Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Samanyolu'ndaki peygamber sahnesine tepki

ertugrul01

Aktif Üye
Üyelik
6 Kas 2010
Konular
387
Mesajlar
1,443
Reaksiyonlar
0
Samanyolu TV'deki Şefkat Tepe dizisinde, zor durumda olan bir timin Hz. Peygamber'den yardım talep etmesiyle ilgili sahneye üniversite ve sivil toplum kuruluşlarından tepki geldi.
samanyolundaki_peygamber_sahnesine_tepki13922118040_h1126958.jpg



Samanyolu'ndaki peygamber sahnesine tepki Haberinin Videosu


Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) Genel Başkanı Ecevit Öksüz, Hz. Muhammed'in ışık şeklinde, salavatlar eşliğinde bir ortama getirilmesi ve diziye konu edilmesinin Rasulullah'a saygısızlık olduğunu söyledi.
Öksüz, Müslümanların en hassas olması gereken noktalardan birinin, Hz. Muhammed hakkında yorum yapmak veya onu dünyadaki iş ve amellerimize konu edinmek olduğunu belirtti.
Bu konuda yoğun bir hassasiyet gösterilmesi ve istismara açık noktalardan Hz. Peygamber'in uzak tutulması gerektiğini ifade eden Öksüz, "Efendimiz; 'beni rüyada gören gerçekten beni görmüştür' diyor. Efendimizi her görmek isteyen rüyasında göremez. Rasulullah'ı rüyasında gören insanlar da genelde edeben bu rüyalarını anlatmazlar. Çünkü bu rüya, Rasulullah ile kişinin kendi arasındaki bir ilişkidir. Efendimiz insanların rüyalarına girip, toplumsal olaylarla ilgili emirler vermez. Çünkü rüya ile amel edilmeyeceğini de söyleyen bir peygamberin ümmetiyiz" diye konuştu.
Öksüz, Samanyolu TV'deki Şefkat Tepe dizisinde, zor durumda olan bir timin Hz. Peygamber'den yardım talep ettiğine dair algı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Müslümanlar, yardımı Allah'tan diler. Efendimiz, bir insandır. İnsan olarak bu dünyaya gelmiştir. Peygamberlik görevini ifa etmiştir. İslam dini tamamlanmıştır ve Efendimiz de vefat etmiştir. Dolayısıyla güncel olaylarla ilgili veya dünyaya, dine dair Müslümanların yapması gereken Efendimiz hayattayken buyurdukları, hadisler ve Allah'ın bize gönderdiği ayetler çerçevesinde dini yaşamaktır. Diğer taraftan efendimizin ışık şeklinde, salavatlar eşliğinde bir ortama getirilmesi, bunun bir diziye konu edilmesi Rasulullah'a saygısızlıktır. Efendimizi ışık hüzmesi şeklinde getireceksiniz, kamyona bindireceksiniz, kamyonu hareket ettireceksiniz, tekerin önüne biri yatacak ve Efendimizin üzerinde olduğu kamyon orada duracak... Böyle bir senaryoya Efendimizi konu edinmek İslam'ın ruhuna aykırı olduğu gibi Efendimize de saygısızlıktır."
Senaryonun, insanların filmlerde karşılaştığı ruh çağırma seanslarını akıllara getirdiğini anlatan Öksüz, "Filmlerdeki ruh çağırma seanslarında tuhaf bir varlık gelir. Aynı sahnelerin Efendimize uyarlanışı gibi bir durum söz konusu. İnsanlar, konu Efendimiz olunca salavatlar getirerek bekliyor vaziyette görülüyor. Bu direk ruh çağırma gibi bir şey çağrıştırıyor, bu doğru değil" ifadesini kullandı.
Öksüz, insanları dinle ilgili istismara açık konularda daha dikkatli, edepli olmaya davet etti.
Doç. Dr. Muhittin Okumuşlar
Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Muhittin Okumuşlar ise peygamber efendimizin, bir dizide rüyada görülmüş olarak gösterilse dahi, insanları yönlendirecek şekilde kullanılmasının doğru olmadığını söyledi.
Rüyanın İslam dininde bir bilgi kaynağı olmadığını ifade eden Okumuşlar, şunları kaydetti:
"İslam'da bilgi kaynakları açık ve nettir. Bu nedenle rüyayla hareket edilmesi mümkün değildir. Günümüzde televizyonlarda, Peygamber Efendimizin rüyada görülmesi şeklinde karşımıza diziler, filmler çıkıyor. Burada şöyle bir durum var; insanlar başkalarını etkilemek adına böyle gizemli, güçlü bir takım argümanlar peşinde. Bunun için de Peygamberimizi kullanıyorlar. Tarihte de bu olmuş. Yalancı peygamberler dahi çıkmış. Ya da 'Efendimizi gördüm, şöyle buyurdu, şöyle yaptı' diyen kimseler de çıkmış. Herhangi bir konuda televizyonda Efendimizin sözü kullanılarak istismar edilebilir ama burada çok daha ileri gidip bizzat görüştüğünü söylemek halinde bir istismar var. Hiçbir şekilde Efendimizin istismar edilmemesi gerekiyor."
Geçmişte bir takım kimselerin, insanları etkilemek ve güç elde etmek için gizem oluşturmaya çalıştığını vurgulayan Okumuşlar, "Dizideki görüntüler de gizem oluşturarak, insanları istismar etmek anlamına geliyor. Peygamberimiz adına yalan uydurmak büyük günahtır. Söylemediği birşeyi söyleme, onun adına yalan uydurmaktır. Efendimizin bu şekilde görülmesi, rüyaya gelmesi ve bilgi vermesi imkansızdır. Dolayısıyla kim; 'Peygamberimiz geldi, şöyle söyledi, böyle dedi' gibi bir şey söylerse bu kendi adına yalan uydurmaktan daha öte bir şey. Bu dinde kabul edilemez ve yasaktır" şeklinde konuştu.
Latif Selvi
Sivil Toplum Kuruluşları İcra Heyeti Başkanı Latif Selvi ise siyasetin bir rekabetleşme olduğunu, son dönemde bu rekabetleşme ortamının, siyasi iktidarla siyaset dışı bir unsur arasında cereyan ettiğini belirtti.
Bu rekabette herkesin elinden gelen enstrümanları kullanma yolunu seçtiğini ifade eden Selvi, şunları kaydetti:
"Geleneksel yapımız içinde, Kur'an-ı Kerim, Peygamberimiz ve Allah'ın zatı gibi hususları, kişisel tartışmalarımıza konu etmeyiz. Çünkü ortaya koyacağımız şeyin karşılığı toplumda oluşmazsa bu değeri, yıpratmaya konu etmiş oluruz. Bu sağlıksız bir yaklaşım biçimi. Burada Peygamberimiz, kutsal kitabımız, hadisi şerifler, Allah'ın zatı gibi, bir camianın özel tekeline alamayacağı, tüm Müslümanların ortak değeri olan hususlar ortaya konulduğunda bazı tartışmalar çıkabilir. Sanki kendisinin parçası gibi ortaya koyma yanlışına düşülür. Bunun toplumda karşılığı olmazsa, bu defa kendilerine dönük eleştirel yaklaşımların muhatabı haline gelinir. Bunlar doğru yaklaşımlar değil. Bu tür şeylerden vazgeçilmeli. Belli televizyon ve basın yayın organları da kullanılmak üzere bir camianın bu kadar bu işlerin içine girmiş olması, o camianın tabanına da kendi öz değerlerine bağlı olarak ürettiği hizmetleri de zedelemektedir. Bu tür değerleri uhdelerine alıp, bunun üzerinden kendilerince etkili olacağını düşündükleri argümanların basamak olarak kullanılmasını doğru bulmayız."
ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ'NDEN TEPKİ
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabillim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. İbrahim Baz, Hz. Peygamberin dizilerde ışık hüzmesi şeklinde tasvir edilmesinin uygun olmadığını belirterek, "Bu tür durumlarda yaşanmış olsa bile dillendirilmesi ve anlatılması geleneğimiz içerisinde edebe mugayır görülmüştür" dedi.
DİYANET SEN'DEN TEPKİ
Diyanet-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen de her kesimin bu tür konularda hassas davranmaları gerektiğini söyledi.
İslam'da ruh çağırma ve benzeri durumların olmadığını kaydeden Evsen, "Bu tür uygulamaların dün olduğu gibi bugün de yanlış olduğunu ifade ediyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde bu tür bir dizi senaryosu büyük protestolara yol açabilecekken ülkemizde bunun sadece sosyal medyada protesto edilmesi ve taşkınlığa başvurulmaması da ülkemizin demokratik olgunluğunu göstermektedir" diye konuştu.
Aydınlık İçin Hak ve Özgürlükler Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (AYDER) Yönetim Kurulu Üyesi Ferzende Lale ise Hz. Peygamberi bugüne kadar Müslüman olmayan yönetmenler dahi somut bir şekilde göstermeye cesaret edemediğine değindi.
"Günümüzde hele gele İslami anlayışı kendisi şiar edinmiş bir kurumun böyle bir şeye teşebbüs etmesi kabul edilemez" diyen Lale, "Bu akla aykırıdır. İslami anlayışa göre de yanlıştır. Bu dizinin zaten Kürt halkını küçük düşürücü ve milliyetçi duyguları kabartan bir tarafı var. Bu doğru değildir. İslamiyeti birilerinin kendi tekeline almaya çalışmasına karşıyız" ifadesini kullandı.
"Böyle bir şey fecaattir"
Siirt Üniversitesi (SÜ) İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve Sanatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, "Peygamber inecek, kamyonlara binecek, dizilere alet olacak, böyle bir şey fecaattir" dedi.
Prof. Dr. Sırma, yaptığı açıklamada, böyle meselelere Peygamber Efendimizi alet etmenin doğru olmadığını belirtti.
"Biz Allah'ın emirlerini yerine getirmekle mükellefiz" diyen Prof. Dr. Sırma, şöyle konuştu:
"Meseleye itikadi yönünden ziyade tarihi yönüne bakmak istiyorum. Bir defa Peygamber Efendimiz gökte değil. Peygamberin gökte olduğunu kimse bilmiyor. Gök nedir Cennet gökte midir değil midir bunu kimse bilmiyor. Böyle meselelere Peygamber Efendimizi alet etmek doğru olmaz. Peygamber Efendimize saygısızlık yapmanın da ötesinde bu Peygamber Efendimizi değiştirmek oluyor. Peygamberi kendi emirlerine alıyorlar. Peygamber efendimiz için 'ben dua edeyim bir şey yapsın' böyle bir şey dinimizde yok."
Peygamber Efendimizi dizilerde bu şekilde göstermenin büyük bir günah olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sırma, "Sinema filmlerinde oynatacak kadar, eğer İslam'dan uzaklaşıyorsak Allah muhafaza buyursun. Tarihte hiç gördüğümüz bir şey değildir. Biz her şeyi Allah'tan isteriz, o da verirse verir. Bizim dinimize göre bir insanın kerameti kendisini bağlar. Kimse diyemez 'ben bu akşam bir rüya gördüm ve böyledir' diye fıkhen hiçbir geçerliliği yoktur. Peygamber inecek, kamyonlara binecek dizilere alet olacak, böyle bir şey fecaattir" diye konuştu.
UÇ GÖRÜŞLÜ DÜŞÜNCELER...
Dicle Üniversitesi (DÜ) İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Bağcı da tarih içerisinde Hz. Peygamberin cesediyle ruhuyla canlı olduğu tezi ve yeryüzünde bir takım insanlarla irtibat halinde bulunduğu anlayışının bazı uç görüşlü fırkalar ve düşünceler tarafından ortaya atılmış anlayışlar olduğunu söyledi.
Bunun kesinlikle bir halkın büyük çoğunluğunun sahip olduğu anlayış olmadığını savunan Bağcı, şöyle dedi:
"Bu anlayışlar yanlış anlayışlardır. Bir defa Kur'an ayetleriyle realiteyle kesinlikle çakışmaktadır. Allah Kur'anda diyor ki Peygamberimize hitaben 'sen öleceksin onlar da ölecek' başka bir ayette de Hz. Peygambere, 'Sen öleceksin de onlar ebedi mi kalacak', 'senden önce de hiçbir beşere ebedilik vasfı vermedik' diyor. Dolayısıyla Hz. Peygamber de bir beşerdir bizim gibi. Görevini tevdi etmiş ve daha sonra ahirete irtihal etmiştir. Dolayısıyla 'Hz. Peygamber bugün mezarında cesediyle ruhuyla canlıdır ve yeryüzünde tasarrufta bulunuyor ve melek aleminde bir takım insanlarla ve gruplarla irtibat içindedir' şeklinde ifade etmek tamamiyle Kur'ani esaslarla çakışmaktadır, muhaliftir. Kesinlikle bunu bu şekilde ifade ediyoruz. Ayetler çerçevesinden bakıldığında Hz. Peygamberin cesediyle ruhuyla canlı olduğu tezini realiteye dayanmayan herhangi bir delile dayanmayan subjektif bir iddia olarak kabul ederiz. Yeryüzünde ve melekut alemde istediği yere gidip tasarufta bulunma hiçbir mantığa sığmaz."
"Hz. Peygamber vefat etmiştir onun getirdiği mesaj bizlere kalmıştır. Bu ümmeti kurtaracak olan o mesajdır" ifadesini kullanan Bağçı, "Gerçekten Hz. Peygamber, yeryüzünde ve melekler aleminde dolaşıyorsa bugün perişan haldeki İslam aleminin uyanması ve kendisine gelmesine bu sömürüden cahillikten geri kalmışlıktan neden herhangi bir tasarufta bulunmuyor, eğer böyle bir şey varsa. Tarihi gelişme ve realite böyle bir durumun olmadığını açıkca ortaya koyuyor" dedi.
Kaynak: AA
 
Üst Alt