Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Omurilik felci beni, olmayı istediğim ''ben''den kopardı...

tekecig

Üye
Üyelik
4 Ara 2008
Konular
12
Mesajlar
266
Reaksiyonlar
0
Omurilik Felci ve Ben -1

Herkesin içinde bir ''ben'' vardır. Yunus Emrenin meşhur dizelerinde olduğu gibi,
''beni bende demen ben bende değilem
bir ben vardır bende benden içeru ''

Bu zihnimizde kendimizi konumlandırdığımız ,kendimize bakış açımızı oluşturduğumuz ve egomuzunda büyük bölümünü oluşturan bir ''ben'' algısıdır.

İşte omurilik felci beni, olmayı istediğim ''ben''den kopardı.

Ne zaman şu türküyü dinlesem zihnime hep kaybettiğim ''ben'' gelir. Ayrılığın acısı yüreğime çöker .

Değmen benim gamlı yaslı gönlüme
Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım
Evvel bağban idim dostun bağında
Talan vurdu ayva nardan ayrıldım

Gökyüzünde turna gibi dönende
(Kumru gibi gökyüzünde dönende)
Baykuş gibi viran yurda konanda
Çok ağladım Mecnun (Ferhat) gibi çöllerde
şirin gibi nazlı (zülf'ü) yardan ayrıldım


[SPOILER=Şarkının videosu][ame=http://www.youtube.com/watch?v=8UpdjGuTAr4]YouTube - Yavuz Bingöl - Değmen benim gamlı yaslı gönlüme[/ame][/SPOILER]
 
İşte omurilik felci beni, olmayı istediğim ''ben''den kopardı.
Zeycanimbenim e katılıyorum sen değişmedin benliğn değişmes sen yine aynsın sadece hayellern gerçekci olabilir yapabliceğn şeylrn peşinden koşarsın umudunu kaybetme yaşam heyecanını kaybetme hayellern olsun be kardşim hayelsiz de yaşanmıo benliğnin kaybolduğuna inanmıorum o içinde onu çıkartmakta sana kalmış
 
Brnce yaşanan acı ve sıkıntıları insanları değiştirir özünde aynı diyorsunuz ama çıkaramadıktan sonra yaşayamadıktan sonra ne anlamı var ki..
 
moonserose demiş ki: Sen, sendeki sen'in nasıl olmasını istiyordun ki;arkadaşım?

Bendedeki ''ben'' herşeyden önce ''özgür , bağımsız ,eşit, güçlü, saygın e yetenekli ''olacaktı.
Ama ben öyle olamadım.

moonserose demiş ki: Ve sendeki sen'e ne oldu?

Bendeki ''ben'' artık benden fersah fersah uzakta...

zeycanım demiş ki: anlatabildim mi tekeçiğ?

Sevgili zeycanım nick'im yazıldığı gibi okunuyor ''çiğ'' değil ''cig''..
 
moonserose,

Söylediğimiz şeyler aslında zıt şeyler değil.

Şimdi içimde başka bir ben var. Ben içim boşlukla doldu demedim ki,

Ben sadece o türküyü dinlediğimde kaybettiğim diğer benin acısı yüreğimi acıtır dedim.

Bir nevi yas tutma hali gibi..
 
Kaybettiğim ''ben''im geri gelsin diye tutmuyorum yasını.

Bir yakınınızı kaybedince yasını geri dönsün diye tutmayız.çünkü biliriz ki asla geri dönmeyecek.Ama acısınıda unutmayız.Bir yerlerde hep kalır.

İşte bende öyle tutuyorun yasımı.

Sessiz, derin,içten ama ağlamaksız bir yas bu.
 
Omurilik Felci ve Ben -2

Omurilik felcinin ettiklerini bu sefer bir şiirle anlatmak istedim.İlk şiirimdir......

AMANSIZ DÜŞMAN

Omurilik felci
Zehirli sinsi bir yılandır.
Kurbanını düşürür kara derde.

Vurduğunda ilk darbe,
pek bir şey anlamazsın.
Hayatta olduğuna sevinirsinde,
sonrasını düşünmezsin.
Sorunlar çok olsa bile,
yılmayan azminle
çözümlere ulaşacağını sanırsın.

Oysa hain düşmanda
tuzakta bitmez belada.
Birini hallettim derken
ötekisi belirir kapıda

Ne gündüzü, ne geceyi bilir.
Ne acımayı, ne de merhameti .
Her yönden, her yerden
her zaman kaybettirir.

Kaybettiğin şeyleri
kaçırdığın fırsatları
düşündükçe fark edersin.
Zehri beyni yakar​
 
Bak benim sevgilimde kaza sonucu omurilik felcine yakalandı... Şuan yürümesi imkansız, tekerlekli sandalyeye mahkum... Ama o kadar yüreği temizki o engeli kaldırıyor ve her daim hayata pozitif bakarak herkesi kendisiyle beraber güldürmeyi bilen biri... Yemin ederim bende fazla geziyor, ki benim engelim dahi yokken düşün...

Ben inanıyorum ki; herşey kafada biter.. Tamam Türkiye'de engellileri yaşayan ölü gibi gören çok insan var ama bunların yanında düzgün insanlarda var. Bence iş sende bitiyor, kendini kurtarırsan bu psikolojiden geleceğini de kurtarırsın... Benim sevgilim 12 yıldır sakat ve yine de hayata hep tebessümlü...
 
Tekecig sana katılıyorum. Kazadan sonra bendeki ben de öldü sanırım. Artık o heyecan yok içimde. Sadece hüzün ve acı var hayatımda..
 
Erol kardeşim böyle demeyin, isyan edercesine...
Kendinize bir yön çizin...

Öncelikle sizi ne rahatlatıyorsa onu yapın.
Şimdi şu dakika da...

Ya çok içerleniyorum inanın.
Sizin psikolojinizi bilemem ama, sevgilimin sesinin titremesini
Kıyamıyorum.

Sizde onunla aynı kaderi paylaştığınız için
Kötü oluyorum böyle umutsuzluğa düştüğünüzde...
 
Güzel sözlerin için çok teşekkürler Vakti_Leyl. Fakat gerçeklerden kaçılmıyor. Hayatınızın baharında bir sandalyeye çakılıp kalmak çok zor. Gel de sev hayatı ve sizi dışlayan insanları.. Bunu nasıl yapacaksınız ?
 
Erol kardeş, pardon affınıza sığınıyorum yaşınız kaç?

Benim sevgilim 23 yaşında ve inanın ben O'na tebessüm ustası diyorum.
Tebessüm ustası diyorum çünkü; gülerken gözleri gülüyor, gülmesiyle çevresindekileri güldürmeyi biliyor.

Hayata tebessümle bakın, inanın faydasını göreceksiniz.
Siz bu karamsarlıkla kabuğunuza çekilirseniz
Hiç birşeye inancınız olmaz...

Hayatta hiç birşey olmaz demeyin...

Bakınız!
Sevgilimle tanışana kadar, onu ilk görene kadar
O kadar takıntılı biriydim ki, biri bana yaklaştığında ilk
Yakışıklı mı, karizma mı, bana uygun mu?
Diye saçmaca düşüncelere dalardım,
Ki böyle düşünen birinin engelli
Biriyle olması imkansız gibi
Duruyor.

Lakin...
Onu ilk gördüğümde öyle tebessümle bakıyordu ki hayata
Durdum ve şöyle dedim kendime " vay be" ben bile
Bu halde suratımı asıyorum helal olsun"
.. Derken sevgiliyiz şimdi.
Arkadaşlarım ilk duyduklarında şoklar içersine girdi
Kızım sen takıntılı birisin, hayret ediyorum
Nasıl sevgili oldun dediler.

40 yıl düşünsem böyle takıntılıyken
Engelli birine aşık olacağım aklıma gelmezdi :)
Yanlış anlamayın sakın engelli dedim diye küçümsediğimden değil
Sadece seviliyorsunuz, aşık da edebiliyorsunuz kendinize..
Ben eminimki tebessümle bakarsan hayata, belki
Sende çalarsın birinin gönlünü :)...
 
Omurilik Felci ve Ben -3


Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, pireler berber iken ,develer tellal iken ,ben hocamın beşiğini tıngır mııngır sallar iken ,uzaaak bir diyarda yaşayan yarı insan yarısı tekerlekli sandalye olan bir delikanlı yaşarmış.

Bu delikanlı akıllı ,uslu ,saygılı ,küçüklerine karşı sevgili ,okulunda başarılı, arkadaş çevresinde popüler , çevresinde aktif bir delikanlıymış.
Kimse ona sen bizden farklısın , bizden değilsin demezmiş. O da kimseyi kendisinden farklı görmezmiş.Yarı insan yarı tekerlekli sandalye olmasına rağmen herkesin ona saygısı varmış.Çeşitli alanlarda kazandığı başarılarını herkes takdir edermiş.

Bir gün bu delikanlının sınıfına yeni bir kız öğrenci gelmiş. Siyah dalgalı saçları, kalem gibi ince kaşları, ceylan gibi güzel gözleri, pempe beyaz yanakları,kiraz gibi dudakları olan güzel mi güzel bir kızmış bu gelen.

Bizim delikanlı bu güzel kıza görür görmez aşık olmuş. Ama bir türlüde bunu kıza söyleyemiyormuş.

Her zaman aklında o kız varmış. Nereye baksa onu görmeye ne yaparsa yapsın onu düşünmeye başlamış. Bir türlü aklından çıkaramaz olmuş.Yemeden içmeden kesilmiş..

En sonunda bir gün kıza onu ne kadar çok sevdiğini söylemeye karar vermiş. Çünkü kızda bizim delikanlıya sıcak ve yakın davranmaktaymış.

Delikanlı kıza içinden geçenleri söylediği anda birden müthiş bir şey olmuş. Kız bizim delikanlıya bağıra çağıra ‘’Davul bile dengi dengine çalar..Hiç şu haline bakmadan bana arkadaşlık mı teklif ediyorsun. Bir kendine bak birde bana , hiç yanıma yakışır mısın?
Sana merhametimden yakın davrandım. Saçmalama demiş.’’

Bizim delikanlıda donup kalmış.Günlerce kimseyle konuşamamış. Hastalanıp yataklara düşmüş.

Gökten üç elma düşmüş ama hiçbirini bizim delikanlı yememiş.
 
Ay kötü oldum şimdi ya...
Umarım açılası gönüller, kabul edecek gönüllere gider.
 
Vakti_leyl,lütfen üzülmeyin.

Sizi özdüysem özür dilerim.Genelde kötü anılarımdan bahsetmeyi sevmem.Hem onları hatırlamak istemiyorum hem başka insanlarıda üzmenin bir anlamı olmadığına inanıyorum.

Erkek arkaşından ve onu ne kadar sevdiğinden bahsetmişsin. Engelli bir insana karşı çinde beslediğin güzel duygulardan ötürü sana teşekkür ediyorum ve ikiniz için mutlu günler diliyorum.

Bize gelince ne yapalım...Herkesin karşısına bir vakti_leyl gelmiyor:)..

Bir kaç kırık dökük aşk hikayesinden sonra zaten artık vakti_leyli beklemekten de vazgeçtim doğrusu.

Artık sevgi aşk gibi duygular benim için boyut değiştirdi.Hoşuma giden birini gördüğümde ona ve aşkına sahip olma duygusuyla bakmayı çoktan bıraktım.

Gördüğüm güzelliği ve doğanın onu ortaya çıkarmakta göstermiş olduğu sanatını beynimde duyumsamak ,beynimde yeterince endorfin salgılanmasını sağlıyor.

Ona sahip olmak(mülküm haline getirmek) onun aşkını kendime ram etmek gibi ihtiraslar bana şimdi hem çocukca hemde gereksiz geliyor..
 
Yıldızları çivilerken asılı kalsın diye gökyüzüne
Bir umut dersin, bir umut..

Vakti_leyl dersin, leyl_sükut'a düşer.Ketumlaşır derdini paylaştığın geceler. Belki kaç gece kağıt kalem aldın eline, nice sözler döküldü dilinden fütursuzca günyüzüne... Dinlediğin şarkılarda yaşadın aşkı, gözyaşların hiç olmayan sevgililer için aktı belki de... Avuçlarının arasına alarak başını, isyan edercesine " Neden ben" dedin duyar gibiyim.

Bindiğin arabanın camına yaslayarak başını, gözlerine ufka serdin... Evler, ağaçlar su gibi akıp geçerken önünden; sen, bu görünümü ömrüne benzittin.

Ömrümüzde böyle su gibi akıp geçiyor işte... Nice sevdalılara konuk oldu masallar, romana çeviremedi sevdalarını aşıklar. Oysa bir kır çiçeğine kondursaydı masum busesini, sonra sürseydi o gülü sevdiğinin dudaklarına... İki güzelde çift söz söyledikten sonra, sıra geldi sahile vuran kıskanç dalgaların saçlarını taramaya.. Hayal değil bunlar, yaşanılması en kolay en masum haller...

Üsküdar'daydık, gökyüzünün siyah rengi denizin üzerini örtmüştü. Kayalıklara doğru ilerlemiş, biraz gayretle kayaların üstünde bulmuştuk kendimizi... Kız kulesine uzanıyordu sanki tüm şehrin ışıkları, gülüşüyorduk. Kaçamak bakışmalar çoktan derin bakışmalara bırakmıştı yerini... Önümüzdeki sevgililere baktık, sere serpe sevişmeleriyle dalga geçip masumluğumuzu kutladık. Bir ara sessizliğe bulandı sahil, işte o dakika da sevgilim bağırmaya başladı " Kuşlar, ağaçlar, insanlar, hayvanlar duyun aşığım seviyorum diye" Utanmıştım, herkes bize bakıyor kocaman kahkahalarla ağzını kapamaya çalışıyordum. Kimileri " deli" kimileri de "bu kesin aşık" demişlerdir biliyorum. Kırmızı gül uzatırken öperek gülü, dudaklarımda seyir halinde gezdirdi. Belki öpüşseydik bu denli hazz vermeyecekti... İyi ki masum dedım içimden, iyi ki bebek gibi görüyor dokunmaya kıyamıyor dedim; o duymadı belki ama gözleri gülüyordu, kesin gözlerim kendini ele vermişti.

Engelli olduğunuzda belki evet iki kere düşünüyor karşı taraf; evliliği de, aşkıda..
Ama ben inanmıyorum ya, herkes hak ediyor; mutluluğu özellikle sizler.
Ve biliyorum ki; faili mechul sevgiliniz geleceği baharı bekliyordur.
Eğer şimdi yoksa yanınızda, sakın umutsuzluğa kapılma..
Emin ol, geldiğinde geçmişi sileceksin ve geç kaldığım
İçin özür dilerim, teşekkürler Canım diyeceksin.
Sevgilimden biliyorum ;)...

----------

Ah!
Ne kolaydır değil mi?
Ölü toprakları acı yanlı tırnaklarımızla kazıyıp, aşkı dirir diri gömmek...

Acımızın hafifleyeceğini
Düşünürüz aşkı gömünce ve
Kadeh kaldırırz yalnızlığın şerefine...
Oysa " Yalnızlık" tek kelime...
Söylenişi ne kadar kolay!
Oysa taşıması o kadar zordur ki...

Acele etme!
Ama umudunu da kaybetme...
Çünkü bizi ayakta tutan şey hayallerimizle, umutlarımız...
Rabbim, her insanın yazgısına birini katar.
Umarım seninde yazgına, sen umudunu iyiden iyiye
Kaybetmeden çıkar, yoksa...
Dilim varmıyor demeye...
Kendin için umutlu
Ol emi :))


 
Omurilik Felci ve Ben -4

Omurilik felci insanı hayata değişik pencerelerden baktırıyor.

Örneğin, ben hiçbir zaman baba olmayacağım.

Bunun tıbbi, sosyal ,ekonomik vb, birçok nedenleri var fakat bu nedenlerin hepsine bir şekilde çözüm yolu bulabilmek mümkün. Sağ olsun teknoloji her gün yeni bir buluşuyla ,kaybettiğimiz şeylere karşılık bize yeni avuntular sağlıyor. Dolayısıyla esas neden tıbbi, sosyal vb, nedenler değil.

Esas neden kendimce almış olduğum ve hiçbir koşul ve durumda değiştirmeyeceğim evlat sahibi olmama kararım.

Bu kararı aldım çünkü; bu dünyaya yaşama gözlerini açar açmaz bir sıfır yenik durumda başlayacak bir çocuk getirmek inandığım değerlere aykırı.

Eğer bu kararıma uymazsam ,kendi evladıma en büyük kötülüğü ben kendi ellerimle yapmış olurum. Çünkü , onun hiçbir zaman diğer çocukların babaları gibi sağlıklı , çok fonksiyonlu ,her durumda onu kollayıp kurtarabilecek bir babası olmayacak.

Her arkasına dönüp baktığında hayatın normal rutinlerini yerine getirmek için özel düzenlemelere ihtiyaç duyan ,tekerlekli sandalyesinde çaresiz boynu bükük oturan bir ‘’baba figürü’’, bu dünyada bir çocuğun en son ihtiyaç duyacağı şey olsa gerektir.

‘’Baba engelli ‘’ bir çocuk şu hayatın keşmekeşinde yapayalnız…

Bunu bırakın kendi evladıma hiçbir canlıya reva göremem…..

Hal böyleyken ,ne zaman küçük bir çocuğu görsem, yüzümde kendiliğinden oluşan bir gülümseme gelip yerleşiyor.Bu halimi ilk fark ettiğimde kendi kendime şaşırdım. Neden seviniyordum ki? Başkasının çocuğunu nasıl oluyordu da bu kadar içten gerçek bir sevgiyle sevebiliyordum.?

Oysa çocuk konusunda almış olduğum kararlarımda vardı. Hayata karşı tutumum çoktan belli değil miydi ki?

Demek ki, insanın binlerce yıldır genlerine işlenmiş içgüdülerini söküp atabilmesi mümkün değil. Onları yadsıyıp yok sayması da mümkün değil. Onlar bir şekilde boyut değiştirip tekrar hayatımıza giriyorlar.

Biliyorum ki kucağımda oturan o çocuk benim DNA kodlarımın dizilim sırasını taşımıyor. Gelecek nesillerde de benim adımı yaşatmayacak. Hatta belki beni hiç hatırlamayacak ya da ilerde bana sevgi veya saygıda duymayacak.

Ancak bu onu kutsal bir sevgiyle sevmeme , o bebek kokusunu hissetmeme, ipeksi saçlarını okşamama , işaret parmağımı kavrayan minik eline babacan bir öpücük kondurmama engel olmalı mıdır?

Sonuçta hepimiz aynı cins atomlardan moleküllerden var olmuyor muyuz? Aynı dünya üzerinde yaşayıp aynı güneşin etrafında hep beraber dönmüyor muyuz?

3,5 milyar yıllık evrim sürecinde binlerce ortak atadan beraber süzülüp gelmedik mi?

Hepimiz yaşam dediğimiz ve evrende nadir bulunan aynı şeye sahip varlıklar değil miyiz?

Biz farkında olsak da olmasak da hepimiz evrensel bir birliğin parçasıyız.

Varsın kucağımda oturan şaheser benim DNA kodlarımın dizilimine göre yaratılmış olmasın ne çıkar?

Güzel bir şiiri, romanı okuduğumda mutlu olmak için illa onu ben yazmış olmam gerekmez.

Bir tabloyu gördüğümde veya bir şarkıyı dinlediğimde ondaki güzelliğe şahit olmaktan zevk almam için illa onları benim yapmış olmam da gerekmez.

Şu an kucağımda bu şaheseri tuttuğuma göre demek ki evrene yeni bir hayat katma misyonu birileri tarafında yerine getirilmiş.

İlla benim bu görevi yerine getirmiş olmam gerekmez.

Evrensel misyon yerine getirildiğine göre iç huzuruyla ve hiçbir karşılık beklemeden minik yavruyu sevebilirim.

Zaten gerçek anne baba sevgisi de öyle değil midir? Hiç karşılık beklemeden…
 
Ben de 5 yıldır omurilik felçliyim,ben hep kendimce kazadan sonraki hayatımı ikinci hayatım olarak değerlendirmişimdir,kazadan sonra sahip olduğum masiva adına herşeyi kaybettim,evladımı,evliliğimi,oğlumu,mesleğimi,evimi,arabamı,iyi gün dostlarımı......bunalımlara da düştüm,ancak toparlandım çok şükür,günden güne de toparlanmaya ve hayata daha çok bağlanmaya başladım,kazadan sonraki ilk yıllarımda güvenimi kaybediyordum ve insanlardan nefret etmeye başlıyordum ancak her geçen gün daha çok anlıyorum ki ki şer gibi görünen olayların arkasında hayır varmış,Rabbim kendisine daha çok yaklaşmam için bana bu imtihanı vermiş,sizinde deyiminizle omurilik felçlisi olmak bana hayata farklı perspektiflerden bakmayı öğretti,şimdi Rabbime daha yakınım,yaklaşmaya çalışıyorum ve artık yaradılanı da seviyorum Yaradandan ötürü..... :)
 
Omurilik Felci ve Ben -5

Ben inançlı bir insan değilim.Yani Herhangi bir tanrıya inanmıyorum.Buna Allah da dahil.
Ateistim dini terminolojiyle kafirim.

Oysa bende şimdi bu sitede bana cehennemlik gözüyle bakacak birçok diğer üyeler gibi sünni müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştim. Üstelik çevremdeki insanlar dinin emir ve yasaklarına riayet etmekte kusur işlemeyen kişilerdi. Babamda annemde beş vakit namazlı abdestli insanlardır. Yani Türkiye ortalamasının dahi bir tık üstünde dine bağlı bir çevrede yaşıyorum.

Eğer herşey normal gitseydi (omurilik felçli olmasaydım) bende onlar gibi muhafazakar partilere oy veren ,karısı kızı başörtülü ,cuma günleri en ön safda hazır bulunan dinine bağlı ,Allah’ı kitabı dilinden düşürmeyen ,mücahit zihinli bir kul olacaktım.

Ama daha önceki iletilerimde değindiğim gibi omurilik felci beni olmayı hayal ettiğim benden kopardı.
Sakat kalmanın acısıyla Allaha isyanda bulunduğumu düşünmeyin hemen ,aslında tam olarak öyle olmadı.

Kısaca açıklamama fırsat verin.

Ben sakat kaldığımda daha üç yaşında bir çocuktum.O yüzden başıma gelen şeyin ne olduğunu neler kaybettiğimi bile doğru dürüst anlamamıştım.Yaşadığım dine bağlı çevreninde etkisiyle zaten doğuştan dindar yapılmaya programlı birisiydim. Dindarda olmuştum zaten.
Öyleki ,Allaha o kadar sık dua etmeme rağmen hiçbirisinde ‘’Allahım beni sağlığıma kavuştur.Beni bu durumdan kurtar’’ şeklinde bile dua etmezdim.

Çünkü ,Allah beni takdir buyurup böyle yaratmışken ,buna itiraz etmem gibi olacak bir tavırdan Allaha sığınırdım.Allahım bana bunu uygun görmüşse benim başımın üstünde yeri vardı.

O dönemimde ateistlere, kafirlere karşı nefret ve kin duyuyordum.Nasıl olurda Allah apaçık tüm delillerle ortadayken inkar ediyorlardı.Bu ne haddini bilmez bir tavır, bu ne aymazlık,bu ne biçim bir akılsızlıktı.
Yani elimden gelse dünyada bir tek Müslümanları bırakırdım.(İyi ki elimden gelmiyormuş[FONT=Wingdings]J[/FONT])

Allahı dini eleştiren herkesi kasıtlı ,planlı bir oyunun maşası şeytanın oyuncağı olarak kabul edip onlara karşı öfkeliydim.

Zaten benim ateist olmama dine olan bu bağlılığım neden oldu.:)

Şöyleki daha küçük yaşımdan itibaren dini kitaplara meraklı onları baştan sona nefes almadan okuyan birisiydim.Yani din konusunda epey bir birikimim vardı.

Okul yıllarım bittikten sonra boş zamanlarım çoğalmıştı.Artık başıma gelen felaketin boyutlarını daha doğru bir şekilde idrak edebilecek bir olgunluğa da ulaşmıştım.

Omurilik felci belasının da vermiş olduğu kaybetmişlik duygusuyla kendimi dine daha çok verdim. Özellikler kuran üzerine yoğunlaştım.Ayetlerin karşılıklı değerlendirmesi, kronolojik sıralaması, birbirleriyle bağlantılı ayetler ve olaylarla bağlantılı ayetler derken kuran mevzusunda o reddeye gelmiştim ki bir ayetten bahsedildiğinde onun kuranda nerde olduğunu bilebiliyordum.

Zaten çocuk yaşta Kuranı Arap alfabesinden okumayı öğrenmiştim. Kendi karşılaştırmalı kuran meali okumalarım sayesinde de nerdeyse artık ayetler Arapça okunsa bile ne söylendiğini anlayabilen bir durumdaydım.

O ara mezhepler tarikatler tarihiyle ilgili araştırmalara başlamıştım.İslam tarihinde bütün mezhep ve tarikatleri okudum. Batıni anlayışlarla tanıştım.O zaman kafamdaki bütün bulmaca çözüldü.
Dünyadaki bütün dinler mezhepler batıni olarak aynı tanrıyı anlatıyordu.Ve bu tanrı vahdeti vucut felsefesinin, Panteist felsefenin anlattığı tanrıydı.

Bu durum beni bir çeşit fenafillah seviyesine götürdü. Varlık dünyasına dair inançlarımı temelinden değiştiren işte bu oldu.

Madem varlıkta ikilik yoktu o halde tanrı bendim.
Ve mademki herşey tanrıydı.

O halde tanrıdan üstün başka bir tanrısal varlık olamayacağına göre. Tahtında oturup yarattığı şeyleri gözetleyen bir üst makam şeklinde bir tanrı yoktu.

Sadece panteizmin anlattığı tanrı vardı. Tam bir panteizm de zaten ateizmdir.Bu durum ateizmi araştırmama sebep oldu.Gerçektende ateizmin sorularına klasik dini anlayışlar sağlıklı cevap veremiyordu.Buna şahit oldum.

Mesela imtihan konusu. Allah her şeyi bilen olduğuna göre neyi imtihan etmektedir.Eğer Allah her şeyi bilmiyorsa bu onun sıfatlarında kayba neden olur.Allahın gücünün yetmediği durumlar olması kabul edilemez.

Diyelim ki bildiği halde imtihan ediyor.

O zamanda yarattığı kulun küfre düşeceğini bile bile yaratıp onu bununla yargılayıp cehenneme yolladığı için Adalet sıfatlarında kayba uğrar.

Yani ne tarafa doğru düşünceyi ilerletseniz bu imtihan meselesi dinin istediği şekilde çözülemiyor.

Neyse….

Neticede omurilik felci benim Allah inancımı da elimden aldı.Oysa Allaha sığınmak her müşkülde beni ne güzel avutan bir şeydi.
 
Üst Alt