Prof. Dr. Mim kemal öke: "seçme şansı tanınsa yine engelli babası olmayı seçerdim"
PROF. DR. MİM KEMAL ÖKE: "SEÇME ŞANSI TANINSA YİNE ENGELLİ BABASI OLMAYI SEÇERDİM"
18.04.2011 16:45 HATAY (İHA) - Prof. Dr. Mim Kemal Öke, down sendromlu kızı Nazlı'nın gelişmesi adına 20 yıl çabaladığını belirterek, "Belki engelsiz bir çocukla bu kadar güzel bir 20 yıl geçiremeyecektim. O nedenle seçme şansım olsa ben yine kızımın babası olmak isterdim" dedi.
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Antakya'da 'Eğitim Her Engeli Aşar Kampanyası' çerçevesinde düzenlenen konferansta bir engelli babası olarak yaşadıklarını anlattı. Edindiği tecrübelerin kendisini insan olarak olgunlaştırdığını söyleyen Öke, "Kızım Nazlı doğduğunda hastanede 'down sendromlu' haberini aldığımda ilk şoku yaşadım. Bir balyozun beynime indiğini hissettim. Engelli bir çocuğa sahip olacağımı hiç düşünmemiştim. 1990'da dünyanın en iyi profesörlerinden biri olmuştum, 1991 tarihinde ise kızımız dünyaya
gelmişti. Ben bir siyaset bilimci olarak toplumun düzenini en iyi şekilde tesis etmenin yollarını ararken ve bu konuyla ilgili birçok proje ile uğraşmayı hedeflerken engelli bir çocuğa sahip olmamın bütün ideallerimin, çalışma hayatımın önünde büyük bir engel teşkil edeceğini düşünerek büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı yaşadım. Çocuğumun engelli olduğunu öğrendiğimde önceleri bu durumu kabullenemedim. Benliğim benim gibi Türkiye'nin en genç, geleceği parlak bir profesörünün bunları yaşamaya hakkı
olmadığını düşünüyor, durumu kabullenemiyordum. Çocuğumu hiç öpmüyor, yanına bile girmiyordum. Neden bendim ve neden bana bu çocuk verilmişti? Bir anda hayatla aramda inanılmaz kalın bir perde çekildi. İnsanlara küstüm, bir süre teselliyi içkide aradım. Annesine kızımızı göstermeden ondan kurtulmanın yollarını düşündüm ama öyle bir yol yoktu ve sonuçta eşime durumu anlatmak zorunda kaldım. Anne yüreği evladını bütün eksiklerine rağmen kabule hazırdı ve öyle de oldu" diye konuştu.
Ancak kendisinin hala kabulde zorlandığını, zaman zaman içindeki kötülüğün sesiyle mücadele etmek zorunda kaldığını ifade eden Öke, şöyle konuştu:
"O ses bazen çocuğumuzu öldürüp kurtulmamı dahi söylüyordu. Tanrıya küsmüştüm. Küslüğüme rağmen gittiğim bir cuma namazı esnasında daldığım bir anda çocuğumun beni ilahi cezadan kurtardığını gördüğümde koşarak eve geldiğimi ve çocuğuma sarılıp onu öptüğümü ve 'affet beni evladım' diye ağladığımı hatırlıyorum. O gün ben baba olmuştum. Daha sonraki süreçte durumu kabullenmemin ardından kızım için neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Eşimle birlikte yurt dışlarına giderek her kapıyı çaldık, gereken
bütün tedavileri yaptırmanın yollarını aradık, aynı sorunları yaşayan insanlarla tanıştık. Bu süreçte sosyal duyarlılıklarla hareket eden insanların yanı sıra kendini bilmez çevrelerle de karşılaştık. Ama bunları bir şekilde hep aşmaya çalıştık, kızımız gün geçtikçe gelişme gösteriyordu. Ancak bu hiç kolay olmuyordu. İğneyle kazmaya çalıştığımız kuyunun üzerinden toplumun yanlış bakış açısı nedeniyle bir anda greyderlerle geçildiği zamanlar çok oluyordu. Kızımız depresyona giriyor, bizse onu
iyileştirmenin yollarını arıyorduk. İşte tam da bu zamanda Afrika danslarıyla tanıştım ve kızımla birlikte müziğin terapi gücünden yararlanmaya çalıştım. Hem ben hem kızıma iyi geliyordu bu dans ve müzik. Sonra kızımı musiki derneğine de götürmeye başladım. Alevi deyişleri, Bektaşi nefesleri, ilahiler gibi insanın ruhuna hitap eden her müzik türünde biz kızımla birlikte çalışmalar yaptık. Sonuçta insanlarla göz kontağı dahi kuramayan kızım bugün sizlere buradan minik parçalar seslendirebiliyor ve
çalabiliyor. Biz bunu eğitimle sağladık. Sizler de anne babalar olarak çocuğunuzun kalbine giden yolları arayınız. Hem size hem çocuğunuza iyi geldiğini göreceksiniz. Ben bu süreçte çocuğumla inanılmaz güzel bir bağ kurdum, onda gerçek sevgiyi tattım ve dünyaya yine gelsem yine onun babası olmak isterdim engelsiz bir çocuğun değil."
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, "Engelli bir çocuk için neden ben sorusunun cevabını buldunuz mu?" şeklindeki bir soruya ise şu yanıtı verdi:
"Evet. Çünkü Tanrı benim olgunlaşmamı, dünyaya bakış açımın değişmesini, dikkatli bakıldığında hayatın eksilerinde dahi güzellikler olduğunu, insanlara tepeden bakmamamı, herkes için yapılabilecek şeyler olduğunu, gerçek sevgiyi öğrenmemi, kısaca insan olmamı istiyordu. İnsan olabilmek zordur. Sıra dışı işler sıra dışı kişilere baş etmeleri için verilir. Bunun için beni ve siz engelli ailelerini seçti diye düşünüyorum ve şükrediyorum. Nazlı beni insan yaptı. Onun gelişmesi adına 20 yıl çabalamadığım gün
olmadı, bu arada çok özel duygular hissettim. Belki engelsiz bir çocukla bu kadar güzel bir 20 yıl geçiremeyecektim. O nedenle seçme şansım olsa ben yine kızımın babası olmak isterdim."
(MÇO-CC-Y
PROF. DR. MİM KEMAL ÖKE: "SEÇME ŞANSI TANINSA YİNE ENGELLİ BABASI OLMAYI SEÇERDİM"
18.04.2011 16:45 HATAY (İHA) - Prof. Dr. Mim Kemal Öke, down sendromlu kızı Nazlı'nın gelişmesi adına 20 yıl çabaladığını belirterek, "Belki engelsiz bir çocukla bu kadar güzel bir 20 yıl geçiremeyecektim. O nedenle seçme şansım olsa ben yine kızımın babası olmak isterdim" dedi.
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Antakya'da 'Eğitim Her Engeli Aşar Kampanyası' çerçevesinde düzenlenen konferansta bir engelli babası olarak yaşadıklarını anlattı. Edindiği tecrübelerin kendisini insan olarak olgunlaştırdığını söyleyen Öke, "Kızım Nazlı doğduğunda hastanede 'down sendromlu' haberini aldığımda ilk şoku yaşadım. Bir balyozun beynime indiğini hissettim. Engelli bir çocuğa sahip olacağımı hiç düşünmemiştim. 1990'da dünyanın en iyi profesörlerinden biri olmuştum, 1991 tarihinde ise kızımız dünyaya
gelmişti. Ben bir siyaset bilimci olarak toplumun düzenini en iyi şekilde tesis etmenin yollarını ararken ve bu konuyla ilgili birçok proje ile uğraşmayı hedeflerken engelli bir çocuğa sahip olmamın bütün ideallerimin, çalışma hayatımın önünde büyük bir engel teşkil edeceğini düşünerek büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı yaşadım. Çocuğumun engelli olduğunu öğrendiğimde önceleri bu durumu kabullenemedim. Benliğim benim gibi Türkiye'nin en genç, geleceği parlak bir profesörünün bunları yaşamaya hakkı
olmadığını düşünüyor, durumu kabullenemiyordum. Çocuğumu hiç öpmüyor, yanına bile girmiyordum. Neden bendim ve neden bana bu çocuk verilmişti? Bir anda hayatla aramda inanılmaz kalın bir perde çekildi. İnsanlara küstüm, bir süre teselliyi içkide aradım. Annesine kızımızı göstermeden ondan kurtulmanın yollarını düşündüm ama öyle bir yol yoktu ve sonuçta eşime durumu anlatmak zorunda kaldım. Anne yüreği evladını bütün eksiklerine rağmen kabule hazırdı ve öyle de oldu" diye konuştu.
Ancak kendisinin hala kabulde zorlandığını, zaman zaman içindeki kötülüğün sesiyle mücadele etmek zorunda kaldığını ifade eden Öke, şöyle konuştu:
"O ses bazen çocuğumuzu öldürüp kurtulmamı dahi söylüyordu. Tanrıya küsmüştüm. Küslüğüme rağmen gittiğim bir cuma namazı esnasında daldığım bir anda çocuğumun beni ilahi cezadan kurtardığını gördüğümde koşarak eve geldiğimi ve çocuğuma sarılıp onu öptüğümü ve 'affet beni evladım' diye ağladığımı hatırlıyorum. O gün ben baba olmuştum. Daha sonraki süreçte durumu kabullenmemin ardından kızım için neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Eşimle birlikte yurt dışlarına giderek her kapıyı çaldık, gereken
bütün tedavileri yaptırmanın yollarını aradık, aynı sorunları yaşayan insanlarla tanıştık. Bu süreçte sosyal duyarlılıklarla hareket eden insanların yanı sıra kendini bilmez çevrelerle de karşılaştık. Ama bunları bir şekilde hep aşmaya çalıştık, kızımız gün geçtikçe gelişme gösteriyordu. Ancak bu hiç kolay olmuyordu. İğneyle kazmaya çalıştığımız kuyunun üzerinden toplumun yanlış bakış açısı nedeniyle bir anda greyderlerle geçildiği zamanlar çok oluyordu. Kızımız depresyona giriyor, bizse onu
iyileştirmenin yollarını arıyorduk. İşte tam da bu zamanda Afrika danslarıyla tanıştım ve kızımla birlikte müziğin terapi gücünden yararlanmaya çalıştım. Hem ben hem kızıma iyi geliyordu bu dans ve müzik. Sonra kızımı musiki derneğine de götürmeye başladım. Alevi deyişleri, Bektaşi nefesleri, ilahiler gibi insanın ruhuna hitap eden her müzik türünde biz kızımla birlikte çalışmalar yaptık. Sonuçta insanlarla göz kontağı dahi kuramayan kızım bugün sizlere buradan minik parçalar seslendirebiliyor ve
çalabiliyor. Biz bunu eğitimle sağladık. Sizler de anne babalar olarak çocuğunuzun kalbine giden yolları arayınız. Hem size hem çocuğunuza iyi geldiğini göreceksiniz. Ben bu süreçte çocuğumla inanılmaz güzel bir bağ kurdum, onda gerçek sevgiyi tattım ve dünyaya yine gelsem yine onun babası olmak isterdim engelsiz bir çocuğun değil."
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, "Engelli bir çocuk için neden ben sorusunun cevabını buldunuz mu?" şeklindeki bir soruya ise şu yanıtı verdi:
"Evet. Çünkü Tanrı benim olgunlaşmamı, dünyaya bakış açımın değişmesini, dikkatli bakıldığında hayatın eksilerinde dahi güzellikler olduğunu, insanlara tepeden bakmamamı, herkes için yapılabilecek şeyler olduğunu, gerçek sevgiyi öğrenmemi, kısaca insan olmamı istiyordu. İnsan olabilmek zordur. Sıra dışı işler sıra dışı kişilere baş etmeleri için verilir. Bunun için beni ve siz engelli ailelerini seçti diye düşünüyorum ve şükrediyorum. Nazlı beni insan yaptı. Onun gelişmesi adına 20 yıl çabalamadığım gün
olmadı, bu arada çok özel duygular hissettim. Belki engelsiz bir çocukla bu kadar güzel bir 20 yıl geçiremeyecektim. O nedenle seçme şansım olsa ben yine kızımın babası olmak isterdim."
(MÇO-CC-Y