Bir zamanlar uzaklarda bir ülkede çok yakışıklı bir prens yaşarmış. Ancak, prens daha küçükken ülkedeki kötü kalpli cadının lanetine uğramış ve üzerindeki bu lanet yüzünden her yıl sadece bir kelime konuşabiliyormuş. Mesela, prens iki kelime söyleyeceği zaman bir yıl boyunca susuyor, böylece ertesi yıl da iki kelime söyleme hakkı oluyormuş.
Bir gün bu yakışıklı ama talihsiz prens dere kenarında otururken, bir de bakmış karşıda küçük bir kulübe ve kulübenin bahçesinde muhteşem bir kız. Saçları altından daha sarı, gözleri gökyüzünden daha mavi, dudakları kirazdan daha kırmızıymış. Prens, bu güzelliği görünce aklı başından gitmiş, o anda vurulmuş ve iki yıl boyunca konuşmamaya karar vermiş. İki yıl sonunda kıza Çok güzelsiniz diyebilmek için. Ama iki yılın dolduğu gün prensin içindeki bu ateş daha da büyümüş ve kıza, Size aşık oldum demek için yanıp tutuşur olmuş. Böylece, Çok güzelsiniz, size aşık oldum diye toplam beş kelimeyi söyleyebilmek için, geçen iki yılın ardından üç yıl daha konuşmamayı göze almış.
Beş yılın sonunda prens konuşmak için hazır olduğu sırada, birden bu muhteşem güzel ve zarif kızla evlenmeyi, onu sarayının prensesi yapmayı ne kadar istediğini fark etmiş. Böylece, Çok güzelsiniz; size aşık oldum; benimle evlenir misiniz? diye toplam yedi kelime söyleyebilmek için, beş yılın ardından iki yıl daha sabretmeye karar vermiş.
Ve prens bu platonik duygularla yedi koskoca yılı tamamladığı gün, artık dünyanın en heyecanlı ve en mutlu erkeği olarak kızın yaşadığı kulübeye koşmuş. Kız, yine kulübenin bahçesinde oturuyormuş ve bir kitap okuyormuş. Prens, elindeki bir tek kırmızı gülü kıza uzatmış ve sormuş:
- Çok güzelsiniz; size aşık oldum; benimle evlenir misiniz?
Kız başını kaldırıp prense bakmış. Kulaklarını örten altın sarısı saçlarını geriye atmış ve prense şöyle demiş:
- Pardon?..
Bir gün bu yakışıklı ama talihsiz prens dere kenarında otururken, bir de bakmış karşıda küçük bir kulübe ve kulübenin bahçesinde muhteşem bir kız. Saçları altından daha sarı, gözleri gökyüzünden daha mavi, dudakları kirazdan daha kırmızıymış. Prens, bu güzelliği görünce aklı başından gitmiş, o anda vurulmuş ve iki yıl boyunca konuşmamaya karar vermiş. İki yıl sonunda kıza Çok güzelsiniz diyebilmek için. Ama iki yılın dolduğu gün prensin içindeki bu ateş daha da büyümüş ve kıza, Size aşık oldum demek için yanıp tutuşur olmuş. Böylece, Çok güzelsiniz, size aşık oldum diye toplam beş kelimeyi söyleyebilmek için, geçen iki yılın ardından üç yıl daha konuşmamayı göze almış.
Beş yılın sonunda prens konuşmak için hazır olduğu sırada, birden bu muhteşem güzel ve zarif kızla evlenmeyi, onu sarayının prensesi yapmayı ne kadar istediğini fark etmiş. Böylece, Çok güzelsiniz; size aşık oldum; benimle evlenir misiniz? diye toplam yedi kelime söyleyebilmek için, beş yılın ardından iki yıl daha sabretmeye karar vermiş.
Ve prens bu platonik duygularla yedi koskoca yılı tamamladığı gün, artık dünyanın en heyecanlı ve en mutlu erkeği olarak kızın yaşadığı kulübeye koşmuş. Kız, yine kulübenin bahçesinde oturuyormuş ve bir kitap okuyormuş. Prens, elindeki bir tek kırmızı gülü kıza uzatmış ve sormuş:
- Çok güzelsiniz; size aşık oldum; benimle evlenir misiniz?
Kız başını kaldırıp prense bakmış. Kulaklarını örten altın sarısı saçlarını geriye atmış ve prense şöyle demiş:
- Pardon?..