Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Yücel Kayıran

Ritsos

Üye
Üyelik
31 Ocak 2005
Konular
16
Mesajlar
55
Reaksiyonlar
0
YÜCEL KAYIRAN

1964 Adana doğumlu. İlk ve Ortaokulu Ankara, Bigadiç, Elbistan, Afşin, Adana, Ceyhan, Gaziköyü, Kozan ve Tufanbeyli'de okudu. Afşin Lisesi mezunu. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi. Türkiye Felsefe Kurumu ve Edebiyatçılar Derneği üyesi. Ankara'da yaşıyor.

İlk şiiri 1984'te Yaba Öykü dergisinde çıktı. Bunu, o yıllarda Oluşum, Yarın, Morköpük ve Sanat Rehberi dergileri izledi. Ancak 87'de Doğu'ya gitti. Altı yıl Kilis, Afşin, Arapgir ve Malatya'da yaşadı. 1990'lı yıllarla birlikte eleştiri ve poetika yazılarıyla dikkati çekti. Şiir ve düzyazılarını Sombahar, Ludingirra, Hürriyet Gösteri, Defter, Varlık, Adam Sanat, Virgül, Cumhuriyet Kitap, Güldiken, Kitap-lık, Milliyet Sanat ve Yasakmeyve gibi dergilerde yayımladı.
2000'li yıllarla birlikte felsefi yazılara yöneldi. Felsefe dosyaları hazırladı. Şair ve eleştirmen kimliğinin yanı sıra felsefeci kimliği ile de dikkati çekti. İdeoloji ve dünya görüşüne karşı felsefi şiir poetikasını savundu. Felsefi şiir anlayışına ilişkin kapsamlı bir dosya hazırladı. Şiirlerinde, insanı, çıkmaz ve problem karşısındaki tek başınalığı ile kaybolma halinde göstermek, poetikasının temelini oluşturmaktadır.


BENİ HİÇ GÖREMEZSİN!

hafızadır!
benim aklıma beladır!

gözlerini gördüm
kalbimde kara noktadır!

sesini duydum
hançerimde yaradır!

yüzüne baktım
tenimde bedduadır!

beklemezsin böyle bir kara!
duymak istemezsin!

ben suya benzemem!
ateşe benzemem ben!
havaya toprağa benzemem!

bilemezsin gidersem!

beni hiç göremezsin!

YÜCEL KAYIRAN


RÜZGÂR

Çözülüyor ruhundaki sıva, dökülüyor duvar
derin bir oyuk açılıyor içindeki mağarada
yıkılıyor kalbini koruyan oda, oradaki vaha

dönüşüyor güven duygusunu yitirmiş bir çocukluğa
doğru başlayan bir yolculuğa sürüklüyor seni
zalimlerin ruhundan esen bu nemli rüzgar
izin vermiyor uzaklaşmana içindeki vahadan
farksız bir varoluş başlıyor bu sokakta

hangi kulağa seslensen kapıları mühürlü mahzen
hangi yüze baksan perdeleri çekili pencere
hangi ele dokunsan panikle tutuşan dal
hangi sese kulak kesilsen yıldızını vermeyen gece

hatıra değil içine düşen kar tanesi,
düş değil peşinde gördüğün kâbus
soluk soluğa çıkıyor yüzünün yeraltından
çocukluktan mahsur kalmış her ben

koşarak geçiyor o sokaktan yıkılarak
giriyor o nemli yel içindeki mağaraya
titreyişten bir kilit vuruluyor, suskunluktan
belleğin ilkçağına açılan kapıya

varınca düşüyor varoluşun derin bir olanaksızlığa
çünkü orada her ben dinmemiş bir fırtına
savuruyor seni tekrar içindeki oyuktan
gözlerinin kıyısındaki ruhuna

Çözülüyor ruhundaki sıva, dökülüyor duvar
derin bir oyuk açılıyor içindeki mağarada
yıkılıyor kalbini koruyan oda, oradaki vaha
dönüşüyor güven duygusunu yitirmiş bir çocukluğa

doğru başlayan bir yolculuğa sürüklüyor seni
zalimlerin ruhundan esen bu nemli rüzgar
izin vermiyor uzaklaşmana içindeki vahadan
farksız bir varoluş başlıyor bu sokakta

hangi kulağa seslensen kapıları mühürlü mahzen
hangi yüze baksan perdeleri çekili pencere
hangi ele dokunsan tutuşmaktan korkan kuru dal
soluk soluğa çıkıyor yüzünün yeraltından
çocukluktan beri orada mahsur kalan ben

koşarak geçiyor o sokaktan yıkılarak
giriyor o nemli yel içindeki mağaraya
titreyişten bir kilit vuruluyor, suskunluktan
belleğin ilkçağına açılan kapıya

varınca düşüyor varoluşun derin bir olanaksızlığa
çünkü orada her ben dinmemiş bir fırtına
savuruyor seni tekrar içindeki oyuktan
gözlerinin kıyısındaki ruhuna

YÜCEL KAYIRAN
 
[FONT=Verdana]GÜNEŞ YANIĞI


yüzümdeki leke arzu güneşinden hatıra
sesimdeki girdap
içimden sökülen kökdala
uzun geceler bazen böyle
gövdeme vura vura içerden
uyandırıyorum ya kendimi Necati!
rüyada bana görünenler olmasa
beni uykuya götürenler olmasa
tekrar nasıl dönerim ben kendime Necati!
suçluluk izin vermiyor özgürlük duygusuna
günışığına çıkınca kamaşıyor göz
bakarken güneşin utkusuna
akın var akın, içimden akın
beni güneşe götürüp yakın
güneşe varamayanlar
güneşin uykusuna yakın
sökülerek gidiyor insan
boşluk halinde her durak düşerken benzine
kökleri iç açılarının toplamında
biriken bir krizle gidiyor
öyle akarak dipten dalın benzine
baksalar alevalır, ağır alev
baksalar güneşini yitirmişin benzine
doluluk yok bizim gecemizde
içimizde büyürdü güneş
sayrılık hatırlamadı uykusunu sesimizde
çok seneler geçti, geçmedi
öyle memnun ki yerinden
sadece "keşke"lerdi beliren gönümüzde
böyle çıktıkça dünyadaki yerimden
gölgeler neden kısalıyor içimde
bilen yok ne yapacağımı kaygı belirdiğinde
kefilim yok! yok kelimelerden başka
yok olan bu güneş tutulmasında
şimdi tekrar nasıl dönerim ben kendime
Bu cıvayı kim koydu kalbimize Necati?
[/FONT]​
 
Üst Alt