1994 yılının kasım ayı... Muğla’da oturan ablamı ziyarete gitmiştik, İzmir’e evimize dönmek üzere hazırlandık. Yanımda teyzem ve kuzenim vardı. Üst üste meydana gelen depremler birazcık beni korkutsa da hazırlığa devam ettik. Saat 11:00 de otobüsümüz kalkacaktı ve biz yarım saat evvelinden otogarda beklemeye koyulduk. Kuzenim otobüs biletlerini almış benim yanıma geldiğinde, biletlerin ikinci sırada olduğunu duyunca çok üzülmüştüm. Ön sıradakilerle değiştirmenin imkanı yok mu acaba dedim ve beni kırmadı gitti sordu 3-4 numaralı koltuğun sahiplerine… Yaşlı bir çiftti... İsteğimizi söylediğinde, kuzenimin aldığı cevap şu oldu: “ Evladım bizde 8. sıradaydık ama ne hikmetse bizim hanım bu seferlik ön sırada gitmek istedi. Biz de az evvel değiştirdik biletimizi ön sıradakilerle. O yüzden kusura bakmayın değiştiremeyiz biletleri…”
Cevap karşısında üzülmedim dersem yalan olur ama elden gelen bişey yoktu. Hareket saati geldi ve yerlerimize oturduk. İçimde anlamlandıramadığım bi korku, endişe vardı. Devamlı ağlamak geliyodu içimden. Ablam ve eniştem bizi uğurlamaya gelmişlerdi. Aşağıdan bana el sallayınca , otobüsten inip ablama sarıldım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ablam bir ara ; gitmek istemiyosan gitme, dedi. Bende;gitmek istemiyorum abla dedim. Kalmak istiyorum. Teyzem, “beraber geldik beraber dönücez…” deyince son bikez daha sarıldım ablama ve otobüse bindim. Ağlamaya devam ediyodum. Hiç böyle bişey yaşamamıştım. Otobüs hareket etmeye başladı.Ağlamalarıma kalbimin hızlı hızlı atışıda eklendi ve korkuyodum, neyden korktuğumu bilmeden... Otobüs hareket edeli yarım saat kadar olmuştu ki; Bu sefer de içimden bi ses devamlı dua et dua et diyodu sanki… Başladım bildiğim bütün duaları okumaya. Kaç kere tekrar ettiğimi bilemiyorum o duaları ama epey bi okudum. Nihayet ağlamam geçti, nabzım normale döndü ve rahatladığımı hissettim. Çok şükür dedim… derin bir nefes aldım… başımı arkaya yasladım ve o an da kaza oldu…
Bağırışlar … Çığlıklar … Ne olduğunu anlayamadım… Kamyonla çarpışmıştık ve kamyon bizim taraftan çarpmıştı. Otobüsün ön tarafı diye bişey kalmamıştı. Şaşkın bir vaziyette etrafıma bakınarak, rüya mı gerçek mi diye yaşadıklarımı çözmeye çalışırken, bunun rüya olmadığını çok geçmeden anladım. Hemen önümde bir eşarp vardı… Eşarbın sahibi biletimizi değiştirmek istediğimiz teyzeydi… Gözüm aradı nerde diye ? Otobüste giderken ön koltuktaydı ama ön koltuk diye bişey kalmamıştı. Kafamı çevirdim ki; eşiyle beraber feci şekilde ezilmişler… Kaza anında hayatlarını kaybetmişlerdi… (Allah rahmet eylesin...)
Kazadan sonra da çok şey yaşadım, ama benim “O AN” olarak anlatmak istediğim;
*ne; otobüsle kamyonun kafa kafaya vurması,
*ne; kuzenimin, bilinçsiz bir şekilde beni sıkıştığım yerden çıkarması ve 3 mt yükseklikte kucağındayken yere bırakması,
*ne; yurdumun yardımsever insanlarından birinin, düştüğüm yerden yine bilinçsiz bir şekilde kollarımdan tutarak, yerde 15-20 mt sürükleyip yol kenarına kadar taşıması,
*ne; parçalı bir kırığın alçıya alınmamasını ben bile, bilebiliyorken!!!, uzman bir doktorun ayağımı alçıya alarak, ayağımın kangren olması,
*ne; ayağım sanki patlıyacak! nolur şu alçıyı kesin diye hastaneyi ayağa kaldırdığımda, gelen görevlinin; alçı kesme makinesinin bozuk!!! olduğunu söyleyip, yeni makineyi alabilmek için sabahı beklemek zorundayız demesi,
*ne de; İzmir’deki hastaneye naklimin, doktorların ihmaliyle 7 saat geç yapılması sonucu ayağımın ampute edilmesiydi…
Benim “O AN” ım; ön sıradaki yaşlı çiftin, biletlerimizi değiştirmek istediğimizde,
“Evladım, bizde 8. sıradaydık ama ne hikmetse bizim hanım bu seferlik ön sırada gitmek istedi. Biz de az evvel değiştirdik biletimizi ön sıradakilerle. O yüzden kusura bakmayın değiştiremeyiz biletleri…” dedikleri andı… O an biletleri değiştirmiş olsaydık, şu an da “O AN” konu başlığına yazı yazan bir nüans olmayacaktı…
Hayatta hiçbir şey, tesadüf değildir...
Cevap karşısında üzülmedim dersem yalan olur ama elden gelen bişey yoktu. Hareket saati geldi ve yerlerimize oturduk. İçimde anlamlandıramadığım bi korku, endişe vardı. Devamlı ağlamak geliyodu içimden. Ablam ve eniştem bizi uğurlamaya gelmişlerdi. Aşağıdan bana el sallayınca , otobüsten inip ablama sarıldım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ablam bir ara ; gitmek istemiyosan gitme, dedi. Bende;gitmek istemiyorum abla dedim. Kalmak istiyorum. Teyzem, “beraber geldik beraber dönücez…” deyince son bikez daha sarıldım ablama ve otobüse bindim. Ağlamaya devam ediyodum. Hiç böyle bişey yaşamamıştım. Otobüs hareket etmeye başladı.Ağlamalarıma kalbimin hızlı hızlı atışıda eklendi ve korkuyodum, neyden korktuğumu bilmeden... Otobüs hareket edeli yarım saat kadar olmuştu ki; Bu sefer de içimden bi ses devamlı dua et dua et diyodu sanki… Başladım bildiğim bütün duaları okumaya. Kaç kere tekrar ettiğimi bilemiyorum o duaları ama epey bi okudum. Nihayet ağlamam geçti, nabzım normale döndü ve rahatladığımı hissettim. Çok şükür dedim… derin bir nefes aldım… başımı arkaya yasladım ve o an da kaza oldu…
Bağırışlar … Çığlıklar … Ne olduğunu anlayamadım… Kamyonla çarpışmıştık ve kamyon bizim taraftan çarpmıştı. Otobüsün ön tarafı diye bişey kalmamıştı. Şaşkın bir vaziyette etrafıma bakınarak, rüya mı gerçek mi diye yaşadıklarımı çözmeye çalışırken, bunun rüya olmadığını çok geçmeden anladım. Hemen önümde bir eşarp vardı… Eşarbın sahibi biletimizi değiştirmek istediğimiz teyzeydi… Gözüm aradı nerde diye ? Otobüste giderken ön koltuktaydı ama ön koltuk diye bişey kalmamıştı. Kafamı çevirdim ki; eşiyle beraber feci şekilde ezilmişler… Kaza anında hayatlarını kaybetmişlerdi… (Allah rahmet eylesin...)
Kazadan sonra da çok şey yaşadım, ama benim “O AN” olarak anlatmak istediğim;
*ne; otobüsle kamyonun kafa kafaya vurması,
*ne; kuzenimin, bilinçsiz bir şekilde beni sıkıştığım yerden çıkarması ve 3 mt yükseklikte kucağındayken yere bırakması,
*ne; yurdumun yardımsever insanlarından birinin, düştüğüm yerden yine bilinçsiz bir şekilde kollarımdan tutarak, yerde 15-20 mt sürükleyip yol kenarına kadar taşıması,
*ne; parçalı bir kırığın alçıya alınmamasını ben bile, bilebiliyorken!!!, uzman bir doktorun ayağımı alçıya alarak, ayağımın kangren olması,
*ne; ayağım sanki patlıyacak! nolur şu alçıyı kesin diye hastaneyi ayağa kaldırdığımda, gelen görevlinin; alçı kesme makinesinin bozuk!!! olduğunu söyleyip, yeni makineyi alabilmek için sabahı beklemek zorundayız demesi,
*ne de; İzmir’deki hastaneye naklimin, doktorların ihmaliyle 7 saat geç yapılması sonucu ayağımın ampute edilmesiydi…
Benim “O AN” ım; ön sıradaki yaşlı çiftin, biletlerimizi değiştirmek istediğimizde,
“Evladım, bizde 8. sıradaydık ama ne hikmetse bizim hanım bu seferlik ön sırada gitmek istedi. Biz de az evvel değiştirdik biletimizi ön sıradakilerle. O yüzden kusura bakmayın değiştiremeyiz biletleri…” dedikleri andı… O an biletleri değiştirmiş olsaydık, şu an da “O AN” konu başlığına yazı yazan bir nüans olmayacaktı…
Hayatta hiçbir şey, tesadüf değildir...