Selamlar,
Bu soru yanlış anlaşılmasın herkesin dini kendine ama merak ettiğim için samimi olarak sormak istiyorum.
Engelli bireyler olarak eğitimler bir şekilde zor şartlarda tamamlanıyor. Özellikle din alanlarında okumak daha mı kolay? Din alanından çok mu mezun var? Neden bu kadar diyanet işleri başkanlığına kadro açılıyor?
İmam-hatip mezunu veya 3329 nitelik koduna uygun aday sayısı çok mu fazla?
Tercih dönemlerinde oldukça fazla olduğunu düşünüyorum. ve kadroyu şişirme olarak görüyorum.
Din alanında okumak daha kolay değil ama her bölüm gibi okulunuza göre değişmektedir. Örnek verelim yeni açılmış bir İslami İlimler Fakültesi ile Sakarya gibi nispeten daha eski bir bölümde İlahiyat okumak arasında fark vardır. Ben Sakarya'da pasif öğrenciyim. Mücahit55 rumuzlu yazar güzel açıklamış ama ben de ekleme yaparak cevabın bu kısmını bitireyim: Eğer açıktan okuyorsanız ve önceden Kur'an ezberiniz var ise çok da zor değil. Hazırlık okumadan AÖF'den İlahiyat, sonradan da DGS'yi kazanıp İLİTAM programına girerek yıl kaybı olmadan 4 senede mezun olabilirsiniz ve atanabilirsiniz. Bahsettiğim kısım aynı yazarın dediği gibi liyakati olan için geçerli. Bir temeliniz yoksa ve Düz Lise mezunu falansanız işiniz zor.
Din alanından evet son yıllarda çok mezun var hatta son yıllarda en çok kontenjan İlahiyat Fakülteleri ve İslami İlimler Fakülteleri üzerinde yer alıyor. Ayrıca kontenjan kısıtlaması olmaksızın İlahiyat Önlisans (AÖF) okuyanlar olduğu için burada da bir mezun birikimi var. Fakat okuyanların çoğu bayan. Öğretmen ve Kur'an Kursu Öğreticisi olabilirler ama İmam, Müezzin olamazlar. Vaiz olabilirler. Geçtiğimiz yıllarda Diyanet Personeli'nin sınavsız İlahiyat'a geçiş hakkı da verilmişti (Hem de Örgüne) ama bu da daha sonra Mahkeme Kararı sonucu iptal edildi. Alttaki link Geçici 77 iptali için Anayasa Mahkemesi duyurusudur.
https://anayasa.gov.tr/tr/haberler/...mlama-egitimi-imkâni-saglayan-kuralin-iptali/
Peki neden çok kadro açılıyor. Birincisi siyasi sebepler. İşin bir de sendikal sebepleri de var ama asıl sebeplerden biri 98/B uygulanarak işten çıkarılan Din Görevlileridir. Diyanet İşleri Kuruluş Kanunu (633) Madde 9/B bizim özel atama koşulumuzun kanun dayanağıdır. Kısaca biz (Adaylar da dahil) İslami usullere göre yaşamak mecburiyetindeyiz. Çok açık ve net maddede söz öbeği:
Çevresinde bilinir olmak. Bu maddeyi çekebildiğiniz kadar çekebilirsiniz. Diyanet bu maddeye dayanarak onlarca hatta artık binlerce personeli işten çıkarıyor. 130 Bin civarı Din Görevlisi var, 1/3 oranında 2 yıllık mezun var. Diyelim ki biz işten çıktık, Din Görevlisi olabileceğiniz yerler son yıllarda artış gösteriyor olsa da kısıtlı. Yani işsiz kalıyorsunuz ve halen Memur sıfatı taşıyorsunuz. Zira 98/B kapsamında işten çıkarılıyorsunuz ama halen Memursunuz. Kredi çekti diye işten atılıyor. Düşünün. Sonuçta faiz yiyor.
Neyse ki yargıdan dönüyor bu karar. Ama dönmeyen hatta Danıştay'dan bile dönmeyen kararlar mevcut.
Peki şişirme mi bu kadrolar? Bu kadar atılmalar, ayrıca Din Görevlileri vasfı taşıyıp 1, 2 veya artık 4 sene sonunda (3+1 sistemi yeni atananlara da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle geldi) başka kurumlara atananlar ve yeni ibadethaneler yapılması sebebiyle pek şişirme olmuyor.
Gelelim işin engelli boyutuna. Burası bir engelli sitesi. Bilindiği üzere engelli alımlarında %40 üstü raporu olan kişiler EKPSS sınavına, eskiden ÖMSS diye geçiyordu sanırım, giriyor ve atanıyor. Ama Diyanet İşleri'nde özel bir durum var: Bu kişiye aynı Askerlik ve Emniyet gibi bu tarz bir atama yönetmeliği veya yönergesi gerekir. Elbette bir Atama ve Yer Değişikliği Yönetmeliği var ama burada engelli durumu ile ilgili bir hüküm yok. Diyanet bakıyor bu arkadaş görme engelli veya zihinsel engeli var. Diyanet fark ettiği anda şahsı işten atıyor. Görevine son veriyor. Bu sebeple mağduriyetler sanıldığından daha ciddi sorunlara sebep oluyor. Bir tarafta görme engelli çalışabilirken öteki tarafta çalışamamaktadır. Sorun şu: Bildiğim kadarıyla bunun ile ilgili bir mevzuat yok.
Diyanet'in en azından Zihinsel veya Ruhsal Engeller ile ilgili bir yönetmeliğe ihtiyacı var. Zira zihinsel engelli veya ruhsal engelli bir adayın Diyanet içinde Din Görevlisi olarak çalışması biraz zor. Niçin? Birincisi işin niteliğinde ciddi sosyal iletişim var. Sanılıyor ki sadece görev namaz kıldırmak, Kur'an öğretmek. Değil. Yeri geliyor özel nitelikli eğitim, vaaz vermek gibi sorumluluklar da var. Ayrıca Cami içinde göreviniz var ise Dernek ile de ilişkileriniz var. Cami Derneği ile ters düşüp görevini bırakan İmam-Hatip tanıyorum (Kendisi Sendika sorumlusudur aynı zamanda) Bu tarz durumları, zihinsel veya duygusal sorunları olan bir şahıs nasıl süreci yönetebilecektir? Bir de işin halk boyutu var. Toplum zihinsel engelli bir şahsın arkasında namaz kılmak istemez, zira İmamın akıllı olması gerekir. Diyeceksiniz ki akıllıyız biz, adı üstünde engelliyiz. Elbette. Lakin beklenmedik bir yerde rahatsızlık geçirebilirsiniz, böyle bir durumda Kurum zor durumda kalır. Ya bunlar bize ne biçim insan atadı derler. Bu tarz durumlar herhangi bir kurumda belki çözülebilir ama Diyanet gibi toplumla bu kadar iç içe olunan alanlarda bu tarz sorunlar çıkabilir ve Kurumu zor durumda bırakabilir. Görüyorsunuz son yıllarda Diyanet ne tepkiler aldı ve itibar ile ilgili sıkıntılara ben de şahit oluyorum.
Diyanet İşleri'nde Din Görevlileri ciddi şikayetlere maruz kalabilmektedir. Özellikle Cuma Namazı'nı uzatıyor diye İmam şikayetleri olurdu. Bu şikayetler memurlar tarafından yapılmaktaydı. Hutbeyi bile şikayet ediyor halk. Neler neler var.
Kısacası, ruhsal bir sorunu olan adayın görev yapması hiç kolay değil. Yapabilir mi? İşte onun şartları tartışılmalı, araştırmalar yapılmalı. Bir not son yıllarda İlahiyat mezunları farklı alanlarda da görev alıyorlar. Yakın zamanda HAK Kuruldu (Helal Akreditasyon Kurumu) Son yıllarda Katılım Bankacılığı gelişti (O alanda da çalışma yapacaktım pandemi bozdu) farklı uygulamalar var.