Bugün Zeytinburnu Belediyesi Sosyal Tesislerinde İETT Genel Müdürü Hayri Bey ile Türkiye Halk Otobüsleri Birliği Genel Sekreterinin katılımı ile mutat Erişilebilir İstanbul Toplantılarından bir yenisi yapıldı.
Öncelikle İETT Genel Müdürünün not aldığım bazı ifadelerini yazayım:
-İETT yönetimine “erişilebilirlik yöneticisi” unvanı ile bir sakat arkadaşı dahil etmişler.
-Mevcut filonun (otobüslerin) yüzde ellisii biz sakatlara uygun imiş.
-Yeni alınacak araçların tamamı da biz sakatlara uygun vasıtalarmış.
-2012 yılının temmuz ayında tüm araçlar sakatlara uygun araçlar olacaklarmış.
-34 adet akıllı durak varmış ve ağustos ayından itibaren bu sayı 300’e ulaşacakmış.
-Refakatçı kartı sadece özür oranı yüzde elliden yüksek olan ağır özürlülere veriliyormuş.
-İstanbul’da 65.000 sakat ücretsiz seyahat kart kullanıyormuş ve yaklaşık olarakda 35.000 ücretsiz refakatçı kartı kullanan varmış.
-Bilindiği üzere ücretsiz seyahat kartı sınırsızca kullanılabilmekte ancak gelecekte bu kartların kullanımına bir sınırlama getirilecekmiş ve kartın sınırlı olarak kullanılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktaymış. Bu haber günün müjde niteliğindeki haberi idi bence.
-Refakatçı kartı sadece yanında özürlü kimse olduğu durumlarda kullanılabiliyormuş. Buna haklı itirazlar geldi.
-Bir vakıf üniversitesi işbirliği ile şoförler ve sair İETT çalışanları 35 ay sürecek olan bir eğitim alıyorlarmış.
-Özel Halk Otobüsleri de (ÖHO) kendi bünyelerinde kurumsal eğitimlerine başlıyorlarmış.
-erisilebiliriett@iett.gov.tr elektronik posta adresine her türlü şikayet,görüş ve teklifler yollanabilirmiş, hepsi titizlikle inceleniyormuş.
-Teslime Tablacı isimli arkadaşımızla ilgili mahkemenin verdiği karar İETTşoförlerinin dinlenme odalarına asılarak konuya şoförlerin dikkati çekilmiş. (Teslime Tablacı isimli sakat arkadaşımız biliyorsunuz bundan yıllar önce otobüsşoförü ile papaz olmuş ve konu mahkemeye intikal etmiş idi)
-Otobüslere sakatları almayan İETT ve ÖHO şoförleri için cezai müeyyideleri çok daha radikal hale getireceklermiş ve bu konuda kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarmış.
-İETT şoförlerinin sakatları otobüslere almamaları veya durakta sakat birisini gördüklerinde durakta durmamalarının temel nedeni otobüsteki diğer yolcuların “acelemiz var, vakit kaybetmeyelim, işe yetişeceğiz ve benzeri” şeklinde şoförlere yaptıkları baskılarmış.
-İETT’nin sadece işletmeci olduğunu söyleyen genel müdür durakların biz sakatların durumuna elverişli olmamasının esas sorumlusunun İBB olduğunu zira durakları onların yaptığı ifade ederek bu konuda kendilerinin hiçbir suçu ve sorumluluğunun bulunmadığını beyan etti.
-Suistimaller olduğundan ücretsiz kart talebinde özellikle yeni tarihli rapor istediklerini belirtti. Hatırlatırım ki İçişleri Bakanlığımızın bir genelgesinde Başbakanlık özürlüler idaresinin vermiş olduğu Özürlü kimlik kartı olduğu sürece başkaca bir belge aranılmaması gerektiği belirtilmektedir. Bu kimlik kartı olan arkadaşlar lütfen ücretsiz seyahat kartı başvurunuz esnasında rapor filan ibraz etmeyin.
Çok yoğun tenkitle karşılaşan Türkiye Halk Otobüsleri Birliği Genel Sekreterinin akılda kalan bazı beyanları işe şunlar oldu:
-2012 temmuz ayından itibaren tüm ÖHO de erişime uygun olacakmış.
-ÖHO.de anonslu sisteme geçeceklermiş.-Eylül ayından itibaren ÖHO şoförleri ve sahipleri 8 ay sürecek bir eğitime alınacaklarmış.
Çok ama çok sayıda eleştiri yapılmış olmakla beraber İETT Genel müdürü ile Türkiye Halk Otobüsleri Birliği Genel Sekreterine yapılan eleştirilerden bazıları şunlar:
-ÖHO şoförlerinin biz sakatları otobüse almamak için ellerinden geleni yapmaları.
-ÖHO şoförlerinin biz sakatları otobüse aldıklarında da “beleşçi geldi”diyerek milletin içerisinde uluorta sözle taciz etmeleri.
-İETT araçlarının sakatları (tabii burada sakattan asıl kast edilen tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlarımız) gördüğünde durağa girmemeleri.
-İETT araçları olsun ÖHO olsun araçların durağa tam uygun bir şekilde yanaşmamaları, yol ortasında indirme bindirme yapmaları.
-Durak harici indirme yapıldığında körlerin yönlerini bulmada karşılaştıkları sıkıntılar.
-İETT otobüslerinin alçaltma mekanizmasını özellikle kullanmamaları ve şoförlerin birçoğunun da bu mekanizmanın nasıl kullanılacağı konusunda bilgi sahibi olmamaları.
-Körlerin ücretsiz seyahat kartını okutmak için haliylen makinedeki kartı okutma yerini aramaları biraz vakit aldığından şoförlerin “hadi geç, okutmaya gerek yok arkanda millet bekliyor” şeklindeki ayrımcılık yapan ifadeleri. Ben şahsen bu eleştiri yapan kör arkadaşlarla aynı kanaatte değilim zira şoförün bu tavrını bir ayrımcılık olarak görmüyorum. Gereksiz bir hassasiyet olarak nitelendiriyorum körlerin bu eleştirilerini.
-Özellikle metrobüs duraklarına erişim zorluğu.
-Refakatçı kartının sadece özürlü ile birlikte kullanılabilmesine karşı çıkıldı zira sakat evladını kreşe, bakım evine, okula götüren birisi eve dönüşünde ve akşam onu almaya gittiğinde bu kartı kullanamıyor olması adil değil denildi.Bu eleştiriyi genel müdür özellikle not aldı.
-Refakatçı kartının verilmesi için sakatın sakatlık oranının yüzde elliden fazla ve sakatlık durumunun da “ağır özürlü” olması gerektiği vurgulanınca bu konudada itirazlar geldi. Sakatlık oranı yüzde elliden fazla olmasına (yüzde yetmiş üç idi sanırım) rağmen raporda ağır özürlü ifadesi yer almadığı için eli ayağı tutmayan evladı olan bir ana veya baba nasıl olur da refakatçı kartı alamaz diye sorulunca genel müdürü bu konuyu da inceleme sözü verdi.
-Duraklardaki asansörlerin çalışmadığından haklı olarak şikayet edildi.
-İki şahidin imzalı dilekçesi ile birlikte savcılığa suç duyurusunda bulunulabileceği ve uygunsuz davranışta bulunan ister İETT ister ÖHO şoförleriiçin bu duyuruyu yapmaktan kaçınmamamız gerektiği özellikle vurgulandı.
Şahsi düşünceme gelince: Ben Türkiye’nin bir çok il ve ilçesini gezdim.Özellikle turistik şehirlere, beldelere gelen yabancılar arasında çok sayıda tekerlekli iskemle kullananlar olduğunu gördüm. Turist çekmek için elimizden geleni yapıyor olmamıza rağmen sakat turiste verilen hizmette sınıfta kaldığımızı söylemek zorundayız. Antalya, Alanya mesela turizmin göz bebeği ama tekerlekli iskemledeki bir yabancı veya yerli turist orada büyük sıkıntı çeker.Keza Bursa buram buram tarih kokan ve ne zaman gitseniz Ulucami içerisinde onlarca turisti gördüğünüz bir kent. Ama gelin görün ki sakata verilen değer sıfırın da altında. İzmir ve yakın çevresi deseniz tam bir facia. Karadeniz kentlerini maalesef hiç görmeyin derim.Bütün bunlara bakınca İstanbul’da sakatların yaşamı nispeten daha kolay.Zaten toplantıdaki tüm katılımcılar, dernek yöneticileri, sivil toplum kuruluşu yetkilileri de bunu dile getirdiler ve İstanbul’un diğer kentlerimizin yanında kendileri açısından daha iyi durumda olduğunu söylediler. Ancak sıkıntılara ilgililerin duyarsız kaldığından şikayet ettiler ve sonuna kadar da haklılar. Haaa bu toplantılardan bir netice çıkıyor mu diye sorarsanız işte orası büyük bir muamma. Her gelen yetkili veya ilgili cak,cuk ile zaman geçirip gidiyor ama bakıyorsunuz iki sene sonra yine aynı hamam aynı tas. İETT genel müdürlüğüne bir dilekçe vermiş ve tramvaylara sesli uyarı sisteminin ne zaman konacağını sormuş idim. Ücretsiz seyahat kartı olan sakat durağa girişte kartını okuttuğunda tramvay sürücüsünün ekranına filanca durakta tekerlekli iskemle kullanan veya kör, veya sağır veya ortopedik sakatlığı bulunan bir vatandaş tramvaya binecek şeklinde bir uyarı düşecek ve tramvay sürücüsü de ona göre hareket edecek. Akıllı akbil sisteminde bu öngörülüyor idi. İETT Genel müdürlüğü bana 20.07.2009 tarihinde verdiği yazılı cevapta kısa süre içerisinde bu uygulamaya geçileceğini belirtmiş olmakla beraberar adan tam tamına iki yıl geçmiş olmasına rağmen uygulamadan eser yok. İşte bunlar bizleri rahatsız ediyor ilgisizlerin ilgisizliği, vaatlerin tutulmaması. Kazasız belasız seyahatler temennisiyle.
Öncelikle İETT Genel Müdürünün not aldığım bazı ifadelerini yazayım:
-İETT yönetimine “erişilebilirlik yöneticisi” unvanı ile bir sakat arkadaşı dahil etmişler.
-Mevcut filonun (otobüslerin) yüzde ellisii biz sakatlara uygun imiş.
-Yeni alınacak araçların tamamı da biz sakatlara uygun vasıtalarmış.
-2012 yılının temmuz ayında tüm araçlar sakatlara uygun araçlar olacaklarmış.
-34 adet akıllı durak varmış ve ağustos ayından itibaren bu sayı 300’e ulaşacakmış.
-Refakatçı kartı sadece özür oranı yüzde elliden yüksek olan ağır özürlülere veriliyormuş.
-İstanbul’da 65.000 sakat ücretsiz seyahat kart kullanıyormuş ve yaklaşık olarakda 35.000 ücretsiz refakatçı kartı kullanan varmış.
-Bilindiği üzere ücretsiz seyahat kartı sınırsızca kullanılabilmekte ancak gelecekte bu kartların kullanımına bir sınırlama getirilecekmiş ve kartın sınırlı olarak kullanılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktaymış. Bu haber günün müjde niteliğindeki haberi idi bence.
-Refakatçı kartı sadece yanında özürlü kimse olduğu durumlarda kullanılabiliyormuş. Buna haklı itirazlar geldi.
-Bir vakıf üniversitesi işbirliği ile şoförler ve sair İETT çalışanları 35 ay sürecek olan bir eğitim alıyorlarmış.
-Özel Halk Otobüsleri de (ÖHO) kendi bünyelerinde kurumsal eğitimlerine başlıyorlarmış.
-erisilebiliriett@iett.gov.tr elektronik posta adresine her türlü şikayet,görüş ve teklifler yollanabilirmiş, hepsi titizlikle inceleniyormuş.
-Teslime Tablacı isimli arkadaşımızla ilgili mahkemenin verdiği karar İETTşoförlerinin dinlenme odalarına asılarak konuya şoförlerin dikkati çekilmiş. (Teslime Tablacı isimli sakat arkadaşımız biliyorsunuz bundan yıllar önce otobüsşoförü ile papaz olmuş ve konu mahkemeye intikal etmiş idi)
-Otobüslere sakatları almayan İETT ve ÖHO şoförleri için cezai müeyyideleri çok daha radikal hale getireceklermiş ve bu konuda kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklarmış.
-İETT şoförlerinin sakatları otobüslere almamaları veya durakta sakat birisini gördüklerinde durakta durmamalarının temel nedeni otobüsteki diğer yolcuların “acelemiz var, vakit kaybetmeyelim, işe yetişeceğiz ve benzeri” şeklinde şoförlere yaptıkları baskılarmış.
-İETT’nin sadece işletmeci olduğunu söyleyen genel müdür durakların biz sakatların durumuna elverişli olmamasının esas sorumlusunun İBB olduğunu zira durakları onların yaptığı ifade ederek bu konuda kendilerinin hiçbir suçu ve sorumluluğunun bulunmadığını beyan etti.
-Suistimaller olduğundan ücretsiz kart talebinde özellikle yeni tarihli rapor istediklerini belirtti. Hatırlatırım ki İçişleri Bakanlığımızın bir genelgesinde Başbakanlık özürlüler idaresinin vermiş olduğu Özürlü kimlik kartı olduğu sürece başkaca bir belge aranılmaması gerektiği belirtilmektedir. Bu kimlik kartı olan arkadaşlar lütfen ücretsiz seyahat kartı başvurunuz esnasında rapor filan ibraz etmeyin.
Çok yoğun tenkitle karşılaşan Türkiye Halk Otobüsleri Birliği Genel Sekreterinin akılda kalan bazı beyanları işe şunlar oldu:
-2012 temmuz ayından itibaren tüm ÖHO de erişime uygun olacakmış.
-ÖHO.de anonslu sisteme geçeceklermiş.-Eylül ayından itibaren ÖHO şoförleri ve sahipleri 8 ay sürecek bir eğitime alınacaklarmış.
Çok ama çok sayıda eleştiri yapılmış olmakla beraber İETT Genel müdürü ile Türkiye Halk Otobüsleri Birliği Genel Sekreterine yapılan eleştirilerden bazıları şunlar:
-ÖHO şoförlerinin biz sakatları otobüse almamak için ellerinden geleni yapmaları.
-ÖHO şoförlerinin biz sakatları otobüse aldıklarında da “beleşçi geldi”diyerek milletin içerisinde uluorta sözle taciz etmeleri.
-İETT araçlarının sakatları (tabii burada sakattan asıl kast edilen tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlarımız) gördüğünde durağa girmemeleri.
-İETT araçları olsun ÖHO olsun araçların durağa tam uygun bir şekilde yanaşmamaları, yol ortasında indirme bindirme yapmaları.
-Durak harici indirme yapıldığında körlerin yönlerini bulmada karşılaştıkları sıkıntılar.
-İETT otobüslerinin alçaltma mekanizmasını özellikle kullanmamaları ve şoförlerin birçoğunun da bu mekanizmanın nasıl kullanılacağı konusunda bilgi sahibi olmamaları.
-Körlerin ücretsiz seyahat kartını okutmak için haliylen makinedeki kartı okutma yerini aramaları biraz vakit aldığından şoförlerin “hadi geç, okutmaya gerek yok arkanda millet bekliyor” şeklindeki ayrımcılık yapan ifadeleri. Ben şahsen bu eleştiri yapan kör arkadaşlarla aynı kanaatte değilim zira şoförün bu tavrını bir ayrımcılık olarak görmüyorum. Gereksiz bir hassasiyet olarak nitelendiriyorum körlerin bu eleştirilerini.
-Özellikle metrobüs duraklarına erişim zorluğu.
-Refakatçı kartının sadece özürlü ile birlikte kullanılabilmesine karşı çıkıldı zira sakat evladını kreşe, bakım evine, okula götüren birisi eve dönüşünde ve akşam onu almaya gittiğinde bu kartı kullanamıyor olması adil değil denildi.Bu eleştiriyi genel müdür özellikle not aldı.
-Refakatçı kartının verilmesi için sakatın sakatlık oranının yüzde elliden fazla ve sakatlık durumunun da “ağır özürlü” olması gerektiği vurgulanınca bu konudada itirazlar geldi. Sakatlık oranı yüzde elliden fazla olmasına (yüzde yetmiş üç idi sanırım) rağmen raporda ağır özürlü ifadesi yer almadığı için eli ayağı tutmayan evladı olan bir ana veya baba nasıl olur da refakatçı kartı alamaz diye sorulunca genel müdürü bu konuyu da inceleme sözü verdi.
-Duraklardaki asansörlerin çalışmadığından haklı olarak şikayet edildi.
-İki şahidin imzalı dilekçesi ile birlikte savcılığa suç duyurusunda bulunulabileceği ve uygunsuz davranışta bulunan ister İETT ister ÖHO şoförleriiçin bu duyuruyu yapmaktan kaçınmamamız gerektiği özellikle vurgulandı.
Şahsi düşünceme gelince: Ben Türkiye’nin bir çok il ve ilçesini gezdim.Özellikle turistik şehirlere, beldelere gelen yabancılar arasında çok sayıda tekerlekli iskemle kullananlar olduğunu gördüm. Turist çekmek için elimizden geleni yapıyor olmamıza rağmen sakat turiste verilen hizmette sınıfta kaldığımızı söylemek zorundayız. Antalya, Alanya mesela turizmin göz bebeği ama tekerlekli iskemledeki bir yabancı veya yerli turist orada büyük sıkıntı çeker.Keza Bursa buram buram tarih kokan ve ne zaman gitseniz Ulucami içerisinde onlarca turisti gördüğünüz bir kent. Ama gelin görün ki sakata verilen değer sıfırın da altında. İzmir ve yakın çevresi deseniz tam bir facia. Karadeniz kentlerini maalesef hiç görmeyin derim.Bütün bunlara bakınca İstanbul’da sakatların yaşamı nispeten daha kolay.Zaten toplantıdaki tüm katılımcılar, dernek yöneticileri, sivil toplum kuruluşu yetkilileri de bunu dile getirdiler ve İstanbul’un diğer kentlerimizin yanında kendileri açısından daha iyi durumda olduğunu söylediler. Ancak sıkıntılara ilgililerin duyarsız kaldığından şikayet ettiler ve sonuna kadar da haklılar. Haaa bu toplantılardan bir netice çıkıyor mu diye sorarsanız işte orası büyük bir muamma. Her gelen yetkili veya ilgili cak,cuk ile zaman geçirip gidiyor ama bakıyorsunuz iki sene sonra yine aynı hamam aynı tas. İETT genel müdürlüğüne bir dilekçe vermiş ve tramvaylara sesli uyarı sisteminin ne zaman konacağını sormuş idim. Ücretsiz seyahat kartı olan sakat durağa girişte kartını okuttuğunda tramvay sürücüsünün ekranına filanca durakta tekerlekli iskemle kullanan veya kör, veya sağır veya ortopedik sakatlığı bulunan bir vatandaş tramvaya binecek şeklinde bir uyarı düşecek ve tramvay sürücüsü de ona göre hareket edecek. Akıllı akbil sisteminde bu öngörülüyor idi. İETT Genel müdürlüğü bana 20.07.2009 tarihinde verdiği yazılı cevapta kısa süre içerisinde bu uygulamaya geçileceğini belirtmiş olmakla beraberar adan tam tamına iki yıl geçmiş olmasına rağmen uygulamadan eser yok. İşte bunlar bizleri rahatsız ediyor ilgisizlerin ilgisizliği, vaatlerin tutulmaması. Kazasız belasız seyahatler temennisiyle.