Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Kolları ve bacakları olmayan adam ve ezberler [Tartışma]

hasankrmn

Üye
Üyelik
6 Eki 2006
Konular
37
Mesajlar
705
Reaksiyonlar
0
Kolları, elleri ve ayakları olmayan adam yere düştükten sonra şunları söylüyor: "Her insan hayatta zaman zaman bu derece umutsuz olduğu zannedilen durumlara düşebilir; Hatta tekrar ayağa kalkabilmek için her türlü imkan ve enstrümandan yoksun da kalabilir."
Şimdi sizlere soruyorum diyor: "Ben 100 kere tekrar ayağa kalkmayı denesem ve 100'ünde de başarısızlığa uğrasam, tekrar ayağa kalkabilme konusunda tüm umutlarımı yitirmeye hakkım veya şansım var mı?"
"Yani artık sizce 101. kez denemeyi hiç düşünmemeli miyim? Ne yazık ki, benim öyle bir şansım yok; yaşamımı devam ettirebilmek için ne yapıp edip tekrar ayağa kalkmak zorundayım! Ne yapıp edip kendime ayağa kalkmak için bir destek noktası hayal etmek bunu yapmak zorundayım... İşte şimdi yapacağım gibi" diyor. Aşağıdaki bağlantıyı tıklayın ve gösteriyi sonuna kadar izleyin.

 
:( yere düştüğümüzde bu bir son değil. ;)
 
Hayatta ne olursa olsun azmimizi kaybetmemeliyiz.Gerçekten etkileyici bir paylaşımdı Teşekkürler...
 
Bu videoyu ilk izlediğimde çok etkilenmiştim.. Her izleyişimde yinede çok etkileniyorum.. Dezavantajı avantaja çevirmenin en güzel örneği bu olsa gerek sanırım..
Bizler elimizdekilerin kıymetini bilip içinde bulunduğumuz şartlar altında neler yapabileceğimizi düşünmek yerine olumsuzlukları öne sürüp üzülmeyi tercih ediyoruz her zaman.. Sanırım doğamızda var bu..
 
Çok etkilendim paylaşım için teşekkürler...
 
İsmi Nick Vujicic. Hikayesini sitesinden öğrenebilirsiniz Life Without Limbs :: Nick Vujicic

Ama ön bir bilgi olarak, bir röpörtajından kısa bir alıntıyı paylaşmak istiyorum...
“Hayatımızda kötü şeyler şans eseri veya tesadüfen olabiliyor. Tanrı'nın bir nedeni olmadan hayatımızda hiçbirşeyin olmasına müsade etmeyeceğini ve mutlaka bir amacı olduğunu bilmenin huzuru içindeyim. Ben Finansal Planlama Akademisinin Ticaret Ana Bilim Dalından başarıyla mezun oldum. Aynı zamanda bir motivasyon spikeriyim ve mümkün olan her yerde her fırsatta hikayemi başkalarıyla paylaşmayı seviyorum. Bugünün gençlerini mücadeleye zorlamak ve cesaretlendirmek için bazı konuşmalar geliştirdim. Aynı zamanda kollektif bir şirkette konuşmacı olarak çalışıyorum. Gençlere el uzatmak ve Tanrının benden yapmamı istediği her ne olursa olsun kendimi hazır durumda tutmak gibi bir tutkum var. Ve Tanrı neyi gösterirse onun yolunda olacağım.

İlk kitabımın adı "No Arms, No Legs, And No Worries"("Kolları Yok, Bacakları Yok, ve Endişeleri Yok") olacak. Ben, birşeyi yapmak için arzuya ve tutkuya sahipseniz bunu Tanrı'nın önderliğinde kısa bir zaman içinde başarabileceğinize inanıyorum. İnsanlar olarak, kendimize sebep yokken limitler koyarız. Tannrı bize istediğimiz herşeyi başarabileceğimiz gücü vermişken kendimize limit koymak ne kötü değil mi? Bu durumda Tanrı'yı ve bize verdiği gücü hiçe saymış olmuyor muyuz? Tanrı'nın ve bize verdiği gücün muhteşemliğine inanırsak, yapmak istediğimiz şeye odaklanabilir ve onu başarabiliriz.

Şimdi, arkanıza yaslanın ve hayatınızda başarmak istediklerinizi, hayallerinizi ve hedeflerinizi düşünün. Zamanın herhangi bir noktasında onları zor yada imkansız bulursanız hikayemi yeniden okuyun ve hedeflerinize yürümeye devam edin “
Kendimizden ve yapabileceklerimizden ne kadar habersiz olduğumuzu hissettim bu insanı tanıyınca ...
 
bi sakat olarak eski caglarda yashasaydim, ne yapar eder bi yolunu bulup freakshowlarda cikarak insanlari shok etme yolunu secerdim kesinlikle kendime diye düshündügüm olur bazen :D... o zamanlardaki sakatlara olan o iirenc bakishacisindan intikam alarak rahatlamanin en kolay yolu bu olurdu galiba :p:)...

videoyu izledigimde ilk aklimdan gecen "modern freakshowculuk bu olsa gerek" düshüncesi oldu... bilmiom... bu adamin yaptiklariyla ilgili düshüncelerimi de duygularimi da bi düzene sokamiom bi türlü - karishik biras... böyle bi show yaparak, insanlara kendisini örnek göstererek, onlari uyandirmaya, utandirmaya calisharak "yola getirme" misyonunu üstlenmish kendisine... fena da yapmio hane ishini; güldürüyo, shashirtio, düshündürüo, aglatio... saygi duyuyorum tabe - hatta taktir ediom... cok da sevimli üstelik - hem kendisi hem de showu :)... ama yine de cok olumlu bi shekilde etkilendigimi söyleyemiom bi türlü... ne oldugunu henüs anlayamadim ama bana itici gelen bishiler var bu meselede, anlarsam rahatlicami hissediom :confused::eek:...

benzer hislere kapilanlar düshüncelerini paylashirsa sevinirim...


sevgiler :)...
 
Aslında her konu için benzer düşünürüm ama, özellikle sakatlık sözkonusu olduğunda (sakat birilerinin yaptığı birşeyleri görünce) ilk şu soruyu sorarım: Bu yapılan şey varolan ezberleri bozuyor mu, yoksa onları iyice parlatıp zihinlere mi kazıyor?

Ezber: Sakat olmak kötüdür. Sakatlğın yol açtığı o zavallılıkla yaşamak imkansızdır. Bu yüzden yaşamı o zavallılığı aşmak üzerine kurmak gerek. Hem bu bir misyondur da! Tanrı/toplum, bizlerdeki o mücade gücünü sergilememizi istiyor... Her fırsatta debelenmeli ve başkalarına da debelenerek nelerin aşılabileceğini göstermemiz gerek! Bakın elleri ve ayakları yok, ama o, debelenenlerin en önünde koşuyor. Ne mutlu ona. Kendisi aşmış, ve şimdi başkalarına da aşmaları için örnek oluyor.

Şimdi bu adam ezberi bozuyor mu? Tabii ki hayır. Aksine, altını çiziçiziveriyor. O gösteriye gidecek kişiler daha en baştan ne olacağını biliyor. Gidecekler ve o zavallı-sakatın olduğu halde nasıl yaşayabildiğini öğrenecekler. Şükredecekler. Azimli olmayı öğrenecekler. Havucun peşinde sürekli koşmaları gerektiğine kanaat getirecekler. Cennet, o koşunun sonunda bizi bekliyor!

Oysa ezber nasıl bozulur? İşte böyle:
Sakat Ülkesi (Dişabled Country)

Şair: Neil Marcus

Sakat adında bir ülke olsa,
Oralı olurdum.
Ben, sakat kültürü yaşıyorum, yemek yiyorum sakat,
Sakat sevişiyorum, akıttığım gözyaşları sakat,
Dağları tırmanıyorum, sakat, ve sakat hikayeler anlatıyorum.
Sakat adında bir ülke olsa,
Onun göçmenleri vardır,
Derdim,
Zamanın hatırlayabildiği dek gerilerden gelen.

Sakat adında bir ülke olsa,
O halde ben önün vatandaşlarından biriyim.
Oraya 8 yaşında vardım. Ayrılmaya çalıştım.
Teşvik edildim ayrılmaya, doktorlarca.
Kendimi sakat ülkesinden ayırmaya çalıştım, cerrah bıçağıyla
Ama sonunda kendimi orada ve yaşıyor buldüm.

Sakat adında bir ülke olsa,
Kendime her zaman oradan olduğumu hatırlatmam gerekirdi.
Çoğu zaman unutuyorum.
Hatırlamaliyim, hatırlamam gerekir.

Hayat yolculuğumda,
Ülkemi evim kılıyorum.

Kaynak
Bu gösteriyi yapan adam, Nick, Oraya 8 yaşında varmış. Ayrılmaya çalışmış. Teşvik edilmiş ayrılmaya, doktorlarca. Kendini sakat ülkesinden ayırmaya çalışmış... Hala da tek gayesi sakat ülkesinden ayrılmak! Sakat ülkesinden ayrılmanın kaçınılmazlığını, tabiiliğini dillendiriyor her fırsatta. Yani, Sakat Ülkesi'ni yazan Neil Marcus'un yaptığının tam tersini yapıyor... İşte, rahatsızlık veren de bu bence.
 
Rekursion ben de aynı duygular içindeyim,bana da bir şeyler itici geldi...Gösteri sırasında ve sonrasındaki seyircilerin göz yaşları neyin ifadesi anlayamadım...Acıma duygusu mu,elleri ve ayakları olmayan birinin hayata karşı duruşuna insanların taktir duygusu mu, yoksa kendilerinin yapamadığı şeyleri bir engelli kişinin yapması karşısında kendi acizliklerine mi ağlıyorlar?
Kişisel gelişim gösterilerinin farklı bir versiyonu...Engelden yola çıkarak insanları bir çok şeyleri yapabileceklerine yönelik motivasyon gösterisi olmuş...Ezber bozan bir durum yok...Çoğumuzda olmayan tek fark özgüvenin biraz daha yüksek olması...
 
Rekucum , itici gelmesinin sebebi “sakatlığını kullanıyor” hissi uyandırması olabilir mi? Bilirsin biz sakatların en nefret ettiği şeydir bu. Sakat bedenimizden öte bir çok özelliğimiz olduğunun fark edilmesini isteriz. Sakatlığımıza vurgu yapmaktan hoşlanmayız. Nick tersini yapıyor . Sağlamlara “bunu görmek istiyordunuz buyurun görün” der gibi hali var. Bunu demek yine cesaret ister.
Ama her sakat aynı yolu seçecek diye bir kural yok :)
 
Adorno'dan bir alıntıyla tartışmaya renk katılabilir: "Şahane mazlumların yüceltilmesi, sonuçta, onları mazlumlaştıran şahane sistemin yüceltilmesinden başka bir şey değildir."
 
Ezber: Sakat olmak kötüdür. Sakatlğın yol açtığı o zavallılıkla yaşamak imkansızdır. Bu yüzden yaşamı o zavallılığı aşmak üzerine kurmak gerek. Hem bu bir misyondur da! Tanrı/toplum, bizlerdeki o mücade gücünü sergilememizi istiyor... Her fırsatta debelenmeli ve başkalarına da debelenerek nelerin aşılabileceğini göstermemiz gerek! Bakın elleri ve ayakları yok, ama o, debelenenlerin en önünde koşuyor. Ne mutlu ona. Kendisi aşmış, ve şimdi başkalarına da aşmaları için örnek oluyor.

Toplum belki ama Allah'ın bize böyle bir misyon yüklediğine inanmıyorum. Milletin ruhu huzur bulsun, yaşama karşı mücadeleci olsun diye çıkıpta gösteri yapmak bana çok salakça geliyor.

Beni kendisine hayata tutanmak için örnek almak isteyenler lütfen bunu bana hissetirmeden yapsınlar. Ben ayakları olmayan birini gördüğümde kendimi şanslı hissedip sabah akşam onları öperek motive olmadım ki hayata. Bir şekilde tutundum, bir şekilde tutunduk.

Böyle bir haksızlık olabilirmi? Hem eksik yaratıl, zoraki insanlığa şükür pınarı ol. Senin şükür pınarınsa hayata tutunmaya çalışan başka sakatlar olsun. Bazılarının herşeyi olsun kimininse herşeyi yarım...
 
:) agzina (yüregine) saglik, cicikis!...

aynen düshünüyorum; beni, "acizligime" ragmen hayata tutunmamdan dolayi kendisine örnek almak isteyenler, lütfen bunu bana hissettirmesinler... shaka degil, gercekten de aklisira iltifat ettigini sanarak "sana baktikca kendimden utaniorum" diyenlerle de karshilashtim, "durumuna ragmen hayata sarilmana, hayat dolu olmana hayranim" diyenlerle de... ve hic bi shekilde hazzetmiom bu tür "iltifatlardan"... hatta kadinin biri kene gibi yapishmishti bana bi aralar; neymish efendim, cok zor zamanlar gecirmish de umut kaynagi oluomushum ona... o kadar zivanadan cikmishti ki ashk mektubuna benzer mektuplar yazmaya, "sen benim icin ben de senin icin yaratilmishiz, sen bana umut veriosun, ben de sana yardimci olmak, hizmet etmek istiorum" gibi laflar etmeye bashlamishti... sonunda o mektuplardan birini gören erkek arkadashim olaya müdahale etmishti de (artik onunla neler konushmushtu, bilmiom, anlatmadi bana) kurtuldum ondan...


sakatligi kullanmaya gelince;
yok semacim, birileri cikip ta benim iznim olmadan benim sakatligimi kullanmaya kalkishmasin da, kendi sakatligiyla diledigini yapsin... nefret etmem bundan... sonucta sakatlik da bisürü özelliklerden sadece bi tanesi; digerleri kullanilabiliosa o niye kullanilamasin?!... insanlarin kendilerine ait özelliklerini kullanmalarina karshi degilim shahsen ...

hatta bi önceki mesajimda da söyledigim gibi eski zamanlarda yashasaydim gözlerden uzak köshelere itilip kakilarak, kapali kapilar ardinda gizli tutularak sürdülen bi hayattansa bi freakshow atraksionu olmayi tercih eder - aynen dedigin gibi, sakatligimi insanlarin gözüne gözüne sokup "bunu görmek istiordunus, buyurun ishte, görün!!!" derdim gibi gelio bana... gerci öyle sansasyon olucak bi sakatligim yok ama tom norman gibi, p.t. barnum gibi ishinin ehli shovmenlere takildiktan sonra, onlar bulurdu benden sansasyon yaratmanin bi yolunu :D... ailemden parayla satin almalarina bile gerek kalmazdi beni, cünkü cani gönülden, gönüllü olarak takilirdim onlara, aileme kocaman bi nanik yaparak =)p... ama neyse ki gerek kalmadi böyle sheylere, shimdi biraz daha fazla seceneklerim var, shartlar daha insani :)...

bu adam da, nick, sadece öyle bi his uyandirmior, düpedüz kullanio bence sakatligini, semacigim... ama kullanirken "siz de dertli oldugunuzu mu saniosunuz, kötü durumda oldugunuzu mu saniosunuz da bunalimlara giriosunuz! pes falan ediosunuz!?... bana bakin, bana! yummayin gözlerinizi... beni görün... benden daha berbat durumda olamassinis siz... benden daha kötü düshemessiniz siz... durum böyleyken, ben bile pes etmiosam, karshiniza cikip shirinlikler yapabiliosam, aslinda buna herkesten cok hakkim varken - shikayet etmeden sevimli sevimli debeleniosam sizin zerre kadar hakkiniz yok mutsuz olmaya, shikayet etmeye, cirkinleshmeye!!!" dio sanki daha cok...

yani "bunu görmek istiodunuz, buyurun görün" der gibi bi halden fazla "bunu görmeye ihtiyaciniz var, mutlaka görün! zira ben bunu göstermek, ibtreti alem olmak icin yaratildim" der gibi bi hali var... onu izleyenler de gülüyo, düshünüo, hatirlio, utanio, aglio, alkishlio, onu öpüo, kucaklio cünkü hak veriolar ona...

ve bana itici gelen de bu galiba, sakatligi kullanmak degil (teshekkürler cicikis ;))...
 
zamansız yakaladı beni bu video... gözyaşlarımı tutamadım... ne içinde bulunduğu duruma ne de seyircilerin tavrındaydı bu hislerimin dışavurumu...

kendimi gördum sanki o kişide... birbirimize pek benzemesekte amaç edindiğimiz şey aynıydı... kalkabileceğimiz umidiyle yaşıyoruz hep... kimi zamanda kalktığımızı zannedioruz... oysaki bu daha sert bir duşuş yaşayacağımızın habercisi oluyor genelde...

karamsar olmaktan yana değilim ama alternatifta bırakmıyorlar bize...
 
ben videoyu izliyemedim izlememm mümkün mü yardımcı olursanız sewinirim meerk ettm de tşk
 
İnsan doğası gereği bencil bir varlık . Kendi halinin başkalarından iyi olduğunu duyumsamanın sevincini ve huzurunu arar. Kendi halinin seviyesini netleştirmek ve kendine pay çıkararak egosunu rahatlatmak için kötü ve acıklı olaylara odaklanır. Bilerek veya bilmeden o kişilerle karşılaşmak ister , bazen ortam yaratır. Ortam bulamadığında sohbetlerine konu eder . Dile getirmekten çekindiğini kendine tekrar eder. Evini ziyaret ettiği fakir insandan , kanser olmuş yakınına , fiziksel-zihinsel engeli olana , işinden atılana, amirinden fırça yiyene , evlenip 1 ay içinde boşanana , sevgilisinden ayrılana, okulda kendinden düşük not alan arkadaşına , yüzünde sivilce olana … . Gündelik hayatta incir çekirdeğini doldurmayan konularda bile bu mukayesenin peşindedir. Kendini sağlamda hissetme duygusu o kadar tatlı gelir ki , karşısındaki insanın ne hissettiği ne yaşadığının önemi yoktur. Hemen hepimiz bir şekilde bunu yapıyoruzdur farkında olmadan . (Sevmediğim yemek olunca Afrika'daki açların görüntüsünü aklıma getirdiğim gibi …)
Bu başlık altında , engeli olana -hassas noktası olduğu için- elbet itici gelecektir bu davranış şekli . Ama kendisi de bir başka konuda , başka insanlara aynı davranış biçimini gösteriyordur . Peki bu ezberi bozan yüce ruhlu insan var mıdır hayatta ?:confused:
Ben inanmıyorum.:rolleyes:
 
freak show'lar icin henuz gec degil :)
bu, paraya para dememis bir arkadas --kendi dizisi de vardi bir ara. (yukaridaki vatandasla karsilastirmak icin birebir :) )

 
Harika bir azim öyküsü....şu 3 dakika ne çok şey anlatıyor
ibret insanlara pes etmemeyi öğrenmeliyiz...
 
Soru: Sakat kavramı neyi çağrıştırır?
Yanıt: Fiziksel, zihinsel, ruhsal yapılarında bozukluk ya da eksiklikliği olanları.
Soru: Kötü nedir?
Yanıt: Hoşa gitmeyen, istenmeyen şey, durum, nesne v.b.
Sonuç: Sakat olmak kötüdür.

Bu çıkarım, ilk bakışta doğru gibi gözüküyor. Oysa, mantık hatası var. İki olumsuz öncülden sonuç çıkmaz.

Peki, sakat olmak neden kötüdür?

- Çünkü, kaldırımlarda rampalar yok. Sokağa çıkamıyorum.
- Çünkü, otobüslere binemiyorum.
- Çünkü, eğitim alamıyorum.
- Çünkü, işe giremiyorum.
- Çünkü, değersiz görülüyorum.
- Çünkü, ayrımcılığa uğruyorum.
- Çünkü, toplumsal yaşamın dışındayım.

Çünkü… çünkü…

Demek ki, benim hoşnutsuzluğumun nedeni, bedenimdeki bir organın eksikliği ya da bozukluğu değil. Ne öyleyse? Yaşama koşulları yalnızca…

Ben toplumsal yaşamda baskılar ile karşılaşmak istemiyorum.

Ben gerek yasalar önünde, gerekse yaşamımda adaletsizliklerle karşılaşmak istemiyorum.

Ben öğrenme yeteneğimi geliştirmek istiyorum.

Ben, çalışmak, kendi yaşamımı idame ettirmek istiyorum.

Tüm bunlar çoğaltılabilir. Çünkü, ben insanım.

Diğerleri gibi yaşamak istiyorum.

İnsan, kimileyin yaşamda "başıma gelmez" dediği olaylarla karşılaşabiliyor. Yaşam bu. Hepimizin başına neler geliyor. Bizler, sakat olmayı yeğlemedik. Ülkemizin koşulları yüzünden böyle olduk. Böyle olduk diye oturup ağlayacak mıyız? Tabii ki, hayır.

Burada devreye irade giriyor. Yaşam karşısında, kimileyin dik durmayı yeğliyoruz. Kimi kez, yılgınlıklarımız, karamsarlıklarımız oluyor. Ama en çok da, yaşam, keskin bir azarlamayı hak ediyor. Yani, neden ben böyleyim yerine bundan sonra ne yapabilirim, nasıl yaşayabilirim sorusunu sormalıyız. Çünkü, mutlu bir yaşam olanaksızdır. Gerek sakat olan kişi için gerekse sağlıklı insanlar için olsun.

Ancak, yukarıdaki örnekte ya da medyada “başarılı olmuş sakatlar” insanlara öyle bir sunuluyor ki, sanırsınız insanüstü varlıklar… Yani, diyor ki, size…

Biz kaldırımları sakatlara göre yapmıyoruz ama sen iradenle bunu aşarsın.

Biz sakatlara eğitim vermiyoruz ama sen birşekilde yaşamını kurarsın.

Biz sakatlara kota koyuyoruz. Patronlar ya da devlet o kotaları doldurmuyorsa sen iradenle bunu da yenersin. Yeter ki, azimli ol.

Bak! Gördün mü sakatları ! Deniyor. Başarılı oluyor. Sen de dene.

İşte o zaman benim iradem, ayaklanıyor.

Efendi! Efendi!

Bilinç, dışarıdan verilir. Bir insan, hiçbirşey bilmiyorsa, bilmediğini bilemez. Bilmediğini anlamak için bilgi gerekir. Her bilgiye gidiş, bilgisizliğe gidiştir. Şu anda sakatlarda okuma yazma bilmeyenlerin oranı %12.29’dur. Üstelik, engelliler için özel eğitim kurumları eksiktir. Engellilerin çoğunluğu eğitim ve mesleki eğitim alamıyor.

Efendi! Efendi!

Her beş engelliden biri çalışma yaşamında yer alıyor. Engellinin çalışma yaşamında adı yok. Engellileri çalıştırmak için kotalar koyuyorsunuz. Ama bunu uygulamıyorsunuz. Özel kurumları denetlemiyorsunuz. Kamu kurumlarında engelli çalıştırmıyorsunuz. Sonra da, kalkmış, irade her şeydir diyorsunuz. Ben, eğer bir başkasına bağımlıysam, orada onun borusu öter. Bunu bilmiyor musunuz?

Efendi! Efendi!

Şehiriçi ve şehirlerarası ulaşım bana göre değil. Kamu binaları, çok katlı binalar, alışveriş merkezleri, tesisler, fabrikalar bana göre değil. Ben dışarı çıkamıyorum. Evde hapisim. Hiçbir hareket özgürlüğüm olmadan sizin irade dediğiniz şeyi nasıl kullanacağım?

Efendi! Efendi!

Zincirlerle bağladınız ellerimi. Kırılmaz halkaları geçirdiniz ayaklarıma. Gözlerime mil çektiniz. Payıma yalnızca ateşlerden atlamak düştü. Buna kimisi kaderin sultası dese de… Kader ya da tanrının buyruğu değil bu… Demir balyozları bilincime indiren sensin efendi!

Kısacası, sistem kendini aklamaya çalışıyor. Sistem, bilinçleri gölgeliyor. Sistem, akıllara prangalar vuruyor.

Sistem, engellilerle ilgili yapmadıklarını meşrulaştırıyor.
 
Doğru tespitler, güzel yorum ..... Bravo monalisa.
 
gerçekten süper bir olay arkadaş allahın'da kendisine vermiş olduğu meziyet ve yeteneklede krokisi cizilmiş yaşantısında birçok şeyi aşmış belkide sıkıntılarının tamamını aşmış gibi görünüyor.herkes yaşamını bir şekilde edame ettirecek arkadaşada bundan sonraki yaşantısında başarılar diliyorum.
 
Herkese merhaba arkadaşlar.

Forumdaki çoğu eleştiriyi okudum,yerli yersiz haklı veya haksız,(anlamadıgım yazı ve dilde türkçeden çok uzak) merak ettiğim buradaki yabancı asıllı arkadaş kendini göstermek amacıyla iyi bi yöntem bulmuş kendini geliştirmiş.çoğu arkadaş bunu kendi engelini (sakatlığını) tabiri caizse gözüne sokmak diye nitelendirmiş buradaki çoğu arkadaşda merak ettiğim bu arkadaşın başardığının ne kadarını başara bilirler yani kendi aşmak bakımından buna örnek pek çok başarılı engelli oyuncu var yurt dışında break danscıları var en son visa reklamında gördüğümüz arkadaş adı Bill Shannon sadece bir örnek peki bizler neler başardık.
Başladığınız bir işte kalkıştıgınız bi olayda nereye kadar tek başımıza gide bildinik engelimiz görünmeden İstanbulda oturan çogu arkadaş bir yakan diğer bi yakaya ğeçmeyi bile ülke sınırlarında çıkma problemi haline getirirken ne olabilir edasıyla keç sefer kendinizi evinizden dışarı attınız insanların sizi izlemesi rahatsız edici olabilir.Buna en güzel yöntem şapka takmak böylece bakışları görmezden gelebilirsiniz.Kusurum varsa affola niyetim kimseyi eleştirmek değil veya kimseye birşey kanıtlama yolundada değilim ama ğüzel bir olayda takdir edilmelidir.
 
Bu adam tüm dünyaya kalplerde ki sakat,özürlü,engelli tabularını yıkacak bir mücadele örneği gösteriyor. Bence hepimizin örnek alması gereken bir kişilik. Teşekkürler [FONT=Arial]Nick Vujicic[/FONT]
 
Baba olması da show'unun bir parçası olarak düşünülmez herhalde.
Tebrik ediyorum ben bu babayı.
nickvujicic.jpg
 
Şansınız ve özgüveniniz yerinde ise çoğu sıradan insandan daha mutlu olabilirsiniz .buradaki görüntüsü mutlu bir yaşantı gibi algılanabilir de ,kendisi ile başbaşa yaşarken ne ikilemler yaşıyor bilemeyiz ...
 
Üst Alt