Evet öğleden önce söylediğim gibi öğleden sonra mobing konusunu masaya yatıracağımı söylemiştim. Vakit olmuş öğleden sonra... Ayrıca bir başlık açmayı düşünüyordum ama sonradan vaz geçtim.
Yaklaşık iki yıl önce işe girdim girdiğim tarihten bu güne kadar gelişen mobing davranışları elimden geldiğince bölüm bölüm aktarmaya çalışacağım bu aktarma sürecinde eksikliklerimden hatalarımdan dolayı şimdiden kusuruma bakmayın diyorum.
Arkadaşlardan birisi hiç mi devlette çalışan yok onlar neden yazmıyor gibisinden konuşmuş. O arkadaşa cevaben: Sevgili kardeşim sen hiç denk gelmedin mi televizyonda her hangi bir kanalın sunucularından birisi eline mikrofonu almış milletin arasına dalmış sorduğu sorularla nabız yoklaması yapıyordur. Sorduğu klasik soruları vatandaşın birine sorunca cevap olarak şunu alır. "Ben devlet memuruyum konuşamam" artık ne anlıyorsan
Evet konuyu dağıtmadan gelelim bir devlet amelesinin iş yerinde yaşamış olduğu psikolojik baskıya. Ben devlet memuru değilim devlet amalesiyim bununda altını çizmek isterim ayrıca engelli,özürlü, sakat bir devlet amalesiyim. Ne demekse özürlü, kimse karşı ne özür ne kabahat işlediysem yada ne demekse sakat onuda anlamıyorum kimse anlatamazda zaten alıcılarımı kapattım bu iki kavrama karşı... Ben engelliyim ya engelli tamam mı? Benim bir engelim var.
Çalıştığım işe fiilen çarşamba günü başladım. ilçeden geldiğim için sağolsun müdür bey beni trafo merkezlerinden birisine gönderdi akşamları kalmam için. Cuma günü çok çabuk geldi benim iş yerinde üç günlük geçirdiğim süreç tam bir misafir havasındaydı. İnsanların gözleri üzerimde süzüm süzüm süzüyorlar. Neyseki cuma akşamı ilçeye gittim pazar günü üç beş parça eşyadan oluşan eşyam ile bana annemle birlikte oturmam kaydı ile tahsis edilen lojmana taşındım. Devlet lojmanına
pazartesi tekrar iş yerine geldim o günüde misafir havasında geçirdim ve salı günü oldu yani beşinci gündeyim artık. Ben ne iş yapacağım demeye başladım. Bu arada iş ünvanımda veri kayıt operatörü...
Bu arada olaylarda geçen isimleri ilk harflerini kısaltacağım.
Yan masadaki M.A.A a sordum ben ne iş yapacağım diye verdiği cevap aynen şöyleydi: Sen böyle her gün geleceksin benimle burda sohbet edeceksin. Bu cevabı veren M.A.A kurumun en yaşlısı ve dini yönü ağır basan, her şeyi bilirim edasındaki kişi. Ayrıca kendiside benim gibi amele. Bunun üzerine dedim ya ne demek geleceksin benimle sohbet edeceksin. Ben sana iki saatte hayatımı anlatırım. Siz bana diyorsunuz ki sen engellisin burda yapacağın bir şey geleceksin benimle sohbet edeceksin. O gün bulunduğum odadaki M.A.A ve memur E. Ç ile gün boyu bu konuda tartıştım. Hiç muhattabım olmadıkleri halde... Ne yaparsınız tecrübesizliğim, daha ham meyveyim. Koparmak istiyorlar dalımdan
Bu konu mdürün odasına intikal etti. Kendisi bu arada tam olarak kadrolu müdür değil isminin yan tarafında (G) yazıyor. Zamanla öğreniyorsunuz. Müdüre sordum müdürüm ben ne iş yapacağım. Müdür K.Ö bana aynen şöyle dedi burası böyle E. Bende kendisi hayır müdürüm başka kurumlar böyle değil diye bir kaç amsal gösterince aynen söylediğini aktarıyorum: E beğenmiyorsan istifa edersin başka bir kuruma gidersin. Demesi ne kadar kolay değil mi? Hemen istifa edersin yarında başka bir kamu kuruluşunda yerin hazır zaten. Eee nede olsa engelli kontenjanı Türkiye de 40000 kadar hepside doldurulmayı bekliyor bende hemen birine yerleşirim.
Ya bir insanda akıl olsa zerre kadar akıl olsa çalışan personele beğenmiyorsan istifa et demez ya! En azından bunun yasal bir suç olduğunu bilir.
Neyseki zaman ilerledikçe o ham meyve yavaş yavaş olgunlaşıyordu. Örneğin çalıştığı kurumda geçmişe yönelik bol bol masal dinliyordu. çeşitli konuşmaları kayıt altına alıyordu vs vs
Şu an ne hissettim biliyor musun ben böyle hikaye tarzında ayrıntılı olarak yazarsam bu işin sonu gelmez. En iyisi elimden geldiğince kısa tutayım.
Zaman geçti ben bir gün M.A.A ın telefonunu aldım bir yeri aramak için. Nasıl oldu tam olarak açıklıkta getiremiyorum sadece Allah'ın tavafuku diyorum cep telefonunda arayacağım numarayı tuşlamak yerine kendi numaramı tuşladım. Hani herkes bilir cep telefonunda ezbere bir numara tuşlarsanız eğer telefonun rehberinde varsa hemen arama motoru ismi gösterir. Kendi numaramı tuşlayınca birde baktım telefonda E. SAKAT yazıyor. Ya gözlerime inanamadım. Hatta o kadar inanamadım ki hani gözlerimde engelim var ya gidip başkasına gösterdim. Evet telefonda E sakat yazıyordu. Bunun üzerine gittim M.A.A ın yanına neden böyle yazdın benim soyadım yok mu dedim. Adamın özrü kabahatinden büyük daha bana diyor ki ya E. sende biliyorsun sen buraya sakat kadrosu ile girdin. Bende diyorum ya sakat kadrosu yoktur engelli kontenjanı vardır. İnanır mısın bu cümleyi ona söylediğim gibi onlarca kişiye söyledim ya arkadaş sakat kadrosu yoktur engelli kontenjanı vardır. Kadro ile kontenjan çok çok farklı kavramlardır. Yapacak bir şey Kusura bakmasınlar bu milletin zihniyeti sakat özürlü bakın zihniyeti engelli demiyorum sakat özürlü mağdur diyorum...
Bu olayda kapandı zaman ilerledi kurumun aşağı katındayım. Kurum personellerinden birisi bana aynen şu cümleleri kullanıyor. Ohh bu dünyada işin ee valla! Bende soruyorum neden iyiymiş diye. M.Ş cümlelerine aynen şöyle devam ediyor. Ya E. kırılma ama sende biliyorsun buraya sakat kadrosu ile girdin ben devletin yerinde olsam sana 600 lira maaş veririm si.. gel si... gelme. Ben bu sefer kendisine dönerek ya. M.Ş devlet bana maaş verince senin cebine giren azalıyor mu, ben sizin babanıızın mı oğluyum, beni buraya siz mi getirdiniz. Bu olayı idareye sözlü olarakta söyledim ne yaptılar dersiniz kocaman bir hiçççççç!
Eğer beklerseniz bir çay alıp geleyim.
Evet nerde kalmıştık. Neyse olayların kronolojik olarak anlatamayacağım zaten. Snırım öğleden sonraydı tekniker Y.A in odasına giderek yazıcıdan bir çıktı alacaktım çıktıyı almak için odasına vardım paşa gibi, külhan beyi gibi oturuyor neyseki durumu izah ettim ve yaızıcıyı kullanmak istediğimi söyledim bu mırın kırın ediyor baktım ki derken bir hararetli tartışmanın ortasındayız çık dışarı gelme bir daha bu odaya diyor bu cümleyi daha sonra memur A.C dende duydum "GELME BU ODAYA" sonradan anladım ki burası ya bir devlet kurumu değil çünkü gelme bu odaya diyen diyene yada burdaki insanlar artık oturdukları koltukları masaları o denli benimsemişler ki sanki kendi özel mülkiyetleri zannediyorlar.
İş yerine girdim gireli bir şeyleri istemekten temin ettirmekten bıktım önce klimasız daracık bir ortamdan yukarı taşındım sırf ramazan ayı yaz mevsimine geliyor 43 derece sıcakta nasıl dururum ben burda diyerek. Bu defada getirdikleri yerde demir rafların olduğu bir oda aylarca o koğuş gibi yerde oturdum kendimi metris ceza evinde hissettiğim zamanlar oluyordu. Neyse genel müdürün ankaradan burasını ziyaret etmeye geleceğini duydukları hafta bulunduğum odadaki rafların bir kısmını söküp odadan dışarı çıkardılar.
Tabi ben defalarca rafların çıkartılmasını söylemiştim.
En son olarak oturduğum sandelyenin değiştirilmesini istedim. Yukarda Allah şahit bu iş yerine geldim geleli boyumla orantılı olmayan koltuklarda misafir koltuklarında oturmaktan diz kapaklarımdan aşağısı sızlıyor. Sandelyemi değiştirin dedim. Birde anlamadığım ne biliyor musun kuruma yeni gelen ve engelli olmayan kişilerin oturacağı koltuklar masalar önceden hazır olurken ben geldim geleli misafir koltuğunda oturuyorum. Sebep ne engelli olmam mı? Koltuk isteyipte almamaları yüzünden sabrım taştı sendika temsilcisine durumu gösterdim. O da bir şey yapmıyor. Bir gün sonra sendika temsilcisinin yanına gittim ne olacak bu durum diye adam bana bağırmaya başladı. Ben senin koltuğunun takipçisi değilim seni sırtımızda taşıyoruz sana saygı gösteriyoruz. Gülümsüyorum doğrusu ben engelliyim ya beni sırtında taşıyor adam. Ben engelli olduğum için bu ülkenin sırtına kifoz gibiyim. Lanet olsun ya. Yapılanlar beni öyle doldurmuş ki...