Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Kuyucak] geceyarısı düşüncelerim

kuyucak

Üye
Üyelik
15 Mar 2007
Konular
50
Mesajlar
860
Reaksiyonlar
0
[SIZE=3][FONT=Times New Roman]YALNIZLIK

Bir başlıyor yaşamın bir döneminde kendinizden dağıtma işlemi, yıllarca sürüyor.. Hatta son nefesinize kadar sürecek bu işlem.. Bilerek değil yapılan bu işlem.. Severek olduğu kesin.. Hatta kendinizi kendinize, başkalarına ispat deyin, sevdirmek deyin.. Ne derseniz deyin fark etmez.. Kendinizi her kese dağıtıyorsunuz işte.. Gönlünüzü dağıtıyorsunuz, sevginizi dağıtıyorsunuz, kalbinizi dağıtıyorsunuz, arkadaşlığınızı, dostluğunuzu, iyiliğinizi dağıtıyorsunuz.. Güzel olan şeylerinizi dağıtıyorsunuz..
[/FONT][/SIZE]

[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Kime mi dağıtıyorsunuz? Benim bildiğim bir sınırlama olmuyor başlarda.. Değer gördüğünüz herkes nasibini alıyor bu dağıtımdan.. Sonraları sayı azalıyor galiba.. Hatta cimrileşiyor insan.. Peki dağıtma isteği azalıyor mu? İşin garibi yaşam zenginleştikçe dağıtma işi dayanılmaz hale geliyor.. Fakat dedim ya cimrilikte başa bela.. İnsanın değer verdikleri azalıyor.. Ters orantının buradaki adı yalnızlık.. Çok komik yalnızlık bu.. Adı yaşlanmak, çenesi düşmek.. [/SIZE][/FONT]

[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Zaman zaman dağıttıklarınızı toplamak istersiniz.. Dağıttığınız sevgileri, arkadaşlıkları, dostlukları, aşkları , güzellikleri, düşünceleri dağıttığınız kişilerde arasınız.. Ne kadar çok insana ne kadar çok şey dağıttığınızı görünce kendinizden korkarsınız.. Bir zamanlar ne kadar zengin olduğunuzu görünce bu günkü haline acırsınız.. Bir şeyi daha iyi anlarsınız; dağıtmak insanı fakirleştiren bir şey değil, zenginleştiren bir şey.. Öyle palavradan değil bu laf.. Hani çevrene toplanan üç beş zibidiyi çıkar ilişkileri ile kendine bağlamaktan bahsetmiyorum.. İnsanlara gerçekten dağıtılan şeylerin en güzeli için uğraş veren, onların dağıttıklarını değerle koruyan yüce gönüllülükten bahsediyorum.. [/SIZE][/FONT]

[FONT=Times New Roman][SIZE=3]İşte bu gün dağıtamadığımız zenginliğin bizi boğması bundan.. Kendimizi eskilerde aramamız bundan.. Kendimizi eski dostların gözlerinde aramamız bundan.. İnsan kendini başkalarının yüzünde, gözünde arar mı? Arıyor işte bu apaçık ortada.. Kendine olan güvenin [/SIZE][/FONT]
[SIZE=3][FONT=Times New Roman]sarsılması, kendini başkalarında aramak.. Bir zamanlar dağıttıklarında aramak.. Yalnızlık bu galiba, hem de insanla mezara gidecek yalnızlık.. [/FONT][/SIZE]
 
tepriler

Tesekkürler kuyucak gercekçi bir yazıydı, kutluyorum:)
 
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]YUMURTA TAŞIMA YARIŞI VE TARTIŞABİLMEK[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yumurta yarışını gördünüz mü hiç,nasıl yapıldığını bilirmisiniz? Yumurta bir kaşığa konur.. Kaşık dişlerinin arasına alınır.. Başlangıç çizgisinden, bitiş çizgisine kadar yumurta kaşık içinde düşürülmeden taşınır.. Çizgiye ilk varan yarışmayı kazanır.. Yarışmada yumurtayı dişlerinin arasındaki kaşıkla taşımak belki zor bir iş.. Ancak asıl zor olan, o zor işi yaparken insanlar tarafından rahat bırakılmamaktır.. Diğer yarışmacıların ve izleyicilerin engelleme ve teşvik çabaları yarışmacıyı çoğunlukla şaşırtır ve yumurta kırılır.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bu yarışmayı hep insanların tartışmalarına benzetirim ben.. Evde, okulda, kahvede, TV lerde ve forumlardaki tartışmalar bana hep yumurta yarışını hatırlatır.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Düşüncesi olan, sözü olan (yeni eski fark etmez) bunu ortaya koyduğu anda, çevresindeki insanların çoğunluğunun da o konuda düşüncesi ve sözü olduğu ortaya çıkar.. Çevredekilerin çoğunluğu onunla kendilerini yarışmak zorunda hissederler..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Düşünce genelde bireyin bir sorunu dile getirmek yada bir soruna çözüm üretmek için kendi bulduğu yöntemleri paylaşmak istemesinden kaynaklanmaktadır.. Birey bu düşüncesini paylaşmak, insanlara duyurmak, hatta doğrumu acaba diye tartışmak ister.. Bu düşünce onun için zaten yumurta kadar hassastır, kırılgandır.. Duygularından çok emin olanlar insanları ikna etmek için uğraşır.. Çok emin değilseler, tartışmaya açarlar.. Çok farklı değil iki durumda.. Önemli olan bireyin düşüncesini iletebilmesidir, yani yarışmadaki o çizgiye ulaşmasını sağlamaktır.. Bireyin düşündüklerini doğru anlatmasına izin verilmelidir.. Hatta çeşitli sorularla anlatmasına yardımcı olmak, deşmek gerekir.. Kendisini tedirgin hisseden birey çoğunlukla o tartışmalarda asıl düşüncesini anlatamaz.. Asla o çizgiye ulaştırılmaz.. Yolu kesilir.. Hedef şaşırtılır.. Gitmek istediği yer yanlış denilir.. Baştan itelenip kakılır.. O yüzden bireyler düşüncelerini kendilerine saklarlar.. Oysa ülkemizde insanlar arası iletişim çok zayıftır.. Hızla sağlamlaştırılmalıdır.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Birey o düşüncesini tam olarak anlatabildikten sonra, yani o çizgiyi geçtikten sonra diğer düşüncelerle kıyaslanmalı elbet.. Ancak düşünce üretimi ve paylaşımı yumurta taşıma yarışmamasına dönüşmemeli.. Bireyler aynı dişlerin arasında kaşıkta taşınan yumurta gibi taşıyorlar zaten düşüncelerini.. Onu düşürmek için uğraşmak eğlence değil.. Aksine bireyin o düşüncesini taşıyabilmesi, aktarabilmesi, iletişimi sağlayabilmesi, toplumsal barışın yarısı demektir.. [/SIZE][/FONT]
 
[FONT=Verdana]SALDIRI VE SAVUNMA[/FONT]
[FONT=Verdana][/FONT]
[FONT=Verdana]Toplum karpuzun arabadan düşünce ortadan patlaması gibi parçalara ayrılmış tespiti çoktan yapıldı.. Haklı bir tespit.. Her paça savunma halinde hissediyor kendisini.. Her kesimi, diğer kesimler değiştirmek için zorluyor, onlarda kendilerini savunuyorlar.. Yani herkes kendini savunuyor görünüşte.. Değişime direnenler, bir kesimi tarihin karanlık çağlarına çekmek istiyorlar.. Bir kesim batılılaşma adına öz değerlere ihanet ediyorlar diye bağırıyor.. Bir kesim kendisini asimile edilmek istendiğini adına kıyameti koparıyor.. Yani her kes kendisini savunmada hissediyor.. Saldıran tek benim bu ülkede..[/FONT]
[FONT=Verdana][/FONT]
[FONT=Verdana]Yalan bunların hepsi.. Yalanın kuyruklusu.. Yalanın kılık değiştirmiş hali.. Aslında her kesim korkunç bir saldırı halinde.. Kendilerini ifade eden işaretler gözlerine sokuluyor insanların.. Ayrışma noktaları, kırık fay hatları dinamitleniyor her gün.. Öteki sayılan tüm kesimler açıkça savaşa davet ediliyor.. Yok edilmek isteniyor.. Bu tavır, bu kadar belirgin.. Karşıların, ötekilerin ne savunması dinleniyor, nede ne dediğine bakılıyor.. Tek yapılan; Onların saldırgan kendilerinin savunma halinde olduğunu ispat etmek.. Fakat bunu saldırarak, ötekiler yok edilerek yapmak isteniyor.. [/FONT]
[FONT=Verdana][/FONT]
[FONT=Verdana]Tek delikanlı benim galiba; Saldırıda olduğum her şeye savaş ilan etmişim en azından.. Hiç saklamıyorum.. Saldırgan ruhların, cephede saldırırken en iyi savunma saldırıdır diye düşünmeleri kendilerini rahatlatıyor mu bilmiyorum? Ancak daha güçlü’’ düşman’’ karşısında kalınca gerçek savunmayı da bilmemeleri hoşuma gidiyor doğrusu.. O zaman bile saldırarak savunma yapıyorlar ve helak oluyorlar..[/FONT]
[FONT=Verdana]Merak etmeyi, bunlar şimdilik insanların günlük yaşamlarındaki fikir alışverişleri .. [/FONT]
[FONT=Verdana]Yaşamın uzaydan gelenlerle Dünya yerlileri arasında eşit geliştiğine inanıyorum ben. Yarı yarıya hemde.. :)) [/FONT]
 
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]PALMİYE [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Ben hep palmiyeler ile arkadaş olurum akşamları sahilde..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Onların temel özelliği nedir bana göre onu anlatayım;[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Palmiyelerin tepesinde sanki vazo içinde duran, en fazla on tane yeşil dalı vardır..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Palmiyelerin dalları sık sık kesilir.. Kesilen dalları gövde olarak kalır ve ağaç büyümüş olur..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Bunlar değil asıl anlatacağım merak etmeyin.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Kesilen dalların nasıl durduğunu anlatacağım.. Kesilen dallar, çapraz şekilde el ele gövdeyi sararlar.. Her kesilen dal ötekiyle çapraz olacak şekilde gövdeyi yükseltirler.. [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]Yaşanmışlıklar işte derim palmiyenin büyüsüne.. Bilgeliği bu derim.. Yaşanmışlıklarını koparıp atmıyor kendisinden.. Onları gövdesine ekliyor.. Onları birbiriyle barıştırıyor.. En tepesinde, o an yaşayan her şeyini o gövdenin üstünde dalgalandırıyor bayrak niyetine.. Palmiye bilgeliği sayesinde hep yukarı doğru çıkıyor, içinde ikiye ayrılmıyor.. Hiç yaşanmışlıklarından utanmıyor.. Fakat hep yeniliyor kendini..[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3] [/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]İnsan nasıl yapacak bu işi işte onu bilmiyorum? Fazlalıklarını nasıl kesip atacak yenilenme adına? Hadi kesti attı onları nasıl barıştıracak öteki kestikleri ile?[/SIZE][/FONT]
[FONT=Times New Roman][SIZE=3]İnsan nerde hata yapıyor öğrendim ama; İnsan yaşanmışlıklarından sadece kötü olanlarını (tecrübe diyerek) sarıyor gövdesine..[/SIZE][/FONT]
 
palmiye bilgeliğini örnek almayı başarabilir miyiz acaba...

kalemine sağlık abi...
 
[FONT=Times New Roman]DEDEM[/FONT]
[FONT=Times New Roman]Dedemi düşündüm bir akşam üstü.. Adaşım olan dedemi.. O kadar çok şey yaşamasına rağmen onunla ilgili her şeyi başkalarından öğrendim ben.. O kadar çok şey sığdırmış ki yaşamına, o köy tutamamış onu içinde.. Bunu anladım.. Sınırlarını hep zorlamış.. Bu cümle olmadı.. Sınırlarını zorlama felsefi bir kavram.. O gelene gelme dememiş, gelene direnmemiş diyelim.. Ne gelirse tamam demiş, yaşamış.. Kardeşleri dağılmış, cezaevine düşmüş –sebebi bende kalsın- başka amcalarım ve halalarım olmuş.. Bu gün bile Bursa’da onları arar dururuz.. Dedem yaşamının son dönemini köyden bile uzakta, bostan evi denilebilecek bir yerde geçirdi.. Orada kışa kadar kalırdı.. Oradaki günleri daha mutluydu.. O benim gözümde hep bostanların kralıydı..[/FONT]
[FONT=Times New Roman]Yeşilliğin, suların, toprağın ve ağaçların efendisiydi o.. Onların arasına aniden dalar, sonra aniden çıkıverirdi onların arasından.. Sanki halkının arasındaki bir imparatora benzerdi o doğanın içinde..[/FONT]
[FONT=Times New Roman]Dedem, babam ve ben.. Bu üçlü ortalama yüz yıl eder.. [/FONT]
[FONT=Times New Roman]Dedemin dedesi konusunda hiçbir şey bilmiyorum ben.. Dedim ya onu bile başkalarından öğrendim.. Birde yüz hatlarından..[/FONT]
[FONT=Times New Roman]Ya dedemin dedesinin dedesi hakkında.. Şaka gibi değimli? Ama var böyle bir gerçek.. 3. dedem olmasaydı sanırım bende olmazdım.. Zincir kopmuş olamaz.. Kopsa ben olamazdım..[/FONT]
[FONT=Times New Roman]Oysa ben 10.dedemi de tanımak isterdim, adaşım olan dedem kadarcık bile olsa.. Mutlaka izleri olsun isterdim onların evimde, anılarımda.. Uzak akraba değiliz ki biz, dedem yahu.. Kaç numara olursa olsun.. Hayatımı ona borçluyum.. O aktarmış yaşamı bana.. Ya bininci dedem? Komik gelmesin size 1000x100=100.000 yıl eder.. Oysa daha da gerilerde çok daha fazla dedelerimiz var bizim.. Bu beş binde olabilir on binde.. Bu demek ki beş bininci dedemin bir halkasıyım ben.. Babamın babası ne kadar dedemse, beş bininci dedemde o kadar dedem.. Tüm duygu zincirim onlar benim çünkü..[/FONT]
[FONT=Times New Roman] [/FONT]
[FONT=Times New Roman]Adaşım dedem, nasıl doğanın kralıysa onlarda muhakkak bir şeylerin kralıydılar.. Belki korkunun, belki hırsızlığın, belki kalleşliğin belki de güzelliğin.. Ne olursa olsun onlar uzak akrabam değil benim.. Dedem adı üstünde.. Hepsi taşımış içindeki yaşamı sonrasına.. Aktarabilmiş aldığı emaneti, bayrağı.. Ama keşke tanısaydım hepsini.. Hangisi korktu yalnızlıktan, hangisi yükseklikten korkardı? Hangisi sevdi suyu ve yeşili? Aşk hangisinde kutsal oldu? Karanlık kimde kabus oldu? [/FONT]
 
Üst Alt