Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Vicdan Filtreli Sağlamcı Zihinlerin Dili [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
676
Mesajlar
58,529
Reaksiyonlar
943
Vicdan Filtreli Sağlamcı Zihinlerin Dili

Bülent Küçükaslan


“Yoksullara yiyecek verdiğimde aziz; yoksulların neden yiyecekleri yok diye sorduğumda ise komünist diyorlar.” Don Helder Camara.


Yukarıdaki sözü de alıntıladığım Birikim Dergisi’nin Mayıs 2008 sayısında Çağrı (Doğan) “Sağlamcılık” sözcüğünü ortaya atmış ve bunu şu şekilde açıklamıştı: “Erkek ve diğerleri, beyaz ve diğerleri gibi hiyerarşik toplumsal kodları anlatmak için kullanılan cinsiyet-çilik, ırk-çılık gibi kavramlardan yola çıkarak, sakatlığa yüklenen negatif sosyal değerin ve sakatlar üzerindeki sosyal baskının sorumlusu olan sağlam ve diğerleri şeklindeki hiyerarşik yapılanmalar için de, sağlam-cılık diyebiliriz. [Bu, f]arklılıkların karşılaştırılıp ölçülmesine dayanan hiyerarşik [bir] yapılanma[dır]”

Yani, insanları sağlam-değil, erkek-değil, heteroseksüel-değil, zengin-değil, beyaz-değil, güçlü-değil vb. saçmalıklarla ayıran ve sonra sağlamlığa, heteroseksüelliğe, erkekliğe, zenginliğe, beyazlığa, güce değer atfedip, bunun dışında kalanları anormal ve değersiz sayan zihniyet, kaçınılmaz olarak ortaya çıkardığı hiyerarşi ile de kendini üstün görüp, küstahlaşabiliyor.

Bunun en son örneğini geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ verdi: Seçim çalışmaları kapsamında (yani oy istemek amacıyla gerçekleştirilen bir faaliyette!) bir hastanede personelle birlikte yemek yedikten sonra, kör bir işçinin, "Biz burada asgari ücretle çalışıyoruz. Koşulların iyileştirilmesini istiyoruz. Müteahhit şirketlerin elinden ne zaman kurtulacağız?" diye sorması üzerine, Akdağ, sinirlenerek, "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım? Müteahhit şirketlerin yanında çalışmaya devam edeceksin" diyerek çıkışıyor.

Gelen tepkiler üzerine “Yorgunluk nedeniyle böyle bir şey yaptığımın farkındayım. Sizden özür diliyorum” açıklaması yapan Akdağ’ın özür dilemesine gerek yok bence. Eminim ki kendisi daha sonra bu sözleri düşündüğünde “E ne var bunda, haksız mıyım” diyordur. Keza 2004’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sakat çocuğuna iş isteyen bir anneyi “Önce sağlam çocuğuna iş iste” diyerek azarladığını da unutmadık.

Ben bunların ağızdan kaçan veya maksadını aşan ifadeler olduğunu hiç sanmıyorum. Bu dil, AKP hükümetinin yürüttüğü sosyal politikaların çok net bir yansımasıdır. Zira kendileri sosyal politikayı iane mantığı ile algıladıkları, icraatlarını iyilik düşüncesinden, dini ya da ahlaki bir borçtan, ya da örf ve adetten kaynaklanan karşılıksız yardım olarak kurguladıkları için, son tahlilde "Veren el alan elden üstündür" mantığı gereği, hemen arkasından, “fazla konuşma da şükret” deme küstahlığı gelebiliyor!

Tepede bunlar olurken, “Obezite ile mücadele adına Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a uyup, mahalle kasabına "şişko" diyen gencin sağlık durumu ciddiyetini koruyor.” diye geçilen Zaytung’daki Son Dakika dokundurmasında olduğu gibi, aşağıda da, devlet kurumlarına karşı giriştikleri mücadelelerde sakatların durumu ciddiyetini koruyor! Sakatlar, kendilerine reva görülen mağduriyeti biraz olsun giderebilmek için yasayla kendilerine verilen sözde haklardan yararlanmayı talep ettiklerinde ya da bu haklara dair düzenlemeler yapılırken müdahil olmak istediklerinde, düzenlemeleri ve işleyişi bir parça eleştirdiklerinde, hatta eleştiri de değil, “şöyle olsa daha iyi olur” diye öneride bulunduklarında, gerek kurumsal olarak gerekse kamu çalışanlarının tavırları açısından, sayın başbakanı ve sayın bakanı aratmayacak şekilde, “fazla konuşma da şükret” şiddeti ve aşağılaması ile karşı karşıya kalıyorlar. Buna dair o kadar çok örnek var ki... Yani kimse sakatların haklarından bahsetmiyor, sakatlara yardım yapılıyor, hepsi bu. Yardım alan kişiden beklenen de minnet duyması, şükretmesi ve tabii susması...

Bir de bu politikayı üreten ve yürütenlerin eleştirilere karşı tahammülsüzlüğü ve akıl almaz özgüveni mevzuu var. “A” desek, laf hazır: “Bizden önce hiç bir şey yoktu, buna şükredin ve kıymetini bilin”. Daha geçen hafta AKP milletvekili -kör- Lokman Ayva, Engelliler Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Siyasetçinin engelliye bakışı ve engelli hakları” konulu konferansta İslamiyet’ten önce özürlülerin insan bile sayılmadığını belirttikten sonra, İslamiyet’in dönüm noktası olduğunu ve özürlülerin yeni bir hayata başladığını söylemiş. O derece yani! :p

Sizden önce ne olup olmadığı ayrı bir konu, sizin politikalarınızın doğruluğu, yanlışlığı, eksikliği ayrı bir konu. Sizin doğru bir şeyler yapmış olmanız ayrı bir konu, sayısız yanlış ve eksik şey yapmış olmanız ayrı bir konu. Siz, sosyal politikaları “hak” temelli değil “iane” mantığıyla kurgulayan, devletin gücünü parti-eliyle yardım dağıtmak ve yardım alan kişileri de elinize bakar halde tutmak için kullanan, sakatlara sağlamcıların vicdanlarını rahatlatacakları yardıma muhtaç nesne muamelesi yapan, iliklerine kadar neoliberal, doğa düşmanı, zengin-Müslüman-sağlam-erkeklerin patronluğuna inanan, sakatlara dair politika üretirken sakatları ve örgütlerini sürece dâhil etmeyen, en küçük bir eleştiriye dahi tahammül göstermeyen, söyleyecek tek sözü “Bizden öncesi kara delik. Şükredin” olan, evet, bir kez daha söylemek lazım, iliklerine kadar neoliberal olan bir partisiniz.

Hasılı, sizin dilinizden “Lan elin ayağın tutmuyor, yine adam yerine koyup dinliyoruz seni” mealinde sözler duymak şaşırtıcı değil; özür dilemenize gerek yok. Sadece şuna cevap verin: Yoksulların neden yiyecekleri yok? Sakatlar neden yoksul?
 
Bir önceki konuda söylemek istediklerimi daha geniş bir perspektifte ve entellektüel bakış açısı ile yazmışsın Bülent... Bakanın sözü kesinlikle "Lan elin ayağın tutmuyor / gözün görmüyor / kulağın duymuyor, yine adam yerine koyup dinliyoruz seni" şeklindeki bir zihniyetin aslında tam da düşündükleri şeyi patavatsız bir şekilde hem de seçim öncesinde, hem de kameraların önünde ağızlarından kaçırması olarak algılıyorum... Bundan sonra özür dilemiş, telefon açmış, mektup yazmış hiç hiç hiç önemi yok...

ALLAH için iyilik mantığı kesinlikle cennete götürür, günahlardan arındırır, tertemiz yapar... :) Üstelik söz konusu engelliler ise, devletin sırtında bir kambur oldukları yetmezmiş gibi bir de hak arayışı içine girerler... Yahu elin ayağın tutmaz, gözün görmez, kulağın duymaz, yine de sana iş vermiş, ALLAH yolunda cenneti yarılamış, bir de konuşup sinirlendiriyorsunuz Bakan hazretlerini.... Otur oturduğun yerde şükret haline....

Sosyal Devlet anlayışı içerisinde eşcinsel / heteroseksüel, sakat / sağlam, zengin / fakir, güçlü / güçsüz vs.... ayırımı yapmadan bireyin sırf insan olduğundan hareketle (kaldı ki hayvan hakları da var artık) eşit bakış açısı ile topluma kazandırmak varken ne yazık ki halk halen eşcinsel, sakat, fakir, güçsüz vs... aşağılamalarına maruz kalıyorsa bu "ileri demokrasinin" ne mene bir şey olduğunu durup düşünmemiz gerek....

Ya bu zihniyetin değişmesi için sesimizi yükselteceğiz, ya da 10 - 15 bin lira maaş alıp, benim vergilerimle oturduğu rahat sıcak zırhlı makam arabası ile onlarca koruma yanlarında ülkeyi gezerlerken halimize şükredip onların vereceği 3 kuruş sadakaya talim edeceğiz, ellerini öpüp koşulsuz biat edeceğiz....

Örgütlü bir güç olarak tavır koymalı ve tepkilerimizi dile getirmeliyiz... Düzelirlerse ne ala, düzelmezlerse kendileri bilir...
 
Bu arada en baştan söylemiş olayım: Bu başlıkta AKP'nin sakatlığa ve sosyal politikaya bakışını kendi politik dünyamdan bakarak eleştiriyorum. Tartışmaya açtığım şey sadece bu. Bunun dışında bu başlıkta AKP-CHP vb. parti tartışması yapılmasına müsade edilmeyecek. Bu türden partici tartışmalar yapmak isteyen lütfen ilgili foruma gitsin: Café Engelliler.Biz
 
Kaleminize zihninize sağlık!
Yazı genel olarak hedefi vurmuş. İslami bilgiler hariç! Tespitler doğru...
Hele o 2004 de ki o lafı söylediğiniz için size teşekkür ederim. Başbakanın bu sözünü duymamıştım!
Böyle bir zihniyetin müslümanlıkla ilgisi olmadığına iyice kanaat getirdim!:(
Ama çözüm arayışı eksik!
Bu forumda aktif olarak sizin bireyleri örgütlemeniz lazım! Haklar verilmez alınır!.
Bu mecliste nüfus oranı kadar temsili birey hakkımız olmalıdır.
Siz tespitleri yapın engelli arkadaşların adres bilgilerini bulun ben gerekirse herkezin ayağına kadar gider bu işi anlatırım!.

Sizden aktif bir program bir örgütlenme bekliyorum! Önümüzdeki seçimlerde orada en az 50 engelli vekil ve bakanlık görmek istiyorum!
 
Merhaba

Hak verilmez alınır. Bence bu işin özeti bu Ak partinin boyle bir gorusu varmıdır ? eger varsa cok yazık, Chp yada başk bir parti gelse başka şeyler mi yapar onuda zannetmiyorum. Ama biz engelliler olarak bizim hakkımızı hep birileri savunsun diye bakarsak bir yere varamayacağımız çok aşikar. Hani chp ye sürekli eleştiriler yapılıyor ya Kardeşim hep şikayet bir öneride sen getir diye

Sanırım bizde artık aynı şeyi yapmalıyız hep şikayet önerisi olan varmı ?
 
Akp konusuna girmemek için eleştirdiğim bir şeyi yapıcam, biatçılık yapıcam.
Bu yazı kesinlikle hedefi vurmuş.
 
bLaCkRaCe;

güzel kardeşim bende yazının hedefi vurdugunu düşünüyorum . ama hedefi 12 den vurmak dururken hedefin kenarına isabet etmiş onu anlatıyodum bülent beye
maksat hedefe denk getirmekmi yoksa tam onikiden vurmakmı sizce.
ben sırf hedefe çarpsın diye atmak yerine 12 den vurmaya vuramıyosamda çok yaklaşmaya atarım okumu.
 
Toplumda en çok ayrımcılığa maruz kalan engelliler biz olarak en yakınlarımızdan bile zaman zaman eleştiriler alabildiğimiz için,en çok oy verdiğimiz partiden de böylesi söylemler duymak doğrusu beni artık hiç de şaşırtmıyor,Ancak önemli olan ben engelliyim diyerek kendimizi çaresiz görüp boyun eğmek yerine haksızlığa uğradığımız her koşulda kendimizi savunarak haklı tepkilerimizi dile getirmeli ve çocuklarımızdan başlayarak en büyüklerimize kadar birbirimizi bu konuda eğitmeliyiz.
Yazınızı çok beğendim,yanımdakilere de okuttum,öğrencim facebooka ekledi, daha engelsiz,daha hoşgörülü, daha eğitimli,daha ötekileştirilmemiş bireyler,aileler,toplumlar oluruz inşallah…
 
Yapılan sosyal yardımlar bir hukumet kurmuş parti tarafından yapılıyor. Hukumet kurmamış bir parti sözkonusu olursa bir parti yardımından bahsedilebilir tabi ki.
Ama öyle bişi yok.
Hukumetten bagımsız olarak sadece partinin sakatlara bakış açısını konuşacak olursak.
Bugun chp, mhp ve diğer tüm partiler kadardır bakış açısı sakatlara.
Tüm sakat sivil toplum örgütleri kadardır.
Yapılan sosyal yardımlar netice vermye başladı. Sivil toplum örgütleri baaktı ianeden hayır yok sakat haklaarındana bahsetmye, mvzuat karıştırmaya ve eleştirmeye başladılar.
Solcular baktılar sosyal politikalar üretilior, baktılar baya iş yapılıor, "yahu bu bizim sorunumuz asıl, niçin onlar kadar olamıyoz" diyip işi gurur meselesi haline getirdiler. Şimdi bakınız bol bol sosyal politika ustune çalışıyorlar:)
Muhalefet hareketlendi:)
Ak Parti daha düne kdar sakatlar haakkında yardımdan başka bişi konuşmayan bu çoğunluk karşısında sanırım yolundan çıktı biraz haliyle:) Böyle bir hatayı sakatlık mucadelesi için ancak kullanırız bizler:) Hazır boyle konuşmuşken Bakan, istihdam olayındaa bastırrız:) Artık sittin sene o kişilerin hatalarını yuzune vurruz durruz:)
Fakaat bu dmek değildir ki bu partinin temel politikası iane yardım tmellidir.
Böyle düşünmeye devam:)
Tanışma süreci uzundur vsselam:)
 
Engellilere olumsuz ön yargılı ''bakan'' bizlerin sorunlarını çözmeğe aday etkili yetkili kişilerle sıkı bir tartışmaya girin hak verilmiyor alınıyor diye diretin tartışın bıkmadan, en son sesli duyar veya gözlerde okursunuz''SAKAT OLMASAN BİLİRDİM BEN SANA YAPACAĞIMI''Buna benzer muamelerle karşılaşmamak için bize hami gerek hepimiz ENGELLİLERLE İLGİLİ BAKANLIĞIN kurulmasını sesli olarak dile getirelim.
 
miremur;

çok haklısın kardeşim. ama sende biliyorsun ki biz engellilerin geçimini saglaması engelsiz insanlardan çok daha fazla çaba gerektiriyo onun içinde çogu arkadaşımız geçinmeye çalışmaktan kafasını kaldırıp başka birşeye bakamıyo bile
 
Sakatların da hak elde edebilmeleri ve varolan haklarını koruyabilmeleri için politize olmaları gerek. Burası muhakkak. Yalnız, bunun yolu bence öyle büyüüük büyük adımlarla atmaya çalışmak değil. Küçük küçük, saflara katılarak yapmak lazım... Partilerde, sendikalarda, insan haklarını kendine dert edinen uluslararası bağı da bulunan siviltoplum örgütlerinde yer edinerek başlamak lazım.
Ve tabii, bir de, sakatlıkla ilgili olarak iliklerine kadar politize olmuş, aktivist, hatta biraz anarşist yanı da olan bir sivil toplum örgütü kurmak lazım... Ben bunu çok önemsiyorum. Önemsiyorum ama maalesef gündelik yaşama o derece katılamadığım için, buna önayak olamıyorum... Umudum, bir gün böyle bir örgütün kurulması...

O zamana kadar, her platformda sakat haklarını savunmak, sağlamların sakatlara yaptığı ayrımcılığı deşifre etmek, bu ayrımcılıkla mücadele etmek; ve tabii bunu tüm dezavantajlı grupları kapsayacak şekilde yapmak lazım...
 
Bülent kardeşim,sizden yaşça biraz daha büyük olduğum için böyle hitab ettim,yanlış anlaşılmasın.Yazınızın tamamına katılıyorum.Bu konu daha önce de açıldığında bazı arkadaşlar,ahlaki değerleri de zorlayarak nedense (nedenini tahmin etsek de...) can siparene şekilde "SAYIN BAKAN" beyi savunma refleksine girdiler.Bu olay parti meselesi değil,bir zihniyet meselesidir.Ruhları özürlü olan bir takım insanlar,bizi hep devletten bir şeyler dilenen insanlar olarak görmekte ve ne yazık ki bu zihniyeti bazı üyelerimizde taşımaktadırlar.
 
Bir kitlesel infial olarak militarizme isyan

Engellilere yapıldığı söylenen hakaretten ve siyaseti miltarize eden söylemlerden sıyrılıp bir iki konuyu dikkatinize sunmak isterim..

Arkadşaımızın yazmış olduğu yazı tarafgirlik içeren amacı belli muhalif dille kaleme alınmış görüşler içeriyor ve her şeyden önce söylemem gerekir ki olayın aslı bilinmeden usule ilişkiny yapılan değerlendirmeler sahibinden başkasını tatmin edemez. Ayrca demokratik toplumlarda tartışmalar önce bi taraf olarak başlar ve daha sonra taraf olunacaksa haklı olduğuna inandığı tarafa temayül ederek ilerler ancak burda baştan tarafını belli eden muhalefeti zayıf noktayı yakalamaya indirgeyen ittihat terraki zihniyetinin yansıması bir tarafgirlik daha ilk paragraflarda kendisini belli ediyor.. Hele hele bir kişinin mensup olduğu siyasi partininismi ile özdeşleştirilip hedef tahtası haline getirilerek bahis konusu hadisenin bütün partinin siyasal felsefesi haline dönüştürülmesi en hafif tabiriylle SOSYAL BİR LİNÇ kampanyası anlamına gelir..
Kaldı ki iflah olmaz muhaliflerimizin hiç bir şeyden memnun olmayan halleri zümrüdü anka kuşunun altın kafeste yaşadığı vatan özlemini andıran bir haleti ruhiye ye tekabül etmektedir. Bu zevata göre iktidar kimin elinde olursa olsun isterse yer yüzünü cennete çevirsin yinde başarısızdır çünkü zirvede yer tutanlar daima yalnız bırakılmakzorundadır.
Bu tutumu örnekleyecek olursak 5 yıldızlı otelde tatil yaparken garsonun getidiği içeceğin yeterince soğuk olmamasından dolayı rezervasyonunu iptal eden bir müşteri nin haklılk psikozunu örnek verebiliriz. Zaten vatandaş olmanın özündeki talepkarlık ta buna tekabül eder. Ancak medeni toplumlarda yaşanan infialin gerçek nedeni refahın herkese eşit dağıtlmaamsı değildir. Düşünün bir kere Dubai Şeyhi EL Maktum gibi mullti milyarder insanları gözünüzün önüne getirin sizce neden risk alıyorlar sahip oldukları onlara yetmiyor mu ?
İşte insanlığın gerçek yoksulluğu burada başlıyor esas itibarıyla engelli kardeşlerimzin duyarlılığını anlamakla birlikte bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. İnsan her ne olursa olsun hangi konum ve sosyal statüye sahip olursa olsun Eğer kendisine ait bir hayatı yaşayamıyorsa gerçek anlamda YOKSUL odur.. Zira çalışmak ve rızık kovalamak hayatın tek gailesi ve emeli olarak görülseydi başkaca vazifereler insanoğluna yüklenmezdi. Ne varki; İçimizdeki gizli kapitalizm bizi önce militarize ederek mücadele ile kavgayı birbirine karıştırmamamızı sağlıyor sonra da adına sadaka kültürü düyerek küçümsediğimiz paylaşma erdemini zaruret haine getireek adeta gönüllü alıcılar ve gönüllü veririleri tehdit eden bir emir komuta zinciri ile hareket etmeye şartlandırıyor.
Oysa ki kimin ne kadar kazandığı ile değil de kimin hangi oradna yaşadığı hayatı kendisine ait olarak görüp hissdebildiğine ilişkin anketler yapılıp kamuoyunun önüne kobabilseydi iddia ediyorum toplumumuz bu derece militarize olmaz farklı kesimler arasındaki kutuplaşma bu kadar derin bir içsel kavganını tezahürü olarak görülmezid.
Bahsetiğim şeyin kısa bir özeti yapılacak olursa eğitim müfredatında bile fen bilimleri ağırlıklı bireyler yetiştiren bir anlayışın sosyal bilimleri ve sosyal değerleri ikinci plana iten yaklaşım örnekleir ile bu günkü statükoyu oluşturması tabiidir. Yani demek istiyorum ki bu durumun a partisi ya da b partisinin iktidarda ya da muhalefette olması ile ilgisi yok tamamıyle sosyal bilimlerden ve sosyal değerlerden mahrum yetişen nesillerin sahip oldğu bencillik ve bireyselleşmenin sonuçları olarak değerlendirilmelidir.
Çok can alıcıı bir örnek vererek nereye gelmek istediğimi kısaca izah etmeye çalışacağım.. Eminim hepiniz işinize ya da bir yerlere giderken toplu taşıma araçlarını kullanmışsınızdır. SIkışık insan kalabalığı içerisindeki homurdanmalar ve boğaz köprüsüne gelince tıkanan yolun verdiği daralma bir anda herkesi trafik mühendisi haline getirir. Arka koltukta memleketi kurtarmak için muhalefet eden bir zaat arabası olmadığı için hayıflanan başka bir kişiye laf yetiştirirken direksiyon kolduğunda oturandan başka yolcusıu olmayan bir sürücü trafik sıkışıklığından dolayı ülkeyi yönetenleri suçlarken otobüsün koltuğundaki adala aynı fikirdedir. Ana aynı kişi yolda kalmış bir insanı arabasına alıarak gideceği yere götürmeyi vakit ve nakit kaybı olarak nitelendirmekte herbangi bir beis görmeyecektir.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Evet hepimiizn geçmişten gelen sorunları tanık olduğu yanlışlıkla ve haksızlı içeren uygulamalar var ve bunları kıyasıya eleştiriyor yeri geldiği zaman işi hakarete kadar vardırabiliyoruz. Peki siz hiç şun düşündünüz mü? Bu ülkede bri iktidar çıkıp tek başına otomobil kullanan sürücülere ekstra vergi getirse ve bunu halk oyuna sunsa %kaç evet çıkar ?
Ya da kaç tane sağlam iş veren ya da iş veren temislcisi patrondan iş istemek için iş kurumunda sıra bekleyenlerin yerine kendini koyar. Biraz daha pozitif düşünelim iş akdi fesh edildiğinde ödencek tazminattan kurtulmak isteyen hangi işveren iş akdi feshinde futbolcuların sözleşmelerindeki gibi bir fesih bedelinin önceden belirlemenmesini onaylar ? Bunun gibi en az 50 soru yöneltebilrim muhattaplarıma ve iddia ediyorum bir tekine evet cevabı verilirse Türkiye değil Dünya değişir ve yepyeni bir medeniyet inşaa edilebilir.. Aksini idda edenlerle her platformda tartışmaya hak talebi için bütün mecralarda birlikte mücadele etmeye varım ne dersiniz kavga etmeden tartışacak kadar medeni olabilir miyiz ?
 
Bu tutumu örnekleyecek olursak 5 yıldızlı otelde tatil yaparken garsonun getidiği içeceğin yeterince soğuk olmamasından dolayı rezervasyonunu iptal eden bir müşteri nin haklılk psikozunu örnek verebiliriz.

Demek beş yıldızlı oteldeyiz ve içeceğe bahane buluyoruz!

Bir zamanlar bedenim sağlıklıydı italyan restorantında bir müşteri kahve sıcak değil diye geri gönderdi! Halbuki makineden çıkıp hemen servis ediliyor!..
Müşteri nin kahvesi yenilendi hepsi bu kadar. Müşteri her zaman haklıdır.
Siz hem müşteriye berbat bir kahve veriyorsunuz.. Hem de dövüyorsunuz.. Örnek ve misal olmamışşş...

Ben/Bizim hakkım/ız olan bedensel uzvumuzun ikamesini hem vermiyorsun hem hakaret ediyorsun!. (İşt.cihazı, t.sandalye, protez/ortez)
Sizin gözleriniz bir başka bakıyor.
Ben hükümeti anamuhalefetten öğrenmem.. Bir insanı en iyi kim tanıyorsa ondan öğrenilir.
Arka kapısından kaçtığı bir okulun müdürü bizi yönetenleri en iyi anlatan olsa gerekkk.

Hizmet vardıda biz mi görmemezlikten geldik! El insaffff.....
 
DJ_BORAN, benim yazdıklarıma karşılık mı yazdınız o yazdıklarınınızı, bilemedim doğrusu...

Yazdıklarım elbette ki kendi politik görüşümü yansıtacak, bunun aksi olabilir mi? Önemli olan şey yaptığım eleştirinin doğru olup olmadığı. Siz kendinizi hükümete yakın görüyorsanız, yazdığım eleştirileri de yersiz ve yanlış buluyorsanız, bu tespitlerinizi temellendirin ve buyurun, tartışmaya açın...
Bunu yapmak yerine, ne yazımda varolan ne de politik görüşümle uzaktan yakından ilişkisi bulunan "ittihat terraki zihniyeti" "militarize etmek" ithamları ile zihin okumalarına girişmenizi anlamsız buluyorum.

Şu sözünüz de itham içeriyor: "Hele hele bir kişinin mensup olduğu siyasi partininismi ile özdeşleştirilip hedef tahtası haline getirilerek bahis konusu hadisenin bütün partinin siyasal felsefesi haline dönüştürülmesi"
Zira yazıya temel olan sözlerin biri partinin genel başkanına ait, diğeri ise en güçlü bakanlarından birine. Onların sözleri partinin siyasal felsefesini yansıtmayacak da, ne yansıtacak? Kaldı ki, bu forumlarda gerek benim yazdığım ve gerekse başka üyelerin yazdığı ve hükümetin icraatlarını "hak" değil, "yardım" mantığı ile kurguladığını gösteren binlerce mesaj vardır... O sözler ağızdan kaçmasa bile hükümetin "yardım" mantığı ile kurguladığı eksik-yanlış politikların varlığı su götürmez...

Dediğim gibi, lütfen yazmadıklarımdan değil, yazdıklarımdan yola çıkarak karşı görüşlerinizi yazın. Ortada zihin okuma değil de fikirler olursa çok daha keyifli bir tartışma yürütebiliriz...
 
DJ kardeşim,yazını okuyup,anlamak için hakikatten baya bir çaba sarf ettim.Öncelikle hiç bir toplum elde ettiği değerleri yeterli göremez.1800'lü yıllar da Amerika Patent Dairesi başkanının söylediği " Artık icat edilecek hiçbir şey kalmadı " sözü ile muhalefetin hiçbir şeyden tatmin olmaması mantığı aynıdır.İnsanlar kazanımlarını yeterli göreydi zaten tekerleği de icat etmeye gerek varmıydı?Nasıl olsa hayat bir şekilde devam ediyordu.
Siyaset,iyi yaşama sanatı diye tanımlar bazı siyasi bilimciler.Her insanın doğasında da daha iyi bir hayat sürmek olduğuna göre ve bizler de insan olduğumuza göre, biz de mecburen siyasetin yani hayatın içindeyiz.Yönetici sınıfında ki insanlar yapıları gereği değişimi,özellikle işlerine gelmeyen değişimleri fazla sevmezler.Bundan dolayı da bir sistem zorla da olsa gidiyorsa değiştirme ihtiyacı hissetmezler.Burada görev muhalefete düşer.Baskı ile (burada ki baskı,demokratik yollardan yapılan baskıdır) yöneticiler,değişimleri hayata geçirmeye zorlanır.
Yazının bir yerinde kapitalizmi eleştirirken,içinde bulunduğumuz şartların da kapitalizmin bir sonucu olduğunu da görememişsin genç dostum.Ve o kapitalist sistemi bize " LİBERAL EKONOMİ " diye dayatanları da bilerek yada bilmeyerek desteklemeye devam ediyorsun.Yazında İslami izler olduğuna göre Hz.Muhammed ve yakın arkadaşları öldüğü zaman miras olarak ne bırakmış?Bir araştırıver.Komşusu aç iken,tok yatan bizden değildir sözü sadece o zaman için mi geçerli idi?Bugün herkesin karnı tok da,birileri milyarlarca liralık yüzükleri o yüzden mi parmağına takıyor?
Fen bilimleri ile eğitim konusunda da seninle farklı düşünüyoruz.Keşke herkes tam anlamı ile fen bilimlerini özümsemiş olarak eğitilse.Fen de kesinlik ve ispat vardır.Aynı yöntemlerle yapılan deneyde farklı sonuç almazsın.2x2 senin içinde,benim için de 4 tür.Fen bilimleri hep neden,niçin diye sorgulamak zorundadır.Bu sorgulama da bizde hep birilerini rahatsız eder.Çünkü o zaman vatandaşın,benim oğlum işsiz,parasız,yarın ümidi yok iken sizin çocuklarınız daha 18ne gelmeden " NASIL ?" bu kadar zengin olabiliyor diye sorabilir.Böyle bir soru yerine biat kültürüne uygun nesiller yetiştirirsin,adama da "DAĞLAR BİLE ALÇAKLI YÜKSEKLİ " diye ezberletir,yaşadığı fakirliği kendi kaderi gibi algılatırsın,böylece bir sürü soruya cevap vermekten kurtulursun.
Biz engelliyiz,bu yüzden bizim hayatımız engelsiz olanların hayatından farklıdır.Ben hayatımı kolaylaştırmanın yollarını bulmak yada yaratmaz zorundayım.Bir kaç kilometre yada bir kaç yüz metre yürümenin zorluklarını bilirim.Bu zorluğu hepimiz için kolaylaştırmanın yollarını da birlikte aramalıyız.Bu olay partiler üstü bir olaydır.Şu anda iktidarda bu parti olduğu için bunlara sormak zorundayız.Yarın bir başkası olur,ona sorarız.Biz aslında hiç kimsenin küçümseyemeceği bir sayıdayız.Yeter ki birlikte hareket edebilelim.Ben görme engelli birinin yaşadığı sıkıntıları,duyma özürlü birinin karşılaştığı zorlukları bilemem,ama genelde engelli birinin yaşadığı sıkıntıları bilirim çünkü engelliyim.Genelde yapılan " BÖL-YÖNET" siyaseti ne yazık ki bizi de bölüyor ve o yüzden 67 bin engelli personel alması gereken devlet dahi almıyor.Çünkü nasıl olsa yanına kar kalacağını biliyor.Bugün Türkiye de 8 milyon engellinin oy karşılığı, birlikte hareket etmiş olsa 10-12 milyonun üstündedir.Yine birlikte hareket edilmiş olsa bu kadar oy için meclis tatile çıkmadan her türlü yasal düzenleme yapılmış olurdu.Bunlara rağmen hala at gözlüğü takarak particilik yapanlara ne diyeyim.
 
Akpartinin diyer hükümetlerden; engeliler için çok büyük çaba ve gayret ve sarf ettiğin görmiyorsak demeki tam sağır hemde tam körüz bu ne kısır siyaset
 
cihan74;

Arkadaşım bi 10 numara gözlük lazım size! Niye mi? Az önce tv de Alman büyükelçisine AB ile ilgili röportaj yapıyordu bi kanal..
Bazı sorular sordular. Bunların içinde sizde internete filitre uygulanıyormu diye soruldu ve ekledi! Biz deki bakan Dünyadaki bir çok gelişmiş ülkede bu uygulama var diyor. Bizim bakanımız bize böyle açıklama yaptı diyor!. Başkonsolos bizde öyle bir uygulama olamaz dedi ve ekledi.. Biz interneti devlet olarak müdahale edemeyiz. Tabikide çocuk istismarı bizdede hoş görülmüyor diye ekledi!. Fakat böyle saçma bir uygulama yapmayız dedi!..

Yani burdan sizin anlamanız gereken birileri bize yalan söylüyor!.

Benim olmayan bir uzvumu görmüyorsan demekki bence sizin gözleriniz bozuk! Hatta insan hakları anlayışınızdada problem olsa gerek!!! Sağır ve kör benmiyim sizmisiniz! Hem ALLAH diyeceksin müslümanım diyeceksin hem kardeşinin derdini görmiyeceksin:confused: Burrada bir çelişki bir aldatmaca olsa gerek! Bizi aldatan bizden değildir!..
 
Sakatların da hak elde edebilmeleri ve varolan haklarını koruyabilmeleri için politize olmaları gerek. Burası muhakkak. Yalnız, bunun yolu bence öyle büyüüük büyük adımlarla atmaya çalışmak değil. Küçük küçük, saflara katılarak yapmak lazım... Partilerde, sendikalarda, insan haklarını kendine dert edinen uluslararası bağı da bulunan siviltoplum örgütlerinde yer edinerek başlamak lazım.
Ve tabii, bir de, sakatlıkla ilgili olarak iliklerine kadar politize olmuş, aktivist, hatta biraz anarşist yanı da olan bir sivil toplum örgütü kurmak lazım... Ben bunu çok önemsiyorum. Önemsiyorum ama maalesef gündelik yaşama o derece katılamadığım için, buna önayak olamıyorum... Umudum, bir gün böyle bir örgütün kurulması...

O zamana kadar, her platformda sakat haklarını savunmak, sağlamların sakatlara yaptığı ayrımcılığı deşifre etmek, bu ayrımcılıkla mücadele etmek; ve tabii bunu tüm dezavantajlı grupları kapsayacak şekilde yapmak lazım...


SELAMLAR
Bende bu yazdıklarınıza tamamı ile katılıyorum. Benimde gönülden dilegim bu şekilde örgütlü ve bilinçli bir şekilde sakat haklarını savunacak bir birliktelige sahip olabilmek.
Ancak şu anda bir bakıyorum bu sitede bile insanların karşıt görüşü duymaya bile tahammülü yok. Oysaki hepimiz birçok konuda maduruz. Yeterki sevmedikleri siyasi parti olmasında onlar hak mak almak istemiyo o zihniyette insan dolu.
 
Tüccar zihniyeti ,engellilerin oyunu almak cabası içindeler, balık tutmayı öğretecekleri halde, hazır balık vaadediyorlar, fakire kömür, zengine rant vb. şeyler.Hiç bir zaman işin özüne inmiyorlar, tabela var icraat yok :)
 
cihan74 demiş ki; "Akpartinin diyer hükümetlerden; engeliler için çok büyük çaba ve gayret ve sarf ettiğin görmiyorsak demeki tam sağır hemde tam körüz bu ne kısır siyaset"

güzel kardeşim;
ben tam sağır sayılırım, yine de üstüme alınmadım... ama sen şu soruma oturaklı bir yanıt verirsen kendimi o zaman mesajınla ilişkilendireceğim... :)

naçizane soru şu: 2006'dan önce alınan raporlar neden şimdi geçerli değil??? 2006'dan önce %40 ve üzeri rapor verilen binlerce engelli arkadaşıma şimdi neden %40'ın altında rapor verildi ve mağdur edildiler..???
 
Arkadaşlar AKP Kaç yıldır iktidar partisi olarak görev yapıyor? Bu sürede millet aya gitmeye başladı? Bizler sorunlarımızı Başbakana, Bakanlara, Üst Düzey Yetkililere değil de mahallenin bakkalına mı ileteceğiz? Tabii ki, AKP Engellilere Yönelik çalışmalar yaptı bunları inkar eden de yok ancak çok çok geç bile kalındı. Bizim burada tartıştığımız AKP'nin politikası değil, T.C. Hükümetinde görev yapan bir Bakanın talihsiz ve maksadını aşan hitabeti. Bir insanin fikri ne ise zikri de o olurmuş. Evet, Engellilere yönelik birçok çalışmalar başlatıldı ancak bunların birçoğu askıda asılı kaldılar. Kanunda var ancak uygulama da yok. Çünkü uygulayacak kurumlar ipe un seriyorlar bin bir dereden su getirerek seni öyle bir yoruyorlar ki sen de yeter artık savaş savaş sonunda takadım kalmadı şimdiye kadar verdikleri her şeye yüz bin kere şükürler olsun diyerek koyuyorsun son noktayı. Bizler bu ülkede azımsanmayacak oy potansiyeline sahibiz on milyonla ve yüzümüzün akıyla temsil ediyoruz ülkemizi. O yüzden güzellikleri övmek ne kadar boynumuzun borcuysa yermek de ne az onun kadar erdem sayılmalı. Hangi partinin mensubu olursa olsun Allah'ın yaratıp tüm varlıklardan üstün kıldığı bir kulu hakir görmek ne insaniyete ne İslamiyete ne de diğer dinlere sığar... Bugün ona bu sözleri söyleyen zihniyet yarın bir başka engelliye saldırıya geçip de gaf yaptım derse ensesinde milyonların şamarını yüreğinde ise milyonların ahını hissedecektir.
 
İflah olmaz mulaflerimz !!!
Demiş arkadaşımız ama neden burda bu konuda dile getiriyorsun,bu cümleyi sanki engellilerin sorunları ile ilgili ne olursa olsun muhalif olim diyen muhalefet yapim diyen bir kesimmi var sorunlar okadar çözüldüki sırf muhalefet lik yapmaya hevesli bir grup olduğunmu iddia ediyorsunuz
Bu ülkeni 3 tarafı denizlerle çevrili ,yeraltından hertürlü maden çıkıyor ve hertürlü bitkini yetiştiği verimli topraklarımız var,kimi devletler gibi 2 senede bir deprem afetide yaşamıyoruz veya hersene sel fırtına ,kuraklık geçirmiyoruz
Bennn tabiki sorarım nedenn diye neden öteki ülkelerden geriyim bunu sorgulamicam daha neyi sorgulicam peki?
Ben bilmem ittihatçı fasulyeci şucu bucu ben kronoloji uzmanı değilim ben bugünü ve yarını sorguluyorum ,geçmişin muhasebesini değil geleceğin muhasebesini yapıyorum sade yalın biçimde,ben diyorumki bu kumaştan 3 takım çıkıyor ama sistem 1 takım zor çıkarıyor.
Siyasetci eğer ülkenin meselelerinin çözümü için o makama soyunmuş ise herşeyden önce tüm vatandaşlarına eşit olacak
bırakın pozitif ayrımzılığı bitarafa bahsi geçen diyalogda alenen bir aşağılama yokmu sizce?
Aslında bu söz bir iflasın göstergesi,mevcut ekonomik sistem ve argumanlar en üst ve an alt tabaka şeklinde toplumu 2 sınıfa ayırmış vaziyette bakanın daha ne istiyosun söylemi de bu iflasın bu çaresizliğin bir nevi göstergesi bence,zira çalışanların büyük bölümü zaten taşeron ve asgari ücrete talim ,sen bu rekabet ortamında iş bulduğuna demeye getiriyor işi
Görme engelli arkadaşımız talebinde dikkat ederseniz Sos-yal politikalarla ilgili bir talebi olmadı
sadece mevcut emeği sömürü düzenine bir nevi eleştri getirdi fakatt
Sistem mutlaka Sos-yal politikalarda diretecem diyor Sos yiyenler herzamn olacak yal yiyenler herzaman olacak,sistemin iflası bu.
Sermayedar bi çuval parasına borsada kira gelirinde vergi ödemicek parasına para katacak
bunu gözünüz görmicek sıra engelliye gelince daha ne istiyorsun haline şükret diceksin oldumu şimdi ya...
 
Cümlenize selam olsun.

Öncelikle DJ_BORAN arkadaşımıza teşekkür ediyorum. zira kendisi ile hemen hemen aynı düşüncediyim, enazından öyle sayılır. Neden dir bilinmez inançlı bir iktidar var diye bütün muhalifler bütün güçleriyle saldırıyor. Yanlış yapsada suç, duğru yapsada suç çünkü işin içinde kıskaçlık, kin, nefret, öfke var. böyle oluncada gerçekleri göremiyorsun. başbakanın, bakanın ve vekillerin muhatabına olumsuz söylemini; vay başbakan engelliye işsize hakaret etti gibi vevaylalar hemen yükseli veriyor. Muhatapların arasında ne geçti tabi biz bilmiyoruz. Sadece iktidar karşıtı medyadan ne çıktıysa onunla amel ediyor hale geldik yada geldiniz veya işinize öyle geliyor. " 1996 liseden yeni mezun oldum. hiç bir sağlık güvencem yok aynı zamanda birde özürlüyüm. Zeytinburnunda belediye ye ait yüzme havuzu var, arkdaşlarla oraya gittik. yüzme faslından sonra toparlanıyordum ve ayağım kaydı kafa üstü düştüm sonra malum ben birşey hatırlayamıyorum. gözümü yakın bir hastanede ( rum hastanesi) açtım. ilk müdahaleyi yapmışlar orada kendime geldim doktorlar diyorki beyin kanaması olabilir başka büyük bir hastahaneye götürün biz bakamayız diyorlar. en yakın samadya ssk var tabi oraya giderken iyice fenalaşıyorum hastahaneye vardığımızda istifra ediyorum ve beni kabul etmediler neymiş ssk lı değilmişim, ölmüşsün kimin umrunda oradan cerrahpaşa götürmüşler orası kabul etmiş neyse"
hatırlatırım şimdi istediğin hastahaye gidiyorsun acil vakaa isen ücret bile ödemiyorsun. arkdaşlara hatırlatırım. geçmişinizi unutmayın. ayrıca şuandaki iktidar çokmu iyi elbette değil ama yaptıklarını görmemezlikten gelmek nankörlüktür. Eleştirirken ölçülü eleştirmek lazım, yaptıklarınıda söyleyeceksin, sonra yapamadıklarını söyleyeceksin. Sağlıcakla kalın.
 
Siyaseti; birebir hizmet olarak görmek gerek çünkü;ideoloji,rakiplik,inançlar vb.diğer bakış açıları objektif olmaya engel teşkil ediyor.Çünkü bizler siyasi tartışmaları birbirinin gözünü oymak,çelmelemek,utanç içinde bırakmak,aşağılamak,hakaret etmek vb.gibi ele alıyor ve bir çuval inciri berbat ediyoruz.Ben naçizane kendini birtek ideolojik kalıp içine hapsetmeyi uygun görmeyen,her düşünce ve bakış açısına açık biri olarak görüyorum.Bu ülkenin siyasi kavgalarının sonu yok,herkes birbirini suçluyor,ben bu kavgaların içinde hiç olmadım,olmakta istemiyorum.Evrensel değerler doğrultusunda hak arama,hizmet alma yöntemlerini tercih ederim,o parti bu parti demeksizin,hizmet vermekle yükümlü olanların tamamına karşı,bahsini ettiğim değerler doğrultusunda,yerel değerlerlede zenginleştirerek eyleme geçerim,sonuç aldığımda olur alamadığımda,bu beni yıldırmaz, benim için bu konularda verdiğim mücadele çok daha önemlidir,gün gelir sonuç almakta gerçekleşir.Kısacası aslında partiler üstü bir düşünce yapısı mevcuttur bende,bir kalıbın içindeki değil büyük resimdekiler ilgi alanımdadır.Bu büyük resim karşılaşılan durumların bugüne özgü olmadığını evveliyatı olduğu gerçeğini gösteriyor,sonuçta siyasetçilerde bu ülkenin insanları,bilinçlenme reformunu gerçekleştirmedikten sonra bu sancıları daha çok çekeriz gibi geliyor bana.Bugün bu iktidar,yarınlarda bugün muhalefette olanlar iktidar olduklarında benzer davranışlarda bulunabilirler.Çözüm bizde arkadaşlar,sen- ben kavgalarından sıyrılıp,belli bir kalıp içinde kalmadan büyük resme odaklanalım mı ne dersiniz?Bu yazdıklarım siyasi ve ideolojik fikirlerimiz olmasın anlamına gelmez,yalnızca konusu hizmet olan alanlarda onları öne çıkarıp,konunun aslından uzaklaşmayalım,yani siyasi ve ideolojik fikirlerimiz özelimiz olsun diyorum.Herkesi ikna etmek gibi bir niyetimin olmadığının altını kalınca çizeyim ki yanlış anlaşılma olmasın.Hoş ve güzel günlere hep birlikte elele yol alma dileklerimle hoşça kalın..
 
güçsüz ve cevap verme durumu olmayan bir mazluma
"Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım?"
düşüncesini taşıyan sizin gibi birini bakan yapmışız. Asıl Biz sizin için daha ne yapalım?
 
Oturanboğa beyin yazdıklarının çoğuna katılırım fakat kafama bazı sorular yerleşti. Birincisi iane ( yardım ) kelimesi yada gayesi neden yanlış? Sanırım bu konuda sizi anlamam için iane ve hak kelimelerini tanımlamak ve tatbik edilenlerin hangisine daha uygun olduğuna karar vermek açısından daha açıklayıcı olur. ikinci olarak islamiyet konusunda tabiki islamiyetten önceki yanlışlar bu günün yanlışlarını haklı çıkarmaz fkt ortada islamiyetle gelen bir iyileşme yada ıslahat söz konusuysa bunun eleştirmenın yanında teşekkür etmekte gerekmiyor mu? Kaldıki islamiyetin hangi kuralını yanlış görüyorsunuz dalga geçmenız için bunuda açıklamanız lazım değil mi?( dil çıkarmaktan dalga geçmek olarak anladım)

Hükümet konusuna gelince hükümeti Parti olarak eleştirebilmenız için alternatif bir parti sunmanız lazım. Aksi taktirde insanlar Ak partiden daha kötü bir partiye yönelebilir. Benım için bir partinin vaadleri onun dürüstlüğünü yada haklılığını göstermez. onlar bir verse ben beş verecem diyenleride gördü bu millet. Bunun için bana göre bir hükümet devlet olarak eleştirilmelidir parti olarak değil. Bu gün bu devletin bir çok yanlışı var buna Ak partide çok karşı olmasına rağmen elde olmayan sebeblerle çözüm getirilemiyor. Bu sorunlar ak partinin değil devletın sorunlarıdır. Bu durumda hükümet devlet olarak eleştirilmelidir parti olarak değil. Başbakanın o sözüne çok üzüldüm kendısınede yakıştırmadım bunu eleştirmekte yerden göğe kadar haklısınız fkt alternatif yok. halk adına halkı ezenlere derın devletlere radikal duygularla bulanmışlara engellilere vaadte bulundu diye oy verecek değiliz. Recep akdağa gelince hala görevde olması ak partinin kara bir lekesidir.
 
İane/yardım, alan-veren ikiliğine dayanır ve her zaman "alan el veren elden üstündür"! "Hak" ise, kişilerden bağımsız olarak tanımlanır ve ne alan kişi için bir mahcubiyet doğurur ne de hakkın devamı birilerinin insiyatifine bırakılır... "Gel Mesut, her ay sana bir miktar para yardımı yapacağım, ey ahali siz de iyiliğime tanıklık edin" demem mi senin için daha doğru, yoksa "Mesut, şu kanun çerçevesinde her ay banka hesabınıza xx lira para yatırılacaktır" denmesi mi? "Benden" yardım almak, yardımı benim keyfime tabi kılar ve sen her seferinde mahçup olursun; oysa kanunla düzenlenen ve hiç bir şarta bağlı olmaksızın hesabına yatan para, seni her türlü hiyerarşiden özgür kılar...

İslama dair alay etmem tabii ki söz konusu olmaz. Öyle bir terbiyesizlik yapmak aklımdan bile geçmez. Lokman Ayva'nın sözü İslam mı demek? Lokman Ayva bir iddiada bulunuyor, ve bu iddiaya sadece gülünebilir... Gülmem İslama değil, o sözü söyleyen kişiyedir.

Hep söylüyorum, partiler umurumda bile değil. Ben konuları daha temelden tartışmak isteyenlerdenim... Nitekim yazımın sondan bir önceki paragrafı da bu derdimi anlatmak için yazılmıştır...
 
Üst Alt