Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[caramel84] Sessiz Nöbetçi

juliet35

Yasaklı Üye
Üyelik
17 Eki 2008
Konular
27
Mesajlar
739
Reaksiyonlar
0
Gecenin sessiz nöbetçilerinden biriyim sadece...
Kanatsız meleklerin intiharlarını izlemekle görewli...
Düşen her melek için,bir kesik açıorum wücuduma...
Kanaya kanaya çetelesini tutuyorum aşkın.
We her soluğumda isimsiz hayaletler doluyor boğazımdan içeri...
Konuşamamaktan paslanmış kelimelerim anlamsız kalıyor ayışığı altında...yüzlerce yıllık bir heykelin feryatları gibi...
Gündüzleri,uazatılmayan ellerin gölgesi kesior güneşimi...we ben üşüorum...
Buz tutuyor gözyaşlarım yere düşmeden...
Halimize şükret dese de kalbimde ki güzellik;daha beteri war dese de sırtımı dayadığım dostum...yapamıorum durduramıorum ağlamamı...
Sahibinin trkettiği tuzlu bir melekkanadına siliorum gözlerimi...
We yüzümde kirlenmiş bir çocuğun ulaşılmaz masumiyetiyle gülümsemeye çalışıorum ölüme!!!
 
Demir parmaklıkların ardında, esarete gün bağlayan sararmış kelimelerdeydim. Susturmak istedim susmalarımı. Suskunlaşan gözlerimin harfsizliğiyle daldım cümle deryalarına. Her yanımı dingin bir lügat kokusu kapladı apansız. Sevgili! Seni susuşlarım değseydi kanatlı mavilerin tüllenişine, yaralanırdı tekmil kelimesiz çırpınışlarım. Dinlemedim seni! Oysa sen beni ne çok çağlardın, sendeki ırmak bilerek. Dinmezdin...

Bense; kirpikleri kangren satır aralarına bırakıp gözlerini, gittim. Parmaklarımın soyulmuşluğuna yürümeden, peyderpey bulutların göz ıslaklığıyla düştüm peşinden. Anla beni!Düşlerimi sende tehir etmekten, düşüm olmuştu düştüğüm dış'lar. Yataklık yapamazdım artık, bendeki kör aşkın lal soluğuna. Gitmeliydim! Gitmelerin uçurumluğunda seni düşmek bile olsa yar'lıktan, gitmeliydim. Bağışla beni. Hiç kimseyi sever olmuştum gayrı...
 
Oradan bakınca neyimi görebiliyorsun?

İçimi?
Dışımı?
Karakterimi?
Kişiliğimi?
Düşüncelerimi?
Hislerimi?
Sevgimi?
Nefretimi?
Değerimi?
Değerini ?
Alışkanlığımı?

Görmediğin hiçbirşeyin peşine düşme!
 
.....

BEN seni öyle ilahi bir aşkla sevmiştim ki anlatmaya kalksam, kelimelere döksem ifade edememekten korkuyorum. Ya da dile dökülenin basitleşmesinden. Ben eğer becerebilsem parmaklarımla kaburgalarımı ayırıp seni içimdeki buğuda saklarım. Uykunun en derin yerinde birden uyanınca seni yanımda görmek, pişirdiklerimin güzel olduklarını gözlerinden okumak, kış gecesinde söylenmeden patlatılmış mısırı paylaşmak, televizyondaki filmi seyretmek için demlenmiş çayı birlikte içmek, hastalıklarda sevgiyle sıkılmış limonata içirmek, kahvenin telvesinde yazanları birlikte yaşamak, sabahleyin tuvalet sırası bekleyip ben önce girecektim kavgası etmek , emanet alınmış bir motorsikletle gezintiler yapmak, sırtıma dolanmış kollarınla güneşi batırmak, bizim batırdığımız güneşin doğduğu ülkedeki insanların hayatları hakkında abuk hikayeler uydurmak, bozuk musluk yüzünden kavga etmek, ne kadar rahat adamsın ne kadar telaşlı kadınsınlarla başlayan cümlelerle tartışmak, hayatı-hayatın getirdiklerinin tümünü seninle paylaşmak.Çok İsterdim çooook..(ALINTI)
 
Sevgiliye Mektup

Sevgili, bugün sensizliğin bilmem kaçıncı günü. Saymadım kızma bana sakın. Yine o beni dinlemeden yaptığın yargılamaları yapıp bir dizi düşünceler kurma beyninde... Sen gittiğinden beri uyku haram bana, gece boyunca etrafım tilkilerle sarılıp bir dünya kurnazlıkla başa çıkmanın ne demek olduğunu bilirmisin? Koyunları hesaba katamıyorum uyumama yardımcı olmaları için, hepsi birinin peşine takılıp uçurumdan atladılar çünkü.. Terk ettiler sen gibi beni..
“Yeni gün yeni umutların başlangıcı” diyerek başlıyorum güne.. Her sabah mahalleden geçen gevrekçinin sesiyle uyanıyorum, saatimi taşla parçaladım. Telefonumu tuvalete attım.. Saat kavramım ve beni uyandıracak bir şey kalmasın diye, güneşe göz kırpıp saatin kaç oldunu ona soruyorum..Neden mi? Sorma neden... Gülüyorum kendime hangi sorunu yanıtsız bıraktım ki? Bilirsin içimde kurtlanır anlatmak için deli olurdum.. Seninle her buluşmamız o saat yüzünden son bulurdu, Ayrılma günü “hadi bebeğim bugün son günümüz gitmen gerek” dedin bana.. Ayrıldıktan sonra saatimi kolumdan çıkarıp nasıl yokedeceğimi düşündüm durdum.. Yerde büyük bir taş buldum kimse takılıp düşmesin diye kenara çektim, yürüdüm geri döndüm. Başkasına zarar vermemesi gereken taş benim canımı acıtmalıydı. Saati altına koyup parçaladım, what time? Dedim.. yürüdümeye devam ettim.. Telefona gelince, pis bir şekilde son buldu biliyorum. Ama sen onu tuvalete düşürdüğümdde tekrar hayata döndürmüştün unuttun mu? Ben unutmadım..
Sen gidince çok şey değişti bende.. Beynimdeki depremler ve enkazlar yüzünden anladım ki yasını tutmamam gerekiyor.. Her yasın başında bir deprem her sonda bir enkaz.. Bende seni hunharca öldürüp, gömmeye karar verdim.. Öldürüp gömdüğümde hiç vicdan azabı çekmedi yüreğim.. Ama bir gün bir şişenin içinde balık olmaya karar verip, “geceyi sana yazdım sızımı sana” derken, gördüm ki ölmemişsin benim yaram ise hiç kurumamış.. Gömdüğüm yerden elini çıkarmış yardım beklerken benimse yaram kanamaya başlarken olduğum yere yığılıp kaldığımda, bir hastanenin buz gibi acilinde, “çok alkol almış beklemek şart, kriz geçiriyor” cümleleriyle irkildim..Karşıya geçmiş kendimi izliyordum, inanamadım ben olduğuma. İnanamadım bana yaptıklarına...
Aradan yıllar geçti, ve ben artık her günüme bir hikaye sığdırıyorum şimdi. Küçük bir bebeğin gözleri, ilk adımları, ilk konuşmasının tadında hikayeler.. Bıraktım acı ve sıkıntıları halka açık yerlerde... Kimisini denize fırlattım, kimisini saat kulesinin akrebine astım.
 
Napolyon ne demiş

Bu aralar yaşadığım bir şey içinde geçti bu para mevzusu. Çok fazla sürmedi ben diyeyim 3 siz deyin 5 gün içinde kimi hayal kırıklığına uğradı bense bildiğimi okudum.. Mutlumuyum evet pişmanmıyım hayır.. Aklıma geldi tarihi araştırayım dedim napolyonun bi bildiği vardır para derken dedim. Meğer ne güzel söylemiş.. NAPOLYON

İspanya'yı aldıktan sonra İspanya kralı ona "Sen para için savaşıyorsun" diye
haykırır."Biz ise şerefimiz için." Napolyon cevap verir "Herkes kendisinde
olmayan şey için savaşır."

Ne kadar haklısın napolyon sen çok yaşa.. Neyse biz mevzuya dönelim.. hani derler ya eskiler 2 gönül bir olunca samanlık seyran olur.. Eskiler güzel demiş yenilerde bunu espriye vurmuş. İki gönül bir olunca samanlık yanabilir. Bence haklılar hem ne yanmak olur.. Savaş çıkar alimallah.. Yaşayan bilir yaşamayan bilemez tabii..

Zamanında babalar çalışmış, anneler evde çocuk bakmış gelenle idare etmiş nasıl tasaruf ederim aman beyim kızar ya döverse gibi korkular yaşamış. Şimdi ise kadın eline işini almış çalışır kimseye muhtaç olmaz olmuş.. Tabi bu olayla erkekler buna tahammül edemez olmuş ve boşanmalar artmış. Bende çalışan bir bayan olarak sahsen sadece kendi parama güveniyorum derim.. Hatta artık çalışan büyük kesim bayanlardan ibaret olup erkekler iş bulamaz olmuş.. Laf uzayıp buralara geldi. Kendi mevzuma gelemedim..

Bir x şahısla tanışılır sohbet muhabbet edilir.. X şahıs ciddi düşündüğünü söyler, ancak maddi durumu pek iyi değildir.. Ama şerefi haysiyeti için çalışıp didinip belli şeyler yaşayıp emekli olmuştur, hayat işte insanı nerelere getiriyor... Yani benimle evlen ancak sana maddi yönden ihtiyaç var, tabiiki sevgi fedakarlık ister değil mi? Öyle olmuyor bi yerde insanın yeter dediği şeyler oluyor.. Evlilik ciddi bir müessese olup bir ömür aynı erkekle yaşayıp görmek geçirmek..siz anlayın işte..Tabiiki sonucu olumlu olmadı benim istemememle.. Bu kadar soruna sadece bana paramı sorun deyip güzel bir msj atmış telefonuma..

Para ile: bir ev alabilirsin ama yuva alamazsın.
Bir saat alabilirsin ama zamanı alamazsın.
Bir kitap alabilirsin ama bilgi alamazsın.
Bir ilaç alabilirsin ama sağlık alamazsın.
Gördüğün gibi para herşey değildir.
Genelde acı ve sıkıntı verir.
Bunları sana söylüyorum çünkü dostunum.
Dostun olarak seni acı ve sıkıntıdan uzak tutmak isterim.
Lütfen tüm paranı bana gönder
Ben Senin yerine sıkıntı çekerim:)
 
Çok şeymi istiyorum...

Aşk, Ne lüks arabalar ne sporlar...
Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neşeli çığlıklarını duyarak ha düştük ha düşeceğiz diye...
Ünlü bir şarkıcı olup, herkesin beni dinlemesini değil,taşlı bir kıyıda, ateşin önünde, fısıldamak istiyorum şarkımı sana makamlı makamsız..
Lüks lokantalar, vitrinde yemek gibi geliyor bana.İnan arabesk değil, yarim ekmek kaşar üstü kola paylaşmak
istiyorum seninle...
Tüm kitapları okuyup, yazarlarıyla tartışmak değil, Gece yatağımızda sarmaş dolaş, okuyup tartışmak bir kitabı. Senin fikirlerinle benimkilerle yoğurmak, benimkilerle seninkileri...
Bir sır vereyim sana, insanlar bilmiyorlar ama; ruh sevişir bedenden önce.
Geceler bizim.Ne su yatağı, ne mobilya, yatak odasında aşk ...
Yer yatağı sıcak gelir hep bana, ve çiçek, aldırma odayı oksijensiz bırakır çiçek diyenlere.
Onlarca yastık istiyorum aşk, yatak odamıza rengarenk, aldırma zevksiz olur diyenlere, Zevkli, içten duygu anlatımıysa, herhangi bir konuda; zevksiz bir şey yapamayız...
O kadar yoğunki duygularım sana....
Ne lüks villalar istiyorum onlarca odalı, ne dev malikane, ne yalı Duvarı olsun yeter metrekaresi önemli değil...
Bak bir sır daha sana, Eşlerin mutluluklarını, huzursuzluklarını, karakterlerini,geçmişlerini bir evin duvarı anlatır.
Bomboşsa duvarlar, ruh yoktur ikisinde de... Sadece yetmiş seksen yıl yasayacaklardır zaten.

Bizim, fotoğraflarımız olacak en sevgili anlarımızda çekilmiş,mutlaka gülerken.
Senin bana, benim sana hediyelerimiz olacak asılan, çirkinde olsa kendi elimiz değmiş resimler, Belki alçı kalpler, belki bir senin bir benim boyalı ellerimizle kaplayacağız duvarımızı rengarenk..
En güzel aşk şiirleri sana olacak
Duvarlarımız yalan söylemeyecek, buram buram yaşam sevgisi kokacak...
İnsanlar mutsuzlar sevgili, her şeye açlar ve doyumsuzlar...
Bense, bir tek seni istiyorum, bir tek seni aşk ...
Çünkü, sen benim her şeyimsin aşk,
 
Çok şeymi istiyorum...

Aşk, Ne lüks arabalar ne sporlar...
Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neşeli çığlıklarını duyarak ha düştük ha düşeceğiz diye...
Ünlü bir şarkıcı olup, herkesin beni dinlemesini değil,taşlı bir kıyıda, ateşin önünde, fısıldamak istiyorum şarkımı sana makamlı makamsız..
Lüks lokantalar, vitrinde yemek gibi geliyor bana.İnan arabesk değil, yarim ekmek kaşar üstü kola paylaşmak
istiyorum seninle...
Tüm kitapları okuyup, yazarlarıyla tartışmak değil, Gece yatağımızda sarmaş dolaş, okuyup tartışmak bir kitabı. Senin fikirlerinle benimkilerle yoğurmak, benimkilerle seninkileri...
Bir sır vereyim sana, insanlar bilmiyorlar ama; ruh sevişir bedenden önce.
Geceler bizim.Ne su yatağı, ne mobilya, yatak odasında aşk ...
Yer yatağı sıcak gelir hep bana, ve çiçek, aldırma odayı oksijensiz bırakır çiçek diyenlere.
Onlarca yastık istiyorum aşk, yatak odamıza rengarenk, aldırma zevksiz olur diyenlere, Zevkli, içten duygu anlatımıysa, herhangi bir konuda; zevksiz bir şey yapamayız...
O kadar yoğunki duygularım sana....
Ne lüks villalar istiyorum onlarca odalı, ne dev malikane, ne yalı Duvarı olsun yeter metrekaresi önemli değil...
Bak bir sır daha sana, Eşlerin mutluluklarını, huzursuzluklarını, karakterlerini,geçmişlerini bir evin duvarı anlatır.
Bomboşsa duvarlar, ruh yoktur ikisinde de... Sadece yetmiş seksen yıl yasayacaklardır zaten.

Bizim, fotoğraflarımız olacak en sevgili anlarımızda çekilmiş,mutlaka gülerken.
Senin bana, benim sana hediyelerimiz olacak asılan, çirkinde olsa kendi elimiz değmiş resimler, Belki alçı kalpler, belki bir senin bir benim boyalı ellerimizle kaplayacağız duvarımızı rengarenk..
En güzel aşk şiirleri sana olacak
Duvarlarımız yalan söylemeyecek, buram buram yaşam sevgisi kokacak...
İnsanlar mutsuzlar sevgili, her şeye açlar ve doyumsuzlar...
Bense, bir tek seni istiyorum, bir tek seni aşk ...
Çünkü, sen benim her şeyimsin aşk,(ALINTI)
 
Hayatin anlamsizla$tigini du$undugun anlarda, biraz kafan kari$ir, zaman durur ya? Hani, nesneler gozunde buyur... Olmadi kuculur ya, hayat aslinda tum hiziyla devam ederken? Kendine gelebilmen tum du$uncendir, gerçekleri bulabilmen... i$te o an, bu du$unceler senin icin her $eydir! Bunlari anlatirken kelimeleri kullanmaya cali$irsin ya? $u, anlam yukleyip dibe batirdigin anlamsiz kelimeleri... Hicbiri seni anlatmaz; hepsi, verdigin anlam agirligiyla dibe batar. Kendini anlatamadigin icin, seni delirten kelimeler... i$te o an, bu kelimeler senin icin hicbir $eydir!
 
Bennn....

Sana dönüşmeye başladığımı anlayınca da bir direniş başlattım kendime. Artık, hiç konuşmuyorum kalbimle... Kendi haline bıraktım onu. Ne derse desin, Ne isterse istesin; hiç aldırmıyorum. Tıpkı derin dondurucudan çıkmış gibi bir kalbim var artık benim. Buz gibi... İçindeki her şey dondu. Sevgiler, sıcak Gülümseyişler, arzular, istekler... Belki bir gün üzerindeki buzlardan sıyrılıp artık \"ben de bir gün sevebilirim\"
 
Hoşgeldin bahar

Cemrelerin bir bir düştüğü şu güzel aylar da içim kıpır kıpır, güneş öyle güzel öyle samimi ki... Sanki o da çok mutlu bu durumdan. Havada envayi çeşit polen ve çiçek kokuları bana aşkı anlatıyor.. Kokladıkça kanım kaynıyor..
Gardrobu açıyorum tam baharlık püfür püfür bir elbise bulup giyiyorum. Okullu gençler başka bir alemdeler şimdi yeni aşklar yeni arkadaşlıklar.. Parklarda daha yeni dünyayla tanışmış bebekler, çocuklar onlarda nasibini almışlar..
Çimlerin üzerine uzanıyorum sanki bulutların üstündeyim. Bir papatya koparıyor olmayan aşkım için seviyor sevmiyor yapıyorum..Sevmiyor çıkıyor...Sonra kendi kendimi telkin ediyorum. “Bir gün kırlarda dolaşırken eline bir papatya al ve seviyor sevmiyor yapmaya başla. Seviyor çıkarsa inan. Ama sevmiyor çıkarsa inanma çünkü o sadece bir papatya...”
Sonra bir kelebek uçuyor dizime konuyor, izliyorum kaçmasın diye kımıldamıyorum..Sonra konuşmaya başlıyorum onunla. “Merhaba güzel kelebek, senin için 3 günlük ömrü vardır diyorlar gerçekten öylemi? Peki öyleyse sen bugün kaçıncı günündesin demeye kalmadan uçuyor.
Etrafı inceliyorum biraz karıncalar çalışmaya başlamışlar bile, aralarında kırmızı bir böcek var uğur böceği, gülümsüyor elime alıyorum. Telaşla yürüyor avcumda, korkmamasını söylüyorum ve başlıyorum “uç uç böceğim annen sana terlik pabuç alacak alacak” ve o da uçup gidiyor..
Derin bir nefes çekip, birileri için umarım yaşama sevinci olursun hoşgeldin bahar diyorum...[FONT=Calibri][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
 
Küçük kırmızı aşk kitabı

nasıl bir geçmişiniz olursa olsun kalbiniz ne çok kırılmış olursa olsun
size tümüyle uygun sevgi dolu bir eş bir aşık bir hayat arkadaşı bulabilirsiniz inanın ve hatırlayın
yağmur belirli koşullar oluştuğunda yağar
ağaçlar belirli koşullarda meyve verir bitkiler belirli koşullarda açar doğada herşeyin koşulları yasaları var sevgiyi bulmanında korumanında şu anda ister hayatınıza ruhunuza uygun bir sevgiliyi eşi çekmeyi arzu edin ister ilişkinizi korumayı ve geliştirmeyi bu KÜÇÜK KIRMIZI AŞK KİTABI sizin için...[FONT=Tahoma][SIZE=2]
[/SIZE][/FONT]
 
Geceye mavi düştü

Dün yine tutamadım minik incilerimi tek tek döküldüler, sol yanım acıdığı anda... Acılarıma, üzüntülerime intaharlarıma ramak kala yine yanımdaydın..

Geceye seninle başlamak güzel, sırt sırta verip konuşmamak. Sonra gözgöze gelip aynı anda su içermisin diye sormak, sonra gülüşmek.. Gözlerin ne güzel ışıl ışıl..Alnıma bir buse kondurup o buseyle hayata yeniden başlamak... Zor olmayan güzel hayallerim var kurduğumuz hayaller.. Ben sadece yüzünün hayalindeyim alnıma koyduğun busenin..

En çok yüzünü seviyorum senin, hiç dokunamadığım yüzünü..Yüzün geceye benziyor, gözlerin şehrin ışıklarına, Dudakların bir çocuk masumiyetinde, dokunmak istiyorum yüzüne her karesine dudaklarımla keşfetmek istiyorum fatihi olmak yüzünün..

Geceye mavi düştü rüyamın en güzel yerinde güzel bir mavi. Kalenin içinde odamın balkonunda bekliyorum seni, rapunzel olmuşum kurtar beni yalnızlığımdan diye haykırırken sana. Bak saçlarım çok kısa tutamazsın onları, ama hissedebilirsin yüreğimdeki kuşla uçup yanıma gelebilirsin. Kapat şimdi gözlerini yüreğimdeki kuşun kanatlarını yüzünde hisset korkma üzmeyecek kırmayacak seni..

Bak yanımdasın artık 4 ayaklısın ben varım yanında..Diğer ayağımı senin için feda ettim büyü bozulmasın diye.. ne güzel ne huzur verici, incilerim yine durmuyor. Senin için dökülüyor sakla onları ve iyi bak..
 
Deli

Bana kötü davranıp durma

Zaten iyi değilim

Beni anladığını da hiç sanmam

Kimbilir kaç taneyim

Ne seninle oluyor ne bensiz

Ne kendimle mutluyum ne de sensiz

Aklımla çözemedim bu işi

Deliye vurdum deliliğe vurdum kendimi

Anladım karasızım yaralarıma yarasız

Islığımı fısıldamıştım şişeye

Kıyıya çığlığım vurmuş

Dokunulmayalı çok olmuş ki

Kalbim kuş yuvası olmuş

Doluya koysam almıyor

Bu bardak hep yarım dolmuyor

Aklımla çözemedim bu işi

Deliye vurdum deliliğe vurdum kendimi

Anlayan el sallasın bana merhaba der gibi

Beden gitmeye teşne hayat kal der gibi
(feridun düzağaç)
 
....

Sustukça çoğalan,çoğaldıkça biriken,biriktikçe anlam kazanan bir ikametlik yerin var sol yanımda!

Hani anlatılmayan,hani anlatılsada aslında hiç bir şey demek olacak olan!

Önce harfler,sonra kelimeler ve bir bütün olmaya yeminli cümleler..

En kötüsü de biriken onca cümlenin aslında hiç olduğunu ve hep bir duvara çarpıp da geri döneceğini bilmek..

Ve ama en güzeli,sol yanda tutulanları dile dökebilmek!

Saçma mı .. Belki ..

Hata mı .. Bilmiyorum ..

Yanlış mı .. Sanırım ..

Peki ya gerçek!

Ya da dile kolayın kalbime yerleşen o kaybetme korkusunun verdiği sızı..

Sızlaya sızlaya geçeceğine inandığım,hadi konuş hadi anlat dedikçe -ya hepten yok olursa- diyen yürek sesim!

Verdiğin huzurun,anlayan yüreğinin,gözlerinde ki o yıldızların telafisi yok ki!

Diyorum ki bazen ;

Hapset

Tut

Sus

Bırak

Unut ...

Değmez çünkü AşK bile senden geçmeye!

Ama yine de ele avuca sığmayan bir yürek işte bendeki ;
Gözlerinde gördüğüm o muzip bakışlı çocukla, küllerinden doğan yeniden!

Yani istemesende,
Göze alamasamda,
Ortaya dökeceklerim var işte!

Öyle kocaman varsın ki,yok edemem seni gerçeği ceplerimde..

En içerimden geldiği gibi asıl yani!
Ve nüshalara yer yok,senin bulunduğun coğrafyada ..

Giriş,gelişme ve sonuç aramayacak kadar kalpten üstelik,soyuttan somuta dönüşen her ide!

İnansanda,inanmasanda ..

Cesaretin olsada,korksanda ..

-Bi gün bi çılgınlık yapıp
Seni sevdiğimi söylesem..
Alay edip güler misin ,
Yoksa sende sever misin?
 
AŞK

AŞK çok eski bir şeydir Sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...
Oradan üvey anneler, eksik babalar,
parasız yatılılar geçer.
Ve sonra AŞK bütün bunları alır,
daha da eskilere gider.
hep o ilkel acıya yaban ağrıya...
(cezmi ersöz)
 
:)

sıkıldım sıkıldım uçmak istiyorum yalın ayak çimlere basmak istiyorummm bideee çikolatalı pasta istiyorummmm;)).
 
Temizlik...

Temizlik yaptım bugün...
Hem de tüm benliğimde
Bütün kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı bile temizledim.


Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce.
Görmenizi isterdim.
Nasıl da çok yer kaplıyorlarmış inanmazsınız.
Bağışlamayı yerleştirdim yerine özenle.
Titizlikle her birinin üstüne ektim tohumlarını.
Her yere görebildiğim göremediğim her yere serptim.
Atarken kırgınlıklarımı bakmadım neydi onlar diye.
Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanası.
Bakmadım merak da etmedim.
Bağışlamayı ekerken tekrar kırılmaktan korkuyordum belki.
Kıskançlığımı çıkardım.
Meğer ben ne az kıskançmışım.
Çok kolay oldu.
Sevindim.
Sanki kaybetmiş bir eşyamı bulmuş gibi oldum.
Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde.
Nasıl temizlerdim hiç bilmiyorum.
Sıra korkularıma gelmişti.
Çıkarmaya bile korktum önce.
Ne de çok alışmışım onlarla yaşamaya.
Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır
İçten içe bir sevgi nasıl duyulur anlayamadım.
Yerini toprağını sevmiş mor bir menekşeydiler.
E... ne de olsa iyi bakmıştım onlara.
Her gün yeni yeni korkular ekleyip endişelerimle sulamıştım.
Mutluluklarımı ümitlerimi ne de çok ihmal ettiğimi anladım o an.
Bu ilgiyi onlara verseydim her gün onları düşünüp birer umut daha ekseydim; almadan verip beklemeden sevseydim.
Her şeyden önce içimdeki gücün ve sevginin daha fazla farkında olsaydım böyle bahar temizliklerine ihtiyacım kalmazdı.
Çok zorlandım korkularımla.
Birbirlerinin içine halkalar misali girmişlerdi.
Kenetlenmişlerdi adeta.
Ama onları da sevgiyle çıkardım. . ve onları yaşamaktan hem de bir zamanlar bir kabus gibi yaşamaktan pişmanlık duymadan çıkardım. .
Kızsaydım onlara bağırıp çağırsaydım. yine dönüp dolaşıp geleceklerini biliyordum.


Temizlik yaptım bugün. .
Bahar temizliği.
Neşe ektim hoşgörü güven sevgi ektim. .
Almadan vermeyi sevilmeden de sevmeyi paylaşmayı ektim. .
Korkusuzlukları ektim alabildiğine...
Saatlerce ektim korkusuzluğu...
Mutluluk ektim doğallık.
Sonsuzluk...
Bağışlama ektim.
Sevgi ektim her hücreme.
Coşku heyecan sessizlik ektim.
Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana...
Kabullenme ektim.
Baş eğme değil.
Olduğu gibi kabullenme ... (alıntı)
 
Mutlu&Huzurlu

Beynimden Kalbime Taşındım. 100 Metre İleride Sola Dönünce İlk Işıklardayım. Çok Merkezi Bir Yer, Her an Bulabilirsiniz Orada Beni. Hatta Gelmeden Önce Haber Vermenize Bile Gerek Yok. Sürpriz Yapabilirsiniz İstediğiniz zaman. Daha da Keyifli Olur.

Yüreğimin götürdüğü yere doğru ilerliyorum. Ay'a çiçek bekliyorum! Şimdilik sevgilerimi yolluyorum...
 
Korkuyorum ey sevgili…

Küçük bir kız çocuğuyum yanında, dilim lal olmuş dilinden dökülen kelimelerde buluyor kendini… Bazen sen oluyorum kelimelerde… Susuşlarında, korkuyorum… Konuşmayı seninle öğreniyorum…

Artık geceler bir başka geliyor bana… Üşüyorum, korkuyorum uyumaya daldığım vakit sıçrayarak uyanıyorum. Ama sen yoksun yanımda… Kokun, tenin, ellerin, yüzün yok… Çocuk gibi dudak büküyorum… Sonra kabuslar görüyorum…

Sen oluyorum kabusumda… Seni yaşıyorum… Çok yol yürüyor, çok zaman kat ediyorum…
Ama aynı yere tekrar geri dönüyorum… Kendimi görüyorum sonra gülümsüyorum ellerime açacakken gel diyecekken uçurumdan düşüyorum… Sabahı zor ediyorum…

Anlamsız değişimler geçiriyorum adı yok hiçbirinin… Midemde kelebekler, içimi bir hoş yapıyor, sonra birden mide bulantısına dönüşüp tüm kelebekler dışarı çıkmak istiyor… Acıya tahammül edemiyorum… Acı azalmaya başlıyor… Bu sefer bir pinpon topu tüm vücudumda dolanıyor her yere çarpıp başımı döndürüyor…

Korkuyorum ey sevgili
Can acısı geçerde yürek acısının telafisi yok… Dayanırım hasretine, özlemine de sensizliği düşünmek öldürüyor beni…

Ben yine de yüreğimin açlığıyla seni kana kana içiyorum…
Mutluluk düşünüp, yine hayallere kapılıyorum…
Hayallerim sanki damarımdan akan kan gibi, patlamaya hazır volkan gibi…
İyi ki çıktın karşıma, iyi ki tanıdım seni..

Hoş geldin sevgili…
Sana susamış yüreğime hoş geldin…
 
Biliyordum...

[FONT=Calibri][SIZE=3]Çözemediğim çok şey vardı sen de, bir giz bir pus giremedim oraya dikenli yollarla doluydu... Açmadın kendİni bana... Cümlelerini bekledim yazmak için... Evet belki güzeldi ama eksikti birşeyler... Kendimi kandırdım Üstünkörü baktım... İçindekini duymak istemedim kulaklarımı tıkadım... Biliyordum...[/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3]Biliyordum... En başa tekrar döneceğimi... Tıpkı bedenine bürünüp sen olduğumda anlamıştım... Canım acıdı... Ama ağlamadım sustum... dudaklarımı ısırdım... Sen neler gördün geçirdin burcu...[/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3]Seninle olduğum süre içerisinde, seni anlamaya seni tanımaya çalıştım... içinde fırtınalar kopan biraz asi ama annesini özlemiş bir çocuk vardı... Bitkisel hayata girmişti çocuk... Ama yine de gülüyor ve rol yapıyordu hayata... [/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3]En çok isteğim benimleyken yalnız hissetmemendi kendini... Ama yapamadım, yapamadın... Yine yalnızdın... Hep uzaklardaydı gözlerin... Susma dedim sana... İçimi bilemedin oysaki yalvarıyordum sana...[/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3]Sana bir anne , bir eş, içindeki çocuğu hayata döndürür gibi yaklaştım... [/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3][/SIZE][/FONT]
[FONT=Calibri][SIZE=3]Ama yapamadım affet benii...[/SIZE][/FONT]
 
Kanayan...

Seni ben...
Ellerinde kanayan güller varken sevdim;
Akan kanlara inat.

Seni ben...
Usulca kalbine akıttığın yaşları görerek sevdim;
Akan sellere inat.

Seni ben...
Gözlerinde savaşın gölgesi...
Yüreğinde acı dinmezken sevdim;
Acıya ve savaşa inat.

Seni ben...
Kem gözlere...
Uzayıp giden mesafelere...
Uçurumlara rahmen sevdim;
Ölüme inat.
 
Sakın büyüme küçük kız...

Küçücük kağıtlardan, renkli kalemlerden, bir tebessümden, daha dün açmış bir kır çiçeğinden mutlu olmayı başardın; ama hayatı ciddiye almamayı başaramadın.

Kendin gibi yaşamayı başarabileceğin bir şato yarattın içinde, ancak sızmaları engellemeyi başaramadın yinede. kendi şatonun mutsuzluk kulelerinde intiharı deneyip durdun be küçük kız.

Adını koyamadığın mutluluğa giden yollarda kayboldun. Hayat denen balta girmemiş ormanın karanlık labirentlerlerinde bulamadın kendini. Yalancı rüzgarlar konuk oldu dallarına daha çok.

Çocuk oldun üzdüler, büyüdün kaldıramayacağın kadar ağır sorumluluklar yükledin kendine, hata yaptığındaysa affetmediler seni.

Boşverdin kendine biraz da, büyük hayallerin peşinde harcadın bir daha geri gelmeyecek anları.

Hiçbir zaman olmayacak olanı, insanların seni anlamasını beklerken, muhteşem bir hata daha yaptın ve kırıldın, üzüldün ağladın.

Severken yürekli sevdin. Ancak ak kağıt üstünden kayıp gitti yazdığın aşk şiirlerin ne yazık ki. Yanlış korkak yüreklerde yer aradın sevgine.

Uzun sürerdi yolculukların ve dönüşlerinde her dem taze olurdu insan sıcaklıkları ile yoğrulmuş küçük öykülerin.

Seni sen olduğun için seven ne kadar da az insan varmış çevrende. Belkide nedeni buydu, dostlarının sayısı bir elin parmaklarını bile geçemeyişi.

Kitap okumayan, şiir sevmeyen, sokaklarında kimsesiz kedilere tekme atan insanların yaşadığı bir ülkede, şiir gibi yaşamaya kalktın hayatı. Ve böyle bir ülkede, anlayamadın kafayı yememek için, insanın bir tahtasının eksik olmamasının gerekliliğini.

Ne kötülük tohumlarının gizini çözebildin, ne de çiçeklerin bile zehirli olabileceği geldi aklına. Uzatılan her eli sıcak sanmaktan alamadın kendini.

Sahte gülüşlere yer yoktu hayatında, şaha kalkmış sevinçlerin hemen yanında, yakıcı bir hüzünde bulunurdu duru bakışlarında.

Berbat bir acemi, su katılmamış bir amatör olarak atıldın kavgalarına. Nedeni buydu belki de, yolunun düştüğü, her cephede aldığın yenilgilerin.

Planı hiç yapılmamış kaçışlardı aslında küçük kız, kanayan kentlerin birinden diğerine yaptığın yolculukların. Yoksa sen de, aynı anda her yere yağmaya kalkan şaşkın bulutlar gibi miydin sevgili küçük kız?

Ne yaparsan yap; ama büyümeye kalkma sakın küçük kız.

Büyürsen; acemi, şaşkın, hesapsız, özgürlüğe bile bağlanmaktan korkan bir gezginini kaybedecek dünya...
 
....

[SIZE=5]Vakit satır arası alkole yatırılmış karakterlerin mahrumiyetinde günahlarımızı satma vakti.Vakit perilerin dualarına yol alma vakti...[/SIZE]
 
[SIZE=3]Yüreğim ıslaktır benim[/SIZE]
[SIZE=3]Kuytularda ağlamaktan[/SIZE]
[SIZE=3]Ve hafif uçuktur rengi[/SIZE]
[SIZE=3]Kurusun diye kaç kez[/SIZE]
[SIZE=3]Güneşe asılmaktan[/SIZE]
 
Şimdi, tam da bu nokta da, aşka adanmış bir yudum şarap zamanıdır belkide.
Aşkı her an yeniden, yeniden tadabilmek, keyifle özümseyebilmek için.
Geçmiş ve gelecek tüm aşkları yaşayabilmek için.
Sonsuz sevdalara atfedilmiş şarap tadında aşklar dileğiyle "aşkın şerefine"...
 
İyi Geceler Sevdiğim Şehir...

[SIZE=3]Kollarına bıraktım beyaz düşlerimi, iyi sakla. Sımsıkı sar hayallerimi, geleceğimi...Tut ki bu ayrılık olmadı, yaşanmadı hiç. Sevgilerim yarım kalmadı sabahlarında.Dost yüzlü aydınlıklara gebeyiz artık, serseri sabahlar doğacak ikimizden. Asi güneşlerle ısınacağız sonra.. [/SIZE]
[SIZE=3]İYİ GECELER SEVDİĞİM ŞEHİR... [/SIZE]


[SIZE=3]Senin de için ağrıyor mu. Migren nöbeti sancılar çekiyorum. Biri rüyalarımı saklamış, bulamıyorum.Günah kokulu çiçekler sulanıyor. Zincirli sevdalar ağlıyor kaldırımlarında. Kan rengi akşamının soluğu kesik, nefes alamıyorum. [/SIZE]
[SIZE=3]YİNE DE İYİ GECELER SEVDİĞİM ŞEHİR.... [/SIZE]

[SIZE=3]Bu ne ilk, ne son veda.Daha çok parçalanacağız biz.Aşksız yatıp aşkla doğacağız.Hoşgeldin diyeceğiz gönderdiğin ölümlere, 'başımla beraber'. Su içtiğimiz çeşmelere dualar edeceğiz. [/SIZE]
[SIZE=3]İYİ GECELER SEVDİĞİM ŞEHİR...YİNE DE İYİ GECELER[/SIZE]
 
Ben seni ne kadar sevdiğimi başka erkeklerle karşılaştığımda anlıyorum.

Bazen senden daha yakışıklı bulduğum erkeklerle karşılaştığımda bakıyorum da, hiç birisini seni sevdiğim gibi, seni sevdiğim kadar sevemeyeceğime yemin ediyorum. Sende öyle bir şey var ki, hiçbirinde bulamıyorum...

Bu öyle bir şey ki, işte bütün kaygılarım senle birlikteyken yok oluyor.

Ruhum bir şifa, bir huzur buluyor!

Dudaklarını gözlerime deydirdiğin an bütün varlığımın koşa koşa gelip ruhumda toplandığını, orada seninle buluşmaktan mutlu bir şekilde kaldığını hissediyorum.

Hele şuan düşünüyorum da ben dünya da senden başka hangi erkekle olsaydım hiç biriyle senin gibi olamayacaktım; seninle olduğum gibi böyle ruhuma kadar. canıma kadar içten...
 
Üst Alt