Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Yüksek Seçim Kurulu ve Ayıp Etmenin Arapçası [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
676
Mesajlar
58,529
Reaksiyonlar
944
Yüksek Seçim Kurulu ve Ayıp Etmenin Arapçası

Bülent Küçükaslan
BİANET /30 Mart 2009

Biraz önce, bilmem hangi okulun bilmem hangi sandığında oy kullandım. Ama ne oy kullanmak! Oy kullanmaktan ziyade esaslı bir arbede: Sandık başkanı ve olay yerine çağrılan jandarmayla girdik birbirimize! Sebep? Türkiye Cumhuriyeti (TC) vatandaşı Bülent Küçükaslan, oy kullanmayana para cezası verilecek TC'de oy kullanmak istiyor!

Üşenmemişim, enfes bir öğlen vakti güneşin altında salına salına okulun bahçesine gitmişim, bir elimde seçmen kartım diğer elimde TC Kimlik Kartımla "oy kullanacağım" demişim, ve başlamış münakaşa. Hem de, vatandaşlığın neredeyse fetişleştirilerek "oy kullan vatandaş"a indirgendiği bir ülkede!

Olayı çok kısaca anlatayım... Kardeşim oyunu kullandıktan sonra sandık başkanlığı görevini yürüten kişiye dönüyor ve soruyor: "Abim de bu sandıkta oy kullanacak, ama kendisi tekerlekli sandalye kullanıyor ve merdivenlerden dolayı buraya ulaşabilmesi mümkün değil. Bu sorunu nasıl aşacağız?" Bunun üzerine sandık başkanı, "Abinizi buraya çıkartmak zorundasınız" diyor. Kardeşim, bunu kabul etmediğimizi, daha önce de oy kullandığımızı, o zaman sandık başkanının mührü ve oy pusulalarını aşağıya indirdiğini, sandık görevlilerinin benim oy kullanabilmemi sağlamakla yükümlü olduğunu tek tek anlatıyor. Dinleyen başkan, bir an bile duraklamadan, "Olmaz, ya abinizi buraya çıkartacaksınız, ya da oy kullanmasın" deyiveriyor. Kardeşimin tepesi atıyor tabii. Atıyor, zira 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un "Sandığın konulacağı yer"i düzenleyen 74. Maddesi çok açık: " Özürlü seçmenlerin oylarını rahatlıkla kullanabilmeleri için gerekli tedbirler alınır".

Kardeşim devam ediyor: "Vatandaşın karşısına böyle iki seçenek sunmak sizin haddiniz değil. Aşağıda TC vatandaşı bir seçmen var ve sizin göreviniz de onun oy kullanmasını sağlamaktır. Ya bu görevinizi yerine getirirsiniz ya da hakkınızda suç duyurusunda bulunurum". Ama başkan "na to kefari, na to mermari"! Daha yetkili birilerine gidiliyor, değişen bir şey yok, polemiğe devam... Sandık başkanı Jandarma çağırıyor: – Sorun ne? – Bıdı-bıdı-bıdı-bıdı – Tamam kardeşim neden büyütüyorsunuz? –Büyütmüyoruz, oy kullanmak istiyoruz –Tamam, tutar getiririz buraya, aşağıda onca vatandaş var – Hayır, biz karga tulumba taşınmak istemiyoruz. Oy kullanılmasını sağlamak aşağıdaki vatandaşın sorumluluğu değil. Kim "gel oy kullan" dediyse abime, o, yani devlet sorumludur abimin oy kullanmasından. Biz sistemin çalışmasını istiyoruz. Ve eğer sistemde bir aksama varsa, yani Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçim planlarken işini yapmamışsa, bu sorumsuzluğun bir tutanakla kayda geçirilmesini istiyoruz –Siz devlete ne yapıp yapmaması gerektiğini söyleyemezsiniz. Neden zorluk çıkartıyorsunuz? –Zorluk çıkartmak istemiyoruz, herkes görevini yapsın istiyoruz. Aşağıda TC vatandaşı biri var ve en doğal hakkı olan oy kullanma hakkını gasp ettirmek istemiyor –Biz altı metre karın olduğu yerde devlete hizmet ettik, burada da bir vatandaşı sırtımıza alıp çıkartırız –Konu sizin nerde nasıl görev yaptığınız değil, konu bir vatandaşa oy kullandırtmayan sistemin varlığı ve sizden istediğimiz de bu aksaklığı bir tutanakla kayda geçirilmesi –O zaman oy kullanmayıversin abiniz!

Bu hararetli tartışmanın ardından jandarma aşağıya yanıma geliyor. Bir de ben anlatıyorum yapmak istediğimiz şeyi... Olayın sadece benim oy kullanıp kullanmamamla ilgili olmadığını, işlemeyen bir sistem yüzünden sakatların en temel hakkının on yıllardır YSK tarafından gasp edildiğini, burada karga tulumba taşınarak bu yanlış sistemin üstünün örtülmesine hizmet etmek istemediğimi, burada (ülkenin binlerce yerinde olduğu gibi) bir mesele olduğunun açıkça ortaya konmasını istediğimi anlatıyorum. Bu arada çevremiz ne olduğunu anlamaya çalışan halkla dolup taşıyor tabii. Çevredeki bu güzel insanlar şaşkın! He desem hemen insanlık namına tutup merdivenlerden çıkaavecekle beni! Tabii ki beni anlıolaa ama, işte, hadi gari...

Hasılı, ne olduğunu anlamadan paldır küldür merdivenlerde sandalyemle akrobasi yaparken buldum kendimi. İki üç jandarma eri çocuk, beş altı da halktan güzel insan. Gittim, oyumu kullandım... Dönüş için aynı merdivenlerin başına geldiğimde arkama baktım, jandarma arazi. İniveedik!

İniveedik de, benim midem bulandı. Sakata insan gibi gidip oy kullanmak bile haram bu ülkede. Devletin bir kurumu ve onun görevlileri işlerini yapmadığı için, vatandaş katmerli-sakat olmanın korkusuyla sandık eşiğinde debelenip duruyor.

Devletin çeşitli kurumlarından defalarca sağlık kurulu raporu almak zorunda bırakılan; Sosyal Güvenlik Kurumu, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile İçişleri Bakanlığı'nda "sakat" diye kaydı bulunan yüz binlerce insan için, bilmem kaç senede bir gerçekleştirilen seçimlerde oy sandığını düzayak bir yere koymak bu kadar mı zor!? O seçim sandığının başında görevlendirilen insanlara "işiniz oy kullanılmasını sağlamak" demek bu kadar mı zor? Devlet nedir Allah aşkına?

Ve, YSK sadece sandığa erişim sorumluluğunu savsaklıyor değil. Bu seçimlerde iyice zıvanadan çıktılar... Bu yıl 400 bin sakatın oy kullanma hakkını da bir kalemde çizdi bu kurum! 2022 sayılı yasa kapsamında muhtaçlık maaşı almak için -akıl sağlığı açısından hiçbir sorunu olmadığı halde- vasi tayin etmek zorunda bırakılan sakatlara, YSK, "oy kullanamazsınız" dedi. Kullanamadılar!

YSK'nın yaptığı (en azından) ayıp etmenin Arapçası.
Türk Dil Kurumuna göre "yakışıksızlığın büyüğü" anlamında kullanılan bir sözmüş bu "ayıp etmenin Arapçası". Ama ben Ek$i Sözlük'dekini daha çok sevdim: saçmalıkları çok güzel özetleyen, başka hiçbir şey söylemenize gerek bırakmayan söz öbeği, ziyade-i ul-halt!

Sonuç: Ayıp etmeyin, ettirmeyin. İnsanlara değer verin ki, değeriniz artsın.
 
Ah ah.
Dün eşimle ızdırap çektik resmen.
Eşimin bacak alçıda. Zaten sakat. Üstüne kırık bacak. Derya oy vermeyeyim ben nasıl olsa raporluyum gelmeyeyim dedi.
Olmaz dedim. 1 oy 1 oydur. gerekirse ben seni sırtımda taşırım oyumuzu kullanacağız.
Oy kullanma hakkımızı kimse alamaz elimden dedim. Dedim ama galiba o an benim de özürlü olduğumu unuttum.
Neyse okulun en üst katına vermişler bizi. Ben iyi kötü çıktım da eşim çok zorlandı çıkarken.
Senelerdir çekeriz bu ızdırabı ama dur diyemedik bir türlü.
Ne yapmak lazım bilmiyorum artık kafam basmıyor.
İsyan etsek olay çıkarsak.
Çünkü bu bizim oy kullanma hakkımıza resmen engel. Bile bile engel.
 
benim oy kullandığım okulda asansör vardı. 5 senede veya 4 senede (ortalama 2,5 yılda) bir oy kullanmaktan öte hergün zçmık mimarinin kurbanı çilekeşi olma sorunu çözülse mesele kalmayacak. hikmet buyurmuş olmak için söylemiyorum bunu. bu ve bunun gibi durumlar asıl ve temel ve en büyük sorunu dillendirmeli. oy kullandığım okulda hangi niyetle yapılmıştır o asansör bilmiyorum ama o bina artık sakatlar için sorun olmaktan çıkmış.
 
Yazdıklarınızı, mağduriyetinizi anladım da "Ayıp etmenin Arapçası"nı anlayamadım.
 
Sanırım sizlerden şanslıyım.
Küçük bir ilçede yaşıyorum ve aşağı yukarı tüm öğretmenleri tanıyorum.
Oy kullanacağım sandığın başkanı ,öğretmenimdi.
Onlarca sıra olmasına ragmen bekletilmedim.
10 basamaklı bir merdiven vardı, aynı oturanboğa gibi çıktım ve indim.
Geçen seçimde ise pusulayı ve mührü getirdiler,arabanın içinde oy kullandım.

Sanırım bu konuda da emsal gösterebileceğimiz bir mahkeme kararı lazım.

Kim dava açar ? :)
 
Bir veya iki sayılı kişilerin oy kullanırken sorun olmamış ama çoğunluğu zor anlar yaşamış ...
Birinin diğerinin acısını sıkıntısını anlaması için yaşaması lazım bu ülkede acaba ...
böyle insanları ANLAMIYORUM ...
 
Burada önemli olan şey, sorumluluğun YSK'da olduğunun altını çizmemizdir.
Herkesin oy kullanmaya çağrıldığı bir sistemde sakatların nasıl da dışlandığının ve önemsizleştirildiğinin görünür olmasını sağlamak önemli. Sistem aslında bu sayede gerçek yüzünü oraya koyuyor... Oy kullanmak sakat-olmayan-beyazların işi, sakatlara düşense figüran olmaktır.


[SIZE=1]Not;: "Ayıp etmenin Arapçası" sözü, "Bok yemenin Arapçası"ndan esinlenilmiştir (bkz: [/SIZE][SIZE=1]Türk Dil Kurumu[/SIZE][SIZE=1] veya [/SIZE][SIZE=1]Ekşi Sözlük[/SIZE][SIZE=1]). Ama tabii orjinal haliyle kullanmak hakaret sayılacağından...[/SIZE]
 
bu sefer ilk defa okulun zemin katında oyumu kullanmak nasip oldu. fazla beklemeden vatandaşlık görevimi yapabildim. zorluk yaşayanlara geçmiş olsun .
 
Oyunu zor kullanan yada hiçkullanamayan arkadaşlar hepimiz dilekçe ile bu şikayetimizi bildirelim gerekli kuruma ve birdahaki seçimde bu durum için çözüm üretmelerini istediğimizi belirtelim.Başkada bi çaresi yok sanırım.Öyle bağırıp çağırıp inatlaşarak hakkımızı yeterince alabileceğimizi sanmıyorum ben.yasal yollardan hakkımızı aramalıyız diyorum.Şikayetçi olan büyük bi çoğunluk olunca mutlaka dikkate alınacaktır bu eminim.
 
engelim geregi çok fazla zorluk yaşamasamda yogunlukdan dolayı ayakta bi saat beklemek banada zor geldi biraz
 
Geçen seçimlerde, rekor kırmış sporcu gibi 4-5 kişi tarafından omuzlara alınıp sloganlar eşliğinde 2 kat en az 50 merdiven yukarı çıkartıldım. Slogan eşliğinde dedim şaka değil. Önde 1 genç yolu açıyor diğer yandan bana büyük bir sevgiyle sarılmış 4 genç hep birden "Durmak Yok Yola Devam" diye mırıldanıyor. Sanki Fatih'in gemilerini Haliç'e taşıyorlar. Neyse güle oynaya çıktık. Hep onlar mı sırtımıza binecek birazda biz binelim dedim ve gittim oyumu MHP'ye verdim. Heralde durumu anlamış olacaklar ki inmek için geri döndüğümde hayranlarım ortadan kaybolmuştu.

Gelelim bu seçimlere yine aynı okul ve yine 2. Kat. Ama bu sefer ben yokum. Geçen seçimde ki ilgi beni biraz şımarttı galiba. 2 Nedenden dolayı oy kullan(a)madım. ilki benim kendi tercihim. Oy kullanmama kararı vermiştim oyum değerlidir haketmeleri gerek. ikinci neden ise YSK'nın vasi kararı.

rene descartes'in "düşünüyorum o halde varım" sözünü YSK için uyarlarsak "vasim var o halde yokum" demek daha doğru olur sanıyorum. İyi uykular Türkiye!!!
 
YSK tuncelide dagitilan beyaz esya karsisinda iki kiytirik aciklama disinda ne yapmistir ...
secim "rusveti" gunlerce dagitildi YSK habire uyardi aman dagitmayin olmaz secim tesviki yapiyorsunuz yaptirim ne peki hic... gelen agam giden pasam bu zati muhteremler engelli vatandaslarimi dusunecekler bir de cok bekleriz ...

Cetin altan diyor ya hamasetciler buyurun size hamasetciler yagcilarda inecek var guc kimdeyse ondan yanadir benim insanim ...

bakin muhtarlar birbirlerini vurdular aileler tasli sopali kavagaya tutustular niye rant kavgasi hani bir turku var ankarada dayin yoktur mamuda kurban niye dogdun...

demokrasiya var yurdumda koylu yurdun efendisidir engelli basimizin tacidir ;)
 
ExOrienteLux;
Tabi dağıtılan onca eşya mal mülk odun kömür seçim propagandası değilde bizim vatandaşlık hakkımızı yapmamızı sağlamaları için araç göndermeleri propaganda.öyle ya herkes ne demez sonra !!! hem ysk ile propagandanın ne alakası var anlıyamadım ??
 
bende oyumu kullandım ama okula gitmiş bulundum keşke gitmeseydim herkes bizim
gibi kendine düşen görevini yapsa sorun çözülür bizlerde zor durumda kalmayız.
 
saat 1 gibi sandıga bende her aklı başında gibi oyumu kullanmaya gittim,önümde en fazla 10 kişi varken bir baktım ki birden 20 kişiyi geçti insan sayısı..neler oldugunu sormama fırsat kalmadan,durumu anlamam gecikmedi,meger her evden bir kişiyi belirlemiş aynı sandıgı kullanacak hane halkı:)))sıraa yaklaşıncada arayıp gelin diyorlar digerlerine..böyle saçmalık olmaz dememe kalmadan sndık başındaki adama benzeyen insan:),birden yüksek sesle lütfen hamile ve yaşlı olanları alalım öncelik olarak dedi....birden geçtim sıranın başına ''demekki gelebilirim sıraa bana gelmiş''dedim..adam yaşlı ve hamile olmadıgımı farketti ama %72 engelimi farkedememiş olacak ki ''neyiniz var hanfendi''dedi..%72 engelim diyerek yürüdüm yanından ve kullandım oyumu..bu nasıl bir saçmalıktır ki;hamile bir kadının,yaşlı bir insanın yada sıraya aile fertlerinden birini oturtup sıra gelince çagırtan ahlaksız tiplerin benim engelimden daha öncelikli bir durumu var...inanılır gibi degil..
 
Yasalara uyduğunu söyleyenler,en çok yasaları çiğneyenler oluyor.ysk yasada olmasına rağmen oy kullanmamız için gerekli fiziki şartları oluşturmaması,kendi yasalarına nekadar aykırı davrandığının kanıtıdır.Ayrıca seçimler öncesinde tüm siyasi partiler sözde engellilerle nekadar alakalıydılar.broşürlerinde engellilerle ilgili nekadar çok şey yaptıklarını anlatıyorlardı.katoloklarında engellilerle çekilmiş boy boy resimler vardı.Seçim günü geldi hiç bir aday ortada yoktu,sanki yer yarılıp içine girdiler.Tabikii köprüyü geçtiler ya !
 
U(SANDIK) SAN'DIK AMA US'LAN-ma-DIK !!!

U(SANDIK) SAN'DIK AMA US'LAN-ma-DIK !!!

Süregelen seçim HEGEMONYA'sında yerel ve kitlesel sadaka kültürünü
benimseyen veya benimseme alışkanlıklarını hasıraltı edip Fak_Fuk_Fon adı altında müteaahitliğe soyunan maskeli adamlar yine yeniden sahneye çıkıp farazi düşüncelerini ve sözde projelerini biz sayın demokratik halkın oy potansiyeline, insiyatifi bir kenara bırakıp kendi ışıklarını( !) üzerimize hatta gözlerimizin içine tutarak sunmaya çalıştılar(ki) başardılar da. !
(Biz HALK'ız nasıl olsa)...

Atletik duruşlarıyla haşmetli görünmeye çalışan cepleri ağır elleri dosya tutacak kadar nasırlı ve bir o kadar da demokrasiyi zihnin de değilde ezbere yanlarında taşıyan sayın siyaset adamları meydanlarda okudular icraat'sız geçen yılların koltuğa yansıyan beceriksiziğini; hem de bunları bilen ve ısrarla o kalabalığın içinde kendi hatalarını dinlemeye gelen insanlara rağmen...!
(Biz HALK'ız nasıl olsa)...

Sağlıklı bir insan olabilme yetisini kaybetmiş toplumların zihinsel anlamda örgütlenecek gücünü kendinde bulamaması, engelin en büyüğünü ülke faktörlerini içine alarak irade dışına taşıması ve söz de kriz havarilerine olan boş inançlarından dolayı kimliğini yansıtma(ma) yanlışı sosyalleşme sürecini her zaman ki gibi tarihe acı bir tanıklık ederek göstermiştir..
(Biz HALK'ız nasıl olsa...

Bu haberi nasıl anlarsınız , nasıl algılarsınız , nasıl yorum yaparsınız , nasıl tepki gösterirsiniz veya nasıl tepki'SİZ' kalırsınız bilemiyorum ama kendilerini siyasetçi diye adlandırıp her türlü medya aracılığı ile ' kitle sahibi olan ve örgütlenme sürecinde sorunlar yaşayıp' meclis çatısı altında bizleri temsil etme(me) gibi büyük bir ayıbı ve ÖZÜRLÜ KİMLİK KARTI olan, her neden ve her ne hikmetse verilen sözlerden asla bir sapma olmayıp kitap gibi ezberlerinde bulunan ÖZÜR'Ü oy potansiyeli olarak gören BOŞBAKANDAN BAKAN'A (Sözüm Meclisten Seve Seve İçeri) şiddetle (I)kınıyorum...

Onları yalnız bırakmayıp sözde düşüncelerini ve siyasi görüşlerini çeyiz sandığında bırakıp zaman zaman mahalle muhtarlığına soyunan sayın (veya saymayın) halk bireylerine de 5 yıl süre içinde alacakları kömürle üşenmeden ısınmalarını diliyorum...

HOŞÇAKALIN ARKADAŞLAR...
 
OturanBoğa,
Sanırım, mesajınızın not kısmındaki küçük puntolarla yazılmış açıklamayı yazma gereği duydunuz. Çünkü ben " bu ne ola ki?" diye sormuştum. Sormuştum çünkü;
1- Anlattıklarınızı Cumhurbaşkanı bilmez mi?
2- Anlattıklarınızı Başbakan bilmez mi?
3- Anlattıklarınızı İçişleri Bakanı bilmez mi?
4- Anlattıklarınızı YSK bilmez mi?
5- Anlattıklarınızı Valilikler bilmez mi?
6- Anlattıklarınızı Kaymakamlıklar bilmez mi?
7- Anlattıklarınızı İl Seçim Kurulları, İlçe Seçim Kurulları bilmez mi?
8- Anlattıklarınızı ÖZİDA bilmez mi?
Yani daha sıralayabilirim. Herkeste sıralayabilir. Çünkü en tepeden, sandık başındaki görevliye kadar herkes sorumludur. O zaman problem nerdedir? Çünkü yasaları çıkarmak maharet değildir. Maharet çıkarılan o yasaları uygulamaktan geçer. Bu ülkede sırf birileri istedi diye çıkarılmış ve tozlu raflarda yerini almış yüzlerce yasa vardır ve uygulanmaz. Bu da öyledir. Uygulanmaz. Sizin de dediğiniz gibi beyaz türkler zencileri sevmez. Çünkü zenciler bu ülkenin ahengini, armonisi bozmaktan başka birşey yapmamaktadırlar. Sistem ezberi bozdurmaz.
 
Ben şahsen oy kullanırken bir zorluk yaşamadım. Çünkü, tesadüf eseri oy kullandığım sandık giriş kattaydı.

Ancak, yazılanları okuyunca kendi kendime sinirlendim. Anayasalarda ve kanunlarda eşitlik ilkesi en temel ilkedir. Ne yazık ki, eşitlik ilkesi yalnızca kuramsal olarak kaldığını gerek Oturan Boğa’nın gerekse diğer arkadaşların yazdıklarında çok açık seçik görebiliyoruz.

Evet. Engelliler, kendilerine tanınan haklardan uygulamada yararlanamıyorlar. Çünkü, eşit yasal hakların kullanılmasına olanak sağlayan uygulamalar geliştirilmiyor. Bu anlamda yasal eşitlik ve demokratik hakların kullanılması konusundaki eşitlik yaşamla örtüşmüyor. Engelliler ve diğerleri yalnızca kağıt üstünde eşitler. Ama olgusal düzeyde eşit değiller. Halen engelliler, “toplumun çingeneleri” konumunda.

Oturan Boğa’nın ve diğer arkadaşların anlattıklarına göre, Y.S.K. ‘nın bu konuda önlemler almadığını görüyoruz.

Benim merak ettiğim şu. Bu önlemlerin ne olacağı yasa da açık seçik belirtilmiş mi? Yoksa, yalnızca yazdığınız biçimde mi yasada yer almış?
 
Ne tür düzenlemeler yapılacağı hakkında kanunda bir ifade yok. Kanun sadece "Özürlü seçmenlerin oylarını rahatlıkla kullanabilmeleri için gerekli tedbirler alınır" diyor.
İlla ki bir yönetmelik, genelge veya genel yazı vardır bununla ilgili, ama ben bilmiyorum.

monalisa, seni görünce şuradan dalasım geldi :): Nasıl ki (pürüzsüz-güçlü-bakımlı-simetrik-modaya uygun ürünlerle biçimlendirilmiş) makbul-beden kurgusu varsa (ve sakat-beden hiç de makbul değilse), aynı şekilde, makbul-vatandaş kurgusu da var.
Makbul vatandaş nasıl olmalıdır?
Askerliğini yapmalı (askere gönderecek tosunlar yetiştirmeli), ülkesini temsil edecek eğitimi almalı (iyi bir anne olmak için gerekli donanıma sahip olmalı), devletin resmi argümanlarına sadık ve onun bekçisi olmalı (tosunlar tosunlar tosunlar), oy kullanmalı (ama siyaseten de erkeğin dibinde ya da gölgesinde olması gerektiğini hiç unutmamalı).
Sakatlar makbul vatandaş mıdır?
Askerlik yapmış gibi olmak için bir günlük gösteriyle onurlandırılırlar! Eğitim alabilmeleri neredeyse imkansızdır. Çok küçük bir kısmı eğitim alsa da her aşamasında tacize uğramaktan kurtulamazlar. Eğitimini tamalayanlar da medyada malzeme olacak kadar ilginç sayılırlar! Ve oy... İşte, orada da oy kullanıyormuş gibi yapsalar yeter...

Sonuçta sakatlar sakat olmayanların beceriksizce çizilen taklitleri gibidir. Makbul olmayan bedenlerin makbul vatandaş olması da beklenemez. Bi de tabii, "sevgili sakatları hoş görmek lazım. Ah canlarım benim. Gözlerim doldu. Onlara..."
 
Şunun altını özellikle çizmek istiyorum ki kimse benden vatandaşlık görevi bekliyor diye oy kullanmadım.çok düşündüm hatta kullanıp kullanmamak konusunda ama sonra dedim ki kendi kendime" ülkede bir seçim yapılıyor ve benimde söz hakkım var.bende bu söz hakkımı kullanıcam.ben neden başkalarının seçtiği bir yönetimin kahrını çekmek zorunda olatyım ki.görevlilerde görevini yapıp bana yardımcı olmak zorunda"işte bu kadar.görevlerinide yaptılar ve bir sorunda çıkmadı.yapmak istemiyorlar gibi bir lüksü yaşatmam onlara.Başkalarından önce kendimiz için makbul olup olmadığımıza karar vermeliyiz öncelikle.
 
Ne yazık ki, dediklerinize katılmamak olanaksız. “Mış” gibi yaşıyoruz. Ama, söylediklerinize de şaşırmıyorum. Çünkü, yaşadığımız ideoloji insanları bir düşünce çerçevesinde güdümlüyor. Yanılsamalı bir dünyada yaşıyoruz. Bugünün insanı, neyin güzel olduğunu, neyin güzel olmadığını ayırt edecek durumda değil. Bizler, güzele ya da çirkine biçimsel bir anlam yüklüyoruz. Onun için bir değer belirlemiyoruz. Temeli eşitsizliğe dayalı kültürler, insanı dışlayan bir kültür üretir. Bu kültürde, insan değil, kavramlar önemlidir. O sistemin yürümesi için o kavramlar korunur. Sizin deyiminizle makbul vatandaş bunu işaret ediyor. Askerlik, vatandaş olma, resmi ideolojiye göre insan yetiştirme v.s. v.s.

Ancak, bizler, donanımlı olursak, işlevsiz kavramlarla bilinçleri dondurulan insanların bilincini açabiliriz. Böyle yaparsak, yaratılacak insani süreçlerle insanlaşmaya başlayabiliriz diye düşünüyorum.
 
Bulent Bey bence bundan sonraki secimlerde secmen listeleri askiya cikinca ilce secim kurulu yada il secim kurulu baskanligina raporunuz ve ev adresinizin oldugu bir dilekce verin ayni bolgeden (ilceden)belirli sayinin ustunde engelli muracat ederse ayrica engelli sandigi duzenlerler.Ayrica yasadiginiz olay konusunda kesinlikle konuya neden olan ilgililer hakkinda yaptirimda bulunun hic olmadi yine ayni durumu yasamamak icin en iyisi bir dahaki sefere ufak kalem kamera turu bir donanimla olayi goruntuleyip medyaya verin.
 
yasak_kent;
valla aynen katılıyorum bu yazıya biz halkız nasıl olsa...halk
 
çıkan seçim sonuçlarının çoğunluğuna bakılırsa bizim milletimizde akıllanmaz!
uyuyanlar haddinden fazla malesef!
 
iş dolaşıp geliyor eğitim insanın almış olduğu her türlü eğitim bu konularda çokönemli.
kişinin önce kendisine ve daha sonrada karşısındaki insana saygısı olması gerekir. bir vatandaş onca zorluklara karşı gelerek oy kullanmaya gelmiş sen kalkacaksın ona oyunu kullanmada yardımcı olmayacaksın yok böyle birşey insan odun kafalı olmayacak olursa bu gibi işleri aşmamız kolay değil.
siyası görevli olduğumdan sandıkları gezinirken bu seçimde gördüğüm kadarıyla sandık başındaki görevliler bana eskiye nazaran pratık, zeka kabiliyetten yoksun gibi geldiler onlara verilmiş olan sorumlulukları kullanmada korkak bir yapıları vardı.
 
Fatih Çekirge'nin iki tane daha yazısı var bu konuda:

Fatih beyin duyarlılığını çok taktir ettim gerçekten.ve bende yaşadığım zorlukları anlatan bir mesaj gönderdim kendisine.Bir şekilde derdimizi anlatmazsak bunlar halinden memnun kimsenin sesi çıkmıyor diye düşünür insanlar ve kimseniin umrunda olmayız.Bu bir gerçektir.
 
Forumda yazılanları okuyunca, "NE KADAR ŞANSLIYIM!" dedim.
İşte benim seçim maceram...

Tarih: 29 Mart 2009 Pazar...
İçimde bir heyecan; bugün güzel vatanımda yerel seçim günü... Doğum yerim İstanbul olsa da, on beş yıldır İzmir’de yaşıyorum ve kendimi İzmirli hissediyorum. Daha da önemlisi, İzmir’i çok seviyorum.
Ağır derecede fiziksel engelli olduğum için, tüm bedensel faaliyetlerimde annem başkahramanım... Kahvaltımızı yaptıktan sonra beni giydirdi. Yakama, komşumuz ve dostumuz Suzan ablamın armağanı, en büyük boy ATATÜRK rozetimi takmasını rica ettim. Yetmedi, boynuma da, yine onun aldığı, sevgili önderimin kalpaklı bir portresini taktırdım.
Girişte altı-yedi basamak merdiven olduğundan, dışarı çıktığımda bize her zaman candan destek veren, apartman görevlimiz Muzaffer ağabey ve eşi Fatoş abla ile şakalaşarak, aşağıya indik. Muzaffer ağabey, beni kucakladığı gibi arabaya yerleştirdi. Aslında, yardımla birkaç adım yürüyüp arabaya binebiliyorum ama Muzaffer ağabey böyle şımartıyor beni J.
Yıllardır İzmir Amerikan Koleji’nde oy kullanıyoruz. Engelli olduğum için arabamızla içeriye kadar girmemize izin verildi. Okulda inşaat olduğundan, molozların üstünden geçmemiz gerekti ama usta sürücü annem, arabamızın altını vurmadan bunu başardı.
Benim sandığım koridorun sonundaymış. Annem görevlilerle görüştü. Yüzde 93 engelli olduğumu öğrenen sandık başkanı,oy pusulalarının yanı sıra, sandıkların da arabaya kadar götürülmesi talimatını vererek, büyük duyarlılık ve incelik gösterdi. Bu arada, bir sandık görevlisi de, “Yüzde 93 engelliyse nasıl oy kullanacak?” şeklinde, dâhice (!?!) bir soru sormuş. Diğer bir sandık görevlisi ise, komşumuz olduğundan, beni tanıdığını ve oy kullanmaya ilişkin bir engelim olmadığını söylemiş.
Ağır engellilerin mutlaka zihinsel açıdan da yetersiz olmalarının gerekmediğini, acaba ne zaman öğreneceğiz?
El-kol hareketlerim yetersiz ve istek dışı olabildiğinden, mührü basma konusunda görevliden yardım istedim. Annem böyle zamanlarda, önyargılara yol açmamak için uzakta durmayı tercih eder. Sadece “Spastikçe”den tercüme yapması, bir de imzamı atmam için kolumu yönlendirmesi gerektiğinde yaklaşır yanıma.
Tüm pusulalarda, oy vereceğim partiyi işaret ettim. Muhtar adaylarını da tek tek gösterdiler, seçtim. Hepsini özenle katlayıp, önümde sandıklara attılar. Parmak basmayı hiç sevmem; annemin desteğiyle imzamı da attım. Rahatladım...

Suzan abla ve Feyyaz ağabey de bizimle gelmişlerdi. Hava muhteşemdi. Çeşme’ye doğru yola çıktık. İzmirlilere önerim: Alaçatı’da Yusuf Usta var. Yemeklerinin tadına mutlaka bakın... Ustaya da benden selam söyleyin; “Tekerlekli sandalyeyle gelen Aslı” derseniz, tanıyacaktır.
Dönüşte annemle Suzan abla, otoyolun kenarından kır çiçekleri topladılar. Akşama doğru, sağlıkla evimize kavuştuk.
 
Üst Alt