çoğu zaman gürültü deyip kaçtığımız notalar
karmaşasının bile hayatımızda dinlediğimiz en güzel
müzik olduğu anlar vardır.
eve hiç gelmeden yıllar süren bi hastane yaşamım oldu
eve geldikden sonrada mimari engellerden dolayı uzun süre
dışarıya çıkamadım.
ve bir gün..!
hastane ve ev sessizliğine alışmış olan kulaklarım hayatımın en güzel
melodisini duydu. duydu demeyeyim fark etti.
çünkü gençliğim hatta çocukluğum o gürültünün içinde geçmişti...
evden, okuldan kaçıp galata köprüsüne balık tutmaya giderdik.
karaköy vapur iskelesinin oradaydım.
arabaların korna sesleri, vapur düdüğü,martı çığlıkları,rıhtıma vuran dalgalar
balıkçıların, simitçilerin ve bilumum esnafın bağrışları ve onları bastıran ezan sesleri
konuşanlar gülüşenler kavga edenler, çığlıklar..aksıranlar tıksıranlar öksürenler ..
sesler, sesler, sesler, sesler..!
dışarda gümbür gümbür bi hayat akıyordu.
..beni ve başıma gelenleri umursamadan.
ve o günden sonra kozamı yırtıp kendimi dışarıya atmak için uzun bir savaşa başladım.
dedim :bu orkestrada benim de sesim olmalı.
bu savaş 10 yıl sürdü....
heeey tam on yılll..!
evimi mahallemi semtimi değiştirdim.
***
karaköy'e yolum düşünce mutlaka simit alırım
yarısı bana yarısı martılara...diva sopranoya
yeğenim hemen yanımda bile olsa
- şurdan bi simit alalım diye bağırırım
- amca niye bağırıyorsun duyuyorum seni der şaşırarak.
- sus len derim...burada bağırmam lazım maystroyu görmedin mi
bagetiyle beni işaret etti.
artık ben de orkestradayım.
SORARIM SİZE
BUNDAN BAŞKA HANGİ BESTE
BENİ YIILLAR SÜREN UMARSIZLIĞIMDAN SİLKELEYİP
YİNE YILLAR SÜRECEK BİR SAVAŞIN GALİBİ YAPABİLİRDİ
not: bu yazıyı müzik bölümüne yazmıştım ama sadece o bölümün
takipçilerinin dışındaki çoğunluğun da ilgisini çekeceğini umduğum için
buraya da koydum.
http://www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=236405#236405
karmaşasının bile hayatımızda dinlediğimiz en güzel
müzik olduğu anlar vardır.
eve hiç gelmeden yıllar süren bi hastane yaşamım oldu
eve geldikden sonrada mimari engellerden dolayı uzun süre
dışarıya çıkamadım.
ve bir gün..!
hastane ve ev sessizliğine alışmış olan kulaklarım hayatımın en güzel
melodisini duydu. duydu demeyeyim fark etti.
çünkü gençliğim hatta çocukluğum o gürültünün içinde geçmişti...
evden, okuldan kaçıp galata köprüsüne balık tutmaya giderdik.
karaköy vapur iskelesinin oradaydım.
arabaların korna sesleri, vapur düdüğü,martı çığlıkları,rıhtıma vuran dalgalar
balıkçıların, simitçilerin ve bilumum esnafın bağrışları ve onları bastıran ezan sesleri
konuşanlar gülüşenler kavga edenler, çığlıklar..aksıranlar tıksıranlar öksürenler ..
sesler, sesler, sesler, sesler..!
dışarda gümbür gümbür bi hayat akıyordu.
..beni ve başıma gelenleri umursamadan.
ve o günden sonra kozamı yırtıp kendimi dışarıya atmak için uzun bir savaşa başladım.
dedim :bu orkestrada benim de sesim olmalı.
bu savaş 10 yıl sürdü....
heeey tam on yılll..!
evimi mahallemi semtimi değiştirdim.
***
karaköy'e yolum düşünce mutlaka simit alırım
yarısı bana yarısı martılara...diva sopranoya
yeğenim hemen yanımda bile olsa
- şurdan bi simit alalım diye bağırırım
- amca niye bağırıyorsun duyuyorum seni der şaşırarak.
- sus len derim...burada bağırmam lazım maystroyu görmedin mi
bagetiyle beni işaret etti.
artık ben de orkestradayım.
SORARIM SİZE
BUNDAN BAŞKA HANGİ BESTE
BENİ YIILLAR SÜREN UMARSIZLIĞIMDAN SİLKELEYİP
YİNE YILLAR SÜRECEK BİR SAVAŞIN GALİBİ YAPABİLİRDİ
not: bu yazıyı müzik bölümüne yazmıştım ama sadece o bölümün
takipçilerinin dışındaki çoğunluğun da ilgisini çekeceğini umduğum için
buraya da koydum.
http://www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?p=236405#236405