Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Safranbolu gezim

alifatih1958

Aktif Üye
Üyelik
3 Ocak 2007
Konular
73
Mesajlar
1,717
Reaksiyonlar
157
Kıymetli dostlar bu yazımda sizlere Safranbolu eziyetinden, müteakip yazımda da Bolu Gölcük Tabiat Parkına yaptığım günübirlik gezilerimden bahsedeceğim.

Safranbolu hakkında size Safranbolu Lokumu tadında güzel şeyler yazmak isterdim ancak ne yazık ki Safranbolu’yu gezmek çoğu sakat arkadaşımız için pek de kolay değil.

Oğlumu bu Kurban Bayramı sonunda görevli olduğu şehre biz götürüp bir hafta kadar kalalım dedik ve Bolu’ya geldik bayram ertesi. Bolu-Safranbolu arası yaklaşık 150-155 km. ve sağa sola uğramayıp sallanmadığınız takdirde yol takriben iki saat sürüyor. Safranbolu’ya günübirlik bir gezi yapmak istiyorsak Bolu’dan erken saatte çıkmamız gerektiğini bilmemize rağmen sallandık ve ancak öğlene doğru Bismillah diyerek arabanın kontağını çalıştırdık. Otoban yerine D-100 karayolunu kullandık ve enteresandır, yanımızda akıp giden otoban oldukça kalabalık iken D-100 çok tenha idi. Anlaşılan millet tenhadır diye otobana yüklenince D-100 boş kaldı. Yolumuz üzerinde Gerede olunca oraya bir bakınalım dedik, içerde bir iki tur attık. Klasik bir Anadolu kasabası. Gerede’de asıl gezilecek yerler 5-10 km kadar şehir dışında, ancak vakit darlığından ötürü oraları da dolaşamadık, şehir içindeki çarşıyı da. Ama gördüğümüz kadarı ile gezme açısından Gerede şehir içi çok da ahım şahım bir yer değil. Oradan ver elini Karabük ve Safranbolu. Bolu’dan Karabük/Safranbolu’ya kadar olan devlet yolu oldukça düzgün ve rahat. Zaman zaman yeşillikler arasında konforu bir şekilde gidiyorsunuz. Karabük’e gidiş istikametinizde Dudu Dinlenme Tesisleri var. Benzinlik yok burada. Güzel ve temiz bir yer. Lokantası ve oteli var, içeride ayrıca oldukça büyük çerez mağazası da bulunuyor. Otel ücreti 1 kişi 1250, iki kişi 2000 ve 3 kişi 3000 TL. Kasanın önüne otel fiyatlarını astıkları için hemen rakamlar gözüme çarptı. Ayrıca bu tesis sahibi minik ama oldukça güzel ve tertemiz bir de mescit yapmış. Allah razı olsun. Namazınızı burada eda edebilirsiniz. Karabük’e girişte sizi devasa demir/çelik fabrikaları karşılıyor. Fabrikaları geçip şehre girdikten kısa süre sonra kendinizi Safranbolu’da buluyorsunuz. Karabük ve Safranbolu tamamıyla içi içe geçmiş iki yerleşim yeri. Aralarındaki mesafe 7-8 km. Ancak neresinin Karabük, neresinin Safranbolu olduğunu anlamak için ana yol kenarındaki Karabük bitiş/Safranbolu başlangıç tabelasını kaçırmamanız gerek. Gezi planımızı Safranbolu’da belirlediğimiz üç noktaya göre yaptığımız için saat 14,30 sularında ilk olarak Tokatlı Kanyonu ve Cam Teras denilen gezi yerine gittik. 80 metre deniliyor ancak bana daha fazla geldi yükseklik. Bu yükseklikteki uçuruma/kanyona camdan seyir terası yapmışlar. Benzeri Gürcistan ve Amerika’da bulunuyormuş. İnsan cama adım attığı an ilk olarak ürperiyor zira altınız uçurum. Ama daha sonra alışıyorsunuz, kalın camdan mamul teras sallanmasına rağmen altınızdaki uçurum ve kanyonu seyre doyamıyorsunuz. Eşsiz, muhteşem ve bir o kadar da ürkütücü manzara var. Eğer cesaretiniz varsa teller üzerine kurulan hava teleferiği ile cam terasın oradan kısa sürede kanyonun karşı yakasına da uçabiliyorsunuz. Ama buna döt ister. Oldukça uzun merdiven iniş ve çıkışını göze alabilenler arzu ettikleri takdirde Cam Teras alanına girmeden Tokatlı Kanyonunun dibine kadar inip orda da dolaşabiliyorlar. Cam Terası Karabük Valiliği İl Özel İdaresi işletiyor ve ücretli. Benim başbakanlık zamanında çıkarttığım özürlü kimlik kartım var. Onu gösterdim ve eşimle birlikte ücret ödemeden içeri girdim. Bu arada tesiste kanyon manzarası eşliğinde bir şeyler atıştırabilir ve içebilirsiniz. Bu kafe özel sektöre ait

Peki kanyon ve teras alanı bizlere uygun mu? Benim sol ayak sakat, uzun bacak yürüme cihazı kullanıyorum. Ayakta ağrı filan olursa veya olacağını hissedersem baston kullanırım nadiren de olsa. Kanyon dibine inmesine yavaş yavaş inerdim de çıkması çok ama çok zor olurdu zira yüzlerce basamak merdiven anamı ağlatır. Dolayısıyla Kanyon içine inmek bizler için imkânsız. Peki ya Cam Teras? Tesise girişte bir rampa yapmışlar. Tekerlekli iskemle kullanan arkadaş o rampadan tek başına inemez, bir yardımcı ile de zor iner. 3-5 metrelik ama çok dik bir rampa, yani göstermelik bir rampa. Vatandaş rampada kontrolü kaybettiğinde 20-25 basamaktan aşağı yuvarlanacak ve tesisin en sonundaki cam duvarına toslayacak ve mutlaka birçok kemiği kırılacak, kırılmaması mümkün değil. Şayet o cam duvar da kırılırsa vatandaş bu kez kendisini kanyona uçarken bulacak Allah muhafaza. Ana kapıdan Cam Teras tesisine girdiniz ancak Cam Teras alanına gidebilmeniz için 20-25 basamak inmeniz gerek. Basamaklar arası mesafe oldukça yüksek. Merdivenlerin yarısına yakınında tırabzan var, yarısında yok. Ben şahsen çok zorlandım. Oradaki bir dükkân sahibine “Yahu hemşerim bir tırabzan yapmak kimsenin aklına gelmiyor mu?” diye sorduğumda aldığım cevap şu oldu: ”İnsanlar eziyet çeksin diye yapılmıyor.” Çok doğru.

Tesisten yorgun bir şekilde ayrılıp Hıdırlık Tepesinin yolunu tuttuk. Burasını da İl Özel İdaresi işletiyor ve sakat kartınızı gösterdiğinizde ücret ödemeden içeri girebiliyorsunuz. Adı üzerinde tepe bir yer. İçeride üç adet kabir var. Allah rahmet etsin yatanlara. Eski Safranbolu’yu tepeden seyredebiliyorsunuz püfür püfür esen rüzgâr eşliğinde. Çok güzel bir şehir manzarası var. Çok da güzel bir kafeteryası var. Cam Teras alanındaki yorgunluğumuzu bir nebze de olsa dindirebilmek için, Hıdırlık Tepesinin dört bir tarafını turlayıp, kabirlerde yatanlara dualarımızı ettikten sonra kafeteryada kenar ve gölgelik bir yere ilişip kahvemizi içtik muhteşem bir eski şehir manzarası eşliğinde. Hizmet self servis ve fiyatlar normal haberiniz olsun.

Peki Hıdırlık Tepesi bizlere uygun mu? Benim gibi ortopedik sakatlığı bulunan bir kişi çok fazla sıkıntı çekmeden dolaşabilir. İçeride birkaç basamakla inilen/çıkılan yerler var ancak bunların problem teşkil edebileceğini sanmıyorum. Tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlara gelince; gişeden tepeye gidiş kısa ama biraz dik. Ortopedik engelli kişiyi bile zorlayabilecek bu kısa mesafe, tekerlekli iskemle kullanan vatandaşı da zorlayabilir. Lakin çok zorlanarak da olsa belki gişenin oradan 8-10 metrelik mesafeyi katedebilir ve tepe alanına girmiş olur. Şayet tekerlekli iskemle kullanan arkadaşımızın bir yardımcısı varsa bu tepe alanının büyük kısmını rahatlıkla dolaşabilir. Aslında bu sekiz on metrelik mesafeyi zor kılan şey hem eğimli olması hem de daha ziyade zemindeki taşların eskilerden kalma Osmanlı taşları olması. Belki orijinalliği gider ama sadece bu kısmı güzel taşlarla daha uygun hale getirseler bizler gibi sağlam insanlar da kayma korkusunu yaşamazlar.

Eveeetttt, sıra geldi şimdi üçüncü durağımız olan Safranbolu’nun Eski Çarşı’sını anlatmaya. Hıdırlık Tepesinden eski çarşıyı zaten kuşbakışı görüyorsunuz. Gişedeki görevliye “Aşağıda gezilecek ne var?” diye sorduğumda, “Çok büyük olan Eski Çarşı aslında hep aynı, bir iki sokak gezseniz yeter de artar.” dedi. Arabamızla minibüs ve taksilerin durağının bulunduğu Eski Çarşının girişi sayılabilecek alana inip boş bir alana park etmek istediğimde, park eden araçlara ceza yazmak için fotoğraflarını çeken ve bana da eli ile “yasak hemşerim” şeklinde işaret yapan polis memuruna engelli park alanı olup olmadığını sordum. Aldığım cevap “Burada engelli park alanı yok, burası turist otobüslerinin park yeri, ileriki sokakta ve geride park alanları var oralara park edin aracınızı” oldu. Safranbolu’da biz sakatların hayatlarını kolaylaştırmak için hiç bir şey yapılmamış izlenimi uyandı bende. Şehir içindeki gördüğüm bir iki sakatlara ait park yeri de işgal altında idi sağlam öküzlerin araçları tarafından. Polis memurunun gösterdiği yokuşa girip 50-60 metre ilerideki özel otoparka aracımı park ettim ve o andan itibaren sıkıntının en büyüğü başladı. Eski Çarşı denilen bölgede nelerin olduğuna geçmeden önce bu bölge biz sakatların dolaşmasına uygun mudur yoksa değil midir, buna değineyim. Birinci husus; zemin, tıpkı Bursa Cumalıkızık’ta olduğu gibi, Osmanlı zamanından kalan taşlar ile kaplı. Taşlar yamuk yumuk, kimisi büyük, kimisi küçük, sivri olanlar var, ayağınız takılıyor, bükülüyor ve en önemlisi taşlar cam gibi kayıyor. İkinci husus; Eski Çarşı denilen bölgede her yer inişli çıkışlı ve merdivenli, düz yer az. Düz olan yerlere ulaşmak için de ya merdiven inip çıkmak, ya da yokuş tırmanıp inmek gerek. Üçüncü husus; yokuş inmeyeyim veya tırmanmayayım diye merdivenlere yöneldiğinizde basamaklar arasındaki yükseklik sizi buraya yöneldiğinize pişman ediyor ve merdivenlerin genelinde tırabzan yok. Eski Çarşıda ne olduğuna gelince; yukarıda bahsettiğim sıkıntılar nedeniyle taş çatlasa sekiz on daracık sokak dolaşabildim ve dolaştığım kadarıyla her yer lokum, kolonya, sabun, minik hediyelik eşya satan dükkânlarla dolu. Yani hesapta safrandan mamul hep aynı şeyler satılıyor. El işi işlemeler bakındı hanım ancak o tür mal satan da bir iki yer vardı o kadar. Çok da gözlemeci var. Bir tane dönerci ve bir tane de fırına rastladım. Ben iki farklı minik safran kolonyası ile şampuan asla kullanmadığım için, bir de zeytinyağlı sabun aldım.

Netice itibariyle şehrin Eski Çarşı kısmı kesinlikle tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlara uygun bir bölge değil, gezemezler. Ortopedik sakatlığı olan arkadaşları da çok zorlar, özellikle taşların kayganlığı sebebiyle risklidir bizler için. Bu nedenle Safranbolu’nun geneli için diyebiliriz ki burası biz sakatların rahatlıkla gezebileceği bir yer değil. Çok eziyet çekilir.
Selametle

Safranbolu Resimlerinden ikisi Cam Teras, ikisi ise Hıdırlık tepesi (aşağılar Eski Çarşı Bölgesi)
lkw93g7.jpg


lwnpdx4.jpg


qdm1160.jpg



mvqk1l7.jpg
 
Üst Alt