Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Fotoğrafların Diliyle Gündem (2)[Hadi Konuşalım/KADIN]

Siz bunları düşünürken bende sizler için iki video hazırladım. Şiddetle ilgili olarak. Peşinen uyarıyorum pegaus flemenko eşliğinde izleyeceksin ...Bu da seni fena yapacaktır biliyorum.

Kadına Şiddet

Her türlüsüne ve kime olursa olsun yapılmasına karşı olduğum bir şeyi eklemek acı versede... :oops:

Şiddet
 
Yine atlamışsın neptun burayı oku istersen.

ABD’de her 15 saniyede bir kadın, genellikle kocası/partneri tarafından, dövülmekte. (Dünya Kadınları hakkında BM Çalışması, 2000).

· ABD’de her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor (ABD Adalet Bakanlığı, 2000


neptun burada kadına karşı şiddet tartışılıyor şimdi ben şöyle diyeyim sana kadına karşı şiddet değilde şiddeti bir bütün olarak ele alalım.

Şiddet tüm dünyada ve her sosyoekonomik seviyede görülmektedir.


Hatta şiddetin en fazla yaşan dığı ülkelerin başında gelişmişlik düzeyi en üst seviyede olan A.B.D. gösteriliyor özellikle okullarda çinnet geçirip sınıf arkadaşlarını öğretmenlerini kurşun yağmuruna tutan öğren çileri sen de duymuşsundur.

Şiddetin bir nedenide piskolojik sorunlar ve depresyon olarak gösteriliyor yine piskolojik sorunların ve depresyonun en fazla yaşan dığı ülkeler ekonomik seviyesi tavan yapmış ülkeler.

Bu durumda şiddeti az gelişmişliğe dayan dırabilirmiyiz sence?

Hatta gelişmilik şiddeti tetikliyor diyecektim fazla iddialı olur diye vaz geçtim. :D

Şim dilik bu kadar bende cidden cok yorgunum sonra devam ederim.
 
halil-yılmaz' Alıntı:
Yine atlamışsın neptun burayı oku istersen.

Bu sefer pek atladığımı sanmıyorum, sanırım sen yanlış bir cümle kurmuşsun:

andante' Alıntı:
5) Türkiye deki şehirde yaşayan kadınların % 18 i, Köylerde yaşayan kadınların % 76 sı kocalarından dayak yiyor :oops:

halil-yılmaz' Alıntı:
andante hocam kadına karşı şiddette Türkiyede köylerle şehir arasında büyük fark var verdiğiniz rakamla bu da normal olarak insanlarda gelişmişlik ile kadına karşı şiddet eşit orantıda ilerliyor gibi bir düşünce oluşturuyor.


Cümlende refere ettiğin andante'nin rakamına göre köylerdeki kadınlar şehirdeki hemcinslerine göre dört kat fazla dayak yiyor. Bu yüzden cümlendeki anlamı sormuştum.




halil-yılmaz' Alıntı:
ABD’de her 15 saniyede bir kadın, genellikle kocası/partneri tarafından, dövülmekte. (Dünya Kadınları hakkında BM Çalışması, 2000).

· ABD’de her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor (ABD Adalet Bakanlığı, 2000
.
.
.
Bu durumda şiddeti az gelişmişliğe dayan dırabilirmiyiz sence?

Hatta gelişmilik şiddeti tetikliyor diyecektim fazla iddialı olur diye vaz geçtim. :D

Gelişmişlikten kastın ne? Bu ülke kurulduğunda hedef olarak gösterilen "muasır medeniyet" ya da daha güncel kelimelerle "çağdaş uygarlık" seviyesi mi, yoksa bu ilkelere daha farklı bir sosyo-politik düşünceyle alternatif olarak ortaya çıkan 50'li yıllardaki "Küçük Amerika" hayalleri ile "her mahallede bir milyoner" yaratma düşüncesi ve bunun yukarıda örneğini verdiğin Amerika'nın cisminde gerçekleşmiş şekli mi?
 
Benim için burada önemli olan kadınlara uygulanan şiddetin kökenin ne olduğunun cevabıdır.

Bu soruya cevap bulabileceğimizi sanmıyorum.Şiddeti genelden ayırmadan kadınlara yönelik şiddeti açıklamaya kalkıştığımızda ekonomik politik bir nedene mal etmenin söz konusu olabileceğine inanmıyorum çünkü :D

Gerçekten tüm sosyologlar bir araya gelse ve bunun cevabını araştırmaya başlasa, işte efendim bunun kökeninde şöyle bir ekonomik vs. gibi cümlelerden oluşmuş hiç bir şeyin bunun kökenini açıklayabilecek gücü içinde barındıracağına inanmıyorum.

Çünkü kadına yönelik şiddet gerçekten, yada çocuğa yönelik şiddet, ırk, kültür sınırlarını aşıyor bana göre.

Ama bir şekilde tanımlanması da gerekiyor. :D Bana göre bizim için hiç yabancı olmadığımız bir konuyu içinde barındırıyor bu konu da. AYRIMCILIK.

Kadınların yaşam alanlarında erkeklerle eşit olduğunu kabul edemeyen zihniyet ister okumuş olsun, ister zengin olsun, ister okumamış olsun, ister fakir olsun erkeğin şiddet uygulamasına kesinlikle neden olacaktır.

Ve bence kadınlara yönelik şiddetin önlenememesi bir yerde bu konuyla ilgili yasaların keskin olmamasındandır da.Bazı ülkelerde kadınlara yönelik şiddeti ayrımcılık olarak nitelendirdiğini görmekteyiz.

Ayrımcılık olarak yasallaştırdığımızda bu eylemin hafifleyeceğine inanıyorum.Eğer yönetilen toplum kadınlara yönelik bu suçu görmemezlikten gelip göz yumarsa değişen bir şey olmayacaktır.

Şiddeti genel anlamda ele alırsak sevgili halil....

İşte o zaman bu konu, başlığından çıkar. :D
 
neptun gelişmişlikten kastın nediyorsun ? Ekonomik anlamda bir gelişmeden bahsediyorum tabiî ki.



Senin takıldığın yer zannımca yarı şaka yarı çiddi olarak gelişmişlik şiddeti tetikliyor dediğim bölüm oldu orayı da kısaca açıklamaya çalışayım.

Ekonomik anlamda gelişmişliğini tamamlamış toplumlarda insanlarda kendi kendine yetebilecekleri düşüncesinin belirginleştiğini bu düşüncenin beraberinde de insanların toplumsal hayattan kendilerini soyutladığını ve gittikçe a sosyal insanların sayılarında bir artış olduğunu düşünüyorum. A sosyal insanların sık sık şiddete başvurduklarını söylememe gerek yok herhalde


Mesela benim çocukluğumda çocukluğum derken öyle elli altmış yıl öncesinden bahsetmiyorum 34 yaşındayım henüz ehüehü :D neyse konuya dönelim mahalle aralarında arkadaşlarla topluca oyunlar oynardık dokuz taş misket v.s ancak şimdilerde aynı mahalledeki cocuklarda bu topluca oynanan oyunlara rastlamıyorum pek şimdiki çocuklar topluça oynanan oyunlardan ziyada tek başlarına oynaya bilecekleri oyunlara yöneliyorlar genelde atari p.ç oyunları v.s buda gelişmeyle aynı orantıda ilerleyen teknolojinin bir sonucu budurumun cocuklara yansıması ise demin bahsettiğim kendi kendine yetebilme duygusunun ön plana cıkması kendilerini toplumsal hayattan soyutlamalar bunun beraberinde sosyal hayatta iletişim eksikliği cekmaleri v.s benim 6. yaşında bir yiğenim var yaklaşık bir aydır p.ç de araba yarışı oynuyor gecen dikkat ettim araba yarışı oynarken yarışmadan cok oyunda yandaki seyircileri ezmeye çalışıyordu bu çoçuk ilerde tam bir trafik canavarı olur dedim kendi kendime ve arapa yarışını sildim 1 haftadır ufaklık benle konuşmuyor. :D

Ay nı durumu televizyonlar içinde diyebiliriz aynı evi paylaşan insanlar bile artık bir bir leriyle konuşup dertleşmek yerine televizyon seyretmeyi tercih ediyorlar yani aynı evi paylaşan insanlar arasında bile bir yabancılaşma var.

Tabi ben sosyolog değilim bu dediklerimde yanlış düşünüyor da olabilirim ama neylersin ki benim düşüncemde bu. :(
 
halil-yılmaz' Alıntı:
neptun gelişmişlikten kastın nediyorsun ? Ekonomik anlamda bir gelişmeden bahsediyorum tabiî ki.
.
.
.
Senin takıldığın yer zannımca yarı şaka yarı çiddi olarak gelişmişlik şiddeti tetikliyor dediğim bölüm oldu orayı da kısaca açıklamaya çalışayım.
.
.
.
Tabi ben sosyolog değilim bu dediklerimde yanlış düşünüyor da olabilirim ama neylersin ki benim düşüncemde bu. :(

Öznel varsayımlardan yola çıkmak pek doğru değil, zira bu gerçeği değil, bizim hayata subjektif bakış açımızı gösterir. Olanı değil, olmasını istediğimizi yani.

Sana objektif ve karşılaştırmalı istatistiklerden yola çıkmanı öneriririm, bir kısmını aşağıya çıkardım:

Ülke....................Cinsel taciz/tecavüz

Kuzey Amerika.....%40
Kanada................%15.3
Peru....................%46.7
Japonya...............%6.2
Zimbabwe............%25.0
Tayland................%29.9

Şaşırtıcı değil mi? Yüksek ekonomik seviyelerine hatta komşu olmalarına rağmen Amerika ile Kanada ve diğer zengin ülkelerden Japonya arasındaki fark oldukça ilginç. Peki Zimbabwe, Tayland gibi daha fakir ülkelere ne demeli? Peru'da ne oluyor sence?
Diğerleri için en alttaki kaynaklara bakabilirsin.

Moğolistan'da son beş yılda kadınların %3.15'i cinsel tacize uğramışken, Seul'da %22. Hindistan'da kadınların 2/3'ü kocalarının tecavüzüne uğradıklarını, 1/3'ü de dayak yediklerini söylüyor. Asya'daki kadınların 1/3'ü kocalarının kendilerini dövmelerine hak verebiliyor.

Gelişmişlik ölçütü para değil. Tabii kişi başına düşen milli gelir kriterlerden biri. Ama gelişmişlik ölçütü ortalama ömür, gelir dağılımı, eğitim seviyesi, profesyonel işgücü, nüfus artış hızı, çocuk ölüm hızı, kişi başına düşen su tüketimi, kişi başına atmosfere salınan CO2 miktarı,vs gibi birçok kriterin bileşkesinden hesaplanıyor. Yalnızca parayı baz alırsan örneğin bazı küçük petrol zengini Arap ülkelerini dünyanın en gelişmiş ülkeleri yapabilirsin.

Yine bu kriterlere göre - en alt referansta bulabileceğin - az gelişmiş birçok Afrika ülkesindeki suç oranlarının yüksekliği seni çok şaşırtabilir.

Bu yüzden bu teoriyi yeniden değerlendirmen daha doğru olur bence.

Selamlar. :)


http://sexualassaultservices.gmu.edu/brochures/WorldStats2005.pdf
http://www.unicri.it/wwd/analysis/icvs/pdf_files/EUICS - The Burden of Crime in the EU.pdf
http://www.unicri.it/wwd/analysis/icvs/pdf_files/ICVS 13 African countries.pdf



Not: Aslında son yazılar konu dışı gözükmesine, ya da dediğiniz gibi ayrıntı olarak algılanmasına rağmen kadını toplumdan soyutlayarak tek başına ele alamassınız. Topiğin başında "nasıl tanımlanır ki kadın" diye sorulmakta. Kadını - ya da her unsuru diyelim - belirleyen şey çevresi, çevresinin ona bakışı ve çevresi ile etkileşimidir. Çevrenin kadına nasıl baktığını, onunla nasıl iletişime geçtiğini ayrıntı ya da konu dışı olarak gördüğünüzde kadın kavramına verilen - olumlu ya da olumsuz - anlamı atlamışsınız demektir. İşte asıl o zaman değişen pek birşey olmaz. Eğer bu bir yanılgıysa devam eder gider.
 
Ya arkadaşlar siz yazılanları okumuyormusunuz?

Yoksa sadece karşılıklı cevaplar işinize mi geliyor.

Bakın benzer yanıtı ben verdim. Ne neptün ne de halil bu cevabı önemsemedi. Kadın olduğum için mi?

Bu soruya cevap bulabileceğimizi sanmıyorum.Şiddeti genelden ayırmadan kadınlara yönelik şiddeti açıklamaya kalkıştığımızda ekonomik politik bir nedene mal etmenin söz konusu olabileceğine inanmıyorum çünkü

Gerçekten tüm sosyologlar bir araya gelse ve bunun cevabını araştırmaya başlasa, işte efendim bunun kökeninde şöyle bir ekonomik vs. gibi cümlelerden oluşmuş hiç bir şeyin bunun kökenini açıklayabilecek gücü içinde barındıracağına inanmıyorum.

Çünkü kadına yönelik şiddet gerçekten, yada çocuğa yönelik şiddet, ırk, kültür sınırlarını aşıyor bana göre.

Ama bir şekilde tanımlanması da gerekiyor. Bana göre bizim için hiç yabancı olmadığımız bir konuyu içinde barındırıyor bu konu da. AYRIMCILIK.

Kadınların yaşam alanlarında erkeklerle eşit olduğunu kabul edemeyen zihniyet ister okumuş olsun, ister zengin olsun, ister okumamış olsun, ister fakir olsun erkeğin şiddet uygulamasına kesinlikle neden olacaktır.

Ben fotoğraflara devam ediyorum. Ve fotoğraflara bakarak duygularınızı aktarmaya devam edin lütfen. Merak etme sevgili İlayda ortak metin çıkar çıkmasına da güdük olmaması yine biz kadınların elinde. :wink:









İşte bunların bir açıklaması olamaz. Ne kelimeler yeter bunun açıklamasını yapmaya nede başka bir şey.Ve sonuçta kadını bu hale getiren mantığı anlamaya çalışmak bile anlamsız.Ekonomik, sosyolojik tüm açıklamaların yetersiz kalabileceği sözün bittiği an burası.

 
Naptın sanem abla yaaa son fotograflar beni alt üst etti!!! Erkek olmaktan utanır oldum yaaaaa
 
ALINTI andante demişki

Bakın benzer yanıtı ben verdim. Ne neptün ne de halil bu cevabı önemsemedi. Kadın olduğum için mi?

andante hocam teessüf ederim olurmu öyle şey sırf kadın olduğun için önemsenmemek. :oops:

Sizde takdir edersinizki kadınların şiddete uğramasını sırf kadın oldukları için şiddete maruz kalıyorlar diyerek acıklayamayız.

Bunun şöyle yada böyle bir açıklaması olmalı.


Bunun sebeblerini irdelemeye calıştık sadece.

Yoksa karşılıklı atışmak değil bizimkisi.

.
 
BİR EFLATUN ÖLÜM

kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım
geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım

git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım
o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.

aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.

söylenmemiş sahipsiz
bir şarkıyım

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder.


Behçet AYSAN

 
O iki fotoğrafın kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.

Çünkü bu fotoğraflarla allak bullak oldum.

Bu allak bullak olma hali insanı düşünceye sevkeden türden değil.

Aksine düşünmeyi engelleyen yanları var.

Lütfen...
 
Kadın

Kalıp değil bir fikir...
Elmas sorguçlu fakir;
Açıkta sırrı bakir;
Kadın...

Çölde kaçan bir serap;
Yönü kementli mihrap...
Madeni som ıstırap;
Kadın...

Dipsiz hasrete tuzak;
En yakınken en uzak...
Tadı zehrinde erzak;
Kadın...

Bir işaret, bir misal;
Ayrılık remzi visal...
Allah'a yol bir timsal;
Kadın...

1983

Necip Fazıl Kısakürek



andante yazacaktım forma ama koydugun son resımler kötü etkıledı benı.yazacak bısey bulamıyorum şuanda...daha sonra yazacagım...
ama ben bu şiiri cok severım.bunu paylaşmak ıstedım...
 
Evet haklısınız,

Etkilenmeyecek gibi değil o fotoğraflar. Dediğim gibi sözün bittiği an orası.

Onu ortadan kaldırmak bir işe yaramaz, bu yaşanılan gerçek kazındı bir kere beyinlerimize. Görmemiş bile olsak bunların olduğunu biliyorduk ama fotoğraflar bir kez daha anlamsız tartışmaların bir işe yaramayacağını gösterdi bizlere.

Bir bıçak gibi kesildi tartışma gerçeğimiz karşısında. Sustu dudaklar, kapandı düşünme mekanizmamız. İşte ne adına olursa olsun birini yok saymak, onu red etmek beraberinde bunları getiriyor.Şekli, biçimi dozu önemli değil.Dış cephemizdeki yaşanılanları görerek anlamamız son derece kolay bu gerçek karşısında.

Pekii iç dünyamızda bunlardan beter fotoğraflar var, onları resmetmek kolay mı? Kaldırdık diyelim fotoğrafları,iç dünyamızda ki yaratılan çirkinlikleri nasıl yok etmeyi düşünüyoruz acaba?

Dokunun, dokunun sadece bedenlerimize değil, ruhumuza.

Biz kadınlar

Çok fazla şeyi istemeyiz hayatta.

Tüm insanlar gibi hak ettiğimizi yaşamak , tatlı tumturaklı laflarla "benimsin" lafının şarhoşluğuna inandırılıp, hiç yerine konulmadan olduğumuz gibi kabul edilmektir sadece.
 
andante' Alıntı:
Ya arkadaşlar siz yazılanları okumuyormusunuz?

Yoksa sadece karşılıklı cevaplar işinize mi geliyor.

Bakın benzer yanıtı ben verdim. Ne neptün ne de halil bu cevabı önemsemedi. Kadın olduğum için mi?

Ne yani, sen bir yanıt verince benzer yanıtı olanlar yazı yazmamalı mı? :p :p Ayrıca ne bu önyargı? Kadın olduğun için miymiş. :p :p

andante' Alıntı:
Benim için burada önemli olan kadınlara uygulanan şiddetin kökenin ne olduğunun cevabıdır.

Bu soruya cevap bulabileceğimizi sanmıyorum.Şiddeti genelden ayırmadan kadınlara yönelik şiddeti açıklamaya kalkıştığımızda ekonomik politik bir nedene mal etmenin söz konusu olabileceğine inanmıyorum çünkü

Şiddeti genel anlamda ele alırsak sevgili halil....

İşte o zaman bu konu, başlığından çıkar.

Zaten fotoğrafların çıkardı ya başlıktan. :) Kadını tanımlamaktan uğradığı ayrımcılığa ve şiddete döndü. :) Ama eğer şiddete döndüyse daha da fazla çıkmalı. Çünkü diğer türlü fotoğrafların eşliğinde bir duygu sömürüsünden başka pek anlam ifade etmez. Bu da bizi yanlış yönlendirir:

Sessiz38' Alıntı:
Naptın sanem abla yaaa son fotograflar beni alt üst etti!!! Erkek olmaktan utanır oldum yaaaaa

Şöyle bir yere gelir: "Zalim erkek eşittir masum kadına uygulanan şiddet."
Halbuki gerçek bunun çok dışında. Suç, şiddet yalnızca erkeğe ait değil. Burada her iki cinsiyetin de cezaevinde sonlanan suç maceralarını bulabilirsiniz, hatta çocukların da. Şiddeti genel anlamda ele almalısınız. Diğer türlü sokaklardaki tinerci çocukların nasıl birbirlerine tecavüz edebildiklerini, nasıl insanları soyup öldürebildiklerini atlarsınız, arabanın camını silmesine izin vermediğiniz sokak çocuğunun neden hırsla bir kova pis suyu arabanıza döktüğünü anlamassınız. Kocasının dövdüğü kadın için ağıt yakıp erkeği lanetlerken görümcenin ya da kayınvalidenin gelinine uyguladığı şiddet hatta belki de karısını dövmesi için erkeğe yaptığı duygu sömürüsü ya da arka çıkması aklınıza gelmeyebilir. Bakire çıkmadığı için karısını öldüren kocayı suçlar, diğer taraftan bekaret kanıtı olan kanlı çarşafı göğsünü gererek komşularına gösteren anneleri suçlamak aklınıza bile gelmez.

Şiddeti zenginliğe bağladığınızda fakir Afrika ülkelerindeki suç oranlarının yüksekliği; toplumdan soyutlamaya bağladığınızda - örneğin ABD'deki - daha toplumsal hayatları olan siyahların aynı toplumdaki beyazlara oranla çok daha fazla suç işlemeleri; bireysel toplum yapısına bağladığınızda eski doğu bloku ülkelerindeki kollektivist yapının insanlara nasıl baskı kurabildiği; tek tanrılı dinlere bağladığınızda bazı uzakdoğu ülkelerindeki suç oranlarının düşüklüğü; kurumsal aile yapısının olmamasına bağladığınızda aile meclisi kararları ve aile içindeki farklı düşüncelere tahammülsüzlük ve bu kişilere uygulanan baskı açıklanabilir olmaktan çıkar.

Şiddet tektir arkadaşlar. Ne uygulayanda ne de uygulananda erkek, kadın, yaşlı, çocuk ayırmaz. Uygulayan bunu uygulayabildiği şekilde dışavurur. Bu topik sadece yüzlerinden birini ve üstelik topiğin bu gidişi ile hedef saptırarak gösteriyor. Şiddetin kaynağının ne olduğunu ve nasıl ortaya çıktığını konuşmak gerek.



Not: Cevapların Freud'da olduğunu düşünmeme rağmen Fromm'u yeniden okumaya başladım. Eğer bitirebilirsem ve o zamana kadar topik ölmesse daha sindirerek yazarım.

Not2: Pegasus, son bir haftadır farklı davranıyorsun, sana birşeyler olmuş. :)
 
Söz!!!

Sadece şiddet kavramını içeren bir başlıkta açarız. :D

Erkekleri konu eden bir başlık ta açmayı gerçekten ihmal etmeyiz.
:D

Neden etmeyelim ki, konu başlıkları çok.Ummadığımız kadar gündem oluşturabiliriz.

Burada kadını tartışırken, her yönüyle ele alıyoruz, daha doğrusu almaya çalışıyoruz. Şiddet takıldı kafalarımıza. Oysa ele almamız gereken bir çok yön daha var.

Bir şey daha....

Kadınlara şiddet uygulanıyor mu? Cevap evet. Bu sebeple bu yön ister istemez ortaya çıktı.

Ve bir şey daha....

Çok acelecisiniz. :D Kadınları bir anda öylesine göklere çıkartınız ki, vallahi biz yapmadık siz erkekler yaptınız.

Erkekliklerinizi hatırladınız, methiyeler düzdünüz....

Oysa biz kadınları işlerken annelik kimliği altında yanlışları da ortaya koymayı düşünüyoruz. Mesela çocuklarını terk eden anneleri, onlara eziyet eden anneleri. Bu arada cumartesi annelerini de ortaya koyarız elbette.

Kısacası biz elimizden geldiğince objektif olacaz da, siz sanki farklı bir şey yapıyormuşcasına ele alıyorsunuz konuları.

Vallahi ayıp oluyor!!!! :D Gerçekten bu haksızlık. :D :D :D

( Bu arada üstüne basa basa şiddetin her türlüsüne gönlüm razı olmuyor diyorum ama görülmüyor.Çocuklara yapılan şiddeti de eleştiren bir video var umarım izlemişsinizdir. Üstelik cinsiyet ayrımı da yapmayan bir yaklaşımım da var yazılarım da, siz yine görmeyin onları olur mu? :D :D :D Sonrada ya neden anlamıyorsunuz kadın olduğum için mi dediğimde de bozulun bakalımmmmmm. :D :D :D )
 
şu yukardakı resimlere baktıkca kadın olmanın ne kadar zor bisey oldugunu anlıyorum.kadına hep nadide bı cıcek gıbı davranılmasını soyleyenler kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksık etmeyeceksın dıyenler aynı zamanda....
toplumda aıle ıcınde hep ayrı yerde tutulduk...küçüktük bız kız cocuklarına ayıp ögretılırken erkek cocuklarına gözter amcalara yavrum ögretıldı.bızım flörtumuz oldugunda bı cok sıfat yakıstılırken erkeklere aferın oglum elının kiridir ögretıldı....
bunları yasayarak ögrenen erkekler ılerde esımız olunca bıze ne kadar saygı duyabılırlerkı?onların kızkardeslerıyle kendı yetıstırılmelerı arasındakı farkları gorerek buyuyen erkek esıne nasıl önce insan sonra kadın anne dıye baksınkı?....
bakamaz göremezkı o gözle..ögretılmemıskı bu onlara...
kız sevdıgıne kactı diye öldürün dıyen bı zıhnıyet hala bu topraklarda yasıyorsa kadın olmak bız kadınların üzerınde hep ağır yük olarak kalmaya devam edecek malesef:(
 
Bir süredir yazamadım ama takip etmediğim sanılmasın. Biz Sanemle bu başlığı açarken yani fotoğraflarla gündem başlığını bir konu belirleyip onu her yönüyle anlatmak üzerine düzenledik ve bunu da fotoğrafların dili ile ele alarak anlatalım birlikte tartışalım dedik. Diğer başlıklardan farkı da bu zaten. Bir önceki konu dünyamızdı. Dünyamız diyince neler akla geliyorsa hepsini masaya yatırdık. Şimdi konu kadın ve kadın konusunda akla gelen her şeyi masaya yatırıyoruz. Kadın denince şiddet var mı yok mu? Önce bu soruyu soruyorum ve evet var dedikten sonra da ekliyorum. Biz şiddeti genel olarak ele alıyoruz. Sanki sadece kadınlara şiddet uygulanır gibi bir söylemimiz var. Böylesine tarihi bir hata yapmayacak kadar gerçekleri biliyoruz. Ama konumuz kadın ve bu yüzden kadına uygulanan şiddeti es geçemeyiz. Ve üstelik dünyada en fazla şiddete maruz kalanlar önce kadınlar. Konumuzda bu olduğundan yani kadın olduğundan kadına olan şiddeti verdik anlatabiliyor muyum, biliyor muyuz? Bu yüzden Neptün ve bazı arkadaşların kafalarına takılan sorular varsa bu mesajım belki sorularının cevabını verir eğer vermiyorsa hala her fırsatta da bunu altını çizeriz, çizeceğiz. Yani bu başlığın, fotoğraflarla gündem başlığının diğer başlıklardan farkı anlaşılana kadar.

Gelelim şiddete kadına nerelerde ne şekilde şiddet uygulandığına;

1- Ev içi şiddet; Öfkeyle savrulan bir yumruk sonucu kırılan diş, adi bir saldırıda kırılan bacak, gecenin kör karanlığında dehşet çığlıkları arasında sönen bir hayat. Ev içi şiddet gerçekten de global bir olgudur. Rakamlar ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir ancak çekilen eziyet ve sonuçları tüm dünyada benzerdir. Evde şiddet kadınların fiziksel bütünlük hakkının ihlalidir. Yıllarca sürebilir ve zamanla dozu artabilir. Anında gerçekleşen yaralanmalar dışında uzun vadede sağlık sorunlarına neden olabilir, fiziksel ve psikolojik etki birikerek, şiddetin sona ermesinden sonra bile sürebilir. Evde yaşanan şiddet sindirme, onur kırma ve aşağılamadır, özgüveni yerle bir eder. Kadın yemek yapmamışsa, ütü yapmamışsa, kocasıyla yatmıyorsa şiddete maruz kalmak için sebep hazırdır. Bu ve benzeri nedenlerle kocasından şiddet görür.

2-Çalışan temizlikçi kadınlara yapılan şiddet; Çoğunluğu yabancı uyruklu olan ev içi hizmetliler sıklıkla işverenleri tarafından kötü muameleye maruz kalmaktadır. Ülkeye yasadışı yollardan girmiş olan, satılan veya kağıtlarına el konan kadınlar, bu ihlallere karşı daha da açıktır ve yasal telafi elde etme olasılığı çok düşüktür. Suudi Arabistan’da, çoğu Güney ve Güneydoğu Asya’dan gelen kadınlar, genellikle toplumdan sıkı bir biçimde soyutlanmaktadır. İşverenleri genellikle pasaportlarına el koymakta ve onları çalıştıkları eve mahkum etmektedir. Rızaları olmaksızın başka bir işverene devredilebilirler. Suudi Arabistan iş hukukunun diğer işçilere sağladığı koruma bu hizmetliler için geçerli değildir. Suudi Arabistan’da kadınların sokağa yanlarında bir mahrem (nikah düşmeyen erkek akraba) olmadan çıkmasına izin verilmediği için, yardım istemek için evi bile terk edemezler. Ev içi hizmetlilerine kötü muamele dünyanın sadece bir bölgesine has bir durum değil. ABD’de, özellikle yasal statüleri olmayan birçok ev içi hizmetli zorla çalıştırılmakta, pasaportlarlarına el konmakta ve birçok tacize uğramaktadır. İşverenlerini bıraktıkları takdirde, “yasadışı göçmen” oluyorlardı.

3-Zorla evlendirmelerde işkence ve kötü muamele; Bunu zaten biliyoruz detaylarına girmeyeceğim. Kadın istemiyorsa hem aile hem de evleneceği kişi tarafından şiddete uğrar yada öldürülür.

4-Namus adına işkence ve kötü muamele; Dünyanın her yerinde her yaştan kadın ve genç kızlar namus adına katledilmektedir. Davranışlarıyla aileleri ve topluma utanç kaynağı olmakla suçlanmaktadırlar. Bu, bir erkek komşuyla sohbet etmekten evlilik dışı cinsel ilişkiye kadar farklılık gösterebilir. Rızaları olmamasına rağmen bir erkeğin kendilerine yaptığı bir şey de olabilir. Tek algılayış, kadının cinsel davranış kurallarını ihlal etmesi namusu kirletir. Namus uygulaması affetmez: üzerine şüphe düşen kadına kendini savunma şansı tanınmaz ve aile üyelerinin, kadına saldırarak namusları üzerindeki lekeyi temizlemekten başka kabul edilebilir sosyal alternatifi yoktur. Namus cinayetlerinde, kadın suçlu taraf, onun “sahibi” olan erkek ise namusunu kaybeden mağdur olarak görülmektedir. Sonuç olarak, erkek toplumun sempatisini üstünde toplayan incinmiş kişi olmaktadır.

5-Alınıp satılarak kadınlara yapılan işkence; İnsan ticareti uluslararası organize suçlar içinde, uyuşturucu ve silahtan sonra, üçüncü en büyük kar kaynağı. Yıllık cirosu milyarlarca dolar. Kadınlar birçok farklı sömürü amacı için sahte vaadlerle kandırılarak, zorla taşınmakta, satılmakta ve alınmaktadır. Bu amaçlardan bazıları zorla ev içi hizmetliliği de içeren zorla çalıştırma ve seks turizmi ve zorla evlendirme gibi cinsel sömürüdür. Bazıları yapacakları iş hakkında tamamen kandırılmakta, bazılarına yarı doğru söylenmekte ve daha sonra bunu yapmaya zorlanmakta, bazıları ise işin ne olduğunu bilmesine rağmen bunu yapacakları koşullardan haberdar edilmemekte ve başka bir geçerli ekonomik alternatifi bulunmamaktadır. Ticareti yapılan kadınlar cinsel sömürü amaçlı pazarlanan kadınlar sık sık cinsel tacize uğramakta ve zihinsel ve ruhsal olarak parçalanmaları ve seks işçiliğine zorlanmak amacıyla tecavüze uğramaktadırlar. HIV/AIDS riskine rağmen korunmasız seks yapmayı reddeden kadınlar cezalandırılmaktadır. Fiziksel şiddet dışında pazarlanan kadınlar hukuk dışı tecrit, kimlik belgelerine el koyma ve hatta esaret gibi başka ihlallerden de muzdariptir. Bu ihlaller, pazarlanan kadınları kurban yerine suçlu gibi gören devlet görevlilerinin tavırlarıyla artmaktadır.

6-Borç karşılığı çalışan kadınlara işkence ve kötü muamele; Dünya çapında borç karşılığı çalışmakta olan milyonlarca kişi toprak ağaları veya işverenlerine olan borçları yüzünden ücretsiz çalışmaktadır. Hastalık, hasat alamama veya düğün gibi ailesel taahhütler nedeniyle borç almak zorunda kalındığında bütün bir aile köle gibi çalışmak zorunda kalmaktadır. Borca karşılık çalışan aileler çalıştıkları yerde yaşamak zorunda bırakılmakta ve yalnızca aile reisine ücret ödenmektedir. Ücret, bütün ailenin hayatını sürdürmesine yetmemekte, bu da yeni borçlar almalarıyla sonuçlanmaktadır. Borca karşılık çalışanların çoğu okuma yazma ve hesap yapmayı bilmemekte ve kendinin, karısının ve çocuklarının çalışmasıyla borcu geri ödediğini (bazen defalarca) kanıtlayamamaktadır.Bazen borca karşılık çalışanlar, aile bağları dikkate alınmaksızın bir başkasına satılmaktadır. Borca karşılık çalışanlar yasadışı tecrit, kötü muamele ve tehditlerle alı konmaktadır. Böyle çalışan birçok kişi işten sonra “sahipleri” tarafından, kaçmalarını engellemek veya cezalandırmak amacıyla, bazen zincirlenerek, kilit altında tutulmaktadır. Toprak ağaları ve yardımcıları düzenli olarak kadın ve kız çocuklarını çağırarak onlarla seks yapmaları için ısrar etmektedir.

7-Toplumda kötü muamele; Yaşantıları toplumun beklentilerine uymayan kadınlar sık sık yalnızca toplum dışına itilmekle cezalandırılmamakta, aynı zamanda şiddet içeren muameleye de maruz kalmaktadır.Evlilik dışı ilişkiye girmesi, dul olması sayılabilir bu duruma örnek olarak.

8- Kadın sünneti; Bu da şiddetin başka bir türüdür. Bu operasyon bazen aşırı kanama, mikrop kapma, travma ve acıyla sonuçlanmaktadır. İleride cinsel ilişki ve çocuk doğurmada zorluklara da neden olmaktadır. Birçok ülkede bu uygulama, kadınlığa geçiş töreniyle ilgilidir. Dünya çapında yaklaşık 100-140 milyon kadın bir çeşit kadın sünneti yaşamıştır.

9-Devlet ve silahlı kuvvetler tarafından uygulanan işkence; Kadınlara dünyanın her yerinde polis, asker ve diğer yetkililer tarafından işkence uygulanmaktadır. Gözaltında yada silahlı politik grupların rehin aldığı her yaştan, her milliyetten ve her inançtan kadın fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalabilmektedir. Bununla birlikte devlet yetkilileri tarafından işkence yapılan kadınların büyük bölümünü adli suç işlediğinden şüphe edilenler oluşturmaktadır. Birçok ülkede suç işlediğinden şüphelenilen yada uç görüşler savunduğu gerekçesi ile yargılanan kadınlar için dayak yada psikolojik şiddete maruz bırakılmak olağan bir uygulama hâlini almıştır. Birçok ülkede kadınların ırksal, etnik, dinsel yada sınıfsal kökenleri onları işkence ve kötü muamelenin hedefi durumuna getirebilmektedir. Birçok ülkede kadınlara devlet güçlerince cinsel şiddet uygulanmaktadır. Söz konusu işkence tecavüz, bekâret kontrolü, cinsel içerikli hakaret, taciz biçimlerinde gerçekleşmektedir. ABD’de gözaltındaki ya da tutukevindeki kadınlara dayak, tecavüz ve diğer şiddet yöntemleri ile zalim, insanlık dışı ve insan onurunu aşağılayıcı yönetmelikler hamile, hasta ayrımı yapılmaksızın uygulanmakta; yetersiz tıbbi yardım, hücrelerde tecrit cezası, ağır işler yapmaya zorlanma gibi yollarla da işkence yapılmaktadır. Kadınlara yalnızca karakollarda, tutukevlerinde, askeri kışlalarda değil resmi olmayan yerlerde, gizli gözaltı merkezlerinde, kurbanın kendi evinde ya da sokakta da kolluk güçleri tarafından işkence uygulanmaktadır.

Şimdi hala işkence ve kadınlara şiddet yok diyebilir miyiz? Hani resimler az geldiyse diye bir kez de ara toplam yapayım dedim. Resimleri duygu sömürüsü olarak görenler belki bu boyutuyla bir kez daha düşünürler. Biraz daha ekleyeceklerim var bugün bu kadar yeter sanırım düşünmeye gerisini sonra tamamlarım. Son olarak hepimizin tanıdığı ve hala hafızalardan silinmeyen acıların kadını Bergen’in şiddete uğradığı fotoğrafları vereyim ekleyeyim hafızalarımız yeniden canlansın ,o günlere şahit olamayanlarda öğrenmiş olsun istiyorum.





Adana''da şarkı söylediği pavyona düzenlenen bir polis baskını sırasında Halis Serbest ile tanıştı ve evlendi. Kıskançlık nöbetleriyle ve şiddet uygulamalarıyla evliliklerini tahammül edilemez hale getiren eşi 1986 yılında İzmir de ki bir gece kulübünde sahnede şarkı söylediği sırada Bergen''in yüzüne kezzap attı.Tek gözünü ve yüzünün bir kısmını yitiren Bergen’i ancak eski eşi Halis Serbest yakasını hiç bir zaman bırakmadı ve 15 Ağustos 1989''da bitip tükenmeyen tehditlerin ardından 28 yaşındaki şarkıcıyı Kayseri''de ki bir gece programından sonra arabasıyla kaçırıp Mersin''e doğru götürürken Toros Dağlarında yol kenarındaki bir restoranda tabancasıyla vurarak öldürdü.



Bergen kızıl/sarı boyalı saçından bir perçemi, Akdeniz'de pupa yelken, Cenevizli tüccar avlayan Akdeniz korsanları gibi yaralı gözyuvasına kıvırıverdi. Bizde onu bu fotoğrafıyla hafızalarımıza kazıdık.
 
Bence iyi özetlemişsin sevgili Oya,

Anlaşılmayan bir noktayı bir kez daha gündeme getirmekle başlayayım bende yazıma;

Fotoğrafın bir sanat olup olmadığına aldırdığım yok artık. Fotoğrafın, insanı insana ve kendisine tanıtan bir araç olarak bilindiğini görmek istiyorum

Edward STEICHEN

Evet, biz burada sanat yapma niyetinde değiliz. Fotoğrafın bir sanat olduğuna hala inanmakla birlikte,fotoğrafları kullanarak bir konuda düşüncelerimizi paylaşmak ve tartışmak niyetindeyiz.

İster istemez bazı fotoğraflar bizim de dahil olmak üzere içimizi karartmakta. Onlar sadece bizim görsel iletişim araçlarımız. Kelimelerin yetmediği yerde kullanılan silahlarımız. Bu konu da bizlere katılmayabilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz, eleştirebilirsiniz bunları yapabilme hakkınız var. Büyük bir olgunlukla bunu eleştirileri kabul eder ama yolumuza devam ederiz. Çünkü fotmat bunu gerektiriyorsa kullanırız.

Ne dikkatleri yoğun bir şekilde buraya toplamayı arzuluyor ne de kişisel bir çıkarımız var bu aşamada. Yaşanılanları sizlerle paylaşmak belki ama belki kafalarımızda soru işaretleri oluşturmaktır niyetimizdir.

Sanırım buraya kadar derdimi anlatabilmişimdir.

Kadınlara ait herşeyi ortaya dökeceğimizi söylerken obfektif olacağımız garantisini de veriyoruz.Şu ana kadar kadınları yücelten erkekleri yerin dibine batıran herhangi bir eylem şeklimiz olmadı değil mi?

Sadece sizlerin duygu ve düşüncelerinin oluşturacağı platformda kendiliğinden eşitlik var demektir zaten.

Şiddet konusunun üzerinde fazla takılmak gibi bir niyetimiz yoktu aslına bakarsanız. Ama bu konu da şiddetin farklı bir versiyonunun uygulandığını görmekteyiz.

Genel anlamda şiddeti fiziksel şekliyle görmeye alışkınız. Şiddetin fiziksel olmayan yönleri de vardır, özellikle de kadınlara ve çocuklara uygulanır bunlar.

Bu şekildeki şiddetin farklı versiyonlarını bu sayfalarda görebilirsiniz. :D

Nedendir bilinmez, şiddet en yakınımız tarafından uygulanır. Ve bunları bizleri düşündükleri için sevgi adına yaptıklarını dile getirirler çoğunlukla.

Kocası tarafından dayak yiyen, abisi, babası tarafından dayak yiyen binlerce kadınlarla doludur dünyamız. Dayak yemeseler bile sen kimsin!!! cümlesiyle öylesine çok karşılaşırlar ki, yada bu sen kimsin cümlesi kodlanmış gizli cümleler ve eylemlerle de karşımıza çıkabilir.

Bütün bunlar kadın için hafızalara kazınmış, kazanılmış alışkanlıklardır.

Sevilirken bile, sevildiğimizi açıklarken bile bir hiç yerine koyuluruz.

"Sen benimsin"

Ne yazık ki hiç bir kadın da çıkıp ne oluyor ben sadece önce kendime aidim diyebilme cesaretini göstermez. Aklına bile gelmez,mutluluktan havalara uçarak kanıksar bu durumu.

Oysa bir bilse,

Sevilmesi için nedenleri vardır genel anlamda erkeklerin.

Bir kere güzel olacaksın, akıllı olacaksın ama akıllı olduğunu genellikle ortaya koymayacaksın, söz dinleyeceksin, çılgın olacaksın,..... vs.....

Bir sürü şey ekleyebilirsiniz bu satırlara.

Çok güzel, çok güzel de bu şartlar ortadan kalktığında ne olacak?

İşte o zaman bir hiç yerine konulma zamanıdır. Gerçek anlamda kadın yani alışagelmiş kadın kimliğine o gün girersin.

İtirazı olanları bekliyorum.... :D
 
andante demişki.


Çok acelecisiniz. Kadınları bir anda öylesine göklere çıkartınız ki, vallahi biz yapmadık siz erkekler yaptınız.

Erkekliklerinizi hatırladınız, methiyeler düzdünüz....

Vallahi bu kadınları anlamak zor ne övmeye geliyorsunuz ne yermeye ne yapsak suç yani. :) :)

andante demişki..

Oysa biz kadınları işlerken annelik kimliği altında yanlışları da ortaya koymayı düşünüyoruz. Mesela çocuklarını terk eden anneleri, onlara eziyet eden anneleri. Bu arada cumartesi annelerini de ortaya koyarız elbette

O zaman bir soruda ben ortaya atayım neden türkiyede ve bütün dünyada damat kayınpeder kavgaları çok nadir yaşanırken gelin kaynana kavgaları en sık rastlanan kavgaların başında gelir? Filmlere romanlara şiirlere konu olur bu aslında kadınların hemcinsleriyle bile anlaşamadığının bir göstergesimidir?

:) :)
 
Bir toplayalım isterseniz yazılanları.

:D


Kadınsız bir dünya herhalde alkolsüz bira gibi bir şey olurdu...
içiyorsun içiyorsun bir numara yok..!
kadınsız dünya..
yaşa yaşa bir anlamı yok.
ot gibi..

Onsuzluk ot gibi algılansa da bazılarımız tarafından, ot tan farklı bir yaşam sürmekte mi kadın acaba?

Çok mu haksız bir yaklaşım oldu?

Öyle ya;

İnsandır.

Çirkef, rezil, yalancı olabilen,

Ama yineden erkeğin hiç sahip olmadığı nice vasfın sahibi olduğu umulandır.

Erkek egemen sistemde maymun gibi erkeği taklit edince varlaşabilen

Ama bunu yaptıkça aslında kendine içkin var olduğu iddia edilen tüm güzelliklerden uzaklaşandır.

Doğurabilen ve bu yönüyle tanrısal bir güce sahip olandır.

Bu eyleminin sağladığı erkeklerle kıyaslanamayacak bir şefkat abidesi olduğu düşünülendir.

İnsan ruhunu okşayan yumuşak hatların en güzel versiyonlarının sahibidir.

Gözleri için ölünesi olandır.

Sevilesidir

Öpülesidir

Akıllıysa korkulası

Aptalsa çekilemeyendir.

Sanılanın aksine erkekten çok daha güçlü olan

Ve toplumsal yapının gizil mimarıdır.

Yedi yaşına dek hayatı ondan ibaret sandığımızdır.

Ki bu sürede kişiliğimizin en temel dinamiklerini şekillendirendir.

Ve bu yüzden mutlaka eğitimli olması şart olandır.

Zaman zaman yüreğimi yangın yerine çeviren kundakçıdır.

Bu yangının ardından ruhumu yeşillere ya da çorak topraklara bulayandır.

Güvercin kanadı avuçlarında ölme hissi uyandıran.

Kimi zaman en harbi delikanlıya taş çıkartırken

Kimi zaman korkunç orospu olabilen

Diğer yarımız

İçimizdeki anima

Ve ruhunda animus olduklarımızdır.

Tapılası

Korkulası

Her şekilde onsuz olunamayandır.

Diye düşündüğümüzde olur. Aklım karışıyor. Oysa öylesine güzel bir bütün ki, insanı tanımlayabilmek için; kadın ve erkek eleleliği. Tıpkı bir tangodaki olmazsa olmazın uyumu ve bütünlüğü gibi. Ne biz erkeksiz, ne de sizler kadınsız insan bile değiliz bana göre.

Lafta mı kalıyor yoksa her şey. Öyle şeyler gördü ve duydu ki bu kulaklar, beynimde gidip geliyor binlerce ses ve görüntü. Onlar başka gerçekleri anlatıyor.Bu kadar güzel şeyler yazılabiliyorsa bizler için bir yerde bir yanlış var ya da yalan...

Tüm kadın hakları savunucuları kadının bir meta olarak kullanılmasının yanlışlığını savunur durur kendimi bildiğimden beri.Erkeklerimizde zaman zaman bu davranışın yanlışlığına katılsa bile çıplak bir kadın fotoğrafı gördüklerinde erkekliklerini hatırlayıverirler.

En güzel meta olduğumuz söylenilir. Bende erkeklerin kadına yüklediği meta kimliğini düş olarak görmek istiyorum. Umarım bir gün kadın bu kimliğinden kurtulur bir düş olarak kalır gerilerde bu kimlik.

Asıl gücümüz ister anne olalım ister sevgili olalım ,sığınılacak güvenli bir liman olmamızdır belki de kimsenin görmek istemediği….

İyi de, doğru bir sonuç elde edebilmek yada bir yerlere varabilmek için yanlış adımlar mı atmaktayız acaba?

Erkeğin ve kadının yaradılışını reddederek işe başlamamak gerek. Yine unutmamak gerek ki metalaştırmak yalnızca kadına değil erkeğe de ait bir kavram. Kavram ortaya çıktığı anda metalaştırılan her kadına karşılık metalaştırılan bir de erkek olacaktır. Kadının metalaştırılmasında kadına ağır gelen yükler olduğu gibi erkeğin metalaştırılmasında da erkeğe ağır gelen yükler var.

Çıkılacak gibi değil içinden şimdilik.


Scorpions - Woman

Bizler için çok şarkı yapan vardır ya, şiirler yazanlar gibi ben bu gurubu çok seviyorum, biraz bencillik yapıp sizlerle paylaşmak istedim. Bu arada bu ara toplam olduğundan tam bir metin değil arkadaşlar bu sebeple isimleri mizi yazmadım. Metin tamamlanınca yazılacak hiç kuşkunuz olmasın.

Bu arada videoyu iyi izleyin derim, ya biz kadınlar için telef olanları göreceksiniz :D Sağolsunlar. Bunları da unutmuyoruz açıkcası. Şarkı çok güzel :D
 
andante bu konuda aklıma bişi gelmiyor. en iyisi şöyle yapayım:)) kadın kelimesinin bende çağrıştırdıklarını yazayım:
ana deniz merkez
yaratıcılık ruh duygu
şiir müzik dans
oyun çocuk çift
yasak acı tabiat
aşk su savaş
tarih şöhret kariyer
etiket güç otorite
dürüstlük paylaşım doğmak
özgürlük öğretmen
hemşire temizlikçi çamaşırcı dadı eş süt anne işçi hasta bakıcı
sevgili
köle istismar veli patron
vs vs...
insan çift yaratılmıştır.
nuhun gemisine insan, hayvan ve bitkilerden çiftler binmiştir.
valla o gemiye sadece erkeğin binmesi mümkün değildi:))
ha keza sadece kadının da binmesi mümkün değildi...
gerçi havva olmasaydı dünya da olmazdı. o elma sayesinde insan dünyaya yerleştirildi. gerçi herkes bundan dolayı havvayı suçladı ama aslında havva eylemi başlattı. çünkü kadın değiştirir. merak eder sorgular. erkeği de peşinden sürükler. gerçi bu yüzden her ikisi de dünyanın bir ucuna bırakıldı. buluşmaları arafatta oldu.
arafat buluşma yeridir. orda ikisinin de söylediği şu oldu:
"rabbimiz bizim nefsimiz muhakkak ki hep kötülüğü emreder. senin yardımın olmadıkça biz hep kaybedenlerden oluruz.bize katından yardımcı bir kuvvet gönder"
olması gereken buydu aslında. ne kadın suçlu ne erkek... eger insanlık adına ters giden bir şey varsa bundan her iki cins de sorumludur.
kadının şiddete ugraması kadının da suççudur erkeğin de...
çünkü yeryuzunde sorumluluk sahibi olan, insandır.
geçip de kadın ben şiddete ugruyorum, ugradım diye bir aciz konumda kalamaz. kalmamalıdır. çünkü kadın aciz değildir. şiddet kadının sorumluluk sahibi, mukellef kişi görülmemesinden kaynaklanıyor.
dünyadan, kadın da sorumlu erkek de...
nuhun gemisi yola çıktıgında çiftleri aldı yanına... yeryuzunun dengesi için...
bugün ise bu denge yerle bir olmuş...
herkes "tek"liğin derdinde... halbuki tek olan sadece tanrıdır. ondan başka herşey çift herşey çoktur...
yeryzunde sorumluluk sahipleri kadın ve erkek hep iş başında olacaktır.
insan bu çiftin anlaşılmasıyla tamam olacaktır. bu çift sayesinde aşk...
adem ile havvanın ayrılıgı ateş gibi oldu. dünyada apayrı yerlerde tek başına iki yarım... arafatta bütünleştiler... vuslat...
o yüzden insan kendi çiftini hep aramaya mahkumdur. aşk mecburidir.
insan tamam olmaya muhtactır...
insan kaybettiğini tanır ve bilir...
çiftler de öyle bulurlra birbirlerini...
...
şiddet... kaos... bir kaosun sonucu... zulmetin... açlığın...kendini bişi sanmanın sonucu... ruhu boş insan... karnı uçkuruyla dolan insanın sonucu...
gerçek aşk kadına el kaldırtmaz...
gerçek aşk erkeği soysuzlaştırmaz...
gerçek aşk kadına yücelik katar...
bu kadınların yuzunu bu hale getirenler aşık olmadılar hiç...
çünkü aşk sadece kadın erkeğin arafatta buluşması değildir...
gerçek aşk saygı duyar...
güneşi sever...
ay'ı sever...
çiçeği insanı sever...
kılık kıyafete aldanmaz... ister fahişe olsun isterse hırsız ... gerçek aşk kıymaz...
aşk aynaya baktırır adama... insana... içindekini aksettirir...
aşk deliliktir... kendin gibi sandırır sana... karşındaki zalim hayvan olsa sana melek geir...
aptallıktır aşk..
işte insan aptalın ta kendisidir.
kadın dediğin yüzüne vurdurmaz... aşkı hatırlatır...
dünyayı... tabiatı... sevgiyi... ruhu...
bunları hatırlatmıyorsa kadın, bu acaip manzaralar normal.
kadın da ruhunu boşaltmış...erkek de...
ruhsuz kalmış insan...
...
kadın, erkeğinin malıdır kölesidir oyuncagıdır gerektiğinde...
erkek, kadınının malıdır kölesidir oyuncagıdır gerektiğinde...en gizli kuytularda... tek beden olmak adına...
bu iki kişilik bir danstır sadece... kimseler giremez...sınırı yoktur...
aşk ,
dünya,
insanlık
erdemli davranışlar...

yitirdiklerimiz adına...haydi yüreğiniz yetiyorsa dans edin...

buyrun tangoya...

not:) aklıma gelmedi dedim ama kadını çağrıştıran kelimeleri yazınca tutamadım kendimi...karaladım bişiler...
 
bu sayfaya her girişimde işkence görmüş o kadınların fotoğrafı tokat gibi çarpıyor yüzüme.
ama şu da bir gerçek; erkeklerin erkeklere yapmış olduğu işkence ve zulüm, kadınlara yapmış olduklarından kat kat fazla. örneğin bi savaş oramında... ya da adliyelerin karanlık koridorlarında..barış zamanı da olsa asker ocağında...iş ortamında..okulda...ailede. ailede baba, erkek çocuğa kızlarına olduğundan daha serttir.
erkekler hemcinslerine karşı kadına olduğundan daha fazla acımasızdır.
intikam için öldürmesi gereken iki kişiden biri erkekse ona işkence etmeyi, ölümünü ağırlaştırmayı tercih eder.
kadına sırf kadın olduğu için zulm edip ezmez. kendinden zayıf ve güçsüz olduğu için yapar bunu.
ama muhatabı erkekse ve kendinden güçsüzse savunmasızsa aynı muameleyi ona da yapar. hatta aşşağılamak adına ona tecavüz bile eder.
yani temelde güçlüyle güçsüsün savaşıdır bu.
parçası olduğumuz doğanın en ilkel dürtüsüdür ortaya çıkan.
GÜÇLÜ GÜÇSÜZÜ YER.
hiç şüphem yok kadın güçlü konumda olsaydı o da ezerdi erkeği.
doğası gereği fiziksel olmasa bile ruhen yer bitirirdi onu.
son tahlilde :) (78 lilerin bu deyimine bayılıyorum yaa )
yapılması gereken şey ekonomik ve sosyal olarak güçler dengesini sağlamaktır. eğitim şart yani :)
kadınlar çiçektir erkekler böcektir türü söylemler..
yada yukarda sayın bayke'nin dediği bira ve alkol ilişkisi benzetmeleri nevizade muhabbetinden öte gitmez .
 
Canımcım,

Seni anlamıyor değilim.

Ama gerçekleri böyle ortaya koyamayız. Savaş ı örnek vermişsin. :D

Konumuz savaş değil ama verdiğin örneğe uygunluğu açısından son derece doğru görünüyor.Ancak atladığın bir şey var.

Savaş ta kadınlara neler yapıldığını anlatmaya kalkışmayacağım. Çünkü amacım kadın erkek savaşı yapmak değil. Sadece gerçekleri dile getirmek.

Savaş sonrasındaki durumu yok saymışsın.

Dünyadaki mültecilerin ve ülkesinden kaçmak ayrılmak zorunda kalanların yani sürülenlerin % 80 i kadınlar ve çocuklar.

Dünyanın en hızlı katliamının yapıldığı ve neredeyse tüm dünyanın seyirci kaldığı Ruanda da dün gibi olaylar hala, 3 ay gibi kısa sürede bir milyon insan öldürüldü.

Bu öldürülenlerin % 45 i kadınlardı.

500.000 kadın ve genç kıza tecavüz edildi ve cinsel işkencelerde bulunuldu.

Gerisini fotoğraflar anlatsın, kadın fotomuhabiri Carol Guzy in objektifinden,











 
onurun hesabı sorulacak! insanlık onurunun...bir gün...
çoktaaan insanlığın ırzına geçilmiş... sadece kadınların değil yani....
ne gözyaşı ne acı
hiç biri...
o çocuk bakışları tanımam mı ben?
dünya o bakışlara kurban olsun!
 
Kadın deyince dedi aklıma ilk önce hüzün gelir. Nedenini hiç bir zaman irdelemedim. Doğru mu yoksa yanlış mı araştırmasına da girmedim.Belki annem, annem hüzünlüydü. O kocaman kara gözlerinde en mutlu olduğu anda bile görebilirdin hüznün buğulu rengini.

Çocuk düşlerimde hep ulaşılamamış sevgilinin hüznüydü kadın. Türk filimlerinin etkisimiydi bilinmez ama mendili hatırlatan bir yapısı da var kadının benim için.Dokunsan boşanacak ama gururla başını eğmeyen kalabalık anların görülmeyen yalnızlığı....

Belki daha çok şey söyleyebilirim ama ilk aklıma gelenler inanın sadece hüzün dedi gülümseyerek. :D









 
evvvet sevgili andante, benim kafamdaki ilk kadın imajıda , eski yeşilçam filmleri sayesinde oluşmuştur ve kolay kolayda bu imaj silinmeyecek.
neriman köksal'lar , suzan avcı'lar aliye rona'lar.
ahhh bi de bilkıs dilligil vardı..nası unuturum onları yaa.
.. ve bunlarda başrol yıldızlarının aksine, idealize edilmemiş, hayatın içinde en çok rastladığımız karakterlerdir. :lol:
 
Her yemekten sonra bir fasıl ağlardı. Bir şarkıyla, bir tek sözle ağlardı. Bildiğim her anda ıslak ve nemliydi gözleri. Gözleri gülerken bile hüzünlüydü. Türk filmlerinde ki kadının kendisiydi o. Yaşadıkları da Türk filmlerinde ki senaryolardan farklı değildi. Belki de o kuşağın çocuğu olduğu için böyleydi bilmiyorum ama kadın diyince nemli gözler akla gelince benim de aklıma gelen ilk isim canım dostum oldu. Şimdi kendi gözlerinde ki nemi ve hüznü bize kalıcı olarak bırakan kadın…
 
Eski fotoğraf albümlerinizi bir karıştırın.Hepimiz belki de annelerimizin eski fotoğraflarına baktığında aşağıdaki fotoğrafa benzer karelerle karşılaşacaksınız.

Hafif bir tebessüm.Ciddiyetle gülmek arasında bir an....

Kadınlarımıza hep bir model sunulmuştur ve kadınlarımızda bu modellere uymayı hiç ihmal etmemişlerdir. Hikayeleri de bir aşağı bir yukarı aynıdır nedense.Çocukları üzerine kurulu bir hayat, kendini çok fazla önemsememe ve erkekleri için kendilerine biraz özen gösterme.

Sevgili baykenin Belkıs Dilligil i de farklı değil annelerimizden.



Sonları da kendilerine göre bir hüzündür aynı zamanda.

Hadi baykecim senin çok sevdiğin bir şarkıyı da ekleyeyim buraya bu ileti senin için olsun:

[size=6]Epitaph[/size]
 
andanteciim açığı yakalayıp gol atmakta ustasın haa..senden korkulur.
belkısları karıştırdım. farkına varınca amaaan kim nerden hatırlıcak deyip ismi değiştirmeye üşendim.
benim favorim
belkıs dilliğil değil
lale belkıs'dı
not: anamı garıştırma anamı garıştırma :)
bu yaptığın hedef şaşırtıp polemik yapmaktır.
ayrıca ben kötüleri de severim . kötülerin olmadığı dünya çok sıkıcı olurdu dii mi?

 
Kesinlikle haklısınnnnnnnnnn

Kötülerin olmadığı bir dünya düşünemiyorum ve seni çok seviyorum biliyorsun değil mi!!! :D

Bu kadının yani bu kötü kadının söylediği bir şarkı vardı hatırlarmısın bilmem;

yalnızlığımı hissettiğim zaman
seni düşünüyorum
meğer ne çok sevmişim seni
meğer ne çok sevmişim.....
şimdi eski günlere düşen bir yaprak gibi
bakmamam lazım biliyorum
bakmamam lazım biliyorum.

kendimi suçlu hissederdim
bakınca gözlerine
güneş gibiydin sen
yok! herşeyimdin benim.
ne bugün ne de yarın
senin gibisine rastlayamam
başkaları da yok değil ama
başkaları da YOK....

Ya bu kötü kadın (!) nasılda güzel söylerdiiiiiiiiii. Kötülerinde kalbi vardır arkadaş,ve ne olduklarını gayet iyi bilirler salak bir kamuflaj içersinde değillerdir. İyi ki vardır o kötülerde, yaşamın tadı tuzu biberidir.

Not; Bayke yi iyi tanıdığımı iddaa edebilirim. Yazısını okuyunca " ne diyor bu ya!!! kesin Lale Belkıs la karıştırdı" dedim açıkcası.Bu forum sizlerin yazılarıyla şekil aldığından sabit değildir gördüğünüz gibi. :D
 
Üst Alt