Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakatlarla ilgili sivil toplum örgütlerinin şeffaflığı... [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
676
Mesajlar
58,529
Reaksiyonlar
944
Sakatlarla ilgili sivil toplum örgütlerinin şeffaflığı

* Herhangi bir sivil toplum örgütüne üye misiniz, veya bugüne dek herhangi bir örgüt projesinde yer aldınız mı?
* Varolan sivil toplum örgütlerinin veya gerçekleştirdikleri projelerinin yeteri kadar şeffaf ve hesap verebilir olduğunu düşünüyor musunuz?
* Bir yurttaş olarak, örgütlerden -faaliyetleri/projeleri hakkında- Bilgi Edinme ve 'hesap sorma' hakkınızın olduğunu düşünüyor musunuz? Bu güne dek herhangi bir örgütten bu yönde bilgi talebinde bulundunuz mu, sonuç ne oldu?
* Sizce projeler/faaliyetler hakkında sorular sorma,k o örgütleri karalamak ve töhmet altında bırakmak anlamına mı gelir, yoksa onlara kendilerini anlatma fırsatı verdiği için faydalı mı olur?
* Sorulara cevap veren örgütler mi kamuoyunda (sizin gözünüzde) değerlenir, yoksa sorulara cevap vermeyen örgütler mi?
* Örgütlerin sorulara cevap vermeme hakları var mı?
 
Evet sakatlarla alakalı faaliyetlerde bulunan bir sivil toplum örgütüne üyeyim ve bu sivil toplumun Bayburt ta acılan şubesine ilk üye olanlardan biriyim örgütlü hareket etmenin hedefe giden yolda en kestirme yollardan biri olduğuna inanırım ama ülkemizdeki sivil toplumun etkisizliği yetersizliği bu inancımı sarsmıyor da değil bu anlam da üyesi olduğum sivil toplum örgütünü de çok ama çok yetersiz buluyorum ve “ Sakatlarla ilgili sivil toplum örgütlerinin şeffaflığı” tartışılırken bu örgütlenmelerin “etkinliğinin” de tartışılmasının gerektiğini söylemeden gecemeyeceğim…

Hayır düşünmüyorum zaman zaman basında çıkan derneklerdeki yolsuzluk haberleri bu düşüncemi iyice pekiştiriyor…

Üyesi olduğum sivil toplum örgütüne Bilgi edinme ve “hesap sorma” hakkımın olduğuna inanıyorum zira üyesi olduğum sivil toplum örgütüne her yıl üyelik aidatı yatırıyorum bu sembolik bir rakam dahi olsa nerelerde nasıl harcandığını bilmek benim hakkım :) :) her hangi bir ücret ödemesem dahi üyesi olduğum derneğin faaliyetlerini “Devlet sırrı” olarak gizlemesini mantıklı bulmam böylesi bir gizlilik hem benim kafamda soru işaretleri oluşturur hem de bu türden örgütlenmelerin kamuoyundaki zaten sabıkalı olan imajlarını iyice pekiştirir…

Kesinlikle ve kesinlikle bu türden soruların sorulması örgütleri rahatsız etmemeli bilakis bu sorular ne kadar çok kişi tarafından sorulursa bu örgütlerin o kadar çok kişi tarafından izlendiği anlamına gelir birde bu sorulara tatmin edici cevapların verilmesi durumun da arkasına alacağı kamuoyu desteği sayesinde kendisi için bulunmaz bir fırsat olarak algılanmalı…

Yani burada verilecek tek cevap elbetteki bu soruların cevabını veren örgütlerin kredibilite si diğerlerine göre her zaman öndedir…

Belki böyle bir zorunlulukları yok ancak gizli saklı bir işi olmayan bir örgütünde bu sorulara cevap vermekten kaçması kendi ayağına kurşun sıkmasından farksızdır bence.
 
Geçen ay sonlarında Antalya'da yapılan Türkiye Sakatlar Derneği Başkanlar toplantısına katıldım..Bu derneğe üyeyim..
Fakat hiç yöneticilik vasfım yok..Tek özelliğim bir sürü yönetici dostumun olması..Sağolsunlar beni de aralarında
görmek istediler..İki güzel gün geçirdim aralarında..Önce şunu söyleyeyim..Engellilerle ilgili misyon hala onların
omuzlarında..Çoğuyla da dalgamı geçerim;''Sizin mesleğiniz yöneticilik'' diye..Fakat bu insanların hakkını yemek, onları
olmayan şeylerle itham etmek kimseye yakışmaz..Bir kere ortada dönen para filan yok..İstanbul ve Antalya şubelerinde
yıllarca çeşitli kademelerde yöneticilik yaptım..Şu an genel merkezin durumunu da yakından biliyorum..Antalya
toplantısına bile bir çok başkan ve yönetici kendi cebinden harcama yaparak geldi.

Özellikle vurgulamak isyediğim şeyse, geçmişte yaşanan bir kaç kötü örneği, bilerek/bilmeyerek birçok kişi çok
acımasızca kullandı..Buralar da adete düşkünler, çalıp kaçan insanların yuvalandığı yerler olarak görülmeye başlandı.
Bu bakış açısı yerleştikçede nitelikli insanlar buralardan kaçtı..

Bence Derneklerde sanki trilyonlar dönüyor ve bunlar da hesap vermiyor havası yaratır bu tartışma..Sadece bir örnek
vereyim..Antalya'da dernek bütçesi yıllık 7000 ytl civarıdır ve 500 yakın üyesi vardır..Yani hepsi şeffaf olsa ne olur
kapalı olsa ne olur..Esas bu çekinceleri vakıflarda aramak lazım..Haaa şunu da eklemeden geçemeyeceğim; Sevgili
Binnur Semiz, Kenan ve ben paramız olsaydı, Ankara'da büyük bir engelli mitingine sponsor olacaktık..Çünkü üyelerini
oraya götürecek paraları çıkışmadı garibanların..

Ayrıca tsd nin sitesinde bizzat tsd nin sorduğu sorulara verdiğim cevapları paylaşıyorum sizlerle.. Gelin ortada
eğrisiyle doğrusuyla tek var olan engelli derneklerini de sanki bir şeyler dönüyormuş gibi hava yaratarak bitirmeyelim.


Soru;Sivil toplum örgüt yöneticileri nasıl olmalıdır?
Sivil Toplum Örgütleri yada Sakatlar Derneği Yöneticileri bu gün olduklarının tam tersi olsunlar, sorun çözülür..

-Tüzüklere ''kişiler iki dönemden fazla aynı görevi yapamaz'' konulması düzelmenin başlangıcı olur bence..

-Yöneticiler yanlarındaki ekipleri seçerken ya ''arıza çıkarmayacak'' kendine bağlı asker seçiyorlar yada devlet/bürokrasi
içinden dernekte bir iddiası olmayan ''lütfen'' denilerek sağlam insanları yanına alıyorlar..Yani karşılarında olmayan
olmayacak bir sürü niteliksiz insanlar la birlikte olmak işlerine geliyor..Oysa dernekler örgütçü insanların yetiştiği
nitelikli insanların yetiştiği yerler olmalıdır..

Soru; Sivil toplum örgütleri nasıl güçlenir?
Genelde sivil toplum örgütleri, özelde sakatlar derneği nasıl güçlenir diye alıyorum bu soruyu..

Dernek adını ''YARDIM'' mantığından kurtarmak lazım ilk önce..Yardım toplayan, yardım toplarken sakatı acındıran,
sıkıntılardan söz eden bir kuruluş imajından çıkılması gerekir..Yardım ve maddi destek asıl olarak devletin görevidir..
Derneklerin asıl görevi, toplumdaki sakatın imajı olan, acınası/sadakaya muhtaç/uzak durulması gereken gibi yerleşmiş
saçma sapan önyargılarla mücadele etmek olmalıdır..Bu tabuları yıkmak için NORMALİZASYON çabaları ve sakatı hayatın
içine çekmek temel görev olmalıdır.Sakatları da bu önyargıları yıkmak yada engelli bilinci oluşturmaya çalışmak için
eğitmeye çalışmak gerekir..Toplumun sakata biçtiği sadakaya muhtaç/acınası kültürden sonuna kadar yararlanmak için
uğraşanları dışlamalıdir.Dilenerek nemalanlarla arasına duvar örmelidir.Bu kültüre karşı çıkmanın bayraktarlığını
yapmalıdır..

Elden geldiğince devletten, il ve ilçe kamu yöneticilerinden uzak durulmalı, onlardan yardım istenilmemelidir..Temel görev
HAK olarak onların üstünde BASKI oluşturmaktır çünkü..Tabi kamu desteğini arkamıza alarak..Kamu desteği için elimize
geçen her fırsatı kullanmak derneklerimizin en temel görevidir..Hatta fırsatları yaratmak ta onun görevidir.

Maddi olarak iyice küçülmeli yani kira, yardım, elektrik, su vs için kendini köşeye sıkıştırıp, devlete yada belediyelere
muhtaç hale geldikten sonra, asıl görevi olan KAMU BASKISI kurma görevi yapılamaz hale gelmektedir..

Aşağı yukarı tüm derneklerin homojen bir kültürü olması gerekir..Bu gün derneklerin felsefesini orada bulunan yöneticiler
belirlemektedir.
 
Teşekkürler Hasan abi. Yalnız, birkaç şeyin altını çizmiş olayım:

1- Elbette ki amacım "örgütlere güvenilmez" demek ya da böyle algılanmalarına sebep olmak değil. Bilakis sivil toplumun güçlenmesi, gerçekten "sivil" hale gelip, temsil ettiği kesimin sorunlarına odaklanabilmesi için elimden ne gelirse yaparım.

2- Burada yapmayı hedeflediğim şey, bir ay içinde iki defa karşıma çıkan, sakatlarla ilgili iki derneğin iki projesine dair sorduğum(uz) soruların (1- http://www.engelliler.biz/forum/siv...-dernegi-husnu-ayik-bakimevi-istanbulda.html; 2) http://www.engelliler.biz/forum/sivil-toplum-orgutleri/5402-kitap-postacisi-projesi-hakkinda.html) -her ne gerekçeyle olursa olsun- yanıtsız bırakılmasına karşı bir ön duyarlılık oluşturmaktır (Not: Cevapsız bırakılan sorulara cevap alabilmek için gerekirse vargücümü kullanacağımı da belirtmiş olayım).
Ne suçlamak ne de kötülemek için değil, sadece bilgi edinmek ve şeffaf olmaları için önayak olmak için soruyorum, ve soruların yanıtsız bıraklımasındaki yanlışlığı ortaya sermek istiyorum.

3- A derneği B kampanyası düzenlediğinde ve değeri yüzmilyarları bulan bir ürünü ihtiyaç sahiplerine dağıttığında "ben" anında sormalıyım: 1- Bu ürünler kaça hangi firmadan alınıyor, 2- Ürünlerin daha uygun fiyatla temin edilebilirliğini araştırdınız ve kamuoyuna bir çağrı yaparak başka firmalardan fiyat teklifi aldınız mı?, 3- İhtiyaç sahiplerinin tespitini nasıl yapıyor ve hangi kriterlerle ürün dağıtımı gerçekleştiriyorsunuz.
Vs.vs.vs.vs.

4- Yani bir yandan örgüt içi şeffaflık, hesap verebilirlik ve demokrasi unsurlarına ışık tutmak amacındayım; diğer yandan da yüzmilyarlarca Liralık bütçeye sahip projelerin kimsenin kafasında soru işareti bırakmayacak kadar aydınlık olmasını (veya aydınlıksa bunun görünür olmasını) istiyorum.
Bu soruların muhatapları kendilerini töhmet altında bırakılmış hissediyorsa, bunu (hangi sözümden alındılarsa) buraya yazabilir ve böylece yine kamuoyu önünde yanlış anlamaların önüne geçilmesini sağlayabilirler...
 
* bir derneğin üyesi ve yöneticisiyim. 38 yaşındayım. 20 yıldır STK larda üye, yönetici, kurucu vs olarak bulundum. 1988-2000 yıllarında çeşitli dernek ve memur sendikalarda çabaladım. son 8 yıldır da meslek derneğinde ve engelli derneklerinde bulunuyorum.

* sorulara kısa cevap verildiğinde farklı anlam ama açıklama yapıldığında çok çok farklı anlamlar çıkar düşüncesindeyim. uzun uzun tartışılacak ve hatta sosyolojik tahlile ihtiyaç duyan cevaplar gerekiyor. şöyle ki; kısa cevap: hayır düşünmüyorum. şeffaf değiller. hatta şeffaf olsalar da hesap verselerde eğer bir şeyler döndürüyorlarsa bunu çıkarma şansın olmaz. çıkarabildiysen onlar demekki saf ve temiz insanlar senin, benim uğraşımla çıkarılabilecek amatörlükte bir şeyler yapmışlar. yoksa her şeyi usulüne uygun yapabilirler. (bunları çok büyük gelirleri olan dernekler hatta belediyeler vs için söylemek mümkün burada normal adam gibi çalışan dernekleri hatta gelirsizlikten kıvranan dernekleri tenzih ediyorum)
değerli bülent, iş o kadar ilginç ki; hiç bir çaba göstermezsen iyi birisin bak adam hiç bir şey götürmüyor. ama çabalamaya başladığında ve bir şeyler ortaya çıkarmaya başladığında hiçbir şey yapmayanlardan sesler yükselmeye başlıyor. adam bu kadar çabaladığına göre kendine de kesin bir şeyler götürüyordur diye. şimdi hayır kesinlikle dernek yöneticileri bir şey götüremez/götürmez desen bir türlü çünkü o zaman kötü örnekleri veriyorlar sen haksız duruma düşüyorsun. haklısınız desen bu sefer iyi örnekleri de töhmet altında bırakmış olacaksın ve toplumun demokratikleşmesinin temeli olan STK ların dibine dinamit koyacaksın. bende dahil kimse STK larda çalışmayacak.
zaten doğru düzgün bir şeyler yapmaya ve cebinden harcayarak bu kurumları ayakta tutmaya çalışıyorsun. yani tam bir kısır döngü. cebinden harcamamak ve dilenmeden bir şeyler yapmak istediğinde mecburen ticari bir şeyler yapman lazım. o zamanda insanlar seni yanlış değerlendirebiliyor. biz ticari bir şeyler yapmadan ve dilenmeden bir şeyler yapmaya çabalıyoruz. bu ne demek oluyor yani sadece çevrendekilerin ve yönetimin cebinden harcamak oluyor. nereye kadar. yanında kimseyi bulamama tehdidiyle karşılaşıyorsun. onun için bir gelir temin etmen şart. biz şu anda tıkanma noktasındayız ekonomik olarak. yani ticari bir uğraş yada gelir yaratmadan sürdürülebilirlik mümkün değil. hatta insanlar bir çok şeyi cebinden harcadığına inanmak bir yana bu kadar uğraş için bir para aldığını düşünüyor. (yada ne tuhaf bir adam diye bakıyorlar) sonuçta gelir sürdürülebilirliğin temeli.
işte burda vicdan önemli. gelir temin ettiğinde eğer çok büyük gelirlerse ne kadar şeffaf da olsa isterlerse kılıfına uydıururlar. sen istediğin kadar hesap sor. eğer çok götürüyorlarsa. en düzgün hesabı onlar çıkarır. çünkü en iyi mali müşaviri çalıştırıyorlardır bu konuda. yani ahlak, vicdan vs olmazsa çözemezsin. bu da çok ayrı bir tartışma sosyolojik temelleri var. insan psikolojisi, dünyadaki kapitalist sistem, paranın gücü ve belirleyiciliği onun yarattığı tahribat vs...

* bu sorunun cevabı da yazının devamı olacak, hesap sormak diyorsun. kim hesap soracak. engelli insanın çok büyük çoğunluğu hiç bir şey katmıyor derneğe ya para ya düşünce ya hukuki yardım istiyor. onun dışında asla gelmiyor. kendini kurtaran engelli uğramıyor. bu anlamda hesap sormayada bence hakkı yok. ancak engelliler kendi sahiplendiği, kendi ekonomisini kendisinin yönettiği bir STK oluşturursa ancak o zaman hesapta sorar hale gelir.

* sorulara cevap vermemek diye bir şey olmamalı diye düşünüyorum. zaten kendi adıma birileri hesap sorsa da görse ne zor şartlarda bu işler yürüyor diye de düşünüyorum.

*sonuç olarak sinirlendiğin konulara hak veriyorum. bu şekilde olaylar olması tüm engelli örgütlerine de zarar vermiş oluyor.

Değerli Kuyucak yazısında konuyu oldukça güzel ele almış. onun düşüncelerine de katılıyorum. ben hızlı yazdığım için konu biraz dağınık oldu kusura bakmayın. Ayrıca "kuyucak" Antalyada toplantıda olduğunu bilmiyordum. bilseydim tanışırdık. keşke haberleşmiş olsaydık. neyse artık başka toplantılara.
 
Selamlar...
Sayın kuyucak..
Genelde yazılarına katılırdım.fakat derneklerin genel durumunu ortaya koyarken yöneticilerin kendi ceplerinden harcadıklarını ifade etmişsin.evet doğrudur.
Fakat bugün birçok engelli derneklerinde yönetici arkadaşların engellilerin yapması gereken mücadeleden çok daha farklı kulvara çektikleri bir gerçektir.
Küçük olsun benim olsun ben yöneteyim anlayışını yazmakla birlikte bazı iyi niyetli yönetici arkadaşların haksızlığa uğramaması adına sanki yazında o yan ağır basmış gibi geldi.
Oysa iyi niyetliler haric olmak üzere gerçek olan yöneticilerin yönetemez olduklarıdır.
Yönetmek demek 3-5 tekerlekli sandalye vermek demek değildir.
Yönetmek demek türkiye engellilerin mücadelesinde meşaleyi yakmak demek
yönetmek demek engelliler için hem ekonomik hem sosyal politalar hedefler koyup onun için savaşmak demek
yönetmek demek el açarak derneğin ödemelerini yapmak değildir.
Uslubun genel olarak daha keskindi..
şimdi tanıdın arkadaşların olduğu için sanki yumuyaçak geçiş yapmışsın gibi geldi.bizim söylemlerimiz onlar gibilerine değil..
Bende tanırım sende bülent te sonuç ne şimdiye kadar neresindeyiz.
( haaa. Meslektaşız .. Büronu açtın mı? ?
Aydın yarınlara
 
Üst Alt