Çocukluğumu özledim.. Öyle böyle değil, gerçekten özledim..ben olmanın tamamen masumiyetle eş anlamlı olduğu zamanları. Kimlik ya da tanımların beni ifade etmek için henüz gerçekleşmediği günleri
Sadece ismim vardı ve çocuktum, var olduğumun kanıtı olarak sadece bu iki kavram yetiyordu, çünkü adım söylendiğin de direkt akla gelen ben olabiliyordum, başka bir şeye gerek yoktu.
Oysa şimdi Adım yetmiyor, söylendiğin de engelli ve eşcinsel olduğum hatırlanıyor. Ve ben hangisiyle var olabileceğimi sürekli sorguluyorum, çünkü çevremdeki çoğu insan bu ikisini birden taşıyamıyor. Kimisine göre engelli olarak, kimisine göre eşcinsel olarak varım, karşımda ki hangisini taşımaya meyilliyse beni de o taşıma kapasitesine göre kabul ediyor. Bu kötü mü bilmiyorum. Bunun bilincinde olduklarını bile sanmıyorum.
Sürekli güçlü olmam gerekiyor, yani insanların güç algısından daha fazlasını sergilemem gerekiyor, daha fazla şeyden motive olmam gerekiyor, yapamadığım da, tökezlediğim de (ki bazı dönemler çok sık oluyor) hemen alıngan mertebesine getiriliyorum. Ve hatta nankör.. Uzaklaşmaları, ya da benim tabirimle pes etmeleri için çok güzel bir neden değil mi?
Yuvarlak bir çemberin ortasındayım ve hayatım kutuplara ayrılmış gibi, engelli, eşcinsel, hem engelli hem eşcinsel, kendisiyle barışık biri olarak ne engelli ne eşcinsel Genelde sonuncuyu seçip o şekilde devam ediyorum ama bazen de tam orta yerde kalıp ne tarafa gideceğimi şaşırıyorum, bir el arıyorum, bir bakış, bir mimik, bir ışık bile değil sadece bir işaret Önceden bulabilmek için bu kadar zorlanmıyordum, hazırda bulunan sıcacık ruhlar ve bedenler vardı Kendi tabirleriyle değişime kurban giden ve dolayısıyla beni de kurban eden..
İşte bu yüzden ortada elle tutulur bir suçlu yok ve dolayısıyla suçlanacak kimse de yok. Asıl isyan ettiren de bu sanırım, bir şeylerin incitici farklılığını görüyorsun, düzeltmeye çalışıyorsun ama nasıl yapacağını bilemiyorsun. Yapman gerekir mi onu da bilemiyorsun. Kendi haline bırakıyorsun mecburen ve o zaman da iyice yalnızlaşıyorsun o çemberin içinde.
Çemberde ki çıkışlar çoktan kapılarını kapadı, bazılarının aralık olması bir şey değiştirmiyor çünkü aralarından geçip çıkışa ulaşamıyorum, yeni çıkışlar yaratmaya çalışıyorum ve uğraştıkça hayal kırıklıklarım artıyor, yoruluyorum, öfkeleniyorum, üzülüp, inciniyorum ve bunları yine kendi içimde yaşadığım için kısır döngü oluşup o çemberden hiç çıkamıyorum ve sanırım bundan sonra ardına kadar açık ve sımsıcak bir çıkış yolu açılsa (açabilsem, açan olsa) bile yeniden kapanacağı korkusuyla ileri adım atamayacağım. Zaten elimde olmadan sıkışıp kaldığım bu döngüyü korunaklı bir sığınağa çevirdim sanırım, duvarlarının rengarenk gökkuşağı çiçekleriyle bezeli olduğu, zemininde mis kokulu papatyaların bittiği
Bunların olmadığı çocukluğumu istiyorum
05.04.2011
Paramparça Bir Bütünlük « Engelli Eşcinseller
Sadece ismim vardı ve çocuktum, var olduğumun kanıtı olarak sadece bu iki kavram yetiyordu, çünkü adım söylendiğin de direkt akla gelen ben olabiliyordum, başka bir şeye gerek yoktu.
Oysa şimdi Adım yetmiyor, söylendiğin de engelli ve eşcinsel olduğum hatırlanıyor. Ve ben hangisiyle var olabileceğimi sürekli sorguluyorum, çünkü çevremdeki çoğu insan bu ikisini birden taşıyamıyor. Kimisine göre engelli olarak, kimisine göre eşcinsel olarak varım, karşımda ki hangisini taşımaya meyilliyse beni de o taşıma kapasitesine göre kabul ediyor. Bu kötü mü bilmiyorum. Bunun bilincinde olduklarını bile sanmıyorum.
Sürekli güçlü olmam gerekiyor, yani insanların güç algısından daha fazlasını sergilemem gerekiyor, daha fazla şeyden motive olmam gerekiyor, yapamadığım da, tökezlediğim de (ki bazı dönemler çok sık oluyor) hemen alıngan mertebesine getiriliyorum. Ve hatta nankör.. Uzaklaşmaları, ya da benim tabirimle pes etmeleri için çok güzel bir neden değil mi?
Yuvarlak bir çemberin ortasındayım ve hayatım kutuplara ayrılmış gibi, engelli, eşcinsel, hem engelli hem eşcinsel, kendisiyle barışık biri olarak ne engelli ne eşcinsel Genelde sonuncuyu seçip o şekilde devam ediyorum ama bazen de tam orta yerde kalıp ne tarafa gideceğimi şaşırıyorum, bir el arıyorum, bir bakış, bir mimik, bir ışık bile değil sadece bir işaret Önceden bulabilmek için bu kadar zorlanmıyordum, hazırda bulunan sıcacık ruhlar ve bedenler vardı Kendi tabirleriyle değişime kurban giden ve dolayısıyla beni de kurban eden..
İşte bu yüzden ortada elle tutulur bir suçlu yok ve dolayısıyla suçlanacak kimse de yok. Asıl isyan ettiren de bu sanırım, bir şeylerin incitici farklılığını görüyorsun, düzeltmeye çalışıyorsun ama nasıl yapacağını bilemiyorsun. Yapman gerekir mi onu da bilemiyorsun. Kendi haline bırakıyorsun mecburen ve o zaman da iyice yalnızlaşıyorsun o çemberin içinde.
Çemberde ki çıkışlar çoktan kapılarını kapadı, bazılarının aralık olması bir şey değiştirmiyor çünkü aralarından geçip çıkışa ulaşamıyorum, yeni çıkışlar yaratmaya çalışıyorum ve uğraştıkça hayal kırıklıklarım artıyor, yoruluyorum, öfkeleniyorum, üzülüp, inciniyorum ve bunları yine kendi içimde yaşadığım için kısır döngü oluşup o çemberden hiç çıkamıyorum ve sanırım bundan sonra ardına kadar açık ve sımsıcak bir çıkış yolu açılsa (açabilsem, açan olsa) bile yeniden kapanacağı korkusuyla ileri adım atamayacağım. Zaten elimde olmadan sıkışıp kaldığım bu döngüyü korunaklı bir sığınağa çevirdim sanırım, duvarlarının rengarenk gökkuşağı çiçekleriyle bezeli olduğu, zemininde mis kokulu papatyaların bittiği
Bunların olmadığı çocukluğumu istiyorum
05.04.2011
Paramparça Bir Bütünlük « Engelli Eşcinseller