonların tekerlekli iskemleye uygun olup olmadığına açıkça dikkat etmedim. Ancak eminim ki uygun bir pansiyon bulunabilir. Zaten Marmaris-Bozburun arası 52 km. Ve bu yerleşim yerleri arasındaki mesafe de çok fazla değil. Burada uygun pansiyon bulamasanız bile Orhaniye’de bulup oradan Turgutköy’e denize gelebilir insan şayet altında araba var ise. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Hisarönü Körfezinde bizler ve özellikle de tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için en uygun yerlerden ikincisi ve sonuncusu Selimiye. Selimiye’nin de hem içinde denize giriliyor hem de köyün kendine has ayrı bir plajı var. Köyün içerisinden yaklaşık 3-4 km uzunluğunda, çok da dar olmayan ve etrafında yerleşim bulunan asfalt bir yolla köyün plajına ulaşıyorsunuz. Turgutköyün plajı gibi arabanızı denizin bir metre yanına kadar götürebilirsiniz. Turgutköy plajına nazaran biraz daha derin idi sanırım burasının denizi. Ayrıca Turgutköy plajına nazaran biraz daha kalabalık lakin millet gazino gibi bir yerde öbekleştiğinden diğer taraflarda da çok rahat bir şekilde denize girmek mümkün. Yani burasını da tüm engelli arkadaşlara deniz açısından önerebilirim. Selimiye’de rastgele iki pansiyona bilgi edinmek amacıyla telefon açtım. Bungalow evlerden oluşan pansiyon 2 kişi için fiyatlarının oda kahvaltı 100 TL olduğunu söyledi. Bir diğer pansiyon ki, bu pansiyon denizin hemen ama hemen kenarında idi, 3 kişinin kalabileceği odada oda kahvaltı ücretinin yine 100 TL olduğunu söyledi. Gezip dolaşırsanız eminim daha uygun bir yerler bulunabilir. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Bizler için en uygun yerler olan Selimiye ile Turgutköy’ün bir mukayesesini yapmak gerekirse Turgutköy tamamen bir köy ve görünüşe göre halk turizme yeni yeni giriyor. Bu nedenle öyle fazlaca bir hareket yok. Yemek yiyecek yerler bile kısıtlı burada. Selimiye ise bu konuda oldukça gelişmiş. Gece hayatını sevenler burada iyi kötü bir hareketlilik bulabilirler belki. Ama Turgutköy’de bu yok, belli. Selimiye kısacası daha gelişmiş bir köy ve daha büyük. Yemek yiyecek çok yer var, ayrıca gezebileceğiniz bir sahili de mevcut.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Selimiye’den sonraki durak Hisarönü Körfezinde gitmeyi hedeflediğimiz son yer olan Bozburun idi. Cuntacıbaşı Kenan paşanın mekanında tabiri caiz ise hiçbir numara yok. Olmadığından da anlatılacak bir şey yok. Selimiye’den Bozburuna gitmek için harcadığımız benzine yandım durdum. Aslında cuntacıbaşının mekanı olduğundan doğru düzgün bir şey bulunmadığını düşünüp hiç gitmememiz gerekirdi lakin bir hata yaptık gittik işte. Bir de bir TV kanalı Bozburun’u tanıtırken aman Allah’ım nasıl allayıp pullayıp tanıtmıştı ki sormayın. Biraz da ona kanıp gittik ancak siz siz olun gitmeyin. Sahilde denize girecek yer göremedim lakin gündüzün o sıcağında belki millet evine çekilmişti. Sular akmıyordu koca şehirde. Kısacası Bozburun bize uygun bir yer değil, ben orada bizlerin denize rahatlıkla girebileceği bir yer bulamadım. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Bozburun’dan küfür ede ede ayrıldıktan sonra aynı güzergahtan geri dönüp Datça’ya yöneldik. Datça bir kere muhteşem havası olan şirin bir yer. Hava ne kadar sıcak olursa olsun kesinlikle pişmiyor ve terden sırılsıklam olmuyorsunuz. Devamlı esen rüzgar bir kalkan gibi sizi koruyor. Marmaris’e yaklaşık 70 km mesafede olduğu için yani uç noktada bulunduğu için Marmaris kadar kalabalık değil Allah’tan. İçinden denize girebilirsiniz. Tesadüf bu ya Datça içinden denize giren tekerlekli iskemle kullanan bir bey gördüm. Akşam saat 18 sularında orta yaşlı bir bay ve bayan yine kendi yaşlarında bir beyin iskemlesini kumda iterek deniz kenarına kadar getirdiler ve erkek adamcağızı kucağına alarak beraber denize girdiler. İnanın bu tür manzaralara artık insanlar alışmışlar, şöyle etrafıma baktım da kimse yanındakine parmağı ile bunu işaret etmiyor, göstermiyordu. Yine de “ben merkezde giremem millet bana bakar, rahat edemem” diyorsanız eminim ki Datça’ya gelmeden ana yoldan deniz kenarına doğru olan toprak yollar sizi/bizi denizin hemen dibine çıkartacaktır. Zira daha önceki yıllarda öyle bir yola saptığımda kendimi hemen denizin kenarında bulmuştum. Ayrıca daha önce gittiğimden biliyorum Datça’ya 25 km mesafede Palamutbükü var. Burada uzun bir kumsal mevcut. Kumsal kum olduğu gibi çakıllık geniş bir alan da mevcut. Yani hem kum olan kısım geniş ve uzun hem de çakıl olan alan uzun. Tabii millet genelde çakıl olan liman kısmında yoğunlaştığından kum olan kısım çok tenha. Burası da yan hem çakıllık hem de özellikle kumluk olan kısım tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için bence uygun. Lakin kum olan kısımda araba hemen denizin dibine kadar gitmiyor maalesef. Çakıl olan kısımda da arabayı denize bir metre değil de 3-4 metre mesafede bırakmak gerekiyor. Datça’ya gittiğiniz zaman mutlaka ve mutlaka zeytinyağı alın. Ben binlerce kilometre yaptım da hiçbir şey olmadı şişeye ancak evin önünde bagajı açınca şişe yere düşüp kapağı açıldı ve yağın yarısı yola aktı, ona üzüldüm. Bal keza çok met ettiler. Aldık ama bize yasak tadamadık. Badem de aynı şekilde olmazsa olmazlardan. Datça’dan bir de değişik otlar alın adaçayı, yayla çayı gibi. Hepsi taptaze. Bir de keçiboynuzu unu. [/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Daha sonra ver elini Fethiye. Bir günde tam 530 km yaptıktan sonra Göcek’te çok kısa bir çay molası verip Fethiye’mize döndük. Fethiye’de çok güzel bir yer. 16 yıldır oraya giderim. Orada bulduğum bir koyun yolu çok bozuk olduğundan son yıllara kadar oldukça tenha idi. Birkaç yıl önce yolu yaptılar ama yine de tenha sayılır. Arabayı deniz kenarına kadar götürme imkanım var. Deniz tertemiz. Deniz tertemiz ama insanlar pis. Kedi köpek bile bokunu örtüyor ama insan kılığındaki yaratıklar tam tersi bokunu sergiliyor. Fethiye’nin yerli halkı kısacası oldukça maharetli pisliğini sergileme konusunda. Sabah erken gidip bazen oğlumla poşetleri toplayıp 25 metre ilerdeki çöp konteynerine atıyoruz. Ama dediğim gibi deniz temiz ve özellikle de saat 13-14’e kadar kimse olmadığından aile fertlerim çok rahat denize giriyorlar bu arada. Fethiye’nin de balı ve otları meşhurdur. Gidenlerin mutlaka çam balı almalarını salık veririm.[/FONT]
[FONT=Arial] [/FONT]
[FONT=Arial]Benden bu kadar. Herkese sağlıklı günler dilerim. [/FONT]