ORUÇ ARUOBA
HAYATI:
14 Temmuz 1948’de Karamürsel’de doğdu. Orta öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. Hacettep Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Yüksek Lisans aldı. Aynı üniversitede Felsefe Bilim Uzmanı oldu. Felsefe doktorasını tamamladı ve 1971-1983 arasında öğretim üyeliği yaptı. Tübingen Üniversitesi (Almanya) felsefe semineri üyeliği (1976-1977) ve Victoria Üniversitesi (Yeni Zelanda) konuk öğretim üyeliğinde bulundu (1981). Binlerce öğrenci yetiştirdi. 12 Eylül dönemi sonrasında 1983 yılında üniversiteden ayrıldı. İstanbul’a yerleşerek çeşitli yayın kuruluşlarında çalıştı, yazı ve çeviri işleriyle uğraştı. Hume’dan, Nietzche’den, Wittgenstein’dan, Rike’dan, Celan’dan çevirileri var. Şiirlerinde felsefeciliğinin etkileri hakimdir.
ESERLERİ
ŞİİR:
Tümceler (1990)
De ki İşte (1990)
Yürüme (1992)
Hani (1993)
Ol an (1994)
Kesik Esin-tiler (1994)
Geç Gelen Ağıtlar (1994)
Sayıklamalar (1994)
Uzak (1995)
Yakın (1997)
Ne Ki Hiç (1997 haikular)
İle (1998)
Çengelköy Defteri (2001)
Olmayalı (2003)
Doğançay`ın Çınarları (2004)
FELSEFE:
David Hume’un Bilgi Görüşünde Kesinlik (1974)
A Short Note on the Selby-Bigge Hume (1976)
Nesnenin Bağlantısallığı (1979)
İŞİTİLMEYEN
Yuvarlanarak geçtim buradan:
görmediniz.
Güneş bile yumdu gözlerini
kapattı kulaklarını
işitmedi
sözlerimi.
Yaralanarak geçtim buradan:
sağaltmadınız.
Gök bile örtündü bulutlarını
sakladı yıldızlarını
dinlemedi
umutlarımı.
Yokolarak geçtim buradan:
yaşatmadınız.
Ölüm bile çekti aldı anlarını
tuttu attı anılarımı
dindirmedi
acılarımı.
KENDİ OLARAK SANA GELEN
Kendi olarak, sana gelen-
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen-
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen-
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan- -
O, işte...
GÜNDÜZ YARASALARI
I.
Neyiz ki biz?
İlk ışınları görününce güneşin,
Kaparız tepenin gözkapaklarını
Çam değiliz ki, kollarımız açık
Ürpererek karşılayalım donuk ışığı.
Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız,
Parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz.
Tanımayız alacakaranlığı delen,
Tepelerin arasından seçen bakışı.
Kör olmuş ışıktan gözlerimiz.
Gündüz yarasalarıyız biz.
II.
Geceyi düşleriz gündüzken,
Geceyken de gündüzü,
Yitirebileceklerimiz yitiktir
Onlardan uzaktayken ama
Özleriz, döneriz yeniden
Yitirmeden
Yitirebileceklerimizi
Yitiremediklerimize.
Yitirebilirdik, deriz;
Ama yalnızca bir fiil çekimi bu
Tutsaklıklara bağlamışız özgürlüğümüzü.
Gündüz yarasalarıyız biz.
III.
Sağlamdır düşünce temellerimiz,
Ama altlarında kist vardır, sonra kum
Dururuz gerçi, sapasağlam, kalın
Taştan duvarlarımızla, dimdik
Ayakta; ama biraz su, bir sızıntı
Kaydırır temellerimizi hemen.
Duyarız yerçekimini hemen,
Titreriz. Sımsıkı, gergin
Bağlar vardır
Düşüncelerimizi ayakta tutan, ama,
Ya temelsizse temeli
Bütün bu bağları
Bağlayan
Bağın?
Bağlantısızca bağlarız bağlarımızı.
Gündüz yarasalarıyız biz.
EGO
Ben:
nerelere, ne zaman
ne zamanlardan
bu yana
boyuna
çabalayan.
Ben:
kimlere kimlerden
ne acılardan
bu yana
boyuna
çırpınan.
Ben:
çiçekli baharında gençliğimin
yüreğim umut dolu
yürüyen.
Ben:
çelenkli güzünde geçmişliğimin
yüreğim hüzün dolu
duran.
Neler, kimler -
çabaladığın, çırpındığın:
ne zamanlar, ne acılar -
ben - ben
dediğin?
Veni, veni, venias -
DALDA
Enis'e -- ondan...
Buradayım:
Uyurum belki bir gün.
Belki bitiririm bir gün
delik deşik kozamı
dökülüp gitmeden bütün dut yaprakları
bir gün
bir güç bulur içimde
son bir gayretle
son salgılarımı gezdirir
deliklerimde tırtılım
tıkar gediklerimi.
O zaman
büzülür, dalarım uykuya -
eski beni yokedecek
yeni beni varedecek:
Bomboş, dopdolu
seslerden, esintilerden uzak
içinde gittiğim
oluştuğum.
O uyku:
Bembeyaz.
Benden önce de uyunmuş
benden sonra da uyunacak.
Simsiyah.
Korkulacak, özlenecek -
eskileri geride bıraktıracak
yenileri geri getirecek
o uyku.
O uyku:
Verimsiz, çiçek dolu.
Grilerden, renklerden uzak
içinde yittiğim
oluştuğum - olduğum
o uyku.
Uyanışı var mı, olacak mı
belli olmayan:
Belki çürüyüp kuruyup içinde
yiteceğim
belki kanat takıp içinden
çıkacağım
o uyku.
Herşeyi, herkesi geride bırakabileceğim -
yalnızca yeni ben, onun yeni gökyüzü
yeni kanatları, rengarenk
geniş, gergin.
Neleri, kimleri bırakıp ilerlediğim -
neleri, kimleri anımsadığım, özlediğim
belli olmayan:
hiç olmadığım, hiç olmayan
o uyku.
Hiç olmadı, belki hiç olmayacak
o renkli güçlü kanatlar
o hafif esintili uçuş
o aldırmaz bakış -
olmadı hiç:
olmayacak.
Zaten
tırtılım da kozam da
olmadı benim hiç -
kelebeğim, hiç:
Ben zaten
hiç olmadım.
Hep vardım oysa ki.
O uyku:
yokolmam ile varolmam arasındaki
köPage Rankingü
beni en baştan yaratacak
dürtü -
hiç olmadı.
Hep vardım oysa ki:
Hep arayarak
dingin seslerden çıkıp gelecek
bir tınıyı:
Beni varedecek
kanat olacak
açılacak, yayılacak
acılı olacak
sevinçli
bir tını.
Hep olan
Hep olacak.
O tını:
Uykum boyu beni oluşturacak
sonra bırakacak varolmayı bana
uyandıktan sonra:
Yoktu
olmayacak.
Uyuyamadığım
uyanamadığım
o uyku:
olmadı
yoktu
olmayacak.
HAYATI:
14 Temmuz 1948’de Karamürsel’de doğdu. Orta öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamladı. Hacettep Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde Yüksek Lisans aldı. Aynı üniversitede Felsefe Bilim Uzmanı oldu. Felsefe doktorasını tamamladı ve 1971-1983 arasında öğretim üyeliği yaptı. Tübingen Üniversitesi (Almanya) felsefe semineri üyeliği (1976-1977) ve Victoria Üniversitesi (Yeni Zelanda) konuk öğretim üyeliğinde bulundu (1981). Binlerce öğrenci yetiştirdi. 12 Eylül dönemi sonrasında 1983 yılında üniversiteden ayrıldı. İstanbul’a yerleşerek çeşitli yayın kuruluşlarında çalıştı, yazı ve çeviri işleriyle uğraştı. Hume’dan, Nietzche’den, Wittgenstein’dan, Rike’dan, Celan’dan çevirileri var. Şiirlerinde felsefeciliğinin etkileri hakimdir.
ESERLERİ
ŞİİR:
Tümceler (1990)
De ki İşte (1990)
Yürüme (1992)
Hani (1993)
Ol an (1994)
Kesik Esin-tiler (1994)
Geç Gelen Ağıtlar (1994)
Sayıklamalar (1994)
Uzak (1995)
Yakın (1997)
Ne Ki Hiç (1997 haikular)
İle (1998)
Çengelköy Defteri (2001)
Olmayalı (2003)
Doğançay`ın Çınarları (2004)
FELSEFE:
David Hume’un Bilgi Görüşünde Kesinlik (1974)
A Short Note on the Selby-Bigge Hume (1976)
Nesnenin Bağlantısallığı (1979)
İŞİTİLMEYEN
Yuvarlanarak geçtim buradan:
görmediniz.
Güneş bile yumdu gözlerini
kapattı kulaklarını
işitmedi
sözlerimi.
Yaralanarak geçtim buradan:
sağaltmadınız.
Gök bile örtündü bulutlarını
sakladı yıldızlarını
dinlemedi
umutlarımı.
Yokolarak geçtim buradan:
yaşatmadınız.
Ölüm bile çekti aldı anlarını
tuttu attı anılarımı
dindirmedi
acılarımı.
KENDİ OLARAK SANA GELEN
Kendi olarak, sana gelen-
sana gereksinimi olmadan, seni isteyen-
sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen-
kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan- -
O, işte...
GÜNDÜZ YARASALARI
I.
Neyiz ki biz?
İlk ışınları görününce güneşin,
Kaparız tepenin gözkapaklarını
Çam değiliz ki, kollarımız açık
Ürpererek karşılayalım donuk ışığı.
Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız,
Parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz.
Tanımayız alacakaranlığı delen,
Tepelerin arasından seçen bakışı.
Kör olmuş ışıktan gözlerimiz.
Gündüz yarasalarıyız biz.
II.
Geceyi düşleriz gündüzken,
Geceyken de gündüzü,
Yitirebileceklerimiz yitiktir
Onlardan uzaktayken ama
Özleriz, döneriz yeniden
Yitirmeden
Yitirebileceklerimizi
Yitiremediklerimize.
Yitirebilirdik, deriz;
Ama yalnızca bir fiil çekimi bu
Tutsaklıklara bağlamışız özgürlüğümüzü.
Gündüz yarasalarıyız biz.
III.
Sağlamdır düşünce temellerimiz,
Ama altlarında kist vardır, sonra kum
Dururuz gerçi, sapasağlam, kalın
Taştan duvarlarımızla, dimdik
Ayakta; ama biraz su, bir sızıntı
Kaydırır temellerimizi hemen.
Duyarız yerçekimini hemen,
Titreriz. Sımsıkı, gergin
Bağlar vardır
Düşüncelerimizi ayakta tutan, ama,
Ya temelsizse temeli
Bütün bu bağları
Bağlayan
Bağın?
Bağlantısızca bağlarız bağlarımızı.
Gündüz yarasalarıyız biz.
EGO
Ben:
nerelere, ne zaman
ne zamanlardan
bu yana
boyuna
çabalayan.
Ben:
kimlere kimlerden
ne acılardan
bu yana
boyuna
çırpınan.
Ben:
çiçekli baharında gençliğimin
yüreğim umut dolu
yürüyen.
Ben:
çelenkli güzünde geçmişliğimin
yüreğim hüzün dolu
duran.
Neler, kimler -
çabaladığın, çırpındığın:
ne zamanlar, ne acılar -
ben - ben
dediğin?
Veni, veni, venias -
DALDA
Enis'e -- ondan...
Buradayım:
Uyurum belki bir gün.
Belki bitiririm bir gün
delik deşik kozamı
dökülüp gitmeden bütün dut yaprakları
bir gün
bir güç bulur içimde
son bir gayretle
son salgılarımı gezdirir
deliklerimde tırtılım
tıkar gediklerimi.
O zaman
büzülür, dalarım uykuya -
eski beni yokedecek
yeni beni varedecek:
Bomboş, dopdolu
seslerden, esintilerden uzak
içinde gittiğim
oluştuğum.
O uyku:
Bembeyaz.
Benden önce de uyunmuş
benden sonra da uyunacak.
Simsiyah.
Korkulacak, özlenecek -
eskileri geride bıraktıracak
yenileri geri getirecek
o uyku.
O uyku:
Verimsiz, çiçek dolu.
Grilerden, renklerden uzak
içinde yittiğim
oluştuğum - olduğum
o uyku.
Uyanışı var mı, olacak mı
belli olmayan:
Belki çürüyüp kuruyup içinde
yiteceğim
belki kanat takıp içinden
çıkacağım
o uyku.
Herşeyi, herkesi geride bırakabileceğim -
yalnızca yeni ben, onun yeni gökyüzü
yeni kanatları, rengarenk
geniş, gergin.
Neleri, kimleri bırakıp ilerlediğim -
neleri, kimleri anımsadığım, özlediğim
belli olmayan:
hiç olmadığım, hiç olmayan
o uyku.
Hiç olmadı, belki hiç olmayacak
o renkli güçlü kanatlar
o hafif esintili uçuş
o aldırmaz bakış -
olmadı hiç:
olmayacak.
Zaten
tırtılım da kozam da
olmadı benim hiç -
kelebeğim, hiç:
Ben zaten
hiç olmadım.
Hep vardım oysa ki.
O uyku:
yokolmam ile varolmam arasındaki
köPage Rankingü
beni en baştan yaratacak
dürtü -
hiç olmadı.
Hep vardım oysa ki:
Hep arayarak
dingin seslerden çıkıp gelecek
bir tınıyı:
Beni varedecek
kanat olacak
açılacak, yayılacak
acılı olacak
sevinçli
bir tını.
Hep olan
Hep olacak.
O tını:
Uykum boyu beni oluşturacak
sonra bırakacak varolmayı bana
uyandıktan sonra:
Yoktu
olmayacak.
Uyuyamadığım
uyanamadığım
o uyku:
olmadı
yoktu
olmayacak.