Osmanlı devrinde dilsizlere (konuşamayanlara) bî-ze-bân denilirdi. Bunların bir kısmı sarayda, Enderûn-ı Hümâyunda hizmete alınırdı. Herhangi bir işi olmayıp muhtaç bulunanlarına da muhtâç maaşı verilirdi.
Sağır, dilsiz ve âmâlar için ilk defa Sultan İkinci Abdul- hamid Han devrinde bir mektep açıldı. Mektep ücretsiz olup ilk yıl, 6 ile 20 yaş arasındaki sağır ve dilsizlere hizmet verdi, sonra âmâları da kabul etti. Öğrencilerinin çoğu dilsiz olduğu için Dilsiz Mektebi diye meşhur oldu. Mektep, Eylül 1889da Sultanahmetteki Hamidiye Ticâret Mektebi bünyesinde husûsî bir kısım olarak açıldı.
Mektepte milletler arası alfabe, küçük değişiklikler yapılarak kabul edildi. Sağırlar, alfabe harflerini parmaklarıyla husûsî şekillerde ifade ediyorlardı. Âmâlar için kabartma harflerle kitaplar hazırlanmıştı. Mektebi başarı ile bitiren talebeler çok kere oraya muallim oluyorlardı. Konuşulan sözlerin, alınan kararların gizli kalması için dilsizlerin bir kısmı da Bâbıâlide (hükumet konağında) istihdam ediliyordu.
Mektep yatılı değildi. Talebelere mektebe gelip giderken tramvaylarda, şehir hatları vapurlarında ve köprü geçişlerinde tenzilat; indirim yapılıyordu. Talebelerin üniformaları, halkın şefkat ve merhamet nazarını üzerine çekecek şekilde hazırlandı. Talebelerin kıyafeti kırmızı çuhadan ceketle, kalın ve kırmızı şeritli siyah pantolondu. Halk sokakta bu kıyafetteki çocuklara rastlayınca ya kör, ya sağır olduğunu derhal anlar ve alâkadar olurlardı.
Osmanlı devrinde saray halkı her Ramazan ayının on beşinci günü Hırka-i Şerifi merâsimle ziyaret ederdi.
Dilsiz Mektebi talebeleri Yıldızdan Topkapı Sarayına giden alayın geçeceği yolda, dikkat çekecek bir yerde dururlar ve husûsî işaretlerle Pâdişâhım sağlığına bizde duâcıyız derlerdi. Padişah ve saray halkı da bu talebelere çeşitli yardımlarda bulunurlardı.
******
Sağır ve dilsizlerin Osmanlı sarayında istihdamına Fatih Sultan Mehmet devrinde başlanmıştır.
Padişahın kapısında nöbet tutan bîzebânlar daha çok rikâb günlerindeki görüşmeler sırasında Darüssaade ve Silahtâr ağalarıyla, Başçukadâr, Sırkâtibi ve Hazine Kethüdası gibi görevlilere Padişah tarafından verilecek olan emirleri bildirirlerdi. Böylece görüşmelerin gizliliği sağlanarak devlet sırlarının ifşa edilmesi engellenirdi. Sağır ve dilsizler gizlilik ve güvenlik gerektiren işler dışında Padişahlara musâhiplik yaptıkları gibi zaman zaman da cellât olarak kullanılmışlardır. Saray ve Harem dışında Babıâli, Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî Meclisi, Hassa Ordusu Meclisi, Hariciye Nezareti, Meclis-i Vâlâ, Meclis-i Maarif-i Umumiye ve Şûrâ-yı Devlet gibi birçok birimde dilsizler istihdam edilmiştir. Bu gelenek, günümüzde TBMM ve Bakanlar Kurulu toplantılarında sağır ve dilsiz kavasların kullanılmasıyla devam etmektedir.
Kaynak : Engelli Blog
Sağır, dilsiz ve âmâlar için ilk defa Sultan İkinci Abdul- hamid Han devrinde bir mektep açıldı. Mektep ücretsiz olup ilk yıl, 6 ile 20 yaş arasındaki sağır ve dilsizlere hizmet verdi, sonra âmâları da kabul etti. Öğrencilerinin çoğu dilsiz olduğu için Dilsiz Mektebi diye meşhur oldu. Mektep, Eylül 1889da Sultanahmetteki Hamidiye Ticâret Mektebi bünyesinde husûsî bir kısım olarak açıldı.
Mektepte milletler arası alfabe, küçük değişiklikler yapılarak kabul edildi. Sağırlar, alfabe harflerini parmaklarıyla husûsî şekillerde ifade ediyorlardı. Âmâlar için kabartma harflerle kitaplar hazırlanmıştı. Mektebi başarı ile bitiren talebeler çok kere oraya muallim oluyorlardı. Konuşulan sözlerin, alınan kararların gizli kalması için dilsizlerin bir kısmı da Bâbıâlide (hükumet konağında) istihdam ediliyordu.
Mektep yatılı değildi. Talebelere mektebe gelip giderken tramvaylarda, şehir hatları vapurlarında ve köprü geçişlerinde tenzilat; indirim yapılıyordu. Talebelerin üniformaları, halkın şefkat ve merhamet nazarını üzerine çekecek şekilde hazırlandı. Talebelerin kıyafeti kırmızı çuhadan ceketle, kalın ve kırmızı şeritli siyah pantolondu. Halk sokakta bu kıyafetteki çocuklara rastlayınca ya kör, ya sağır olduğunu derhal anlar ve alâkadar olurlardı.
Osmanlı devrinde saray halkı her Ramazan ayının on beşinci günü Hırka-i Şerifi merâsimle ziyaret ederdi.
Dilsiz Mektebi talebeleri Yıldızdan Topkapı Sarayına giden alayın geçeceği yolda, dikkat çekecek bir yerde dururlar ve husûsî işaretlerle Pâdişâhım sağlığına bizde duâcıyız derlerdi. Padişah ve saray halkı da bu talebelere çeşitli yardımlarda bulunurlardı.
******
Sağır ve dilsizlerin Osmanlı sarayında istihdamına Fatih Sultan Mehmet devrinde başlanmıştır.
Padişahın kapısında nöbet tutan bîzebânlar daha çok rikâb günlerindeki görüşmeler sırasında Darüssaade ve Silahtâr ağalarıyla, Başçukadâr, Sırkâtibi ve Hazine Kethüdası gibi görevlilere Padişah tarafından verilecek olan emirleri bildirirlerdi. Böylece görüşmelerin gizliliği sağlanarak devlet sırlarının ifşa edilmesi engellenirdi. Sağır ve dilsizler gizlilik ve güvenlik gerektiren işler dışında Padişahlara musâhiplik yaptıkları gibi zaman zaman da cellât olarak kullanılmışlardır. Saray ve Harem dışında Babıâli, Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî Meclisi, Hassa Ordusu Meclisi, Hariciye Nezareti, Meclis-i Vâlâ, Meclis-i Maarif-i Umumiye ve Şûrâ-yı Devlet gibi birçok birimde dilsizler istihdam edilmiştir. Bu gelenek, günümüzde TBMM ve Bakanlar Kurulu toplantılarında sağır ve dilsiz kavasların kullanılmasıyla devam etmektedir.
Kaynak : Engelli Blog