Çok geçmiş olsun @hopleless73. Rabbim başka dert keder vermesin inşaallah.
Elbette anlattığın olay Türkiye'deki bizler için aslında rencide edici. Sorunların tamamını devlete-hükümete bağlamanın doğru olduğuna inanmıyorum. Nihayetinde devleti-hükümeti-milleti oluşturan insanlardır. İnsanlar neyi hakediyorsa o şekilde idare ediliyorlar. Siz ne kadar kural - kanun vesaire varsa koyun, uygulayacak olanlar en tepeden en aşağı kademeye kadar insan. Almanya'daki söz konusu haklarınızdan yararlanmanızı sağlayan neticede yine bir insan: bahsettiğiniz belediye müdürü. Burada da söz konusu kanunlar-yönetmelikler var, ama işletip kullanmayı beceremeyenler yine bizim insanlarımız.
Yıllar önce İstanbul belediye başkanlığı seçimlerinin birinde adaylardan İlhan kesici ve Zülfü Livaneli TV'de bir açık oturumda bir araya gelmişti. İstanbul'un sorunlarından bahsederken İlhan Kesici sorunları kanunlara-yönetmeliklere ve mevzuata bağlayınca Zülfü Livaneli karşı çıkmış, Avrupa'daki mevzuatlar bizde de var, sorun mevzuat değil aslında ZAT meselesidir ZAT demişti (Zat kelimesinin A harfinin üstünde şapka var). İşte bunun gibi, sorunlu ve bir biriyle çelişen yönetmelik ve mevzuatları bir yana koyacak olursak, mesele uygulamadan, uygulayıcılardan kaynaklanıyor. İnsan kalitemiz hem vasıf bakımından hem de etik dğerler bakımından çok düştü. Hem meslek-iş etiği zayıfladı hem de ahlaki değerler kıymetini kaybetti.
Ben Üniversitede hocayım. Alanım gereği Eczacılık, Diş Hekimliği ve Tıp fakültesi öğrencilerinin derslerine giriyorum. Bakıyorum sağlık alanında okuyan bu öğrenciler çok rahat kopya çekiyor. "Neden bunu yapıyorsun, bak sen doktor - diş hekimi - eczacı olacaksın, güya TR'nin kaymak tabakasını oluşturuyorsunuz, iyilerin en iyisi olarak seçilip buraya geliyorsunuz" diyorum. "Hoca sen ne dersen de ben kopya çekeceksem çekerim, sen işine bak" diye cevap veriyor bana. Bu kişi(ler) mezun oluyor, diş hekimi-eczacı-doktor oluyorlar, bilerek bilmeyerek tıbbi hatalar yapıyorlar, meslektaşları Onları - Onlar diğer meslektaşlarını 'mesleki dayanışma' adı altında kolluyorlar, aslında meslek etiğiyle bağdaşmayacak, insanların hayatlarına mal olan vakaları örtbas ediyorlar, hata yapıyor "yapmadım" diyorlar, hastaya tepeden bakıyor, hor görüyor, muayeneye gelen hastaya elini sürüp tenezzül edip fizik muayene etmiyorlar, ve "bu kadar zahmet çekip okudum, tabiki en yüksek maaşı alacağım, mesai saatlerinde de olsa dışarıda hasta bakıp yolumu bulacağım, benim yaşam standartlarım yüksek, devletin-hastanenin verdiği maaşla geçinmem mümkün değil" diyebiliyorlar. Bunlar hep bire bir hekimlerin bizzat ekndilerinden duyduğum ifadeler, her gün içlerindeyim...
Bu arada hekimleri örnek vermemin sebebi bu forumdaki hemen hemen herkesin hekimlerden bir çekmişliğinin olması ve ayrıca hekimliğin TR'de en saygın meslek gruplarından birini oluşturmasıdır, yoksa amacım Onları hedef göstermek değil.
Şimdi gelelim asıl meselemize, TR'deki saygın meslek gruplarından birisinin üyeleri böyle davranıyor ve konuşabiliyorsa, SGK'daki sıradan bir memurun ya da şefin mevzuatı anlamaması ve bunun sonucunda karşısındaki emekli adayına bağırıp çağırmasına şaşmamak lazım. Biri çok eğitimli diğeri az eğitimli. İkisi de devlet memuru ve bizlere hizmet etmek için devletten maaş alıyorlar. İkisininde yaptığı iş hizmet sektöründe. Ödediğimiz verilerin sonucu olarak kendilerinden hizmet alıyoruz. İkisi de insan, mesleklerine göre yeterli eğitim almışlar. İkisi de önlerindeki mevzuatı uygulamakla yükümlüler. Fakat bir şeyler yanlış bu işte....
Son olarak şöyle bir sözle bitireyim; asrın alimlerinden birisi şöyle demiş: "Yoğurt ekşiyecek olursa ayran yapar içersin yani yine de bir işe yarar, atmazsın. Ama tereyağ acırsa ondan daha bir şey olmaz, çöpe atarsın. İşte bu millet de bir zamanlar terayağı gibi bir milletti..."
Ümidimi kaybetmemeye çalışıyorum...
Esen kalın,
@
hopeless73