* Sizce sakatlığı bulunan bir birey olmakla yoksulluk arasında nasıl bir ilişki bulunmaktadır? Ya da şöyle soralım: Sakat olmanın çocukluktan itibaren gündelik yaşamdan dışlanmak; sosyal ve kültürel olanaklardan, eğitim, iş, hukuk, sağlık vb. tüm haklardan mahrum bırakılmak sonucunu doğurduğunu, ve bu sebeple sakatların yoksullukla karşı karşıya bırakıldığını düşünüyor musunuz?
Sakat olmakla gündelik yaşamdan tamamen dışlanmam mümkün değil benim. Eğer yoksul değilsem; çocukken okula gidebilmişimdir. Ailemin maddi gücü beni okuldan geri bırakmamıştır. Gidemediğim günlerde paramın gücüyle aksayan öğrenimimi tamamlamışımdır. Engelim her neyse ona göre tüm teknik cihazlar ve tüm gerekli araçlara sahip olmuşumdur. Mesela körsem; bana uygun kitap, defter alınmış; bilgisayarım bana göre donatılmış, tüm teknoloji emrime sunulmuştur. Dış dünyada tek başıma yaşayabilecek eğitimi almışımdır. Sakat biri olduğum için, evim bana uygun hale getirilmiştir. Asansörlü bir evde yaşamışımdır muhakkak ve gidebileceğim her yer de benim gidebileceğim şekildedir. Eğer param varsa bu durumda zengin bir muhitte yaşıyorumdur. Dolayısıyla alış veriş yapacağım yerde asansör vardır. Kaldırımları rampalıdır. Parklarında cirit atabiliyorumdur
Çünkü ben, günlük hayata dâhil olmak isteyen bir afacanımdır. Tabi bunda psikolojik destek almamın, sık sık Avrupa’ya ziyaretlerimin oradaki kolaylıkları ve yaşam standartları görmemin de faydası vardır
haliyle ailem de dünyadan haberdar ben de
o yüzden evimizi seçeceğimiz yer ben göz önüne alınarak seçilir. Havuza gidebilirim. Otobüslere zengin olduğum için şimdilik gerek yok. Bana uygun tasarlanmış son derece modern arabamız vardır. Üstelik ailem, kendilerinin işi olduğunu düşünerek bana şoför bile tutmuşlardır. Geleceğin büyük dâhisi (yani insanı… Bu devirde insan olmak dâhilik gerektiriyor sanki
) ben bağımsız kendi kitabımı almaya kırtasiyeye gidebilmeliyim.
Haliyle bu akılı alabilecek bir danışmanlık hizmeti de alıyordur ailem
onlara bağımlı yetişmemin tehlikelerini anlıyorlardır. O yüzden benim ailem, maddi gücünü benim gündelik hayata dâhil olmama harcıyordur.
Yarın bir gün evleneceğim. Evim olacak. Artık arabamı kendim kullanabiliyorumdur. Çıktığım kız-erkek arkadaşım bile vardır eminim
Onla yürürken, bir hayatı paylaşırken yani bana düşen her şeyi yapabilecek sorumluluk bilincine sahibimdir. Üstelik ona vakit de ayırabilirim. Parayı ihtiyaçlarımız için araç olarak kullandığımdan, sevginin dilinden anlayan harika bir yaratığım ben
zamanı nitelikli kullanan
Ama yoksul olsaydım bunlara ulaşmam zordu. Çünkü bana bu imkânları sunamayan bir ülkede yaşıyorum ben. Haliyle yoksul olmam beni bu ülkede ötekileştirecektir. Herkesin yararlandığı haklardan ben yararlanamayacak halde olacaktım.
Ben bu şartlara kendi kazanımlarımla geldim. Yoksul olmam beni tüm vatandaşların kullandığı haklardan mahrum etmemeliydi. O yüzden ben, devletin bu sorumsuzluğunu bertaraf edemem. Ne yaptıysam kendim ve ailemle yaptım. Ama bunlar, devletin suçunu hafifletmez. Hala binlerce çocuk dışarıda benim yararlandığım haklardan yararlanamıyor. Ve bu sorumluluk ailelere yükleniyor. Sakatlığa suç atılıyor. Bu şartlarda bunlara benim inanmam mümkün değil
İşin açıkçası sakat olmam, beni gündelik hayattan dışlamaz. Ama herkesin kullandığı seçenekleri yoksulluktan dolayı kullanamamam, beni gündelik hayattan dışlar. Parka, sinemaya, kafeteryaya, okuluma kendi alışverişimi yapmaya gitmeye çalışırken koşullarımın düzeltilmesi gerekir. Bu durumda beni sakatlığım değil; parasızlık, rampasız yollar, asansörsüz evler, okuyamadığım kitaplar, gidemediğim okul vurur. Benim gündelik hayata dâhil olabilmem için bir arabaya; bana uygun tasarlanmış bir eve, bir sokağa, bir yola, bir taşıta vs. birçok şeye ihtiyacım var. Yoksul olmam, benim durumumda olan insanların yaşam kalitesini düşürüyor, adil biçimde en temel haklarımdan yararlanmama engel olabiliyor, beni gündelik yaşamdan kovuyor! Bunun için benim zengin olmama da gerek olmamalıydı. Sosyal devlet benim/bizim de bu ülkede yaşadığımı/zı hesaplamalıydı! Hatırlatırız efendim
* 'Sosyal dışlanma, yoksulluğun önemli bir sebebi ve sonucudur' önermesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yoksul olmam sebebiyle gündelik hayata dâhil olamıyorsam sosyal bir birey olmam da zorlaşır. Haliyle gözden ırak bir yaşama sürüklenirim. Bu durum beni çabuk ötekileştirir. Gönülden de uzak olurum haliyle
alışveriş yapmadığım bir market beni unutur. Ben yokum diye rampa yaptırmaz. Okul unutur beni. Sanırlar ki sakat olduğumdan dolayı çıkamıyorum. Bu benim kaderim sanılır
E ülkenin başına büyük bir maddi gider olacağımdan dolayı da hatırlanmam baya zordur
o yüzden benim sosyal dışlanmamın kaynağı olarak, sakatlığımı görmeleri daha işlerine gelir
oysa sosyal dışlanmışlığımın arkasında ne yoksulluk vardır ne de sakatlığım. Benim insan olduğumu ve herkes gibi insanlık değerleriyle anılmam gerektiğini unutmuşlardır. İnsan olduğum hele bir vatandaş olduğum hatırlansa bunların hiç biri olmayacaktır
herkes gibi bir “insan”ın yararlanması gereken her türlü haklardan ve seçeneklerden yararlanıyor olacaktım. Buna parasızlık, sakatlık gibi bir mazeret aranmayacaktı. En basiti apartmanlarda benim de dairemin olacağı hesaplanacaktı
bir ev sahibi “yahu bu apartmanda bir sakat yaşayamaz, müşteri kaybederim” diye hayıflanacak kadar beni hatırlayacaktı!
(Bu şehirde bir ben düşünülmüyorum yani! Bir yoksula bile bir sürü seçenek var!)
Eğitim hakkım ben sakatlanınca elimden alınmaya bir mazeret olamayacaktı.
Bir sakat ya da fakir olmam beni okula göndermeye engel oluyorsa bir yerlerde, bu ülke utanacaktı! Hep birlikte hem de!
* Sizce devlet ne tür sosyal politikalar uygulamalı ki hem sosyal dışlanma hem de yoksulluk ortadan kalksın?
Devlet sadece şunu yapsın. Vatandaşlara eşit mesafede dursun. Ve hizmeti her kesime götürsün. Bu ülkede sadece zengin, dinci, eğitimli, sağlam vs. yok. O yüzden her ne yapılacaksa yapılsın tüm vatandaşlar hesaplanmalı. Hizmeti her vatandaşına götürebilmeli.
Okul, sinema, yol vs. yapılacaksa; sakata da göre olmalı. Kaldırımlarda yaşlı da yürüyebilmeli. Sakat da sandalyesiyle kimseye muhtaç olmadan marketine evinden gidebilmeli. Zaten sakatın girdiği her yere, herkes girer
Okullar, yollar, devlet kurumları bu şekilde olursa özel sektör zaten buna uyacaktır.
Devlet, vatandaşlara eşit mesafede durursa, bu durum; toplumda birçok yolsuzluğu, üçkâğıtçılıklarla öne çıkmayı, çelme takarak ilerlemeyi vs. yanlış yöntemleri durduracaktır. (Sakat vatandaş olan bana çelme takıp; yolları, evleri, beni itekleyerek yapıyorlar yaw
) Her ne yaparsa yapsın kendisinin başka bir vatandaştan ayrıcalıklı yaşayamayacağını gören biri -ister zengin, ister fakir, ister sağlam, ister sakat, ister aydın biri- sadece birey olarak üstüne düşeni yapmak zorunda kalacaktır. Vaktini; üstünlük taslamakla, kendini acındırmakla, birilerini ötekileştirmekle, birilerine çelme takmakla, rekabeti insan aleyhine kullanmakla öldürme şansı kalmayacaktır. (herkesin yararlanacağı bir yol yapacak mesela. Rampaya sebep oluyorum diye bin takla atıp, üçkâğıtçılığa yönelemeyecek
) böyle bir fırsat eşitsizliğine yeltenemeyecek. tabi bunun için devletin bireylere ve kurumlara böyle bir fırsat vermemesi gerekir.
O yüzden ben diyorum ki devlet, hizmeti her vatandaşına götürmeli. Bana da uğramalı
bana da seçeneklerle gelebilmeli
Bana (sakat bana) uğrayamayan, buna mazeret arayan bir devlet; “insanlık değerlerini anlamada ve uygulamada” hala çıkmazdadır demektir. Vatandaşlarına hizmet götürmede adil değildir. Üstelik bu konuda yetersizdir. Hukuk yerlerdedir…
Kapıma zekâtla gelmesi, benim bir ailemin olduğunu ve keyfimin yerinde olduğunu düşünmesi ayrı bir mesele ayrıca
Bu, sadece sakat beni; diğer vatandaşlarından ayırt etmesinin, ötekileştirmesinin başka bir tezahürüdür. Sakat beni bunlarla avuturken, sağlam olanları vs. ötekileri de nasıl avutur kim bilir
Girmeyelim oralara
(yaramaz bir çocuktan sevgiler)
; )