Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Nietzsche

WaLe

Üye
Üyelik
3 Tem 2005
Konular
14
Mesajlar
233
Reaksiyonlar
0
Şiir Niçe'ye (kızmayın Türkçe okunuşu böyle :) ..) Türkçeye çevirisinin ise Can YÜCEL' e ait olduğunu hatırlıyorum. vede eksik olmuş sizin için tamamını paste' lıyorum.
KORKARAK YAŞIYORSAN

Öyle bir hayat yaşadım ki;
Cenneti de gördüm cehennemi de

Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.

Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım.

Öyle bir rol vermişler ki;
Okudum, okudum anlamadım.

Öyle bir hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım

Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan anladım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım, hem güldüm halime.

Sonra dedim ki,
Söz ver kendine!

Denizleri seviyorsan,
Dalgaları da seveceksin.

Sevilmek istiyorsan,
Önce sevmeyi bileceksin.

Uçmayı seviyorsan,
düşmeyi de bileceksin

Korkarak yaşıyorsan,
Yalnızca; hayatı seyredersin...


Friedrich Wilhelm NİETZSCHE
 
PReNS' Alıntı:
Şiir Niçe'ye (kızmayın Türkçe okunuşu böyle :) ..) Türkçeye çevirisinin ise Can YÜCEL' e ait olduğunu hatırlıyorum. ve de eksik olmuş sizin için tamamını paste' lıyorum.

Niye kızalım Sevgili PReNS, dilimiz zaten çorbaya dönmüş durumda.. :evil: Kural, diye bir şey kalmadı artık. :oops: Kimi okunduğu gibi yazıyor, kimi yazıldığı gibi okuyor.. Çoğu da kendi yazdığını bile okumuyor. :evil: Biliyor; okumaya kalksa düzeltilecek o kadar çok yeri var ki.. Kim uğraşacak onlarla.. :oops: Allah, Türkçe öğretmenlerine sabır versin..

Bu şiiri googol'da bir aratsan o-hooo neler bulursun neler.. :wink: "Şebnem Ferah" bile sahiplenmiş.. :eek:

Aslında Cellmaam'ın yazdığı biçimi daha doğru. Üstelik seninkinden 4(5) satır daha fazla. :wink:
 
YURTSUZ

Dört nala koşan atlar
Uzaklara götürür beni,
Korkmadan, doludizgin.
Gören tanır beni,
Ve tanıyan
Yurtsuz Adam diye seslenir.
Haydi, haydi!
Asla bırakma beni,
Yazgım, ey parlak yıldız!

Kimse bana soramaz,
Nerelisin diye.
Asla bağlanmadım bir yere
Ve geçip giden zamana.
Özgürüm kartallar gibi.
Haydi, haydi!
Asla bırakma beni,
Yazgım, ey tatlı Mayıs!

Neden inanayım ki?
Bir gün öleceğime,
Kekre ölümü öpeceğime.
Mezara mı düşeyim,
Bir daha içmeyeyim mi
Yaşamın nazenin köpüğünü?
Haydi, haydi!
Asla bırakma beni,
Yazgım, ey renkli düş!

(1859)
Friedrich NİETZSCHE
 
YALNIZ

Haykırışan kargalar
Darmadağın uçuşuyor kente doğru
Nerdeyse yağacak kar
Yeri yurdu olanlara ne mutlu!

Donmuş kalakaldın,
Hanidir gözlerin arkada!
Boşuna kaçışın, ey çılgın,
Kıştan uzaklara!

Dilsiz ve soğuk binlerce çöle
Açılan bir kapıdır dünya!
İnsan senin yitirdiğini yitirse
Bir yerlerde duramaz bir daha!

Sen şimdi solgun, sarı
Kış gurbetlerine lânetli,
Hep soğuk gök katlarını
Arayan bir duman gibi.

Uç git, kuş, söyle ezgini
Issız çöl kuşlarının sesiyle!
Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini
Buzların, alayların içine!

Haykırışan kargalar
Uçuşuyor kentten yana, dağınık:
Nerdeyse yağacak kar
Yeri yurdu olmayana çok yazık!

Friedrich NİETZSCHE
 
KÖPRÜNÜN ÜSTÜNDE

Köprünün üstünde durmuşum geçende
Karanlık geceye bürünmüşüm.
Bir türkü duyulur uzaklardan
Altın damlalar yağardı bir de
Ürperen aynasına suyun.
Gondollar, ışıklar, bir de musiki
Geçmiş kendinden,yüzdüler alacakaranlığa doğru.
Ruhum, şu görünmez parmakların
Dokunduğu çalgı,
Bir Venedik türküsü söyledi gizlice,
Boyam boyam mutluluklar içinde ürpererek.
-Bir duyan var mı dersin?

Friedrich NİETZSCHE
 
Buraya, bu başlığa illa yazmak istiyorum..İlla yazmak istediğim halde, bir türlü akmıyor
kaç gündür kelimeler..Merdiven olup kuyudan çıkamıyor cümleler..Yazmayı kuyudan
çıkmaya benzetirim ben..Düşünceler tutunur birbirine kelimelerle, uzar boyları..Hop
yeryüzene atlayıverirler..

NİETZSCHE...Hayatımı alt üst eden, Dünyadaki herkesten fazla beni etkileyen düşün adamı.
Dost desem, hiç dinlenemedim yanında.. Düşman desem, ondan daha çok veren olmadı bana..

Kültüre dayanak olan ortaçağ din düşüncesinin çözülmeye başladığı dönemde ortaya çıkan
bu düşün adamı; Tanrının öldüğü savıyla, yetim kalan insanlara, güçlerinin olduğunu,
güçlü olabileceklerini ve yeni bir üstün insan oluşması gerektiğini anlatmaya çalışmıştır..

Dünya da onun düşüncelerinden etkilenmeyen hiç bir politik, kültürel yada felsefi akım
yoktur bana göre..Üstelik tek sayfalık düşüncelerinden koca koca felsefi akımlar,
sanat eserleri doğmuştur..

O ne mi diyor insanlara? Sen insansın diyor..Kendine yetecek üstün insan ol diyor..
Senin kültürünün temelini zayıflık, korku ve sığınmacı hayaletler oluşturuyor diyor..
Git o hayaletlerinden kurtuldiyor..Kendi gücünü koy, kültürünün temeline ve köle ruhlu
olmaktan kurtul diyor..Üstün insanın ruhu, efendi ruhudur diyor..Yeni efendi sizsiniz...

Çok şey der daha, Zerdüşt böyle buyurdu'da..O aslında insanlığın vicdanıdır..O ordan
bağırdığı sürece insan rahat uyuyamayacaktır..Hep kafalar o tarafa bakıp ; Ulan bu herif
ne zaman susacak denilecektir..Utanılacaktır..Başlar öne eğilecektir, o konuştuğu sürece..
 
ECCE HOMO

Evet, bilirim nereden geldiğimi
Alev gibi doymamış, aç
Yanar, tüketirim kendimi.
Işık olur, ne tutarsam,
Küldür arkamda kalan.
Ben ateşim besbelli.

Friedrich NİETZSCHE
 
YENİ DENİZLERE DOĞRU

Oraya gitmek istiyorum, oraya
Artık güvenim var koluma, kendime
Önümde uzanan açık deniz
Bir gemi taşıyor beni engine.

Her şey pırıl pırıl, daha yeni
Uyur mekânda, zamanda öğle vakti
Yalnız senin gözlerin, ey sonsuz!
Senin bakışın seyreder beni.

Friedrich NİETZSCHE
 
Anladım

Öyle bir hayat yaşıyorum ki
Cenneti de gördüm,cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki ;
Tutkuyu da gördüm pes etmeyi de,
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum,okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım,hem güldüm halime
Sonra dedim ki “söz ver kendine”
Denizleri seviyorsan ,dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan ,düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan ,yalnızca hayatı seyredersin .
Öyle bir hayat yaşadım ki ,son yolculukları erken tanıdım.
Öyle çok değerliymiş ki zaman ,
Hep acele etmem bundan ,anladım.

Nietzsche
 
Türküler

öylesine geniş ki yüreğim bir deniz gibi,
güler yüzün bir güneş ışığınca
tatlı ve derin yalnızlığında,
dalganın dalgaya sessiz karıştığı yerde.
gece mi bastırdı? gün mü yoksa? bilmiyorum.
güler bana o tatlı o sevimli
güneş ışıltılı yüzün,
ben bir çocuk gibi mutluyum.

gece yarısı bir de rüzgar
yavaştan yavaştan pencereme çarpar.
bir sağnak başlamış inceden
damlar odama yavaşça.
mutluluğumun düşüdür benim,
rüzgar gibi yalar geçer yüreğimi.
bir buğudur o bakışında senin.
bir yağmur tadıyla sarar yüreğimi.

Nietzsche
 
Ariadne'nin Yakınması

Kim ısıtır, kim sever beni daha?
Sıcak eller uzatın bana!
Yürek mangalları uzatın bana!
Vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,
can çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,
sarsılmışım, ah! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,
sen peşimdesin, ey Düşünce!
Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!
Sen, ey bulutların ardındaki avcı!
Yerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,
sen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan!
Yatıyorum öyle,
kıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle
bütün sonsuz ezaların,
vurdun beni
sen ey zalim avcı,
sen ey tanınmaz - T a n r ı...
ur, daha derine vur!
Bir kez daha, haydi vur!
Kopar, parçala bu yüreği!
Niye bu işkence
körelmiş oklarla?
Neye göz koydun böyle,
usanmadın mı bu insan işkencesinden,
acı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle?
Öldürmek değil istediğin,
yalnızca eziyet, eziyet etmek mi?
Bana - niye eziyet ediyorsun,
sen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz Tanrı?

Ha ha!
Usul usul sokuluyorsun
böylesi gece yarısında? ...
Ne istiyorsun?
Konuş!
Üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,
Ha! Çok yaklaştın yanıma!
Soluğumu duyuyorsun,
yüreğimi dinliyorsun,
kıskanç seni!
- neden kıskanıyorsun beni?
Git! Defol!
O merdiven de niye?
İçeri mi girmek istiyorsun,
yüreğime tırmanmak,
en mahrem
düşüncelerime tırmanmak?
Utanmaz! Tanınmaz! Hırsız!
Ne çalmak istiyorsun?
Ne gözetlemek istiyorsun?
Ne işkencesi etmek istiyorsun?
Sen ey işkenceci!
sen - Cellat - Tanrı!
Yoksa köpek gibi,
taklalar mı ataydım karşında?
teslim mi olaydım, kendimden geçerek
sevginle - sırnaşarak?

Boşuna!
Sürdür batırmanı!
Zalim diken!
köpek değilim - avınım yalnızca senin,
zalim avcı!
en gururlu esirinim,
en ey bulutların ardındaki haydut...
Konuş artık!
Ey şimşeklerin ardına gizlenen! Tanınmaz! konuş!
Ne istiyorsun, ey Eşkiya... b e n d e n?

Nasıl?
Fidye mi?
Ne istiyorsun fidye diye?
Çok iste - böylesi yaraşır gururuma!
ve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma!

Ha ha!
Beni - istiyorsun ha? beni?
herşeyimle beni? ...
Ha ha!
Ve işkence ediyorsun bana, delisin ya işte,
gururumu kırıyorsun işkencenle?
S e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha?
kim sever ki beni daha?
sıcak eller uzat bana,
yürek mangalları uzat bana,
bana, yalnızların en yalnızına,
buzunu ver ah! yedi kat donmuş buz,
düşmanları bile
düşmanları özlemeyi öğreten,
ver, evet, teslim et,
ey zalim düşman
bana - k e n d i n i!

Kaçıyor!
Bu kez o kaçıyor,
tek yoldaşım,
en büyük düşmanım, tanınmazım benim,
Cellat-Tanrım benim! ...

Hayır!
gel geri!
bütün işkencelerinle birlikte geri gel!
Bütün gözyaşlarım
sana akıyor,
yüreğimin son alevi
seni aydınlatıyor.
Gel, geri gel,
tanınmaz Tanrım! A c ı m benim!

son mutluluğum benim! ...

Nietzsche
 
Öyle bir hayat yaşıyorum ki

Gidene kal demeyeceksin…
Gidene kal demek zavallılara
Kalana git demek terbiyesizlere
Dönmeyene dön demek acizlere,
Hak edene git demek asillere yakışır.
Kimseye hak ettiğinden fazla değer verme,
Yoksa değersiz olan hep sen olursun…

Düşün…
Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu,
sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni,
sen hazır değilsen?
Kim yıkar,
yıpratır seni izin vermezsen?
Kim sever seni,
sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter..

Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme
İçindeki yaşama sevgini…
Ya çare sizsiniz ya da çaresizsiniz.

Nietszche
 
Öyle bir hayat yaşıyorum ki (Devamı)
........
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde.
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki ' söz ver kendine '
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundandı
Anladım...


F. Nietzsche
 
Gece Düşünceleri

Işığa baktım, bir sivrisinek
Uçuşuyordu etrafımda, iskemleye yığıldım:
Alıştığım çevreden geçip gitmiş,
Alıştığım zevkleri içip bitirmiştim.
Saçımı rüzgara, göğsümü sellere,
Kalbimi alacakaranlığa, dostça sunmuş,
Ve hafifçe kaynaşan kanımı usulca uyandırmışım,
Ölüleri anarak, en sevilen ölüleri.

Gördüm bulutlarda duranları -
Yalnızdım ve arada bir bakıyordum.
Bu onların güzel tavırları mı? Belli belirsiz
Sallıyor gece rüzgarı titreşerek yelpazesini.
Bu onlardı, onlardı. Aralarında mısın sen de?
Benim için öldün sen, ama göğsümdeki her şeyden
Daha mı çok seviyordum seni? Sen de mi gittin?
Hayır, sevgin öldü senin ve geçip gitti öteye!

Etrafım sessiz. Perdenin arasından
Dikkatle bakıyor soluk yüzlü ay.
Burada ne arıyor ay? Uçuşan hayaletler gibi
Çevresinde dolanıyor, incecik narin bulutlar.
Duvarıma vuruyor titreşen yansıları -
Seviyorum onların titreşmesini -
Görüyor gibiyim, düşüncelerin ara sıra dansını
Çevresinde sakin mezarların.

Önümde, açılmış kitaplar,
Arasında yazılı bir sayfa;
Kitaplar öylesine ölü - ben tedirgin,
Uzanıyorum mektuba: yazı yorgun,
Ölmüş onu yazan el,
Ölmüş o ele emreden yürek.
Bu mektuba yansımış bütün sevişim,
Bu satırlara bütün çilem.

Ve gene de ölü değilsiniz, ey siz kalın ciltler,
Siz, bilgelik dolu karınlar, ölü değilsiniz -
Alıyorum şimdi, dostça, seni ellerime
Bana teselli verdin, şarap ve ekmek verdin
Acılar beni yıktığında, sen, benim Shakespeare'im;
Ruhum bunu unutmamalı:
Onlar ay gölgesi gibi gittiler,
Sense bana sadık kaldın, ey derin anlamlı yüz!

Tükenmiş nerdeyse ışık - ve yeniden canlanıyor,
Aydınlatıyor odayı, göğsümün içini:
Uyan yüreğim, çık mezardan
Ve çıkart sabahın yeni zevkini!
Daha sönmedi ruhunun ateşi,
Daha saçabilirsin uzaklara parlak kıvılcımlar,
Paslanmış yatıyor demir kılıcın kumlar içinde -
Al kayaları, şimşekleri, bilemek için onu!

Çöktü, söndü ışığın son pırıltısı da,
Hızla koşuşuyor artık ayın gölgeleri.
Pencere camı tıkırdıyor - gece bakıyor içeri soluk soluk,
Sallıyor iniltiyle gece rüzgarı yelpazesini.
Elim uyuşmuş, yazmaktan nihayet yorgun,
Gözlerim bezgin, hüzün dolu.
Sivrisinek vızıldıyor gece türküsünü yavaşça -
Dinleniyorum, kendi içime dalmış, koltukta.

NIETZSCHE
 
İŞARET ATEŞİ

Burada, adanın denizlerin ortasında çıkıverdiği,
bir kurban taşı gibi birdenbire yükseldiği yerde,
burada, kara göklerin altında tutuşturuyor
Zerdüşt koca ateşini,
yollarını kaybetmiş gemicilere işaret ateşi,
bir cevap verebileceklere soru işareti...

Beyaz-gri karınlı bu alev
-arzulaması yalıyor soğuk uzaklıkları,
hep daha arı yüksekliklere uzatıyor boynunu-
sabırsızlıkla dikelmiş bir yılan:
bu işareti takıyorum kendi kendime.
Benim ruhumdur bu alev:

Kanmazca susuz hep yeni uzaklıklara,
durgun yalazını fırlatıyor, yukarlara.
Ne demeğe kaçtı Zerdüşt hayvandan da insandan da?
Ne demeğe bıraktı sağlam karaları?
altı yalnızlığı tanımıştı bile
ama yetmedi ona denizin yalnızlığı,
ada bıraktı tırmansın, tepe bıraktı yansın, alev olsun,
bir yedinci yalnızlığı, yukarıya,
attı şimdi oltasını arayışla,
Ey yollarını kaybetmiş denizciler! Ey sönmüş yıldızların artıkları!
Siz ey geleceğin denizcileri! Ey keşfedilmemiş gökler!

İşte atıyorum bütün yalnızlara oltamı:
bir cevap verin alevin sabırsızlığına,
yakalayın bana, yüksek dağlarda bekleyen balıkçıya
yedinci, sonuncu yalnızlığımı!

NIETZSCHE
 
Ne dur bu kirli alanda
Ne de yükseklere sıvış!
En güzeli bu dünyada,
Yarı yükseklerden bakış!

NIETZSCHE
 
Yalnız

Haykırışan kargalar
Darmadağın uçuşuyor kente doğru.
Neredeyse yağacak kar
Yeri yurdu olana ne mutlu!

Donmuş kalakaldın,
Hanidir gözlerin arkada!
Boşuna kaçışın, ey çılgın,
Kıştan uzaklara!

Dilsiz ve soğuktur binlerce çöle
Açılan bir kapıdır dünya!
İnsan senin yitirdiğini yitirse
Bir yerlerde duramaz bir daha!

Sen şimdi solgun, sarı
Kış gurbetlerine lânetli,
Hep soğuk gök katlarını
Arayan bir duman gibi.

Uç git, kuş, söyle ezgini
Issız çöl kuşlarının sesiyle!
Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini
Buzların, alayların içine!

Haykırışan kargalar
Uçuşuyor kentten yana, dağınık;
Neredeyse yağacak kar
Yeri yurdu olmayana çok yazık!
 
Yanlış Arkadaşlar İçin

Sen, ey çalan, gözlerin masum mu sanırsın
Aşırdığın bir tek düşünce mi, aldanırsın
Kim ki böyle hem şerefli ve namussuz
Yemlen avuç dolusu sana verilenden sonsuz
Al benden olan herşeyi
Ye kalan masumluğu da temizlen ey domuz

Friedrich NİETZSCHE


 
Mayıs şarkısı


Minik kuşlar şakıyor
Neşeyle ormanın içlerinde;
Kırlar güneşleniyor
Mayısın ılık ışığında.
Dereler şırıldıyor usul usul
Çicekli kırlardan geçerken,
Tarlakuşları sevinçle ötüyor.
Ah! Daha güzel ne vardır
Mayıstan,sadece mayıstan?

Ne varsa yüreğimde
Üzgün,yılgın ve neşesiz,
Issız ve ürkütücü olan,
Şimdi güneş gibi aydınlık.
Çiçekler filizleniyor,
Arılar vızıldıyor çayırlarda.
Ah! daha güzel ne vardır
Mayıstan,sadece mayıstan?

Ah! Sınırsız zenginliği
Mutluluğun!
Ey sonsuz haz!
Sar acılı kalbimi!
Bırak gitsin,yok olsun
Yüreğimin içine
Bahar rüzgarı gibi
Hışırdayarak esmeyen!
Ah! daha güzel ne vardır
Mayıstan,sadece mayıstan?

Batmak istiyorum.
Bu keyif denizine;
İçime ferahlık veriyor.
Bu tatlı hayal bile.
İstiyorum seni kucaklamak
Ve hiç bırakmamak.
Ey bahar,gir içeri!
Daha güzel ne vardır
Mayıstan,sadece mayıstan!
 
Üst Alt