Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Türk bilim adamları pankreastan insülin üreten hücre geliştirdi

Üyelik
11 Nis 2008
Konular
37
Mesajlar
108
Reaksiyonlar
0
Türk araştırmacılar, şeker hastalığının çözümüne katkı sağlayacak önemli bir başarıya imza attı.

Kocaeli Üniversitesi Kök Hücre Merkezi'nde görevli bilim adamları, çaresi bulunamadığından insülin takviyesi yapılan şeker hastalığının tedavisine yönelik, pankreastan elde edilen kök hücreleri, 'insülin üreten hücreye' dönüştürmeyi başardı. Dünyanın sayılı bilim dergilerinde yayımlanarak tıp literatürüne giren çalışmada kök hücrelerin şimdiye kadar tanımlanmamış fonksiyonları tespit edildi. Kök Hücre Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdal Karaöz önderliğindeki ekip tarafından deney hayvanları üzerinde başarıya ulaşan çalışma, bilim çevrelerinin takdirini topladı. Türkiye'de ilk kez ve dünyada az sayıda laboratuvarın başarabildiği 'pankreas adacıklarından kök hücre' çalışmasıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Karaöz, çok ilginç ve yeni bilgilere ulaştıklarını söyledi. Kök hücreye ilişkin şimdiye kadar tanımlanmamış fonksiyonlara rastladıklarına dikkat çeken Prof. Dr. Karaöz, "Adacıklardan elde ettiğimiz kök hücrelerin, sadece bulundukları yerde herhangi bir nedenden dolayı hasarlı hücrelerin yerine konmasında görev almayıp şartlara göre insülin üreten hücrelerin savaşçı hücrelerce öldürülmesini kolaylaştırabildiğini tespit ettik." dedi. 2 yıl süren projede 13 araştırmacı çalıştı. Elde edilen veriler, 3 uluslararası dergide yayımlandı. Karaöz, 5 makalenin de yayımlanmak üzere olduğunu kaydetti.
Gündem - Türk bilim adamları pankreastan insülin üreten hücre geliştirdi
 
10 yıl içinde diyabet tamamen yok edilecek

fft2mm199584.jpg


Şeker hastalığı tedavisinde umut verici çalışmalar olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ hastaları uyarıyor: “Diyabet 10 yıl içinde tamamen tedavi edilebilecek.

İstanbul Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ anlattı:

Tip 1 diyabetin tedavisinde yenilikler var mı?
Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ: Birçok hastalıkta yenilik var. Ama tip 1 ve tip 2 diyabet tedavisinde çok da fazla dişe dokunur bir yenilik yok. Aslında 1920’de insülinin keşfi rahatlama sağladı. Çünkü vücutta eksik olan insülin verildiği zaman tedavi gerçekleştiriliyor. İnsülin hayat kurtarıcı bir madde. Başka hiçbir hastalıkta bu kadar kesin çözüm sunan bir tedavi yok. İnsülin keşfedildiği günden beri farklı şekillerde verilmeye çalışıldı. Gözyaşı damlası şeklindeki insülinden tutun da fitil tarzındaki insüline kadar aklınıza gelebilecek her türlü yöntem denendi. Ama herhangi bir sonuç elde edilemedi. Bugün en çok tercih edilen insülin, iğneyle verilen ünsülindir. Ancak iğne korkutucu geldiği için farklı bir yöntem aranmaya çalışılıyor. Mesela sprey insülin bunlardan biri.

Sprey insülin nedir?
Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ: Sprey insülinin 15 yıllık bir geçmişi var. Fakat yaklaşık 2 yıl kadar önce firmalar, sprey ünsülini üretmekten vazgeçtiklerini açıkladı. Çünkü sprey insülinin bazı olumsuz yanları var. Mesela insülin kana değişik oranlarda geçebiliyor. Eğer kişi sigara içiyorsa, herhangi bir enfeksiyonu varsa kana geçen insülin oranı değişiyor. Fiyatın pahalı olması da yine önemli. Bu nedenle sprey insülin şimdilik rafa kalkmış durumda.

Kök hücre konusundaki araştırmalar ne aşamada?
Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ: Bizim en büyük umutlarımızdan bir tanesi kök hücre ve adacık naklinde gelişmelerin sağlanması. Bir diyabet hastası karşıma geldiğinde şunu inanarak söylerim: “Yeni diyabet tanısı alan ya da şu anda diyabetini sorunsuz götüren bir kişi ömrünün sonuna kadar insülin kullanmayacaktır. Çünkü o kadar mükemmel tedaviler geliştirilmeye çalışılıyor ki, tip 1 diyabetin radikalbir şekilde ortadan kaldırılacağına inanıyorum.” Kök hücre tedavisinin esası şu: Vücudumuzdaki kök hücreler ve bazı karaciğer hücreleri pankreasta insülin salgılatacak bazı hücrelere dönüşecek şekilde birtakım işlemlerden geçiriliyor. İşte bu hücreler artık insülin üreten hücreler haline geliyor. Ama bu şu an için rutine girmiş bir uygulama değil. Sadece laboratuvarda denenen çalışmalar halinde. Fakat inanılmaz hızlı gelişmeler var. 10 yıl içinde tip 1’in tedavisi buradan bir yerden çıkacak. O güne gelinceye kadar vücudumuzda bir hasar olmaması gerekiyor.

Cihazlar konusunda yenilikler var mı?
Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ: Cihazlar giderek küçülüyor, daha kolay kan alır hale geliyor. Sadece parmak ucundan değil, kolun iç yüzeylerinden az miktarda kan alabilir, daha doğru sonuçlar verebilir hale geliyor. Bunun dışında ufak bir elektrotun cilt altına girdiği ve 24 saat boyunca kan şekerini takip eden sistemler var. Henüz yaygınlaşmaya başlamadı ayrıca çok pahalı. Ama kan şekerimizi çok kolay takip edebileceğimiz sistemler giderek yaygınlaşıyor.

Diyabetli bir hastanın ailesine ne gibi önerilerde bulunabilirsiniz?
Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ: Özellikle küçük yaşlarda diyabet ortaya çıktığı zaman aile bir şok yaşayabiliyor. Önce “Niçin?” diye soruyor, daha sonra bilimsel olmayan tedavi yöntemlerine takılabiliyor. Aileler bazen çok aşırı bir koruyucu tavır alabiliyor. Bu da çocuğun ileride inisiyatif almasını olumsuz etkiliyor, yaşantısının kısıtlanmasına yol açabiliyor. Bazen ailede diyabet varsa eşlerden biri açık ya da gizli şekilde suçlayıcı bir tavır içine girebiliyor. “Senin ailende diyabet olmasaydı, çocukta diyabet ortaya çıkmazdı” gibi. Bunlar sıkça karşılaştığımız durumlar. Ya da “Daha önceden çocuğumu doktora götürseydim, acaba hastalığı önleyebilir miydim?” diye kendilerini suçlamaya başlıyorlar. Ancak şunu belirtmekte yarar var: Tip 1 diyabeti daha önceden anlasak bile bunu hiçbir şekilde değiştiremiyoruz. Tip 1 diyabetin gelişmesini engelleyen bir tedavi yöntemi yok. Ailelerin en çok kafasını karıştıran şey, “3-5 ay önce baktırsaydım acaba engellenebilir miydi?” sorusu. Hayır, hiçbir şekilde engellenemezdi. Bu nedenle bu konuda rahat olmak gerekir. Çocuğu çok fazla sıkan, boğan bir tavır içine girmemek gerekir. Çocuğa diyabetin yaşamdaki sorunlardan sadece biri olduğunu benimseten bir yaklaşım sunmak lazım. Yani çocuk yine okuluna gidecek, arkadaşlarıyla normal yaşantısını devam ettirecek. Belki kişinin ailesi biraz uzaktan onu kontrol eder ama onu boğmayacak bir koruyuculun devam etmesi daha doğru. Çocuk tüm yaşantısını kendisi götürecek şekilde planlamalı.

DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
* Ekşi meyvelerde daha az şeker var: (Yanlış) Ekşi veya tatlı meyvenin içerdiği karbonhidrat (meyve şekeri) miktarı farklı değil. Ancak meyveler olgunlaştıkça içindeki şeker miktarı artar ve emilimi hızlanır. Bu nedenle kayısı, armut, şeftali, muz gibi meyvelerin yumuşak ve sulu olduğu dönemlerde yenilmemesi veya daha sert olanların seçilmesi kan şekerinin kontrolü için önemli.

* İnsülin kullananlar bulantı ve ateşle seyreden hastalıklarda insülin tedavisini bırakmalı: (Yanlış) Aksine enfeksiyon insüline olan gereksinimi artırır.

* Çok şeker yiyen şeker hastası olur: (Yanlış) Fazla miktarda şeker alımı ile diyabetli olma arasında bir ilişki yok. Ancak şeker ve şeker içeren yiyeceklerin fazla miktarda yenilmesi şişmanlığa neden olur. Eğer kişinin diyabetli olmaya yatkınlığı varsa şişmanlık diyabetin ortaya çıkışını hızlandırır.

* Doğal balda şeker yoktur, serbestçe yenilebilir: (Yanlış) Hem doğal balda hem de yapay balda glikoz ve fruktoz vardır. Bal, kan şekerini yükselten bir besindir.

* Bazı bitkiler kan şekerini düşürür: (Yanlış) Bitkilerin yenilmesi ya da kaynatıldıktan sonra içilmesi kan şekerini düşürmez.

Posta
 
Kocaeli Üniversitesi Kök Hücre ve Gen Tedavileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (KÖGEM) Müdürü ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kök Hücre Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdal Karaöz önderliğindeki ekip tarafından deney hayvanları üzerinde başarıya ulaştığı çalışma, dünyanın sayılı bilim dergilerinde yayımlanarak tıp literatürüne girdi. TÜBİTAK desteğiyle yürütülen çalışmanın gelecekte insüline bağımlı şeker hastalığının tedavisinde uygulanabilir olacağı belirtiliyor. Prof. Dr. Karaöz, yaptığı açıklamada, tip 1 diyabetin vücudun bakteri, virüs gibi vücuda yabancı organizmalarla savaşmak üzere programlanmış bağışıklık sistemi hücrelerinin herhangi bir nedenden dolayı insülin üreten hücreleri yabancı olarak algılayıp öldürmesi sonucu ortaya çıkan bir sağlık sorunu olduğunu anlattı.
Tip 1 diyabetlilerin yaşamlarını dışarıdan insülin alarak devam ettirebildiklerini vurgulayan Karaöz, modern tıbbın mevcut olanaklarıyla total pankreas nakli dışında tip 1 diyabetin kesin tedavisinin mümkün olmadığını anımsattı.
Karaöz, son yıllarda kadavra pankreaslarından ayrıştırılan adacıkların naklinin denendiğini ancak, sonuçların bekleneni karşılamaması nedeniyle bu sağlık sorunu bulunanlar için şimdiye kadar kesin bir tedavinin bulunamadığını ifade etti.
Günümüzde bu hastalığı olan bireylerin insülin üretimi için yeni kaynaklar bulunması konusunda, kök hücrelerden bu hücreleri üretip hastaya nakletmenin en dikkati çeken uygulama olduğunu dile getiren Karaöz, bu amaçla başta ABD olmak üzere pek çok araştırma grubunun son on yılda yoğun bir çaba içine girdiğini söyledi.
"KEMİK İLİĞİNDEN İNSÜLİN HÜCRESİNE"
Prof. Dr. Karaöz, Kocaeli Üniversitesi KÖGEM araştırmacılarının TÜBİTAK desteğiyle yürüttükleri proje kapsamında, tip 1 diyabet olarak bilinen insüline bağımlı şeker hastalığının ortaya çıkış nedeni ve tedavisine yönelik önemli kanıtlar elde ettiğini bildirdi.
Kemik iliğinden izole edilen kök hücrelerden, "insülin üreten hücre" elde eden bir yöntem geliştirildiğini açıklayan Karaöz, çalışmalarında, şeker metabolizmasının kontrolünü sağlayan hücreleri barındıran pankreasta "yerleşik adacık" olarak adlandırılan yapıları, deney hayvanlarından elde ettiklerini bildirdi. Karaöz, şunları kaydetti:
"Çalışmamızın sonraki aşamasında, aynı deney hayvanlarının kemik iliklerinden kök hücreleri ayrıştırdık ve kök hücrelerle adacıkları laboratuvarda aynı kültür kaplarına yerleştirerek yaşamalarını sağladık. Böylece, insülin üretmekten sorumlu hücreleri içeren bu adacık dediğimiz hücre kümelerinden kaynaklanabilecek sinyallerle kök hücrelerin genetik programını etkinleştirerek insülin üreten hücreler yönüne dönüşmelerini sağladık. Yaptığımız ayrıntılı incelemelerde bu hücreler hem yapısal hem de işlevsel olarak insülin üretmekten sorumlu hücrelerle özdeştiler. Gelecekte diyabetik hastalardan elde edilecek kök hücreler, kadavralardan elde edilecek adacıklarla benzer yöntemlerle ortak kültür sistemi kullanılarak insülin üreten hücrelere dönüştürülebilir ve hastalara nakledilebileceğini düşünmekteyiz."

"PANKREASTAN KÖK HÜCRE ÜRETİLDİ"
Prof. Dr. Karaöz, projeleri kapsamında Türkiye’de ilk kez ve dünyada az sayıda laboratuvarın başarabildiği pankreas adacıklarından kök hücre elde etmeyi başardıklarını ve bir süre önce "Cytotherapy" dergisinde yayımlanan çalışmalarının bu alanda literatüre önemli katkılar sağladığını bildirdi.
Bu hücreler üzerinde yaptıkları ayrıntılı moleküler düzeydeki çalışmalar ile çok ilginç ve yeni bilgilere ulaştıklarını anlatan Karaöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çalışmalarımız sürecinde adacıklardan elde ettiğimiz kök hücrelerin, aslında sadece bulundukları adacıklarda herhangi bir nedenden dolayı hasarlı hücrelerin yerine konmasında görev almayıp, şartlara göre insülin üreten hücrelerin savaşçı hücrelerce öldürülmesini kolaylaştırabildiğini ya da korunmasını sağladığına ilişkin dünya literatüründe şimdiye kadar tanımlanmamış fonksiyonlarını tespit ettik."

Karaöz, bu kök hücrelerin şeker hastalığının ortaya çıkmasında önemli rolleri olabileceğini düşündüklerini de ifade ederek, şimdiye kadar bu konuda dünyada gerçekleştirilmiş her hangi bir araştırma olmadığını söyledi.
Pankreastan üretilen kök hücreler üzerinde yoğun olarak çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Karaöz, bu konuya ilişkin hazırladıkları yeni projenin de yine TÜBİTAK tarafından desteklendiğini belirtti.
Yaklaşık iki yıl süren çalışmaları süresince 13 araştırmacının çalıştığını, çalışma verilerinin bir kısmının üç uluslararası dergide yayımlandığını kaydeden Karaöz, beş ayrı makalenin de yayımlanmak üzere olduğunu bildirdi. Karaöz, çalışmalarının önemi şöyle anlattı:
"Geliştirdiğimiz yeni metodolojik yaklaşımlar tıp literatürü için önemli. TÜBİTAK desteğinde yürüttüğümüz projeler kapsamında elde ettiğimiz bulgularımızın gelecekte insüline bağımlı şeker hastalığının tedavisine yönelik geliştirilebilir ve uygulanabilir olduğunu düşünüyoruz. Bu konudaki çalışmalarımıza yoğun şekilde devam ediyoruz ve verilerimiz evrensel bilim otoritelerince ilgiyle izleniyor."

KÖK HÜCRELER PANKREAS ADACIKLARINI DA KORUYOR
Prof. Karaöz, dünyada yaklaşık olarak 44 merkezde diyabet hastalarına kadavradan adacık naklinin halen yapıldığını, ancak nakledilen adacıklarda önemli hücresel kayıpların oluşması nedeniyle bir süre sonra bu hücrelerin işlevlerini tamamen yitirdiğini belirtti.
Bu kapsamda yürüttükleri başka bir çalışmadan da söz eden Karaöz, kök hücrelerden, insülin salgılayan hücreleri içeren pankreatik adacıkların canlılığını uzun süreli korumayı da dünyada ilk kez denedikleri yöntemle başardıklarını bildirdi.
Prof. Dr. Karaöz, araştırmada elde ettikleri verilerin Nature grup dergilerinden Cell Death&Disease dergisinde Mayıs ayında yayımlanacağını da sözlerine ekledi.
 
İnsülin derdi bitiyor mu?

İngiltere’deki Oxford Brookes Üniversitesi’nde yapılan araştırmayla, şeker hastaları için umut ışığı doğdu.

Uzmanlar, hastanın günlük insülin takviyesine ihtiyacını tamamen ortadan kaldıran bir aşı geliştirdiklerini iddia ettiler. Diabetologia isimli tıp dergisinde de yayınlanan araştırmaya göre, sadece 6 gün boyunca uygulanan aşı, vücudun insülin üretimini hızla artırıyor. Bağışıklık sisteminin kendini yok eden mekanizmasını baskılayan aşı, 1. Tip şeker hastalığında tedavi sağlıyor, pankreasın zarar görmesini engelleyerek insülinin taşınmasına yardım ediyor. Aşıyla ilgili gözlem ve araştırmalar devam ediyor.

İnternet Haber
 
Tip-1 Diyabetin Önlenmesi

[FONT=Verdana][SIZE=2]İnsüline Bağlı Tip-1 Diyabetin Önlenmesi[/SIZE][/FONT]
[FONT=Verdana][SIZE=2]Organizmanın diğer dokularıyla karşılaştırıldığında, adacık hücrelerinin çok yavaş yenilendikleri görülür. Bu demektir ki, eğer adacık beta-hücrelerinin bağışıklık sistemi tarafından öldürülmesi önlenebilse, bu sırada organizmanın insülin gereksinimini karşılayabilecek kadar beta-hücresinin bulunması gerekir. Hastalık belirtilerinin yeni ortaya çıktığı sürede, beta-hücrelerinin çoğunluğu yok edilmiş olduğuna göre, herhangi bir önleyici girişimin etkili olması şansı, hastalık gözlenmeye başladıktan sonra, oldukça azdır. Belirtilerin ortaya çıktığı ilk günlerde, bütün beta-hücreleri henüz yok edilmediğine göre, o erken sürede yapılacak önleyici girişim belki de bazı hastalarda faydalı olabilir. Öte yandan, eğer hastalığa yakalanma şansı yüksek olan kişiler, daha hastalanmadan tanımlanabilirlerse, önleyici girişimin kesinlikle etkili olması beklenebilir. Örneğin, tip-1 diyabetli hastaların birinci derecede akrabalarının, özellikle kardeşlerinin ve çocuklarının, kanlarını tarayıp, adacık antikorları bulunanlara önleyici girişimi uygulamak iyi sonuçlar verebilir. Çünkü bu antikorlar, bağışıklık sisteminin beta-hücrelerini antijen olarak tanıdığının ve bu hücrelere karşı antikor ürettiğinin göstergesidir.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Verdana][SIZE=2]Alerji hastalığı, bağışıklık sisteminin çevreden organizmaya giren bir yabancı parçacık tarafından, çok aşırı ölçüde uyarılmasının sonucudur. Aşırı uyarım, koruyucu ve yararlı olmaktan çıkıp, organizmaya zararlı bir durum şeklinde kendini gösterir. Alerjinin tedavisinde "hiposensitization" yani duyarlığın azaltılması girişimi çok zaman etkili olmaktadır. Eğer alerjiyi körükleyen yabancı parçacığın ne olduğu biliniyorsa ve bu parçacığın bir ekstraktı hazırlanabilirse, ekstrakt, gayet ufak bir dozda başlanıp, gittikçe artan dozlarda hastaya uygulanır. Zamanla, humoral ve hücresel aşırı uyarım sakinleşir ve bir hastalık olmaktan çıkar. Alerji ve otoimmün hastalıklar arasındaki benzerlik, bağışıklık sisteminin aşırı ölçüde uyarılmış olmasıdır. Eğer alerjide, bağışıklık sistemini uyarmış olan yabancı parçacığın uygun ve ölçülü bir şekilde verilmesi ile iyi sonuçlar elde edilebiliyorsa, aşırı uyarıma yol açan antijenin ne olduğu bilinen otoimmün hastalıklarda da, benzeri bir önleyici girişim belki de geliştirilebilir.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Verdana][SIZE=2]Bu düşüncelerle, son yıllarda, otoimmün tip-1 diyabette etkili olabilecek önleyici bir girişimi geliştirmek çabasındayız. Elimizde, insanda görülen tip-1 diyabetin her bakımdan çok benzeri olan, "nonobese diabetic; NOD" denilen bir fare modeli var. Bu fare modelinde, doğal olarak, dişilerin %70'i ve erkeklerin %25'inde diyabet gelişmektedir. ınsanlarda olduğu gibi, diyabete yakalanan farelerin pankreas adacıkları, bağışıklık sistemine bağlı hücreler tarafından istila edilmiş durumdadır. ınsanda görülen tip-1 diyabette belirlenen adacık beta-hücreleri antijenleri, NOD fare beta-hücrelerinde de bulunmakta ve bağışıklık sistemini uyarmaktadır. ılk deneylerimizden birinde, bağışıklık sistemini uyarmak için, henüz diyabete yakalanmamış farelere, başka farelerden elde ettiğimiz adacık ekstraktlarını, immünolojik araştırmalarda bağışıklık sistemini uyarmak için sıklıkla kullanılmakta olan tam Freund adjuvantı (complete Freund's adjuvant; CFA) ile karıştırarak verdik; diyabetin erken başlayacağını bekliyorduk. Ancak, bu farelerde diyabetin önlendiğini ve diyabet oranının %2'nin altına düştüğünü gördük. Bu beklenmedik bulgunun nedenlerini araştırırken, dikkatimizi, CFA'nın aktif maddesi olan, ısıtılarak öldürülmüş, tüberküloz yani verem hastalığına yol açan Mycobacterium bakterisi çekti. Ulaştığımız noktada, adacık beta-hücrelerinde bulunan heat-shock protein-65 (hsp65)'in, Mycobacterium'un bol miktarda yaptığı bir protein olduğunu öğrendik; her iki tip hsp65'in moleküler karışımı karşılaştırıldığında, %97 benzerlik görülmektedir. Bu bulguya dayanarak, yüzlerce fareyi, dünyanın birçok ülkesinde, verem hastalığını önlemek için kullanılmakta olan Bacillus Calmette Guerin (BCG) ile tek bir defa aşıladık. BCG aşısı, tüberkülozun etkeni olan Mycobacterium tuberculosis'e benzeyen, ancak hastalığa yol açma gücü yok edilmiş bir bakteri türüdür. CFA verilen farelerde olduğu gibi, BCG ile aşılanan farelerde de diyabet, kesin olarak önlendi. Fareler, normal bir süre boyunca sağlıklı yaşadılar. Bu farelerin pankreaslarını mikroskop altında izlediğimizde, adacıkları istila eden hücrelerin yok olduklarını gördük. Daha sonra, başka bir grup NOD fareyi, diyabetin ortaya çıkmasının ikinci günü aşıladık. Değişik deneylerde bu farelerin %18 ilâ %42'sinde diyabetin gerileyip, kan şekerinin normale döndüğünü ve yaşam sürelerinin normal olduğunu gördük.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Verdana][SIZE=2]CFA veya BCG şeklinde NOD farelere verdiğimiz Mycobacterium'un otoimmün hastalığı durdurabilmesi ile beta-hücreleri ve Mycobacterium'da bulunan hsp65'in benzerliği arasında bir ilişki olduğuna kuvvetle inanıyoruz. Bu etkiyi, alerjinin tedavisinde başarı ile kullanılmakta olan hiposensitization yöntemine benzetiyoruz. Bu hipotezin doğru olup olmadığını araştırmaktayız. Bir yandan da, diyabetli NOD farelerde başarı ile uygulanan BCG aşılama yönteminin, tip-1 diyabetli insanlara uygulandığında da benzeri bir iyileşme olup olmayacağını öğrenmek için klinik deneylerimiz süregelmekte. Önleyici deneylere girişmek üzereyiz.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Verdana][SIZE=2]Tıp bilimi hızla ilerlemektedir. Diyabetin bazı sorunlarının çözümlenmesi, yakın gelecekte gerçekleşebilir. Özellikle, tip-1 diyabetin önlenebilmesinde etkili olabilecek bir bağışıklık sistemi etkeninin geliştirilmesi bir hayal olmaktan çıkmıştır. Heat-shock protein-65'e veya adacık beta-hücrelerinin bir başka antijenine dayanan bir aşının geliştirilmesi, erişilecek bir hedeftir; bu hedefe doğru ilerlemekte azimliyiz.[/SIZE][/FONT]
[FONT=Verdana][SIZE=2] Belbez Pek
Prof.Dr., Michigan Üniversitesi Tıp Fakültesi[/SIZE][/FONT]​
 
çooooooooooooookkkkkkkkk sevindim çok ,babam şeker hastası ve insülin kullanıyor ,bende şeker hastasıyım henüz insülin kullanmıyorum ,gerçekten insüline bagımlı yaşamak sıkıntı ,igne yeri acdı diyor babam bazen çok üzülüyorum inşallah bi umut olur babam ve tüm şeker hastaları için:)
 
umarım herkes kurtulur şu illet hastalıktan özellıkle cocuklar reklamlarda görduklerı cıkotaları aılelerınden ıstıyorlar ancak ne mumkun en kısa zamanda kurtulmak dılegıyle hepımız
 
Buraya kizimin konustuklarindan saatlerce agladiktan sonra girdim arastirmak icin bunu okuyunca cok mutlu oldum insalah diyebet 1 tedavisi bulunur kizim 12 yasinda bu hastali 3 yil once oldu ya benim ailemde yada esimin ailesinde seker hastali var ilk kez kizimda duydum ben bu hastali ogrendigimde dunyam yikildi kizim uzun uzun yilardir konusuruz bu hatali birlikte ama nerden duyduysa biseyler duymus bu gun kizimi severken dedimki sende anne olacaksin goreceksin anneler cocuklarini ne kadar severler kizimda karsiliginda dediki allah bilir ben seker hastasiyim hic bir zaman annne olamam bu konuyu ben bile dusunmemistim nasil cevap verecehimi sasirdim olmaz oyle sey dedim yuzdeleri duymus olum olanlarinin anne 100 /kacta olsa olum var sekerde biliyorsun digilmi dedi bana bana gelirse o olum sen ne yaparsin diye sordu nasil bir cevap verirdim sadece alahtan mucuze bekliyorum sekere keske bir organimi kizimi verebilsemde kizim iglese

Alahima dua ediyorum kizim icin tum cocuklar icin gozumun onunde vurdugu iglere keske mumkun olsada onlarin yerine bana batirsalar her gun diserdan duyupta evde anne senin kadar ben yasamicam demesi alah bilir ama o an olmek istiyorum evet umudum var iglesecek benim kizim bana sordugu ben anne olamam anne deyisi sadece gecmiste kalacak bitecek bu gunlerimiz umudumu kesmedim kesmicem umudumu kestigim gun benim oldugum gundur
 
nesss,

sayın neslihan hanım yazınızı okudum inanın çok üzüldüm ,ama bu kadarda vahim deyil çocuk sahibi olablir yani çevremde çok var o kadarda ümitsiz deyil beterin beteri var ,lütfen kendinizi daha fazla üzmeyin ve evladınıza moral verin ,ayrıca ben o kadar yaşamıyacamda ne demek allah ne kadar ömür vermiş bilemeyiz ,düzenli beslenir ,ve düzenli yaşarsa gayet kaliteli bir yaşam sürebilir ve diger insanlardan daha uzun yaşayabilir :)
ayrıca insülin pompası diye bişey var ,3 günde bir çıkarıyorsunuz yani hergün defalarca igne olmasına gerek yok bide onumu denesniz diyorum hani çocuk ya zorlanmasın o açıdan ayrıca igneleri deyişik yerlere yapın aynı yerleri sürekli tahriş etmesin ....
 
çok sevindim , ben ve kardeşim tip1 diyabetliyiz çok mutlu olduk;):D:eek:
 
Üst Alt