Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Eshat] Menfaatlerin başladığı yerde dostluklar biter...

Eshat

Aktif Üye
Üyelik
22 Haz 2008
Konular
141
Mesajlar
2,578
Reaksiyonlar
0
Menfaatlerin başladığı yerde, Dostluklar biter....

İnsanların birbirlerini sevmesi sayması bunları yaparken de karşısındaki insandan hiç bir beklentisi ve menfaati olmadan yapması çok önemlidir.

Günümüzde maalesef insanlar birbirleri ile sadece maddi menfaat ve çıkarları doğrultusunda dostluklar kuruyor. Buda bizim toplumumuzun manevi olarak ne kadar zayıf ve güçsüz olduğunu ortaya koyuyor. Bundan dolayı her gün televizyonlarda yolsuzluk, hırsızlık, adam öldürme v.b. gibi olaylar hiç eksik olmuyor.

Aslında toplumu düzeltme konusunda yapılacak çok şey var. Bu konuya toplumumuzun duyarsız kalması maalesef insanı yalnız bırakıyor. İnsanların söylemleri ve eylemleri farklı olunca insanın bir şeyler yapma isteği ve hevesi kalmıyor. Bundan dolayı da her şey zamana bırakılıyor zamana bıraktıkça ise her şey daha da kötüye gidiyor. İnşallah Allah (cc) sonumuzu hayır eder.

Bunun yanı sıra insanların küçük çıkarlar doğrultusunda birbirlerinin kalplerini kırmaya birbirlerini incitmeye hiçte çekinmedikleri bir ortamın olması ne yazık ki çok elem verici bir durum olarak karşımızda durmaktadır.

Bundan dolayıdır ki insanların güzelce yaşadığı küçük hesapların yapılmadığı bir ortam bir toplum olabilmek için bilinçli olan kişilere elbette büyük görevler düşmektedir. Burada bizimde kendimizi sorgulamamız gerekir ki bu konulara ne kadar duyarlıyız o da ayrı bir konu tabi

Kendi menfaatlerimizden çok arkadaşımızın menfaatlerini düşünebilmek ve Mevlamında bize böyle arkadaşlar nasip etmesi temennisiyle...
 
Gerçek manada varsa bir dostun,
Unutma ki o dur varlığın yokluğun,
Hayatta her zaman yanında olduğun,
Menfaatleriniz yoksa o işte senin dostun!

Hayat çok kısa unutmayasın dostum,
Sevgi ve saygı içerisinde kurduğun,
Aradan yıllar geçsede unutmayıp sorduğun,
Menfaatleriniz yoksa o işte senin dostun!
ESHAT
 
Şu üç günlük dünyada değermi kalp kırmaya,
Varmısınız hep beraber birlik olmaya,
Tek yürek tek bilek olarak yaşamaya,
Onurumuzla dimdik ayakta durmaya.
ESHAT
 
İnsanları anlamanın o kadar ki zor olduğu bir dünya da yaşamak. O kadar zor ki; İnsanları anlamak, insanca yaşamak O kadar zor ki; Bazen insan soruyor kendi kendine neden? Neden insanlar bir hiç uğruna bu kadar katı bu kadar acımasız oluyor. Neden? Nedeni ne olursa olsun şu üç günlük dünyada kalp kırmaya insanları üzmeye değer mi?

Aslında bu soruyu sorduğumuz insanların geneli, değmez tabi kalp kırmaya derler. Ama işler menfaatlara geldiği zaman için rengi aynen değişir. Bir hiç uğruna o güzelim kalplerin kırılması adeta hiç kimsenin umurunda olmaz.

Hani kalp kırmanın çok kötü birşey olduğunu söyleyen insanlar. Nerede? İşte böylesine samimiyetsizlikler içerisinde yaşamak çok zor.
 
Sevgi Nedir?
Sevgi sözcüğü sadece sevgiyi mi ifade eder?
Bir insana seni seviyorum demek gerçekten sevmek midir?
Sevginin bu kadar zor ve kadar anlamlı olan bir duygu olması, içimizde yaşayan bu duygunun ne kadar özel bir anlamının olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Sevginin bu kadar özel olması ise insanın karşısındaki kişiye karşı göstermiş olduğu anlamlı bir duygu olmasıdır.

Sevgide; fedakârlık olmalıdır. Çünkü canan için gerekirse şu can feda edilebilmeli.
Sevgide; saygı olmalıdır. Çünkü saygının olmadığı yerde sevgi çok çabuk biter.
Sevgide; karşılık olmalıdır. Çünkü karşılıksız sevgi bana göre bir noktaya kadar gider.
Sevgide; umut olmalıdır. Çünkü umudun olmadığı yerde yaşam olmaz.
Sevgide; samimiyet olmalıdır. Çünkü samimi olmayan duygularda sevgiden bahsedilemez.
Sevgide; güven olmalıdır. Çünkü güvenmek sevginin olmazsa olmazıdır.
Sevgide; sabır olmalıdır. Çünkü sabrın sonu selamettir.(fakat sevgide genelde sonlar ayrılıktır.)
Sevgide; emek olmalıdır. Çünkü hayatta emek etmeden hiç bir şey alınmaz.
 
Arkadaşlık Sevinçleri ve üzüntüleri paylaşmak demektir. Çünkü sevinçler paylaşıldıkça çoğalır, üzüntüler ise paylaşıldıkça azalır.

Arkadaş dediğin insanın en zor zamanında yanında olandır.
Arkadaş dediğin kendisinden çok arkadaşını düşünendir.
Arkadaş dediğin arkadaşının sorunlarını çözendir.
Arkadaş dediğin Arkadaşının sevincine sevinendir.
Arkadaş dediğin Arkadaşının üzüntüsüne üzülendir.
Arkadaş dediğin Arkadaşı için kendisini feda edebilendir.
Arkadaş dediğin Fedakâr olup Arkadaşına güvenendir

Arkadaş demek;
Güzellikleri paylaşarak çoğaltmak, üzüntüleri paylaşarak azaltmaktır. Bana göre arkadaşlığın tanımı; Hiçbir karşılık gözetmeksizin seviyeli bir şekilde sevgi ve saygı dâhilinde karşıdaki insana yürekten duyulan bir his ve duygudur. Bu duygular ne kadar gelişmişse ve bu duyguların maneviyatı ne kadar güçlü ise arkadaşlıklarda bir o kadar samimi ve içten olur. Bunun yanında böyle arkadaşlıklar her zaman için baki kalır.
 
Arkadaş dediğin vefalı olmalı,
En kötü gününde seni sormalı,
Her zaman sana çözüm bulmalı,
Her halde arkadaşlığın tarifi bu olmalı.

Var mı? Böyle arkadaşlıklar bilmem,
Ben arkadaşımı asla kalbimden silmem,
Arkadaşın için fedakârlıktan çekinmem,
Böyle arkadaşlıktır benim içimden gelen.

Yukarıdaki arkadaşlığı tarife ne gerek,
Arkadaşlığın tarifi için bir isim mi gerek,
Bu arkadaşın ismi için en güzel örnek,
......……..…. dan başkası olmasa gerek.

ESHAT

Arkadaşım dan izin almadığım için ismini yazmadım. Yoksa onun ismine yazdığım bu şiirde onun ismini yazmak benim için bir onur olurdu...
 
Arkadaşlığın ve Dostluğun Tanımı;

Arkadaşlıklar dostluklar insanlar arasında ki en güzel birlikteliklerden birisidir. Bir şeyleri paylaşmak, bir şeyleri hissedebilmek arkadaşlıklar adına güzel gelişmelerdir. Bunu en güzel şekilde devam ettirmek ve içten samimi bir hale getirebilmek ise her şeyden evvel belirli fedakârlıklar ister

Arkadaşlıklarda her zaman için fedakârlığın ve samimi duyguların önemli bir yeri ve anlamın vardır. Bu anlam ve önem günümüzde daha da önemli bir hale gelmiştir. Günümüzdeki arkadaşlıklarda manevi olan duyguların güçsüzlüğü ve seviyesizlikler arkadaşlıkların bir noktaya gelindiğinde ya arkadaşların uzaklaşmasına sebep oluyor ya da bitmesine. İşte bu şekilde bir arkadaşlığı onaylamak mümkün olamaz. Diye düşünüyorum

İnsanlar sevinçlerini, hüzünlerini, kederlerini ve mutluluklarını her zaman için birileriyle paylaşma ihtiyacı hissederler. Çünkü insan için nasıl yemek, içmek, gezmek, eğlenmek bir ihtiyaçsa bazı duygu ve düşünceleri de paylaşarak içlerini dökmekte ihtiyaçtır. İşte bizim için de paylaşmanın önemim burada daha da net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Bu duygu ve düşüncelerimizi paylaştığımız arkadaşlarımızın da bizim duygu ve düşüncelerimize gereken önemi vermesi gerekir. Bir konuyu paylaştığın kişiden gerekli samimiyeti göremezsen ister istemez bir burukluk bir üzüntü yaşanır. Bütün bu üzüntüleri yaşamamak için arkadaşlarımızı iyi bir şekilde seçerek gerçek manada samimi arkadaşı bulmak kendi adımıza hayattaki en güzel kazanımdır. Diye düşünüyorum. Fakat bu kazanım maddi anlamda değil manevi anlamdadır.

Herkese en güzel dostluklar ve e güzel arkadaşlıklar kumaları temennisiyle...
 
GERÇEK DOST

Her arkadaştan gerçek dost olmaz,
En güzel dostlar öyle kolay bulunmaz,
Samimi dostluklar bir an da kurulmaz,
Bir dostun kalbi, hiçbir zaman kırılmaz.

Dost dediğin kişiye, her zaman güvenmelisin,
Böyle bir dostun varsa, ona kıymet vermelisin,
Gerekirse onun için, hiç çekinmeden ölmelisin,
Ama unutma! Uğruna ölecek dostu da bilmelisin.

Dostluğun tanımı, o kadar da basit olmamalı,
Dost ile dostluklar, dost olmak için kurulmalı,
Her şeyden evvel, candan dostlar bulunmalı,
O candan dostlar için, şu canlar feda olmalı.

E S H A T
 
MEMLEKET ÖZLEMİ

İçimde ki memleket özlemi, hiç bitmeyecek,
O yaşadığım güzel günler, bir daha gelmeyecek,
Her zaman hayallerimi ve düşlerimi süsleyecek,
Bir memleket özlemidir, içimden gitmeyecek.

Benim memleketim, benim gönlümün baş tacıdır,
Bütün güzellikleriyle, benim ruhumun ilacıdır,
Şu yüreğimin, her zaman en büyük ihtiyacıdır,
Ben memleketime, her zaman muhtacımdır.

Ben memleketimden, hiç bir zaman vazgeçemem,
Ne olursa olsun, memleketimi içimden silemem,
Ben memleketimi, ne kadar anlatsam da bitiremem,
İstesem de; o geçen güzel günleri geri getiremem.

E S H A T
 
İnsanlara değer vermek, değer verilecek insanları iyi şeçebilmek, insaları kırmayarak onların ruhuna hitap edebilmek, insanlara herşeyden evvel insan oldukları için, insan gibi davranabilmek insan olana yakışır elbet.

İşte bizlerde her zaman için, bir gönülü kırmamak adına en mütevazı bir şekiilde, duygularımızı paylaşmak, en güzel bir şekilde yaklaşımlar sergileyerek, örnek olmak, örnek olmaktan daha önemlisi önder olmak, insanlara yardımcı olmak, yakışır bizlere...

Her zaman için, bizlere yakışanı yapmak yakışır bizlere...
 
Hayatı en güzel, en anlamılı bir şekilde yaşamak ve sadece yaşamak değil, yaşamdan bir tat almak, bunu yapabilmek çok önemlidir. Hayatın bütün zorluklarına gülüp geçerek değilde, mücadele ederek tepki göstermek, yaşamaktan zevk alan insanla almayan insan arasındaki farkı ortaya koymaktadır.

Hayatı her zaman ciddiye almışımdır. Hiç bir zaman hiç birşeyi boş vermem. Çünkü sen hayatı ciddiye almazsan hayatta seni ciddiye almaz. Hayat ciddiye alınmayacak kadar basit ve kolay değlldir. Eğer o kadar kolay olsaydı. Herkes mutlu olurdu. İşte hayat karşımızda duran ve en ufak bir hatamızı dahi affetmeyen hayat.

Bu kadar zor olan bir hayatta yaşamanında, bir o kadar zor olduğu en büyük gerçektir. Gerçekleri görerek, kendimize göre en iyi bir şekilde yorumlayarak, minimum hata ile hayatta mutlu olmak temennisiyle...
 
Yalnızlık
Yalnızlık Allah’a mahsustur. Tabi insan bazen kendi kendine yalnız kalarak bazı olayları kendi içerisinde değerlendirerek yorumlama ihtiyacı hissediyordur.

Yanlarında birçok insan varken insanların kendilerini yalnız hissetmeleri de söz konusudur. Fakat insanların kendilerini yalnız hissetmelerin deki en önemli etken karşısındaki insanlarla paylaşamayacağı konuların olmasıdır. Yani her konuyu her kişiyle paylaşılamamasıdır.

İnsanlar yalnız kaldıklarında genelde birçok konuyu kendi kendine yorumlarlar ve kendilerince bir sonuç çıkartmaya çalışırlar. Aslında sadece kendi düşündüklerinle yorumladığımız konularda doğru yönü bulma oranı biraz düşüktür. Bunun için insanların diyaloglar kurarak birçok konularda görüşlerini ortaya koyarak en güzel sonuçların alınabilmesi mümkün olabilir.

Zaten insanlar her zaman için topluluklar halinde yaşamayı seçmişlerdir. Bu seçimdeki en önemli etken elbette ki; birbirleriyle yardımlaşarak güzel bir hayat sürme çabasıdır.

İnsanların birbirleriyle diyalog içinde olmaları her zaman için en güzel sonucu vermiştir.
 
Hayata bağlanmak
Her zaman için hayatta çeşitli mücadeleler sergileyerek, ayakta durmaya çalışmak, hayata bağlanmak adına gerekli olan yaşama şeklidir. Bu yaşam şeklinin en güzel olabilmesi içinde en güzel mücadeleyi verebilmek gerekir.

Hayatın her aşamasının bir mücadele olması, bizim de bu mücadeleyi hakkıyla verebilmemiz hem kendimiz hem de bütün insanlar için çok önemlidir. Hayatın zorlukları karşısında yılmadan, usanmadan, hatta bütün olumsuzluklara inat, mücadele etmek şarttır.

İnsanlar hayatta bazen karamsar bir tablo çizebiliyor. İşte bu karamsarlıkların hayatımız da yerinin olmaması için, hayata pozitif olarak bakabilmek için, bütün hayatta dimdik ayakta durabilmek için, bütün engellere ve önyargılara rağmen güçlü olabilmek çok anlamlı olacaktır. Unutmayalım ki; en büyük güç bizim içimizde olan güçtür. Bunu kullanabilmek, daha da güçlü olabilmek insanın kendi elindedir. Önce kendi elimizdeki imkânları kullanarak gücümüzü göstermemiz gerekmektedir.

Bu dünyada ki yaşam standartlarımızı her zaman yükseltebilmek, yükselen her yaşam standardının hayatımızda birçok olumsuzlukları bitireceğini bilmek, sanırım içimizde ki mücadele azmini ve şevkini bir kat daha artıracaktır.

Hayattan bir şeyleri isteyebilmek ve isteklerini almak için bir çaba sarf etmek bir emek göstermek çok önemlidir. Emek olmadan hiç bire şeyin olmayacağı bir gerçektir.
 
İçimde ki; ben…
İnsanın kendisini tarif etmesi gerçekten konu olarak anlatımların en zorudur her halde. Tabi burada bazı insanların kendilerini adeta sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermeleri istisnadır.

İçimdeki yaşayan benliğim her zaman için ezilen tarafta olmak. Duygusallığı en yoğun haliyle yaşamaktır benim için. İnsanların ezilmesi küçük düşürülmesi o insanları hiç tanımasam da beni çok derinden etkiler. Bundan dolayı insanlara yardım edebilmek onların sorunlarını çözebilmek beni her zaman için mutlu etmiştir.

Aslında bazı insanların karşısındaki kişinin iyi niyetini suiistimal etmeleri karşısında biraz kırılsam da benim için bu sadece geçici bir kırgınlık olur. Çünkü iyi insanların çok az olduğu yaşamımızda onların sadece bu şekilde kötü niyetli insanların uğruna fayda edilemeyeceği kanısı benim için her zaman içerimde bir yer etmişti

İyiliğe iyilik herkesin yapabileceği bir gerçektir. Fakat kötülüğü iyilikle cevap vermeyi herkesin yapamadığı da bir gerçektir. Bütün bu gerçeklerin içerisinde kötü olan kişilerle aynı seviyede olmamak için kötülüğe iyilikle cevap vermek benim için her zaman uygun olan görüş olmuştur. Tabi kendimi de küçük düşürmemek şartıyla.

Ayrıca; Hayatta kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına yapmamaya da özen göstermek benim hayat prensiplerim arasında yer almıştır. Birisine bir şey yapmadan önce kendime yapıldığı zaman ne gibi bir tepki vereceğimi düşünürüm ve sonra onu yapmak için karar veririm.

İnsanlar her zaman için saygılı davranarak aynı saygıyı da karşımdaki kişiden beklerim.Saygılı olmak, seviyeli olmak benim olmazsa olmazlarımdandır.
 
Yaşamak istediğim dünya…
Herkesin yaşamak istediği bir dünya vardır. Bu kişiden kişiye göre değişiklikler gösterebilir. Her insanın dünyasındaki öncelikleri ve yaşam tarzı birbirine bağlantılı şekilde farklılıklar arz eder.

Dünyadaki insanların yaşamlarındaki farklılıkları hayatımıza olumlu veya olumsuz olarak yansımaları olmaktadır. Bazen bizim de kendimizi toplumumuza uydurarak çeşitli değişimleri yaşadığımız ve bu değişimin de olumlu ya da olumsuz etkilerinin hayatımıza yansımaları mevcuttur.

Manevi duyguların gittikçe zayıfladığı, günümüzde buna istinaden, insanların birbirlerinde uzaklaştığı da gözden kaçmamaktadır. Bu gözlemlere baktığımızda elde ettiğimiz izlenim de toplum olarak kaybetmekte olduğumuz birçok örf, adet, gelenek, görenek ve ananelerimizin bir noktada bitme aşamasına gelmesi de, gerçekten çok vahim bir durumun olduğunu, bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır.

İşte böylesine geçmişimizdeki izlerin yok olmasına, atalarımızdan bize kalan geleneklerimizin bitme aşamasına gelmesi bizim toplumumuz nereye gidiyor? Sorusunu da sormamıza neden oluyor. Bunun yanında bizim de kendimizi sorgulamamız gerekir ki; bütün bu olanlar karşısında ne yapıyoruz? Ne yapabiliyoruz?

Bu konu da bir mücadele yapılacaksa her şeyden evvel kendimizden ve en yakınlarımızdan başlayarak eski geleneklerimizin yok sayılmasına göz yummamalıyız. Bizim toplumumuzun mihenk taşı konumunda ki bu geleneklerimizin yok olup gitmesine elbette gönlümüz razı olmaz.

Hayatta her zaman için sevginin saygının hiç eksik olmayacağı,
Arkadaşlıların ve dostlukların seviyeli bir şekilde olacağı, insanların hiçbir şekilde düşünceleri, dini, dili, ırkı ve kökeninden dolayı ayrımcılığa maruz kalmayacağı, insanları küçük hesaplar yaparak insanların kalplerini kırmadığı, her ne sebeple olursa olsun insanların menfaat ve çıkarları için hareket etmediği, en güzel dostlukların en güzel bir şekilde devam edeceği, yaşanılacak tertemiz bir dünya da yaşamak her halde en güzeli olurdu.
 
Umutlar... Umutlar… Umutlar…

Hayatımızda, her zaman var olması gereken umutlar! Umutsuz bir insanın yaşayamayacağı bilinen bir gerçektir. Bundan dolayı hayata umutla bağlanmak, umut dolu olmak, hayata umutla bakmak, her şey den önemlisi de; umut dolu bir insan olmak, yaşama bağlanma adına, umut verici olarak değerlendirilebilir.

Günlük hayatımızda baktığımızda, her zaman için gerçekleşmesini istediğimiz bir umudun, bir isteğin, peşinden sürüklenip gittiğimizi görürüz. Hayata ne kadar da karamsar baksak; hayattan ne kadar da bıksak; bu böyledir. Çünkü hayatımızın her anında umutlarımız, isteklerimiz vardır. İstesek de bunu göz ardı edemeyiz. Biz o isteğimize bir umut bağlamışız. O umutların da var olması için mücadele veririz.

Bütün bu bağlamda hayata baktığımızda her insanın kendisine göre değişiklik gösterebilecek beklentiler içerisinde olduklarını görürüz. Bu beklentilerin hayal ötesi olmaması bana göre önemlidir. Hayal ötesi bir beklenti içerisine giren bir insanın beklentilerinin olumlu olarak sonuçlanması ihtimali çok düşüktür. Hatta neredeyse imkânsızdır. Bundan dolayı hayatta umut bağladığımız beklentilerimizin her zaman için gerçekleşme ihtimalini göz önünde bulundurmak gerekir. Sonradan hayal kırıklığına uğrayacak beklentilerin, kendimize büyük zararlar vereceğini iyi hesap ederek, ona göre beklentiler içerisine girmek her halde en doğrusudur. Diye düşünüyorum.

Olmayacak beklentiler içerisine girmek bana göre hayalden başka bir değildir. Hayal kurmakta güzeldir. Fakat hayallere dalarak beklentiler içerisine girmek biraz yanlış olur diye düşünüyorum. Hayal ile ilgili olarak aslından yazılacak çok şey var ama benim konu aldığım başlık umutlar olduğu için umutlardan söz etmek her halde daha doğru olur.

Umutların sönmesi de, bizi hiçbir zaman için umutsuzluğa sürüklememelidir. Umutların biri biter, ama mutlaka yeni bir umut doğar. Yani yeter ki bizler hayattan kopmayalım. Hayata bağlı kaldığımız sürece umutlarımızda var olacaktır.

Umudun umutlarda kalmayıp ta gerçekleştiği, umut dolu, sevgi dolu, mutluluk dolu, yaşamı sevdiklerinizle hep beraber geçirmeniz temennisiyle…
 
Sevgi çok güzeldir yaşayabilirsen
Onu bütün yüreğinle taşıyabilirsen
O erişilmez duyguya ulaşabilirsen
Birde ulaşacak kişiyi bulabilirsen
 
Bir gün gelirde yollarımız ayrılırsa,
Yönlerimiz farklı, farklı yönlerde olursa,
Unutma ki şu kalbimin en güzel köşesinde en güzel şekilde olacaksın.
Unutma ki bu hayatta ben var oldukça
Sen yanımda olmasan da senin o sessizliğin,
Senin o sensizliğin hep içimde var olacak.
Gün gelir unutulur derler ya;
Evet, belki bazı şeyler unutulur, ama!
İçine kazınmış olan ve hatta içinde bir hayal de olsa yaşayan birisi unutulur mu?
Unutulur mu? Yaşanan o güzel günler unutulur mu? Bilmem?
Benim bildiğim tek bir şey var;
O da seven unutmaz. Eğer unuttuysan!
İşte o zaman sevmedin demektir.
Sevginin değerini bilmedin demektir.
Sen sevgiyi hak etmedin demektir.
Demem odur ki;
Sevgi de vefa varsa,
Bir insan gerçekten seviyorsa,
Dudaklardan önce gözler konuşuyorsa,
İçindeki sevgin, her geçen gün biraz daha büyüyorsa,
Seni gerçekten seven bir sevdiğin varsa,
İşte sende bunun kıymetini bileceksin,
Bilmiyorsan sevmeyeceksin,
Seveceksen bileceksin.
Çünkü sevgi denilen duygu,
İnsanın içinde yaşayan, en özel olan bu duygu,
Yaşamasını bilmeyene, sevmesini bilmeyene,
Sevgiye değer vermeyene,
En büyük acıları, en büyük kederleri getirir.
Getirir çünkü sen sevmesini bilmiyorsun,
Sen seni seven için değil,
Sen sevdiğin için seviyorsan,
Sen sevgiye muhtaçsın demektir!
Sen seni seven için seveceksin,
Gerekirse onun uğurunda şu canı feda edeceksin!

 
Hayat

Hayat insanın yaşamış olduğu bir çok duygu, düşünce ve olaylarla geçer gider. Bir gün bakarsın ki o bitmez dediğimiz hayat biter.

Aslında yaşanılan duygular ne olursa olsun insan bunları yerince ve yeterince yaşamalıdır. Özelliklede umutsuz olan bir duıygunun peşinden sürüklenmemelidir. Sevdiklerinin kendisine verdiği değeri bilerek hareket etmelidir. Çünkü bizi sevenlerde bizim vereceğimiz değeri fazlasıyla haketmektedir.

Yaşadığımı hayatta kimimiz varki; bizi seven eş, dost, akrabadan, başka işte bizde bunların kıymetini bilerek onlardan kopmadan yaşamalıyız.
 
Menfaatlerin başladığı yerde dostluklar biter…

İnsanların daha çok iç içe yaşadığı toplumumuz da, insanların genel olarak bir birlerinden uzaklaştıkları görülmektedir. Bunun ise en büyük nedenlerinden birisi, insanlardaki manevi duyguların bitme aşamasına gelmesidir.

Aynı zamanda insanların ekonomik olarak zor durumda olmaları da geçim ve gelecek kaygısının telaşıyla önceliğini bu yönlere vermektedirler. Ama bunu yaparken de maneviyatlarımızı, adet gelenek ve ananelerimizin unutulmadan yapılması gerekmektedir.

Fakat insanların bütün bunların yanında bencilce davranarak, sadece kendilerini düşünmeleri de, insanların birbirlerinden uzaklaşma etkilerinden birisi olara gösterilebilir. Özelliklede maddi çıkarlardan dolayı, insanların en yakın dostlarıyla ve akrabalarıyla bile irtibatı keserek, adeta birbirlerine karşı düşman olacak seviyeye gelebiliyorlar. İşte burada menfaatlerin öne çıkması, dostlukların bitecek seviyeye gelmesi, gerçekten çok üzücü ve bir o kadar da düşündürücü bir dorum olarak karşımızda durmaktadır.

Bana göre gerçek olan dostluklar da böyle bir durum olmaz. Eğer böyle bir durum varsa, zaten orada gerçek bir dostluk olmaz. Bizim burada yapmamız gereken ise dostluklarımızı, menfaatler üzerine değil de, gerçekten dost olmak üzerine kurmamız gerekir. İşte bu şekilde kurulan dostluk ve arkadaşlıklardan vefakârlık, fedakârlık ve samimiyet beklenilebilir.

En güzel dostluklarda, her şeyden evvel, kendinden önce karşında ki kişiyi düşünerek hareket etmektir. Önceliği her zaman arkadaşına vermektir. Eğer içinde bir bencillik varsa, işte orada gerçek dostluktan bahsedilemez. Çünkü fedakârlık yoktur.

En güzel en mükemmel dostları bularak, en güzel ve en mükemmel dostlukları kurarak, en güzel yarınlara bütün sevdiklerimizle girmek temennisiyle…
 
Bir umudum var, içimde sessizce duran,
Sanki beni hayata, sımsıkı bağlayan,
Kalbimin, yüreğimin içinde var olan,
Anlatsam da, inan bunu anlatamam.

Ben içimde ki, umudumu silemem,
Bu umudum var oldukça, kaybedemem,
Hani o umut için, umutsuzum diyemem,
Beklerim umudum için, terk edemem.

Eshat
 
Şu an içimde o kadar duygu varki,
Anlatsamda eminim beni anlamazsın ki,
Seni anlamak o kadar zor ki;
bir anlasam, bir anlayabilsem seni,
Bir bilsem ne yapmak istediğini,
Anlamak yeter mi? Bilmemki,
Hem seni hem kendimi,
sende beni bir anlasan,
anlasan ve kendini anlatsan.
 
İnsanlar güzelce anlaşsa
Umutlar bitmese hep yaşasa
O umutların ışığında yaşansa
Mutluluk olsa, sevinç olsa
Gözyaşları mutluluktan aksa
Hayatımız güzelliklerle dolsa
İnsanlar birbirlerini anlasa
Sevinçler hüzünler paylaşılsa
Paylaşıldıkça üzüntüler azalsa
Sevinçle mutluluklar çoğalsa
İnsanlar her zaman birlikte olsa
Yaşansa güzellikler var olsa
İnsanlarda saygı olsa, sevgi olsa
Umutlar umutlarla dolu olsa
Hayat en güzel şekilde yaşansa
 
Benim Memleketim…
Ben memleketimden, edeler diyarından ayrılalı dört yılı geçti. Hala içimdeki memleket o bitmek bilmeyen özlem ve memleket hasreti dinmiş değil. Hala özlüyorum o doğup büyüdüğüm mahallemi, sokağımı ve en sevdiğim arkadaşlarımı.

Memleketimiz özlüyorum. Çünkü havası, suyu ve toprağı bambaşka, insanları bambaşka, benim memleketim bambaşka. Benim memleketim benim için bambaşka.

Bazen rüyalarımda, bazen hayallerimde, bile memleketimi düşünmek, bir an için bile olsa, kendimi oradaki ortamdaymış gibi hissetmek, gerçekten çok güzel. Fakat o hayallerin, o rüyaların sonu hiç gelmese, demek geliyor insanın içinden. İşte o hayaller ve rüyalar bitiği zaman memleketimin kıymetini bir kez daha anlayabiliyorum. Anlıyorum çünkü ben memleketimi çok ama çok seviyorum.

Memleket hasretiyle yanıp kavrulan şu içimde, memleketim için, o kadar çok duygu ve düşünce var ki, bunları anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. Hatta bana göre bu duygular anlatılmakla anlaşılmaz. Bir noktada bunları yaşamak gerekir. Memleketimdeki dostlukları, arkadaşlıkları o kadar özledim ki, Onlar beni içimde, her zaman var olan, bir özlem olarak kalacaktır. Bu içimde hiç bitmeyen özlem duygusu, ben yaşadıkça, ben var oldukçada bitmeyecek.

Hiç aklıma gelmezdi bir gün memleketimden ayrılıp ta gurbete geleceğim. Ben zannediyordum ki, memleketimde yaşar giderim. Hiç de öyle olmuyormuş. Bunu memleketimden çıkıp da gurbete geldiğimde anladım. Anladım ki memleketim ne kadar güzelmiş benim için ne kadar özelmiş. İnsan hani bir şeyleri kaybederde kıymetini sonra anlar ya, işte öyle bir şey bendeki de.

Ama ne olursa olsun hayat devam ediyor. Sılada da olsan gurbette de olsan hayatın her alanı gerçek bir mücadele ile doludur. Yaşanılan yere göre kısmı farklılıklar gösterse de her alanda her yerde bir mücadele var. Bu mücadeleleri ise her zaman azmeden başarır diye düşünüyorum.
 
Senin o güzel hayalinle yaşıyorsam,
Sen bunu anlamıyor, bilmiyorsan,
Umut deryasında kayboluyorsam,
İçimdeki o eşsiz sevgini unutma

Unutma ki unutulanlar unutmazlar,
İçindeki sevgilerini asla bırakmazlar,
Sevdiği için fedakârlıktan kaçmazlar,
Sevgilerini asla içlerinden atmazlar.

Sevmek insanın elinde değildir,
Gerçek seven kişi değer verendir,
Sevilense bunun kıymetini bilendir,
Bilmiyorsa gerçek seven değildir.

Eshat
 
Hayatı anlamak için, sevgiyi yaşamak gerek,
Bir sevgiyi yaşamak içinde, gerçek seven gerek,
Eğer senin sevdiğin, sevmiyorsa seni bilerek,
İşte o zaman hayatın gerçeğini yaşıyorsun demek.

Bu gerçekler belki çok acı olur, yaşamak istemesen de,
Senin elinde değil ki, gelir çalar kapını istemesen de,
Gitmez içinden adeta bu acılar, bu çileler git desen de,
Ben sevgiyi iyi bilirim, iyi tanırım zannetsen de.

Bir gün anlarsın, sevgiyi hem tanımayı, hem anlamayı,
Anlatan anlatır sana, hem aşkı hem de sevdayı,
İşte o zaman anlarsın, kendini bu kadar kaptırmamayı,
İş işten geçer, içinden atamazsın ne sevdayı ne sevdalıyı,


Eshat
 
Kalbinde bir sevgi yaşıyorsa,
Bu sevgi sana heyecan veriyorsa,
O sevgi içinden hiç çıkmıyorsa,
Sevginin sahibi de seni seviyorsa,
İşte senin için hayatın anlamı buysa,
Sevdiğinde bunu hak ediyorsa,
Sonunda ölmekte olsa,
Yaşanan duygular solmasa,
İnsanın içinde her zaman var olsa,
Sevgiler bitmese, yok olmasa,
Bütün sevgililer hep kavuşsa,
Sevenler hiç ayrılmasa,
Ayrılıklar hiç olmasa,
Ömür boyu mutlu yaşansa,

 
Duygusallıkla mantık arasında ki fark.

Biz toplum olarak genelde duygularımızla hareket etmeye daha meyilliyizdir. Yaşamış olduğumuz bir olayı değerlendirirken o an ki, duygusallığımıza göre değerlendirerek, bir sonuca ulaşmaya çalışırız. Çünkü duygusal olduğumuz için, ister istemez duygularımız bizi etkilemektedir.

Oysa birçok konuda, duygusal düşünmek yerine mantıksal olarak hareket etmek, olayları daha doğru ve daha objektif olarak değerlendirmemiz açısından sanırım daha doğru olacaktır. Elbette ki duygusalda olmalıyız, taş yürekli olarak da hareket etmenin de bir manası yoktur. Lakin olayları soğukkanlı, mantıklı bir düşünce ile değerlendirmemiz, hem bizim açımızdan, hem de diğer insanlar açısında uygun olacaktır. İnsanların duygularıyla hareket ederek yanlışlarını görememeleri ve bu yanlışların da birçok şekilde zararının olabileceği iyi hesap edilebilmelidir. Bunu iyi hesap edebilmekte aklın ve mantığın kullanımıyla olacaktır. Bizim de bu tür durumlara düşmeden aklımızı kullanarak olayları çözmemiz gerekmektedir.

Duygusallığımızın üst seviyede olması, birçok kişinin bunu kötüye kullanarak, bizim duygusallığımızdan faydalanarak, bazı kazanımlar ve menfaatler peşinde koşan insanlar olabilir. İşte burada duygusallıktan kurtularak aklımızı ve mantığımızı kullanmalıyız. Bilinçli olmak, mantıklı davranmak, bu şekilde kötü niyetli insanların emellerine ulaşamamaları açısından çok önemlidir. Çünkü o an hissettiğimiz duygularımızla, bize anlatılan olayda ki, bazı ayrıntıların farkına varamayabiliriz. O an duygularımızın yoğunluğu ile hareket etmemiz bizi yanlış olarak yönlendirebilir. Bunun için olayları çeşitli yönleriyle değerlendirmemiz gerekir. Dar bir pencereden değil de geniş bir açı ile değerlendirme yaparsak, sanırım doğruları bulma olasılığımız daha yüksek olacaktır diye düşünüyorum.

Hayatımızda duygusal da olalım. Duygusal olarak ta davranalım. Ama aklı ve mantığı da hiçbir zaman elden bırakmayalım. Aklın ve mantığın olmadığı yerde doğruları bulmak çok zordur. Biz de aklımızı ve mantığımızı her zaman en iyi şekilde kullanarak hareket etmeliyiz. Duygularımızı da kaybetmeden duyarlı bir insan olabilmeliyiz.
 
Elimizde ki imkânların değerini bilmek.

Elimizde ki imkânların değerini, elimizdeyken bilmek, onları kaybetmeden değerlerini anlamak, çok önemlidir. Oysa bizler birçok imkânlarımızın değerini maalesef kaybettikten sonra anlıyoruz.

Aslında elimizde imkânlar mevcutken, bu imkânlarımızı doğru ve verimli bir şekilde kullanmamız sanırım birçok konuda da pişmanlık duymayacağız. Veya tedbirimizi alarak bu pişmanlığımızı en az seviyeye indirebileceğiz.

Bütün bunların yanında elimizdeki fırsatları da en güzel şekilde değerlendirmeliyiz. Giden hiçbir fırsatın, bir daha geri gelemeyeceğini iyi düşünerek, hesaplarımızı ona göre yapmalıyız. Çünkü bunlardan dolayı, kaybeden zararlı çıkan, yine biz olacağımız için kendimizi en iyi şekilde düşünmeliyiz. Bizi bizden daha iyi kimse düşünmez.

Hayatımızın bu kadar zor yaşandığı bir ortamda bizlerinde zamanında alacağı tedbirlerle bu zorluğu bir nebze olsun azaltabilmeliyiz. İmkânlarımızı hoyratça kullanmayarak en güzel şekilde değerlendirmekte bizim elimizdedir. Hiçbir imkân sonsuz değildir. Belki bugün elimizde olan imkânlar yarın olmayabilir. Bu gün önümüze çıkan fırsatlar yarın elimizden kaçmış olabilir. İşte bu bağlamda düşündüğümüz zaman birçok değerlerinde farkına varabiliriz. Bu farkına vardığımız değerleri en güzel şekilde kullanarak beklide birçok dezavantajı da kendi lehimize çevirebiliriz. Neden olmasın ki,

Hayatımızda her zaman değerlerin ve önümüze çıkan fırsatların değerini kıymetini bilmek temennisiyle…
 
Üst Alt