KÖR ÖĞRETMEN
18 Ocak Pazartesi günü gazetelerde aşağıdaki haber dikkat çekiciydi.
Haber, Doğan Haber Ajansı kaynaklı. İzmirin Karabağlar İlçesindeki bir ilkokulda görme engelli öğretmenin İngilizce dersine girdiği sınıftaki öğrencilerin velileri, hem öğretmenin, hem de öğrencilerin daha verimli ders işleyebilmeleri için çözüm bulunmasını istedi. Ders sırasında öğrencilerin, öğretmenin engelinden yararlanıp zaman zaman sınıftan çıktığını, bunun da güvenlik zafiyeti doğurduğunu savunan veliler ..
İngilizce öğretmeni görme engelli R.A.L., haftada 16 saat İngilizce dersine giriyor. Asıl branşı matematik olan ve sertifikasının bulunması nedeniyle İngilizce dersleri de veren R.A.L. öğretmen .
Haberin özeti; görme engeli bir bayan öğretmen var. Öğrencilerinin aileleri derslerin verimli geçmediğini kanıtlamak için sessizce sınıfa girip video çekim yapıyorlar. Bu arada öğrenciler sessizce haşarılık yapıyor.
Hani şöyle bir soru vardır. Biz ne zaman adam oluruz? Sanırım soru şu anda sorulsa. Benim cevabım, ancak cehennemde olurdu.
İnsanın gelişimi, toplumların gelişimi uzun ve zorlu süreç. Düşünsenize binlerce yılda taş devrinden tarım ve sanayi devrine gelen insanların bir kısmı ile diğer kısmı arasında oldukça büyük uçurum var.
Toplumlar, gelişme sürecini bir diğer toplumlardan farklı yaşıyor. Nedeni gayet basit. Bireyin dolayısıyla bireylerin oluşturduğu toplumun önem verdiği öncelikler, o toplumun diğerlerinden geri kalması ya da ileri gitmesinde önemli rol oynuyor. Nedir bu öncelikler? derseniz. Beklentiler, hayaller ve tecrübelere dayalı olarak konulan hedefler. Örneğin; Marsta uzay üssü kurmayı hedefleyen, hayal eden bir toplum, eğitim, araştırma ve yatırımlarını buna göre yapıyor. Öncelikleri bu hedefe göre oluşuyor. Hedefi olmayan toplumlar yok mu? Olmaz mı? Rüzgar nereye onlar oraya
Bireylerin öncelikleri ile toplumların, devletlerin hedefleri arasında oldukça sıkı uyum var. Uzun uzun sosyoloji, psikoloji, hukuk gibi konuları ve etkilerini burada tartışmak yerinde olur ancak ne benim o kadar zamanım var ne de sizi bu kolaycılığa iteklemek istemiyorum. Konu ile ilgili kütüphaneler dolusu kitaplar var okuyabilirsiniz.
Toplumun çekirdeği denilen ailenin hedefleri ve önceliklerinin aynası çocuklar oluyor. Çocuk toplumun çekirdeği ailenin aynası olurken çoğunluğun yani toplumun da aynası durumunda .
Önce aile, (ama ne tek başına, ne de en önde olarak) sonra okullar yani içindeki eğitimciler, sonra kamu (kurumlarıyla, yöneticileri ile karar verici ve uygulayıcılarıyla) toplumun şekillenmesinde etken oluyor. Tabi en tepede devlet dediğimiz aslında her türlü politika ve siyaseti belirleyen milletvekilleri, bakanlar, hükümetler vs. var.
Çok karmaşık, girift gibi görülen bu durum aslında oldukça basit. O kadar basit ki, çok basit bir örnek ile açılamaya çalışayım. 2 yaş civarında çocuğunun burnu ortamın kuruluğu gibi etkenlerden tıkanıyor. Anne, baba özenle hijyene de dikkat ederek çocuğun burnunu temizliyor. Temizlemek durumunda çünkü nefes alamayan çocuk ağlamaya başlıyor. Sonra anne, baba sürekli bunu yapmandan sıkılıyor. Çünkü çocuk 5-6 yaşına gelene kadar bu işi kendisi yapamayacak. Anne ya da baba geçiyor çocuğun karşısına burnunu parmağınla karıştırıp pisliği çıkarıyor. Olay bitti. Artık çocuğun kendisi burnunu temizliyor. Ama çıkanları hep yere atıyor. Hijyen kalmadı her an her yerde pisliğe basma olasılığı var. İşte bu kadar basit. Ailenin neye öncelik ve önem verdiğiyle kesin şekillenen bir çocuk var. Bu örneği çoğalmak olası. Benim çocuğum işini bilir ne uyanıktır o! sözünün ardında toplumun günlük yaşam şekli, sıkıntılarından mücadelelerine öncelikleri var.
Dönelim öğretmenimize. Öğretmen kör, görmüyor, biz de ona istediğimizi yaparız. Etek giydiğinde kilotunun resmini bile çekeriz. Diyen ve benim aklıma sizin aklınıza gelmeyen pek çok şeyi yapabilecek çocukları kim yetiştiriyor acaba?
Vatan Millet Sakarya bilinen slogan. Bunu siyasetçilerin nutuklarında çok dinledik hep dinliyoruz. Peki, önce ülkem, öncelik ülkemde olmalı ki benden sonraki insanlar bayrağı daha ileriye taşısın diyebilen kaç kişi var? Ben Şafiyim, Hanefiyim, Aleviyim, Kürdüm, Bursalıyım, Siirtliyim gibi aidiyeti ön planda tutanlar, ülkenin hangi eksikliklerini gidermek için ya da hangi ayrıcalıkları almak için bu söylemi kullanıyorlar? Burada düşünün deyip kesiyorum.
Yine dönelim kör öğretmenimize. Öğretmenimiz bir engelli. Okul yaşamı dışında ona rastlayanların büyük çoğunluğu acıyarak ona yaklaşır, yardım etme duyguları ön planda olur. Hayde ne biliyorsun? demeyeceğinizi biliyorum. Hepimiz yaşıyoruz. İşte ilk nedeni yakaladık. Günlük yaşamda acıyarak baktığı, acıma duyguları ile yaklaştığı, çoğu kez dilenen, muhtaç insanlar ile özdeşleştirdiği bir insana çocuğunu eğitmesi için teslim etmek! Eyvah! Eyvah! yürekleri daralıyor, nefesleri kesiliyor. Öyle bir insan benim çocuğuma nasıl eğitim verebilir ki? Sokakta acımak, yardım etmek şefkat göstermek başka, çocuğunun öğretmeni olması başka. Ailenin önceliği eğitim, bilenin bilgisinden yaralanmak, bayrağı ileriye taşıyacak, insana insan, bilgiye bilgi gözüyle bakacak nesil yetiştirmek olmuyor. Niye? Ufuk çizgisini belirleyen, kara verici, politika ve siyaseti belirleyenler, ufku bu genişlikte açmamış ki.
Tabi hepsi bu kadar değil. Bireyin ve toplumun öncelikleri ne oldu? Yine çok bilinen bir sözün yeri geldi. Amaç üzüm yemek mi? Bağcıyı dövmek mi? Son sözü önceden söylemenin hiç sürpriz olmayacağını düşünüyorum. Bağcı hep dayak yiyor. Bağcı kim? Hepimiziz. Döven kim yine hepimiziz.
Şöyle bir düşünün, yaşamınızda pek çok kez küçük büyük çıkarcılıklarımız olmuyor mu? Kestirme yollar aramıyor muyuz? çok kez kamu işerinden yararlanmak için avantaj kolaylıklara başvurmadık mı? Biraz ilerisinde kestirme yolları arayıp başvurmadık mı? Daha ilerisinde suiistimallere başvurulmuyor mu? Demek ki eğitimizde gemisini yürüten kaptan önceliği var. Suistimal eğilimleri var.
Hadi öğretmenimize dönelim yine. Öğretmen görmüyor. Ee! görmüyorsa karşısında bir şeyler öğrenmek, kendini zorlamak, çalışmak, çok çalışmak gibi zorluklara girmek yerine onu suiistimal etmeye eğilimli çocuklar olacaktır değil mi? Kim eğitti onları suiistimal yapmaya. Çocuğuna, öğretmenden bir harf öğrenmek yerine kendi geleceğini neden dinamitliyorsun diye sormayan aileler olabilir mi? Evet o aileler . Bugün bize kör öğretmen yerine gözleri gören, çocuğumuzun yaramazlıklarını görecek onu baskılayacak birisini verin diyenler . Evet onlar . Onların istekleri kabul edilip gören bir öğretmen verildiğinde, yaramazlık yapan çocuğa bağırıp azarlayıp bu yetmeyince tokat atan öğretmeni de istemezuk deyip göndermeye çalışacaklardır ..
Evet şimdi düşünelim. Biz nerede hata yapıyoruz?
Sevgi ile akıl sağlığı ile kalın.
Avni ARIKAN
18 Ocak Pazartesi günü gazetelerde aşağıdaki haber dikkat çekiciydi.
Haber, Doğan Haber Ajansı kaynaklı. İzmirin Karabağlar İlçesindeki bir ilkokulda görme engelli öğretmenin İngilizce dersine girdiği sınıftaki öğrencilerin velileri, hem öğretmenin, hem de öğrencilerin daha verimli ders işleyebilmeleri için çözüm bulunmasını istedi. Ders sırasında öğrencilerin, öğretmenin engelinden yararlanıp zaman zaman sınıftan çıktığını, bunun da güvenlik zafiyeti doğurduğunu savunan veliler ..
İngilizce öğretmeni görme engelli R.A.L., haftada 16 saat İngilizce dersine giriyor. Asıl branşı matematik olan ve sertifikasının bulunması nedeniyle İngilizce dersleri de veren R.A.L. öğretmen .
Haberin özeti; görme engeli bir bayan öğretmen var. Öğrencilerinin aileleri derslerin verimli geçmediğini kanıtlamak için sessizce sınıfa girip video çekim yapıyorlar. Bu arada öğrenciler sessizce haşarılık yapıyor.
Hani şöyle bir soru vardır. Biz ne zaman adam oluruz? Sanırım soru şu anda sorulsa. Benim cevabım, ancak cehennemde olurdu.
İnsanın gelişimi, toplumların gelişimi uzun ve zorlu süreç. Düşünsenize binlerce yılda taş devrinden tarım ve sanayi devrine gelen insanların bir kısmı ile diğer kısmı arasında oldukça büyük uçurum var.
Toplumlar, gelişme sürecini bir diğer toplumlardan farklı yaşıyor. Nedeni gayet basit. Bireyin dolayısıyla bireylerin oluşturduğu toplumun önem verdiği öncelikler, o toplumun diğerlerinden geri kalması ya da ileri gitmesinde önemli rol oynuyor. Nedir bu öncelikler? derseniz. Beklentiler, hayaller ve tecrübelere dayalı olarak konulan hedefler. Örneğin; Marsta uzay üssü kurmayı hedefleyen, hayal eden bir toplum, eğitim, araştırma ve yatırımlarını buna göre yapıyor. Öncelikleri bu hedefe göre oluşuyor. Hedefi olmayan toplumlar yok mu? Olmaz mı? Rüzgar nereye onlar oraya
Bireylerin öncelikleri ile toplumların, devletlerin hedefleri arasında oldukça sıkı uyum var. Uzun uzun sosyoloji, psikoloji, hukuk gibi konuları ve etkilerini burada tartışmak yerinde olur ancak ne benim o kadar zamanım var ne de sizi bu kolaycılığa iteklemek istemiyorum. Konu ile ilgili kütüphaneler dolusu kitaplar var okuyabilirsiniz.
Toplumun çekirdeği denilen ailenin hedefleri ve önceliklerinin aynası çocuklar oluyor. Çocuk toplumun çekirdeği ailenin aynası olurken çoğunluğun yani toplumun da aynası durumunda .
Önce aile, (ama ne tek başına, ne de en önde olarak) sonra okullar yani içindeki eğitimciler, sonra kamu (kurumlarıyla, yöneticileri ile karar verici ve uygulayıcılarıyla) toplumun şekillenmesinde etken oluyor. Tabi en tepede devlet dediğimiz aslında her türlü politika ve siyaseti belirleyen milletvekilleri, bakanlar, hükümetler vs. var.
Çok karmaşık, girift gibi görülen bu durum aslında oldukça basit. O kadar basit ki, çok basit bir örnek ile açılamaya çalışayım. 2 yaş civarında çocuğunun burnu ortamın kuruluğu gibi etkenlerden tıkanıyor. Anne, baba özenle hijyene de dikkat ederek çocuğun burnunu temizliyor. Temizlemek durumunda çünkü nefes alamayan çocuk ağlamaya başlıyor. Sonra anne, baba sürekli bunu yapmandan sıkılıyor. Çünkü çocuk 5-6 yaşına gelene kadar bu işi kendisi yapamayacak. Anne ya da baba geçiyor çocuğun karşısına burnunu parmağınla karıştırıp pisliği çıkarıyor. Olay bitti. Artık çocuğun kendisi burnunu temizliyor. Ama çıkanları hep yere atıyor. Hijyen kalmadı her an her yerde pisliğe basma olasılığı var. İşte bu kadar basit. Ailenin neye öncelik ve önem verdiğiyle kesin şekillenen bir çocuk var. Bu örneği çoğalmak olası. Benim çocuğum işini bilir ne uyanıktır o! sözünün ardında toplumun günlük yaşam şekli, sıkıntılarından mücadelelerine öncelikleri var.
Dönelim öğretmenimize. Öğretmen kör, görmüyor, biz de ona istediğimizi yaparız. Etek giydiğinde kilotunun resmini bile çekeriz. Diyen ve benim aklıma sizin aklınıza gelmeyen pek çok şeyi yapabilecek çocukları kim yetiştiriyor acaba?
Vatan Millet Sakarya bilinen slogan. Bunu siyasetçilerin nutuklarında çok dinledik hep dinliyoruz. Peki, önce ülkem, öncelik ülkemde olmalı ki benden sonraki insanlar bayrağı daha ileriye taşısın diyebilen kaç kişi var? Ben Şafiyim, Hanefiyim, Aleviyim, Kürdüm, Bursalıyım, Siirtliyim gibi aidiyeti ön planda tutanlar, ülkenin hangi eksikliklerini gidermek için ya da hangi ayrıcalıkları almak için bu söylemi kullanıyorlar? Burada düşünün deyip kesiyorum.
Yine dönelim kör öğretmenimize. Öğretmenimiz bir engelli. Okul yaşamı dışında ona rastlayanların büyük çoğunluğu acıyarak ona yaklaşır, yardım etme duyguları ön planda olur. Hayde ne biliyorsun? demeyeceğinizi biliyorum. Hepimiz yaşıyoruz. İşte ilk nedeni yakaladık. Günlük yaşamda acıyarak baktığı, acıma duyguları ile yaklaştığı, çoğu kez dilenen, muhtaç insanlar ile özdeşleştirdiği bir insana çocuğunu eğitmesi için teslim etmek! Eyvah! Eyvah! yürekleri daralıyor, nefesleri kesiliyor. Öyle bir insan benim çocuğuma nasıl eğitim verebilir ki? Sokakta acımak, yardım etmek şefkat göstermek başka, çocuğunun öğretmeni olması başka. Ailenin önceliği eğitim, bilenin bilgisinden yaralanmak, bayrağı ileriye taşıyacak, insana insan, bilgiye bilgi gözüyle bakacak nesil yetiştirmek olmuyor. Niye? Ufuk çizgisini belirleyen, kara verici, politika ve siyaseti belirleyenler, ufku bu genişlikte açmamış ki.
Tabi hepsi bu kadar değil. Bireyin ve toplumun öncelikleri ne oldu? Yine çok bilinen bir sözün yeri geldi. Amaç üzüm yemek mi? Bağcıyı dövmek mi? Son sözü önceden söylemenin hiç sürpriz olmayacağını düşünüyorum. Bağcı hep dayak yiyor. Bağcı kim? Hepimiziz. Döven kim yine hepimiziz.
Şöyle bir düşünün, yaşamınızda pek çok kez küçük büyük çıkarcılıklarımız olmuyor mu? Kestirme yollar aramıyor muyuz? çok kez kamu işerinden yararlanmak için avantaj kolaylıklara başvurmadık mı? Biraz ilerisinde kestirme yolları arayıp başvurmadık mı? Daha ilerisinde suiistimallere başvurulmuyor mu? Demek ki eğitimizde gemisini yürüten kaptan önceliği var. Suistimal eğilimleri var.
Hadi öğretmenimize dönelim yine. Öğretmen görmüyor. Ee! görmüyorsa karşısında bir şeyler öğrenmek, kendini zorlamak, çalışmak, çok çalışmak gibi zorluklara girmek yerine onu suiistimal etmeye eğilimli çocuklar olacaktır değil mi? Kim eğitti onları suiistimal yapmaya. Çocuğuna, öğretmenden bir harf öğrenmek yerine kendi geleceğini neden dinamitliyorsun diye sormayan aileler olabilir mi? Evet o aileler . Bugün bize kör öğretmen yerine gözleri gören, çocuğumuzun yaramazlıklarını görecek onu baskılayacak birisini verin diyenler . Evet onlar . Onların istekleri kabul edilip gören bir öğretmen verildiğinde, yaramazlık yapan çocuğa bağırıp azarlayıp bu yetmeyince tokat atan öğretmeni de istemezuk deyip göndermeye çalışacaklardır ..
Evet şimdi düşünelim. Biz nerede hata yapıyoruz?
Sevgi ile akıl sağlığı ile kalın.
Avni ARIKAN