Uzun zamandır öykü koymamışım bu sayfaya…arşivimden bi tane seçtim
Size ait öyküler bölümüne değil de yaşama dair anı ve düşüncelere koymayı uygun gördüm..
Çünkü öyle..!
YUVADA KALAN KUŞLAR
Bazı sabahlar balkonda yanıma gelirdi, misafirim olur, birlikte kahvaltı yapardık.
Havalar soğuyunca, sonbahar gelince üşümez mi bunlar? acıkmazlar mı hiç?
Bir aydır gelmiyorlar..belki gelirler diye mermerin üzerine yine kırıntı koyuyorum ama gelmiyorlar..
kırıntıların altına gazete de seriyorum, ıslak ve soğuk mermere basınca üşümesin ayakları diye.
..ama gelmiyorlar artık.
Kumruya çok benziyorlar fakat bunlar bildiğimiz tanıdığımız kumrulardan değil.
onlar çok ürkek, açlıktan ölseler insana bu kadar yaklaşmazlar, güvercinler gibi sokulgan da olamıyorlar.
Bu çok sokulgandı ama hiç muhabbeti yoktu,
önüne itelediğim ekmek kırıntılarını yiyip hemen uçardı.
Sağol abi..mersi..sayende kursağımıza iki lokma girdi ,
şimdilik eyvallah ,bi ara yine görüşürüz, kendine iyi bak falan gibi bağlaçlara sözlüğünde yer yok.
Kumru mumru ama neticede bi garip kuş işte..
tık tık tık gagalayıp bitiriyordu verdiklerimi ,sonra pırrrrr.
Gelişleri de bi program dahilinde değil, bi bakarsın dört beş gün arka arkaya gelir, ya da bir ay gözükmez ortalarda.
Diğer kumrulardan onu ayıran iki şekilsel özelliği vardı,.
Birincisi ve en önemlisi ki bu sebeple ona kolyeli diyorum.
Boynunda kolye gibi bir iz var, ikincisi tüylerinin rengi diğerlerinden daha açık.
Bildiğimiz kumrular kızılı andıran sütlü kahve rengindedir .
Bunun ise tüyleri biraz duman rengine çalıyor.
Kafası, yani kolyeden yukarısı beyaza yakın gri.
Bi sabah, tesadüf işte, makine yanımdaydı, bastım deklanşöre, aldım bi suretini.
Lakin sesten ürktü ve kaçtı, sadece tek kare çekebildim.
ve günlerce gelmedi.
Bakın daha sonra ne oldu..
Hep yalnız geliyordu, bir gün :
- Yafu senin eşin ,dostun, yoldaşın hadi o da olmadı msn den sanal manal da olsa bi arkadaşın yok mu ?
- Yemeğe onu da çağırsana dedim.
Vala aynen böyle dedim.
Anlamış gibi uçtu gitti, çok geçmeden yanında eşiyle geldi..
Ne biliim belki de sadece arkadaştılar, aralarında duygusal bi şey yoktu, orasını bilemicem artık.
bilsemde söylemem zaten, dedikoduya girer.
ama inan birbirlerine çok yakışıyorlardı.
Şimdi bana hangisi bay hangisi bayandı gibi bi ahret sorusu sormayın
..pat diye hikayemi burada keserim.
Anlaştık mı?
Tamam o zaman devam ediyorum.
Resimde de göreceğiniz gibi yeni gelenin sol ayağı yoktu parmakları kopmuştu
yürüyemiyordu, serçe gibi sekiyordu .
Ayağından mı utanıyordu da, gelmiyordu acaba?
Yoksa arkadaşı ondan utandığı için mi onu yanında getirmiyordu?
Ama bak dedim :
- Senin hiç olmazsa kanatların var.
- Ben hem yürüyemiyorum hem uçamıyorum..Sakın üzülme emi.
Annem çiçek fanatiği olduğundan arka balkonumuz biraz sera görünümündedir.
Eski evimizde tek balkonumuz vardı.
Beş kişinin çok rahat sığabileceği balkonda iki kişi zor ayakta dururdu.
Kalan bölümlerin çiçek işgalinde olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Bu nebatat bolluğundan yararlanmak isteyen kumrular gelir, kuytu bi saksının dibine yuva yapmaya çalışırdı.
Çalışırdı diyorum çünkü bu işi bile beceremezlerdi de annem teknik destek ve malzeme yardımında bulunurdu.
Bu arada şunu da söyliim , yardım direk olduğu zaman gurur yapıyorlar.
Yuvaya sonradan konulan malzemeyi atıyorlar.
Neyse ki zamanla öğrendik, çerçöpten oluşan malzemeyi
yuvanın yakınına koyuyoruz, eğer uygun görürlerse,
imar kurullarından onay çıkarsa, tenezzül edip o çöp parçalarını gecekondularında kullanıyorlar .
Diceksiniz ki size ne, sana ne? Niye doğaya müdahale ediyorsunuz?
Yok efendim bunlar yuva yapamıyorlar ,beceremiyorlar Allah bunlara popo vermiş yumurtlasın diye..
Ama bu yumurtaları saklamaları gereken yuva yapma yeteneğini esirgemiş.
Niye..?
Bilmem..!
Yumurtaya can veren yüce rabbimin hikmetini sorgulamak bizi aşar.
Beş altı çöp parçasını bir araya getirdiklerinde kendilerince yuva bitmiş oluyor..!
Oluyor mu? olmuyor tabii. Onlarda o alemin Veli Göçer'leri..laz mütahitleri..!
İlk rüzgarda dağılıp gidiyor yuvaları, yumurtalar düşüp kırılıyor.
***
Yuva yapımına anam tarafından verilen teknik destek nasıl ve ne zaman başladı. Anlatiim..
Yıllar öncesi..
Evde dört çocuk var , Dört bekar ki hepsinin yaşı yirminin üstünde.
Yani...?
Yanisi şu , hepsi evlenme çağında.
Ama uçup gitmiyorlar..!
Anam da umudunu balkonu mesken edinen kumrulara bağlamış..
Kumrular , yavrularını kargalara kaptırmadan , yumurtalarını düşürüp kırmadan sağlimen uçurabilirse;
Tamam diyor ,bu yıl çocuklardan biri evlenip uçacak yuvadan.
Bi çeşit niyet tutuyor işte kendince.
Ahhh elinde olsa dördünü de civciv gibi kanatlarının altında yıllar boyu ağzıyla beslemeye dünden razı ama..
Fakat kumrular beceriksiz. Kumrular acemi.
Bi sene, iki sene..yok uçuramıyorlar yavruları.
Ya yumurtalarını düşürüp kırıyorlar.. ya da çıkan yavruları karga kapıyor.
Evdeki bekarların yaşı da yirmilerden otuzlara doğru bi gidişat içinde.
Yıllar durmuyor.
İş başa düşüyor yani.
Yardım ediyor annem yavruların sağlimen büyüyüp yuvadan uçup gitmelerine.
Ve sonuçta dört bekarın üçünü kumrularla birlikte uçuruyor anam.
Sırayla evlenip terk ediyorlar yuvayı.
Dördüncüye sıra geldiğinde ..!
Bi kaç sene yardım yine devam ediyor ama..
uzun yıllardır ne kumrular yuva yapıyor balkonumuza..
ne de artık niyet tutuyor annem.
Size ait öyküler bölümüne değil de yaşama dair anı ve düşüncelere koymayı uygun gördüm..
Çünkü öyle..!
YUVADA KALAN KUŞLAR
Bazı sabahlar balkonda yanıma gelirdi, misafirim olur, birlikte kahvaltı yapardık.
Havalar soğuyunca, sonbahar gelince üşümez mi bunlar? acıkmazlar mı hiç?
Bir aydır gelmiyorlar..belki gelirler diye mermerin üzerine yine kırıntı koyuyorum ama gelmiyorlar..
kırıntıların altına gazete de seriyorum, ıslak ve soğuk mermere basınca üşümesin ayakları diye.
..ama gelmiyorlar artık.
Kumruya çok benziyorlar fakat bunlar bildiğimiz tanıdığımız kumrulardan değil.
onlar çok ürkek, açlıktan ölseler insana bu kadar yaklaşmazlar, güvercinler gibi sokulgan da olamıyorlar.
Bu çok sokulgandı ama hiç muhabbeti yoktu,
önüne itelediğim ekmek kırıntılarını yiyip hemen uçardı.
Sağol abi..mersi..sayende kursağımıza iki lokma girdi ,
şimdilik eyvallah ,bi ara yine görüşürüz, kendine iyi bak falan gibi bağlaçlara sözlüğünde yer yok.
Kumru mumru ama neticede bi garip kuş işte..
tık tık tık gagalayıp bitiriyordu verdiklerimi ,sonra pırrrrr.
Gelişleri de bi program dahilinde değil, bi bakarsın dört beş gün arka arkaya gelir, ya da bir ay gözükmez ortalarda.
Diğer kumrulardan onu ayıran iki şekilsel özelliği vardı,.
Birincisi ve en önemlisi ki bu sebeple ona kolyeli diyorum.
Boynunda kolye gibi bir iz var, ikincisi tüylerinin rengi diğerlerinden daha açık.
Bildiğimiz kumrular kızılı andıran sütlü kahve rengindedir .
Bunun ise tüyleri biraz duman rengine çalıyor.
Kafası, yani kolyeden yukarısı beyaza yakın gri.
Bi sabah, tesadüf işte, makine yanımdaydı, bastım deklanşöre, aldım bi suretini.
Lakin sesten ürktü ve kaçtı, sadece tek kare çekebildim.
ve günlerce gelmedi.
Bakın daha sonra ne oldu..
Hep yalnız geliyordu, bir gün :
- Yafu senin eşin ,dostun, yoldaşın hadi o da olmadı msn den sanal manal da olsa bi arkadaşın yok mu ?
- Yemeğe onu da çağırsana dedim.
Vala aynen böyle dedim.
Anlamış gibi uçtu gitti, çok geçmeden yanında eşiyle geldi..
Ne biliim belki de sadece arkadaştılar, aralarında duygusal bi şey yoktu, orasını bilemicem artık.
bilsemde söylemem zaten, dedikoduya girer.
ama inan birbirlerine çok yakışıyorlardı.
Şimdi bana hangisi bay hangisi bayandı gibi bi ahret sorusu sormayın
..pat diye hikayemi burada keserim.
Anlaştık mı?
Tamam o zaman devam ediyorum.
Resimde de göreceğiniz gibi yeni gelenin sol ayağı yoktu parmakları kopmuştu
yürüyemiyordu, serçe gibi sekiyordu .
Ayağından mı utanıyordu da, gelmiyordu acaba?
Yoksa arkadaşı ondan utandığı için mi onu yanında getirmiyordu?
Ama bak dedim :
- Senin hiç olmazsa kanatların var.
- Ben hem yürüyemiyorum hem uçamıyorum..Sakın üzülme emi.
Annem çiçek fanatiği olduğundan arka balkonumuz biraz sera görünümündedir.
Eski evimizde tek balkonumuz vardı.
Beş kişinin çok rahat sığabileceği balkonda iki kişi zor ayakta dururdu.
Kalan bölümlerin çiçek işgalinde olduğunu söylememe gerek yok herhalde.
Bu nebatat bolluğundan yararlanmak isteyen kumrular gelir, kuytu bi saksının dibine yuva yapmaya çalışırdı.
Çalışırdı diyorum çünkü bu işi bile beceremezlerdi de annem teknik destek ve malzeme yardımında bulunurdu.
Bu arada şunu da söyliim , yardım direk olduğu zaman gurur yapıyorlar.
Yuvaya sonradan konulan malzemeyi atıyorlar.
Neyse ki zamanla öğrendik, çerçöpten oluşan malzemeyi
yuvanın yakınına koyuyoruz, eğer uygun görürlerse,
imar kurullarından onay çıkarsa, tenezzül edip o çöp parçalarını gecekondularında kullanıyorlar .
Diceksiniz ki size ne, sana ne? Niye doğaya müdahale ediyorsunuz?
Yok efendim bunlar yuva yapamıyorlar ,beceremiyorlar Allah bunlara popo vermiş yumurtlasın diye..
Ama bu yumurtaları saklamaları gereken yuva yapma yeteneğini esirgemiş.
Niye..?
Bilmem..!
Yumurtaya can veren yüce rabbimin hikmetini sorgulamak bizi aşar.
Beş altı çöp parçasını bir araya getirdiklerinde kendilerince yuva bitmiş oluyor..!
Oluyor mu? olmuyor tabii. Onlarda o alemin Veli Göçer'leri..laz mütahitleri..!
İlk rüzgarda dağılıp gidiyor yuvaları, yumurtalar düşüp kırılıyor.
***
Yuva yapımına anam tarafından verilen teknik destek nasıl ve ne zaman başladı. Anlatiim..
Yıllar öncesi..
Evde dört çocuk var , Dört bekar ki hepsinin yaşı yirminin üstünde.
Yani...?
Yanisi şu , hepsi evlenme çağında.
Ama uçup gitmiyorlar..!
Anam da umudunu balkonu mesken edinen kumrulara bağlamış..
Kumrular , yavrularını kargalara kaptırmadan , yumurtalarını düşürüp kırmadan sağlimen uçurabilirse;
Tamam diyor ,bu yıl çocuklardan biri evlenip uçacak yuvadan.
Bi çeşit niyet tutuyor işte kendince.
Ahhh elinde olsa dördünü de civciv gibi kanatlarının altında yıllar boyu ağzıyla beslemeye dünden razı ama..
Fakat kumrular beceriksiz. Kumrular acemi.
Bi sene, iki sene..yok uçuramıyorlar yavruları.
Ya yumurtalarını düşürüp kırıyorlar.. ya da çıkan yavruları karga kapıyor.
Evdeki bekarların yaşı da yirmilerden otuzlara doğru bi gidişat içinde.
Yıllar durmuyor.
İş başa düşüyor yani.
Yardım ediyor annem yavruların sağlimen büyüyüp yuvadan uçup gitmelerine.
Ve sonuçta dört bekarın üçünü kumrularla birlikte uçuruyor anam.
Sırayla evlenip terk ediyorlar yuvayı.
Dördüncüye sıra geldiğinde ..!
Bi kaç sene yardım yine devam ediyor ama..
uzun yıllardır ne kumrular yuva yapıyor balkonumuza..
ne de artık niyet tutuyor annem.