Venezuelada sakat tek bir kişinin sorunları bile gündem dışı kalamaz. Sosyalizm budur. Başkan Chavez, Ekim 2009.
Venezuela: Aşağıdan İktidar
Jody McIntyre
(Disability Now'da yayımlanması, 5 gün 2 saat önce Venezuela: power from the ground up | Disability Now)
Gezgin ve sakat hakları aktivisti Jody McIntyre Başkan Hugo Chavez'in yeniden seçilmesi sürecinde Venezuela'daydı. Sakat insanları güçlendirme politikasının toplumun derinlerine işlemiş olduğunu tespit etti.
Caracas'ın sokak köşelerinde bir dizi diğer broşürle beraber soluk mavi renkte bir broşür de satışta. Burada, insanların sosyal ve siyasal haklarının farkında olmaları sürpriz değil çünkü ülkenin yasaları sıradan insanların okumaları için gayet erişilebilir. Sakatlıkları olan insanlar üzerine yasa da bunlardan biri; yasa metni cebinizde taşıyabileceğiniz boyutta ve fiyatı bir pound civarı. Hatta, bu metni ben başka broşürleri karıştırırken elime tutuşturan bayiinin sahibi oldu.
Bu, bu dönemde Venezuela'da yükselen siyasi bilincin sadece tek bir örneği. 7 Ekim'de Hugo Chavez'in 4. kez yeniden seçildiği başkanlık seçimlerine Venezuela nüfusunun yüzde 80'inden fazlası katıldı --bu Birleşik Krallık seçimlerinde duyulmadık yükseklikte bir rakam. İnsanlar, sabahın dördünden akşamın geç saatlerine dek, oy haklarını kullanmak için saatlerce kuyruklardaydı. Sakat insanlara kuyrukların en önüne geçmeleri için yardım ediliyordu -- bunu bana ziyaret ettiğim her seçim sandığında gidip kendi oyumu kullanmam için öne geçmekte yardıma ihtiyacım olup olmadığı sorulunca farkettim.
Venezuela'daki siyasi sürecin temeli, 1999'da kamudan gelen binlerce öneri ve değişiklik talebinin belgenin nihai şeklinde dikkate alınmasının ertesinde düzenlenen referandumla yürürlüğe geçen Bolivar Anayasası.
Anayasanın 81. maddesi diyor ki, "sakatlığı ya da özel gereksinimi olan her kişi kendi yetilerini tam ve özerk biçimde kullanma, aile ve toplum yaşamına bütüncül katılım hakkına sahiptir".
2006'da yürürlüğe geçen, sakatlıkları olan insanlar için yasa ise daha ileri adımlar attı. Kamu taşımacığılında sakat insanların erişimi için düzenlemelerin yanı sıra, tüm şirketlerin iş pozisyonlarının yüzde 5'ini sakat insanlara ayırmalarını şart koştu. Sakat insanların sözde çalışmaktan kaçındıkları için cezalandırıldıkları bir ülkede, böyle bir yaklaşım değişikliği gayet çarpıcı.
Ancak insanlar sadece yasalarla güçlenmiyor. Caracas'ın merkezindeki bir metro yolculuğu sırasında benim de tanık olduğum üzere, sakat insanlar kendi seslerini duyurmayı öğrenmiş. Kardeşim ve ben para ödemeksizin Caracas Meydanı'na doğru yolculuk ediyorduk (burada --Londra'nın tam tersine -- sakat insanlar ve onlara eşlik eden bir kişi için taşıma ücretsiz): Hugo Chavez'in yeniden seçilen Başkan olarak ilanına katılmak üzere meydanda binlerce kişinin toplanması bekleniyordu. Metro alışıldığı üzere tıkış tıkış doluydu; biz de platformun sonunda bekleyen, sakat insanlar için ayrılmış vagona doğru ilerledik.
Trene bindiğimizde, karşı tarafta eşi ve küçük çocuğuyla oturan tekerlekli sandalyede bir adam daha vardı. Ama bu vagon da oldukça doluydu; insanlar kapılara yakın duruyordu --binişimizi biraz meşakkatli kılan bir durum. Yine de, yerleşmeyi başardık.
Ama istasyondan ayrıldığımızda, tekerlekli sandalyede oturan o adam, benim tam önümde ayakta duran takım elbiseli adama döndü:
"Neden orada duruyorsun?" diye sordu.
Adam sorudan kaçınmaya çalışarak "bir şey olmaz," diye cevap verdi,
"Önümüzdeki durakta ineceğim."
Ancak, adam için pek hayırlı bir durum değil tabii, "bir şey olurdu"; tekerlekli sandalyedeki adam onu paylamaya devam etti, ne olursa olsun tekerlekli sandalye kullanıcılarına ayrılmış bir yerde durmaması gerektiğini söyledi ona.
Beni içeri almayı reddeden otobüs şoförleri olsun, baştan beni gördüklerinde durakta dahi durmayanlar olsun, İngiltere'deki kamu ulaşımında genç yaşımdan beri deneyimlediğim ayrımcılık üstüne daha önce yazmıştım; böyle bir şeyle ise hayatımda daha önce hiç karşılaşmamıştım. Venezuela'daki sakat insanlar sadece yasada haklarına yer veren bir siyasi süreç sayesinde güçlenmiyor; toplumun bilincinde gerçekleşen bir dönüşümle de güçleniyorlar. Öncelikli hedefin kar ya da maddi kazanç değil, insanın değeri olduğu bir toplumda sakat insanlar yanlış ya da adaletsiz bir şey gördüklerinde seslerini gururla yükseltiyor.
Dünyada gezdiğim tüm şehirler arasında, sakat insanların gündelik yaşamda en fazla görünür oldukları kent Caracas.
Ancak her şey mükemmel değil. Ayrımcılık hala var ve katedilecek yol uzun. Ulaşıma baktığımzda, birçok metro istasyonunda sadece yürüyen merdiven var ve otobüsler de çok eski. Ancak bunlardan daha önemlisi, tutumlarda temel bir dönüşüm gerçekleşmiş. Eğer bir tekerlekli sandalye kullanıcısı metroya girme yolu bulamıyorsa, görevliler kendisine yardım etmek için yürüyen merdivenin yönünü hiç sorun etmeden, memnuniyetle tersine çeviriyor. Kör insanlara peronlar arası gidiş gelişlerinde yardım ediliyor ve yolculuk tarihlerini günler öncesinden planlayıp bildirmek zorunda da değiller. Hükümet metro sistemine ulaşım için, şehir merkezi ve kenti çevreleyen tepelerdeki yoksul mahalleler arasında bir teleferik hattı kurup da sıkış tıkış trafik cehennemiyle dolu bir yol kabusunu, 10 dakika boyunca manzarayı izleyerek süzüldüğünüz dingin bir seyahate dönüştürdüğünde, hat üzerindeki her durağa bir asansör de koydu. Teleferik sadece sakat insanlara ücretsiz değil; herkese ücretsiz.
Geçen hafta bir gün şehre inerken kaldırıma konmuş bir beyaz tahtada gördüğüm gibi: "Venezuela: dünyaya bir örnek".
İşte buradaki siyasi sürecin meselesi bu: ayrımcılık ve önyargının hiçbir zaman hoş görülemeyeceğini ve başka, daha iyi bir dünyanın mümkün olduğunu ispat etmek. Venezuela'da, sakat insanlar böyle bir geleceğin inşasının ögeleri.
Venezuela: Aşağıdan İktidar
Jody McIntyre
(Disability Now'da yayımlanması, 5 gün 2 saat önce Venezuela: power from the ground up | Disability Now)
Gezgin ve sakat hakları aktivisti Jody McIntyre Başkan Hugo Chavez'in yeniden seçilmesi sürecinde Venezuela'daydı. Sakat insanları güçlendirme politikasının toplumun derinlerine işlemiş olduğunu tespit etti.
Caracas'ın sokak köşelerinde bir dizi diğer broşürle beraber soluk mavi renkte bir broşür de satışta. Burada, insanların sosyal ve siyasal haklarının farkında olmaları sürpriz değil çünkü ülkenin yasaları sıradan insanların okumaları için gayet erişilebilir. Sakatlıkları olan insanlar üzerine yasa da bunlardan biri; yasa metni cebinizde taşıyabileceğiniz boyutta ve fiyatı bir pound civarı. Hatta, bu metni ben başka broşürleri karıştırırken elime tutuşturan bayiinin sahibi oldu.
Bu, bu dönemde Venezuela'da yükselen siyasi bilincin sadece tek bir örneği. 7 Ekim'de Hugo Chavez'in 4. kez yeniden seçildiği başkanlık seçimlerine Venezuela nüfusunun yüzde 80'inden fazlası katıldı --bu Birleşik Krallık seçimlerinde duyulmadık yükseklikte bir rakam. İnsanlar, sabahın dördünden akşamın geç saatlerine dek, oy haklarını kullanmak için saatlerce kuyruklardaydı. Sakat insanlara kuyrukların en önüne geçmeleri için yardım ediliyordu -- bunu bana ziyaret ettiğim her seçim sandığında gidip kendi oyumu kullanmam için öne geçmekte yardıma ihtiyacım olup olmadığı sorulunca farkettim.
Venezuela'daki siyasi sürecin temeli, 1999'da kamudan gelen binlerce öneri ve değişiklik talebinin belgenin nihai şeklinde dikkate alınmasının ertesinde düzenlenen referandumla yürürlüğe geçen Bolivar Anayasası.
Anayasanın 81. maddesi diyor ki, "sakatlığı ya da özel gereksinimi olan her kişi kendi yetilerini tam ve özerk biçimde kullanma, aile ve toplum yaşamına bütüncül katılım hakkına sahiptir".
2006'da yürürlüğe geçen, sakatlıkları olan insanlar için yasa ise daha ileri adımlar attı. Kamu taşımacığılında sakat insanların erişimi için düzenlemelerin yanı sıra, tüm şirketlerin iş pozisyonlarının yüzde 5'ini sakat insanlara ayırmalarını şart koştu. Sakat insanların sözde çalışmaktan kaçındıkları için cezalandırıldıkları bir ülkede, böyle bir yaklaşım değişikliği gayet çarpıcı.
Ancak insanlar sadece yasalarla güçlenmiyor. Caracas'ın merkezindeki bir metro yolculuğu sırasında benim de tanık olduğum üzere, sakat insanlar kendi seslerini duyurmayı öğrenmiş. Kardeşim ve ben para ödemeksizin Caracas Meydanı'na doğru yolculuk ediyorduk (burada --Londra'nın tam tersine -- sakat insanlar ve onlara eşlik eden bir kişi için taşıma ücretsiz): Hugo Chavez'in yeniden seçilen Başkan olarak ilanına katılmak üzere meydanda binlerce kişinin toplanması bekleniyordu. Metro alışıldığı üzere tıkış tıkış doluydu; biz de platformun sonunda bekleyen, sakat insanlar için ayrılmış vagona doğru ilerledik.
Trene bindiğimizde, karşı tarafta eşi ve küçük çocuğuyla oturan tekerlekli sandalyede bir adam daha vardı. Ama bu vagon da oldukça doluydu; insanlar kapılara yakın duruyordu --binişimizi biraz meşakkatli kılan bir durum. Yine de, yerleşmeyi başardık.
Ama istasyondan ayrıldığımızda, tekerlekli sandalyede oturan o adam, benim tam önümde ayakta duran takım elbiseli adama döndü:
"Neden orada duruyorsun?" diye sordu.
Adam sorudan kaçınmaya çalışarak "bir şey olmaz," diye cevap verdi,
"Önümüzdeki durakta ineceğim."
Ancak, adam için pek hayırlı bir durum değil tabii, "bir şey olurdu"; tekerlekli sandalyedeki adam onu paylamaya devam etti, ne olursa olsun tekerlekli sandalye kullanıcılarına ayrılmış bir yerde durmaması gerektiğini söyledi ona.
Beni içeri almayı reddeden otobüs şoförleri olsun, baştan beni gördüklerinde durakta dahi durmayanlar olsun, İngiltere'deki kamu ulaşımında genç yaşımdan beri deneyimlediğim ayrımcılık üstüne daha önce yazmıştım; böyle bir şeyle ise hayatımda daha önce hiç karşılaşmamıştım. Venezuela'daki sakat insanlar sadece yasada haklarına yer veren bir siyasi süreç sayesinde güçlenmiyor; toplumun bilincinde gerçekleşen bir dönüşümle de güçleniyorlar. Öncelikli hedefin kar ya da maddi kazanç değil, insanın değeri olduğu bir toplumda sakat insanlar yanlış ya da adaletsiz bir şey gördüklerinde seslerini gururla yükseltiyor.
Dünyada gezdiğim tüm şehirler arasında, sakat insanların gündelik yaşamda en fazla görünür oldukları kent Caracas.
Ancak her şey mükemmel değil. Ayrımcılık hala var ve katedilecek yol uzun. Ulaşıma baktığımzda, birçok metro istasyonunda sadece yürüyen merdiven var ve otobüsler de çok eski. Ancak bunlardan daha önemlisi, tutumlarda temel bir dönüşüm gerçekleşmiş. Eğer bir tekerlekli sandalye kullanıcısı metroya girme yolu bulamıyorsa, görevliler kendisine yardım etmek için yürüyen merdivenin yönünü hiç sorun etmeden, memnuniyetle tersine çeviriyor. Kör insanlara peronlar arası gidiş gelişlerinde yardım ediliyor ve yolculuk tarihlerini günler öncesinden planlayıp bildirmek zorunda da değiller. Hükümet metro sistemine ulaşım için, şehir merkezi ve kenti çevreleyen tepelerdeki yoksul mahalleler arasında bir teleferik hattı kurup da sıkış tıkış trafik cehennemiyle dolu bir yol kabusunu, 10 dakika boyunca manzarayı izleyerek süzüldüğünüz dingin bir seyahate dönüştürdüğünde, hat üzerindeki her durağa bir asansör de koydu. Teleferik sadece sakat insanlara ücretsiz değil; herkese ücretsiz.
Geçen hafta bir gün şehre inerken kaldırıma konmuş bir beyaz tahtada gördüğüm gibi: "Venezuela: dünyaya bir örnek".
İşte buradaki siyasi sürecin meselesi bu: ayrımcılık ve önyargının hiçbir zaman hoş görülemeyeceğini ve başka, daha iyi bir dünyanın mümkün olduğunu ispat etmek. Venezuela'da, sakat insanlar böyle bir geleceğin inşasının ögeleri.