Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Kök hücre nelere çare olacak?

ahmet_t12

Üye
Üyelik
8 Ara 2007
Konular
5
Mesajlar
78
Reaksiyonlar
0
Tüm dünyada deneysel çalışmalarına hızla devam edilen kök hücre uygulamaları tıpta çığır açacağa benziyor. Peki, bu uygulamalar önümüzdeki 10 yılda hangi aşamaya gelecek? Kök hücre şu an tedavisi mümkün olmayan hangi hastalıklara çare sunabilecek? İşte bu soruların yanıtları.

Dünyada büyük bir yankı uyandıran kök hücre çalışmaları ve uygulamaları, son yıllarda hem bilim insanlarını, hem de hastaları en fazla heyecanlandıran konulardan biri. Önümüzdeki süreçte elde edilmesi planlanan sonuçların ardından kök hücre ile tedavi yöntemleri belki de bulunduğumuz yüzyılda "tıp alanındaki en büyük buluş" olarak nitelendirilecek.

Ancak uzmanlar basın yayın organlarında çıkan haberlerin aksine, bu cümleyi söylemek için henüz çok erken olduğuna dikkat çekiyorlar. Çünkü günümüzde medyada kesin bir tedavi metodu gibi sunulan kök hücre çalışmaları aslında henüz deney veya klinik araştırma safhasındalar. Bilim insanları kök hücreyle ilgili yoğun araştırmalara devam ederken, bir yandan da edindikleri bilgileri paylaşmak için belirli aralıklarla toplantılar düzenliyorlar. Geçtiğimiz günlerde Hücresel Tedavi ve Rejeneratif Tıp Derneği tarafından düzenlenen ve yurtiçi ile yurt dışından çok sayıda bilim insanının katıldığı Vinci Ulusal Hücresel Tedavi ve Rejeneratif Tıp Kongresi'nde de kök hücre tedavisiyle ilgili son gelişmeler ele alındı. Biz de kongreye katıldık ve uzmanlara günümüzde hematolojik kanserlerin tedavisinde kullanılan kök hücrenin önümüzdeki 10 yıl içinde başka hangi hastalıklara çare olabileceğini sorduk.

¦ Kalp krizinin oluşturduğu hasarlar önlenebilecek
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı'nda görevli öğretim üyesi Doç. Dr. A. Rüçhan Akar, kalp ve damar hastalıklarının günümüzde bir numaralı ölüm nedeni olduğuna dikkat çekti. Uzmanlar, 2020 yılında dünyada 25 milyon kalp ve damar hastalığına bağlı ölüm gerçekleşeceğini öngörüyorlar. Kalp krizi sonrası gelişen hasarın en aza indirilmesi için ilaç tedavileri ve anjioplasti gibi tedavi yöntemleri ile pek çok yaşam kurtarılmaya devam ediyor. Koroner bypass ameliyatları da hem hayat kurtarıyor, hem de yaşam kalitesini artırıyor. Ancak kalp krizi sonrası kalp fonksiyonları bozulan hastalarda yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilendiği gibi yaşam süreleri de önemli ölçüde kısalıyor. Bu nedenle kök hücre araştırmaları kalp krizinde ve farklı nedenlerle gelişen kalp yetmezliklerinde yoğun bir şekilde sürüyor.
Diğer yandan 65 yaş üzerindeki her 5 kişiden birinin, uzuvları ilgilendiren atar damar hastası olduğu ve bu kişilerde 5 yıllık yaşam şansının yüzde 55-60 düzeylerinde olduğu belirtiliyor. Doç. Dr. Rüçhan Akar, bahsedilen kalp ve damar hastalıklarıyla ilgili kök hücre araştırmalarının en önemli basamağının halen temel bilimlerle ortak olarak gerçekleştirilen araştırmalar olduğunu belirtiyor. Bu çalışmalarda farklı kök hücrelerin davranışının farklı sinyallerle nasıl değiştiği, hücrelerin onarımına nasıl katıldığı, hastalıklı organda nasıl işlevler gördüğü araştırılıyor. Halen hangi tip kök hücrenin hangi hastalıkta daha faydalı olacağı, hangi yoldan kalp gibi hedef organlara ulaştırılması gerektiği, insanda uygulandığında hedef organda bu hücreleri nasıl bir sonuç beklediği bilinmiyor. Bu hücreleri daha iyi tanımaya yönelik olarak hayvanlar ve bitkiler üzerinde yoğun çalışmalar devam ederken, insanlar üzerindeki klinik çalışmalar da sürüyor. Ülkemizde de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi dışında pek çok bilim insanı da araştırmalarını yoğun olarak sürdürüyor. Örneğin İzmir Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr Mustafa Özbaran ve ekibi, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Yılmaz Nişancı ve ekibi, bu konuda Türkiye'de pek çok ilke imza atmış durumdalar. Kalp ve damar hastalıkları üzerine yürütülen kök hücre çalışmalarında önümüzdeki 10 yıl İçinde kalp krizinin oluşturduğu hasarları önlemek gibi çok önemli gelişmeler kaydedileceği tahmin ediliyor.

¦ Diyabet tedavi edilebilecek
Hayvan ve insanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda; kök hücre tiplerinden olan embriyonal kök hücreden insülin salgılayan beta hücreleri üretilebileceği ortaya kondu. Bilim adamları, elde ettikleri bu önemli bilginin ardından, beta hücreleri elde edip, hasar görmüş pankreasa nakletmeyi amaçlıyorlar. Hücresel Tedavi Ve Rejeneratif Tıp Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Zafer Gülbaş, böylelikle pankreasın tekrar insülin salgılayabileceğin söylüyor. Günümüzde yürütülen çalışmalarda karşılaşılan en önemli sorun ise embriyonal kök hücreden yeterli miktarda beta hücreleri elde edebilecek teknolojiye henüz sahip olunamaması. İşte önümüzdeki 10 yıl içinde, bu teknoloji geliştirilirse, diyabet hastalarının tedavisi mümkün olabilecek.

¦ Buerger'de organ kaybına son verilebilecek
Özellikle sigara içenlerde gözlenen bir damar tıkanıklığı hastalığı olan Buerger'in ileriki aşamalarında parmak, ayak ve bacaklar kesilme riski ile karşı karşıya kalıyor, Hastayı yatağa bağlayan ciddi ağrılar da bir başka sorun. Ankara Tıp Yöntemi' adıyla dünya tıp literatürüne giren Buerger hastalarında kök hücre çalışması, Ankara Üniversitesi bünyesindeki pek çok anabilim dalının katkılarıyla tamamlandı. Kök hücre nakli sonrasında bu hastaların hem yaşam kaliteleri artırıldı, hem de önemli bir bölümünün uzuvları kesilmekten kurtarıldı. 5 yıllık takipleri sürdürülen hastalardan alınan sonuçlar da oldukça yüz güldürücü. 'Buerger hastalığının tedavisinde yeni bir umut olan bu çalışma, dünyaca kabul gören Journal Of Vascular Surgery Dergisi'nde yayımlandı. Önümüzdeki süreçte Sağlık Bakanlığı Kök Hücre Komisyonu'nun kök hücre araştırma ve uygulamalarında önemli kararlar alması bekleniyor.

¦ Parkinson'da titremeler kaybolabilecek
Kök hücre çalışmalarında hedeflerden biri de Parkinson tedavisinde gelişme kaydetmek. İsviçre ve İngiltere'de yürütülen bir projede, nöronal (sinir hücresi) kök hücrelerin laboratuar ortamında üretildikten sonra vücuda nakledilmesi amaçlanıyor. En büyük problem ise transplantasyon yapmak için yeterli sayıda sinir hücresi elde edememek. Bilim insanları ayrıca tedavide kullanılacak olan embriyonal kök hücrelerin hangi mekanizmalarla dopaminerjik nöron oluşturduklarını çözmeye çalışıyor. Prof. Dr. Zafer Gülbaş, bu mekanizma çözüldüğünde artık istenilen miktarda nöron üretilebileceğine dikkat çekiyor. Böylece hastalığın en tipik belirtileri olan ellerde titreme, hareketlerde yavaşlama gibi sorunlar hafifletilebilecek ve hastalar kendi kendine yetebilir hale gelebilecek.

Yanıklarda, yüz ifadesi oluşturulabilecek
Kök hücrenin tek başına bile tüm vücudu kaplamaya yetecek kadar uzmanlaşmış deri hücresi üretebildiğini tespit eden bilim insanları, edindikleri bu bilgi ışığında, deri yanıklarının tedavisinde büyük bir yol kat ettiler. Prof. Dr. Zafer Gülbaş, İngiltere başta olmak üzere Avrupa ve Amerika'da uygulanan kök hücre tedavisinin günümüzde sadece derinin en dış katmanına uygulanabildiğine dikkat çekti. Yani, kök hücre tedavisi sayesinde ağır deri yanıkları olan insanların hayatları kurtulsa da, bu bölgeler ne terliyor, ne de kıl üretebiliyor. Dolayısıyla bu kişiler normal bir hayat süremiyor. Prof. Dr. Zafer Gülbaş, bilim insanlarının önümüzdeki 10 yıl içinde kök hücreyi derinin diğer katmanlarına da nakletmeyi hedeflediklerini belirtiyor. Böylelikle hastalar daha kaliteli bir yaşam sürebilecek ve yüzlerinde mutluluğun ifadesi fark edilebilecek.

! Omurilik felçlileri daha kaliteli bir yaşam sürebilecek !
Omurilik yaralanmasıyla ilgili İngiltere ve Amerika'da hayvan deneylerine devam edilirken; Almanya, Çin ve Rusya'da hastalara kendi hücreleri naklediliyor. Hayvan deneylerinden elde edilen veriler, kök hücre naklinin omurilik felcinin tedavisinde umut verdiğini ortaya koyuyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan Attar başkanlığında, yaklaşık 3 sene önce omurilik yaralanması geçirmiş hastalar üzerinde yapılan bir araştırmada bilim insanlarını heyecanlandıran sonuçlar alındı. Bu çalışma sadece omurilik yaralanması geçirmiş, yatağa bağımlı ve hemen hiçbir düzelme umudu olmayan 4 hasta üzerinde uygulandı. Uzmanlar, tuvaletini tutamayan ve bacaklarını hareket ettiremeyen bu hastalara, kendi kemik iliklerinden elde ettikleri kök hücreleri nakletti. Yapılan çalışmadan sonra bu hastalardan 2'si tuvaletini kontrollü olarak tutabilir ve destek alarak yürüyebilir hale geldi. Araştırmaya katılan 3'üncü hastada beklenilen sonucun altında bir gelişme görülürken, 4. hastada ise hiçbir olumlu gelişme sağlanamadı. Doç. Dr. Attar, bu sonuçlar yüz güldürse de kök hücre naklinin insanlar üzerinde etkili bir tedavi olduğuna dair kanıtlanmış hiçbir bilimsel verinin olmadığı uyarısında bulunuyor. Ayrıca böyle bir işlem sonucu doğabilecek olası zararlı etkilerin henüz ortaya konulmadığını belirtiyor. Bilimsel araştırmalara hızla devam eden uzmanlar, omurilik felçli hastaların 10 yıl içinde ayaklarını hareket ettirebilmek ve tuvaletini tutabilmek gibi işlevleri yerine getirip, daha kaliteli bir yaşam sürebileceklerini düşünüyorlar.

¦ Kıkırdak zedelenmeleri tedavi edilebilecek
Kök hücrelerinden elde edilen kıkırdak hücreleri günümüzde kıkırdak zedelenmesi sonucu gelişen osteoartrit gibi eklem hastalıklarında hasarlı bölgeye nakledilebiliyor. Önümüzdeki birkaç yıl içinde, kök hücrenin travma ya da operasyon sonucu hasar gören veya yok olan kemik dokusunda standart tedavi yöntemi İçine girebileceği öngörülüyor.

KÖK HÜCRE DENEYLERİ HANGİ AŞAMADA?
¦ Basın yayın organlarında kimi zaman tedavi yöntemi gibi sunulan kök hücre çalışmaları aslında hematoloji dışındaki alanlarda henüz deneysel aşamada.
¦ Çalışmalar sonucunda; kök hücrelerin sadece hematolojik hastalıkların tedavisinde değil, hücrelerin kaybına bağlı olarak gelişen hastalıklarda da kullanılabileceği ortaya kondu. Bunlar arasında; Parkinson, alzheimer, multiple skleroz, kaza sonucu oluşan felçler, kalp krizi sonucu gelişen kalp kası yetmezliği ve 'ostoeartrit' yer alıyor.
¦ Embriyonal kök hücre dışında günümüzde üzerinde tartışılan diğer bir kök hücre İse 'mezankimal' (kemik iliğinden alınan) kök hücreler. Bu tip kök hücrelerin de miyokard enfarktüs ve crohn hastalığı üzerinde klinik çalışmaları sürüyor. Bağırsak iltihabı olan ishal ve karın ağrısıyla seyreden Crohn Hastalığı'nın tam bir tedavisi yok. 'Mezankimal' kök hücrelerin yakın zamanda kalp hastalıkları ve Crohn Hastalığı*nda standart tedavide onaylanacağı ve ilaç haline gelebileceği belirtiliyor.
¦ Şimdi uzmanlar; kök hücrenin hasarlı organın neresine, ne kadar, ne zaman, hangi aralıklarla verilmesi gerektiği, kök hücre ayrıştırılırken kullanılan maddelerin vücuda nasıl etki yapacağı, hücrenin gereğinden fazla çoğalması durumunda ne olacağı ve bunun nasıl önüne geçilebileceği gibi pek çok soruya yanıt arıyor.
Formsante Dergisi
 
İnsallah en kısa zaman da kök hücre tedavisi gerceklesir...Cunku bende Multipl Skleroz (MS) hastasiyim...Saglikli ve hayırlı gunler dilerim...kaLin sagLicakLa...[
 
bıttsın bu kabus artık ve ınsallah bıran önce bulunurrr:(
 
10 yıl...Ben bır yıl oldu trafık kazası gecırdım ne zaman,nasıl,nerde bıtecek bu kabus allhım kök hucre neymıs yaaa allahım sen yardım et bıze....Herkese acıl sıfalar arkadaslar.
 
arkadaşlar,biz nezaman gerçeklere sahip çıkıp kıymet bileceğiz,şimdi bu haberden sonra prof.dr.Erdal bey i karalayıp yurt dışına kaçıracağız,dr.ziya özel e yapılan gibi zakkumdan ilaç yapıp kansere çare bulacam dedi adamı şarlatan yaptılar inanmadılar amerikaya kaptırdılar,adam şimdi amerikada zakkum seraları yaptı,kansere ilaç yapıyor,Türkiyeye de satıyolar iyide yapıyolar biz bişeylerin kıymetini bilmez anlayıp dinlemeden karalarsak böyle olur,bende sağlık personeliyim ve arkadaşlarım var Erdal bey in öğrencisi ve bizi görüştürdüler asla böle bişey demedi,deneysel aşamada olduğunu anlattı zaten,lütfen bu karalamalara inanmayın,bu oyunlara gelmeyelim..umutla bekleyin!
 
senin çalıştığın kurumun başındaki güzide insanlar ne zaman:'HER HASTA YÜRÜMEK ZORUNDA DEĞİL,OMURİLİK FELÇLİLERİ HAYATINA BÖYLE DE DEVAM EDEBİLİYOR'demekten vazgeçerse o zaman gerçeklere sahip çıkarız sevgili arkadaşım.
umut çaresizliği uzatır bunuda unutma!
 
atoksal aynı fıkırdeyız ama dusunuyorum dusunuyorum umut olmadımı caresızlıgımızle nasıl başa cıkıcazzz her seyın bası nasıl kı bısmıllah ıse umutta bencee
 
hüllü cok haklısınız gercekten bu gıbı karalamalar reklamlara kanıp uzulenler yanı umutsuzluga kapılanlara yazık uzuluyorum.....
 
Ümitsiz yaşanmaz arkadaslar...Herseye ragmen hayat devam ediyor Gönül Dostlarım..;)
 
arkadaşlar ben umut çaresizliği uzatır dedim ümit demedim.umut ve ümit bunlar farklı şeyler.
umut: güven duygusu anlamına gelmektedir.
ümit: daha çok " beklenti" anlamına gelmektedir
inceleme yaptığımızda bu kök hücre muhabbeti yaklaşık 10 yıldır var.ama umut???daha ne kadar umut edeceğiz?
ümitsiz hayat olmaz,ümidi olmayan insan da olmaz.bu konuda size katılıyorum.
düşünsenize adam 10 yıldır kök hücrenin çıkmasını umut ediyor.ama elde var sıfır.ne oldu umut?adamın çaresizliğini uzattı uzattı uzattı.sonuç:hüsran.
elbette 10 değil 50 yıl geçse bu hastalıkla adam illaki bir gün yürüyeceğini ümit eder.bu insanoğlunun en tabii özelliği.
bilmem anlatabildim mi,?
benim derdim şu:benim umudumu çalmayın arkadaş?bi işi yapıyorsanız yapıyoruz deyin.yok efendim bilmem ne ünv. de çalışmalar varmışmış mış mış.bana ne mışmışlardan ya.beğenmedimiz İRAN bile yapıyor bu işi.
benim derdim zihniyeti bozuk insanlarla.
'HER HASTA YÜRÜMEK ZORUNDA DEĞİL'diyen zihniyetsizlerle.
ama ÜMİDİM şudurki inş onların da başına böyle bişey gelir de o zaman görürüm ben onları.böyle hayat nasıl devam ediyormuş.
ya allah aşkına arkadaşlar evet gerçekten bu işle ülkemizde ilgilenen çalışan bilim adamlarımız doktorlarımız var.açın adamların önünü.yok efendim olur mu.biz illa adamların önüne taş değil kaya koyacaz ki adam en sonunda gitsin abdye orda bu işi adam gibi yapsın.haksızsam haksızsın diyin
saygılarımla
 
nörojen mesane ile ilgili bi kök hücre tedavisi calışması varmı haberı olan lütfen mesaj ceksın.
 
arkadaşlar dr erdal karaöz ile yaklaşık 3 yıldır belli periyotlarla görüşme halimdeyim bana hiç bir zaman tamam bu iş yapılıyor demedi trabzonda çalışmaların devam ettiğini biraz daha beklemem gerektiğini söyledi.kendi kızıda doğuştan şeker hastası olduğu için bu kök hücre işine gönül verdiğini çalışmaları yakından takip ettiğini söyledi.bizde çamur at izi kalsın zihniyeti var ya birkere.ya sabır arkadaşlar başkada yapacak bişeyimiz yok zaten
 
bu arada arkadaş umut ile ümit farkını googlayarak bulabilirsiniz.....atoksal da googladan esinlenmiş hehe
 
selam

Ben de kök hücre tedavisini bekliyorum. Bağ dokusu Hastasıyım. Buna bağlı NÖROJEN MESANE hastasıyım. Sınır harabiyetinden dolayı cok buyuk ağrılar çekiyorum. NOURONTIN kullandım 2 yıl ağrılarım artınca 10 AY olldu LAYRİCA kullanmaya basladım su an kök hücre tedavisi bana çare olana kadar ikınci bir ılaç şansım yor son kullandıgın ılaçta sadece tek doz yükselte bilme sansları var. bu hastalık dogustanmış. MESANEYE etkisi 10 yıldır var. ONdan önce de bütün eklemlerimi harab etti bu illet iki kalçam PROTEZ 5yıl oldu ameliyat olalı yakında DİZİM ve OMUZLARIM dan olabilirim onlar da etkilenmiş. ard. KÖK HÜCRE hakkında bilgisi olan yassın bi umut beklıyoruz işte. allahtan Umut Kesilmez tabi. iyi günler.
 
Gazetelerin verdiği ümidi Doktorlarımız vermiyor maalesef..Ne zamana bu kök hücre diye sormaya gelmiyor hemen daha çoook uzun sürer diyorlar..Ama bilmedikleri şey "Göle su gelinceye kadar Kurbağanın gözü patlayacak...":rolleyes:
 
Dostlarım
Bu tartışma ortamına naçizane bende biraz bildiklerimle katılmak istiyorum,Biraz başınızı ağrıtacağım ama yazımdan dolayıda çok fazla umutlanmanızı istemem, sükutü hayal kötüdür...
Ben 10 senelik ALS yani motör nöron hastasıyım, İki sene evvel arkadaşım als hastası Serdar Tengiz,bilinci kapalı şekilde Ankaraya Prof Haluk Dedaya götürüldü,ve komadan kök hücre sayesinde hayata döndü. Dünyada ilk defa denenen bir yöntemle yapılan ameliyatından dört saat sonra ellerini oynatmaya başladı,ve şu anda konuşması normale döndü, yaşıyor, daha evvel hareketsiz olan bacaklarını azda olsa oynatabiliyor, kalkıp yürüyor demiyorum dikkat edin, Devamı gelmesi gerekiyordu tedavinin ama ne yazıkki bazı haset kişiler tarafından şikayet edildi savcılığa,ve kök hücre çalışmaları durdu, ne yazıkki benim randevumada 13 gün kalmıştı, Zaten kişi olarak biraz cesaretsiz olan hocayı sindirdiler, Kök hücre konusunu benden iyi takip eden varmıdır bilmiyorum ama bu işle uğraşan KATÜ,den Prof Ercüment Ovalı, Prof Haluk Deda, Ege üniversitesinden prof Serdar Bedii omay ve bunlar gibi nice proflarla yüzyüze ve saatlerce telle görüştüm. Şu andaki durum ise sözde Sağlık bakanlığı kök hücre denemelerine onay verdi, Ama üç uzman imzalı rapor gerekiyor, Denenmemiş ve sonucu bilimsel dergilerde yayınlanmamış bir tedavi için imza verecek kaç tane doktor var merak ediyorum...Umarım Sağlık bakanlığı bu yanlış kararının farkına varır. Çünki omurilik felçlileri, ms,liler, alzheimerliler ve buna benzer hastaların yaşama şansı biz ALS lilere göre çok çok fazla. Hergün bir kaç tane ALS li ölüyor. Artık ölüm haberleri almaktan, cenazelere katılmaktan yoruldum inanın... Masabaşında,sıcak koltuklarında ahkam kesenler bişey yapmadıkları bir yana,bari köstek olmasınlar,insan hayatı belki onlar için sadece sıradan bir iştir ama ateş düştüğü yeri yakıyor. Ama dostlarım biz böyle sessiz sedasız beklediğimiz boyun büktüğümüz sürece onların keyiflerine tabi yaşamaya veya ölmeye devam edeceğiz. Benim teklifim şu: Sağlık bakanlığı tedavi işleri müdürlüğünü email,tel,mektup yağmuruna tutalım,eğer becerebiliyorsak bu konuyu medyaya taşıyıp seslerimizi duyuralım... Köyünde altın madeni istemeyen köylü halkımız kadardamı aktif olamıyoruz. Ağlamayan çocuğa meme yok Türkiyemde... Saygılar
 
boş işler bunlar yormayın kafanızı :) hayatınıza bakın çözüm olursa bız burdayız
kimi arkadaşlar dr lerden şikayet etmiş doktorun işi yok senın kok hurenle uğraşacak adam alacağı arabanın evın hayalıyle yatıp kalkıyor :)kök hucreylemı uğraşsın zihniyet bu işte bılımm kımın umurunda illa sırf etıket olsun dıyebirkaç makaale yazıp ortaya atılanda yok değil
baştan sona sacma sapan bır şekılde işliyor bılımın adını batırıryorlar ( istisnalar kaideyı bozmaz)
yanı kafayı yormayın ve hayatan gerı kalmayın hayatınızı yaşayın vesselam:))
 
Dün Habertürk kanalında Söz Sende programında Hücresel Tedavi ve Rejeneratif Tıp Derneği Başkanı Osman İlhan konuktu.Omurilik felçlileri için Türkiyede birkaç hastanede yakında kök hücrenin uygulanmaya başlanacağını söyledi.Bu bizim için çok umut verici bir haber..
 
bazı şeyler kesinleşmeden insanların kobay olarak kullanılmasına karşıyım.iyi araştıralım arkadaşlar...hep 5-10 yıl içinde uygulanacak deniyor yıllar geçti birşey yok.
 
Ama hiç bu kadar yaklaşılmamıştı bunuda kabul etmek gerek..Amerikada da başlanacak denemelere.Biz araştırma safhasında olduğunu kabul ediyoruz ama hızlı ilerliyor ve bence umduğumuzdan çabuk sona ulaşılacak..
 
Gulden hanım bunu zaten bız bızler gıbı arkadaslar ne kadar umutla beklıyoruz bılıyorsunuz.Evet sızınde belırmıs oldugunuz gıbı bu amerıkadakı denemeler sonucları dort gozle beklıyoruz ınsallah umdugumuz gıbı bekledıgımız gıbı bır sonuc elde ederız.Bu arada bu durumda bu konumda hızda bahs edıyorsunuz ama bu zaman kadar sızcede bu gıbı sorunların arastırmaların tarıh olması gerekmezmıydı.1992 :) ama aslında sızde cok haklısınız bu durumlarda..
 
[SIZE="4"]Kök hücreden diş üretildi[/SIZE]

5 Ağustos 2009

8539762.jpg


Japon bilim adamları çığır açacak bir çalışmaya imza attı. Tokyo Üniversitesi uzmanları, kök hücreleri kullanarak farenin ağzında “diş” üretmeyi başardı.

Öncelikle 5 gün boyunca kök hücreden dişin gelişmesi için gerekli olan hücreyi içeren özü üreten bilim adamları, daha sonra bunu farenin çene kemiğine yerleştirdi. 5 hafta sonra, dişin ucu diş etini yararak çıktı. 2 hafta sonraysa normal bir dişin sertliğine ve hassasiyetine sahip, yiyecekleri kolayca öğütebilen bir dişe dönüştü.

Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmada deney birçok kez tekrarlandı. Deneyin fareler üzerinde yapılmasına karşın, bunun insanlarda da “kendi dişlerini büyütmenin” yolunu açabileceği belirtildi. Böylece teknoloji hayata geçtiğinde takma dişler tarih olacak, çekilen ya da çürüyen dişlerin yerine yenilerinin çıkması sağlanabilecek.
Kaynak: Hürriyet
 
acil şifalaar hherkese bu mubaarek gecede birbbiriimize dua edelim inşallahh
 
bi zamanla gogusleri sisirirdiler kok hucre ile ameliyatlara belki daha gerek kalmicak
 
acil şifalaar hherkese bu mubaarek gecede birbbiriimize dua edelim inşallahh
Tabi biz türkler duadan başka bişey bilmeyiz zaten. Biz her zaman "armut piş ağzıma düş" modelini kullunıyoruz. Dünya amerikanın peşinden koşuyor. Amerikan başkanı ağzını açıp kapatsa Türkiyede borsa inip kalkıyor. Dünya neden amerikanın değilde Türkiyenin peşinden koşmasınki. Beğenmediğimiz iran bile AİDS e karşı aşı geliştirdi. Ya biz SIFIR. Biz hep dua edelim elbet birgün armut pişip ağzımıza düşer. :confused:
 
Sinir Onarımını Engelleyen Protein Bulundu

Sinir Onarımını Engelleyen Protein Bulundu
Muhakeme.net - Felç Tedavisinde Yeni Umut: Nogo Felç Tedavisinde Yeni Umut: Nogo
Gözalıcı başarılarına karşın tıp biliminin çare bulamadığı bir sorun, omurilik yaralanmalarının yol açtığı felç. Gerçi felçli hastaları kısmen de olsa iyileştirebilmek için mekanik elektronik düzenekler geliştirilmiş bulunuyor. Hatta bunlarla biyolojik araçları birleştiren �biyonik çözümler� de tasarım ve deney aşamasında.

Yeni denenen bir yöntem de, kök hücreler aracılığıyla yeni sinir hücreleri üretmek. Bu çalışmaların odağı, miyelin denen sinir hücre kılıfının onarılmasıydı. Oysa, yeni bir buluş miyelinin, beyin ve omurilik hücrelerinin bağ yapmasını engelleyen bir proteinin yatağı olduğunu ortaya koydu. Nogo adlı proteinin belirlenmesi, uzmanlarca sinir onarımı için geniş ufuklar açan bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

VÜCUT dokularının çoğu, örneğin kas, deri, karaciğer ve çevre sinirleri (periferik sinirler), yaralandıktan sonra kendilerini tümüyle onarabilirler. Gariptir ki, merkez sinir sistemini oluşturan beynin ve omuriliğin, böyle bir becerisi yoktur.
Yaralandıktan sonra kendilerini hemen hemen hiç onaramazlar. Erişkin canlılarda merkez sinir sistemi, yeni nöronlar ve yeni aksonlar oluşturamaz.
Nitekim merkez sinir sisteminin kendini yenileme (rejenerasyon) gücü çok sınırlı olduğundan beyin ve omurilikten kaynaklanan felçler çoğu kez kalıcı oluyor.

Merkez sinir sistemindeki aksonlar acaba neden yenilenemiyorlar? Yüzyıl kadar önce Santiago Ramon y Cajal şunu gözlemledi: Beyin ve omurilik aksonları, yaralandıktan hemen sonra, uzamaya çalışıyorlar; fakat bu çaba az sonra duruyor. 20 yıl kadar önce David ve Aguayo şu ilginç gerçeği ortaya koydu: Erişkinlerde merkez sinir sistemi aksonları, bir çevre siniri grefi (nakledilmiş parça) içinde çok uzayabiliyorlar.

Bu gözlemler şu varsayıma yol açtı: Aksonların merkez sinir sistemi içinde büyüyememelerinin nedeni, merkez sinir sisteminde bulunan oligodendrosit ve astrosit adlı destek hücreleri (Bunlara toplu olarak glia denir. Glia sinir hücreleri (nöron) arasına serpilmiştir). Schwab ve arkadaşlarıysa deneylerle şunu kanıtladılar: Omuriliğin arka kök sinir düğümlerinde (ganglia) bulunan nöronlar, hücre kültürlerinde, iletişim kurmaya yarayan aksonlarını asla oligodendrosit hücrelerine ya da oligodendrosit hücrelerinin aksonlar etrafına sardığı yağlı miyelin kılıfına uzatamıyorlardı. Bunun yerine, aksonlar çevre sinirlerine ait glia hücrelerine yöneltiliyordu. (Oligodendrositlerin görevlerinden biri, yağlı miyelin maddesini sentezleyerek aksonların etrafına sarmak ve böylece akson elektriğini yalıtmak).

Bu deneyler sonucu, akson düşmanı miyelin moleküllerinin neler olduğunu bulmak ve onları etkisizleştirerek aksonları onarabilmek umudu doğdu. Schwab ve arkadaşları miyelinde molekül ağırlıkları 35 000 ve 250000 olan iki akson düşmanı protein buldular. Bunlara N135 ve N1250 de deniyor (molekül ağırlıkları nedeniyle).

Aynı araştırmacılar bu iki proteine karşı IN-1 adını verdikleri bir monoklonal antikor geliştirdiler. Bu antikor, hücre kültürlerinde oligodendrosit hücrelerinin ve miyelinin akson büyümesini engelleyici etkisini ortadan kaldırıyordu. Schwab ve ekibi omuriliği yaralanmış erişkin sıçanlara IN-1 enjekte ettiklerinde, yaralı dokudaki aksonların % 5�inin kendilerini yeniden oluşturduğunu gördüler; sıçanların yürümesinde önemli düzelmeler olmuştu.

10 yıl sonra daha da ileri bir adım atılarak, insan ve sıçanlarda Nogo geni bulundu. Bu genin yaptırdığı Nogo A, Nogo B ve Nogo C proteinleri, miyelindeki akson düşmanı maddelerin ta kendileri. Nogo A 1163, Nogo B 360 ve Nogo C 199 amino asit içeriyor. Nogo A ile sığırlardaki bN1220 ve sıçanlardaki N1-250 proteinleri aynı yapıda bulunuyor. Nogolar hücre zarını delip geçici (transmembranik) proteinler sınıfında yer alıyorlar. Bu gibi proteinlere retikülon deniyor; Nogo, retikülon ailesinin 4. bireyi: yani retikülon 4-A.

Beklendiği gibi Nogo A, merkez sinir sisteminde miyelinde ve miyelin yapıcı oligodendrosit hücrelerinde bulundu. Çevre sinirlerinde ve çevre sinir kılıflarındaki Schwann hücrelerinde Nogo-A yoktu. Nogo B ve Nogo C bazı nöronlarda, böbrek, kıkırdak, deri, akciğer ve dalakta, Nogo C ise iskelet kasında bulundu. Merkez sinir sisteminde oligodendrosit hücrelerince yapılan miyelinin fibroblastların (bağ doku hücreleri) yayılmasını ve aksonların uzamasını, yani merkez sinir sisteminin onarılmasını ketleyici etkisi, Nogo proteinlerinden ileri geliyor. Bu ketleme Nogo proteinlerine karşı oluşturulmuş serumlarla, yani anti- Nogo serumlarıyla, ortadan kalkıyor. Nogo-A sığır, sıçan ve insandan başka sinek ve solucanlarda da bulunuyor.

Nogo-A, IN-1 antikoruyla birleşen 250 000 molekül ağırlıklı bir protein. Nogo-B ve Nogo-C�den biri de IN- 1�le bağlanan 35 000 molekül ağırlıklı protein. Nogo-B ve C�nin akson düşmanı olup olmadığı, Nogo-A molekülünün hangi parçasının aksonları ketlediği ve Nogo-A�nın hücre zarındaki biçimi henüz bilinmiyor.

Bu buluşların ardından bir de sürpriz geldi: Nogo-A�nın molekül yapısı, onun hücre içinde �endoplazmik retikulum� denilen borucuk sistemi içinde bulunduğunu gösteriyordu. Acaba Nogo-A oligodendrosit yüzeyine çıkabiliyor muydu? En azından endoplazmik retikulumda bulunan diğer iki miyelin oligodendrosit yüzeyine çıkabiliyorlardı. Oligodendrositlerin hücre kültürlerinde boyayla işaretleme yöntemiyle en azından bir miktar Nogo A�nın oligodendrosit yüzeyinde bulunduğu gösterildi. Fakat temel bazı sorunlar henüz çözülmüş değil. Nogo-A, canlı vücutta da tüpte olduğu gibi akson büyümesini engelliyor mu? IN-1 antikoru Nogoyu nötralize ederek akson yenilenmesini arttırıyor mu? IN-1 her ne kadar hücre kültürlerinde Nogo- A�nın akson düşmanlığını engelliyorsa da, henüz bileşimi bilinmeyen birçok omurilik proteinine de bağlanıyor. Aksonların onarılmasını ketleyen diğer moleküller de biliniyor: Örneğin aksona yol açıcı proteinlerden semaforinler, efrinler, slit ve ayrıca diğer bazı miyelin molekülleri. Ayrıca, miyelinle birarada bulunan glikoprotein (MAG) ve bazı proteoglikanlar.

Nogo geninin bulunuşundan sonra yeni olanaklar doğdu; örneğin spesifik anti-Nogo A antikorlarının, IN-1 gibi, canlılarda akson onarımını arttırıp arttırmadığı ve Nogo proteini yapamayan gen aktarımlı (transgenik) farelerde merkez sinir sistemi aksonlarının yenilenip
yenilenmeyeceği araştırılabilecek.

Eğer miyelinin akson düşmanlığı yenilebilirse, akson onarımı garantilenmiş olacak mı? Son zamanlarda Davies ve arkadaşları omurilik arka kök sinir düğümlerinden alınmış nöronları beynin miyelinli bölgelerine naklettiler ve hayretle nöronların kendilerini onardıklarını gördüler. Miyelinin ketleyici etkisi yaralanmadan sonra ortaya çıkıyor olmalı; Nogonun hücrenin içinde olması da buna uyuyor. Davies akson onarımını miyelinden çok, yara bölgesinde etkinleşmiş astrosit hücrelerinin engellediğini düşünüyor.

Fakat glia ketlemesinin tamamı önlense bile geriye bir sorun daha kalıyor: Nöronlar yaşamak ve büyümek için hayat boyu uyarılmak zorundalar. Beynin birçok bölgesinde, aksonların kesilmesi, bu uyarıcı etkenleri ciddi şekilde bozar; bunun sonuysa, nöron ölümü ve onarımın durması. Bu nedenle yaralı aksonların uzamasını sağlamak için, hem miyelinin akson düşmanlığı nötrleştirilmeli, hem de nöron büyümesi hızlandırılmalı.

Bir başka şaşırtıcı deney: David ve arkadaşları miyeline bağışık kılınmış farelerde sinir onarımının on kat arttığını gösterdiler. Bu farelerin yarısında aksonlar omurilikte uzun mesafelere gidecek biçimde uzadılar; bu gibi farelerde felç önemli ölçüde iyileşti. Bu da bize miyelinin, akson düşmanlığını yenmemizde ne kadar yararlı olabileceğini gösteriyor.

Omurilik ve beyin kaynaklı felçlerin kökten tedavisi belki de çok uzaklarda değil.

Selçuk Alsan

Kaynak:

Bilim ve Teknik Dergisi
.:TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi:.
Bu yazı, Bilim ve Teknik dergisi Genel Yayın Yönetmeni Raşit Gürdilek'in onayı ile yayınlanmaktadır.

----------

hakkımıza hayırlı olsun...
 
vallaha paylaşım için çok teşekkürler oldukça umut verici ve çok güzeldi.
bencede bu tedavi çok uzaklarda değil.
 
Üst Alt