Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Seninle olanla yola devam et...

Bio

Aktif Üye
Üyelik
21 Eyl 2010
Konular
42
Mesajlar
4,314
Reaksiyonlar
14
Hayat kimimiz için kısa, kimimiz içinse uzun bir yol. Bu yolda yalnız gitmiyoruz, bizim seçimimiz olan ya da olmayan bir sürü insanı yanımıza alıp da yürüyoruz. Ya da onlar peşimize takılıyor bir şekilde. Yolumuz bazen taşlı dikenli oluyor zar zor ilerliyoruz, bazen de birdenbire düzelebiliyor, koşmaya başlıyoruz. Ama hep yanımızda birileri var.. Annemiz, babamız, kardeşlerimiz, akrabalarımız daha biz yola ilk adımımızı attığımız andan itibaten bizimle birlikte ilerliyorlar, ne biz onları seçebiliyoruz, ne de onlar bizi.. Kader bizi onlarla daha doğduğumuz anda karşılaştırıyor. Ve bu durumdan memnun olalım olmayalım, ayırana kadar önümüzde, arkamızda, yanımızda, kısaca bu yolda hep yakınımızda biryerlerde bir şekilde bizimle birlikte yürümelerini sağlıyor.

Zaman geçip büyüyüp sosyalleşmeye başladıkça, mesela ilkokula hatta yuvaya gittiğimizde artık yol arkadaşlarımızı kendimiz seçmeye başlıyoruz. Daha küçücükten tercihlerimizi yapıyoruz, ya bize benzeyen, ya onun gibi olmak istediğimiz, ya yanında kendimizi güvende hissettiğimiz ya da çok eğlendiğimiz insanları kendimize yol arkadaşı ediniyoruz. Bu yol arkadaşı edinme işlemi neredeyse hayatımızın sonuna kadar da devam ediyor. Zaman geçtikçe hayatımıza yeni dostluklar, arkadaşlıklar, aşklar giriyor. Gün geliyor en yakın ve en önemli yol arkadaşımız olan eşimizi seçiyoruz. İşte bu seçimlerimiz esnasında zaman zaman hayal kırıklıkları ve yanlış tercihlerle dersini veriyor yaşam bize. Birden yolun şekli değişip de bozulunca düz yolda gayet eğlenceli olan bir yol arkadaşı birdenbire bırakıveriyor bizi. Ve başlıyor Ben nasıl oldu da tanıyamadım? Neden bu kadar güvendim? Ne kadar safmışım..lar.

Çok sevdiğim bir arkadaşımla yine böyle bir konudan konuşurken bana “seninle olan senindir, gerisini boşver” demişti. Çok hoşuma gitmiş, hem aklıma, hem ruhuma hitap etmişti. Bazı sözler öyledir ya, birden kulaklarınızdan girer ve siz farkında olmadan kalbinize ve aklınıza saplanıverir. İşte bu da onlardandı. Sonra ben bu sözü “Seninle olanla yola devam et” olarak biraz değiştirdim. Gerçekten de her nevi yolda herkesle yürünmüyor, ya da her nevi yolda sizinle yürüyecek yol arkadaşları bulmak kolay değil diyelim. Benim gibi dostluklar ve insan ilişkileri konusunda ince eleyip, sık dokuyan biri için hele ki.. Fakat hayat bir öğrenme süreci allahtan, yaş ilerledikçe yola çıkacağınız insanları daha doğru seçmeye başlıyorsunuz, daha az hata ve daha doğru tespitlerle kimin zorlu virajlara dayanabileceğini, kimin ancak asfalt yolda ilerleyebileceğini daha net görüyorsunuz. Böylece yolculuk arkadaşlarınızı da kategorize edebiliyor, kiminle hangi yolda gidebileceğinize karar verebiliyorsunuz. Yaş ilerledikçe de sizinle devam edenlerin sayısı azalıyor fakat değeri artıyor. Çünkü elde bir tek vefakar eşler, gerçek dostlar, bir de tabii çocuklarınız ve aileniz kalıyor. Bu arada yolunuz da gitgide kısalıyor tabii ki.

Bu mevzunun en zorlu taraflarından bir tanesi, iş hayatında nasıl davranacağınız. Çünkü iş yerinde birlikte iş yapacağınız insanları maalesef seçemiyorsunuz eğer patron değilseniz. Birden yolunuzun biryerinde peşinize takılıveriyorlar ve yolunuza ortak oluyorlar. Kimisi yorulduğunuzda yükünüzü taşımaya yardım ederken, kimisi sizi yoldan dışarı ittirip, sizin yolunuzda tek başına yürümeye çalışıyor. Ve siz sürekli olarak yol arkadaşlarınızı tanımaya çalışarak ve mücadele ederek geçiriyorsunuz yolculuğunuzu. Ya da siz de farkında olarak olmayarak başkalarının yollarına giriyorsunuz. İşin kötüsü iş hayatında yol arkadaşlarınızı, özel hayatınızda olduğu gibi çıkarıp atamıyorsunuz yolunuzdan. Onlarla yürümek, onlarla yola devam etmek zorunda kalıyorsunuz, gidebildiğiniz yere kadar..

Sonuç olarak hepimizin gideceği yer belli aslında, neye inanırsak inanalım yolun sonunda fiziksel olarak bir yok oluş var. Kimse daha farklı bir yere doğru ilerlemiyor dünya yüzünde. Herkesin son istasyonu bu yokoluş. O zaman maksat kendi yolumuzu yürürken en keyifli, en huzurlu ve en güzel yolculuğu yapmak, yol arkadaşlarımızı olabildiğince doğru seçerek, bizi yarı yolda bırakmayacak insanlarla bu hayat yolunu yürümek.. Bizimle olanlarla yola devam edip, olamayanlara da kendi yollarında iyi yolculuklar dilemek..


Herkese iyi yolculuklar, en vefalı yol arkadaşları sizlerle olsun
 
çok doğru sözler,Paylaşımın için teşekkürler:)
 
Rica ederim daha çok var paylaşım onlarıda ara ara atarım siteye :)
 
HAYAT




Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.


Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.


Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...


İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.


Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.


Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...


Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...


Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım.


Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.


Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.


Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.


Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.


Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur ...
 
Üst Alt