Sıçanlarda yapılan çalışmalarda kök hücrelerin akut (yeni) omurilik yaralanmalarında hareket kabiliyetini artırdığı gösterilmiştir. Ancak, aynı uygulamanın kronik (uzun zaman geçmiş) omuruilik yaralanmasında fayda sağlamadığı sonucu elde edilmiştir.
Araştırmacılar erken ve geç dönemde kısmi paralizi(kısmi felç) oluşmuş sıçanlarda uyguladıkları tedavide her iki grupta da oligodendrositlerin (sinir hücre parçası) oluştuğunu ve bu hücrelerin ilgili alanlara hareket ettiklerini göstermişlerdir. Akut dönemdeki sıçanlarda yürüme kabiliyetinde belirgin artış görülürken kronik dönemdeki sıçanlarda bu işlevin geri dönmediği görülmüştür. Kronik dönemde sinlerin etrafında oluşan skar dokusu(yapışık doku) bu hücrelerin işlevini engellemiştir.
UCI, Tıp Fakültesi Reeve-Irvine Araştırma Merkezinde yapılan bu çalışmada araştırma ekibi kök hücrelerin oligodendrositlere dönüşmesini sağlayabilecek yeni bir teknik kullanmışlardır. Oligodendrositler merkezi sinir siteminde elektrik uyarının iletiminde rol oynayan myelin kılıfını(sinir kılıfı) oluşturmaktadır. Bu kılıf hastalık veya travma nedeniyle hasar gördüğü taktirde duyu ve motor işlevinde kayıplar olmaktadır. Bu çalışma Neuroscience dergisi Mayıs ayında 11. sayıda yayınlanmıştır. Aynı araştırıcılar kronik hasarlarda myelin liflerin oluşturulabilmesi konusunda çalışmalarını sürdürmektedir.
Akut omurilik yaralanması yaralanmayı izleyen birkaç haftalım süreyi kapsamaktadır. Kronik dönem ise birkaç ay içerisinde başlamaktadır. İnsanda kök hücre tedavisinin bu akut dönemde omuriliğin desteklenmesinde yararlı olabileceği düşünülmektedir. Günümüzde bu amaçla verilen ilaçlar yeterli olmamaktadır.
Bu araştırıcılar önceki çalışmalarında bağışıklık sitemi tarafından myelin liflerin harabiyeti sonucunda meydana gelebilecek hastalıkları araştırmışlardır. Bu çalışmalarında bağışıklık siteminin konrolü ile söz konusu hasarın giderilebileceğini göstermişlerdir. Araştırmacıların yaptığı açıklamada bu sonuçların heyecan verici olduğu ve ileride insanda yapışabilecek tedavilere ışık tutabileceği ancak klinikte uygulanabilir hale gelmesi için daha çok sayıda çalışmaya gereksinim olduğunu bildirmişlerdir. http://www.uci.edu
Karolinska Enstitüsünde araştırıcılar benzer şekilde kök hücre naklinin omurilik yaralanmalarında iyileşmeye yol açtığını sıçanlarda göstermişlerdir. Ancak naklin yapıldığı alanın üst kısmında ağrı duyusunun arttığı belirtilmiştir. Daha sonraki çalışmalarda bu etkinin kök hücrelere neurogenin-2 geninin nakledilmesi ile ortadan kalktığı görülmüştür. Ağrı artışının bu kök hücrelerin önemli bir kısmının astrosit denilen ağrı liflerinin gelişmesini uyaran hücrelere dönüşmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Neurogenin-2 kök hücrelerin astrositlere farklılaşmasını engellemekte ve oligodendrosit hücrelerine dönüşmesini desteklemektedir. Nörogenin-2 nakledilmiş az sayıda hücre de ağrı iletisi taşımayan sinir liflerini oluşturan astrositlere dönüşmektedir. (Allodynia limits the usefulness of intraspinal neural stem cell grafts and directed differentiation improves outcome C. Hofstetter, N. Holmström, J. Lilja, P. Schweinhardt, J. Hao, C. Spenger, Z. Wiesenfeld-Hallin, S. Kurpad, J. Frisén, L. Olson Nature Neuroscience Online February 13, 2005 In print: Nature Neuroscience March 2005)
Bu hayvanlarda işlevsel Magnetic Resonance Imaging (fMRI) ile duyusal işlevlerin geri döndüğü gösterilmiştir. Bu yöntemle ileride insanda da yapılabilecek tedavilerin sonuçlarının izlenmesi planlanmaktadır.
Yapılan laboratuar çalışmaları omurilik yaralanmalarında kök hücre tedavisinin yarar sağlayabileceğini göstermektedir. Bu çalışmalardan çıkan sonuçlar kök hücre tedavisinin klinik kullanım olasılığını desteklemektedir. Ancak, ilk bilimsel çalışmalardan elde edilen sonuçlar:
1) Bu tedavinin hangi hastalarda yarar sağlayabileceği, 2) Hastalığın hangi aşamasında yapılması gerektiği, 3) Yapılan tedavinin güvenirliliği konusunda yorum yapabilmek için henüz çok erken olduğunu göstermektedir.
Bilimsel bu gerçekler göz önüne alındığında omurilik yaralanmalarında henüz insanda klinik tedavi yapılabilmesi olanaksızdır. İnsanda yapılan uygulamalar bu anlamda etik ve bilimsel olmayıp, bireysel bazı örnekler veya uygulamalar yanıltıcı sonuçlar doğurabilmektedir.
Araştırmacılar erken ve geç dönemde kısmi paralizi(kısmi felç) oluşmuş sıçanlarda uyguladıkları tedavide her iki grupta da oligodendrositlerin (sinir hücre parçası) oluştuğunu ve bu hücrelerin ilgili alanlara hareket ettiklerini göstermişlerdir. Akut dönemdeki sıçanlarda yürüme kabiliyetinde belirgin artış görülürken kronik dönemdeki sıçanlarda bu işlevin geri dönmediği görülmüştür. Kronik dönemde sinlerin etrafında oluşan skar dokusu(yapışık doku) bu hücrelerin işlevini engellemiştir.
UCI, Tıp Fakültesi Reeve-Irvine Araştırma Merkezinde yapılan bu çalışmada araştırma ekibi kök hücrelerin oligodendrositlere dönüşmesini sağlayabilecek yeni bir teknik kullanmışlardır. Oligodendrositler merkezi sinir siteminde elektrik uyarının iletiminde rol oynayan myelin kılıfını(sinir kılıfı) oluşturmaktadır. Bu kılıf hastalık veya travma nedeniyle hasar gördüğü taktirde duyu ve motor işlevinde kayıplar olmaktadır. Bu çalışma Neuroscience dergisi Mayıs ayında 11. sayıda yayınlanmıştır. Aynı araştırıcılar kronik hasarlarda myelin liflerin oluşturulabilmesi konusunda çalışmalarını sürdürmektedir.
Akut omurilik yaralanması yaralanmayı izleyen birkaç haftalım süreyi kapsamaktadır. Kronik dönem ise birkaç ay içerisinde başlamaktadır. İnsanda kök hücre tedavisinin bu akut dönemde omuriliğin desteklenmesinde yararlı olabileceği düşünülmektedir. Günümüzde bu amaçla verilen ilaçlar yeterli olmamaktadır.
Bu araştırıcılar önceki çalışmalarında bağışıklık sitemi tarafından myelin liflerin harabiyeti sonucunda meydana gelebilecek hastalıkları araştırmışlardır. Bu çalışmalarında bağışıklık siteminin konrolü ile söz konusu hasarın giderilebileceğini göstermişlerdir. Araştırmacıların yaptığı açıklamada bu sonuçların heyecan verici olduğu ve ileride insanda yapışabilecek tedavilere ışık tutabileceği ancak klinikte uygulanabilir hale gelmesi için daha çok sayıda çalışmaya gereksinim olduğunu bildirmişlerdir. http://www.uci.edu
Karolinska Enstitüsünde araştırıcılar benzer şekilde kök hücre naklinin omurilik yaralanmalarında iyileşmeye yol açtığını sıçanlarda göstermişlerdir. Ancak naklin yapıldığı alanın üst kısmında ağrı duyusunun arttığı belirtilmiştir. Daha sonraki çalışmalarda bu etkinin kök hücrelere neurogenin-2 geninin nakledilmesi ile ortadan kalktığı görülmüştür. Ağrı artışının bu kök hücrelerin önemli bir kısmının astrosit denilen ağrı liflerinin gelişmesini uyaran hücrelere dönüşmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Neurogenin-2 kök hücrelerin astrositlere farklılaşmasını engellemekte ve oligodendrosit hücrelerine dönüşmesini desteklemektedir. Nörogenin-2 nakledilmiş az sayıda hücre de ağrı iletisi taşımayan sinir liflerini oluşturan astrositlere dönüşmektedir. (Allodynia limits the usefulness of intraspinal neural stem cell grafts and directed differentiation improves outcome C. Hofstetter, N. Holmström, J. Lilja, P. Schweinhardt, J. Hao, C. Spenger, Z. Wiesenfeld-Hallin, S. Kurpad, J. Frisén, L. Olson Nature Neuroscience Online February 13, 2005 In print: Nature Neuroscience March 2005)
Bu hayvanlarda işlevsel Magnetic Resonance Imaging (fMRI) ile duyusal işlevlerin geri döndüğü gösterilmiştir. Bu yöntemle ileride insanda da yapılabilecek tedavilerin sonuçlarının izlenmesi planlanmaktadır.
Yapılan laboratuar çalışmaları omurilik yaralanmalarında kök hücre tedavisinin yarar sağlayabileceğini göstermektedir. Bu çalışmalardan çıkan sonuçlar kök hücre tedavisinin klinik kullanım olasılığını desteklemektedir. Ancak, ilk bilimsel çalışmalardan elde edilen sonuçlar:
1) Bu tedavinin hangi hastalarda yarar sağlayabileceği, 2) Hastalığın hangi aşamasında yapılması gerektiği, 3) Yapılan tedavinin güvenirliliği konusunda yorum yapabilmek için henüz çok erken olduğunu göstermektedir.
Bilimsel bu gerçekler göz önüne alındığında omurilik yaralanmalarında henüz insanda klinik tedavi yapılabilmesi olanaksızdır. İnsanda yapılan uygulamalar bu anlamda etik ve bilimsel olmayıp, bireysel bazı örnekler veya uygulamalar yanıltıcı sonuçlar doğurabilmektedir.