Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Anayasa'nın 10. Maddesi Kapsamında Eşitlik, Ayrımcılık ve Pozitif Edinim ve ÖTV

hozgul

Üye
Üyelik
18 Şub 2010
Konular
129
Mesajlar
3,365
Reaksiyonlar
107
Bu başlıkta Anayası'nın 10. Maddesi Kapsamında Eşitlik, Ayrımcılık ve Pozitif Edinim konularını tartışabiliriz.

Hatırlamak gerekirse: ÖTV konusundaki münasebetsiz birinin son derece manasız hezeyanlarına OturanBoğa'nın yazdığı yazıda başka bir tartışma konusu çıkmıştı. O konunun şirazesinden çıkmaması için diğer tartışmayı bu başlığın altına almak münasip oldu.

Burada DJ_BORAN aşağıdaki iletiyi paylaşmıştı:

Şimdi temelde bahsedilen hususu görünce bende irkildim. Ancak benim bir maruzatım var. Yaa arkadaş; Bizler hepimiz engelliyiz değil mi? Devlet rapor verirken bize Engelli diyor. Ammenna; İşe girerken Engelli sayılıyoruz, Ona da tamam, Efendim sosyal güvenlik haklarından yararlanırken de Engelli olarak kabul ediliyoruz ona da eyvallah; Eee peki soruyorum size; Bu "ANGUT" yasayı çıkartan akıl hiç düşünmemş mi? Diğer hizmetlerde Engelli olarak kabul ettiğimiz kişileri iş araç almaya, Vergi indiriminden yararlanmaya gelince dışlıyoruz.

Hayır Kanun bu haliyle ANAYASAYA ya aykırı zaten! Şimdi ben bir yazı yazdım dedim ki eyy millet! Gelin şu ÖTV yasasını AYM ye götürelim. İki temel hak Kanun önünde eşitlik ve "Anayasal Pozitif ayrımcılık" ilkesine aykırılık teşkil eden bu UCUBE den kurtulalım. Ne oldu biliyor musunuz; Nasrettin Hoca nın Fil HİKAYESİ ne döndü iş... BİLMEM MERAMIMI ANLATABİLDİM Mİ?


Aykırılık nerede, anlayamadım? ÖTV indirimini kasdediyorsunuz?
 
Cevap vereyim hemen bizler 2010 refefandumunda Özürlülere yönelik Pozitif Ayrımcılığı Anayasal Güvence haline getirdik... Yaani özürlülere yönelik "Burada her hangi bir şekilde özürlüler arasında ayrımcılık yapılmıyor" alınacak tedbirlerde pozitif Ayrımcılık uygulanacağı Anayasal hükme bağlanmıştır 27, madde olması gerekior bildiğim kadarıyla..

Bir de Anayasamızda Temel Hüküm olan Kanun önünde eşitlik kavramı; Şimdi siz bir kanun çıkarıyorsunuz Ve bunu Engelliler için çıkartıyorsunuz ama Engelli bireylere diyorsunuz ki; Bu kanundan sadece Şu şu şartlara haiz Engelliler Yararlanır. O zaman adama sorarlar. Kanun Önünde Eşitlik Tanıdığın İnsanlar a Üstelik Pozitif Ayrımcılığı teminat altına almışken, Hangi mantıkla, Hangi Hukuksal Terminoloji ile Negatif Ayrımcılık yapıyorsun diye.

İdiida ediyorum güçlü bir kamuoyu ile iptal ettirebilir bu Hukuksuzluk Abidesi KANUN. hiç kimse bana bunun Hukuka Uygun olduğunu iddia edemez. Hadi buyrun aksini söyleyen varsa çıksın karşıma..

Bana Anayasa da Hukuki metinlerimizde hatta taraf olduğumuz Uluslar arası sözleşmelerde BU AYRIMCILIĞI MEŞRU gösteren tek bir madde bulsunlar. Devlet açıkça Kendi koyduğu KANUN u ihlal ediyor burada...
 
@DJ_BORAN

27, madde olması gerekior bildiğim kadarıyla.

Çok önemli değil ama 27. madde değil 10. maddedir. Hatırlamak gerekirse: İlk kısımda "herkes kanun önünde eşittir" dedikten sonra 2010'da eklenen bir hüküm ile: "Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz" denilmiştir. (Bkz http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2709.pdf)

Bu kanundan sadece Şu şu şartlara haiz Engelliler Yararlanır. O zaman adama sorarlar. Kanun Önünde Eşitlik Tanıdığın İnsanlar a Üstelik Pozitif Ayrımcılığı teminat altına almışken, Hangi mantıkla, Hangi Hukuksal Terminoloji ile Negatif Ayrımcılık yapıyorsun

Eşitlik, ayrımcılık, pozitif edinim gibi kavramların ne olduğuna bakmak lazım:

Eşitlik ikiye ayrılır fiili/maddi ve şekli. Bunlar uzun konulardır ama kısaca bahsetmek gerekirse:

"Şekli eşitlik: Herkesin, tüm verili koşullarıyla eşit olduğu varsayımından yola çıkan, eşit durumda olanların eşit muamele görmesini ve ayrımcılık yapılmadığı sürece mevcut durumun korunmasını eşitliğin varlığı için yeterli sayan eşitlik anlayış"

Maddi eşitlik: "Kişi ve kişi grupları arasındaki farklılıkları olumlu yönde göz önünde bulunduran ve onları eşit veya aynı varsaymayan eşitlik anlayışı. Bu sayede mevcut eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için geçici özel önlemler gibi önlemler gündeme gelebilmektedir. (Gül, İ.)"

Ayrımcılık: (biraz darltarak) Aynı durumda farklı davranma veya farklı durumda aynı davranma veya uygulamanın beraberinde getirdiği dezavantajları ortadan kaldırmak için uygun tedbirleri almamak.

"Geçici özel önlem: Ayrımcılığı ortadan kaldırma, fırsat eşitliğini sağlama ve toplumsal hayata tam katılım kapsamında toplumda korunması gereken dezavantajlı gruplara tanınan imtiyaz. (Gül, İ.)

Bizim dilimizde "geçici özel önlem" pozitif ayrımcılık olarak yer etmektedir ki aslında doğrusu bu değildir.

Şimdi tanımları ortaya koyduğumuza göre biraz daha ilerleyebiliriz.

Yapılan nedir? Bir kısım engelli kişiye yani özel donanım gerektiren ortopedik engellilere ve sakatlık oranı %90 ve üzeri olan kişilere ÖTV istisnası sağlamak. Sizin itirazın nedir? Neden bir kısma ve neden diğerleriyle eşitliği bozuyorsunuz?

Kanunkoyucunun bu (bizim pozitif ayrımcılık diye bildiğimiz) "geçici özel önlemi" şunun için yapmıştır; Hareketliliği kısıtlı olan kişilerin ulaşım hizmetleri beklenen ölçüde gelişmemiştir, ulaşımlarını sağlayamamaktadırlar ve araç aldıklarında, proje, ek tertibat ve düzenlemeler için masraf etmektedirler. Bu kişilerin ulaşımlarına katkı sağlamak/kolaylaştırmak ve yaptıkları masrafı bir nebze olsun hafifletmek için onlardan alacağım vergiyi almayarak vazgeçiyorum. Peki ne zamana kadar, bu eşitsizliğin ortadan kalkacağı ana kadar. Yani ulaşım hizmetleri herkesçe ve adil olarak kullanabilir hale gelinceye kadar.

Peki neden bir kısım engelliye sorusu haklı olarak sorulmaktadır. Kanunkoyucu demiştir ki: Diğer kanunda saymadığım engelliler, ulaşım hizmetlerinden yararlanırken, geçici özel önlem alınmasına ihtiyaç duymamaktadır. Şimdi durum gerçekten bu ise yapılan doğrudur. Eğer değilse o zaman bunun neden böyle olmadığını, diğer engellilerin de sakatlığı sebebiyle yaşadığı zorlukları ispat edip kanunun Anayasa'ya aykırılığı iddiası ile dava açmak gerekir.

Bu değerlendirmelerden sonra şunu söyleyebilirim ki: ÖTV istisnası, %3 kota uygulaması gibi düzenlemeler "geçici özel önlem"dir ve diğer engelli olmayan vatandaşlara karşı eşitlik ilkesini bozmamaktadır. Zira engelli kişiler bu durumda avantajlı hale gelmiyor, ayrıcalık almıyor, aksine bozulan eşitsizliği dengelemeye çalışıyor.
 
hozgul

Temelde benim itiraz ettiğim noktaya dahi değinmeden geçici önlem gibi hukuki terminolojide var olan bir tanım üzeründen hareket ettiniz ama ne yazık ki bu tanım benim itiraz ettiğim noktayı kapsamıyor. Ama açıklamamda fayda mülahaza ediyorum. Çünkü ne demek istediğim tam anlaşılmamıştır.

Şimdi temel itibarıyla Siz Birey i devlet in varlık sebebi olarak kabul ederseniz sizin bahsettiğiniz yaklaşım bir yerde mazur görülebilir. Ancaak; Mesele Devlet in Birey için var olduğu ve esas itibarııyle Anayasamızda ifadesini bulan Sosyal Hukuk Devleti ilkesi nden hareket ettiğimizde durum hiç te sizin bahsettiğiniz gibi görünmüyor; Zira Engellilerin sosyal hayata adapte edilmesinin en temel argümanı hareket özgürlüğü dür. Ve bu hareket özgürlüğü sadece "Fiziksel Engelliler" için bir zorunluluk ta değildir.

Eğer insanı Homo Economiscus olarak değerlendirip Fiiziksel varlığından ibaret değerlendirirseniz bu yaklaşımla fiziksel olmayan engelleri dahi Engel kategorisinden çıkartma yoluna gidersiniz ki; Benim asıl itiraz ettiğim nokta burasıdır. Konu Engellilik se eğer, Nasıl ki diğer haklar verilirken İnsan merkezli düşünülüp ayrımcılık yapılmıyorsa, Söz konusu olan Engelliler olduğunda da böylesine absürd bir ayrımcılık yapılması Hukuk a ayrıkırılık içermektedir.

Bakın tekrar vurguluyorum!! Kanun a değil; Çünkü bizim mevzuatımız "Hukuk a aykırı Kanun maddeleri" ile doludur. Bu nedenle evrensel Hukuk u baz alarak konuşuyorum. Yoksa sizin bahsettiğiniz gibi kelime oyunları yaparak insanların temel haklarını sınırlamak çok kolaydır ki sadece kanun koyucunun işlev olarak üstlendiği bu. Bunun en basit örneğini Vergi kanunlarında görürsünüz; Allem ederler kallem ederler Tarh, Yerleştirme, Tahakkuk gibi kavramları ters yüz ederek tahsilatı yaparlar. Sonra da size dönüp derler ki; Hizmet finansmanı yapıyoruz.. Eee hizmet finansmanı yapıyorsunuz da zamanında geçiçi olduğunu söylediğiniz mevzuatı kalıcı hale getirmek için neden Milli İrade ye danışmadınız.* Sorsaydınız kamuoyuna bunu yapalım mı diye? Sonuç itibarıyla itirazımın temel noktası burada..

İş istihdam a, Sosyal Güvenliğe, Emekliliğe ve diğer kamu hizmetlerine geldiğinde Engelliler arazında ayrım yapan sistemin, Konu zülfi yare yani "Vergi Mevzuatı" na dokununca hukuka Ters takla attırarak hakkımız olanı elimizden almasına yönelik bir tepkidir benimkisi.

Gidin uluslar arası örnekleri inceleyin.. Dünya da engellilere kendi içinde ayrımcılık yapan kaç örnek göreceksiniz:?!!
 
@DJ_BORAN

Meseleyi kişiselleştirmek konusundaki tutumunuzdan vazgeçeceğinizi umarak yazıyorum. Zira devletçi, kelime oyunları yapmak gibi yakıştırmalar gerçeğe ulaşmaya katkı sağlamıyor.

Önce yazınızdaki katılmadığım noktalara işaret etmek isterim.

1- Engelli kişiler sosyal hayata adapte edilmesi gerekenler değildir. Zira adapte olmak, eklenenden gelir ki bu ifadenin tashihi gerekir.

2- Engelliliğin fiziksel fonksiyonların kısıtlılığına indirgediğim sonucuna nasıl ulaştığınızı anlamak güç. Zira böyle düşünmediğimi ifade etmek isterim.

3- Hareket özgürlüğü elbette herkes için olmalıdır. Burada temel alınacak husus, engellilik halinin ya da çevresel faktörlerin bu özgürlüğü ne kadar kısıtladığıdır.

4- Sizin yaptığınız tanım, şekli eşitliği gündeme getirmektedir. Yani bir istisna uygulanacaksa, bu herkese uygulanmalıdır. Hâlbuki buna katılmak mümkün değil. ÖTV istisnası engellilere uygulanacaksa, her engelliye uygulanmalıdır demek olur ki, ayrıldığımızı düşündüğüm esas da burası sanırım. Düşüncem o dur ki, ÖTV istisnası ister engellilik hali isterse de çevresel faktörlerden kaynaklı olsun, mevcut ulaşım sistemini kullanmayı olanaksız hale getiriyorsa, o zaman (ekonomik göstergelere göre değişebilir) ÖTV'de istisna olsun, KDV'de istisna olsun ve hatta belki de teşvik alsın. Bunun adına biz, fiili eşitliği sağlamak için alınan özel tedbir diyoruz.

Örneğin körler çeşitli sınavlara giriyor ve geometri sorularından muaflar. Şimdi biz diyebilir miyiz ki, o zaman ortopedik engelliler de muaf olsun? Ortopedik engelliler, örneğin ben minibüse, metrobüse ve bilumum araca ulaşamıyorum. Ancak bipolar bozukluğu olanlar ulaşabiliyor. (bu arada bipolar bozukluğu rastgele seçtim, bir başka engellilik hali de pekala olabilir) O halde diğerleriyle eşitlik bozuldu. Eşitliği sağlamak için tedbir almak ya da istisna sağlanması neden ayrımcılık olsun? Lütfen bir önceki yaptığımız tanımları yeniden gözden geçiriniz. Zira neyin ayrımcılık, neyin olmadığı, kısmen de olsa anlatılmaktadır. Fiili eşitliğini hızlandırmak veya sağlamak için (istisna olur, muafiyet olur) gerekli özel tedbirler almak ayrımcılık değildir, ayrıcalık hiç değildir. (Bkz BM Engelli Kişilerin Haklarına İlişkin Sözleşme'sinin 5. maddesine)

5- Her farklı davranma ayrımcılık değildir.

6- Bir düşüncenin uluslararası hukukta yeri var demekle yeri olmuyor. Nerede var, nasıl var göstermek gerekir, öyle değil mi?

7- Hukuki ama özünde ayrımcılık içeren kanun, düzenleme vs. yok mu? Olmaz mı? Hemen örnek verelim: İki araba yolda kafa kafaya çarpışsa, iki sürücü de kaza sonucu sakatlanıp akülü sandalye kullanmaya mecbur kalsa, biri askeri araba diğeri sivil olsa ne oluyor biliyor musunuz? Asker olan 10 bin TL'ye sandalye alırken sivil olan 2 bin 500 TL'ye alıyor. İşte durumları aynı fakat yapılan muamele farklı. İşte biz buna "ayrımcılık" diyoruz.

Hülasa, sistemin dışında kalan engelliler, ulaşım sistemini kullanamadığını ve özel düzenlemeler yapması gerektiği ispatlarsa o halde sistemin dışında kalan kişilerin dâhil edilmesi için yasal girişimler yapılabilir. Bunu bir önceki iletimde de söylemiştim. Eğer iddianız bu ise, bunu ispatlayabiliyorsanız, size katkı sunmaya hazır olduğumu ifade etmek isterim.
 
Öncelikle maddeler halinde yazdığınız için teşekkür ederek başlamalıyım sözlerime.. Ama ne demek istediğimi ısrlar anlamamakta diretiyorsunuz ve mevzuatın diliyle konuşuyorsunuz benimle. Benim bahsettiğim şey Kanunilik değil Hukukilik ilkesi dir. Ama madem örneklemeden gidiyoruz bende madde madde size yanıt vereyim ki konu aydınlığa kavuşsun.. Çünkü bu konuda söylenmesi gereken şok şey var..

1: "Engelli kişiler sosyal hayata adapte edilmesi gerekenler değildir" derken zannediyorum nasıl bir ayrımcılık yaptığınızın farkına varmışsınızdır. Sizin bu yaklaşımınıza göre engellilerin istihdamı da bir gereklilik değildir. Haa "Zaten sosyal hayatın içinde var" lar diyorsanız o zaman bu yaklaşımınızda da sakatlık var. Sosyal hayatın içinde Var olmak la, Bir bütünün eşit parçaları gibi Var olmak arasındaki farkı sorarım bende size o zaman. Belki o zaman Varoluş ile Nitelikli Varoluş arasındaki farkın ne anlama geldiğini ve iki kavram arasındaki büyük farklılığı daha iyi kavrayabilirsiniz diye düşünmekteyim.

2: Ben zaten şahsi olarak sizi Engelliliği Fiziksel Engellilik sınıfına indirgediğiniz yönünde bir yaklaşımla itham etmedim. Benim buradaki itirazım sistemin bir bütün olarak Engelliliği sadece fiziki eksiklik olarak tanımlamasında. Ve bu da kurumsal uygulamalara sirayet etmiş durumda ne yazık ki. Hukuku sosyoloji ile birlikte uygulamadığınız zaman ortaya böyle absürdlükler çıkması normaldir ama. Ceza kanunlarımız bunun gibi salt Fiziki değerlendirme üzerinden sonuç elde etmeye çalışan hükümlerle doludur. Hep söylemişimdir. "Hukuk ile Kanun arasındaki farkı ayırd edemezseniz Adalet i sağlamak olanaksızdır" diye. Zannediyorum bu iki kavram arasındaki farkı sadece kelime anlamı olarak düşündüğünüz için neden bu tarz bir itirazda bulunduğumu sorguluyor olmalısnız. Ehh İnsan hakları Evrensel Bildirgesinin altında dünyanın en çok kan döken ülkelerin imza koyduğu bir dünya da bu durumu mazur görmek gerek..

3: Şimdi çevresel faktörlerin kısııtlaması dediğinizde siz ne anlıyorsunuz acaba? Bir merdivenden çıkamayan fiziksel engellinin karşılaştığı Hareket özgürlüğü kısıtı elbette toplum tarafından izole edilmiş psikiyatrik engelli bir bireyin sosyal hayata dahil olma arzusunu yerine getirirken karşılaştığı kısıtla aynı olmayacaktır elbet. Amma bunu siz kalkıp "Psikolojik Engelliler nasıl olsa otobüse binebiliyor" diye yorumlarsanız kusura bakmayı buna itiraz ederim işte. Neden mi? İş hayatından örnek vereyim size.. Şimdi iş kurda yahut her hangi bir yerde engelli iş görüşmelerine bir katılın bakalım.. Ve orada düşük eğitim düzeyindeki fiziksel engellilerle yüksek eğitim düzeyindeki psikolojik engellilere teklif edilen işler arasındaki farkı bir gözlemleyin. Belki o zaman buna neden istiraz ettiğimi anlayabilirsiniz. Sonuçta nereden baktığınız değil, Ne gördüğünüz önemlidir. Bunu unutmayın. Öz Şekil den daha önemlidir..

5: Ben de tam bundan bahsediyordum. Yavaş yavaş "Her kanunun Hukuk a uygun olmadığını anlayacaksınız az kaldı"

6: Sizi Avrrupa İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ni incelemeye davet ediyorum.. Haa vaktiniz olursa Engelliler için düzenlenen Uluslar aras sözleşmeyi de inceleyebilirsiniz.. Erişilebilirlik Ve Sosyal Rehabilitasyon Kavramlarına bir bakın özellikle. Haaa efendim siz halen daha "Psikiyatrik hastalıklar aslında akıl hastalıkları dır bu kişiler toplum için tehlike arz ettiğinden tecrit edilmelidir" modundaysanız. DSÖ nün Psikiyatrik vaka tanımlamasına getirdiği yeni yaklaşımları da incelemenizde yarar var. Diğer engel grupları zaten periyodik cetvetlde bulunmaktadır. Fazla zorlanacağınızı zannetmiyorum..

7: Bakın o bahsettiğiniz şey Ayrımcılık değil işte. Bahsettiğiniz Çifte standart tır. Ve Anayasa daki Kanun önünde eşitliğe aykırıdır. Şimdi Kanunun bir şeyi amir düzenleme haline getirmiş olması onu Hukuka uygun yapmaz. Nitekim Temyiz bunun için var. Yoksa neden norm denetimine ihtiyaç duyulsun ki, Referans İctihad dediğimiz şeyi neden hukuk literatürüne sokacğaız o zaman? Uygulama birliği sağlayacaksınız tamam da bunu yaparken her şeyden önce Temel Normun Evrensel Hükme uyumlu olması gerekmez mi? İşte temel sorun burada. Çifte standart ile ayrımcılığı aynı şey zanneden yaklaşımda. Buna da Hukuk Terminolojisinde "Kurumsal Meşruiete dayalı ayrımcılık" diyoruz. Ki Ne yazık ki, Mesele Devlet in kendisini Halkın Varlık Sebebi olarak görmesi ile, Halkın Kendisini Devlet in varlık sebebi olarak görmesi arasındaki farka gelip dayanıyor iş. Modern hukuk burada belirleyici noktadır ama biz henüz o eşiğe ulaşamadık..

Burada bahsettiğiniz konuyu ıspat etmenin çok basit bir yolu var. Hemen bir örnekle ıspat edebilirim. Şimdi iki tane engelli vatandaş gözünüzün önüne getirin. Her ikisi de sosyo ekonomik açıdan aynı imkanlara sahip olsun.. Bunlardan bir tanesi fiziksel engelli ve devlet diyor ki buna. Sen toplum içinde hareket özgürlüğüne ihtiyaç duyuyorsun, Ben de devlet olarak senin toplum içinde daha rahat hareket edebilmen için belli kurallar dahilinde sana ötv muafiyeti sağlıyorum. Ki toplumun içinde bir birey olarak hareket özgürlüğüne sahip olabilesin. Bunu da ben emniyet açısından şu şu kurallara bağlıyorum diye yönetmelik çıkartıyor. Ve Birey bu hakları alıp kullanıyor.. Buraya kadar problem yok!!

Gel gelelim karşı tarafta "Engeli Fiziksel olmayan" Hafif düzeyde psikolojik engelli bir birey olsun... Engelliler e verilen her türlü hakka sahip ve imkanları da az önce verdiğimiz örnekteki engelli vatandaşla eş değer düzeyde.. O da gidiyor sisteme diyor ki; Ben de bir engelliyim; Sosyo ekonomik şartlarım bunlar.. Benim hastalığım "engelim" toplumsal ortamlarda "Özellikle psikolojik gerginliğin yaşandığı toplu taşıma araçlarını düşünün ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız" hassasiyet arz eden bir durumdur. Ancak benim sosyal hayatta var olabilmem için hareket özgürlüğüne ihtiyacım var.. Bu meyanda ben de diğer engellilere sağlanan poizitif ayrımcılık hükmü gereği bu haktan faydalanmak istiyorum.

Neyse kişi müraacaatını yapıyıor... Ve tıp otoritesinin verdiği cevap aynen şu; Siz sahip olduğunuz tıbbi rahatszlık gereği toplumsal hayatın bir parçası olan trafikte tehlike arz ettiğinizden bu hakka sahip olamıyorsunuz.. Eee peki; Bende şimdi soruyorum Bu adam ne yapacak? Toplu ulaşıma dahil etmiyorsunuz, Psikolojik durumundan dolayı damgalanma hatta fizyolojik zarar görme riski var, İstihdam a dahil etmeye çalışıyorsunuz orada da iş dünyasının ön yargıları sebebiyle sosyalleşememe problemi söz konusu onu da elinden aldınız.. Eee bu birey çıkıp ta maddi imkanları yerinde olduğu halde kendi imkanlarıyla böyle bir hak tan yararlanmak istendiğinde diyorsunuz.. Hoop; Sen toplum için tehlike arz ediyorsunuz.. Ondan sonra da haberlerde Şizofrenik Katil! diye damgalayıcı haberler yapıp. Psikiyatri Hekimleri ne Deli Doktoru muamelesi yapıyorsunuz.. Ehh batı da Psikiyatrik hastalğa sahip insanalr akademik düzeyde kariyer yaparken siz de oturup "Trafiğe çıkarsa tehlike arz eder" diye Toplumu korumaya devam edersiniz her halde. Umarım ne demek istediğimi anlamışsınız.. SAYGILARIMLA..
 
@DJ_BORAN

Yanıtınız için teşekkür ederim. "Kişisel düşünceleriniz"i bizlerle paylaşmış oldunuz. Zira değerlendirmeleriniz hukuki olmaktan uzaktadır. Neden bu kanaatin oluştuğunu aşağıda açıklayacağım.

Bazı sorularıma yanıt vermemişsiniz. Mesela körler geometri sorularından muaf tutulması eşitliği bozuyor örneği havada kaldı. Öte yandan ifade ettiklerimi hatalı yorumlamışsınız. Eğer çarptırmaya delalet değilse yazışarak iletişim kurmanın azizliğidir. Örneğin: "Engelli kişiler sosyal hayata adapte edilmesi gerekenler değildir" görüşündeyim. Bunun anlamı engelliler dışlansın değil. Yanlış yorumlamışsınız. Tam aksine "adapte edilme" lafzına karşıyım. Zira adapte edilmek, bir yere eklenen demektir ki, engelliler bir yere eklenen sonradan oluşmuş insan artığı değildir. Her haliyle toplumun zaten öznesidir.

Dolayısıyla uzun zaman alan bu yazışmalarla hakikata ulaşmak mümkün olamayabilir. Belki karşılıklı hasbihal ile daha iyi bir iletişim kurulabilir. O sebeple bundan sonra olursa ve sunacağınız deliller "bilimsel ve hukuki temele" dayanmayacaksa, münazara benim açımdan neticelenmiştir.

1- Bir şeyin hukuki olmadığını ispat etmek müddeiye aittir. O halde "şunu okuyun, buna da göz atın" demektense, şu sözleşmenin şu maddesi şöyle yorumlanabilir ve o yüzden şu sonuca ulaşılır demeniz gerekmez mi? Kaldı ki ne okuyup ne okumadığımı bilmeden, zan ile söylüyorsunuz.

Netice itibariyle delilleriniz kişisel görüş açıklamaktan öteye geçmek zorundadır. Usüle ilişkin bu itirazdan sonra içeriğe geçmeden önce bazı düşüncelerimi açıklamakta fayda görüyorum. Zira varsayımlar üzerine hareket etmek yanıltıcı olabilir.

2- Engellilik halleri bakımından Türkiye'deki en dezavantajlılar arasında psikososyal engelliler ile işitme engelliler yer almaktadır diye düşünmekteyim. Nedenlerini sıralamak uzun sürer, takdir edersiniz sanırım.

3- Toplumda, engellilik denilince akla uzuv yokluğu ya da fonksiyon kaybının geldiğini bilmem ki söylememe gerek var mı? Net olarak söylüyorum ki, bu değerlendirme hatalıdır. Zira engellilik gelişen bir kavramdır. Örneğin 5 yıl önce kanser tedavi gören ve sağlığına kavuşan bir kişi, iş başvurusunda, daha önceden tedavi gördüğü için işe alınmamışsa, ortada engelliliğe dayalı bir ayrımcılık vardır. Bakınız, tekrar ediyorum; artık kanser tedavisi görmüyor, sağlığına kavuşmuş ve artık herhangi bir fonksiyon kaybı olmasa bile. Ancak an itibariyle engelli sayılmasa bile yapılan engelliliğe dayalı ayrımcılıktır. Bundandır ki, BM EHS engelliliği tanımlar kısmında izah etmemiş (zira gelişen bir kavramdır) onun yerine bunu 1. maddede amaç kısmında telaffuz etmiştir. Böylelikle engelliliğin tanımlanmasında sınırlandırma yapılmamıştır. Bu konuda ayrılık yok sanırım.

4- Çevresel faktörler sözünü kasten kullandım. Anlamı: sizin dışınızdaki, kontrol edemediğiniz her şeydir. Bunun içine yapısal fiziki alanları da koyarsınız, insanların tutum, algı ve yaklaşımlarını da. Herhalde bunda da ayrılık yok.

5- "Otobüse binebiliyorum ama ben de İŞKUR'da şu olumsuzlukları yaşıyorum" çok ilginç bir örnek. Öncelikle kurumlarda yaşadığınız sorunların varlığı hepimizce malum. Ancak iş yaşamı veya öncesindeki yaşadığınız zorluklar ve mağduriyetlerin başka bir alanda, ulaşım konusuyla nasıl bir kolerasyonu olabilir?

6- Psikososyal engelliler "toplum için tehlike arz ettiğinden tecrit edilmelidir modunda" değilim. Bu sizin yakıştırmanız ve hatta teessüf ederim. Tam aksine, "bu durum bir insanlık halidir" modundayım. Bugün için psikososyal engelliler insanlık için umut namzetidir. Bunu rastgele söylemiyorum, inanarak ve tarihte örneklerini görerek söylüyorum. Umut vaad etmese bile, onu diğerlerinden asla ve kat'a ayırmak mevzu bahis dahi değildir. Zira psikososyal engellilik insanı daha az değerli yapmıyor. Sanırım bunda da ayrılık yok. Ama çok rica edeceğim, sanki varmış gibi davranmayı sonlandırınız.

7- Sizin, "bakın işte o ayrımcılık değil" dediğiniz durumun adı ayrımcılık. Size ayrımcılık ve türleri hakkında okuma yapmanızı öneririm. Zira aynı durumdaki kişilere farklı muamele yapmak ayrımcılıktır. Yani aynı durumdaki kişilere çifte standart uygulamak ayrımcılıktır. (Bkz. Hukuksal Açıdan Ayrımcılık ve Eşitlik, Sivil Toplum Kuruluşları ve Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme. Gül, İ.) Yapacağınız her ne ise, meşru bir amaca ulaşmak için değilse bunun adı ayrımcılıktır. Örneğin Barack Obama'yı belgeselde oynayacak aktörün siyah olmasını istemek ayrımcılık değildir. Öte yandan hukuk terminolojisinde "Kurumsal Meşruiyete Dayalı Ayrımcılık" diye bir ayrımcılık türü yoktur, nereden buldunuz bu kavramı, şaşkınım. (Ayrımcılık türleri: doğrudan, dolaylı, makul uyumlaştırmanın reddi, mağdurlaştırma, dolayısıyla, taciz).

8- Bir önceki iletide, size psikososyal engellilerin ÖTV istisnasından yararlanmalarını hukuki sayabileceğimiz delil istemiştik. Siz de cevap olarak toplu taşımada yaşayabileceğiniz gerginliği ve toplumsal algıdan kaynaklanan sorunları öne sürdünüz. Gerginlik yaşayabileceğinizi ve toplumsal algıdan kaynaklanan sorunlarla karşılaştığınız bir hakikattır. Ancak bu durum ÖTV'de istisna almaya yeterli midir ona bakalım ve kıyas edelim. Belki tekrar olacak ama; ÖTV'nin istisna edilmesinin temel iki nedeni/amacı vardır: birincisi araçları kullanamaması nedeniyle özel araba almaya mecbur kalmak, ikincisi ise, o araç için yapılan fazladan masraflar. Şimdi şu kıyası beraber yapalım:

a) Taksi dâhil olmak üzere, benim araçları kullanmam mümkün değil. Her durumda özel araba almaya mecburum, zira sistem buna zorluyor. Neden bu külfete zorlanmaktayım? Öte yandan bazı olumsuzluklara rağmen siz bu araçları kullanabilirsiniz. Bu durum fevkalade nesnel, somut.

b) Alacağım araca sonradan yaptıracağım (asansör, el tertibatı, proje vs.) donanım için daha fazla maddi kaynak ayırmak zorundayım. Ancak sizin böyle bir zorunluluğunuz yok. Bakın bu durum da oldukça nesnel ve varsayımdan uzak.

c) Yaşayabileceğiniz gerginlik ve toplumsal algıyı öner sürerseniz bu çok tehlikeli bir durumun önünü açar. Mesela bu sebeple işe alınmamayı meşru görmek zorunda kalırsınız, aile kurmak istediğinizde size karşı gelenleri makul karşılamak zorunda kalırsınız ve en önemlisi de bu insanları gergin, potansiyel davranış sorunları vardır noktasına getirirsiniz ki, bu da psikososyal engellileri kriminalleştirmek demektir.

Toparlamak gerekirse, başta ifade ettiğim gibi, psikososyal engelliler en dezavantajlı olanlar arasındadır. Ancak bu dezavantajlılık araçları kullanmayı tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Buna karşın, ortopedik engelli, 8 saat boyunca ve konsantre olarak bir ofiste çalışabiliyorken aynı standardı bir psikososyal engelliden beklememiz mümkün değildir. Veyahut, atak dönemlerinde izinler meşru ve makul sayılabilmelidir. O halde sizin iş koşullarınızla benimki aynı olamaz. İşte böyle haklı bir gerekçe ayrımcılık değildir. Bununla beraber iş yaşamındaki sorunların varlığı ÖTV istisnasına şamil olamayacağı çok açıktır, aksi ispatlanmadığı sürece.

Sayılar bizden
 
Özür dilerim ama Hukukilik eleştirinize katılamayacağım... Temelde Avrupa insan Hakları Beyannamesinde belirlenen ve İnsan olmaktan kaynaklanan haklardan tutun da Özel hukuk düzenlemelerindeki Haklara kadar bir çok temel argüman sunabilirim size.

Bu konu yüz yüze bir tartışmanın konuusudur dorğu ancaak yine ne yazık ki maddeler halinde belirttiğiniz hususlara katılamayacağım. Zira Toplumsal açıdan Engelliliğin bir bütün olarak ele alınmasından bahisle ortaya attığım savı getirip fizyolojik gerekliliklerin ortaya koyduğu "Koşullar" ve bu koşulların farklı gereklilikleri üzerinden somutlaştırmaya çalışıyorsunuz ki, Bu durum modern hukukun nesnel tarafı ile ilgilidir. Yaani yetki ve sorumluluk dengesinden bahsediyorum. Oysa ki sizin bu noktada yapmanız ya da söylemeniz gereken şu idi.

Engelli bireylerin toplumsal hayatta hak telaplerini ayrımcılık yapmadan sunabilecek bir kamu idaresi Anayasal temeldeki Poizitif ayrımcılığın içini doldurmak anlamına gelir. Yoksa siz bir kanun maddesi koyup bundan şu şu kişiler nacak şu şu koşularla yararlanabilir derseniz bunun adı HAK vermek olmaz. olsa olsa Kısmi düzenleme olur. Burada siz Engelliler adına bir şey yapmış olmuyorsunuz, Belirli engel gruplarıyla ilgili düzenleme yapıyorsunuz. Ben de bu noktada diyorum ki; Bu anayasal Kapsayıcılıktan uzak tır.

Eyy kamu idares; Ya bu uygulamayı Genel kural haline getir! Ya da ayrımcılıktan vazgeç ve kendi vatandaşına ikinci sınıf vatandaş mumemelesi yapmadan kendi koyduğun anayasayı ihlal etmeyecek bir çözüm bul.. Bıurada asla bir tezat yoktur art niyet yoktur. her açık ve nettir. Şimdi maddeler halindeki izahatlarınıza yanıt vereceğim..

1: Kör insanların geometri den muaf tutulmaları Görme problemlerinin Geometrik cisimleri algılama zorluğua sebep olan bir engel çeşidi olması ve haksız bir rekabet oluşmamasını önlemeye yönelik "Pozitif ayırımcılık" uygulaması dır. Dolaysıyla burada aslında eşitliği sağlamaya matuf Adil bir yaklaşım söz konusudur. Benzer bir durum zihinsel engelliler için de söz konusudur. Amma psikiyatri hekimlerini deli doktoru zanneden bir topluma Her psikiyatrik hastalığın bir zihinsel engel olmadığını anlatamadık henüz. Aslında bunu Psikiyatri hekimlerinin yapmasını isterdim ama onlar hallerinden gayet memnunlar.. Özellikle de Medeni kanunumuzdaki 401 ve devamı maddelerine ilişkin raporlar sayesinde elde ettikleri Döner sermaye kazançlarına dokunulsun istemiyorlar.

2: Psikososyal engellilik hususunda bir ayrımcılık yok diyorsunuz peki o zaman bana Medeni kanunumuzdaki 401 ve devamındaki hukuki garabetin açıklaması nedir? Dünya da hangi hukuk sistemi bir engel grubunu üstelik Hukuki Zorlayıcılıkla Hükümsüz bir iradeye mahkum etmektedir? Üstelik tıp hekimlerinin burada inanılmaz bir yetkinliği bulunmakta, İnsanların iradeleri ve yaşamları sadece tek bir branşta uzmanlaşmış hekimlerin iki dudağı arasına bırakılmakta,

İşin sosyolojik, Psikolojik ve Toplumsal yönüne dair en ufak bir araştırma inceleme ve analiz yok! Bir mahkeme bir kurul hepsi bu. Sonra siz ve sizin gibiler çıkıp. Psikososyal Engellilere ayrımcılık uygulanmıyor diyorsunuz; Peki ülkemizdeki her hangi bir psikiyatri kliğininde bir hafta misafir edelim sizi; Sadece gözlemlerinizi yazın.. Bakın bakalım Tıbbi müdahale adı altında insanlara neler yapılıyor? Ondan sonra oturup bu konunun Hukuki, Bilimsel, Sosyolojik ve Psikolojik yanını konuşalım.

3: İş hayatında ve daha öncesinde yaşadığınız problemlerin ulaşımda nasıl bir kolerasyonu olabilir diye bir soru sordunuz hemen cevap verelim buna da.. Şimdi Biliyorsunuz ki; Bir bireyin sosyalleşmesi için her şeyden önce "Hareket Özgürlüğü" ne ihtiyacı vardır. Psiko sosyal bireylerin yaşadıkları travmatik süreçler nedeniyle buna diğerlerinden en az "iki kat daha fazla" ihtiyacı vardır.. Dolayısıyla bu ihtiyaçlarını karşılamak için Hareket kabiliyetine sahip olmaları gerekir. Sadece hareket kabiliyetine sahip olmak ta yetmez, Bağımsız Hareket kabiliyeti ve yetkinliği ne sahip olması gerekir.. Bunu yapabilmenin yolu da Mobilizasyondur.

Gözünüzün önüne Psikososyal bir engelli getirin.. Maddi durumu da iyi olsun.. Ve bu kişinin bir iş hayatı bir de sosyal hayatı var.. "Batı da var böyle örnekler oından söylüyorum" Şimdi sizin mantığınızla diyorsunuz ki psikososyal engelliye; Araç kulanmak sadece fiziksel engellilere mahsus tur sen trafiğe çıkma git toplu ulaşım aracı kullan. Ya da benim yarı fiyatına aldığım araca iki misli para ver. Sen de engellisin ama ben senden daha engelliyim!! Eee ne oldu şimdi? Hani engellilerin arasında ayrımcılık yapmıyordunuz? Adama sormazlar mı? O engelli de bu Çengelli mi diye??

4: Hukuk Terminolojisinde Kurumsal Meşruiyete dayalı bir ayrımcılık yoktur dediniz doğru anlıyorum sanırım ama burada yanılıyorsunuz. Çünkü Hukuk Terminolojisinde Bal gibi de Kurumsal meşruiyete dayalı bir ayrımcılık modeli vardır. Ve bunun en katısı da ceza kanunlarında uygulanır. Mesela. Kişisel şikayete bağlı suçlarda kişi şikayetinden vazgeçse bile Kamu davası devam eder. Ve kamu davası Kamunun Kurumsal meşruiyetine zeval getirdiği için ceza kanununda hükme konu olmuştur. Misal. Kişiyi dolandırmak kişiye yönelik bir suçtur. Ama toplumsal güven duygusunu zedelemek söz konusu olduğunda Kamunun Kurumsal meşruiyeti devreye girer. Kamu idaresi İDARİ hukukta nasıl uygular peki. Kamu gücünü bir kurumsal meşruiyet haline getirir. Bunun en bariz örneği, Kanunlar önünde herkesin eşit olduğu amma bazılarının "Daha eşit olduğu" gerçeği dir. İsterseniz gidin bir mahkeme ye ve sizinle aynı suçtan yargılanan ve sizden sosyo ekonomik seviyesi bir kaç beden yukarıda olan bir kişiye Hukuk devleti nin nasıl davrandığına bir bakın bakalım varmıymış Hukukta Kurumsal meşruiyet yok muymuş? Efendim hukukun önünde herkes eşittir mi dediniz? Tekrar düşünün isterseniz...

-: Psikososyal engelliler toplum için tehlike arz ediyor savı benim şahsi görüşüm değil bizzat bu ülkede görev yapan Psikiyatri Uzmanları na aittir. Üstelik bunu yazılı bir gerekçe olarak sunanlarda vardır. Şahsen bir ruh sağlığı hastanesinde görev yaptığım için yakınen biliyorum bu durumu o yüzden bu konudaki iddiamda ısrarcıyım.

Gelelim Psikosyal Engelilerin ÖTV indirimi talebi ile ilgili kıyaslama tablonuza;

A: Her şeyden önce Belki siz taksi dahil diğer araçları kullanma imkanına sahip olmadığınızı düşünerek böyle bir hakkı kendinizde görüyorsunuz ki buna saygı duyulabilir ancak bu durum bizim yaani Psikososyal engellilerin toplumsal hayata dahil olmak için toplu ulaşımı bir seçenek olarak kullanmalarını haklı çıkarmaz. Bu bahsettiğiniz yaklaşım. Buğday bulamayan arpa yesin mantığıyla eş değerdir.

Hem bir önceki madde de Psikososyal engellileri toplumun ayrılmaz bir parçası olarak görecekssiniz, Hem onları da Engelliler topluluğunun bir üyesi olarak görecek ve öyle kabul edeceksiniz, Hem de engellilerin de kendi içlerinde ayrımcılık yapacak vay efendim ben yürüyemiyorum ama sen yürüyebiliyorsun en azından diyerek onu saatli bir bomba gibi toplumun içine iteceksiniz.

Üstelik bunu yaparken de herkesin sahibi olduğu hareket özgürlüğünü kullanarak yapacaksınız. Tabii doğru ya, Psikolojik engelliler bağımlı olması gereken insanlardır size göre öyle değil mi? İşte benim asıl itiraz ettiğim nokta bu. Her psikikaytri hastası akıl hastası değildir. Hatta psikiyatri hastaları bir çok konuda hasta olmayanlardan çok daha dikkatli, Yetekenkli ve başarılı olabilir. Tabii sistemin her şeyden önce yetiştirdiği Ruh hekimleri ne Deli doktoru olmadığını öğretmesi gerek.

B: Teknolojinin bu gün geldiği noktada sizin o aparat dediğiniz alet edevatı standart donanımlarda sunan modeller de üretilmeye başlandığını biliyorsunuzdur umarım. Eğer kastınız buysa kusura bakmayın da burada bir sübvansiyon zaten var. Yanlış anlamayıın buna hakkınız yok demiyorum ben sadece Engellilere ayrımcılığı suç sayan bir sistemin "Engelliler arasında neden ayrımcılık yaptığı" nı sorguluyorum. Bu aynı şey gibi. İnsan hakları bakımından söylüyorum; Kürtaj la cinayet arasındaki fark gibi.. Özünde ikisi de aynı ama birini meşrulaştırmak için tıbbi gerekçeler bulabiliyorsunuz..

C: Tam aksini düşünüyorum. Çünkü Psiko sosyal rahatsızlıkların hepsi aynı türden değildir. Bir çoğu farklı belirtileri olan ve kriminalize edilemeeycek kadar içsel ve dışsal faktörle harekete geçen unsurlar içerir. Psikolojik davranış periyodunda üç temel grup vardır. Fizyolojik Risk Unsurları, Patolojik Risk Unsurları, Refleksolojik Risk Unsurları.. Şimdi bu üç unsur da farklı çalışır.

Dolayısıyla da her psikososyal Engelli birey in aynı kriminal tepkiyi vermesi sırf bu yüzden olanaksızdır. Nitekim Psikololojik testlerde son dönemlerde bu noktadan hareketle çeşitlenmiş, Tepki odaklı ölçümlemeden süreç odaklı ölçümlemeye geçilmiştir. Sizin bahsettiğiniz Kriminal durum Akut vakalar için geçerlidir o da zaten Tıbbi terminolojide Özel müdahale gerektiren bir sınıftır. Bizim burada bahis konusu yaptığımız Rehabilitasyon aşaması "Remisyon" dediğimiz aşamadaki Psikososyal Engellilerdir.

D: Son cümlede bahsettiğiniz hususun en büyük delili benim. Psikososyal Engelli bir birey olarak Ofis koşullarında gayet başarılıyım ve diğer engel gruplarının standardını yakalamış hatta geçmiş durumdayım. Bu nedenle sizi temin ederim ki, Ortada bir fazlalık vardır ama eksiklik yoktur. Atak dönemlerinde sağlanan izinler yahut yapılabilecek müdahaleler de vaka öznelliğine göre değişir. Tıbbi terminolojide bunun da Geçiş dönemi Terapileri adı verilen bir müdahil süreçle tolere edilebildiğini ifade etmek isterim.

Sosyal terapi de henüz arzu edilen düzeye gelemesek te bunun olumlu bir işaret olabileceğini düşünüyorum. ÖTV istisnasına şamil olup omama durumu da tam bu konuyla ilgili. Zannediyorum siz iş yaşamı derken Psiko sosyal engellileri sadece işçi iş veren ilişkisindeki işçi rolünde görerek ve ÖYLE DÜŞÜNEREK yorumluyorsunuz. Bir de tersini düşünmeyi deneyin isterseniz.

Efendim; Bu güne kadar İş veren düzeyine ulaşmış bir Psikososyal Engelli görmediniz mi? Eee tabii; Siz de haklınız.. Ruh sağlığı merkezlerine Akıl Hastanesi diyen bir toplumun böyle bir olgu ya hazır olması epey zaman alacaktır..
 
Üst Alt