Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Langston Hughes

öyküekin

Aktif Üye
Üyelik
22 Ağu 2009
Konular
57
Mesajlar
1,264
Reaksiyonlar
0
Zenciyim Ben
.
Zenciyim ben
Gece gibi
Afrika’nın derinlikleri gibi kara.

Köleydim her zaman
Saray basamaklarını temizledim eski Roma’da
Washington’da ayakkabı boyamaktayım şimdi.

Emekçiydim her zaman
Mısırda piramitleri kuran benim
Benim, harcını karan gökdelenlerin.
Türkücüydüm her zaman
Afrika’dan Missuri’ye kadar yaydım türkülerimi
Çınlar kederli ezgisi onların her yerde
O tamtam ritmi.

Kurbandım her zaman
Kongo’da kırbaçla dövdüler beni
Ve şimdi linç edilmekteyim Teksas’ta.

Zenciyim ben
Gece gibi
Afrika’nın derinlikleri gibi kara.

Langston Hughes

Çev: Ataol Behramoğlu

----------

Bir Zenci Kızın Türküsü

Dixie’de, ta güneyde bir yol
(Kalbim yaralı, param parça)
Asmışlar karaiberimi
Dörtyol ağzında bir ağaca.

Dixie’de, ta güneyde bir yol.
(Yaralı vücudu havada)
Soruyorum beyaz İsa’dan
Söyle ne fayda var duada?

Dixie’de, ta güneyde bir yol.
(Kalbim yaralı, param parça)
Sevda çırçıplak bir gölgedir
Budaklı, çıplak bir ağaçta.

Langston Hughes
Çev.: Melih Cevdet Anday
 
Metronun Kalabalık Saati

İç içe
soluklar ve kokular
öylesine yan yana
iç içe
kara ve beyaz
öylesine sıkışık
yer kalmamış korkuya.
 
Hayat güzel

Nehir boyunca yürüdüm
Kıyısında oturdum
Düşünmeye çalıştım ama yapamadım
Bu yüzden suya atladım ve battım.

Bir keresinde yüzeye çıktım ve haykırdım!
İkinci kerede feryat ettim!
Eğer su o kadar soğuk olmasaydı
Batabilir ve ölebilirdim.

Fakat o su soğuktu! pek soğuktu!

Asansöre bindim
Yeryüzünden onaltı kat yukarıya
Bebeğim geldi aklıma
Ve aşağıya atlamak geldi içimden.

Orada durdum ve haykırdım!
Orada durdum ve feryat ettim!
Eğer o kadar yüksekte olmasaydım
Atlayabilir ve ölebilirdim.

Fakat orası yüksekti! ne kadar da çok yüksekti!

Böylece hala burada sağ isem
Sanırım sağ kalmaya devam edebilirim,
Aşk için ölebilirdim
Ama yaşamak için doğdum.

Beni haykırırken duysanız da
Ve feryat ederken görseniz de
Öldüğümü görsen de tatlı bebeğim
İnatla yanında olacağım.

Hayat güzel! şarap kadar güzel! hayat güzel!


Langston Hughes
 
LANGSTON HUGHES: Amerikan zenci şairlerin önde gelenlerindendir. 1902 yılında ABD'nin Missouri eyaletine bağlı Joplin kasabasında doğdu. Cleveland'da öğrenim gördü. 1920'de Meksika'da İngilizce öğretmenliği yaptı. 1921'de ise Columbia Üniversitesi'ne girdi. İki yıl deniz yolculuğuna çıkarak Afrika ve Avrupa sahillerini dolaştı. Daha sonra Washington'da minibüs biletçiliği ve garsonluk yaptı. 1929'da doktorasını tamamladı. Bir çok edebiyat ödülü sahibi olan şair 1967 yılında öldü.

Hayret

Alacakaranlığın maviliği.
Yanmamış henüz ışıklar.
Hey bak!
Şimdi yandılar!
 
Düşündüm ki
Benim Tanca’ydı İstediğim


Artık biliyorum
Notre Dame Paris’tedir
Ve Seine şimdi benim için
Haritada kıvrım kıvrım bir çizgiden
Ya da yolculuk öykülerindeki bir isimden
Çok daha fazlasını simgeler

Artık biliyorum
Antwerp’te yüz kadının çıplak bedenlerini sattığı
Bir Kristal Palas vardır
Ve Cenova’da gece aşkları denizcilerin
Doklarda beklerler erkeklerini

Artık biliyorum
Aynı resimli kitaplardaki gibi
Büyük altın bir ay
Gerçekten yükselir Afrika’da
Palmiye korularının ardından
Ve tamtamlar gerçekten çalarlar
Köy meydanlarında, mango ağaçları altında

Artık biliyorum
Venedik bir kilise kubbesi
Ve bir su yolları ağıdır
Tanca ise güneş altında bir beyazlık

Düşündüm ki
Benim Tanca’ydı istediğim
Ya da Notre Dame’ın heykel başlı olukları
Ya da Antwerp’te Kristal Palas
Ya da Afrika’da palmiye korularının altın ayı
Ya da bir kilise kubbesi ve bir su yolları ağı

Eski bir çok bilmiş
Mutluluk hiç bir yerde değildir demiş
Eğer senin içinde değilse

Notre Dame Paris’tedir
Bundan eminim
Ama ben düşündüm ki
Benim Tanca’ydı istediğim


Langston Hughes
 
Irmaklar Hakkında Konuşur Zenci

Irmaklar tanıdım:
Dünya kadar yaşlı ve insan damarlarındaki
İnsan kanının çağıltısından daha yaşlı
Irmaklar tanıdım.
Irmaklar kadar derindi ruhum.

Şafaklar gençken yıkandım Fırat’ta,
Kongo’nun kıyılarına taşıdım kulübemi,
Ve ninni söyleyerek uyuttu beni.
Baktım Nil’e ve orada yükselttim piramitleri.
Mississippi’nin şarkı söylediğini duydum, Orleans’a
Doğru giderken Abraham Lincoln,
Ve gördüm güneş batarken altın içinde
Yüzdüğünü bağrının.

Irmaklar tanıdım.
Yaşlı, kara ırmaklar.
Irmaklar kadar derindi ruhum.

XXXXXXXXXXXXX

İntihar Notu ;

Sakin,
Serin çehresi nehrin
Öp beni dedi
 
AMERİKA AMERİKA OLSUN YENİDEN

Amerika Amerika olsun yeniden.
Döllensin yeniden o düş.
Hani öncü gelir ya düzlerden
Özgür bir yurt bulmak için yollara düşmüş…


(Amerika’nın görmedim Amerika olduğunu ben.)


Amerika düşlerin düş geldiği düş olsun.
O döllü döşlü sevgilerin civan ülkesi,
Ne kıral, ne tiran, sökmez olmuş o oyun,
Susa durduramazlar gayrı herkesi…


(Amerika’nın görmedim Amerikalığını hiç.)


Ey, öyle bir yurt olsun ki benim yurdum
Boğmasınlar vatan-millet çelenklerine erkinliği,
Ama hakkı hak, özü özgür olsun,
Aldığımız her solukta duyalım eşitliği.


(Eşitlik nedir bilmedim ömrümde,
Ne de özgürlük gördüm bu “hürler ülkesi”nde.)


Karanlıkta ne homurdanıyorsun ulan?
Kimsin sen, yıldızlara balçık sıvıy’can?
Ben yoksul beyaz, iteklenip kazıklanmış,
Ben zenciyim, sırtımda köleliğin kırbaç izleri,
Ben toprağından koğulmuş Kızılderili,
Ben boş bir umuda kapılanmış muhacir…
Nereye el attıysam, aynı kurt meseli,
İt ite, it kuyruğuna yesir…

Ben umut, ben hayat dolu delikanlı
Düşmüşüm bu kahrolası örümcek ağına:
Kâr, Kazanç, Haraç! Hücum komşunun toprağına!
Altına hücum! Hücum ekmeğine yoksulun!
Çalıştırıp adamı çökün gırtlağına!
Para vurun! Parti vurun! Adam vurun!


Ben rençperim, toprak elin toprağı,
Ben işçiyim, makineye kiralık,
Ben zenciyim, hepinizin uşağı,
Ben halkım, boynu bükük, bağrı yanık,
O güzelim düşe rağmen aç, hâlâ şamar oğlanı…
Ah, öncüler, ben buyum işte,
Adam olamamış bir yurttaşınız,
Dikiş tutturamamış hiçbir işte!


Ama o yalvaç düşü gören de benim
O Eski Dünya’da, daha bendeyken kırala,
Ne gerçek, ne güçlü, ne dişli bir düş görmüşüm,
Yerin kulağında çınlıyor yiğitlemeleri…
Amerika’da Amerika diye bişey kaldıysa hâlâ,
Onun taşı, onun harcı, onun teri.
Bendim ya o erkeç denizleri aşan
“Yurdum” diyecek bir yurt bulmaya!
Bendim o sarp İrlanda kıyısından,
Leh düzü ve İngiliz çayırından açılıp
Ve özgürlüğe doğru yelken açıp
Bendim gelen buraya
Bu “hürler ülkesi”ni kurmak için…
Hür mü dedin?


Hür mü dedin? Kim? Ben mi?
Ben mi hürüm? Bu işsiz yığınlar mı hür?
Gırev yaptığımızda kurşunlanan kardeşler,
Boğaz tokluğuna çalışanlar mı hür?…
Gördüğümüz bunca düşe,
Başardığımız bunca işe,
Okuduğumuz kitaplara,
Çağırdığımız türkülere,
Diktiğimiz ağaçlara,
Doğurduğumuz çocuklara,
Önerdiğimiz yasalara…
Ve Emeğe eski karşılık,
Bu işsiz milyonlar mı hür?
Yeninin ekmeği bir düş,
Yeni Dünya Kuyusu’na
Belki o da düşmüştür…


Amerika, ah, bi Amerika olsa yeniden!
Bulunup da bir türlü kurulamayan o ülke!
Ama kurulacak er geç o özgür olduğu yer herkesin,
Fakirin, yani zencinin, Kızılderilinin,
Benim, yani Amerika’yı bulan sizlerin
Kanıyla, canıyla inancıyla,
Ocakta kürek, donda sapan ve yanan yüreğiyle
Yüzyıllar önce bulduğu,
Yüzyıllardır hayalini kurduğu…
Kuracağız o yurdu!
Bu yıkım, bu kıyım, bu zalım gangster ecelinden,
Bu uğursuz, bu namussuz, bu uzun ellilerin elinden
Biz ki Halkız, hakkımızı alalım!
Bu dağları, nehirleri, fabrikaları
Kurtaralım bu uçsuz bucaksız ovayı!
Bu yemyeşil, bu cânım topraklar üstünde
Kuralım yeniden AMERİKA’yı!
 
Üst Alt